Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bizler kader mahkumumuyuz

C

cangenç

Guest
Kutub örneği üzerinden ile ifade edebilmem için ölüm saatini de bağlamam gerekecek;

Size iki tane olasılık sunuldu ve güney kutbunun başına konuldunuz..

1. Namaz kılınca benim rızamı kazanarak cennete gireceksin,

2. Hırsızlık yapınca benim ilmen bildiğim fakat yaratmadığım senin tamamen özgür iradenle bilerek yarattığın yola sapacaksın ve sonun cehennem olacak..

Siz bu bilgileri aldıktan sonra güney kutbundan seçim yapmaya başlıyorsunuz;

- Allah siz seçim yapmadan önce yolları belirlediği için ikisinden birisini seçeceğiniz muhtemel..Yani bu durumda "ben seçmeden önce Allah benim neyi seçeceğimi nasıl yazmış" demenin bir anlamı kalmıyor..

- Seçimlerin sonuçları aynı ecel çizgisinde yani kuzey kutbunda son buluyor..Namaz kılsakta, hırsızlık yapsakta ecel saatimiz yine 05:15...Fakat tek çizgiden değil, milyonlarca olasılık üzerinden...

İşte demek istediğim bu. Tamam, benim ecelim filan zamanda takdir edildi. Ecel mugayyer olduğu için kendi iradem ile bir şekilde ecele gideceğim. Lakin, nasıl gideceğimi, hangi yolu tercih edeceğimi Allah'ın bilmesi çok mühim ve bilmesi icab etmiyor mu?. Zira, milyarlarca olasılık var. Her bir olasılıkta farklı bir düzene ihtiyaç var.

Madem takdir, ilim sıfatı ile kendine has bir ölçü ile düzene koymak demektir. Allah'ın olasılıkla takdir etmesi mümkün olmaz. Zira, takdirin içinde mutlak bilmek fiili var, olasılık yok. Bilmeden takdir olmaz. Yani, mesele sadece ölmek ile alaklı değil, ölümden sonra ölenin sebep olacağı düzende önemli. Ölümden sonrasının takdiri lazım.

Ben vurularak ölsem devam edecek olan hayat-ı dünyeviyenin düzeni farklı olacak, namaz kılarken ölsem farklı olacak. Allah bunları bilmesi ve takdir etmesi icab eder. Taki, takdir fiilinin sahibi olsun. Bilmiyorsa takdir fiilnin sahibi değildir.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Ben vurularak veya namaz kılarken ölmem arasında netice itibari ile bir fark vardır. Düzen tamamen değişir. Beni öldüren adam hapse atılacak ve hayatı değişecek. Maktulün evlatları mağdur olacak, rızk kapısı değişecek vesaire.Namaz kılarken ölsem düzen başka olacak.

Bu fark sizin için vardır, Allah için değil..Allah iki olasılığın sonucuna göre düzen yaratmış..Sizi öldüren adamın zaten hapse atılıp hayatının değişeceği yazıyor kaderinde..Sizi öldürmeseydi olaylar başka şekilde vuku bulacaktı.Bu durum mevcut düzeni değiştirmez çünkü bu olasılık ilimde biliniyor..Ben meridyen örneğini bunun için kullanıyorum zaten..
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
İşte demek istediğim bu. Tamam, benim ecelim filan zamanda takdir edildi. Ecel mugayyer olduğu için kendi iradem ile bir şekilde ecele gideceğim. Lakin, nasıl gideceğimi, hangi yolu tercih edeceğimi Allah'ın bilmesi çok mühim ve bilmesi icab etmiyor mu?. Zira, milyarlarca olasılık var. Her bir olasılıkta farklı bir düzene ihtiyaç var.

Arkadaşım sanırım siz şu noktayı anlamıyorsunuz..Bu düzen zaten mevcut olasılıkların sonuçları üzerine kuruluyor..Siz ne yaparsanız yapın, yaptığınız şeyler mevcut düzeni değiştirmez..Olasılıklar zaten bunun için hazırlanmış..Siz birşeylere özgür olarak irade edin diye..Eğer bir tek olasılık olsaydı; çocuk doğacak, ilkokula gidecek, bacağı kırılacak, 23 yaşında evlenecek 66 yaşında ölecek vs...Eğer siz bunu gerçekleştirmek üzere yaratılmış olsaydınız özgür irade denen birşeyin olması mümkün değildi..

Özgür irade olasılıklar şeklinde mümkün olur..Olasılıklar sonuçları bilinir, sünnetullahı bozmaz, evrenin kaderini ya da Allah'ın küll-i iradesini etkilemez..
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
"Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır." ( En'am : 59 )

Kader, gayb ilimine mahsustur. Gayb'ı yaratan muhteviyatını, niceliğini hesap ederek yaratmıştır. Belki gayb, bir çok ilimin bir araya gelmesi ile oluşandır, belki bir çok ilim bu gayb'dan oluşmuştur.

Sevgili Duha kardeşim, yanılgımız odur ki; cüzzi irade kuvveti ile Külli İrade'nin acaip ve garibliğini ihata etmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken akli melekeleri ön plana alıp üstesinden gelebileceğimiz zannına kapılıyoruz, ki hata buradadır.

Anlayamayyız ve anlayamayacağız.
Ne zaman ki, akli melekeleri devre dışı bırakıp kalbi melekelere yol verirsek, gelen nuru "kalb" havuzunda istiab ederek bu konuyu gönül mecrasında takip edersek, o zaman gayb'i ilimden bir parça hissemize düşer, kısmen de olsa mutmaine safhasına ulaşırız.

İsra mucizesi, akli melekeleri ile hareket eden en akıllı müşrikleri (ispatı olduğu halde) nasıl ki mutmain etmedi ise, buna mukabil kalbi melekeleri ile hareket eden en cahil sahabe bunu şek ve şüphe duymadan nasıl ki anladı ise, nasıl ki şakk'ı kamer görüldüğü halde akli melekesini devre dışı bırakmayanlar tarafından sihir olarak algılandı ise, ilmi olmayan ise sırf kalbi melekesi ile olaya bakarak, bunun Allah'ın (celle celaluhu) ayetlerinden bir ayet olduğu hükmünü kabul ederek konuya bu nazar ile baktı ise, bizler de aynı yolu takip etmek ile mükellefiz. Akıl önemlidir elbette, ama gideceği nokta sınırlıdır. Reselu Ekrem (s.a.v.) dahi akıl ile gidebildiği yere kadar gitmiş, aklın bittiği yerde kalb melekesi devreye girerek Rabbi Zülcelal (celle celaluhu) ile görüşmüştür. Ki; girdiği yere Cebrail (a.s.) dahi girememiştir. Unutmayınız ki Cebrail (a.s.) melek'dir.

Aslında bu konunun çok daha başka anlatım tarzları da var, fakat biz fazla umuma açık yerde bunları fazla aktaramıyoruz. Bunu biz bu konuyu çok iyi anladığımız için değil, herkesin anlayacağı bir dile indirmeye gücümüz yetmediği için yapamıyoruz.

Biz akli meleke ile elbette gidebildiğimiz yere kadar gideceğiz, gücümüzün yetmediği yerden sonra kalb'i (imani) meleke ile devam etmeye çalışacağız. İşte o zaman Külli İrade, bize; aklımıza dahi gelmeyen daha çok çok başka sırlarını yavaş yavaş açacaktır inşaallah.
 

muhammedemin

New member
Katılım
5 Eki 2009
Mesajlar
32
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Yaş
47
onbeşbin fit yüksekliğindeki bir dağın üzerindeki bir insanın, alttarrafdaki geliş ve gidiş raylarının üzerinde karşı karşıya ama birbirini görmeden hızla gelen iki trenin, ve bir trenin karşı yönden gelen trenin rayına girip muhtemel bir kaza olasılğınıda beraberinde getirir.
dağın üzerinde olan kişinin olaya muttali olması trenlerin çarpışmasına bir etken değildir elbette. bizler dahi tren makisnisti gibi ihtiyar sahibiyiz.
cenab-ı hak kulun ihtiyarının sebeb ve sonucunu bir anda nasıl yaratır, nasıl yapar?
bir su bardağının, okyanusu içine alamadığı gibi, bardak hükmünde olan şu aklımızda, cenab-ı hakkın nihayetsiz olan ilim ve kudretini anlayamayacaktır hiç şübhesiz.
bizler ancak alem-i şehadetten numunelerle bir an bu meseleye ışık tutabiliriz..
 
C

cangenç

Guest
Arkadaşım sanırım siz şu noktayı anlamıyorsunuz..Bu düzen zaten mevcut olasılıkların sonuçları üzerine kuruluyor..Siz ne yaparsanız yapın, yaptığınız şeyler mevcut düzeni değiştirmez..Olasılıklar zaten bunun için hazırlanmış..Siz birşeylere özgür olarak irade edin diye..Eğer bir tek olasılık olsaydı; çocuk doğacak, ilkokula gidecek, bacağı kırılacak, 23 yaşında evlenecek 66 yaşında ölecek vs...Eğer siz bunu gerçekleştirmek üzere yaratılmış olsaydınız özgür irade denen birşeyin olması mümkün değildi..

Özgür irade olasılıklar şeklinde mümkün olur..Olasılıklar sonuçları bilinir, sünnetullahı bozmaz, evrenin kaderini ya da Allah'ın küll-i iradesini etkilemez..

Baştan alalım inşaallah.

Kaderin manasını tarif etmiştik. Demiştik ki: Kader takdir fiilinin neticesi ve işidir. Takdir ise mutlak ve amm bir bilme ile düzen kurmaktır.

Ben yolda yürüyorum. Kafama ya saksı düşecek ya düşmeyecek. Ya bir hırsız beni gasb edecek veya etmeyecek, ya bir taşa takılacağım veya takılmayacağım. Ya namaza gidip kalp kiriz geçireceğim veya manavda hırsızlık yaparken öldürüleceğim. Ya kendimi intihar edeceğim veya etmeyeceğim... ve hakeza

Olasılıklar milyarlarcadır. Her bir olasılıkta farklı bir düzen oluşacaktır. Her bir düzenin içinde cereyan edecek olasılıklarda milyar çarpı milyardır. Devam etsek sonsuz ve kısır bir döngü içine girilir.

Madem takdir düzen oluşturma fiilidir. Bir ölçüye koymadır ve madem bilmek takdir fiilinin içinde ve şartıdır. Madem olasılık bilmemek manasındadır. Allah için olasılık söz konusu olduğu vakit takdir fiilini icra edemez. Takdir fiili icra edilemese kader olmaz. Yani, söz ve niyet olmasa da mana olarak "kader yoktur" denmiş olur.
Elhasıl. Allah için olasılık yoktur. Kul için olasılık vardır. Zaten bu yüzden kaderin sahibi Allah'tır. İnsan kendi kaderini tayin edemez. Yani, takdir fiilinin sahibi olamaz.
 
C

cangenç

Guest
Şöyle bir misal kuraguluyalım.

Dedemin dedesi Çanakkale savaşına katıldı. İki ihtimal var. Ya şehit düşecek, ya şehit düşmeyecek. Şehit düşmeyip geri dönerse dedemin annesi ile evlenecek ve silsilede ben dünyaya geleceğim.

Allah benim dünyaya babamın oğlu olarak, geleceğimi biliyor. O zaman geriye dönersek, dedemin dedesinin şehit olmayacağını Allah biliyor ve takdir etmiş ve düzeni ona göre kurmuş. Madem ben dünyaya geleceğim, dedemin dedesinin, dedemin ve babamın her ölüm ihtimali olan durumda ölmeyeceğini bilip takdir etmesi icab eder ki benim dünyaya geleceğimi biliyor olsun.
Her hangi birinin bir zamanda ölüp ölmeyeceğinin ihtimal üzere olması demek Allah'ın beni bu dünyaya göndermesinin de ihtimal olduğunu gösterir.

Bu örneklere Hz. Adem'den kıyamete tüm insanlara darb edebilirsin. Hatta Peygamberimize dahi darb edebilirsin. Hatta kıyametin bir sebebi Deccalin de.

Deccalin babasının bir savaşta ölüp ölmeyeceği ihtimal dahilinde olması demek deccalin gelip gelmeyeceğinin de ihtimal olması demektir. O zaman kıyametin kopmasıda ihtimal olur. Madem kıyamet kesin kopacak ve madem deccal sebeb olacak demek Allah deccalin ne yapacağını biliyor olması ve ona göre kıyamet tarihini takdir etmesi icab eder. Yoksa takdir edemez.
 
C

cangenç

Guest
İşte bu noktada Ehl-i Sünnet itikadı gözükür.
Mutezile der "Ateş etmese idi ölmeyecekti"
Cebriye der "Ateş etse de etmese de ölecekti"
Ehl-i Sünnet der "Ateş etmese öleceği -bizce- meçhul"

İşte meçhuliyet yani olasılık bizim için var. Taki cüz-i iradeye engel olmasın. Ancak, Allah için bizim tercihimiz meçhul değildir. İlm-i Ezeli ile bilir ve takdir eder. Tüfeğin ateş edeceğini bilir ve o kişiye eceli o saniye için takdir eder. Ateş etmeyeceğini bilir 20 sene sonra kafasına bir saksı düşerek ölür veyahut o saniye kafasına bir saksı düşer ölür. Biz bilemeyiz. Ecel her ihtimalde değişmiş olmaz. Biz bilmediğimiz için ateş ettiğimiz anda sorumluyuz.
 

muhammedemin

New member
Katılım
5 Eki 2009
Mesajlar
32
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Yaş
47
yanlış anlamadıysam şayet, hakkını helal et,
yusuf as. bir gün nehre bakarken, nehirde yansıyan cemaline bakıp, " acaba ben köle olsam kaç para ederim" demiş ve ileride köle olarak satılacağının fetvasını vermiştir.
buradaki mesele aslında insanın takdir gücünün olmadığının haricinde, insan yaptığı amel ile, söylediği söz ile kaderini kendi tayin ettiğidir.
allaha isyan ettiğimizde, şahsımıza kesilen bir sıkntı ve musibet faturası olur.vadesi geldiğinde bunu öderiz.
ama sadaka ve dua ile faturanın iptalide söz konusu oluyor.
2 türlü kader var..
biri ihtiyari, diğeri ızdıraridir.
birincisini ihtiyarımızla yapar, diğerini ise müdahale söz konusu bile değildir.
babamızı seçme şansımız olmadığı gibi.
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Ben yolda yürüyorum. Kafama ya saksı düşecek ya düşmeyecek. Ya bir hırsız beni gasb edecek veya etmeyecek, ya bir taşa takılacağım veya takılmayacağım. Ya namaza gidip kalp kiriz geçireceğim veya manavda hırsızlık yaparken öldürüleceğim. Ya kendimi intihar edeceğim veya etmeyeceğim... ve hakeza

Olasılıklar milyarlarcadır. Her bir olasılıkta farklı bir düzen oluşacaktır. Her bir düzenin içinde cereyan edecek olasılıklarda milyar çarpı milyardır. Devam etsek sonsuz ve kısır bir döngü içine girilir.

Benim size anlatmak istediğim şey de bu zaten...Kader yazısı trilyonlarca olasılığın ilmidir..Bütün bu olasılığı Allah dilemiştir ve insanın önüne koymuştur..Kafanıza saksı düştüğünde ya da düşmediğinde, taşa takıldığınızda ya da takılmadığınızda ne olacağı bu yazının içinde mevcuttur.."Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz" ayeti bu noktaya işaret eder..Çünkü Allah bizim için bütün dilekleri dilemiş ve yolları ilim olarak bilmiştir..Biz bu ilmin dışına çıkıp başka olasılıklar yaratamayız..

Sizin vermeye çalıştığınız örnekler başka olasılıklar yaratma üzerine..Ben diyorum ki sizin düşündüğünüz olasılıkların hepsinin sonucu kader ilminde var zaten..Siz mevcut olasılıkların içine gönderiliyor ve seçim yapıyorsunuz..
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Şöyle bir misal kuraguluyalım.

Dedemin dedesi Çanakkale savaşına katıldı. İki ihtimal var. Ya şehit düşecek, ya şehit düşmeyecek. Şehit düşmeyip geri dönerse dedemin annesi ile evlenecek ve silsilede ben dünyaya geleceğim.

Allah benim dünyaya babamın oğlu olarak, geleceğimi biliyor. O zaman geriye dönersek, dedemin dedesinin şehit olmayacağını Allah biliyor ve takdir etmiş ve düzeni ona göre kurmuş. Madem ben dünyaya geleceğim, dedemin dedesinin, dedemin ve babamın her ölüm ihtimali olan durumda ölmeyeceğini bilip takdir etmesi icab eder ki benim dünyaya geleceğimi biliyor olsun.
Her hangi birinin bir zamanda ölüp ölmeyeceğinin ihtimal üzere olması demek Allah'ın beni bu dünyaya göndermesinin de ihtimal olduğunu gösterir.
Dedenizin dedesi Çanakkale savaşında şehit düşseydi siz olmayacaktınız..Zaten siz büyük dedeniz savaşta şehit düşmediği için buradasınız ve geçmiş yaşandığı için sadece bir olasılıktan ibarettir..Siz geçmişin bir olasılık olduğunu düşündüğünüz için Allah'ın da bu durumları bir olasılık olarak yarattığını hesap ediyorsunuz..

Allah sizi bambaşka sebeplerle de yaratabilirdi;

1. Büyük dedeniz savaşa kayıt yaptıracağı sırada ayağını kırmış ve savaşa katılamamıştı..Zaten nişanlı olduğu eşi ile evlenme kararı aldı ve annenizi dünyaya getirdi ve bu silsile de siz dünyaya geldiniz..

2. Anneniz büyük dedeniz savaşa gitmeden önce dünyaya gelmişti ve büyük dedeniz savaşta şehit oldu ve yine siz bu silsile ile dünyaya geldiniz..

Bunun gibi milyonlarca olasılık yazılabilir..İşte benim görüşüme göre kader bu olasılıkların insan iradesine göre hesaplanmış ve takdir edilmiş muazzam bir yazıdır..Bu yazı önceden takdir edildiği için, sünnetullaha aykırı değildir, evrenin düzenini bozmaz..Sizin dediğiniz gibi mekansal bir sorunda ortaya çıkarmaz..Biz bu yazıyı irademiz ile gerçekleştiriyor ve altına imzamızı atıyoruz..Yaptığımız herşeyden sorumlu olan bizleriz, Allah bizi bu olasılıkların içine bırakıyor ve bizleri kötü olasılıklara değil iyi olasılıklara sevk ediyor..

"Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler."(Nahl 61)

Ayet bence çok açık..İnsanlar kötü olasılığı seçiyor ve Cenab-ı Allah bu kötü olasılıkları belirli bir zamana kadar erteliyor..Eğer sizin dediğiniz gibi sadece bir olasılık olsaydı, bu şekilde ne Allah'ın küll-i iradesinden ne de bizim cüz-i irademizden bahsedilebilirdi.
 
Son düzenleme:

muhacir_b

New member
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
161
Tepkime puanı
138
Puanları
0
Yaş
35
s.a
bu yolda nasip vardır nasip ise farklıdır.bu kaderi fazla araştırmayalım kardeşlerim çünkü resulallah s.a.s girmemizi tavsiye etmiyo.nasip dedikya yahudi ve hiristyan alimleri resulallah efendime gelirler ve derlerki nasip nedir.efendimiz s.a tebessüm eder ve onlara bir elma gösterir ve derki bunu yersen nasibin yemessen nasibin değildir demiştir.allah cc iyiliği yaratmıştır ve kötülüğüde yaratmıştır imtihan için.ve diyorki hangi kulum kapıma gelirse ona istediğini vermemeye haya ederim diyor.tamam isteklerimize bakalım.eyer isteklerimizde hep nefsimizin heva ve hevesleri yannış anlaşılmasın genel olarak konuşyorum.ama allahım kendini ve habibini bize sevdir ve bizi yolunda yürüt allahım dersek allah isteyene verir.peki bizde iyilik nabına istekler olmassa ne isteyecez unuymayınki nefs ve iblis pusudalar onlar size şerri istetecek kötülüğü .sadece namazlardan sonra dua değil.her nere gidersek her ne yaparsak duayla gidersek emin olunki her anımız imtihan.gelin duayla allahtan iyiliği talep ederek çıkalım yollara.
 

muhammedemin

New member
Katılım
5 Eki 2009
Mesajlar
32
Tepkime puanı
16
Puanları
0
Yaş
47
Muhacir kardeşim. Kader mes'elesini tartışmanın belli bir adabı vardır elbette. Bedi'üzzaman Hz.leri kader mes'elesinden bahsedecek kişilerin erkan-ı imaniyeye bitamamiha inananlardan müteşekkil olmalarını, tartışmayacak kişilerinde henüz Allah'a(cc) iman etmeyenler olanlarıdır der. Çünkü, henüz yaratanına inanmayan insanın kader gibi mevzudan bahsetmesi uygun değildir. Onun halletmesi gereken çok işler vardır. Kader mes'elesini anlayabilmek, Allah'ı(cc) tanımakla olur.
 
Üst Alt