Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cehennem Ebedi mi?

gercekislam

New member
Katılım
1 Ara 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web sitesi
www.gercekislam.net.tc
11/106-107 Bahtsızlar ateştedir. Onlar orada sızlayıp inlerler. Gökler ve yer durduğu sürece orada kalıcıdırlar; ancak Rabbin dilerse başka. Rabbin, dilediğini Yapandır.

Ayete dikkat edersek gökler ve yer durduğu müddetçe ateşte kalırlar deniliyor.


Şimdi;


Dünyanın sonu (saatin gelmesi) ile yer ve gök yeni bir yaratılışla yeniden dizayn edilecek,


14/48 Yerin başka bir yer ile göklerin de başka göklerle değiştirildiği, herkesin Tek ve En yüce olan ALLAH’ın huzuruna getirildiği gün…

Belki bunu ilk şeklini alacak diye de yorumlayabiliriz!


21/30 İnkar edenler, görmezler mi ki gökler ve yer bitişik durumda idi de biz onları patlattık? Ayrıca her canlıyı da sudan yarattık. Hala inanmıyacaklar mı?


Burada merak edilen nokta, “yer ve gök durdukça ateşte kalırlar” ifadesidir. Eğer yer ve gök için bir yeniden yaratılış ve dizayn sözkonusu ise, demek ki (tüm) kainat modelinde bir değişme olmayacak! Şeytanlar için taşlama vesilesi kılınan yıldız (meteor) yağmurları, dünyanın dümdüz olması için yeterli bir sebeptir zaten (67/5). Şu halde dünya, saatin gelmesiyle yaşanamaz bir gezegen haline gelecek. Aynı diğer gezegenlerde olduğu gibi.


Şimdi burda bir teori ortaya atsak yanlış mı olur? Melekler insanlar hakkında neden bir önyargıya kapılmışlardı? İnsanların bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek biri olabileceklerini nereden biliyorlardı (2/30)? Diğer başka sistem ve gezegenlerde de insansı yaratıklar yaşamış ve onlara da aynı cennet-cehennem sunulmuş olabilir miydi? Örneğin bir zamanlar Mars da da bu tür canlılar yaşamış ve dünyanın başına gelecek akıbetin bir benzerini yaşamış olabilirmiydi? Allah elbette oraya uyum sağlayacak canlılar yaratabilir pek tabi!


Dikkat ederseniz topraktan yaratılmış bir canlıya (insana) uygun, yine topraktan mütevellit bir dünya uygun görülüyor. Ateşten yaratılan Şeytan için ise ateşten mütevellit cehennem uygun görülecek. Mars yada diğer adını dahi bilmediğimiz gezegenlerde neden böyle birşey olmasın ki?


Benim asıl merak ettiğim şey, mevcut kainat sistemi (tümüyle) farklı bir değişime uğrayabilir mi? Olabilir ise Cehennem sonsuz olmaz kanımca! Çünkü ilgili ayette diyor ki “ancak Rabbin dilerse başka”. Sanki burada bir istisna var gibi! …


Ve sonuç:


1. Yer ve gök durduğu müddetçe, her an her daim Allah, yeni bir iş, yeni bir oluş gerçekleştiriyor (35/1, …).


2. Yer ve göğü=kainat olarak tasvir edersek, kainat durdukça cennet ve cehennem de duracak yerinde (11/107,108).


3. Tüm kainat modelinde köklü bir değişim yaşanmayacak ama sadece dizaynında farklılıklar olacak,


4. Ama Allah dilerse tüm kainatı silebilir de. Ayetteki istisna bu olsa gerek. Yani kendisi dışındaki (canlı+cansız) herşeyi silebilir (13/39).


5. Allah herşeyi yoktan varettiğine göre, böyle bir istisnanın vukuu durumunda kimsenin kaybedecek birşeyi yok!


Rabbim, azametin herşeyi kuşatmış durumda, hal böyle iken nasıl halâ gaflet içerisinde olabiliyorlar hayret!
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
2:39 - İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennem ehlidirler. Orada ebedî olarak kalacaklardır.

2:217 - Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak, büyük bir günahtır. Bununla beraber Allah yolundan alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları, Mescid-i Haram'dan menetmek ve halkını oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük bir günahtır ve fitne, öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse artık onların bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır

2:257 - Allah, iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri de tağuttur, onları aydınlıktan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî olarak kalırlar.

2:275 - Riba (faiz) yiyen kimseler, şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa ancak öyle kalkarlar. Bu ceza onlara, "alışveriş de faiz gibidir" demeleri yüzündendir. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi de haram kılmıştır. Bundan böyle her kim, Rabbinden kendisine gelen bir öğüt üzerine faizciliğe son verirse, geçmişte olanlar kendisine ve hakkındaki hüküm de Allah'a kalmıştır. Her kim de yeniden faize dönerse işte onlar cehennem ehlidirler ve orada süresiz kalacaklardır.

4:14 - Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları aşarsa Allah onu da ebedî kalacağı cehennem ateşine koyar. Onun için alçaltıcı bir azab vardır.

5:37 - Cehennem ateşinden çıkmak isterler. Ama oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır

daha bunula ilgili çok ayet-i kerime var inş. bi sonuca varırsın.selam ve dua
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Cehennem edebidir kardeşim..Hangi ayeti nasıl yorumlarsanız yorumlayın bu gerçek değişmeyecektir..Allah(c.c) sonsuz merhamet sahibidir.Rahman ve Rahim'dir..Yapılması gereken tek şey tevbe ipine sarılmak, nefsimizi düşman bellemektir..Bu şekilde düşünürseniz cehenneme gireceklerin orada ne kadar kalıcakları sizi asla ilgilendirmeyecektir..
 

gercekislam

New member
Katılım
1 Ara 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web sitesi
www.gercekislam.net.tc
Cehennem edebidir kardeşim..Hangi ayeti nasıl yorumlarsanız yorumlayın bu gerçek değişmeyecektir..Allah(c.c) sonsuz merhamet sahibidir.Rahman ve Rahim'dir..Yapılması gereken tek şey tevbe ipine sarılmak, nefsimizi düşman bellemektir..Bu şekilde düşünürseniz cehenneme gireceklerin orada ne kadar kalıcakları sizi asla ilgilendirmeyecektir..

Hmmmm! Pek bi hiddetlisin muhterem. Hele bi deyiver bana Allah nedir? Ne değildir? Ne yapabilir yada ne yapamaz?

Sen cehennem ebedidir demekle Allah'ın işine karışıyor olmuyor musun? Bi düşün bakalım!
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Benim asıl merak ettiğim şey, mevcut kainat sistemi (tümüyle) farklı bir değişime uğrayabilir mi? Olabilir ise Cehennem sonsuz olmaz kanımca! Çünkü ilgili ayette diyor ki “ancak Rabbin dilerse başka”. Sanki burada bir istisna var gibi! …

Cennetin edebiyeti hoşunuza gidiyor fakat cehennem için aynı şeyi düşünmeye geldimi ayetler müteşabih oluveriyor değilmi?Yelken kardeş açık ve net ayetleri yazmış.Siz kendi kafanıza göre yorum yapmışsınız dostum.."Allah'ın işine karışmak" sözünüz de isabetsiz ve yersiz..Ben Kur'an ayetlerinde ne okuyorsam aynen onu yazıyorum..Ayrıca Allah nedir ne değildir sorusunu sormanın maksadını anlamadım..Neyse kardeşim Rabbim tüm müslümanları cehennem azabından korusun inşallah..Sağlıcakla kalın!..(Aşağıdaki yazıya da biraz zaman ayırıp okursanız bu konuda mütmain olursunuz inşallah kardeşim)

CEHENNEM EBEDİDİR

“Kalbinde zerre kadar îmân olan kişi, cehennemde günahlarının gerektirdiği cezayı çektikten sonra cennete gider.” konusundaki hadîs, acaba bir mevzu hadîs midir, yoksa sağlam bir hadîs midir?

Cehenneme iki türlü insan girer. Cennete girecek olanlar, önce cehenneme girerler. Cehennemde durumu görürler. Oraya sadece o cehennemi görmek için girerler. Uçarak cehennemde dolaştıktan sonra, oradan ayrılarak cennete girerler. Allahû Tealâ’ya sonsuz hamd ve şükrederek... Kimdir bunlar? Cennete girecek olanlardır. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

19/MERYEM-71: Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).
Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.
“Aranızda kıyâmet günü cehenneme uğramayacak olan hiç kimse yoktur. Hepiniz mutlaka cehenneme uğrayacaksınız.” Aynı Surenin 72. âyet-i kerimesinde ise Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

19/MERYEM-72: Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ(cisiyyen).
Sonra takva sahiplerini kurtaracağız. Ve zalimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.
“Sonra Biz takva sahibi olanları kurtarırız. Cehennemde kalacak olanlar, diz üstü çökmüş vaziyette cehennemi kaplarlar.”

Öyleyse Allahû Tealâ ne demek istiyor? “Sonra” kelimesi neyi ifade ediyor? Cehennemde bir süre kaldıktan sonra çıkışı mı ifade ediyor, yoksa kıyâmet günü, aynı gün, cehenneme girip de cehennemdeki o olayları gören, cehennemin yapısını gören, nasıl korkunç bir işkence dünyası oluşturduğunu gören insanların, Allah’a sonsuz hamd ve şükürler ederek cehennemden ayrılması mı söz konusu?

Kıyâmet günü cehenneme girip de orada diz üstü çökmüş vaziyette bekleyenler, cehenneme girip cehennemi gördükten sonra Allah’a sonsuz hamd ve şükürlerle cehennemden ayrılanlar, cehennemi tamamen terk ettikten sonra, cehennem katlarına dağıtılırlar. Cennete girecek olanlar, cehennemden ayrılmışlar ve cennetlere ulaşmışlardır. Sonsuz hızla hareket ettikleri için...
Ama cehennemde kalacak olanlar, diz üstü çökmüş vaziyette oldukları yerlerden toplanarak cehenneme sevk edilirler. Bir daha çıkmamak üzere cehenneme girilir. Cehennemden bir daha çıkmak söz konusu değildir. Cehenneme cezalanmak üzere girenler, ebediyyen orada kalmaya mahkûmdurlar. Hiç kimse bir süre cehennemde kaldıktan sonra, cehennemden çıkmak imkânının sahibi değildir. Bir süre cehennemde işkence gördükten sonra, yakıldıktan sonra cehennemden çıkması ve cennete girmesi mümkün değildir.

Öyleyse Allahû Tealâ’nın cennete ulaştıracak oldukları, cehennemden çıkartarak cennete ulaştıracak olduğu kişiler, onlar cennetlik olanlardır. Ama Allahû Tealâ, cennetlik olanların aradaki farkı görebilmeleri için, Allah’a sonsuz hamd ve şükredebilmeleri için onları kıyâmet günü önce mutlaka cehenneme gönderir. Onun için “Aranızdan kıyâmet günü cehenneme uğramayacak olan kimse yoktur.” diyor. Dikkat edin! Allahû Tealâ: “Uğramayacak olan” diyor. Uğramak; bir yere uğrayıp oradan ayrılmak mânâsına geliyor. Allahû Tealâ’nın dizaynı çok açık bir şekilde bunu ifade ediyor.

Allah için olmak, mutlaka kişinin cehenneme ulaşıp, cehennemdeki o korkunç durumu gördükten sonra oradan ayrılarak Allah’ın cennetine girmesini ifade eder.

Şimdi bakıyoruz duruma. Kıyâmet günü ne olur? Kıyâmet günü zaman durur. Zaman geriye, kendi yaşadıkları devreye geri döndüğünde herkes zaten hayattadır. O ana zaman geri döndüğünde herkes hayattadır. O anda yaşamakta olanlar, bulundukları yerde yer çekimi kuvveti olmadığı için yükselerek mahşer meydanına ulaşırlar. Mahşer meydanı İndi İlâhi değildir. Mahşer meydanı, İndi İlâhi’den evvel birinci uğranılan yerdir. Orada toplanılır. Orada nefsler, fizik vücutlara girecektir. Ne zaman? Sur’a birinci üfürüldüğünde, orada toplanan herkes ölür. Sonra, sur’a ikinci defa üfürüldüğünde tekrar dirilirler ve nefsler orada, mahşer meydanında fizik vücutların içine girer.

Daha sonra herkes İndi İlâhi’ye ulaşır. Orada herkesin rakamlı kitabı vardır. Yani herkesin hayat filmi, kendilerine üç boyutlu olarak gösterilir. Ama her saniye, ya derecat kazandıkları veya derecat kaybettikleri bir olay ve iki görüntü görürler. Üç boyutlu iki görüntü… Birisi düşüncelerinin gösterimidir. İkincisi de fiiliyatlarının, ef’allerinin, fiillerinin gösterimidir. Her saniye derecat kazanırlar veya kaybederler. Sonuç ve kişinin gideceği yer çabucak belli olur.

Eğer kişinin kazandığı dereceler fazlaysa, sağ taraftaki yeşil rakamlar olan tarafta bakiye vardır. Ama günahları fazlaysa, o zaman da sol taraftaki kırmızı rakamlar olan tarafta bakiye vardır.
Bu noktadan itibaren herkese hayat filmleri teslim edilir. Bir kısmına sağlarından verilir. Onlar cehenneme girdikten sonra, hemen cehennemi görüp cennete gidecek olanlardır. Diğerlerine soldan verilir. Onlar da cehenneme girerken uçarak giremeyecek olan, kapılardan girecek olanlardır. Kapılardan girmek mecburiyetinde olanlar için kapı açılmaz. Kapı sadece yerden kaldırılır, yükseltilir. Ancak o kişinin başı sığabilecek kadar bir yükselti ile yükseltilir. O kişi mutlaka burnu yere sürtünmek suretiyle oraya girer. Bunu zebaniler gerçekleştirirler. Onları, burunlarını yere sürttürerek cehenneme alırlar. Ve cehenneme, cehennemde yanmak üzere, cezalanmak üzere girenler, cehennemin kapısından başlayarak, bütün cehennemin etrafını kaplayacak şekilde orada diz çökmüş vaziyette beklerler.

Diğerleri, cennete girecek olanlar, cehennemin yüksek kapılarından uçarak içeri girerler ve hiç oyalanmazlar. Hemen cehennemin içine girerler. Oradaki durumu görürler. İnsanları ne kadar korkunç şeylerin beklediğini, nasıl işkence edileceğini net bir şekilde görürler. Allah’a sonsuz hamdederek şükrederek cehennemden ayrılırlar ve cennete girerler.
İşte cehennemde bir süre kaldıktan ve günahlarının karşılığını ödedikten sonra oradan ayrılıp da, sevapları için cennete gitmek diye bir olay, hiç kimse için mevcut değildir. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

99/ZİLZÂL-7: Fe men ya'mel miskâle zerretin hayren yerahu.
Artık kim zerre kadar hayır işlerse onu görür.

99/ZİLZÂL-8: Ve men ya'mel miskâle zerretin şerren yerahu.
Ve kim zerre kadar şer işlerse onu görür.
Allahû Tealâ: “Kim zerre kadar sevap işlediyse onu görür, zerre kadar günah işlediyse onu da görür.” diyor.

Dikkat edin! Allahû Tealâ “Onun cezasını çeker, mükâfatını alır.” demiyor; “görür” diyor. İşte o “görmek”, söylediğimiz mizanı görmektir, kişinin hayat filminin görülmesidir. Ve o hayat filminin görülmesinde, bütün sevaplar ve günahlar oradadır. Üstelik de insanın uzuvları şahitlik etmiş olurlar. Çünkü neler yaptıklarını açık bir şekilde göstermiş olurlar. Konuşmaları gerekmiyor. Yaptıklarıyla şahit olurlar.

Ve bu tabiî bir sonucu oluşturuyor. Bu noktada, insan neticeyi mutlaka görecektir. Kırmızı rakamlar söz konusu ise kitabı soldan verilecektir. Yeşil rakamlar söz konusu ise, rakamlı kitabı yani hayat filmi (Kur’ân-ı Kerim “onun kuşu” da diyor.) sağ taraftan verilir. Ve ister sağdan verilsin, ister soldan verilsin, hepsinin boynuna asılır. İnsanlar cehenneme onunla giderler.

İki grup insandan cehennemde kalacak olanlar, diz üstü çökmüş vaziyette, cehennemin bütün etrafını kaplarlar. Ondan sonra hepsi sırayla cehenneme sevk edilirler. Ve bir daha o cehennemde kalacakların, bir süre orada kalıp da cennete girme şansları asla olmayacaktır. Hepsi ebediyyen cehennemde kalacaktır.

Peki cehennemin bir sonu yok mu? Var.

Allahû Tealâ başlangıçta enerjiyi yarattı. Bir noktayı patlatarak, o noktadaki nötrinoları, gezegenleri oluşturmak üzere gönderdi. Bunlar enerji partikülleridir. Ve böyle bir dizaynda Allahû Tealâ’nın vücuda getirdiği bu enerji, konunun başlangıcıdır. Sonra Allahû Tealâ, o enerjiyi maddeye çevirdi. Elektronlar ve karşıt elektronları yarattı. Nötrinolardan, enerji partiküllerinden, maddenin temelini teşkil eden elektronları ve karşıt elektronları yarattı. Ve kâinat, Allahû Tealâ tarafından görünür bir halde dizayn edildi.
İşte “Bunun neticesi nedir?” diye soruyorsanız, bundan sonra kâinatın oluşması söz konusudur. İnsanlığın hayat süresi tamamlandıktan sonra, kıyâmet koptuktan sonra cehenneme girmeleri halinde, cehennemde sonsuza kadar yaşamaları, ondan sonra da cehennemin gökleri çatladığı zaman, cehennemle birlikte enerjiye çevrilmeleri söz konusudur. Allahû Tealâ diyor ki:

55/RAHMÂN-26: Kullu men aleyhâ fân(fânin).
Bütün kişiler (insanlar ve cinler) fanidir (yok olucudur).

55/RAHMÂN-27: Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm(ikrâmi).
Ve celâl ve ikram sahibi Rabbinin Vechi (Zatı) bâki kalacaktır.
Allahû Tealâ: “Herkes fani olacaktır. Herşey de fani olacaktır. Sadece Senin Zülcelali Ve’l İkram olan Rabbin bâki kalacaktır.” diyor.

İşte cennet de cehennem de sonsuza kadar bâki kalacaktır. Sonra Allahû Tealâ nasıl enerjiyi yaratmışsa, madde, elektronlar ve karşıt elektronlara çevrilip, tekrar enerji haline getirilecektir. Enerjiyi nasıl Allahû Tealâ yarattıysa, öyle yok edecektir. Allah, bâki kalacaktır. Bir defa daha bir kâinat yaratır mı? O, O’nun bileceği şeydir.

Cehenneme giren kişi, cehennemden bir daha çıkar mı? Çıkmaz. Bunun ispatı sadedinde, size ibret için tam 48 tane âyet-i kerime vereceğiz. Cehenneme cezalanmak üzere giren, günahları olup da cehennemde cezalanacak olanların, cehennemden bir daha çıkmaları mümkün değildir. 48 tane âyet-i kerime bunu söylüyor. İbret olsun diye… İspat vasıtası olarak bunu kullanmanız için...

Allahû Tealâ diyor ki:
1. 7/A'RAF-36) Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ ulâike ashabun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler ve onlara karşı kibirlenenler, işte onlar ateş ehlidirler ve onlar, orada kalanlardır (kalacaklardır).

2. 33/AHZAB-64) İnnallâhe leanel kâfirîne ve eadde lehum seîrâ(seîren).

Gerçekten Allah, kâfirleri lânetlemiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.

33/AHZAB-65) Hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), lâ yecidûne velîyen ve lâ nasîrâ(nasîren).

Orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Onlar ne bir velî, ne bir yardımcı bulamayacaklardır.

3. 3/AL-İ İMRAN-116) İnnellezîne keferû len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey’â(şey’en), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Hiç şüphesiz o kâfirlerin, ne malları ve ne de evlâtları, onlara; Allah’tan (gelecek bir cezaya) bir şey’e, (karşı koymaya) yetmez. İşte onlar, ateş ehlidir. Orada devamlı kalacaklardır.


4. 2/BAKARA-39) Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike eshâbun nâr(nârı), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Ve (Bizi) inkâr edip, âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte ateş halkı onlardır ve orada ebedî kalacaklardır."


5. 2/BAKARA-81) Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Hayır. (Durum hiç de onların anladığı ve iddia ettiği gibi değil), kim, günah kazanmış da, hataları kendisini kuşatmışsa; işte onlar, ateş halkıdır ve içinde de devamlı kalacaklardır.

6. 2/BAKARA-217) Yes’elûneke aniş şehril harâmi kıtâlin fîh(fîhi), kul kıtâlun fîhi kebîr(kebîrun), ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihi vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâh(indallâhi), vel fitnetu ekberu minel katl(katli), ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihi fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhireh(âhireti), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Sana haram (hürmetli) ay’dan ve onun içinde yapılan savaştan soruyorlar. De ki: "O ay'ın içinde (savaşmak) büyük bir (günah)tır. (Fakat insanları) Allah yolundan saptırmak (alıkoymak) ve O’nu inkâr etmek, (mü’minlere) Mescid-i Haram’ı (yasaklamak) ve kendi halkını oradan (Mekke’den sürüp) çıkarmak ise Allah katında daha da büyük (günah)tır. Fitne, adam öldürmekten daha da büyük (bir suç ve günah)tır. Eğer onların güçleri yetse (de yapabilseler), sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan geri kalmazlar. Sizden kim dîninden döner de, (bu halde) ölürse, o kâfir (olarak ölmüş)tür. O taktirde onların amelleri dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, ateş halkıdır ve onlar orada ebedî kalacaklardır.


7. 2/BAKARA-257) Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tagûtu yuhricûnehum minen nûri ilaz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Allah, îmân eden o kimselerin dostu (ve yardımcısı)dır. Onları (onların nefslerinin kalplerini) zulümattan nura çıkarır. O kâfir kimseler ki; onlar tagutun (şeytanın) dostlarıdır. Onlar (onların nefslerinin kalpleri) nurdan zulümata çıkarılırlar. İşte onlar, ateş halkıdır. Onlar, orada ebedî kalıcıdırlar.


8. 2/BAKARA-275) Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel mess(messi), zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhulbey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve emruhu ilâllâh(ilâllâhi), ve men âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

O kimseler ki; faiz yerler, onlar kabirlerinden ancak şeytan çarpmış (deliliğe tutulmuş) bir kimse gibi kalkarlar. İşte onların bu duruma düşmeleri: "Şüphesiz ki alışveriş faiz gibidir." demelerindendir. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Artık (bundan böyle) Rabbinden bir öğüt gelir de (ona uyarak) faizden vazgeçerse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah’a kalmıştır (affeder), kim de (faize) döner (önceki gibi, faizciliğe devam eder)se; işte onlar, ateş ehlidir. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır.


9. 98/BEYYİNE-6) İnnellezîne keferû min ehlil kitâbi velmuşrikîne fî nâri cehenneme hâlidîne fîhâ, ulâike hum şerrul beriyeh(beriyyeti).

Şüphesiz, kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.

10. 72/CİN-23) İllâ belâgan minallâhi ve risâlâtih(risâlâtihî), ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe inne lehu nâre cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden).

Allah tarafından olan tebliğ ve O’nun (verdiği) risaleti hariç. Her kim, Allah’a ve resûlüne karşı gelirse, isyan ederse, onun cezası cehennem ateşidir. Orada ebediyyen kalırlar.

11. 21/ENBİYA-99) Lev kâne hâulâi âliheten mâ veradûhâ, ve kullun fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Eğer onlar gerçekten ilâhlar olsaydılar, oraya (cehenneme) girmeyeceklerdi. Ve hepsi orada ebediyyen kalacak olanlardır.


12. 59/HAŞR-17) Fe kâne âkıbetehumâ ennehumâ fîn nâri hâlideyni fîhâ, ve zâlike cezâûz zâlimîn(zâlimîne).

Sonunda onların akıbetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur.

13. 58/MUCADELE-17) Len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum min allâhi şey’â(şey’en), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Ne malları, ne çocukları onlara, Allah'a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır.


14. 47/MUHAMMED-15) Meselul cennetilletî vuidel muttekûn(muttekûne), fîhâ enhârun min mâin gayri âsin(âsinin), ve enhârun min lebenin lem yetegayyer ta’muh(ta’muhu), ve enhârun min hamrin lezzetin liş şâribîn(şâribîne), ve enhârun min aselin musaffâ(musaffen), ve lehum fîhâ min kullis semerâti ve magfiretun min rabbihim, ke men huve hâlidun fîn nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em’âehum.

Takva sahiplerine vaadedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Ve orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rab'lerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükâfatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedî olarak kalan ve bağırsaklarını "parça parça koparan" kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu?

15. 23/MU'MİNUN-103) Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).

Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.

16. 40/MU'MİN-76) Udhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).

İçinde ebedî kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık, mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.

17. 16/NAHL-29) Fedhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ fe lebi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).

Haydi, orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin (büyüklük taslayanların) kaldığı yer, ne kötüdür.


18. 78/NEBE-21) İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).

Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir.

78/NEBE-22) Lit tâgîne meâbâ(meâben).

Taşkınlık edip azanlar için, son bir varış yeridir.

78/NEBE-23) Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).

Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır.



19. 4/NİSA-14) Ve men ya’sıllâhe ve resûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhılhu nâren hâliden fîhâ ve lehu azâbun muhîn(muhînun).

Kim Allah’a ve peygamberine isyan eder ve O’nun sınırlarını aşarsa, daimî kalmak üzere ateşe atılır. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.

20. 4/NİSA-93) Ve men yaktul mu’minen muteammiden fe cezâuhu cehennemu hâliden fîhâ ve gadıballâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azîmâ(azîmen).

Ve kim, bir mü’mini taammüden (kastederek) öldürürse, onun cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir ve Allah’ın gazabı ve lâneti onun üzerinedir. Allah, onun için büyük azap hazırlamıştır.

21. 4/NİSA-169) İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).

Sadece cehennem yoluna ulaştırır. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır. Ve bu, Allah için kolaydır.


22. 13/RAD-5) Ve in ta’ceb fe acebun kavluhum e izâ kunnâ turâben e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), ulâikellezîne keferû bi rabbihim, ve ulâikel aglâlu fî a’nâkıhim, ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Eğer acayip buluyorsan (şaşıyorsan) (bil ki asıl onların: “Biz toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten, mutlaka yeniden mi halkedileceğiz (yaratılacağız)?" sözleri acayip (şaşılacak şey)dir. İşte onlar, Rab’lerini inkâr eden kimselerdir. Ve işte onlar, boyunlarında demir halkalar olanlardır ve işte onlar ateş ehlidir. Onlar orada ebedî kalanlardır.

23. 64/TEGABUN-10) Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâri hâlidîne fîhâ ve bi’sel masîr(masîru).

İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da içinde sürekli kalıcılar olmak üzere, ateşin halkıdırlar. Ne kötü bir dönüş yeridir O.

24. 9/TEVBE-17) Mâ kâne lil muşrikîne en ya'murû mesâcidallâhi şâhidîne alâ enfusihim bil kufr(kufri), ulâike habitat a'mâluhum ve fîn nâri hum hâlidûn (hâlidûne).

Müşriklerin, Allah’ın mescidlerini imar etmeleri olmaz. Kendilerinin (nefslerinin) küfürlerine (inkârlarına, kâfirliklerine) şahitler iken. İşte onların amelleri heba olmuştur. Ve onlar ateşte ebedî kalacak olanlardır.

25. 9/TEVBE-63) E lem ya’lemû ennehu men yuhâdidillâhe ve resûlehu fe enne lehu nâre cehenneme hâliden fîhâ, zâlikel hızyul azîm(azîmu).

Allah ve O’nun resûlüne karşı, kim haddi aşarsa, artık onun için mutlaka orada ebediyyen kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmiyorlar mı? İşte bu, büyük rüsvalıktır (rezilliktir).

26. 9/TEVBE-68) Vaadallâhul munâfikîne vel munâfikâti vel kuffâre nâre cehenneme hâlidîne fîhâ hiye hasbuhum, ve leanehumullâh (leanehumullâhu) ve lehum azâbun mukîm (mukîmun).

Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve kâfirlere orada ebedî kalacakları cehennem ateşini vaadetti. O (cehennem), onlara yeter. Ve Allah, onlara lânet etti. Ve onlar için ikame edilmiş olan (devamlı kılınan) bir azap vardır.

27. 10/YUNUS-27) Vellezîne kesebûs seyyiâti cezâu seyyietin bi mislihâ ve terhekuhum zilleh(zilletun), mâ lehum minallâhi min âsım(âsımin), ke ennemâ ugşîyet vucûhuhum kıta’an minel leyli muzlimâ(muzlimen), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Seyyiat kazanan kimselerin seyyiatlerinin cezası onun misli kadardır. Ve onları bir zillet kaplar. Ve onların Allah’a karşı bir koruyucusu yoktur. Onların yüzleri karanlık geceden bir parça ile kaplanmış gibidir. İşte onlar, ateş halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır (kalacak olanlardır).

28. 39/ZUMER-72) Kîledhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, febi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).

Dediler ki: "İçinde ebedî kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür."

29. 43/ZUHRUF-74) İnnel mucrimîne fî azâbi cehenneme hâlidûn(hâlidûne)

Şüphesiz suçlu günahkarlar, cehennem azabı içinde süresiz kalacaklardır.


30. Hud 106-107
Fe emmellezîne şekû fe fîn nâri lehum fîhâ zefîrun ve şehîk(şehîkun).

Şâkî olanlara gelince; artık onlar, ateştedir. Onlar, orada (yüksek sesle inleyerek ve) çok zor bir şekilde soluk soluğa, nefes alıp verirler.

Hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel’ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), inne rabbeke fe’âlun limâ yurîd(yurîdu).

Onlar, semalar ve yeryüzü (cehennemin semaları ve arzı) durdukça orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır). Rabbinin dilediği şey (cehennemi yok etmeyi dilemesi) hariç. Muhakkak ki senin Rabbin, dilediği şeyi yapandır.

31.Taha 101
Hâlidîne fîh(fîhi), ve sâe lehum yevmel kıyâmeti hımlâ(hımlen).

Onlar, onda (o yükün getireceği azabın içinde) ebedî kalacak olanlardır. Ve kıyâmet günü yüklendikleri, onlar için ne kötü (yük)tür.

32. Taha 127
Ve kezâlike neczî men esrefe ve lem yu’min bi âyâti rabbih(rabbihî), ve le azâbul âhıreti eşeddu ve ebkâ.

İsraf edenleri (haddi aşanları) ve Rabbinin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Ve ahiret azabı daha şiddetli ve bâkidir (devamlıdır).

33. Secde 14
Fe zûkuû bi mâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ, innâ nesînâkum ve zûkû azâbel huldi bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

Öyleyse bu “likâe” (Allah’a ulaşma) gününüzü, unutmanızdan dolayı (azabı) tadın. Muhakkak ki Biz de sizi unuttuk. Ve yaptıklarınız sebebiyle ebedî azabı tadın.

34. Sura 45
Ve terâhum yu’radûne aleyhâ hâşiîne minez zulli yenzurûne min tarfin hafîyyi(hafîyyin), ve kâlellezîne âmenû innel hâsirînellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), elâ innez zâlimîne fî azâbin mukîm(mukîmin).

Ve onları zilletten boyun eğmiş olarak, ona (azaba) arz olunurken, gizli gizli (yan gözle) baktıklarını görürsün. Âmenû olanlar dediler ki: “Muhakkak ki hüsranda olanlar, kıyâmet günü, kendilerini ve ailelerini hüsrana düşürenlerdir.” Muhakkak ki zalimler, mukîm (devamlı) azabın içindedirler, değil mi?

35. Yunus 52
Summe kîle lillezîne zalemû zûkû azâbel huld(huldi), hel tuczevne illâ bimâ kuntum teksibûn(teksibûne).

Sonra zulmedenlere: “Ebedî (devamlı) azabı tadın!” denildi. Kazandıklarınızdan başkası ile mi cezalandırılacaksınız?

36. Enam 128
Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).

Ve onların hepsini biraraya topladığı gün (Allahû Tealâ şöyle buyuracaktır): “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız (tagutların arasına insanları da kattınız).” Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şöyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına (sonuna) eriştik.” (Allahû Tealâ): “Allah’ın dilediği şey (cehennemin yok olma zamanı gelmesi hali) hariç; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız.” buyurdu. Muhakkak ki; senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi bilendir.

37. Saffat 9
Duhûren ve lehum azâbun vâsib(vâsibun).

Kovulmuş olarak, onlar için kesilmeyen sürekli azap vardır.


38. Ali imran 86-87-88
Keyfe yehdillâhu kavmen keferû ba’de îmânihim ve şehidû enner resûle hakkun ve câehumul beyyinât(beyyinâtu) vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).

Kendilerine beyyineler (açıklayıcı belgeler) geldikten ve hiç şüphesiz Resûl’ün hak olduğuna şahadet getirmelerinden ve îmânlarından sonra kâfir olan (fasık olan) kavmi, Allah nasıl (yeniden) hidayete erdirir? Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.

Ulâike cezâuhum enne aleyhim la’netallâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).

İşte onların cezaları; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin onların (fasıkların) üzerlerine olmasıdır.

Hâlidîne fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn(yunzarûne).

(O lânetin) içinde de ebedî kalacaklardır. Onlardan azap hafifletilmeyecek ve onlara nazar edilmeyecektir (bakılmayacaktır).

39. Bakara 161-162

İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).

Muhakkak ki (Allah’a ruhun ölmeden ulaşmasını yani hidayeti) küfredip (örtüp gizleyip) kâfir olarak ölenlere, işte onlara, Allah’ın, meleklerin ve insanların hepsinin lâneti onların üstünedir.


Hâlidîne fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn(yunzarûne).

(Onlar) onun (lânetin) içinde ebediyyen kalacak olanlardır. Onlardan azap hafifletilmez ve onlara bakılmaz.

40. Furkan 68-69
Vellezîne lâ yed’ûne meallâhi ilâhen âhara ve lâ yaktulûnen nefselletî harremallâhu illâ bil hakkı ve lâ yeznûn(yeznûne), ve men yef’al zâlike yelka esâmâ(esâmen).

Ve onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha tapmazlar. Allah’ın (öldürülmesini) haram kıldığı kişiyi haklı olmadıkça öldürmezler ve zina yapmazlar. Ve kim bunları yaparsa günah cezasıyla karşılaşır.

Yudâaf lehul azâbu yevmel kıyâmeti ve yahlud fîhî muhânâ(muhânen).

Kıyâmet günü onun azabı kat kat artar. Ve orada alçaltılmış olarak ebediyyen kalır.

41. Fussilet 28
Zâlike cezâu a’dâillâhin nâr(nâru), lehum fîhâ dârul huld(huldi), cezâen bimâ kânû bi âyâtinâ yechadûn(yechadûne).

İşte bu Allah’ın düşmanlarının cezası ateştir. Âyetlerimizi bilerek inkâr etmiş olmaları sebebiyle ceza olarak, onlar için orada ebedîlik yurdu vardır.

42. Hud 38-39
Ve yasneul fulke ve kullemâ merre aleyhi meleun min kavmihi sehırû minh(minhu), kâle in tesharû minnâ fe innâ nesharu minkum kemâ tesharûn(tesharûne).

Ve o gemiyi yaparken, kavminin ileri gelenleri ona her uğradıklarında onunla alay ettiler. (Nuh (A.S) şöyle) dedi: “Eğer bizimle alay ediyorsanız sonra da muhakkak ki; biz, sizin alay ettiğiniz gibi sizinle alay edeceğiz.”

Fe sevfe ta’lemûne men ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve yehıllu aleyhi azâbun mukîm(mukîmun).

Kendisine alçaltacak bir azap gelecek kimseleri artık yakında bileceksiniz. Ve onun üzerine, kalıcı azap nüfuz edecek.

43. Maide 37
Yurîdûne en yahrucû minen nâri ve mâ hum bi hâricîne minhâ ve lehum azâbun mukîm(mukîmun).

Ateşten çıkmak isterler ama onlar, oradan çıkacak değillerdir. Onlar için daimî bir azap vardır.


44. Maide 80
Terâ kesîran minhum yetevellevnellezîne keferû, lebi’se mâ kaddemet lehum enfusuhum en sehıtallâhu aleyhim ve fîl azâbi hum hâlidûn(hâlidûne).

Onlardan birçoğunun kâfirlere döndüğünü görürsün. Nefslerinin, kendilerine takdim ettiği şey; ‘‘Allah’ın onlara öfkelenmesi’’, ne kötü. Onlar azapta ebedî kalırlar.

45. Zümer 40
Men ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve yahıllu aleyhi azâbun mukîm(mukîmun).

Kendisini rezil edecek azap, kime gelecekse (ona ulaşır) ve mukim (sürekli) azap onunüstüne iner.

46. Enam 128
Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).

Ve onların hepsini biraraya topladığı gün (Allahû Tealâ şöyle buyuracaktır): “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız (tagutların arasına insanları da kattınız).” Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şöyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına (sonuna) eriştik.” (Allahû Tealâ): “Allah’ın dilediği şey (cehennemin yok olma zamanı gelmesi hali) hariç; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız.” buyurdu. Muhakkak ki; senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi bilendir.

47. Bakara 167
Ve kâlellezînettebeû lev enne lenâ kerreten fe neteberree minhum kemâ teberreû minnâ kezâlike yurîhimullâhu a’mâlehum haserâtin aleyhim ve mâ hum bi hâricîne minen nâr(nârı).

Ve o (Allah’tan başkasına) tâbî olanlar dedi ki: “Keşke bizim için (dünyaya) bir kere daha dönüş olsaydı. O zaman bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşırdık.” Böylece Allah, onlara amellerinin hasara uğradığını (hüsrana düştüklerini) gösterecek. Ve onlar ateşten çıkacak da değiller.

48. İnfitar 14-15-16
Ve innel fuccâre lefî cahîm(cahîmın).

Ve şüphesiz facir (kötü) olanlar da, elbette çılgınca yanan ateşin içindedirler.

Yaslevnehâ yevmed dîn(dîni).
Onlar, dîn günü oraya yollanırlar.

Ve mâ hum anhâ bi gâibîn(gâibîne).
Ve ondan ayrılıp kaybolacak değildirler.

48 tane âyet-i kerime, cehenneme girenin cehennemden çıkmasının mümkün olmadığını söylüyor. Böyle bir şey mümkün değildir. Kur’ân-ı Kerim’de, cehenneme girenin cehennemden bir daha çıkabileceğine dair hiçbir âyet-i kerime yer almış değildir. Allahû Tealâ Rahman Suresinin 26 ve 27. âyet-i kerimelerinde buyuruyor ki: “Herkes fani olacaktır. Sadece Zülcelali Ve’l İkram olan Rabbinin Zat’ı bâki kalacaktır.” En sonunda cehennem de cennet de içindekiler de insanlar da enerjiye çevrileceklerdir. Nasıl Allahû Tealâ enerjiyi yoktan yarattıysa, sonra da o yoktan yarattığı enerji tekrar oluşunca, onu Allahû Tealâ yok edecektir.

Allahû Tealâ ile olan ilişkilerimizde gördüğümüz odur ki; cehenneme giren kişi, cehennemden asla çıkamaz. Hangi tür kişi? Cehenneme cezalanmak üzere giren, günahları sevaplarından fazla olan kişi. Kim cehenneme cezalanmak üzere girerse, onun cehennemden çıkması hiçbir şekilde mümkün değildir. Cehenneme girer ve ebediyyen orada kalır. Cehenneme girişi, burnu yere sürtünmek suretiyle giriştir ve çıkışı söz konusu değildir.

Öyleyse “Kalbinde zerre kadar îmânı olan, cehennemde cezasını gördükten sonra cennete girecektir.” hadîsi, bir uydurma hadîstir. Ümit ederiz ki; bu âyetler, bütün dîn adamlarına bir misal olur. Allahû Tealâ’nın söylediği hususlar son derece açıktır, kesindir.

Allahû Tealâ: “Cehennemin gökleri ve yerleri durdukça yani Allahû Tealâ cehennemin göklerini çatlatmadıkça, cehennem içindekilerle birlikte ebedi olarak kalacaktır.” diyor. Ama Allahû Tealâ’nın bütün kâinatı yok etme talebi bir gün gelecektir. O zaman kâinatın olduğu gibi tekrar enerjiye dönüşmesi söz konusudur.

Unutmayın ki; Kur’ân-ı Kerim’de, cehennemde yanan insanların orada yakıt olarak da kullanıldığı ifade buyruluyor. Yakıt olarak kullanılan, yok olan bir insan, ateş hüviyetine gelip ateşte yanıp tamamen yok olan bir insan, zaten enerjiye dönüşmüştür. Ama cehennemde sonsuza kadar yaşayan insanların da ulaşacakları nihai sonuç odur. Bu insanlar cehenneme gideceklerdir ve ebediyyen cehennemde kalacaklardır.

Şimdi insanlara yanlış düşündüren âyetlere bakalım. Burada size Rahman 26 ve 27’yi okuduk. Allahû Tealâ neticeyi bildiriyor: “Herşey fani olacaktır. Sadece Zülcelali Ve’l İkram olan Allah’ın Zat’ı bâki kalacaktır.”

Böylece Allahû Tealâ, herşeyin enerjiye döndürüleceği o devreden bahsediyor. O zaman insanlar da cehennemlerle beraber yok olacaktır. Cennet de yine insanlarıyla beraber yok olacaktır. Cennetin de cehennemin de gökleri beraber çatlayacaktır. İşte böyle bir hüviyet söz konusu olduğu zaman bir problemin kalmadığını görüyoruz.
Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

6/EN'ÂM-128: Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).

Ve onların hepsini biraraya topladığı gün (Allahû Tealâ şöyle buyuracaktır): “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız (tagutların arasına insanları da kattınız).” Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şöyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına (sonuna) eriştik.” (Allahû Tealâ): “Allah’ın dilediği şey (cehennemin yok olma zamanı gelmesi hali) hariç; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız.” buyurdu. Muhakkak ki; senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi bilendir.
Burada Allahû Tealâ: “Allah’ın dilediği şey hariç.” diyor.
“İllâ mâ şâallâhu”
illâ: Sadece, hariç.
mâ: Şey.
şâallâhu: Allah’ın dilediği.
Eğer Allahû Tealâ “İllâ men şâallâhu” yani “Allah’ın dilediği kişi hariç” deseydi, o zaman ifade “O kişi hariç olmak üzere, barınacak yer ateş” şeklinde olacaktı. Yani “Allah’ın dilediği o kişiler ateşten çıkabilecek.” mânâsı olacaktı. Ama En’am-128’de Allahû Tealâ’nın kullandığı kelime: “şey”.

“Hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu: Orada ebediyyen kalacaklardır. Allah’ın dilediği şey hariç.”
İşte o Allah’ın dilediği şey, cehennemin ve cennetin göklerinin çatlamasıdır. Yani Allah’ın kâinatı yok etme noktasıdır, kâinatı tekrar enerjiye dönüştürme noktasıdır. İnsanlar cehennemde yakacak olarak kullanılıyor. Kullanıldığı zaman, zaten enerji haline dönüp yok olmuş oluyor.

Hud Suresinin 106 ve 107. âyetlerinde Allahû Tealâ diyor ki:
11/HÛD-106: Fe emmellezîne şekû fe fîn nâri lehum fîhâ zefîrun ve şehîk(şehîkun).
Şâkî olanlara gelince; artık onlar, ateştedir. Onlar, orada (yüksek sesle inleyerek ve) çok zor bir şekilde soluk soluğa, nefes alıp verirler.

11/HÛD-107: Hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel'ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), inne rabbeke fe'âlun limâ yurîd(yurîdu).
Onlar, semalar ve yeryüzü (cehennemin semaları ve arzı) durdukça orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır). Rabbinin dilediği şey (cehennemi yok etmeyi dilemesi) hariç. Muhakkak ki senin Rabbin, dilediği şeyi yapandır.

Allahû Tealâ: “Onlar, semalar ve yeryüzü ve arz durdukça, orada ebedî olarak kalanlardır. Rabbinin dilediği şey yani cehennemi yok etmeyi dilemesi hariç.” diyor.
Allahû Tealâ: “Allah’ın dilediği kişi hariç.” demiyor.
“İllâ mâ şâe rabbuke:“Rabbinin dilediği şey hariç.”

Yani cehennemin göklerinin çatlaması hariç.

“Onlar, semalar ve yeryüzü durdukça, orada ebedi olarak kalanlardır.” Yani semalar, yeryüzü, cennet ve cehennem kaldığı sürece ebediyyen orada kalanlardır. “Ama Allah’ın dilediği şey hariç.” Allah’ın dilediği şey, göklerin çatlamasıdır. Ve Allahû Tealâ Hud-108’de cennette olanlar için de aynı şeyi söylüyor:

11/HÛD-108: Ve emmellezîne suidû fe fîl cenneti hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), atâen gayre meczûz(meczûzin).
Fakat mutlu olanlar, artık cennettedir. (Cennetlerin) semaları ve arzı durdukça, Rabbinin dilediği şey (cenneti yok etmeyi dilemesi) hariç, onlar orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır).
Allahû Tealâ: “Fakat said olanlar (mesut olanlar), onlar cennettedirler. Cennetlerin semaları ve arzı durdukça, Rabbinin dilediği şey yani cennetin göklerinin çatlaması hariç onlar orada ebedî kalanlardır.” buyuruyor.

Görülüyor ki; cennette ve cehennemde devamlılık, Kur’ân-ı Kerim’in kesin bir hükmüdür. Allahû Tealâ, tam 48 âyet-i kerimede, cennete gidecek olanların değil, cehenneme cezalanmak üzere girenlerin oradan ebediyyen çıkmasının mümkün olmadığını söylüyor. Bu konunun tartışmaları ümit ederiz ki artık sona ermiştir.

Bir defa daha görüyorsunuz ki; insanların kitaplardan öğrendiği, o Kur’ân’a uymayan bilgilerin artık düzeltilmesi zamanı gelmiştir. Bu 48 tane âyet-i kerime ve cehenneme girdikten sonra bir insanın cehennemden çıkmasının mümkün olacağına dair hiçbir âyet-i kerimenin olmaması, bu konuyu %100 kesinleştirmektedir. Bu konuda iddialaşmanın sonu gelmiştir. İnsanların öğrendiği bütün yanlış bilgiler düzeltilecektir ve doğruya, Kur’ân hükümlerine mutlaka ulaşılacaktır.
 

silent scream

New member
Katılım
28 Eki 2007
Mesajlar
112
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
Konum
izmir ksk
5:37 - Cehennem ateşinden çıkmak isterler. Ama oradan çıkacak değillerdir. Onlar için devamlı bir azap vardır


ateşe dayanmak zor olsa gerek........
 

gercekislam

New member
Katılım
1 Ara 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web sitesi
www.gercekislam.net.tc
"Anlamadıklarını ayağının altına koysalar başın arşı da geçecek" bcetin. Yazımı hemen siliverdiğine göre :confused:

Silmek çözüm değil, çözüm uzlaşmada. Tabi akledemeyen bir zorba değilsen.

Sana yazımdan ne anladığını sormayacağım, belli ki bişiler anlamamışsın. O zaman bırak diktatörlüğü de anlamak isteyen kardeşlerimiz gerçeği anlasın!

Şimdi sakin kafayla, yazımda hangi kısmı yanlış buldun de bakalım!

"Bcetin kardeşim yazdığım yazıyı sindire sindire oku!"(gerçekislam kardeşimin gereksiz görüp sildiğim önemli mesajı)....
 

hakka davet

New member
Katılım
25 Eyl 2007
Mesajlar
153
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
53
"Ey insanlar; Allah'ın vaadi muhakkak haktır, dünya hayatı sizi aldatmasın. Ve o mağrur şeytan da Allah ile sizi aldatmasın.

Muhakkak ki şeytan, sizin düşmanınızdır. Öyleyse siz de onu düşman edinin. O, taraftarlarını ancak çılgın alevli ateşin yaranı olmaya çağırır.

Küfredenler, işte onlara şiddetli azab vardır. İman etmiş olup da salih ameller işleyenlere de, işte onlara mağfiret ve büyük ecir vardır.

Kötü işi kendisine süslendirilip de onu güzel gören bir midir? Muhakkak ki Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de hidayete erdirir. Öyleyse onlara yanarak kendini harab etme. Şüphesiz ki Allah, onların yaptıklarını bilendir."
(Fatır sur.5,6,7,8.ayetler)

Allah vadinden döner mi?

(Haşa) Allah (c.c.) bugün veriği karardan, yarın hata yaptığını farkedip dönen yaratılmışlara benzer mi?(Allah'ım sen her türlü eksik ve noksan sıfattan münezzehsin)

O vadinden dönmeyeceğini Kur'an'ı kerim de bizlere bildiriyor.

Allah (c.c.) küfredenlerin cehenneme gideceğini ve orada ebedi olarak kalacaklarını beyan ediyor, Kardeşlerin verdiği ayet meallerinden bakabilirsiniz.

Müminlere düşen Kur'an'i ifadeyle "İşittik ve itaat ettik" demekten başkası değildir.
 

gercekislam

New member
Katılım
1 Ara 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Web sitesi
www.gercekislam.net.tc
“Kalbinde zerre kadar îmân olan kişi, cehennemde günahlarının gerektirdiği cezayı çektikten sonra cennete gider.” konusundaki hadîs, acaba bir mevzu hadîs midir, yoksa sağlam bir hadîs midir?

Cehenneme iki türlü insan girer. Cennete girecek olanlar, önce cehenneme girerler. Cehennemde durumu görürler. Oraya sadece o cehennemi görmek için girerler. Uçarak cehennemde dolaştıktan sonra, oradan ayrılarak cennete girerler. Allahû Tealâ’ya sonsuz hamd ve şükrederek... Kimdir bunlar? Cennete girecek olanlardır. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

19/MERYEM-71: Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).
Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.
“Aranızda kıyâmet günü cehenneme uğramayacak olan hiç kimse yoktur. Hepiniz mutlaka cehenneme uğrayacaksınız.”

Bu uçuş kanatla mı oluyor kanatsız mı? :D

Şu zırvaları din diye millete yutturuyorsunuz ya healal olsun!

Siz daha cennet nedir, cehennem nedir, hesap nedir ... bunların mahiyetini bile algılayamamışsınız, yazık!

BAK : http://www.islamforum.net/genel-islam-konular/24276-kyyamet-mahther-guenue-ve-sonrasy.html
 

MekSeLina

New member
Katılım
3 Haz 2006
Mesajlar
621
Tepkime puanı
300
Puanları
0
Konum
Yedi Tepeli Þehirden
bcetin kardeşimiz yazısıyla yanıtını vermiştir gercekislam. Kişiye yönelik, tartışma yaratacak sorularınızı tekrar etmeyiniz.
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Ben de cehennemin ebedi olduğunu düşünüyorum, ancak ebediyetinin nihai hükmü de O'na aittir. Yorumlar kişileri bağlar, her şeyi yaratan O, dilediğini var eder, dilediğini yok eder, dilediğini sonsuza kadar cehenneme koyar, dilediğini sonsuzda cehennemden çıkarır...
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
Cehennemde Devamli Kalacaklar Na Dair 48 Ayet

Cehennemde Devamli Kalacaklar Na Dair 48 Ayet

1. 7/A'RAF-36) Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ ulâike ashabun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Ve âyetlerimizi yalanlayan kimseler ve onlara karşı kibirlenenler, işte onlar ateş ehlidirler ve onlar, orada kalanlardır (kalacaklardır).

2. 33/AHZAB-64) İnnallâhe leanel kâfirîne ve eadde lehum seîrâ(seîren).
Gerçekten Allah, kâfirleri lânetlemiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.

33/AHZAB-65) Hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), lâ yecidûne velîyen ve lâ nasîrâ(nasîren).
Orada ebedî olarak kalıcıdırlar. Onlar ne bir velî, ne bir yardımcı bulamayacaklardır.

3. 3/AL-İ İMRAN-116) İnnellezîne keferû len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey’â(şey’en), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Hiç şüphesiz o kâfirlerin, ne malları ve ne de evlâtları, onlara; Allah’tan (gelecek bir cezaya) bir şey’e, (karşı koymaya) yetmez. İşte onlar, ateş ehlidir. Orada devamlı kalacaklardır.

4. 2/BAKARA-39) Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike eshâbun nâr(nârı), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Ve (Bizi) inkâr edip, âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; işte ateş halkı onlardır ve orada ebedî kalacaklardır."

5. 2/BAKARA-81) Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Hayır. (Durum hiç de onların anladığı ve iddia ettiği gibi değil), kim, günah kazanmış da, hataları kendisini kuşatmışsa; işte onlar, ateş halkıdır ve içinde de devamlı kalacaklardır.

6. 2/BAKARA-217) Yes’elûneke aniş şehril harâmi kıtâlin fîh(fîhi), kul kıtâlun fîhi kebîr(kebîrun), ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihi vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâh(indallâhi), vel fitnetu ekberu minel katl(katli), ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihi fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhireh(âhireti), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Sana haram (hürmetli) ay’dan ve onun içinde yapılan savaştan soruyorlar. De ki: "O ay'ın içinde (savaşmak) büyük bir (günah)tır. (Fakat insanları) Allah yolundan saptırmak (alıkoymak) ve O’nu inkâr etmek, (mü’minlere) Mescid-i Haram’ı (yasaklamak) ve kendi halkını oradan (Mekke’den sürüp) çıkarmak ise Allah katında daha da büyük (günah)tır. Fitne, adam öldürmekten daha da büyük (bir suç ve günah)tır. Eğer onların güçleri yetse (de yapabilseler), sizi dîninizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaktan geri kalmazlar. Sizden kim dîninden döner de, (bu halde) ölürse, o kâfir (olarak ölmüş)tür. O taktirde onların amelleri dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte onlar, ateş halkıdır ve onlar orada ebedî kalacaklardır.


7. 2/BAKARA-257) Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tagûtu yuhricûnehum minen nûri ilaz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, îmân eden o kimselerin dostu (ve yardımcısı)dır. Onları (onların nefslerinin kalplerini) zulümattan nura çıkarır. O kâfir kimseler ki; onlar tagutun (şeytanın) dostlarıdır. Onlar (onların nefslerinin kalpleri) nurdan zulümata çıkarılırlar. İşte onlar, ateş halkıdır. Onlar, orada ebedî kalıcıdırlar.

8. 2/BAKARA-275) Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel mess(messi), zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhulbey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve emruhu ilâllâh(ilâllâhi), ve men âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
O kimseler ki; faiz yerler, onlar kabirlerinden ancak şeytan çarpmış (deliliğe tutulmuş) bir kimse gibi kalkarlar. İşte onların bu duruma düşmeleri: "Şüphesiz ki alışveriş faiz gibidir." demelerindendir. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Artık (bundan böyle) Rabbinden bir öğüt gelir de (ona uyarak) faizden vazgeçerse, artık geçmişi kendisine, işi de Allah’a kalmıştır (affeder), kim de (faize) döner (önceki gibi, faizciliğe devam eder)se; işte onlar, ateş ehlidir. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır.

9. 98/BEYYİNE-6) İnnellezîne keferû min ehlil kitâbi velmuşrikîne fî nâri cehenneme hâlidîne fîhâ, ulâike hum şerrul beriyeh(beriyyeti).
Şüphesiz, kitap ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler, içinde sürekli kalıcılar olmak üzere cehennem ateşindedirler. İşte onlar, yaratılmışların en kötüleridir.

10. 72/CİN-23) İllâ belâgan minallâhi ve risâlâtih(risâlâtihî), ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe inne lehu nâre cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden).
Allah tarafından olan tebliğ ve O’nun (verdiği) risaleti hariç. Her kim, Allah’a ve resûlüne karşı gelirse, isyan ederse, onun cezası cehennem ateşidir. Orada ebediyyen kalırlar.

11. 21/ENBİYA-99) Lev kâne hâulâi âliheten mâ veradûhâ, ve kullun fîhâ hâlidûn(hâlidûne). Eğer onlar gerçekten ilâhlar olsaydılar, oraya (cehenneme) girmeyeceklerdi. Ve hepsi orada ebediyyen kalacak olanlardır.

12. 59/HAŞR-17) Fe kâne âkıbetehumâ ennehumâ fîn nâri hâlideyni fîhâ, ve zâlike cezâûz zâlimîn(zâlimîne).
Sonunda onların akıbetleri, şüphesiz ateşin içinde ikisinin de süresiz olarak kalıcı olmalarıdır. İşte zalim olanların cezası budur.

13. 58/MUCADELE-17) Len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum min allâhi şey’â(şey’en), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Ne malları, ne çocukları onlara, Allah'a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır.

14. 47/MUHAMMED-15) Meselul cennetilletî vuidel muttekûn(muttekûne), fîhâ enhârun min mâin gayri âsin(âsinin), ve enhârun min lebenin lem yetegayyer ta’muh(ta’muhu), ve enhârun min hamrin lezzetin liş şâribîn(şâribîne), ve enhârun min aselin musaffâ(musaffen), ve lehum fîhâ min kullis semerâti ve magfiretun min rabbihim, ke men huve hâlidun fîn nâri ve sukû mâen hamîmen fe kattaa em’âehum.
Takva sahiplerine vaadedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Ve orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rab'lerinden bir mağfiret vardır. Hiç (böyle mükâfatlanan bir kişi), ateşin içinde ebedî olarak kalan ve bağırsaklarını "parça parça koparan" kaynar sudan içirilen kimseler gibi olur mu?

15. 23/MU'MİNUN-103) Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.

16. 40/MU'MİN-76) Udhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
İçinde ebedî kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık, mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür.

17. 16/NAHL-29) Fedhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ fe lebi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
Haydi, orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin (büyüklük taslayanların) kaldığı yer, ne kötüdür.

18. 78/NEBE-21) İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
Gerçekten cehennem, bir gözetleme yeridir.

78/NEBE-22) Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Taşkınlık edip azanlar için, son bir varış yeridir.

78/NEBE-23) Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
Bütün zamanlar boyunca içinde kalacaklardır.


19. 4/NİSA-14) Ve men ya’sıllâhe ve resûlehu ve yeteadde hudûdehu yudhılhu nâren hâliden fîhâ ve lehu azâbun muhîn(muhînun).
Kim Allah’a ve peygamberine isyan eder ve O’nun sınırlarını aşarsa, daimî kalmak üzere ateşe atılır. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.

20. 4/NİSA-93) Ve men yaktul mu’minen muteammiden fe cezâuhu cehennemu hâliden fîhâ ve gadıballâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azîmâ(azîmen).
Ve kim, bir mü’mini taammüden (kastederek) öldürürse, onun cezası, içinde ebediyyen kalacağı cehennemdir ve Allah’ın gazabı ve lâneti onun üzerinedir. Allah, onun için büyük azap hazırlamıştır.

21. 4/NİSA-169) İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).
Sadece cehennem yoluna ulaştırır. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır. Ve bu, Allah için kolaydır.

22. 13/RAD-5) Ve in ta’ceb fe acebun kavluhum e izâ kunnâ turâben e innâ le fî halkın cedîd(cedîdin), ulâikellezîne keferû bi rabbihim, ve ulâikel aglâlu fî a’nâkıhim, ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Eğer acayip buluyorsan (şaşıyorsan) (bil ki;) asıl onların: “Biz toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten, mutlaka yeniden mi halkedileceğiz (yaratılacağız)?" sözleri acayip (şaşılacak şey)dir. İşte onlar, Rab’lerini inkâr eden kimselerdir. Ve işte onlar, boyunlarında demir halkalar olanlardır ve işte onlar ateş ehlidir. Onlar orada ebedî kalanlardır.

23. 64/TEGABUN-10) Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâri hâlidîne fîhâ ve bi’sel masîr(masîru).
İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince; onlar da içinde sürekli kalıcılar olmak üzere, ateşin halkıdırlar. Ne kötü bir dönüş yeridir O.

24. 9/TEVBE-17) Mâ kâne lil muşrikîne en ya'murû mesâcidallâhi şâhidîne alâ enfusihim bil kufr(kufri), ulâike habitat a'mâluhum ve fîn nâri hum hâlidûn (hâlidûne).
Müşriklerin, Allah’ın mescidlerini imar etmeleri olmaz. Kendilerinin (nefslerinin) küfürlerine (inkârlarına, kâfirliklerine) şahitler iken. İşte onların amelleri heba olmuştur. Ve onlar ateşte ebedî kalacak olanlardır.

25. 9/TEVBE-63) E lem ya’lemû ennehu men yuhâdidillâhe ve resûlehu fe enne lehu nâre cehenneme hâliden fîhâ, zâlikel hızyul azîm(azîmu).
Allah ve O’nun resûlüne karşı, kim haddi aşarsa, artık onun için mutlaka orada ebediyyen kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmiyorlar mı? İşte bu, büyük rüsvalıktır (rezilliktir).

26. 9/TEVBE-68) Vaadallâhul munâfikîne vel munâfikâti vel kuffâre nâre cehenneme hâlidîne fîhâ hiye hasbuhum, ve leanehumullâh (leanehumullâhu) ve lehum azâbun mukîm (mukîmun).
Allah, münafık erkeklere ve münafık kadınlara ve kâfirlere orada ebedî kalacakları cehennem ateşini vaadetti. O (cehennem), onlara yeter. Ve Allah, onlara lânet etti. Ve onlar için ikame edilmiş olan (devamlı kılınan) bir azap vardır.

27. 10/YUNUS-27) Vellezîne kesebûs seyyiâti cezâu seyyietin bi mislihâ ve terhekuhum zilleh(zilletun), mâ lehum minallâhi min âsım(âsımin), ke ennemâ ugşîyet vucûhuhum kıta’an minel leyli muzlimâ(muzlimen), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Seyyiat kazanan kimselerin seyyiatlerinin cezası onun misli kadardır. Ve onları bir zillet kaplar. Ve onların Allah’a karşı bir koruyucusu yoktur. Onların yüzleri karanlık geceden bir parça ile kaplanmış gibidir. İşte onlar, ateş halkıdır. Onlar, orada devamlı kalanlardır (kalacak olanlardır).

28. 39/ZUMER-72) Kîledhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, febi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne).
Dediler ki: "İçinde ebedî kalıcılar olarak cehennemin kapılarından (içeri) girin. Büyüklüğe kapılanların konaklama yeri ne kötüdür."

29. 43/ZUHRUF-74) İnnel mucrimîne fî azâbi cehenneme hâlidûn(hâlidûne)
Şüphesiz suçlu günahkarlar, cehennem azabı içinde süresiz kalacaklardır.


30. Hud 106-107
Fe emmellezîne şekû fe fîn nâri lehum fîhâ zefîrun ve şehîk(şehîkun).
Şâkî olanlara gelince; artık onlar, ateştedir. Onlar, orada (yüksek sesle inleyerek ve) çok zor bir şekilde soluk soluğa, nefes alıp verirler.

Hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel’ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), inne rabbeke fe’âlun limâ yurîd(yurîdu).
Onlar, semalar ve yeryüzü (cehennemin semaları ve arzı) durdukça orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır). Rabbinin dilediği şey (cehennemi yok etmeyi dilemesi) hariç. Muhakkak ki senin Rabbin, dilediği şeyi yapandır.

31.Taha 101
Hâlidîne fîh(fîhi), ve sâe lehum yevmel kıyâmeti hımlâ(hımlen).
Onlar, onda (o yükün getireceği azabın içinde) ebedî kalacak olanlardır. Ve kıyâmet günü yüklendikleri, onlar için ne kötü (yük)tür.

32. Taha 127
Ve kezâlike neczî men esrefe ve lem yu’min bi âyâti rabbih(rabbihî), ve le azâbul âhıreti eşeddu ve ebkâ.
İsraf edenleri (haddi aşanları) ve Rabbinin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Ve ahiret azabı daha şiddetli ve bâkidir (devamlıdır).

33. Secde 14
Fe zûkuû bi mâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ, innâ nesînâkum ve zûkû azâbel huldi bi mâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Öyleyse bu “likâe” (Allah’a ulaşma) gününüzü, unutmanızdan dolayı (azabı) tadın. Muhakkak ki Biz de sizi unuttuk. Ve yaptıklarınız sebebiyle ebedî azabı tadın.

34. Sura 45
Ve terâhum yu’radûne aleyhâ hâşiîne minez zulli yenzurûne min tarfin hafîyyi(hafîyyin), ve kâlellezîne âmenû innel hâsirînellezîne hasirû enfusehum ve ehlîhim yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), elâ innez zâlimîne fî azâbin mukîm(mukîmin).
Ve onları zilletten boyun eğmiş olarak, ona (azaba) arz olunurken, gizli gizli (yan gözle) baktıklarını görürsün. Âmenû olanlar dediler ki: “Muhakkak ki hüsranda olanlar, kıyâmet günü, kendilerini ve ailelerini hüsrana düşürenlerdir.” Muhakkak ki zalimler, mukîm (devamlı) azabın içindedirler, değil mi?

35. Yunus 52
Summe kîle lillezîne zalemû zûkû azâbel huld(huldi), hel tuczevne illâ bimâ kuntum teksibûn(teksibûne).
Sonra zulmedenlere: “Ebedî (devamlı) azabı tadın!” denildi. Kazandıklarınızdan başkası ile mi cezalandırılacaksınız?

36. Enam 128
Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).
Ve onların hepsini biraraya topladığı gün (Allahû Tealâ şöyle buyuracaktır): “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız (tagutların arasına insanları da kattınız).” Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şöyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına (sonuna) eriştik.” (Allahû Tealâ): “Allah’ın dilediği şey (cehennemin yok olma zamanı gelmesi hali) hariç; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız.” buyurdu. Muhakkak ki; senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi bilendir.

37. Saffat 9
Duhûren ve lehum azâbun vâsib(vâsibun).
Kovulmuş olarak, onlar için kesilmeyen sürekli azap vardır.

38. Ali imran 86-87-88
Keyfe yehdillâhu kavmen keferû ba’de îmânihim ve şehidû enner resûle hakkun ve câehumul beyyinât(beyyinâtu) vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).
Kendilerine beyyineler (açıklayıcı belgeler) geldikten ve hiç şüphesiz Resûl’ün hak olduğuna şahadet getirmelerinden ve îmânlarından sonra kâfir olan (fasık olan) kavmi, Allah nasıl (yeniden) hidayete erdirir? Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.

Ulâike cezâuhum enne aleyhim la’netallâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).
İşte onların cezaları; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin onların (fasıkların) üzerlerine olmasıdır.

Hâlidîne fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn(yunzarûne).
(O lânetin) içinde de ebedî kalacaklardır. Onlardan azap hafifletilmeyecek ve onlara nazar edilmeyecektir (bakılmayacaktır).

39. Bakara 161-162
İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).
Muhakkak ki (Allah’a ruhun ölmeden ulaşmasını yani hidayeti) küfredip (örtüp gizleyip) kâfir olarak ölenlere, işte onlara, Allah’ın, meleklerin ve insanların hepsinin lâneti onların üstünedir.

Hâlidîne fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn(yunzarûne).
(Onlar) onun (lânetin) içinde ebediyyen kalacak olanlardır. Onlardan azap hafifletilmez ve onlara bakılmaz.

40. Furkan 68-69
Vellezîne lâ yed’ûne meallâhi ilâhen âhara ve lâ yaktulûnen nefselletî harremallâhu illâ bil hakkı ve lâ yeznûn(yeznûne), ve men yef’al zâlike yelka esâmâ(esâmen).
Ve onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha tapmazlar. Allah’ın (öldürülmesini) haram kıldığı kişiyi haklı olmadıkça öldürmezler ve zina yapmazlar. Ve kim bunları yaparsa günah cezasıyla karşılaşır.

Yudâaf lehul azâbu yevmel kıyâmeti ve yahlud fîhî muhânâ(muhânen).
ıyâmet günü onun azabı kat kat artar. Ve orada alçaltılmış olarak ebediyyen kalır.

41. Fussilet 28
Zâlike cezâu a’dâillâhin nâr(nâru), lehum fîhâ dârul huld(huldi), cezâen bimâ kânû bi âyâtinâ yechadûn(yechadûne).
İşte bu Allah’ın düşmanlarının cezası ateştir. Âyetlerimizi bilerek inkâr etmiş olmaları sebebiyle ceza olarak, onlar için orada ebedîlik yurdu vardır.

42. Hud 38-39
Ve yasneul fulke ve kullemâ merre aleyhi meleun min kavmihi sehırû minh(minhu), kâle in tesharû minnâ fe innâ nesharu minkum kemâ tesharûn(tesharûne).Ve o gemiyi yaparken, kavminin ileri gelenleri ona her uğradıklarında onunla alay ettiler. (Nuh (A.S) şöyle) dedi: “Eğer bizimle alay ediyorsanız sonra da muhakkak ki; biz, sizin alay ettiğiniz gibi sizinle alay edeceğiz.”

Fe sevfe ta’lemûne men ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve yehıllu aleyhi azâbun mukîm(mukîmun).Kendisine alçaltacak bir azap gelecek kimseleri artık yakında bileceksiniz. Ve onun üzerine, kalıcı azap nüfuz edecek.

43. Maide 37
Yurîdûne en yahrucû minen nâri ve mâ hum bi hâricîne minhâ ve lehum azâbun mukîm(mukîmun).
Ateşten çıkmak isterler ama onlar, oradan çıkacak değillerdir. Onlar için daimî bir azap vardır.

44. Maide 80
Terâ kesîran minhum yetevellevnellezîne keferû, lebi’se mâ kaddemet lehum enfusuhum en sehıtallâhu aleyhim ve fîl azâbi hum hâlidûn(hâlidûne).
Onlardan birçoğunun kâfirlere döndüğünü görürsün. Nefslerinin, kendilerine takdim ettiği şey; ‘‘Allah’ın onlara öfkelenmesi’’, ne kötü. Onlar azapta ebedî kalırlar.

45. Zümer 40
Men ye’tîhi azâbun yuhzîhi ve yahıllu aleyhi azâbun mukîm(mukîmun).
Kendisini rezil edecek azap, kime gelecekse (ona ulaşır) ve mukim (sürekli) azap onunüstüne iner.

46. Enam 128
Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yâ ma’şerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kâle evliyauhum minel insi rabbenestemtea ba’dunâ biba’dın ve belagnâ ecelenellezî eccelte lenâ, kâlen nâru mesvâkum hâlidîne fîhâ illâ mâ şâallâhu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).
Ve onların hepsini biraraya topladığı gün (Allahû Tealâ şöyle buyuracaktır): “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız (tagutların arasına insanları da kattınız).” Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şöyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına (sonuna) eriştik.” (Allahû Tealâ): “Allah’ın dilediği şey (cehennemin yok olma zamanı gelmesi hali) hariç; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız.” buyurdu. Muhakkak ki; senin Rabbin, hüküm sahibi ve en iyi bilendir.

47. Bakara 167
Ve kâlellezînettebeû lev enne lenâ kerreten fe neteberree minhum kemâ teberreû minnâ kezâlike yurîhimullâhu a’mâlehum haserâtin aleyhim ve mâ hum bi hâricîne minen nâr(nârı).
Ve o (Allah’tan başkasına) tâbî olanlar dedi ki: “Keşke bizim için (dünyaya) bir kere daha dönüş olsaydı. O zaman bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşırdık.” Böylece Allah, onlara amellerinin hasara uğradığını (hüsrana düştüklerini) gösterecek. Ve onlar ateşten çıkacak da değiller.

48. İnfitar 14-15-16
Ve innel fuccâre lefî cahîm(cahîmın).
Ve şüphesiz facir (kötü) olanlar da, elbette çılgınca yanan ateşin içindedirler.

Yaslevnehâ yevmed dîn(dîni).
Onlar, dîn günü oraya yollanırlar.

Ve mâ hum anhâ bi gâibîn(gâibîne).
Ve ondan ayrılıp kaybolacak değildirler.
CEHENNEMIN GOKLERININ CATLAYACAGI GUN ILE ILGILI AYETLER

1. Meryem 71 – 72
Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.

Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).
Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.

2. Rahman 26 – 27
Kullu men aleyhâ fân(fânin).
Bütün insanlar (herkes) fani olacaktır.

Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm(ikrâmi).
Sadece Zülcelali Ve'l İkram olan Rabbinin Zat'ı bâki kalacaktır.

3. Hud 108
Ve emmellezîne suidû fe fîl cenneti hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), atâen gayre meczûz(meczûzin).
Fakat mutlu olanlar, artık cennettedir. (Cennetlerin) semaları ve arzı durdukça, Rabbinin dilediği şey (cenneti yok etmeyi dilemesi) hariç, onlar orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır).
 

Furkan-01

New member
Katılım
2 Kas 2007
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
Almanya
Web sitesi
www.evliyalardiyari.com
Selamun Aleykum vRvB.
Degerli kardeslerim bende cehennemin ebedi olusu kanaatindeyim... Allahu Teala Zatindan baska herseyin yok olacagini buyuruyor.. BAKI esmasini ve El-AHIR esmasinida dikkate alirsak, gercekislam kardesimizin verdigi Hud 107 ve 108 ayetlerinide ne anlama geldiklerini anlariz. Cennet, cehennem, zaman, mekan kisacasi hersey mahluk olduguna göre ve Allah'in zatindan baska hersey yok olacagina göre cennette, cehennemde ve icindekilerde yok olacaktir. Cennette veya cehennemde ebediyyen kalacaklar diye gecen ayetler, zaman müessesesine baglidir, zamanda yok olacagina göre yerler ve gökler durdukca manasini tasir...Dolasiyla ebedi kelimesi zaman müessesesine baglidir, zamanda mekanda yok olacagina göre ebediyyet kavrami sadece zamanin son noktasina kadar anlamina gelir.
 

Furkan-01

New member
Katılım
2 Kas 2007
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
Almanya
Web sitesi
www.evliyalardiyari.com
gercekislam kardesimizin vermis oldugu meal bir kelimeyi eksik veriyor, iste verdigi ayet

11/106-107 Bahtsızlar ateştedir. Onlar orada sızlayıp inlerler. Gökler ve yer durduğu sürece orada kalıcıdırlar; ancak Rabbin dilerse başka. Rabbin, dilediğini Yapandır.

arapcasina bakildiginda-11/HÛD-107: Hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel'ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), inne rabbeke fe'âlun limâ yurîd(yurîdu).

11/HÛD-108: Ve emmellezîne suidû fe fîl cenneti hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel ardu illâ mâ şâe rabbuk(rabbuke), atâen gayre meczûz(meczûzin).


Rabbinin diledigi SEY haric deniyor, yani Rabbin dilerse degil... Eger Rabbin dilerse olsaydi o zaman mana degisecekti.. Ama ayetin arapcasi öyle olmadigini gösteriyor. Bence bu cok büyük bir ayrinti... Ayetlerin arapcasina dikkat etmek gerekiyor, meallerde de hatalar olabilecegini kabul etmek zorundayiz. O diledigi sey ise baska ayetlerde zaten veriliyor...

Rahman 26 – 27
Kullu men aleyhâ fân(fânin).
Bütün insanlar (herkes) fani olacaktır.

Ve yebkâ vechu rabbike zûl celâli vel ikrâm(ikrâmi).
Sadece Zülcelali Ve'l İkram olan Rabbinin Zat'ı bâki kalacaktır.
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
geleneksel islamcılara soralım? atalarınızın dini diyorki yanacak çıkacaksın Allah da Kuranda diyorki cehenneme girdinmi çıkışın yok Hangisine tabii olacaksınız? ahmet mehmedin dediğine mi? yoksa Allah ın Kuranda dediğinemi? Bu zavvalılara Kuran Emaniyeciler diyor.Yani Kuranı bırakıp el yazması kitaplara yönelmişler

2/BAKARA-78: “Ve minhum ummiyyûne lâ ya'lemunel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn(yezunnûne).”
Onlardan bir kısmı ümmîlerdir. Onlar (Allah'ın) Kitab'ını bilmezler (tanımazlar da). Sadece emaniyyeyi (kişilerin el yazması kitaplarını) bilirler. Onlar sadece zan (ve kuruntu) içindedirler.

Burada “Kitap” denilen; Kûr’an-ı Kerim’dir. “Emaniyye” ise aklın ürünü olan el yazması kitaplardır. Çünkü; takip eden âyet-i kerime, bize bu gerçeği ifade ediyor:
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
KİMLER CENNETE GİRER?

Allah'ı dileyenler âmenû olanlardır. Kim âmenû olursa mutlaka cenete girer.
29/ ANKEBUT-5 : Men kâne yercû likâallahi feinne ecelallahi leât ve hüvessemiy'ul'aliym.
Kim Allah'a mülâki olmayı dilerse Allah'ın tayin ettiği o gün mutlaka gelecektir. Allah işitir ve bilir.
29/ ANKEBUT-6 : Ve men câhede feinnemâ yücâhidü linefsih innallahe leganiyyün anil'âlemiyn.
Kim cihat ederse mutlaka nefsiyle (nefsi için) cihat etsin. Muhakkak ki Allah âlemler üzerine ganidir (âlemlerden müstağnidir, münezzehtir).
11/ HUD-29: Ve yâ kavmi lâ es'elüküm aleyhi mâlâ, in ecriy illâ alallah, ve mâ ene bitâridilleziyne âmenu, innehüm mülâkuû rabbihim, ve lâkinniy erâküm kavmen techelûn.
Ey kavmim! Ben sizden bir mal istemiyorum. Benim ücretim ancak, sadece Allah'a aittir. Ben âmenû olanları (yanımdan) kovamam. Çünkü onlar (ın hepsi) muhakkak Allah'a mülâki olacaklardır.

DAVETE İCABET EDENLER
Gerçekten bu davetin neticesinde kişi nefsen irşad olur. Bu sebeple Allah bütün insanları irşada çağırmaktadır. Çünkü en fazla sevdiği mahluk olan insanın dünya ve ahirette mutlu olmasını yani saadet içinde yaşamasını istiyor. Kişi cahil olan nefsinin zülmünden irşadla kurtulmadığı takdirde ne bu dünya hayatında saadet ve mutluluğu tadabilir ne de ahiret hayatında saadet ve mutluluğu tadabilir.
42/ ŞURA- 47: Isteciybû lirabbiküm min kabli en ye'tiye yevmün lâ meredde lehü minallâh, mâ leküm min melcein yevme izin ve mâ leküm min nekiyr.
Allah tarafından geri çevrilmesine çare olmayan (ölüm) günü gelmeden evvel Rabbinizin davetine icabet edin. Ecel günü (geldiği zaman) sizin için başka (kaçıp sığınacağınız) bir sığınak yoktur ve onu inkâr da edemezsiniz.

Rabbimizin davetine icabet etmek için Allah tarafından bizim için tayin edilen mürşide ulaşmak şarttır. Mürşidin tayini ise Allah'a aittir. Rabbimizden mürşid talebinde bulunan herkese mürşid tayin edeceğine dair Allah'ın garantisi vardır. Ancak Allah'tan başkasına talepte bulunan, yani şirkin içinde olan herkesin amacına ulaşamayacağını Rabbimiz açıklıyor.

13/ RAD-14:Onlar için Allah'ın daveti haktır. Onlar ki Allah'tan başkasına çağırırlar, hiçbir şeyle onlara icabet edilmez. Bunların durumları suyun ağzına gelmesi için avuçlarını açmış bekleyen kişi gibidir. Oysa ona kavuşmazlar. Kâfirlerin duasına icabet edilmez, onlar dalâlettedir.
ARAF-194: Allah'tan başkasını davet ettikleriniz sizin gibi kullardır. Eğer onların mabut olmaları hususunda sadıksanız, haydi onları davet edin size icabet etsinler.
FATIR-14: Onları çağıracak olsanız cağırmanızı işitmezler. İşitseler size cevap veremezler, Kıyamet günü sizin şerik koşmanızı tanımazlar. Hiç kimse size HABİR olanın haber verdiği gibi haber veremez.
40/ MÜ'MİN-60: Rabbimiz der ki; "Bana dua edin ki, size icabet edeyim. Muhakkak ki bana kullluk etmek hususunda kibirlenenler alçalmış olarak cehenneme girerler."
42/ ŞURA-26: Allah âmenû olarak nefs tezkiyesi yapanların dualarını kabul eder. Fazlından onlara fazladan da verir. Kâfirlere gelince onlara şiddetli bir azap var.
ŞURA-38: Rabb'lerinin davetine icabet edip namaz kılanlar işlerini birbirine danışarak görenler.
Bu danışman Rabbimizin bizim için tayin ettigi mürşiddir. Görülüyor ki, başlangıçta Rabbimizin davetine icabet şart. Fakat bunun gerçekleşmesi bir mürşidle olur. Mürşide ulaşmak ise ancak Allah'a talepte bulunmakla mümkündür.

NEFSİ ISLAH EDİCİ AMEL İŞLEYENLER
Gerçekten Kur'ân-ı Kerîm de imân sahibi olup salih amel işleyenlerin Allah'ın cennet müjdesine sahip olacağını Bakara Sûresi'nin 25. âyet-i kerîmesinde beyan buyuruyor.
BAKARA-25 :İman sahibi olup salih amel işleyenleri altından ırmaklar akan Cennetler ile müjdele.
Bu kişiler, ancak mürşitlerinin önünde tövbe ettikten sonra kalplerindeki mühür açılıp, kalbin içindeki mühür yazısının alınarak, imânın yazılması halinde nefsi ıslah edici amel işlemeye başlayabilirler.
25/ FURKAN-70:Ama (mürşidin önünde) tövbe eden ve (mürşidin önünde tövbe etmek suretiyle kalbine îmân yazıldığı için) mü'min olan ve (aynı sebeple) nefsi ıslâh edici ameller işleyen kişinin Allah günahlarını sevaba çevirir. Ve Allah günahları sevaba çeviren ve rahmet gönderendir.

TAKVA SAHİPLERİ
Takva deyince birçok din âlimi takvanın manâsından hareket ederek bir yere varırlar. Takva, korkmak, sakınmak anlamına gelmektedir. Bütün Kur'an âyetlerinde geçen takva sözü yukarıdaki sözlük anlamı verilerek açıklanmıştır.
"Takva sahibi olun!" yerine "Allah'tan korkun!" demişlerdir. Eğer lugat manâsından hareket edilecek olunursa doğru bir yaklaşım. Kur'an-ı Kerim'de takva basamakları vardır:
1. Başlangıç Takvası
2. Ön Takva
3. Birinci Takva
4. İkinci Takva (Ekber Takva)
5. Üçüncü Takva (Azim Takva)
Geniş spektrum içerisinde muhtevaya baktığımız zaman takvanın İslam olmak açısından eş değer bir kavram olduğunu görürüz.
Birinci Takva, Allah'a teslimi gerektiren genel bir kavramdır. Teslimler takvanın temelini oluşturur. Birinci teslim, birinci takvaya ulaşıldığını gösterir. Ekber Takva, ikinci teslimi gerektirir. İnsan fizik vücudunu teslim ettiği zaman Ekber Takva'ya ulaşır. Dünya saadetinin kazanmıştır.
Azim takva 3. teslimi gerektirir. Nefsin teslimidir. Dünya ve ahiret saadetini sağlar.

BAŞLANGIÇ TAKVASI
İnsan Allah'a , O'na teslim olmayı dilediği zaman 3. basamağa ulaşmıştır. Bu basamakta başlayan takva Takvayı İptidaiye , Başlangıç Takvasıdır.
5/ MAİDE-35: Yâ eyyühelleziyne âmenûttekullahe vebteguû ileyhilvesiylete ve câhidû fiy sebiylihi le'alleküm tüflihûn
Ey ( âmenû olanlar Allah'a karşı takva sahibi olun, O'na, Allah'a ulaştırmaya vesile olanı (vesile olan kişiyi Allah'tan) isteyin. Ve Allah'ın yolunda cihad edin ve böylece felâha erin.

ÖN TAKVA
ön takvaya ulaşılir. Kişi bu seviyede mağfiret ehli olmuştur.
74/ MÜDESSİR-54: Kellâ innehü tezkireh.
Evet o (Kur'ân) şüphesiz bir öğüttür.
74/ MÜDESSİR-55: Femen şâe zekereh.
Kim dilerse öğüt alır.
74/ MÜDESSİR-56: Ve mâ yezkürûne illâ en yeşâallah, hüve ehlüttakvâ ve ehlülmağfireh.
Sadece Allah'ın dilediği kimse öğüt alır. İşte o takva ehlidir. Ve mağfiret ehlidir (onun günahları sevaba çevrilmiştir).
Ön takvanın sahibi olan, mürşidine ulaşıp tövbe eden ve mağfiret sahibi olan kişidir.
25/ FURKAN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan feülâike yübeddilullahü seyyiâtihim hasenât, ve kânallahü gafûren rahıymâ.
Ama (mürşidin önünde) tövbe eden ve (mürşidin önünde tövbe etmek suretiyle kalbine îmân yazıldığı için) mü'min olan ve (aynı sebeple) nefsi ıslâh edici ameller işleyen kişinin Allah günahlarını sevaba çevirir. Ve Allah günahları sevaba çeviren ve rahmet gönderendir.

BİRİNCİ TAKVA
Aynı zamanda ıslah-ı nefse başlamıştır. Bundan sonraki 7 kademede nefsini ıslah eder.
91/ ŞEMS-9: Kad efleha men zekkâhâ.
Andolsun ki nefsini tezkiye eden felâha erer (cennete girer).
Nefsini ıslah ettiği zaman ruhunu da Allah'a ulaştırmıştır.
89/ FECR-27: Yâ eyyetühennefsülmutmainne.
Ey mutmain olan nefs!
89/ FECR-28: İrci'ıy ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh.
Allah'tan razı ol ve Allah'ın rızasını kazan. (Ey ruh) Allah'a (Rabbine) geri dönerek ulaş,
Ve Yunus suresi 62 ve 63. ayetlerdeki ilk takvaya ulaşmıştır.
10/ YUNUS-62: Elâ inne evliyâallâhi lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn.
O Allah'ın evliyası var ya onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.
10/ YUNUS-63: Elleziyne âmenû ve kânû yettekuûn.
Onlar âmenûdurlar ve takva sahibi olmuşlardır.
Al-i İmran 102'deki gibi hakkıyla takvaya ulaşılmıştır. Nefs tezkiyesi yapılmış, zikir arttırılmıştır. Ölmeden evvel ruh Allah'a teslim olmuştur.
3/ ÂL-İ İMRAN- 102: Yâ eyyühellezine âmenüttekullahe hakka tükâtihi ve lâ temütünne illâ ve entüm müslimûn.
Ey îmân edenler! Hakkıyla takva sahibi olanlar (nasıl bir takvanın sahibi ise aynı onlar) gibi Allah'a karşı takva sahibi olun ve ölmeden (önce) Allah'a teslim olun.
Kişi üç yeminini birden yerine getirerek takvaya ulaşmıştır.
1. Ruhunu Allah'a ulaştırarak,
2. Nefsini tezkiye ederek,
3. Fizik vücudunu Allah'a kul ederek.
5/ MAİDE-7: Vezkürû ni'metallahi aleyküm ve miysâkahülleziy ve esekaküm bihî iz kültüm semi'nâ ve eta'nâ vettekullah, innallahe aliymün bizâtissudûr
Allah'ın üzerinizdeki nimetini zikredin ki ve O'na verdiğiniz misakinizi zikredin ki O, misakinizle sizleri bağlamıştı (yeminlerinizi üzerinize farz kılmıştı) o zaman (elestü bi rabbiküm günü) işittik ve itaat ettik demiştiniz. Ve Allah'a takva sahibi olun, muhakkak ki Allah sinelerdekini bilir.
89/ FECR-27: Yâ eyyetühennefsülmutmainne.
Ey mutmain olan nefs!
89/ FECR-28: İrci'ıy ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh.
Allah'tan razı ol ve Allah'ın rızasını kazan. (Ey ruh) Allah'a (Rabbine) geri dönerek ulaş,
89/ FECR-29 : Fedhuliy fiy ibâdiy
(Ey fizik vücut!) o zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu Allah'a ulaştırdığın zaman), (bana kul olursun) kullarımın arasına gir.
89/ FECR-30 : Vedhuliy cennetiy.
Ve cennetime gir


EKBER TAKVA
Daha sonra ki basamakta fizik vücut Allah'a teslim olur.
4/ NİSA-125 : Ve men ahsenü diynen mimmen esleme vechehü lillâhi ve hüve muhsinün vettebe'a millete ibrâhiyme haniyfâ, vettehazallahü ibrâhime haliylâ.
O kişiden vechi, (fizik vücudu) dinde daha ahsen kim vardır? O kişi ki vechini (fizik vücudunu) Allah'a teslim etmiş ve muhsinlerden olmuştur. Ve hanif olarak Hz. İbrâhîm'in dînine tâbî olmuştur. Ve Allah Hz. İbrâhîm'i dost ittihaz etmiştir.
3/ ÂL-İ İMRAN-134: Ellezine yünfikûne fisserrâi veddarrâi velkâzıminel gayza vel'âfîne aninnâs. Vallâhü yuhibbül muhsinîn.
O (takva sahipleri) ki bollukta da, darlıkta da (Allah için) infâk ederler (ihtiyaç sahiplerine verirler). Öfkelerini yutarlar ve insanları affederler, Allah muhsinleri sever.
3/ ÂL-İ İMRAN- 135: Vellezine izâ fe'alû fâhişeten ev zalemü enfüsehüm zekerullâhe festağferû lizünûbihim, ve men yağfiruz zunûbe illallahü ve lem yüsırrû alâ mâ fe'alû ve hüm ya'lemûn.
O (takva sahipleri) ki, bir kötülük yaptıkları veya nefslerine zulmettikleri zaman, Allah'ı zikrederek hemen günahları için istiğfar ederler. Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir. Ve onlar, yaptıkları şeylerin (hataların) üzerinde bile bile ısrar etmezler.

AZİM TAKVA
Al-i İmran 135'de üçüncü ekber takvaya ulaşılmıştır. Ve nefsin teslimi 3. takvaya, Azim takvaya ulaştırır.
7/ ARAF -35 : Yâ beniy âdeme immâ ye'tiyenneküm rüsülün minküm yekussûne aleyküm âyâtiy femenittekaâ ve esleha felâ havfün aleyhim ve lâ hüm yehzenûn.
Ey Âdemoğulları! Sizin içinizden size âyetlerimi kıssa (açıklayan, beyan) eden Resûller gelince her kim ki takva sahibi olup nefsini ıslah ederse onlar için korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.
3/ ÂL-İ İMRAN-179: Mâ kânallâhü liyezeralmü'mînine alâ mâ entüm aleyhi hattâ yemîzel habîse minettayyib. Ve mâ kânallahü li yutlı'aküm alel gaybi ve lâkinnallahe yectebî min rusûlihî men yeşâü feâminü billâhi ve rusûlih, ve in tü'minû ve tettekû feleküm ecrun azîm.
Allah mü'minleri, pisi, temizden ayırıncaya kadar, şu üzerinde bulundukları hâl üzere bırakacak değildir. Allah sizi gayp üzerine (gaypten) haberdar edecek de değildir. Fakat Allah, Resûllerinden dilediği kimseyi seçer, (gaybı ona, o Resûl'üne bildirir). O halde, Allah'a ve O'nun Resûllerine îmân edin. Ve eğer îmân eder ve takva sahibi olursanız o zaman sizin için ECR'ÜL AZÎM (büyük mükâfat) var.
2/ BAKARA-177 : Leyselbirra en tüvellü vücüheküm kıbelelmeşrıkı velmağrıbi ve lâkinnelbirra men âmene billâhi velyevmil'âhırı velmelâiketi velkitâbi vennebiyyine , ve âtelmâle alâ hubbihi zevilkurbâ velyetâmâ velmesâkine vebnessebili vessâiline ve firrıkâbi, ve ekâmessalâte ve âtezzekâte, velmüfüne biahdihim izâ âhedü, vessâbirine filbe'sâi veddarrâi ve hınelbe'si. Ülâikellezine sadaku. Ve ülâike hümülmüttekun.
Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz (hakiki îmânı yansıtan) BİRR (ebrar kılacak davranış biçimi) değildir. Lâkin asıl birr, kişinin, Allah'a, yevm'il ahire, (Allah'a ulaşılan sonraki güne, hidayet gününe, vuslat gününe) meleklere, Kitab'a, peygamberlere îmân etmesi ve O'nun sevgisine dayalı olarak, akrabalarına (yakınlık sahiplerine) yetimlere, miskinlere (çalışamaz durumda olan ihtiyarlara) yolda kalmış yolculara, dilencilere, köle ve esirlere (kurtulmaları için) mal vermesi (harcaması) namazı kılması, zekâtı vermesi, ahd verdiği (Allah'a ve insanlara) zaman ahdini yerine getirmesi, zorlukta ve darlıkta ve sıkıntı halinde sabredenlerden olmasıdır. İşte onlar o kişiler sadıklardır. İşte, takva sahibi onlardır.
2/ BAKARA-179: Ve leküm filkısâsı hayâtün yâ ulûlelbâbi le'alleküm tettekune.
Ey ulûl'elbâb! Kısasta sizin için hayat vardır. Böylece (umulur ki ) siz takva sahibi olursunuz.

YEMİN SAHİPLERİ
El Vakı-a Sûresi'nde Allahû Teala cennete girecek iki gruptan bahsediyor. Bunların ilkine Ashab-ı meymene (Yemin sahipleri) ikincisine ise Sabikûn diyor. Yemin sahipleri üç yeminlerini yerine getirenlerdir. Ruhlarını Allah'a ulaştıran, nefslerini tezkiye eden ve Allah'a kul olan kişi yemin sahibidir. Birincil şartları yerine getirmiştir.
Yemin sahiplerinin, yükseltilmiş döşekleri üstünde meyve ağaçlarının altında dinleneceğini söylüyor.
Sabikûnlar ise hayırlarda yarışanlardır. Daimi zikir makamına ulaşmışlardır. Yükseltilmiş altın tahtlar (Gaşiye-13'de "Fiha sürurun merfüah. Orada yüksek tahtlar var.") mücevherlerle süslü tahtlar veriliyor ve ötekilere de yükseltilmiş döşekler veriliyor. Vakıa-34'de "Ve füruşürin merfüah. Yükseltilmiş döşeklerdir."
Cennete girebilmenin asgari şartı âmenû olmaktır. Sebe Sûresi'nin 20. âyeti kerîmesinin gerçek anlamı burada ortaya çıkıyor.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Selamun Aleykum vRvB.
Degerli kardeslerim bende cehennemin ebedi olusu kanaatindeyim... Allahu Teala Zatindan baska herseyin yok olacagini buyuruyor.. BAKI esmasini ve El-AHIR esmasinida dikkate alirsak, gercekislam kardesimizin verdigi Hud 107 ve 108 ayetlerinide ne anlama geldiklerini anlariz. Cennet, cehennem, zaman, mekan kisacasi hersey mahluk olduguna göre ve Allah'in zatindan baska hersey yok olacagina göre cennette, cehennemde ve icindekilerde yok olacaktir. Cennette veya cehennemde ebediyyen kalacaklar diye gecen ayetler, zaman müessesesine baglidir, zamanda yok olacagina göre yerler ve gökler durdukca manasini tasir...Dolasiyla ebedi kelimesi zaman müessesesine baglidir, zamanda mekanda yok olacagina göre ebediyyet kavrami sadece zamanin son noktasina kadar anlamina gelir.

Cennet, cehennem, zaman, mekan kisacasi hersey mahluk olduguna göre ve Allah'in zatindan baska hersey yok olacagina göre cennette, cehennemde ve icindekilerde yok olacaktir.

Fürkan kardeşim bu ihtimali kesinlikle düşünemezsiniz...Cennet ve cehennem hayatı ebedidir..Bir müslüman buna göre hazırlık yapar ve bundan ötesini de düşünmek şizofren sebebi bile olabilir...İnsanın doğası "yokluğu" düşünmeye meyilli değildir..Zaman dediğimiz kavram bu dünya içinde yok olacaktır..Ahirette nasıl bir sistemin yaratılacağını, nasıl bir mekanda hesap vereceğinizi bilemezsiniz..Hud suresi 107. ayette edebi hayatın yok olacağı değil, Allah(c.c)'in dilerse cehenneme layık gördüğü bir kulunu affedeceğini ve sonsuz merhamet sahibi olduğunu buyuruyor..Bu ayet aynı zamanda cehennemin de edebi olmayacağını düşünmenizi gerektirmez..

"Rabbinin dilediği hariç, (onlar) gökler ve yer durdukça o ateşte ebedi kalacaklardır. Çünkü Rabbin, istediğini hakkıyla yapandır."(Hud suresi 107.ayet)
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
EL YAZMASI KİTAPLARA TABİİ OLAN EMANİYECİLER KURANA KARŞI KÜFÜRDEDİRLER 10 LARCA AYET VAR CEHENNEMDEN ÇIKIŞ YOK AMA ONLAR ÇIKARTIYOR

BAKARA-79 Yazıklar olsun onlara ki; elleriyle kitap yazarlar, sonra da (emaniyye bilgiler içeren) bu yazdıklarını az bir bedel (para) karşılığında satmak için: “Bu, Allah'ın indindendir.” derler. Yazıklar olsun onlara, elleriyle yazdıkları şeylerden dolayı. Yazıklar olsun onlara, kazandıkları şeyler sebebiyle.

BAKARA-80 Ve (o emaniyyeye tâbî olanlar): “Ateş bize ancak sayılı birkaç gün dokunacak (günahlarımız kadar yanıp cennete gireceğiz).” dediler. De ki: “Allah katından bir ahd mi edindiniz?” (Eğer böyle bir ahd, almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez (Allah'ın ahdinde hilâf olmaz). Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
Günahlar, mü'mine zarar vermez demeyiz. Keza günah işleyen kimse Cehennem'e girmez de demeyiz. Dünyadan mü'min olarak ayrılan kimse, fasık da olsa Cehennem'de ebedî kalacaktır, demeyiz.

İmam-ı Azam Ebu Hanife (Fıkh-ı Ekber)
 
Üst Alt