Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cevapsız kalan sorular

tevhid davetcisi

New member
Katılım
19 Şub 2007
Mesajlar
101
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Cevapsız Kalan Sorular[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Cevapsız kalan sorular, cevapsız kalmaya mahkumdur, cevap vermek için boşuna uğraşmayın.

Abdest ile ilgili en küçük bir meselemizde bile fıkha bakıyoruz, herkes kendi mezhebinin içtihatlarına bakıyor. Hanefiler İmamı Azam'ın ya da imameyn'in fetvasına bakıyor. Rivayete göre Rasulullah sav nasıl defi hacet yapılacağını bile öğretti. Bu kadar özel bir meseleyi bile öğreten bir Peygamber var, bir yanda da rabıta( kelime olarak kullanılışı değil, bugünkü nakşilerin kullandığı sistematik rabıta...) var ki Peygamber efendimiz bize bunu tafsilatı ile öğretmemiş....

Mesela bakmak lazım İmamı Azam Ebu Hanife rabıta konusunda ne demiş, İmam Ebu Yusuf ne demiş, İmam muhammed ne demiş. Fetva İmamı Azama göre mi, imameyne göre mi, imam züfer ne demiş mesela.

Abdullah ibni Mübarek rabıtayı nasıl tarif etmiş, harisi muhasibi ya da cüneyt bağdadi nasıl tarif etmişler rabıtayı...

İmam Şafi errisale de rabıtayı nasıl izah etmiş, farz mıymış, müekkedmiymiş, mübaymıymış, neymiş...

İmam Malik muvatta da nasıl izah etmiş rabıtayı, bugünkü nakşilerin yaptığı bir rabıta şekli var mı muvatta da...

İmam Ahmed İbn Hanbel nasıl izah etmiş rabıtayı, müsnedindeki hangi hadisleri delil olarak almış rabıtaya....

İmama Tahavi, İmam Maturidi, İmam Eşari rabıtayı nasıl izah etmişler, akaid metinlerinde rabıtayı inkar edenin hükümlerini yazmışlar mı. İmamı Azam Ebu hanifenin fıkhı ekberinde, meshin mesh edilmesi bile bir akaid konusu iken, rabıta hakkında ne demiş...

Bakmak lazım de mi, ümmetin koskoca imamları bir satır bile rabıta hakkında yazmazken, bir tek içtihatları yok iken, haberdar olduklarına dair bir tek delil yokken, nerden çıktı bu rabıta acaba...

Abdul kadir geylaniyi de unutmadım, rabıtayı nasıl izah etmiş acaba...
Ya da İmam Kuşeyri risalesinde rabıtayı nasıl izah etmiş...
Cüneyt Bağdadi ne der rabıta hakkında, ya da Harisi Muhasibi...



Kur'an, sünnet, icma, kıyas diyoruz ya o bağlamda...

1) Rabıtaya kur'an da delil teşkil eden, APAÇIK bir ayet varmıdır var ise müfessirle bunu nasıl izah etmişlerdir. Özellikle ilk dönem eserlerine bağlı kalarak. İlk dönem diyorum çünkü, Rabıta sonrada hatta çok çok sonradan Halid Bağdadi tarafından sistematize edilmiştir.

2) Rabıtaya sünnette de delil teşkil eden bir uygulama varmıdır, bu konuda sahih rivayetler varmıdır? Bugünkü, sistematize edilen rabıtayı izah eden bir tek rivayet varmıdır?

3) Ümmetin öncelikle selef-i salihin alimleri, ne zaman, nerede icma etmiştir. Bu konuda sahabenin ve müçtehit imamların bir içtihatı varmıdır?

4) Hangi ayete, hangi hadise istinaden kıyas yapılmıştır, bu kıyasları hangi müçtehitler yapmıştır, ve ne zaman yapılmıştır bu kıyaslar?

5) İmam Rabbani hangi mektubunda bugünkü nakşilerin yaptığı rabıtayı izah etmiştir, özellikle bu soruma cevap istiyorum...

6) İlk dönem mutasavvıfları bugünkü şekli ile rabıtadan bahs etmişlermidir...

7) İmam-ı Azam Ebu hanife başta olmak üzere diğer müçtehit imamlar rabıta konusunda ne demişlerdir?

Hadi delillerinizi getirin, eğer iddianızda doğru iseniz...
[/FONT]
 

Serhan Eðeryýlmaz

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
385
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
37
Kardeşim ben din ile ilgili bütün sorunlarımı ve sorularımı Kuran-ı Kerim ve Hz.Muhammed efendimizin hadis-i şerifleri ile buluyorum,orada yazmayandan başka hiçbir şeyi dikkate almıyorum
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]5)özellikle bu soruma cevap istiyorum... [/FONT]
İyi de sen kimsin ? Vahhabi! O zaman gideceksin İmamın, büyük müctehidin, ha! unutmadan da söyleyeyim: ingilizlerin maaşlı ayakişleri uzmanı Muhammed İbn Abdülvehhab hazretlerinden öğreneceksin. Nakşilerin sofrasındaki kırıntı bile sana ve senin gibilere "haramdır." Bünyene ağır gelir kaldıramazsın, boğazına durur yutamazsın!

Ne acaip insanlarsınız, hala şaşıyorum. Beyin kırıntıları ile yaşayabiliyorsunuz, hayatınızı devam ettiriyorsunuz ya, vallahi aşkolsun. Allah'ın (cc) rahmeti bu şüphesiz. Şu tek hücreli terliksilere de çok şaşırmıştım. Bir de sülüklere.
Kaderiniz neden bu kadar benzerlikler taşıyor, bir yerleri atlıyorum tam yakalayamıyorum olayları ya, neyse!
 

ibrahim571632

New member
Katılım
3 Tem 2007
Mesajlar
705
Tepkime puanı
756
Puanları
0
Konum
Mersin
Önce rabıtanın anlamı üzerinde konuşmakla başlamak doğru olur.

Rabıta, zikirden önce veya günün uygun zamanlarında müridin (tarikat eğitimi gören kimsenin) şeyhini (mürşidini) hatırlamasıdır. Uzun tartışmalara konu olan râbıta bir ibadet değildir, tasavvufta bir eğitim tekniğidir. Amacının dışına çıkarılır ve şirke vardırılırsa çok sakıncalı olur, amacının içinde kalırsa (yani şeyhi hatırda tutarak ondan meşru ölçüler içinde istifade etmeye; ilminden, ahlakından, güzel hallerinden yararlanmaya, onu özümsemeye yönelik bir teknik olursa) sakıncası olmayabilir.

Peki Râbıta bir ibadet ise onu Peygamberimiz niçin yapmamış, bize niçin buyurmamış ve fıkıh kitapları bu ibadeti niçin açıklamamıştır?

Çünkü ,Râbıta (bir tarikat mensubunun zaman zaman ve özellikle zikirden önce mürşidini hatırlaması, kalbini onunki ile birleştirmesi) bir ibadet değildir; tarikat eğitiminde kullanılan bir teknik, bir eğitme aracıdır. İbadet olmadığı için de fıkıh kitaplarında yer verilmemiştir.

------------------------------------------ALINTI-------------------------------------------------------------
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Önce rabıtanın anlamı üzerinde konuşmakla başlamak doğru olur.

Rabıta, zikirden önce veya günün uygun zamanlarında müridin (tarikat eğitimi gören kimsenin) şeyhini (mürşidini) hatırlamasıdır. Uzun tartışmalara konu olan râbıta bir ibadet değildir, tasavvufta bir eğitim tekniğidir. Amacının dışına çıkarılır ve şirke vardırılırsa çok sakıncalı olur, amacının içinde kalırsa (yani şeyhi hatırda tutarak ondan meşru ölçüler içinde istifade etmeye; ilminden, ahlakından, güzel hallerinden yararlanmaya, onu özümsemeye yönelik bir teknik olursa) sakıncası olmayabilir.

Peki Râbıta bir ibadet ise onu Peygamberimiz niçin yapmamış, bize niçin buyurmamış ve fıkıh kitapları bu ibadeti niçin açıklamamıştır?

Çünkü ,Râbıta (bir tarikat mensubunun zaman zaman ve özellikle zikirden önce mürşidini hatırlaması, kalbini onunki ile birleştirmesi) bir ibadet değildir; tarikat eğitiminde kullanılan bir teknik, bir eğitme aracıdır. İbadet olmadığı için de fıkıh kitaplarında yer verilmemiştir.

saygıdeğer kardeşim;
O samimiyet ile yazan parmaklarını yormasan ? Çünkü muhatabın "vahhabi" olduğu için, verdiğin teknik bilgi karşısında tek şey yapacaktır: seni tekfir edecektir!. Bu vesile ile günaha girmiş olmasına sebep vereceksin. Bu gibi insanlar; Ümmed-i Muhammed'in (s.a.v.) fitne kazanlarıdır. Günde 5 vakit namaz kılan, Allah'ı (cc) her daim dilinde ve kalbinde zikir ile dolaştıran, baktığı zaman sadece Allah (cc) için bakan bir mürşidine dahi (haşa) "kafir" demekte beis görmez, kendi piri Muhammed İbn Abdülvehhab'a (ki, kendisi ingilizlerin resmi ortadoğu ayak işleri uzmanıdır) toz kondurmaya çalışanı anında "tekfir" sakızı ile damgalamak ister. Her seferinde boylarının santimetre karesine kadar ölçülerini alırlar, o sebep ile ölçüsüz hareket ederler.

Uğraşmaya bile değmez, boş zamanlarını sebepsiz iştigal eden güruhtur sadece.
 

Furkan-01

New member
Katılım
2 Kas 2007
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
Almanya
Web sitesi
www.evliyalardiyari.com
Selamun Aleykum vRvB.
Öncelikle rabitanin Kur'an'da yeri oldugunu göstermek icin ayeti kerimeyi veriyorum...
3/ÂLİ İMRÂN-200: Yâ eyyuhellezîne âmenusbirû ve sâbirû ve râbitû vettekûllâhe leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey îmân edenler! Sabredin… Sabrın sahibi olun ve rabıta kurun. Allah’a (karşı) takva sahibi olun ki; (böylece) felâha eresiniz.

Sevgili kardesim fikih kitaplarini kim veya kimler yazmis mechul... Acaba o kitaplarin icinden neler yok edilmis ve neler eklenmis buda mechul... Aslinda cok irdelendiginde neler eklenip neler yok edildigi bulunabilir... Bu kitaplar elden ele gecmistir, bunu unutmayin... Abdulkadir geylani Hz.lerini de, cüneydi bagdadi hz.lerini de sevdiginizi ve kabul ettiginizi iddaa ediyorsunuz ama onlarin yazdiklarindan da bihabersiniz... Onlar tasavvufun, yani islamin takendisini yasamislar ve yasattirmislardir. Ayrica Peygamber efendimiz Hz. Muhammed s.a.s'i sahabe bu denli sevmesi nerden ve nasil kaynaklaniyor... Elbette onu cok düsünerek ve onu cok ama cok severek... Bir nebi a.s.'in varisini sevmek, nebi a.s.'i sevmek gibidir... Onu düsünmekte peygamber efendimizi düsünmek gibidir.. Rabita sevginin isaretidir, cok zikirle mesgul omanin isaretidir... Anlasilan mürsidin hikmetini bilmiyorsunuz, mürsidi Allah secer ve Allah'a ulasmayi dileyen kisiyide Allah mutlaka mürsidine ulastirir... "Kurt kuzuyu sever (yer) tabi cobansiz kalirsa" ... Kurt gelmeden cobanini ara kardes...
Allah razi olsun insaallah
 

__BODOM

New member
Katılım
25 Kas 2006
Mesajlar
241
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
44
Anlasilan mürsidin hikmetini bilmiyorsunuz, mürsidi Allah secer ve Allah'a ulasmayi dileyen kisiyide Allah mutlaka mürsidine ulastirir... "Kurt kuzuyu sever (yer) tabi cobansiz kalirsa" ... Kurt gelmeden cobanini ara kardes...
Allah razi olsun insaallah

bu yazdıklarına inanıyorsan şirke batmışsın demektir Allah mürşide ulaştıracak öylemi neyse Allah yardımcın olsun yoksa sana kimse yardım edemez
 

Furkan-01

New member
Katılım
2 Kas 2007
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
Almanya
Web sitesi
www.evliyalardiyari.com
bu yazdıklarına inanıyorsan şirke batmışsın demektir Allah mürşide ulaştıracak öylemi neyse Allah yardımcın olsun yoksa sana kimse yardım edemez

Selamun Aleykum vRvB.
Bodom kardesim Bu nasil bir kin, bu nasil bir düsmanliktir, ki yazdiklarimizi hangi ayetlere dayandirdigimizi bilmek istemeden sirkle suclaniyoruz... Su ana kadar yazdiklarim bilhassa Kur'an'a dayalidir, bütün yazilarim incelenebilir... Allahu Teala mürside ulastirir mi, ulastirmaz mi gelin birlikte ayetleri inceliyerek bakalim.. Bakmak yetmez görmek lazim diyor bir atasözümüz.. Ayetlere görerek bakalim, tarafsizca arastiralim, Allah'in istedigi seyi dileyelim.. Böylelikle "yaradani severiz yaradandan ötürü cümlesini daha iyi anlayacagiz insaallah...

Allahu Teala, Allah'a takva sahibi olmayan inananlardan bahsediyor ve bu inananlara takva sahibi olmalarini emreder (enfal 29)... Demek oluyor ki takva sahibi olmayan inananlar ve takva sahibi olan inananlar var... Takva sahibi olmayan inananlar ayni zamanda sirk icinde kalanlar oluyor Kur'an hükümlerine göre.. Allahu Teala Rum 31'de "Allah'a inabe edin (O'na ulasmayi dileyin) ve takva sahibi olun" demekte.. Yani Allah'a Muniyb olmakla takva sahibi olunuyor... Ayetin devaminda ise "Ve böylece müsriklerden olmayin" deniyor.. Allah'a ulasmayi dileyen kisi takva ehli oluyor vede sirkten kurtuluyor... Allah'a ulasmayi dilemis olan kisi mutlaka mürside ulastirilir, Allahu Teala Kehf 17'de sunlari buyuruyor "Kim Allah'a ulasmissa o hidayete erer, kim dalalette kaldiysa ona veli mürsid bulunmaz " diyor Allahu Teala... Cin 14-16'da da ayni ifadeler vardir "Teslim olmayi dileyen kisi Irsad edeni arar" deniyor, cin 16'da ise "Eger onlar TARIKAT ehli olsalardi onlara kanacaklari kadar rahmet ulastirilacakti" deniyor... Maide 35'de "Allah'a ulastiracak VESILEYI isteyin " diyor Allahu Teala.... Siz Mürsidi put olarak degerlendiriyorsaniz, o zaman seytanin ekmegine yag sürdügünüzü bilin. Hz. Muhammed s.a.s Efendimiz "Benim ümmetim yildiza tasa puta tapmayacak diyor, ama gizli sirkten korkarim diyor... Demek oluyor ki Nefsini put edinenler sirktedir. Allah ve kul arasinda vasita olan kamil mürsidler birer araba misalidir... Benzini zikir ve ibadetlerdir... Siz yürüyerek hedefe ulasacaginizi zannerdersiniz ama, bu yol o kadar cok uzun bir yoldur ki, cölde susuz kalirsiniz ve serabi su sanirsiniz... Daha yazilacak cok seyler var.. Yarina kaldi insallah...
Allah emanetsin kardes
selametle
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Cevapsız kalan sorular, cevapsız kalmaya mahkumdur, cevap vermek için boşuna uğraşmayın.

:):):)

Radikal İslam kardeş yine çoşmuşsun, ama seninle tartışmak istemem!!!
İyi bir dost, tüm tartışmalardan daha iyidir...

Rabıta konusunu en çok tenkit edenlerden biri benim...
Ancak, rabıta'ya hiç bir zaman şirk demedim...
Bazen sonu şirk'e varan bidat demişimdir ki burada hatalıydım...
Bidat olması konusunda da yanıldığımın farkındayım, burada da Hayrettin Karaman Hocamızın bir fetvası etkili olmuştur...
Ama, yine de tenkit ettiğim hususlar yok değil...
Şunu ifade etmeliyim, eğer rabıta mutasavvıfların içtihadı ise ki öyle daha fazla tartışmanın bir anlamı kalmıyor...

Hayrettin Karaman ve Faruk Beşer hocaların fetvalarına bakılabilir...
Mustafa islamoğlu Hocanın da youtube'de güzel bir rabıta izahı var!!!
 

Furkan-01

New member
Katılım
2 Kas 2007
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
Almanya
Web sitesi
www.evliyalardiyari.com
Abdulladir Geylani Hz.nin sohbetler kitabindan alintilar.

Sayfa-275:Siz Allahin kitabina, Resulullahin ahlakina ve MÜRSIDLERE uymadikca ASLA FELAH BULAMAZ, KURTULUSA EREMEZSINIZ.

Sayfa-188:Ey nefs ve hevai arzularinin tabiatin kulu, sen kendi görüsünde kanaat etmis, sana hakikatleri ögretip terbiye edecek bir üstad, Mürsid edinmemissin.

Sayfa-201:Sadiklara, salihlere iltihak et, onlarin arasina katil, eger kimin salih, kimin münafik oldugunu ayirt edemezsen o zaman geceleyin kalk iki rekat namaz kil. Yarabbi, bana senin salih kullarini göster, SANA GELMEMDE KILAVUZLUK EDECEK KISILERI GÖSTER.



TASAVVUF HAKKINDA FIKHİ MÜLAHAZALAR

Selef-i salihin döneminde tasavvuf ,temel kaynakları zühd, takva, nefsi tezkiye, kalbi selim, ihlas kavramlarıyla hayatın her alanında kendisini gösteriyordu. Bu konuda İmam Gazali der ki: İlk asırda fakih denilince ahiret yolunu, nefsin afetlerindeki incelikleri, davranışların mefsedetlere götürenlerini, kalpte korkunun yerleşmesini bilen kimseler kastedilirdi. Yoksa Arapçanın furûunu ve fetva hükümlerini bilenler değil.(1)

İslam’
ı
n ilk asırlarında fakihler, muhaddisler ve sûfîler arasında bir dostluk, sevgi ve bilgi alışverişi vardı. İbn-i Teymiyye ki tasavvufa dair bir çok eserin sahibidir. Evliyaullah adlı eserinde, tabiinden sonra sûfî şeyhlerini sayar ve onların yoluna uymaya çağırır.( 4

Şu halde tarikatte olsun olmasın hiçbir müslümanın bu farzı ayn olan nefis tezkiyesi ve kalp tasfiyesi gereklerinden müstağni kalması düşünülemez.


Öte yandan Allah’
ı
çokca zikredin, sadıklarla beraber olun gibi mü’minlere emir sigasıyla gelen ayetleri de gözönüne alırsak her müslümanın bu vazifelerini asgari sınırlarda da olsa ifa edebilmesi için bu husustaki ilmihalini bilmesi zaruridir. ( 11 )

İmam Şa’ranî de bu hususta: Ehl-i tarik, insanı Allah’
ı
n huzuruna kalp huzuruyla çıkmaktan meneden kötü sıfatlardan temizlenmeye irşad edecek bir müşid-i kamile intisabın zarurî olduğunda icma etmiştir. der. Ancak mürşidin âlim, kâmil ve mükemlil olması gerekir. Bu terbiyeye girmeyen kişi kin, hased, ucb, kibr, dünya sevgisi, nifak gibi hallerden (tam anlamıyla) kurtulamaz.

Cenab-ı Hakk’
ı
taleb eden her şeyi kendi mürşidi bilir. Bütün eşyadan dersini almaya çalışır. Uyanık olur. Eğer sadık olursa Allah’a vasıl olur. Yoksa bin mürşid bir araya gelse bile bu adamı vuslata erdiremez. Görmezmisin ki Rasulullah (s.a.v.) ekmel-i mürşidin olduğu halde bir kısım ona sadakatle bağlandı, diğer kısım münafık oldu veya yüz çevirip helak oldu.( 13 )

‘Kimi, Allah dalalete sevkederse onun için veli (yardımcı) bir mürşid bulamazsın’ (Kehf s.17) ayetiyle ilgili olarak Said Havva şu değerlendirmeyi yapar: Ayetten anlıyoruz ki hidayete erdirme de en son güç veli bir mürşiddir. İnsan elini bir mürşid-i kamile verirse hidayet konusunda en iyisi açığa çıkar. Onlar Peygamber varisidir.( 15 )

Kaynaklar
1 ) İbn-i Ahmed er-Ramlî el-Ensârî, Şerh-u Zübed-i İbn-i Raslân, Beyrut
4 ) Tıblâvî M. Said, İbn-i Teymiyye’de Tasavvuf, s. 48, İnsan Yay.
11 ) İmam Rabbani, Mektubat, 48. Mektup
13 ) Muhammed b. Abdullah Hânî, Adâb, Mukaddime, Erkam Yay.
15 ) Said Havva, a.
g.e.
Meşayih-i Kiram’dan Seyyid Ahmed Er Rufai (RA) Hz.leri de şöyle buyuruyor: Ey müminler! Allah (CC) Hz.leri’nin dostları evliyalara yapışınız. Onları sevmeniz ve onlara yaklaşmanız lazımdır. O evliyalara yaklaşmanız ve sevmeniz sebebiyle size bereket ve lütuf hasıl olur ve ey müminler! Evliyalarla beraber olunuz. Zira onlar Allah-ü Teala (CC) Hz.leri’nin mensublarıdırlar. (Elburhanil Müeyyed S.28)
BILAL NADIR HAZRETLERINDEN
http://www.bilalnadir.com/
Tarikatı inkâr eden kâfir olur mu, olmaz mı? sorusunu soran ve tarikatı inkâr eden, tarikat hakkındaki âyetleri biliyor, kasıtlı soruyor, hem de itiraz ediyorsa kâfirdir. Bilmiyor, bilmediğinden ötürü inkâr ediyorsa günahkâr olur.
(Sûre-i Maide, Ayet 48)
…Sizin için bir şeriat bir de tarikat koydum… (İlâ âhir) buyuruyor.
Ayette geçen
şir’aten şeriat, minhaç tarikattır. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)in Hıra Mağarasına çekilip orada çalışması; Tarikattaki uzlet, halvet, çile, inziva gibi şeylerin esasıdır. Tarikatta bunlarla ve bu gibilerle bir yere çekilip çalışılmalıdır. Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) bir hadîs-i şerîfinde: Her kim kırk gece halisen, muhlisen ibadetle sabahlarsa kalbinden diline ilm-i hikmet pınarları akmaya başlar. buyuruyor.
Bu gibi hadîs-i şeriflere göre tarikatta çileye girerler. Çileye girme hakiki Şeyhten izinsiz olmaz.
Hadîs-i Şerifte: Allah için ikişer ikişer kardeş olun
[8] buyuruyor. Bu ancak tarikatta vardır.
ŞEYHİ OLMAYANIN ŞEYHİ ŞEYTANDIR.Müzekkin-Nüfus kitabında der ki:
Kimin şeyhi yok ise dini tamam değildir. Kimin şeyhi yok ise onun şeyhi şeytandır.
Ümmetimin âlimleri, ben-i İsrail peygamberleri
gibidir.buyurmuşlardır.
Ümmetime, din yolunu gözetmekte ve göstermekte onlara uymak gerektir, demek istemişlerdir.
Burada âlimlerden murad elbette ve elbette ilimleriyle âmil olan âlimlerdir. Onlar, meşâyihten şeyhlerden olup halkı Hakka çekip götürenlerdir.
Ebû Hüreyre (Radiyallahu anhu)den rivâyet edilen şu Hadîs-i şerîf, bu görüşü doğrulamaktadır:
Şüphesiz Cenâb-ı Hakk bu ümmet için her yüz senenin başında dinini yenileyecek bir zât gönderir.
Bu Hadîs-i şerîfin sırrı çoktur. Şerhi uzâtmayalım ve maksada dönelim:
Demek oluyor ki, Şeyhler Allahu Teâlânın kullarına kılavuz olmak ve onları din yoluna götürmek için gönderilirler. Şu halde, bunlara mutlaka uymak gerektir. Eğer uyulmayarak muhalefet edilecek olursa, din yolunda eksikliktir. Onun için:
Kendisine Şeyh edinmeyenin, Şeyhi şeytan olur demişlerdir.
Sultan-ül-ârifiyn Şeyh Bayezîd-i Bestamî (rahmetullahi aleyh) de buyurmuşlardır ki:
Kimin üstâdı yoksa, şeytan ona üstâd olur.
Bazı ârifler de buyurmuşlardır ki: Her kim, Şeyh edebiyle edeplenmezse, Allahu Teâlâ ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) sözü ile de edeplenmez.
Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki, Şeyhlere uymak ve onları sevmek lazımdır ve her kişiye bir Şeyh edinmek ve onun edebi ile edeplenmek gerektir.
Zira, Şeyhler taliplerin çobanı gibidir. Çobanı olmayan koyunu, elbette kurt kapar.
Sen olmasaydın bu kâinatı yaratmazdım.
demiş iken, Cebrâil (Aleyhis-selâm) Ona mürşid oldu ve kılavuzluk etti. Hz. Muhammed Mustafa (Sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz de bu yolu mürşidsiz yürümedi,
Müzekkin-Nüfus, s.419; El-Uhûdül Kübra, (İmâm-ı Şarâni), s.994.
Berikâ, c.1, s. 58.
Mirât-i Kâinât, c.1, s.414; Müzekkîn-Nüfus, s. 420.
 

__BODOM

New member
Katılım
25 Kas 2006
Mesajlar
241
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
44
cin suresi
14. İçimizde, (Allah'a) teslimiyet gösterenler de var, hak yoldan sapanlar da var. Teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlardır.

15. Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.

16. Şayet doğru yolda gitselerdi,onlara bol su verirdik


ne irşadı ne mürşidi ne tarikatı


3 - İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.
 

__BODOM

New member
Katılım
25 Kas 2006
Mesajlar
241
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
44
11 - De ki: "Bana, dini sadece kendisine halis kılarak Allah'a ibadet etmem emredildi."

12 - "Hem O'nun birliğine teslim olan müslümanların ilki olmam da bana emredildi."

13 - De ki: "Eğer Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım."

14 - De ki: "Ben dinimi kendisine halis kılarak yalnız Allah'a kulluk ederim."

15 - "Siz de O'ndan başka dilediğinize kul olun." De ki: "Asıl hüsrana düşenler, kıyamet günü kendilerine ve mensuplarına ziyan edenlerdir. Evet, işte asıl açık hüsran budur."
16 - Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında yine ateşten tabakalar vardır. İşte Allah, kullarını bundan korkutuyor, "Ey kullarım! benden korkun." (diyor).

17 - Tağuttan, ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah'a yönelenlere gelince, müjde onlaradır. Haydi müjdele kullarımı.

18 - O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler, sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir. İşte temiz akıllılar da onlardır.

19 - Ya üzerine azab kelimesi hak olmuş kimse de mi (böyledir)? Artık o ateşteki kimseyi sen mi çıkaracaksın?

20 - Fakat o Rablerine sığınarak korunanlar için altlarından ırmaklar akan, üzerlerinden şehnişinler yapılmış, şehnişinli (balkonlu) köşkler vardır. Bu, Allah'ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz.

21 - Allah'ın gökten bir su indirip de onu bir yoluyla yeryüzündeki menbalara koyduğunu görmedin mi? Sonra onunla türlü renklerde bir ekin çıkarır, sonra onun olgunlaşıp sarardığını görürsün. Sonra da onu bir çöpe çevirir. Elbette bunda temiz akıllılar için bir ihtar vardır.

22 - Allah, kimin bağrını İslâm'a açmış ise işte o, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? Artık Allah'ın zikri hususunda kalpleri katılaşmış olanların vay haline! İşte bunlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.

23 - Allah, kelamın en güzelini ikizli, ahenkli bir kitap olarak indirdi.(1) Ondan Rablerine saygısı olanların derileri ürperir. Sonra derileri de, kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Allah'ın rehberidir. Allah, onunla dilediğini doğru yola çıkarır. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek yoktur.

24 - O halde kıyamet günü zalimlere: "Tadın bakalım kazanıp durduklarınızı!" denilirken, o kötü azabdan yüzü ile korunacak kimse ne olur?(1)

25 - Onlardan öncekiler de yalanladılar da kendilerine, hatırlarına gelmez yönden azab geliverdi.

26 - Allah, onlara dünya hayatında zilleti tattırdı. Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi!
27 - Yemin ederim ki, bu Kur'ân'da insanlar için her türlüsünden temsil getirdik. Gerek ki iyi düşünsünler.

28 - Pürüzsüz Arapça bir Kur'ân (indirdik ki, Allah'ın azabından) korunsunlar.

29 - Allah, şöyle bir misal vermiştir: Bir adam ve birtakım ortakları var, hırçın hırçın çekişip duruyorlar. Bir de yalnız bir kişiye bağlı selamet içinde olan bir adam var. Bu ikisinin hali hiç bir olur mu? Hamd Allah'ındır, fakat pek çokları bilmezler.

30 - Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir.

31 - Sonra siz muhakkak kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda birbirinizden davacı olacaksınız.

32 - Allah'a karşı yalan söyleyen ve doğru kendisine geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim (daha haksız) kim olabilir? Kâfirlerin yeri cehennemde değil midir?

33 - Doğruyu getiren ve onu tasdik edene gelince, işte onlar kötülükten korunan müttakilerdir.

34 - Onlara, Rablerinin yanında ne dilerlerse vardır. İşte bu, iyilik yapanların mükafatıdır.

35 - Çünkü Allah, onların önceden yaptıkları amelin en kötüsünü bile keffaretle örtüp, işlemekte bulundukları güzel amellerin en güzeline göre mükafatlarını kendilerine verecektir.

36 - Allah, kuluna kâfi değil midir? Durmuşlar da seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Her kimi ki Allah şaşırtırsa, artık ona hidayet edecek yoktur.
37 - Her kime de Allah hidayet verirse artık onu da şaşırtacak yoktur. Allah aziz (çok güçlü) ve intikam sahibi değil midir? [/COLOR]38 - Andolsun ki onlara: "O gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan: "Elbette Allah!" diyeceklerdir. O halde gördünüz ya Allah'tan başka çağırdıklarınızı! Eğer Allah bana bir zarar vermek isterse, onlar O'nun zararını giderebilirler mi? Yahut bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun rahmetini tutabilirler mi? De ki: "Allah, bana yeter." Tevekkül edenler, hep O'na dayanırlar.
39 - De ki: "Ey kavmim! Haliniz üzere çalışın. Ben de kendi halime göre çalışıyorum. Artık ileride bileceksiniz."

40 - "Kendisini rezil edecek azabın kime geleceğini ve sürekli bir azabın kimin üzerine konacağını."

41 - Biz bu kitabı sana, insanlar için hak ile indirdik. O halde kim doğru yola gelirse kendi lehinedir. Kim de saparsa, sırf kendi aleyhine olarak sapar. Sen onların üzerine vekil değilsin.

42 - Allah, o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında alır. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkor, diğerlerini de takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır.

43 - Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: "Onlar hiçbir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi (böyle yapacaksınız)?"

44 - De ki: "Bütün şefaat Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."

45 - Böyle iken, Allah bir olarak anıldığı zaman ahirete inanmayanların yürekleri burkulur da, O'ndan başkaları anıldığı zaman derhal yüzleri güler.

46 - De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'ım! Kulların arasında, o ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında sen hüküm vereceksin."
 

Furkan-01

New member
Katılım
2 Kas 2007
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
Almanya
Web sitesi
www.evliyalardiyari.com
Selamun Aleykum vRvB.
Bodom kardesim verdiginiz meal gülünc desem yeridir...Ayetlerin arapcasina dikkatle bakiniz...


72/CİNN-14: Ve ennâ minnel muslimûne ve minnel kâsitûn(kâsitûne), fe men esleme fe ulâike teharrev raşedâ(raşeden).
Ve gerçekten bizden, (Allah’a) teslim olanlar da var ve bizden kasitun (kalpleri kasiyet bağlamış) olanlar da var. Artık kim (Allah’a) teslim olmuşsa (ruhunu teslim etmişse) işte onlar, irşad olmayı (nefsin ve iradenin teslimini) arayanlardır (dileyenlerdir).


Mealin 1. yanlisi-"hak yoldan sapanlar da var."
Ayette "KASITUN" kelimesi geciyor, kasitun, kalpleri kararmis olanlarin adina denir, gercegi buna hak yoldan sapmak da denebilir... Ama asil manasi zikirsizlik sebebiyle kalpleri kasiyet baglamis olanlar olarak degerlendirilir.

Mealin 2. yanlisi-"doğru yolu arayanlardır."
Ayette dogu yol diye gecmiyor, Irsad olmayi ararlar deniyor... Irsad olmak da ancak Allah'in tayin ettigi mürside intisab etmekle olunur... Irsad olmak, Mürsidin tarikatine baglanmakla mümkündür, ki cin 14-16 ayetleri bunun birer ispatlaridir...

72/CİNN-15: Ve emmel kâsitûne fe kânû li cehenneme hatabâ(hataben).
Ve lâkin, kasitun olanlar (kalpleri zikirsizlikten kasiyet bağlayanlar), işte onlar cehenneme odun oldular.


72/CİNN-16: Ve en levistekâmû alet tarîkati le eskaynâhum mâen gadekâ(gadekan).
Ve eğer onlar, tarikat üzere olarak (Allah’a) yönelselerdi, onları mutlaka bol su (rahmet) ile sulardık (bol bol rahmet ulaştırırdık) ki.


Mealin 1. yanlisi-16. Şayet doğru yolda gitselerdi,onlara bol su verirdik
1.Allahu Teala tarikat kelimesini kullanmis, tasavvuf erbabi aslinda bir cok kavrami Kur'an'dan almistir, tarikat kavramida Kur'andandir... Ama malesef bunlari bilmeyen ve zahirle ugrasan bir kisim ulema onlara düsman kesildiginden bir cok iftiralara maruz kalmislardir.. Ayette istikamet ve tarikat kelimesi kullaniliyor...
2.Eger onlar (yani kasitunlar, Allah'in yoluna cikmayanlar, tarikat ehli olmayanlar) Tarikat ehli olsalardi deniyor, bu tarikat ehli cin 14'le baglantilidir, o ayette irsad olmayi ararlar deniyor, iste aradiklari kamil mürsiddir... Cin 16'da ise o mürsidin tarikatine intisap etmeyenler (aramayanlar) eger tarikat ehli olsalardi onlara kanacaklari kadar su, ki batini manasi rahmettir ulastirilacakti... Herseye zahiren bakiyorsunuz, ama zahirle ancak yolda kalirsiniz kardesim... Bu meallerle yola cikilamaz kardesim ve kardeslerim... Tasavvuf erbabi, yani islami hakkiyla yasayanlarin verdikleri mealler farklidir. Cünkü ilmi Haktan alir, halka sunarlar
 

Furkan-01

New member
Katılım
2 Kas 2007
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
Almanya
Web sitesi
www.evliyalardiyari.com
3 - İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.

Mürside tabii olanlara hep sizin gibiler bu ayeti vermislerdir, ama bu ayetin ne manaya geldigini de bilmezler... Kandiriliyorsunuz güzel kardesim, anlamiyormusunuz ! Bu ayette putlardan bahsediliyor.. Siz Allah'in tayin ettigi Mürsidi put olarakmi sucluyorsunuz ve bu yetmezmis gibi akliniz sira teblig mi yapiyorsunuz.. Her devirde seytanin dostlari varsa, Allah'in dostlarida vardir... Her devirde Seytan evliyalarina vahyedebiliyorsa, Allah'da dostlarina vahyediyor/ hakikat-i ilham veriyordur (seriat vahyi haric, bu vahiy sadece nebilere verilir. Hakikati ilham, seytanin karisamayacagi ilhamdir)... Kur'an'i anlayis ölcünüz sadece zahirde kaliyor, ama ayetlerin o kadar cok hikmetli yönleri var ki, yazmakla bitmez... Hz. Ali r.a "Fatihayi tefsir etseydim, kitaplar yetmis deveye bile sigmazdi " diyor... Allahu Teala "Dalalette kalanlara VELI MÜRSID BULUNMAZ"diyor - kehf 17'de. Ayet öyle demiyor mu, neden manalar degistiriliyor, Kur'an arapca lügatlede cözülemez, bazi kelimelerin lügatten öte manalari var.. Kur'an kendi kendini tefsir ediyor ve bu tefsirleri ancak Allah bildirirse bilinir... Allahu Teala Secde 24'de "Biz emrimizle hidayete erdiren IMAMLAR seceriz" diyor... Allah'in emriyle hidayete erdirenler, Allah'in sectigi insanlar degil mi !

Bakin Hz. Musa a.s. zamaninda da mürsid varmis... Bundan öte bütün kavimlerde ve bütün zaman parcalarinda mutlaka Allah'in sectigi hidayete vesile olan evliyalari vardir ve bunlarin Kur'an'da ki ismi Mürsiddir... Istesenizde istemesinizde...

40/MU'MİN-38: Ve kâlellezî âmene yâ kavmittebiûni ehdikum sebîler reşâd(reşâdi).
Ve âmenû olan adam şöyle dedi: "Bana tâbî olun ki sizi irşad yoluna ulaştırayım."

7/A'RÂF-181: Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne).
Ve yarattıklarımızdan bir ümmet vardır ki Hakk’a (Allah’a) ulaştırırlar ve onunla adaleti (sağlarlar).

Ebu Hanife Hz.leri Mürsidine tabii olduktan iki sene sonra sunlari buyuruyor "Son iki yilim olmasaydi numan helak olurdu". Hz. Safii "Bana dinimi bir coban ögretti" demekte... Hem bu evliyalara uyariz diyorsunuz, hem de tasavvuf erbabini sucluyorsunuz, onlar da tasavvufu yasadilar, belki tasavvuf ismi yoktu, ama islamin takendisini yasadilar... Tasavvuf, islamin yasayis seklidir, islamim isminde kalanlarla, tasavvufu yasayanlarin arasinda fark acik seciktir. Bu farki görmemek körlük degilde nedir !
 

__BODOM

New member
Katılım
25 Kas 2006
Mesajlar
241
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
44
arkadaş ben sizin mürşid dediğiniz kişileri suçlamıyorum onlar gerçek birer müslüman olabilirler

17 - Ey Muhammed! Baksaydın güneşin doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu Allah'ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka [/COLOR]ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.

hepsini geçtim bence Kuranın anafikri yalnız ALLAH a tapmak yalnız ondan yardım dilemek yanlız ona ibadet etmek işte bunu anlamıyorsunuz ya sen bırak beni falan "YALNIZ SENDEN YARDIM DİLER YALNIZ SANA İBADET EDERİM" şunu iyice bir düşün
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Muhterem BODOM

Muhterem BODOM

cin suresi
14. İçimizde, (Allah'a) teslimiyet gösterenler de var, hak yoldan sapanlar da var. Teslimiyet gösteren kimseler, doğru yolu arayanlardır.

15. Hak yoldan sapanlara gelince, onlar cehenneme odun olmuşlardır.

16. Şayet doğru yolda gitselerdi,onlara bol su verirdik


ne irşadı ne mürşidi ne tarikatı


3 - İyi bil ki, halis din ancak Allah'ındır. O'ndan başka birtakım dostlar tutanlar da şöyle demektedirler: "Biz onlara sadece bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz." Şüphe yok ki Allah, onların aralarında ihtilaf edip durdukları şeyde hükmünü verecektir. Herhalde yalancı ve nankör olan kimseyi Allah doğru yola çıkarmaz.


Yazıların için teşekkür ederim...

İnanıyorum ki Allah rızasını gözetmeye çalışıyorsun.

Yazdığın ayet mealleri ile anlatmaya çalıştığın nedir, çok iyi anlayamadım ama, şu ifade " ne irşadı ne mürşidi ne tarikatı " bana İslam adına kargaşa oluturanlardan rahatsız olduğunu hissettirdi.

Bunlardan ben de çok rahatsızım...

Kimden?

İslam adına kargaşa oluturanlardan... evet onlardan.

Kimdir bunlar?

İşte bu soruya cevap aramak lazım. Yoksa, " ne irşadı ne mürşidi ne tarikatı " gibi bir ifade kullanırsan ve bunu izah içinde mealinden kendine göre anlayışlar içeren ayetler örneklersen, çok yanlış anlaşılabilirsin.

Lügat ta irşad, mürşid, tarikat kelimelerini incelersen, hiç birine itirazın olmadığını göreceksin.

İslamı ve müslümanları bu kisveler altında sömüren bazı güruhların olması, bu müesseselerin yanlışlığını tabii ki göstermez.

O nedenle eleştiri oklarımızı sadece hedefe atalım.

Selam ve sevgi ile
 

__BODOM

New member
Katılım
25 Kas 2006
Mesajlar
241
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
44
Allahın salih kulları bile olsalar kimse kimseyi Allah a yaklaştıramaz
 

Furkan-01

New member
Katılım
2 Kas 2007
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
Almanya
Web sitesi
www.evliyalardiyari.com
Allahın salih kulları bile olsalar kimse kimseyi Allah a yaklaştıramaz

Güzel kardesim bu düsünceniz Kur'an'a ters düsüyor.. Su ayetler geregince:

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.

46/AHKÂF-32: Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).
Ve Allah’ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah’ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah’tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.


18/KEHF-66: Kâle lehu mûsâ hel ettebiuke alâ en tuallimeni mimmâ ullimte ruşdâ(ruşden).
Musa (A.S) ona şöyle dedi: “Rüşde ulaşmak üzere, sana öğretilen (ilmi ledun) den bana öğretmen için, sana tâbî olabilir miyim?”


3/ÂLİ İMRÂN-112: Duribet aleyhimuz zilletu eyne mâ sukıfû illâ bi hablin minallâhi ve hablin minen nâsi ve bâû bi gadabin minallâhi ve duribet aleyhimul meskeneh(meskenetu), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnel enbiyâe bi gayri hakk(hakkın), zâlike bimâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne).
Onların üzerlerine, nerede olurlarsa olsunlar zillet (alçaklık) damgası vurulmuştur. Ancak Allah’ın ipine (Sıratı Mustakîm) ve insanlardan bir ipe (Allah’a ulaştıracak olan mürşide) sarılanlar (ulaşanlar), müstesna. (Onlar) Allah’ın gazabına uğradılar ve üzerlerine MESKENET (miskinlik) damgası vuruldu. İşte buna sebep; onların kesinlikle Allah’ın âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve haksız yere peygamberleri öldürmüş olmalarıdır. İşte bu; onların (Allah’a) isyan etmelerinden ve haddi aşmış olmalarındandı.

5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler)! Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki siz, felâha erersiniz.

55/RAHMÂN-33: Yâ ma’şerel cinni vel insi inisteta’tum en tenfuzû min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân(sultânin).
Ey insan ve cin topluluğu! Semaların ve arzın kuturlarından (çaplarından) nüfuz etmeye (çıkıp gitmeye) eğer gücünüz yetiyorsa, haydi nüfuz edin (geçip, çıkın)! Bir sultan (bir güç) olmaksızın nüfuz edemezsiniz (geçip çıkamazsınız).


13/RA'D-7: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihî), innemâ ente munzirun ve li kulli kavmin hâd(hâdin).
Ve kâfirler derler ki: “O’nun üzerine Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi?” Sen, sadece bir uyarıcısın ve bütün kavimler için hidayetçi vardır (zamanın her parçasında ve bütün kavimlerde).


Daha bir cok ayeti kerimeler ve hadisi serifler bu dedigimizi ispatliyor... Mürsid, bir hidayetcidir... Allah'a ulastiran bir hidayetcidir.. Nitekim Vermis oldugunuz Kehf 17'de aslinda söyledigimiz hususu anlatiyor... "Dalalette birakilanlar (kalanlar) icin Veli mürsid bulunmaz " deniyor... Insan ya hidayet üzeredir, yada dalalet... Umarim anlatabilmisimdir. Ve hidayete ulastiracák olanlar Allah sectigi ve görevlendirdigi hidayetcilerdir.. Kehf 17 acik bir sekilde bunu anlatiyor.
Allah razi olsun insaallah


 
Üst Alt