Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cübbe, Sarık, Şalvar ve Sakal

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
Önemli bir konu, alıntıdır, umarım faydalı olur.



Öncelikle şunu belirtmekte yarar var;



Bir tüccarın yaptığı ticarete verdiği ehemmiyeti, önemi ve değeri müslüman bireyler olarak bizler dinimize ve ahiretimize vermeliyiz.Dünyanın bir köprü olduğunu, varılacak olan asıl istikametin ahiret yurdu olduğunu unutmamalıyız.

Dünya, Efendimiz’in haber verdiği fitne zamana o kadar hızlı bir şekilde ilerliyor ki; içerisinde bulunduğumuz durumu tahlil ve analiz dahi edemiyoruz.Kimisi muharref dinleri hak gösterme çabasına girerken diğeri sünnetleri inkar ediyor.Birisi haramları helal sayarken bir diğeri kalpçilik oyunu ile kendini kendırıyor.İslam reformize edilmeye çalışılıyor, sisteme uygun hale getirilmek isteniyor.

Bu arada olan; islamın özünü ve aslını yaşamak, içi ile dışı ile peygamberine benzemek isteyen saf müslümana oluyor.Ya hakları gasp ediliyor, ya hakarete uğruyor veya en azı itici bakışlardan kurtulamıyor…

Bu tesbitlerden sonra ”ben içimi ve dışımı Resulullah Efendimiz’e benzetmek istiyorum, cübbe giymek sarık sarmak ve sakal bırakmak istiyorum ama ağır geliyor veya ağır gelmesinden korkuyorum, nasıl yapabilirim?” diyen kardeşlerimize bazı tavsiyelerimiz olacak.

Şu bilinmelidir bu kıyafete bazı insanların düşmanlık yaptığı gibi içimizde bulunan ve 70 şeytandan daha şerli olan nefsimizde bu sünnetlere şiddetle karşı çıkmaktadır.
Mesela; şapka takarsın nefsin hoşuna gider ama aynı kafaya takke takarsın nefsin hoşuna gitmez.Kışın uzun ve kalın palto giyersin ama arkası ortadan yırtıktır ve bu nefsinin hoşuna gider.Ama aynı paltoyu erkasını diktirip cübbe niyetine giyseniz nefisinizin hoşuna gitmez.Sakalını yarım yamalak kesip acaip bir şekilde olmak hoşuna giderken, aynı sakalın sünnet üzere olması çok ağız gelir zalim nefsimize….

Bu sebeple nefsimizin de bu gibi sünnetleri benimsemesi gerekir.Bununda bir yolu vardır şöyleki;
İçimize gelen bir istekle heme sakal bırakırsanız veya cübbe giyerseniz bu size ağır gelebilir ve nefsinizin ağır muhalefeti ile karşılaşabilirsiniz.Bu muhalefetin sonucunda pes edebilir ve sünnetten çekinebilirsiniz.Efendimiz’in sünnetini yapmaktan çekindiğiniz veya haya ettiğiniz içinde bir azara müstehak olabilirsiniz.Onun için ilk kaide acele etmemektir.

SAKAL BIRAKMAK İÇİN
Biliyorsunuz sakalın bir karış olması sünnettir.Sakalı tıraş etmek ise haramdır.Öncelikle haramdan kurtulmak için sakalınızı asla jilet veya usturaya vurmayın.Makine ile kısaltın.Sonra sonra yavaş yavaş numara yükseltin.Makina ile bire vuruyorsanız bir müddet sonra rakamı arttırın.Sakalınızın etrafının düzenli olmasına dikkat edin.Allah’ın izniyle hem siz sakalı benimsemiş olursunuz, hem etrafınızdakiler benimsemiş olur.Böylece etrafınızdan gelecek ani ve yıpratıcı tepkilerden de kurtulursunuz.

CÜBBE VE SARIK
İmam-ı Gazali hazretleri cübbesiz kılanan namazı edepsizlik olarak sayıyorlar.Biz de bu edebe riayet etmek istiyoruz o halde;
Cübbe ve sarığa geçmeden önce kardeşlerimiz renkli ve güzel bir takke alsınlar.İş yeri müsait olmuyorsa (bir yerde çalışıyorsa) işten çıktıktan sonra takkelerini taksınlar, dışarıda ve evde takkeli olmaya dikkat etsinler.Peygamber Efendimiz başı açık gezmemiş, bizde böylece ittiba etmiş oluyoruz.
Daha sonra bir cübbe alsınlar ve sadece namazlarda giysinler.Cübbe tek renk ve koyu olsun.(Mesela lacivert veya kahverengi) Alınan cübbe omuzlara ve vücuda tam oturmalı.
Cübbe çok uzun olmamalı.Dizleri biraz veya bir karış geçmesi kafidir.
Cübbe ile camide ve cemaat ile kılınan namazlara bir müddet devam etsinler.Ancak camiden çıkarken cübbeyi çıkartsınlar.Sonra yatsı namazlarından sonra eve giderken cübbeyi çıkarmasınlar.Sabah namaza gelirken ve giderken de cübbeli olsunlar.Böylece yavaş yavaş Allah’ın izni ile alışır ve benimserler.

Bu arada mümkünse pantolonlarını biraz daha bol giyinsinler.

Sarığı zaten dışarıda takmamız yasak, camilerde ve evde serbest.
Cübbeyi nefsimize sindirdikten sonra 1.5 – 2 metre kadar bir sarık alalım.Sarığımızı da evimizde ve camide saralım.
Sarık sararken arkadan bırakmıyoruz ve düzgün sarılmasınada dikkat ediyoruz.Aynanın karşısında denemeleri yapalım.Cemaate sarığı çirkin göstermekten sakınalım.Üzerimizin temiz ve düzenli olmasına dikkat edelim.

Bunları yaparken eski halimizi hatırlayıp şimdiki halimize şükredelim.Yapmayan veya yapamayanları asla ve asla küçük görmeyelim.
Cami imamı ile eğer tanış değilsek tanışalım, bizden büyük ise elini öpelim.Cemaat ile musahafalaşalım.

Şimdi cübbeyi giydiniz ve sarığıda sardınız.Sizi bekleyen süprizlerede hazır olmalısınız.
Mesela camiyi kendi özel mülkü gören sünnet düşmanı bir imama rastlarsanız imamın hakaretine uğrayabilirsiniz.Gazete haberlerinden okuyoruz; kaymakam sarıkla namaz kılınmasını yasaklamış…Al sana bir örnek işte.O camide bulunan bir sarıklının halini düşünün ya çıkaracak yada girmeyecek! (ne rezillik!)
Diğer bir süprizde hürmet görmenizdir.Şöyle ki; artık sizle işi olan ”buyur hacı abi” veya ”hoca” diyecektir.İmam belki namaz kıldırmaya davet edecektir.Bunlarda nefsimize hoş gelir ama güzel şeylerdir ve kıyafetimizin verdiği heybetin bir eseridir.

Her halukarda biz bunu Allah rızası için yapıyoruz, hem içimizi hemde dışımızı temiz tutuyoruz.
Dış görünüşle iş bitmez diyenler bu kıyafetleri giyemez, böyle gezemezler.Bu onlara çok ağır gelir.Herkes gibi görünmek onların prensiplerindendir.Ama giyenede karışırlar ve ”kalp temiz olmadıktan sonra” diyerek cübbe giymek ile kalbin kirli olmasını eşleştirirler.Daha önce dedğimiz gibi bunlar görünüş ile Resulullah’a benzemekten bahsedince işi hemen kalbe getirirler.Konudan sıyrılmanın kısa yoludur bu!

Kimse kimsenin kalbini bilemez.
Her yönü ile kafirlere benzeyip hemde kalbinin tertemiz olduğunu da kimse iddia edemez.
Dışı ile, hal ve hareketleri ile kafirlere benzemek, onlara muhabbet beslemek ve onlara muhalefet etmemek zaten kalbin çürümüş olmasının, hak ile batılı ayıramamanın bir alametidir.Allah cümlemizi muhafaza eylesin!

Allah (celle celaluhu) sünneti yaşamak isteyen ve bu önemli adımları atan kardeşlerimize yardım eylesin. Amin!
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
K

kompLeks

Guest
allah için 14oo yıl önce smokin vardı da hz. muhammed mi giymedi? hz. muhammed takım elbise giymeyin mi dedi? çöl de yaşayanla kutuplarda yaşayanlar aynı kıyafeti mi giyerler? kıyafet iklime göre giyilir. hz. muhammed zorunlu mu kılmış, illa benim giyindiğim gibi giyineceksiniz, giyinmezseniz günaha girersiniz mi demiş? hakkınızda düşündüğüm bir kaç iyi şey vardı onlar da giderek yıkılıyor. bu nedir ya? beyni mühürleme seanslarından biri mi?
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
Senin üstünde yahudi ve hristiyanın giydiği bir elbise var ise Allah ve Resulü bundan razı olurmu?
Tırnaklarını bile yahudi gibi kesmemeye dikkat eden Efendimiz sav. bu devirde olsaydı smokinmi giyecekti?
Müşriklere benzemeyin sakalı uzatın bıyıkları kısaltın diyen, sakal bırakmak fıtrattandır (yaratılıştandır.. yani kol, bacak gibi uzuvdur) diyen bir Peygamberin ümmetiyiz.
Vefat edeceği zaman son kez sahabenin karşısına çıkarken cübbesini giyen, sarığını kendi gücü yetmeyip başka bir sahabiye sardırıp, sahabenin karşısına cübbe sarık ile çıkan bir Peygamber ümmetiyiz.
Sarıkla kılınan namaz 70 namaza bedeldir. Ehli sünnet alimlerinin çoğu cübbesiz kılınan namaz edepsizlik, dar pantalonla kılınan namaz mekruh demiştir.

Sen eğer farz değil kardeşim yapmak zorunlu değiliz, dersen ki alt tarafı sünnet, bakalım Peygamber sav. dermi sana ümmet?

Sünneti yaşamak isteyen kardeşlerimiz var, sünnetime sımsıkı sarılın hadisi şerifini benimseyen, sünneti canı gibi gören kardeşlerimiz var. Sünnet hakkında olumsuz yorum yapmayın İmansız ölme sebebidir.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
allah için 14oo yıl önce smokin vardı da hz. muhammed mi giymedi? hz. muhammed takım elbise giymeyin mi dedi? çöl de yaşayanla kutuplarda yaşayanlar aynı kıyafeti mi giyerler? kıyafet iklime göre giyilir. hz. muhammed zorunlu mu kılmış, illa benim giyindiğim gibi giyineceksiniz, giyinmezseniz günaha girersiniz mi demiş? hakkınızda düşündüğüm bir kaç iyi şey vardı onlar da giderek yıkılıyor. bu nedir ya? beyni mühürleme seanslarından biri mi?


Giyinmek, muhakkak ki önce ihtiyaçtır. Bedeni gerek iklim şartlarından, gerekse gözlerden korumaktır. İşte bu nedenle Hz.Adem (as) dan itibaren imkanlar ve şartlar çerçevesinde gelişmiş ve değişmiştir.

Peygamberimiz (sav) zamanında da o bölgede var olan bir giyim, kuşam şekli vardı. Tarihin bir çok evresinde olduğu gibi o dönemde de giyim kuşam şeklini sadece iklim ve örtünmek değil, insanların kişisel durumları da etkiliyordu. Arab Toplumunun giyimleri birbirine çok benzemekle beraber farklılıklar da görülürdü.

İslam'ın emredilmesi, Kur'an ın 23 yıl boyunca nüzülü esnasında İslam Şeriatının insanın dünya hayatı yönünde ki emir ve yasaklarını tamamlandı. Bunun içinde insan bedeninin gözlerden nasıl korunması gerektiği de vardır. Zira göz, ses, koku, dokunma gibi, insanda ki şehevi arzuları tahrik etmektedir. Bu nedenle mümin ve mümine insanlar için belli emir ve adablar konmuştur. Bu emirlerin özü, insanların giyimleri ile gerek hem cinslerini, gerekse karşı cinsleri şehevi tahrikten muhafazadır. Bunun da bir hususiyeti, bedeni saran elbiselerin; bedene yapışarak, bedebi sıkıca sararak bedenin uzuvlarını, şeklini belli etmesinden sakınmaktır, yani dar, sıkı elbise giyinmemektir. Bunun haricinde de, Allah'ın Rasulü (sav) mümin ve mümine kulların giyim, kuşam, saç, sakal, bıyık, hal ve hareketleri ile mümkün olduğunca müşrik ve kafirlere benzememesini emretmiştir. Bu İslam'a inananlar için şarttır.

Bu günün smokini, tayyörü, jeani o zaman yoktu. Yoktu ama öyle veya böyle çıplaklık ve bedeni sergilemek bu gün olduğu gibi o günde yine vardı. Demek ki, mümin önce bedenini gerek yaşadığı iklim ve gerekse namahrem gözlerden sakındıracak. Peki, nasıl sakındıracak, dar, sıkı, bedeninin hatlarını belli etmeyecek şekilde, ala... Ya ne giyecek, kafirlere benzemeyecek biçimde... Yani o insana ilk baktığınız an size bir gayri müslimi anımsatmayacak. Bunlar sınırlardır. İlerisine geçelim, şimdi insan giyisilerinin biçimini, modelini ne yönlendiriyor? moda, mankenler, sanatçılar ve sair. Yani ben Ayhan Işığı çok beğeniyorum, saçımı O'nun gibi tarıyor, gömleğimin yakasını O'nunkine benzetiyorum. Diğeri Che Guevara'yı beğenip, O'nun giyim tarzını seçiyor. Ee, mümin bir kulda Hz.Muhammed'i (sav) seviyor ve O'nun (sav) giyimine benzemeye çalışıyor, ne gariplik var bunda?

Acaba hangi beyinler mühürlü?
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
Etrafınıza baktığınız zaman erkeklerin çoğu kot pantolon, joleli saçlar, dar gömekler pantalonlar, popçu topçu saç ve sakal modelleri vs.. kısacası ünlü saydıkları modayı takip eden kişilerin yaptıkları gibi yapıyorlar. Bunun nedeni bayanların o sanatçılara ulaşmak isteğini ama gerçekleştiremiyecekleri için onlar giyinip onlara benzeyen kişilere ilgi duyuyorlar, erkeklerde bayanların o tarzlardan hoşlandıkları için ünlülerin modasını takip ediyorlar. Bu çok iyi yapılmış tespittir. vay modaya uyan zavallı.
 
K

kompLeks

Guest
sayın bekir;

şimdi gayri müslimler sarıkla cübbeyle dolaşırsa, biz sarık ve cübbe giymeyi de mi bırakacağız. çoğu gayri müslim sakal bırakıyor. biz onlara benzememek için sakal bırakmayalım ozaman. ne yaparsanız yapın mutlaka bir gayri müslime benzersiniz. böyle saçmalık mı olur? bana sakalla ilgili sarıkla ilgili bir ayet gösterin.

garip olan sünneti şart kılmak, farzmış gibi insanlara aksettirmek, sünneti yapmadığında insanları imansızlıkla suçlamak, insanların gözünü korkutmak. neredeyse sünneti yapmayanları kafir ilan edecekler. yeri geliyor insanlar farzı bile yapamıyorlar. kendilerini elçi veya alim gibi görüp insanlara ne yapması gerektiğini söyleyen ve insanları korkutarak bunu zorunluymuş gibi aksettiren insanlardan hiç hazetmem.

kişi müslümansa zaten kur'anı okuyordur. ne yapması gerektiğini kendisi okuyarakta bulur. kendi yorumunu kendi yapabilir. her koyun kendi bacağından asılır. bu yorumlar size ait. kur'an hangi ayetinde sarığı cübbeyi sakalı farz kılmış? farzı yapmak zorunludur, sünneti yapmak zorunlu değildir. sünneti yapmadığı için de kimse imansızlıkla suçlanamaz hatta farzı yapmadığı için de suçlanamaz ve korkutulamaz. hesap sorma, yargılama ve hüküm verme işi insana ait değildir yaratıcıya aittir. inanmayan insan namaz kılabilir, oruç tutabilir, sarık ve cübbeyle dolaşabilir yani şeklen dışarıdan bakanlar için müslüman gözükür ama kalpten inanmıyordur. tam tersi olabilir. şeklen inanmıyor gözüküyordur ama kalpten inanıyordur. kimin ne yaptığını nasıl inandığını sadece yaratıcı bilebilir. hesap sormak, yargılamak ve hüküm vermek yaratıcıya aittir. kimse kendini onun yerine koyup imansızlıkla suçlayıp hüküm verme hakkına sahip değildir. ne yaparsa yapsın insanın içindekini bir tek yaratıcı bilir ve kul bir tek yaratıcıya hesap verir, kula hesap vermez.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
sayın bekir;

şimdi gayri müslimler sarıkla cübbeyle dolaşırsa, biz sarık ve cübbe giymeyi de mi bırakacağız. çoğu gayri müslim sakal bırakıyor. biz onlara benzememek için sakal bırakmayalım ozaman. ne yaparsanız yapın mutlaka bir gayri müslime benzersiniz. böyle saçmalık mı olur? bana sakalla ilgili sarıkla ilgili bir ayet gösterin.

Gayrimüslim, Müslüman gibi olursa problem yok. Gayrimüslimler sakal ve bıyıklarını Müslümanlar gibi bırakmaz, bırakırsa da özel bir sebebi vardır, bu da Müslümanı bağlamaz. Sakal ile alakalı hadisler vardır.


garip olan sünneti şart kılmak, farzmış gibi insanlara aksettirmek, sünneti yapmadığında insanları imansızlıkla suçlamak, insanların gözünü korkutmak. neredeyse sünneti yapmayanları kafir ilan edecekler. yeri geliyor insanlar farzı bile yapamıyorlar. kendilerini elçi veya alim gibi görüp insanlara ne yapması gerektiğini söyleyen ve insanları korkutarak bunu zorunluymuş gibi aksettiren insanlardan hiç hazetmem.

Farz farzdır, sünnet sünnettir. Mesele, önemli olan, farza ve sünnete inanmaktır. Yapan hayra kavuşur, inkar etmeden yapamayan ya sevaptan men ya da günahkar olur. Yoksa kafir olmak, kafir demek, zor şeyler çok zor... :)


kişi müslümansa zaten kur'anı okuyordur. ne yapması gerektiğini kendisi okuyarakta bulur. kendi yorumunu kendi yapabilir. her koyun kendi bacağından asılır. bu yorumlar size ait. kur'an hangi ayetinde sarığı cübbeyi sakalı farz kılmış? farzı yapmak zorunludur, sünneti yapmak zorunlu değildir. sünneti yapmadığı için de kimse imansızlıkla suçlanamaz hatta farzı yapmadığı için de suçlanamaz ve korkutulamaz. hesap sorma, yargılama ve hüküm verme işi insana ait değildir yaratıcıya aittir. inanmayan insan namaz kılabilir, oruç tutabilir, sarık ve cübbeyle dolaşabilir yani şeklen dışarıdan bakanlar için müslüman gözükür ama kalpten inanmıyordur. tam tersi olabilir. şeklen inanmıyor gözüküyordur ama kalpten inanıyordur. kimin ne yaptığını nasıl inandığını sadece yaratıcı bilebilir. hesap sormak, yargılamak ve hüküm vermek yaratıcıya aittir. kimse kendini onun yerine koyup imansızlıkla suçlayıp hüküm verme hakkına sahip değildir. ne yaparsa yapsın insanın içindekini bir tek yaratıcı bilir ve kul bir tek yaratıcıya hesap verir, kula hesap vermez.

Aynen dediğiniz gibi KompLeks, aynen öyle...
 
A

adam

Guest
Sayın kompleks, siz neye göre giyinirsiniz ? örfi adetlere göre mi ? Toplumsal alandaki statünüze göre mi ? Anne babanızdan telkin edilme haline göre mi ? Hangi şekilde giyinirseniz giyinin, mutlaka benimsediğiniz hale göre giyinmiş olursunuz. Bunda bir sorun yok, olamaz da.
Müslüman da benimsediği, kabul ettiği şekile göre giyinir. Bunda da sorun yok, olamaz da.
Allah'ın Peygamberi'nin (a.s.) giyim şeklini benimsemiş ise, sarık sarar namazını öyle kılar. Eğer benimsememişse, takım elbise giyinmeyi arzu ediyorsa, o şekilde giyinir ve namazını da o şekilde kılar. Ben, takım elbise giyip bir de camide namazda (ama sadece namaz sırasında) sarık bağlayanları da biliyorum. Mesela benim hocam takım elbiseyi sever, camideyken üstüne sarık bağlamaya da bayılır. Bana göre de çok yakışıyor. Ama ben yapamıyorum. Ama çok benimsiyorum. Demem o ki, bazen benimsediğimiz şeyleri bile yapmakta zorlanıyoruz. Hiç olmazsa, yapabilenlere mazeret bulmayalım. Sonuçta, tercih meselesi. Bu tercihi de sevdiğinin hatırasına saygı ve O'na (a.s.) benzeme arzusunun da aleni bir göstergesi olduğuna göre, sorun yok bence.
Bizim Dini yaşantımızda var olan hadisi şerifin birinde "kişi sevdiği ile beraberdir" dusturu zaten bu şekil yaşamak isteyen insanlara gerekli olan muhabbeti sunuyor. Ve o azmi de veriyor. Ama siz illa yapacaksınız diye bir zorunluluk koşmuyor bu durum.
Çıplaklık, yahut örtünme kişinin kendi hür iradesine aittir. Ama, müslümanlığını yaşayan ve yaşanmasını isteyen insanlara da saygı duyduğu ve yaşamaya çalıştığı İslam bir takım sınırlar koymuştur. Seven kişide bu sınırları benimsemiş ve o şekil giyinmeyi kendine dustur edinmiştir. Siz müslüman değilseniz, bu şekilde giyinmezsiniz olur biter.

Kur'an illa sarık sarın, sakal bırakın demiyor. Peygamber'e (a.s.) uyun diyor. Bizde bakıyoruz ki Peygamber (a.s.) sarık bağlamış sakal bırakmı, O'na uyma niyeti ile sakal bırakıp eğer yapabiliyorsak birde sarık bağlamaya çalışıyoruz. Şeklen benzemeye çalıştığımız O Peygamber'e (a.s.), ümid ediyoruz ki, manen de benzeriz. Gaye bu.
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
sayın bekir;

şimdi gayri müslimler sarıkla cübbeyle dolaşırsa, biz sarık ve cübbe giymeyi de mi bırakacağız. çoğu gayri müslim sakal bırakıyor. biz onlara benzememek için sakal bırakmayalım ozaman. ne yaparsanız yapın mutlaka bir gayri müslime benzersiniz. böyle saçmalık mı olur? bana sakalla ilgili sarıkla ilgili bir ayet gösterin.

garip olan sünneti şart kılmak, farzmış gibi insanlara aksettirmek, sünneti yapmadığında insanları imansızlıkla suçlamak, insanların gözünü korkutmak. neredeyse sünneti yapmayanları kafir ilan edecekler. yeri geliyor insanlar farzı bile yapamıyorlar. kendilerini elçi veya alim gibi görüp insanlara ne yapması gerektiğini söyleyen ve insanları korkutarak bunu zorunluymuş gibi aksettiren insanlardan hiç hazetmem.

kişi müslümansa zaten kur'anı okuyordur. ne yapması gerektiğini kendisi okuyarakta bulur. kendi yorumunu kendi yapabilir. her koyun kendi bacağından asılır. bu yorumlar size ait. kur'an hangi ayetinde sarığı cübbeyi sakalı farz kılmış? farzı yapmak zorunludur, sünneti yapmak zorunlu değildir. sünneti yapmadığı için de kimse imansızlıkla suçlanamaz hatta farzı yapmadığı için de suçlanamaz ve korkutulamaz. hesap sorma, yargılama ve hüküm verme işi insana ait değildir yaratıcıya aittir. inanmayan insan namaz kılabilir, oruç tutabilir, sarık ve cübbeyle dolaşabilir yani şeklen dışarıdan bakanlar için müslüman gözükür ama kalpten inanmıyordur. tam tersi olabilir. şeklen inanmıyor gözüküyordur ama kalpten inanıyordur. kimin ne yaptığını nasıl inandığını sadece yaratıcı bilebilir. hesap sormak, yargılamak ve hüküm vermek yaratıcıya aittir. kimse kendini onun yerine koyup imansızlıkla suçlayıp hüküm verme hakkına sahip değildir. ne yaparsa yapsın insanın içindekini bir tek yaratıcı bilir ve kul bir tek yaratıcıya hesap verir, kula hesap vermez.

Arkadaşım çok cahilce konuşuyorsun, bu söylediklerin kendi kafana göre ve hissettiklerini yazmışsın. Allah c.c. düşünme kabiliyeti vermiş azıcık İslam'iyetin inceliklerini düşünerek karar var ve ona göre konuş.

Allah c.c. bize bir rehber gönderdi, hemde insan gönderdi. Neden insan gönderdi peki? Onu örnek alabilmemiz için. Sakalla sarıkla ilgili Ayet yaz demişsin. Yazayım hemen, "Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin" (Haşr7)

Efendimiz sav. bize ne verdi? Sünneti seniyyesini verdi, o zaman bu Allah c.c. emride olduğu için alacağız. Peygamber sav. zaten Din ile konuştuklarının hepsi vahiydir yani Allah c.c.'den gelen bir emirdir.

Bakın ahkaf (12) suresinde ne diyor "Bu (Kur'an) zalimleri (kafir, münafık,Allah'ın hükümlerine uymayan) korkutmak ve iyilik yapanları müjdelemek için gönderildi.
Allah c.c. ben zaten Kur'an-ı korkutmak için gönderdim derken, siz kimse kimseyi korkutamaz diyorsunuz..

Efendimiz sav. en büyük ahlak üzere gönderildi (Ayet ile sabit) Peki en güzel ahlakı olan birisinin giyim kuşamını Efendimiz sav. benzeterek kendisini ahlaklı yapmazmı? Ya da Allah c.c.'ın Habibim dediği Peygambere benzeyerek, Allah c.c. Efendimiz sav. benzediğimiz için bizide sevmezmi?

Zaten şu sünneti seniyenin yaşanmadığı zamanlarda, kim sadece bir tane sünneti yaşarsa Hadisi Şerifte buyurulduğu üzere 100 şehit sevabı vardır.
Şehit olmadan 100 şehit sevabı ne büyük bir mükafat ama düşünenler için.

Son olarak, ihtilal ya da devrim yapanlar neden ilk önce kılık kıyafeti değiştirirler hiç düşündünüzmü? (ne kadar az düşünüyorsunuz...-Hakka 42 ayet) Çünkü kisve insanın davranış biçiminide değiştirir. Asker olana asker kıyafeti giydirirler, doktara doktor kıyafeti vs.vs. neden peki? Mesleğiyle bütünleşmesi için.. Peki Müslüman birinin Muhammed Mustafa (sav.) ve Allah c.c. bütünleşmesi ve kendisini daha iyi Müslüman hissedebilmesi için, Sünneti Seniyeyi yaşaması gerekmezmi? Gerekir.. He yapmazsın Müslümansın eyvallah ama Dinini ne kadar yaşayabilirsin? Dinde aşırılık yoktur, o sözü çıkartanın Allah bin bir belasını versin, Müslüman iki türlüdür, biri İmanı tamdır diğeri ise İmanı zayıf Müslümandır...
 
K

kompLeks

Guest

Gayrimüslim, Müslüman gibi olursa problem yok. Gayrimüslimler sakal ve bıyıklarını Müslümanlar gibi bırakmaz, bırakırsa da özel bir sebebi vardır, bu da Müslümanı bağlamaz. Sakal ile alakalı hadisler vardır.




Farz farzdır, sünnet sünnettir. Mesele, önemli olan, farza ve sünnete inanmaktır. Yapan hayra kavuşur, inkar etmeden yapamayan ya sevaptan men ya da günahkar olur. Yoksa kafir olmak, kafir demek, zor şeyler çok zor... :)




Aynen dediğiniz gibi KompLeks, aynen öyle...

sayın bekir;

müslüman gibi olmak ne demek? kot pantolan giyinene gayri müslim, giyinmeyene müslüman mı denir? saçını jöleleyene gayri müslim, jölelemeyene müslüman mı denir? konuyu nereye getirdiniz.


müslüman kişi, kot pantolan da giyer, saçını da jöleler, sakalını da keser. kimse de karışamaz, kimse de birşey diyemez, kimse de herhangi bir suçlamada, yargıda veya hükümde bulunamaz.

bir gün şöyle bir rüya görmekten korkuyorum: ''müslümanlığın 5 şartı; cübbe, sarık, takke, şalvar, sakal...'' kabus gibi.
 
K

kompLeks

Guest
Sayın kompleks, siz neye göre giyinirsiniz ? örfi adetlere göre mi ? Toplumsal alandaki statünüze göre mi ? Anne babanızdan telkin edilme haline göre mi ? Hangi şekilde giyinirseniz giyinin, mutlaka benimsediğiniz hale göre giyinmiş olursunuz. Bunda bir sorun yok, olamaz da.
Müslüman da benimsediği, kabul ettiği şekile göre giyinir. Bunda da sorun yok, olamaz da.
Allah'ın Peygamberi'nin (a.s.) giyim şeklini benimsemiş ise, sarık sarar namazını öyle kılar. Eğer benimsememişse, takım elbise giyinmeyi arzu ediyorsa, o şekilde giyinir ve namazını da o şekilde kılar. Ben, takım elbise giyip bir de camide namazda (ama sadece namaz sırasında) sarık bağlayanları da biliyorum. Mesela benim hocam takım elbiseyi sever, camideyken üstüne sarık bağlamaya da bayılır. Bana göre de çok yakışıyor. Ama ben yapamıyorum. Ama çok benimsiyorum. Demem o ki, bazen benimsediğimiz şeyleri bile yapmakta zorlanıyoruz. Hiç olmazsa, yapabilenlere mazeret bulmayalım. Sonuçta, tercih meselesi. Bu tercihi de sevdiğinin hatırasına saygı ve O'na (a.s.) benzeme arzusunun da aleni bir göstergesi olduğuna göre, sorun yok bence.
Bizim Dini yaşantımızda var olan hadisi şerifin birinde "kişi sevdiği ile beraberdir" dusturu zaten bu şekil yaşamak isteyen insanlara gerekli olan muhabbeti sunuyor. Ve o azmi de veriyor. Ama siz illa yapacaksınız diye bir zorunluluk koşmuyor bu durum.
Çıplaklık, yahut örtünme kişinin kendi hür iradesine aittir. Ama, müslümanlığını yaşayan ve yaşanmasını isteyen insanlara da saygı duyduğu ve yaşamaya çalıştığı İslam bir takım sınırlar koymuştur. Seven kişide bu sınırları benimsemiş ve o şekil giyinmeyi kendine dustur edinmiştir. Siz müslüman değilseniz, bu şekilde giyinmezsiniz olur biter.

Kur'an illa sarık sarın, sakal bırakın demiyor. Peygamber'e (a.s.) uyun diyor. Bizde bakıyoruz ki Peygamber (a.s.) sarık bağlamış sakal bırakmı, O'na uyma niyeti ile sakal bırakıp eğer yapabiliyorsak birde sarık bağlamaya çalışıyoruz. Şeklen benzemeye çalıştığımız O Peygamber'e (a.s.), ümid ediyoruz ki, manen de benzeriz. Gaye bu.

sayın adam;

yorumunuzu çok beğendim. inananla inanmayanı birbirinden ayırt etmişsiniz. yorumunuzda sayın selim'in yaptığı gibi, insanları buna yönlendirme, yapmadıkları için insanları korkutma, imansızlıkla suçlama ve sair şeyler yok. herkes özgür. teşekkür ediyorum.
 
K

kompLeks

Guest
Arkadaşım çok cahilce konuşuyorsun, bu söylediklerin kendi kafana göre ve hissettiklerini yazmışsın. Allah c.c. düşünme kabiliyeti vermiş azıcık İslam'iyetin inceliklerini düşünerek karar var ve ona göre konuş.

Allah c.c. bize bir rehber gönderdi, hemde insan gönderdi. Neden insan gönderdi peki? Onu örnek alabilmemiz için. Sakalla sarıkla ilgili Ayet yaz demişsin. Yazayım hemen, "Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin" (Haşr7)

Efendimiz sav. bize ne verdi? Sünneti seniyyesini verdi, o zaman bu Allah c.c. emride olduğu için alacağız. Peygamber sav. zaten Din ile konuştuklarının hepsi vahiydir yani Allah c.c.'den gelen bir emirdir.

Bakın ahkaf (12) suresinde ne diyor "Bu (Kur'an) zalimleri (kafir, münafık,Allah'ın hükümlerine uymayan) korkutmak ve iyilik yapanları müjdelemek için gönderildi.
Allah c.c. ben zaten Kur'an-ı korkutmak için gönderdim derken, siz kimse kimseyi korkutamaz diyorsunuz..

Efendimiz sav. en büyük ahlak üzere gönderildi (Ayet ile sabit) Peki en güzel ahlakı olan birisinin giyim kuşamını Efendimiz sav. benzeterek kendisini ahlaklı yapmazmı? Ya da Allah c.c.'ın Habibim dediği Peygambere benzeyerek, Allah c.c. Efendimiz sav. benzediğimiz için bizide sevmezmi?

Zaten şu sünneti seniyenin yaşanmadığı zamanlarda, kim sadece bir tane sünneti yaşarsa Hadisi Şerifte buyurulduğu üzere 100 şehit sevabı vardır.
Şehit olmadan 100 şehit sevabı ne büyük bir mükafat ama düşünenler için.

Son olarak, ihtilal ya da devrim yapanlar neden ilk önce kılık kıyafeti değiştirirler hiç düşündünüzmü? (ne kadar az düşünüyorsunuz...-Hakka 42 ayet) Çünkü kisve insanın davranış biçiminide değiştirir. Asker olana asker kıyafeti giydirirler, doktara doktor kıyafeti vs.vs. neden peki? Mesleğiyle bütünleşmesi için.. Peki Müslüman birinin Muhammed Mustafa (sav.) ve Allah c.c. bütünleşmesi ve kendisini daha iyi Müslüman hissedebilmesi için, Sünneti Seniyeyi yaşaması gerekmezmi? Gerekir.. He yapmazsın Müslümansın eyvallah ama Dinini ne kadar yaşayabilirsin? Dinde aşırılık yoktur, o sözü çıkartanın Allah bin bir belasını versin, Müslüman iki türlüdür, biri İmanı tamdır diğeri ise İmanı zayıf Müslümandır...

sayın selim;

ben hergün yeni bir şey öğreniyorum. sayın radikal'in şu sözünü geldiğim gün benimsedim ve hiç unutmam: '' herkese aynı ile mukabele edilecektir'' vesselam...emin olun ki; siz benden daha az ve daha cahilce düşünüyorsunuz. buna şüphem yok ''
Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin'' allah için bu cümlenin neresinde sarık şalvar cübbe ile ilgili bir kelime geçiyor. peygamberin kendi iklimine göre giyiniyor. kutuplar da yaşasan da onun gibi mi giyineceksin. hadi kutuplarda onun gibi giyindin diyelim. güneşin batmadığı-doğmadığı kutuplarda sabah namazını saat kaçta kılacaksın ve bunun saatlerini nasıl hesaplayacaksın? güneşin batmadığı bir yerde iftarını hiç açmayacak mısın? milyonlarca eskimo senin haline gülerken ve acırken, sana tüm iyi niyetleriyle donmayasın diye kürklerini verdiğinde sen cübbeyle dolaşmaya devam mı edeceksin? onları da bu şekilde müslümanlığa mı davet edeceksin. bir de iklimden dolayı soğuk yerlerde yaşayan insanlar mutasyon geçirerek ortama adapte olmuşlardır. çoğu kılsız ve tüysüzdür. bir de onlara sakal bırakmak sünnettir mi diyeceksin. emin ol milyonlarca eskimo toplu şekilde müslümanlığa geçecektir. islam tam onlara göre bir din. onlarda seni arıyorlardı gülmek için. norveç, isveç ve finlandiya da gece 10 da güneş batıyor sabah 2 de doğuyor. kur'an tüm insanlık için indirildiyse eskimolar nasıl unutuldu? bu insanlar islamı duydularsa eminim çok gülmüşlerdir. onlar bile anlarlar kur'anın insan eliyle ve aklıyla yazıldığını.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
sayın bekir;

müslüman gibi olmak ne demek? kot pantolan giyinene gayri müslim, giyinmeyene müslüman mı denir? saçını jöleleyene gayri müslim, jölelemeyene müslüman mı denir? konuyu nereye getirdiniz.


müslüman kişi, kot pantolan da giyer, saçını da jöleler, sakalını da keser. kimse de karışamaz, kimse de birşey diyemez, kimse de herhangi bir suçlamada, yargıda veya hükümde bulunamaz.

bir gün şöyle bir rüya görmekten korkuyorum: ''müslümanlığın 5 şartı; cübbe, sarık, takke, şalvar, sakal...'' kabus gibi.


Bunları izah ettiğimi zannediyordum. Pantolon ile Müslüman veya kafir olunmaz. Vucudun hatlarının aleniyet kazanmaması bir emirdir. Her kot pantolan insanı zar gibi sarmak zorunda da değil. Bu emri yerine getirmeyen kafir olmaz ancak bu emri yok sayan küfre girer. Bunu mantığınızın almamasına da ben anlayamıyorum.
 
A

adam

Guest
ben hergün yeni bir şey öğreniyorum. sayın radikal'in şu sözünü geldiğim gün benimsedim ve hiç unutmam: '' herkese aynı ile mukabele edilecektir'' vesselam...emin olun ki; siz benden daha az ve daha cahilce düşünüyorsunuz. buna şüphem yok ''Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin'' allah için bu cümlenin neresinde sarık şalvar cübbe ile ilgili bir kelime geçiyor. peygamberin kendi iklimine göre giyiniyor. kutuplar da yaşasan da onun gibi mi giyineceksin. hadi kutuplarda onun gibi giyindin diyelim. güneşin batmadığı-doğmadığı kutuplarda sabah namazını saat kaçta kılacaksın ve bunun saatlerini nasıl hesaplayacaksın? güneşin batmadığı bir yerde iftarını hiç açmayacak mısın? milyonlarca eskimo senin haline gülerken ve acırken, sana tüm iyi niyetleriyle donmayasın diye kürklerini verdiğinde sen cübbeyle dolaşmaya devam mı edeceksin? onları da bu şekilde müslümanlığa mı davet edeceksin. bir de iklimden dolayı soğuk yerlerde yaşayan insanlar mutasyon geçirerek ortama adapte olmuşlardır. çoğu kılsız ve tüysüzdür. bir de onlara sakal bırakmak sünnettir mi diyeceksin. emin ol milyonlarca eskimo toplu şekilde müslümanlığa geçecektir. islam tam onlara göre bir din. onlarda seni arıyorlardı gülmek için. norveç, isveç ve finlandiya da gece 10 da güneş batıyor sabah 2 de doğuyor. kur'an tüm insanlık için indirildiyse eskimolar nasıl unutuldu? bu insanlar islamı duydularsa eminim çok gülmüşlerdir. onlar bile anlarlar kur'anın insan eliyle ve aklıyla yazıldığını.

Yukarıda tırnak içinde örnek olarak verdiğiniz cümle ayettir. Sarık ve sakal lafzı geçmez ama, sarık bağlayan ve sakal bırakan Peygamber (a.s.) işaret edilir. İşaret edilen O Peygamberimiz de (a.s.) sakal bırakmayı ve sarık sarmayı ümmetine telkin etmiştir. O'nun (a.s.) söylediğini her müslüman demesek de bir çok müslüman emir olarak kabul eder. Burasını iyi ayırt edelim.

Gelelim eskimolara, çok severim ben bu insanları hep güleç bir halleri vardır. Bizim mahallemizde bir bakkal amcamız vardı, O da onlar gibi biraz çekik gözlü biraz kırmızı tenli, diken gibi saçları olan bir insandı. Neyse, bu işin geyik tarafı.

Ama bu insanlar eğer müslüman olsalardı, oranın ortamına göre amel edeceklerdi. Sabah namazını eğer güneş sabaha karşı 02:00 gibi doğuyorsa, o zaman güneş doğmadan önce kılacak, iftarını da eğer güneş gece 22:00 da batıyorsa o zaman açacak. Elbette, zamanın uzunluğu ile var olan ecri ve sevabı da benim buradaki yaşantım ile yaptıklarımdan belki fazla olacak. Çünkü, arabistan çöllerinde sıcağa ve susuzluğa benden daha çok muhatap olan bir müslümanın tuttuğu oruç ile benim püfür püfür gölgelikler altında tuttuğum oruc ecir yönünden bir değildir. Sevap olarak elbette her ikimizde orucun eşit sevaplarını alıyoruz ama ecir yönünden yani onun daha çok zorlanarak yapması yönünden gösterdiği gayret benim gayretime göre farklı olduğundan Rabbimiz muhakkak eşitsizliği gidermek açısından ecrini çoğaltabilir. Allah'ın rahmeti geniş ve inanan bir müslüman için bu sorun değildir. Bu konuda arabistandaki müslüman ile çekişmeme de gerek yok. Kutuplardan örnek vermişsiniz gerçi, ama sibirya da oruç tutan ve namaz kılan müslümanlar da var. Ve dediğimiz gibi yapıyorlar, sevabıda ecri de Allah'tan bekliyorlar. Neden bizi Türkiye'de yaratmadın, eğer orada yaratsaydın bizde daha rahat oruç tutar, daha rahat namaz kılardık demiyor. Sadece inandığı için ecir ve sevabını da Allah'tan umarak amel etmeye çalışıyor. Amaç iman etmekse; gerisi teferruattır. Kutuplarda da olsan, arabistan çöllerinde de olsan iman etmek istedikten sonra her zorluk sana tırnak kiri kadar basit gelir.

Sakalı genetik yapılarından dolayı olmadığı için, eskimolar bana gülmez. Ben de onlara gülmem. Peygamberimizin (a.s.) en yakın arkadaşı Ebu Bekir'de (R.anh) sakalsızdı. Sadece çenesi üzerinde 3 tel olduğu söyleniyor. Bakın 3 tane tel ! O'na (r.anh) kimse gülmedi, hatta sakalı çok ve gür olan Ömer (r.anh) bile gülmedi. Ve O mübarek kişi, sadece sünnete ittibaa etmek için o üçtel sakalına gözü gibi bakardı. Yani, amaç iman ise, gerisi teferruattır.

Size başka bir örnek vereyim. Vehbi Koç'u bilirsiniz. O insan buzdolabı imalatı yaptığı zaman, pazar konusunda bütün ülkeleri zorluyor. O zamanlarda buzdolabı insanlar tarafından alınıyor ama pazar payı geniş değil. En azından satışların bu kadar sirkülasyonu yok. Bu kişi pazarlama stratejisi için fikirler üretirken, aklına eskimolar geliyor. Eskimolara buzdolabı satma fikri. Saçma değil mi ? Evet, ben de duyduğumda daha doğrusu okurken ilk aklıma gelen düşünce "ne kadar saçma !" olmuştu. Fakat yazının sonunda o yılın satış ve pazarlama rakamlarında kutuplarda satılan buzdolabının diğer bütün ülkeleri geçtini okuyunca, önyargılı olmakla kendimi suçlamıştım. Burada da vurgulanmak istenilen şey; amaç satmaksa, gerisi teferruattır mantığı.

Napolyon'un bir çivi ile bir ülkenin kurtulması yönünde öne koyduğu mantığı kabul ediyorsanız, en azından olabilirliği yönünde bu fikire saygı duyuyorsanız, tabiri caizse bir tek sakal teline gösterilecek saygı ile cennetin de kazanılabileceğini kabul etmeniz, en azından buna da saygı göstermeniz beklenebilir. Öyle ya; Allah (cc) dediğimiz Yüce Varlık'ın kulları, Napolyon'un ülkesinden daha mı az değerli ?
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
sayın selim;

ben hergün yeni bir şey öğreniyorum. sayın radikal'in şu sözünü geldiğim gün benimsedim ve hiç unutmam: '' herkese aynı ile mukabele edilecektir'' vesselam...emin olun ki; siz benden daha az ve daha cahilce düşünüyorsunuz. buna şüphem yok ''
Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin'' allah için bu cümlenin neresinde sarık şalvar cübbe ile ilgili bir kelime geçiyor. peygamberin kendi iklimine göre giyiniyor. kutuplar da yaşasan da onun gibi mi giyineceksin. hadi kutuplarda onun gibi giyindin diyelim. güneşin batmadığı-doğmadığı kutuplarda sabah namazını saat kaçta kılacaksın ve bunun saatlerini nasıl hesaplayacaksın? güneşin batmadığı bir yerde iftarını hiç açmayacak mısın? milyonlarca eskimo senin haline gülerken ve acırken, sana tüm iyi niyetleriyle donmayasın diye kürklerini verdiğinde sen cübbeyle dolaşmaya devam mı edeceksin? onları da bu şekilde müslümanlığa mı davet edeceksin. bir de iklimden dolayı soğuk yerlerde yaşayan insanlar mutasyon geçirerek ortama adapte olmuşlardır. çoğu kılsız ve tüysüzdür. bir de onlara sakal bırakmak sünnettir mi diyeceksin. emin ol milyonlarca eskimo toplu şekilde müslümanlığa geçecektir. islam tam onlara göre bir din. onlarda seni arıyorlardı gülmek için. norveç, isveç ve finlandiya da gece 10 da güneş batıyor sabah 2 de doğuyor. kur'an tüm insanlık için indirildiyse eskimolar nasıl unutuldu? bu insanlar islamı duydularsa eminim çok gülmüşlerdir. onlar bile anlarlar kur'anın insan eliyle ve aklıyla yazıldığını.

adam nickli kardeşimiz güzel açıklamalarda bulunmuş, cevapları vermiş.
Ayrıca şunları eklemek isterim.

Kur'an-ı Kerim insan eliyle yazıldıysa, Allah c.c. onun benzeri Ayet getirin dediğinde, Edebiyatın zirve zamanında yaşayan, nice şair vs. gibi kişiler neden Allah c.c. kelamı gibi sözler yazamadılar. Neden biliyormusun çünkü Kur'an-ı Kerim Allah celle celaluhu'nun sözleridir. Cehalatin babası ebu cehil ne diyor, İslam haktır biliyoruz ama inat ettik iman etmicez.

Sana burada yüzlerce belkide binlerce mucize yazarız ama nafile kalbindeki mühürü Allah c.c. başka kimse çözemez. Hakikaten çok zor kelimelerle ifade edilemez, Allah-u zülcelal hidayet nasip eylesin.
 
K

kompLeks

Guest
sayın adam;

Yukarıda tırnak içinde örnek olarak verdiğiniz cümle ayettir. Sarık ve sakal lafzı geçmez ama, sarık bağlayan ve sakal bırakan Peygamber (a.s.) işaret edilir. İşaret edilen O Peygamberimiz de (a.s.) sakal bırakmayı ve sarık sarmayı ümmetine telkin etmiştir. O'nun (a.s.) söylediğini her müslüman demesek de bir çok müslüman emir olarak kabul eder. Burasını iyi ayırt edelim.

o ayetin neye işaret ettiğini herkes farklı yorumlar. size göre peygamberin sakalına sarığına işaret etmiştir, başka birine göre namazına niyazına işaret etmiştir, başka birine göre farklı birşeye işaret etmiştir. herkes kendine göre yorumlar. farklı farklı yerlerden fıkıhçılar getirin onlar da farklı yorumlar. zaten farklı yorumlar olmasaydı, insanlar namazı abdesti farklı yorumlamasaydı mezhepler oluşmazdı. yani ayetler farklı yorumlanmaya açık, bunun önüne geçilemez. hadislerde de şeytan işi olanlar olduğu söyleniyor. bunun için de hadislerin güvenirliliğini tartışmamız gerekiyor. şeytan işi olanlar olduğu gibi imam işi olanlar da vardır. yani peygamber neyi telkin ediyor, neyi etmiyor; hangileri şeytan işi, hangisi imam işi ve hangisi gerçek burada şuan onu tartışamam. zaten bunlar ispatlanabilir şeyler de değildir.

Gelelim eskimolara, çok severim ben bu insanları hep güleç bir halleri vardır. Bizim mahallemizde bir bakkal amcamız vardı, O da onlar gibi biraz çekik gözlü biraz kırmızı tenli, diken gibi saçları olan bir insandı. Neyse, bu işin geyik tarafı.

Ama bu insanlar eğer müslüman olsalardı, oranın ortamına göre amel edeceklerdi. Sabah namazını eğer güneş sabaha karşı 02:00 gibi doğuyorsa, o zaman güneş doğmadan önce kılacak, iftarını da eğer güneş gece 22:00 da batıyorsa o zaman açacak. Elbette, zamanın uzunluğu ile var olan ecri ve sevabı da benim buradaki yaşantım ile yaptıklarımdan belki fazla olacak. Çünkü, arabistan çöllerinde sıcağa ve susuzluğa benden daha çok muhatap olan bir müslümanın tuttuğu oruç ile benim püfür püfür gölgelikler altında tuttuğum oruc ecir yönünden bir değildir. Sevap olarak elbette her ikimizde orucun eşit sevaplarını alıyoruz ama ecir yönünden yani onun daha çok zorlanarak yapması yönünden gösterdiği gayret benim gayretime göre farklı olduğundan Rabbimiz muhakkak eşitsizliği gidermek açısından ecrini çoğaltabilir. Allah'ın rahmeti geniş ve inanan bir müslüman için bu sorun değildir. Bu konuda arabistandaki müslüman ile çekişmeme de gerek yok. Kutuplardan örnek vermişsiniz gerçi, ama sibirya da oruç tutan ve namaz kılan müslümanlar da var. Ve dediğimiz gibi yapıyorlar, sevabıda ecri de Allah'tan bekliyorlar. Neden bizi Türkiye'de yaratmadın, eğer orada yaratsaydın bizde daha rahat oruç tutar, daha rahat namaz kılardık demiyor. Sadece inandığı için ecir ve sevabını da Allah'tan umarak amel etmeye çalışıyor. Amaç iman etmekse; gerisi teferruattır. Kutuplarda da olsan, arabistan çöllerinde de olsan iman etmek istedikten sonra her zorluk sana tırnak kiri kadar basit gelir.

sayın adam; siz finlandiya, norveç ve isveçten bahsediyorsunuz yukarıda. güneş 22.oo de doğuyorsa ozaman o saatte açacak istarını diyorsun. ben kutuplardan bahsediyorum. kutuplarda 6 ay güneş batmıyor. güneşin batmadığı bir yerde iftarını ne zaman açacak? 3o gün boyunca yemek yemeyecek mi? güneşin batmadığı bir yerde yatsı namazını kılmayacak mı? buna cevap aldıktan sonra şunu da merak ediyorum. namaz saatlerini ve dakikasını neye göre hesaplıyorsunuz?
 
K

kompLeks

Guest
adam nickli kardeşimiz güzel açıklamalarda bulunmuş, cevapları vermiş.
Ayrıca şunları eklemek isterim.

Kur'an-ı Kerim insan eliyle yazıldıysa, Allah c.c. onun benzeri Ayet getirin dediğinde, Edebiyatın zirve zamanında yaşayan, nice şair vs. gibi kişiler neden Allah c.c. kelamı gibi sözler yazamadılar. Neden biliyormusun çünkü Kur'an-ı Kerim Allah celle celaluhu'nun sözleridir. Cehalatin babası ebu cehil ne diyor, İslam haktır biliyoruz ama inat ettik iman etmicez.

Sana burada yüzlerce belkide binlerce mucize yazarız ama nafile kalbindeki mühürü Allah c.c. başka kimse çözemez. Hakikaten çok zor kelimelerle ifade edilemez, Allah-u zülcelal hidayet nasip eylesin.

sayın selim;

onun benzeri ayet getirin ne demek? onun gibi kitap yazamazsınız ne demek? ben onun gibi bir kitap yazsam da siz kabul edecek misiniz? onun gibi yazıp yazmadığıma kim karar verecek? kriterler ne olacak? yazmak için uğraşan oldu mu ki kimse yazamadı diyorsunuz? yazılsa da onun gibi yazılıp yazılmadığını nasıl ispatlayacaksınız. ben de bir kitap yazarım ve kimse emsalini yazamaz derim. bunda ne var? kim ne yazarsa yazsın benimkine benzemiyordur, benzeyemez de. siz kur'anın için de yazılanlarla kur'anı mı ispatlayacaksınız. kur'anın dışından bakmadığınız sürece kendimi size ifade etmem mümkün değil.

''
Sana burada yüzlerce belkide binlerce mucize yazarız ama nafile kalbindeki mühürü Allah c.c. başka kimse çözemez. Hakikaten çok zor kelimelerle ifade edilemez, Allah-u zülcelal hidayet nasip eylesin '' diyelim ki doğru söylüyorsun ve kalbimdeki mühürü allahtan başkası çözemez diyelim. o zaman ne diyeyim allaha: ''kalbim mühürlüydü ve sen mühürü çözmediğin için imana gelemedim, benim hiçbir suçum yok'' mu diyeyim?
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
Allah c.c. bizi son nefesimize kadar Kuran'ın dışından baktırtmasın. Sen kitapta yazsan romanda yazsan bırak bizi kendinde kabul etmezsin. Evet Allah c.c. hak olmadığına inanıyorsanız Ayet getirin dediklerinde, müşrikler saçma sapan şeyler yazdılar, biz bu Kuran'la başa çıkamayız dediler. Bazı kimselerden İman edenlerde oldu.

Allah c.c. bizlere iradeyi cüzziyeyi vermiştir, o yüzden sorumlu değilim diyemezsiniz.

İradeyi cüzziyeyi şöyle açıklayalım.
Sizin bir eviniz var, güneş ışınları heryere ışık veriyor ama siz camları kapıları kapatmışsınız, evinizin hakimiyeti sizdedir, ister açar ister açmazsınız. Yani güneş ışınlarının evinizin içine girip girmemesinden siz sorumlusunuz. Siz inat ettiniz, bir türlü kapıları camları açmıyorsunuz, işte o zamanda iradeyi külliye (Allah c.c.) isterse dışarıdan camları kapıları sizin açamayacağınız biçimde kapatıyor, artık siz istesenizde evinize ışık giremez. Ne zaman girer? İradeyi külliye istediği zaman...
 
K

kompLeks

Guest
Allah c.c. bizi son nefesimize kadar Kuran'ın dışından baktırtmasın. Sen kitapta yazsan romanda yazsan bırak bizi kendinde kabul etmezsin. Evet Allah c.c. hak olmadığına inanıyorsanız Ayet getirin dediklerinde, müşrikler saçma sapan şeyler yazdılar, biz bu Kuran'la başa çıkamayız dediler. Bazı kimselerden İman edenlerde oldu.

Allah c.c. bizlere iradeyi cüzziyeyi vermiştir, o yüzden sorumlu değilim diyemezsiniz.

İradeyi cüzziyeyi şöyle açıklayalım.
Sizin bir eviniz var, güneş ışınları heryere ışık veriyor ama siz camları kapıları kapatmışsınız, evinizin hakimiyeti sizdedir, ister açar ister açmazsınız. Yani güneş ışınlarının evinizin içine girip girmemesinden siz sorumlusunuz. Siz inat ettiniz, bir türlü kapıları camları açmıyorsunuz, işte o zamanda iradeyi külliye (Allah c.c.) isterse dışarıdan camları kapıları sizin açamayacağınız biçimde kapatıyor, artık siz istesenizde evinize ışık giremez. Ne zaman girer? İradeyi külliye istediği zaman...

sayın selim;

anladığım kadarıyla şuan iradeyi külliye benim evime ışık girmesini engelliyor. ben istesem de ışık giremez diyorsunuz. o isterse ışık girdirir diyorsunuz. dolayısıyla benim aydınlanmam onun iradesinde benim irademde değil. dolayısıyla sorumlu ben değilim. sorumlu olmadığım bir şeyden de hüküm giyemem herhalde. vesselam...
 

Selim

New member
Katılım
12 Nis 2010
Mesajlar
378
Tepkime puanı
311
Puanları
0
Evin dışındanki kişiye seslenin belki size acırda kapattığı cam ve pencereleri açar. İnat etmeyin demiştim yardım isteyin, yoksa kendi kapattığınız yerleri açsanızda fayda vermeyecek, kapatan kişiden yardım isteyin, kapattığı yerleri açsın...Eviniz ışık olsun..
 
Üst Alt