Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Barışın teminatı Risâle-i Nur

asel

New member
Katılım
5 May 2008
Mesajlar
414
Tepkime puanı
925
Puanları
0
Yaş
50
Barışın teminatı Risâle-i Nur

Şimdi umum beşerde sulh-u umumî için, yani beşerin ifsad edilmemesi için çareler aranıyor, paktlar kuruluyor. Ve madem bu hükümet-i İslâmiye musalâhat-ı umumiye ve hükûmetin selâmeti için, Yugoslavya’ya, tâ İspanya’ya kadar onları okşayarak dostluk kurmaya çalışıyor.
İşte bunların çare-i yegânesinin bir delili olarak gösteriyoruz ki, tesis edilecek Şark Darülfünununun ilk müteşebbisinin bir ders kitabı olan ve ulûm-u müsbete ve fenniye ile ulûm-u imaniyeyi barıştıran ve bu otuz seneden beri bütün filozoflara meydan okuyan ve resmî ulemaya dokunduğu ve eski hükûmetle resmen mübareze ettiği halde bütün bunlar tarafından takdir ve tahsine mazhar olan ve mahkemelerde beraat kazanan Risâle-i Nur’un bu vatan ve millete temin ettiği âsâyiş ve emniyettir ki, İslâm memleketlerinde, hususan Fas’ta, Mısır ve Suriye ve İran gibi yerlerde vuku bulan dahilî karışıklıkların bu vatanda görülmemesidir.
İşte, nasıl ki bu vatan ve millette Risale-i Nur—emniyet ve âsâyişin ihlâline sair memleketlerden daha ziyade esbap bulunmasına rağmen—âsâyişi temin etmesi gösteriyor ki, o Doğu Üniversitesinin tesisi, beşeri müsalemet-i umumiyeye mazhar kılacaktır. Çünkü şimdi tahribat mânevî olduğu için ona mukabil tamirci mânevî bir atom bombası lâzımdır.
İşte, bu zamanda tahribatın mânevî olduğuna ve ona karşı mukabelenin de ancak tamirci mânevî atom bombasıyla mümkün olabileceğine kat’î bir delil olarak, üniversitenin mebde’ ve çekirdeği olan Risâle-i Nur’un bu otuz sene içerisinde Avrupa’dan gelen dehşetli dalâlet ve felsefe ve dinsizlik hücumlarına bir sed teşkil etmesidir. O mânevî tahribata karşı Risale-i Nur tamirci ve mânevî bir atom bombası olmuş.
Emirdağ Lâhikası, s. 404, (yeni tanzim, s. 780)
***
Kat’iyen tahakkuk etmiş ki, Risâle-i Nur hariçten hücum eden küfr-ü mutlaka karşı bu milleti ve âlem-i İslâmiyeti muhafaza edecek Kur’ân-ı Hakîmin mucize-i mâneviyesinden bir derstir ki, dinsiz filozoflardan hiçbirisi ona karşı mukabele çaresi bulamadılar. Kat’iyen haber aldık ki: Hariçte bazı yerde bir milyon gençler “Müsalemet-i umumiyeyi temin edecek Risâle-i Nurdur” demişler. Sulh-u umumî taraftarı Almanya ve Amerika gibi bazı ecnebîlerin de Risâle-i Nur’u tercümeye başladığını haber aldık.
Emirdağ Lâhikası, s. 451, (yeni tanzim, s. 864)
***
Azîz kardeşlerim,
Bu mübârek vatan ve milletin ve âlem-i İslâmın ebedî saadetini ve kurtuluşunu ve dolayısıyla yeryüzünde umumi sulh ve selâmeti temin edecek bir inâyet ve kudrete mâlik olan Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsinde şöyle gayet sağlam kuvvetler toplanmış ve imtizaç etmiştir:
1. Yüksek bir kuvvet ve bütün kemâlâtın üstâdı olan hakikat-i İslâmiye.
2. Şehâmet-i imâniye. Yani tezellül etmemek, bîçarelere tahakküm ve tekebbür etmemek.
3. Müslümanlığın insana verdiği izzet ve şeref, terakkî ve teâlînin en mühim âmili olan izzet-i İslâmiye.
Sözler, Konferans, s. 710, (yeni tanzim, s. 1227)

müsalemet-i umumiye: Umumun selâmeti; insanlığın barışı.
sulh-u umumî: Genel barış.
musalâhat-ı umumiye: Genel barış.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Barışın teminatı Risâle-i Nur

Şimdi umum beşerde sulh-u umumî için, yani beşerin ifsad edilmemesi için çareler aranıyor, paktlar kuruluyor. Ve madem bu hükümet-i İslâmiye musalâhat-ı umumiye ve hükûmetin selâmeti için, Yugoslavya’ya, tâ İspanya’ya kadar onları okşayarak dostluk kurmaya çalışıyor.
İşte bunların çare-i yegânesinin bir delili olarak gösteriyoruz ki, tesis edilecek Şark Darülfünununun ilk müteşebbisinin bir ders kitabı olan ve ulûm-u müsbete ve fenniye ile ulûm-u imaniyeyi barıştıran ve bu otuz seneden beri bütün filozoflara meydan okuyan ve resmî ulemaya dokunduğu ve eski hükûmetle resmen mübareze ettiği halde bütün bunlar tarafından takdir ve tahsine mazhar olan ve mahkemelerde beraat kazanan Risâle-i Nur’un bu vatan ve millete temin ettiği âsâyiş ve emniyettir ki, İslâm memleketlerinde, hususan Fas’ta, Mısır ve Suriye ve İran gibi yerlerde vuku bulan dahilî karışıklıkların bu vatanda görülmemesidir.

............

Azîz kardeşlerim,
Bu mübârek vatan ve milletin ve âlem-i İslâmın ebedî saadetini ve kurtuluşunu ve dolayısıyla yeryüzünde umumi sulh ve selâmeti temin edecek bir inâyet ve kudrete mâlik olan Risâle-i Nur’un şahs-ı mânevîsinde şöyle gayet sağlam kuvvetler toplanmış ve imtizaç etmiştir:
1. Yüksek bir kuvvet ve bütün kemâlâtın üstâdı olan hakikat-i İslâmiye.
2. Şehâmet-i imâniye. Yani tezellül etmemek, bîçarelere tahakküm ve tekebbür etmemek.
3. Müslümanlığın insana verdiği izzet ve şeref, terakkî ve teâlînin en mühim âmili olan izzet-i İslâmiye.
Sözler, Konferans, s. 710, (yeni tanzim, s. 1227)

müsalemet-i umumiye: Umumun selâmeti; insanlığın barışı.
sulh-u umumî: Genel barış.
musalâhat-ı umumiye: Genel barış.

Risaleyi Nur'u yıllardan beri İslami bir eser olarak bilir, Bediüzzaman Hazretlerini de saygı ile yad ederim.

Ancak, yaşımın şu an 46 olmasına ve bir kaç kez teşebbüs de etmeme rağmen, dilinin çok ağır olması hasebi ile okuyamadım.

Zaman zaman muhtelif yerlerde okuduğum kısa pasajlar olmuştur. Çok kuvvetli bir edebi düzeni olduğu muhakkak. Okuduğum kısa pasajlarda aynen katıldığım ve takdir ettiğim çok nokta olmuştur, bazen de anlayamamış ve hatta çok iddialı ifadelere de hüsnü zan etmişimdir.

Bu yukarıda ki pasajlarda şimdi, ilk kez okuduklarımdan.

Sormadan edemiyorum.

Risaleyi Nur, Nur cemaatinin bile çok parçalara ayrılmasına tesir edememiş iken, ülke geneli için yapılan bu iddia çok abartılı değil mi?


 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Kürt Said'in 1327 ( = 1909 ) yılında, İstanbul'da Vezir hanındaki İkbal-i Millet matbaasında basılmış bir eseri vardır. Adı: "İki Mekteb-i Musîbetin Şahâdetnâmesi Yahut Divan-i Harb-i Örfî ve Saîd-i Kürd-î" dir. Kendisinin Saîd-i Kürd-î Yani Kürt Said) olduğunu tastik ettiği bu eserde, eserin muharriri diye de kendisini "Bedîüzzaman" diye taktim etmektedir. Eserin tâbii, yani editörü de "Kürdîzade Ahmed Ramiz" dir. yani dört başı mâmur bir eser. Bu 48 sayfalık eserin "hâtime" kısmı (44-48. sayfalar)

Ebnâ-i cinsime burada birkaç söz söylemezsem, bence bahs nâtamam kalır.

( = Soydaşlarıma burada birkaç söz söylemezsem, bence bahis eksik kalır. )

Ey Asurîler ve Keyânîlerin cihangirlik zamanından pişdar, kahraman askerleri olan arslan Kürtler!... Beşyüz sene yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa sahrâ-i vahşette vahşet ve gaflet sizi vahşet sahrasında yağma edecektir. Hikmet-i ilâhî denilen makine-î alemin nizamı ve telgraf hattı gibi umum âleme mümted ve müteşa'ib kanun-i nûrân-î ilâhînin müessisi olan hikmet-i ilâhî ufk-i ezelden engüşt-i kaderi kaldırmış, size emrediyor ki, tefrika ile katre katre müteferrik su gibi zayi olan hamiyet ve kuvvetinizi fikr-i milliyetle tevhit ve mezcederek zerrâtın câzibe-i cüz'iyyeleri gibi gibi bir câzibe-i umum-î millî teşkili ile Kürt gibi bir kütle-i azîmi küre gibi tedvir ederek şems-i şevket-i islâmiyye Osmâniyyenîn mevkibinde bir kevgeb-i münevver gibi câzibesini ittiba ile muvazene ve âheng-i umumiyyeyi muhafaza ediniz.

( = Ey Asurlular ve Ahemenidlerin cihangirlik zamanında, onların öncüleri ve kahraman askerleri olan arslan Kürtler! Beşyüz yıldır yattınız. Yeter artık. Uyanınız. Sabahtır. Yoksa vahşet ve gaflet sizi vhşet sahrasında yağma edecektir. İlâhi hikmet denilen âlem makinesinin nizamı ve telgraf hattı gibi bütün âleme dalbudak salan Tanrı'nın nurlu kanununun kurucusu olan ilâhî hikmet, ezel ufkundan kader parmağını kaldırmış size emrediyor ki: Ayrılık, gayrılıkla damla damla dağınık sular gibi boşa giden hamiyet ve kuvvetinizi milliyet fikriyle birleştirip kaynaştırarak zerrelerdeki küçük cazibelerden bir umumî ve millî cazibe teşkili ile Kürtler gibi büyük bir kütleyi dünya gibi döndürerek İslâm ve Osmanlı şevket güneşinin mevkibinde parlak bir yıldız gibi cazibesine uymakla muvazeneyi ve umumî ahengi muhafaza ediniz.)

Görülüyor ki Kürt Said,Kürtlere eski Asur ve İran ordularının hayali öncülüğünü yaptıracak kadar koyu bir Kürt milliyetçisidir ve çapraşık acemî ifadesiyle Kürtleri Kürt milliyetçiliği etrafında birleşmeye çağırmaktadır.

Bunun hiçbir tevili, tesfiri yoktur. Beyninde ve gönlünde kötü düşüncesi olmayanlar, bu açıklıktan sonra onun bir İslâmcı değil, bir Kürtçü olduğunu kabule mecburdur.

Bundan sonra Kürt Said şöyle diyor:


Süphan ve Ağrı dağları gibi geleceğin yüksek dağlarının doruğunda ayağa kalkmış, nefse esir olmayı yasak etmiş ve başkasına tecavüzü caiz görmeyerek şeriata dayanmış olan hürriyet sultanı yüksek sesle sizin gibi mâzinin en derin derelerinde gafil ve dağınık bir kavme, cehalet ve yoksulluğa hücum için "fen, sanat ve silâh başına, ileri arş" emrini veriyor.

Hakikat denilen tabakalar altında örtülü ve mahpus kalmış ve istibdadın yok edilmesiyle omuzu üstünde olan cehalet ve gafletin hafiflemesi sayesinde harekete gelip kalkmaya teşebbüs etmiş bulunan hakikatler habercisi, size her cihetle haber veriyor ki, mahiyetinizde kaderin ektiği istidatları ve mukadderatınızı fiile çıkaran ve kavmi mahiyetinizde saklanmış olan seciyenizi maarifin hayat suyu ile sulamanın vaktidir. Yoksa kuruyup çürüyecektir.

İhtiyaç denilen, medeniyetin babası ve ilerlemelerin kurucusu olan üstad, sillesini kaldırmış, size hükmediyor: Ya hayat ve hürriyetinizi bu vahşet sahasında yağma ettireceksiniz, yahut medeniyet alanında fen ve sanat balon ve trenine binerek istikbali karşılayacak ve olgunluğun Kâbesine koşacaksınz.

Milliyet denilen mâzi derelerinde, hâl sahralarında ve istikbâl dağlarında çadır kurmuş olan Rüstem-i Zâl ve Selâhaddin-i Eyyubî gibi, herkesi başkasını haysiyet ve şerefiyle şereflendiren ve yüksek duyguların timsali olan milliyet fikriniz size kesin emirle emrediyor ki, her biriniz umum bir milletin hayatının mâkesi, saadetinin koruyucusu ve bütün milletin müşahhas misali oldunuz. Şimdiki gibi bir şahıs değil, bir millet kadar büyüyeceksiniz. Zira, maksadın büyümesiyle himmet de büyür ve millî hamiyetin galeyanıyla ahlâk da yükselir.

Kavimlerin saadetinin sebebi olan ve millî hakimiyeti temin ile hayat makinesinin buharı olan hürriyetteki cüz'i iradeyi istibdadın söndürmesinden kurtaran ve şer'î meşveretin mayasıyla mayalandıran meşru meşrutiyet, sizi imtihan meclisine davet ediyor. Erginlik çağına vardığınızı ve vâsîye ihtiyacınız olmadığını görmek istiyor. İmtihana hazırlanınız. Varlığınızı birleşerek gösteriniz. Millî hamiyet ve şahsî fikir ve vicdanınızı milletin müşterek kalbi ve aklı gibi gösteriniz. Yoksa sıfır alacaksınız ve hürriyet şahadetnamesi elinize verilmeyecektir.

Mâzide dağınıklığınıza sebebiyet veren birinizdeki bencillik fikri şimdi istikbalin medeniyet saadethanesinde icad fikrine, şahsî teşebbüse ve hürriyet fikrine inkılâb edecektir. Hattâ diyebilirim ki, başkalarının sükûtî medreselerine nisbetle sizin gürültülü olan medreseleriniz bir ilmî mebuslar meclisini gösteriyor. İmam arkasında fatihalar okuduğunuz zamandaki semâvî ve rûhânî vızıltılarınızda, mezhebî ve kavmî mahiyetinizdeki istidat, meşrutiyet sırrına kaderin bir îmâ ve nişanı vardır.

"İnsan için çalışmaktan başka yol yoktur"
sözünün öteki ifadesi, şahsî teşebbüstür. Her kemâlin kurucu ve koruyucusu olan cesaret ve millî namus emrediyor ki, şimdiye kadar nasıl maddi şecaatte terakki ettinizse, şimdi de akıl ve medeniyet meydanında millî namusu çiğnetmeyiniz. Millî duyguların mâkesi olan, kıymetinizin ölçüsü olduğu halde ihmalinizle gayet çapraşık bununan diliniz, tûbâ ağacı gibi bir ağacın tecellisine müstatken, böyle kurumuş, perişan ve edebiyatsız kalmış olduğundan, diliniz sizden millî hamiyete şikâyette bulunuyor. İnsanda kaderin sikkesi sikkesi lisandır. Anadil tabiî olduğundan, kelimeler zihne kendiliğinden gelir. Zihin çatallaşmaz, O zihne giren bilgiler taş üzerinde oyulmuş gibi bâki kalır. Millî dille görünen herşey hoş gelir. Millî hamiyetin bir misalini size takdim ediyorum. O da Mutkili Halil Hayâlî Efendi'dir. Millî hamiyetin her şubesinde olduğu gibi, dil alanında da dilimizin esası olan elifbe, sarf ( = gramer ) ve nahvini ( = sintaksını ) vücuda getirmiştir. Hakikaten Kürdistan madeninde böyle bir hamiyet cevherine ratgeldiğinden, istikbalimizi onun gibi birçok cevherler ışıklandıracaktır.

İşte bu zat bir hamiyet örneği göstermiş ve tekemmüle muhtaç dilimize bir temel atmıştır. Onun izinden gitmeyi ve temeli üzerine bina kurmayı hamiyet sahiplerine tavsiye ediyorum.

Bedîüzzaman Saîd-i Kürdî



Bu nasil bir barisin teminatidirki Silah basina cagiriyor kavmiyetcilik ile?
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Aşağıdaki yazı 16 Eylül 1919'da İkdam Gazetesi'nde yayınlanmıştır. Yayınlayan, Teal-i İslam Cemiyetidir. Bu yazının altında Teal-i İslam'ın kurucularından kürt Said'in de (Said Kürdi) imzası vardır.

“Ey Anadolu’nun masum ve mazlum ahalisi!
Bir zamanlar ne kadar şen ve bahtiyar idiniz. Hemen hepiniz çoluğunuz ve çocuğunuzun yanında tarlalarınızın, bağlarınızın başucunda çiftinizle, çubuğunuzla uğraşıp vaktinizi hoşça geçirir idiniz.
Bir müddetten beri size ne oldu? Niçin böyle boynunuz bükük, tıpkı bir yetim gibi mahzun duruyorsunuz.(...)
Acaba şu halin neden ileri geldiğini biliyor musunuz? Bunun için cümlemizin yani aziz milletimizin ve mukaddes vatanımızın bir vakitten beri başına gelen belaların (...) esbabını size biraz anlatayım.(...)
Selanik dönmeleriyle aslü nesli ve mezhep ve meşrebi belirsiz ecnası muhtelife türedilerden mürekkep olan bu cemiyet, ‘istibdadı kaldıracağız, meşrutiyet ve hürriyet getireceğiz, hükümet ahaliye zulmetmeyecek’ diye bizi aldattılar.(...)
Bu hainler, bu hinoğlu hinler memleketin başına kendi elleriyle getirdikleri her belada, her muharebede âlemi ölüme teşvik etmek, halkı kırdırarak kendi canlarını beslemeyi çok iyi biliyorlardı.
(...) Nitekim bu defa da Anadolu’da Mustafa Kemal ve Kuva–yı Milliye maskaraları Yunan askerlerinin önünden nâmerdane bir surette kaçarken, zavallı saf ve gafil ahali ve askerden cem ettikleri kuvvetleri düşmanla harbe tutuşturarak (...) yalanlar ve hilelerle savuşup kaçtılar.
Biçare millet! Bu yankesicilerin hilelerini, desiselerini hala tamamen anlayamamıştır. Yazık bin kere yazık ki, gerek harb içinde, gerek mütarekeden sonra memleket bunların fitne ve fesadı uğruna milyonlarca evladını telef ediyor da Enver, Cemal, Mustafa Kemal vesaire beş on eşkıyanın vücudunu ortadan kaldırmak için icab eden küçük fedakarlığı göze almıyor.
Millet (...) hala kendisini aldatan bu heriflere niçin diyemiyor ki “Ey hainler, ey Allah’tan korkmayan ve Peygamberden haya etmeyen mahluklar, muharebe ettiniz başımızı bin türlü belalara soktunuz, mağlup oldunuz, şimdi niye tekrar, gücünüz yetmediğini ikrar ve imza ettiğiniz devletleri yeniden kızdırarak üzerimize husumet ve gazaplarını davet ediyorsunuz?
İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Harpte mağlup olduktan sonra uslu oturmak ve mağlubiyetin neticesine katlanarak telafisini sabr–u sükun ve akl–u tedbir dairesinde izale etmekten başka çare var mıdır?
Düşünmüyor musunuz ki Yunanlılara fazla zayiat verdirmek bile bundan sonra bizim için hayırlı ve menfaatli bir şey olmaz.
Hem sizler ey yalancı ve deni şâkiler!
(...) Kendinize ne hakla, ne yüzle Kuva–yı Milliye adını veriyorsunuz? Utanmaz hainler, artık yetişir, yakamızı bırakın. Cenab–ı Hakk’ın gazap ve laneti sizin üzerinize olsun.
Şimdi sulh imzalandı Kuva–yı Milliye belasının tevlid ettiği mecburiyetle galip devletlere karşı yeniden taahhüt altına girdik. Devletler şimdi bize “Eğer Anadolu’da Kuva–yı Milliye isyanını bastırmazsanız İstanbul’u da elinizden alacağız” diyorlar.
Ey Anadolu’nun mazlum ve muhterem ahalisi!
Elinize aldığınız bu fetva–yı şerife göre, bu katil canavarları (Kuvvacıları kastediyor), daha ziyade yaşatmamakla memur ve mükellefsiniz. (...) Allah’ını, Peygamberini ve padişahını seven bu tarafa gelsin...”


Iste Milli kurtulus savasini baslatanlara karsi verilmis Fetva,nasil olurda bir Müslüman Ehli kafire boyun egin diye fetva verebilir...

 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kusura bakma Duha, senin ifade ettiğin gibi olmasını temenni ederim lakin... Ne safım, ne de sui zan mizaçlı. İslam yolunda olan veya olmayan hiç kimsenin de fitne maşası olmadım inşallah ve Allah (cc) da nasib etmesin... Hem sorgulayan herkese "fitne" mühürü vurmak da ayrı bir mesele ya neyse...Ama ben, senin ifaden ile, iki farklı meşrebe sahip iki ayrı "abi" nin aynı camiye girmemeye, aynı sohbeti paylaşmamaya, aynı binada oturmamaya azami dikkat gösterdiklerini farklı farklı platformlarda gördüm ve emin ağızlardan işittim. Ve buna benzerleri... Sen bu meşreblerin arasında "en iyisi benim" meselesini rahmet ve Risaleyi Nur'un konu ile ilgili mesajını da bu seviye ve manada bir bütünleyici görüyorsan mesele yoktur.

Ayrıca memlekette asayiş de berkemal zaten...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Kusura bakma Duha, senin ifade ettiğin gibi olmasını temenni ederim lakin... Ne safım, ne de sui zan mizaçlı. İslam yolunda olan veya olmayan hiç kimsenin de fitne maşası olmadım inşallah ve Allah (cc) da nasib etmesin... Hem sorgulayan herkese "fitne" mühürü vurmak da ayrı bir mesele ya neyse...Ama ben, senin ifaden ile, iki farklı meşrebe sahip iki ayrı "abi" nin aynı camiye girmemeye, aynı sohbeti paylaşmamaya, aynı binada oturmamaya azami dikkat gösterdiklerini farklı farklı platformlarda gördüm ve emin ağızlardan işittim. Ve buna benzerleri... Sen bu meşreblerin arasında "en iyisi benim" meselesini rahmet ve Risaleyi Nur'un konu ile ilgili mesajını da bu seviye ve manada bir bütünleyici görüyorsan mesele yoktur.

Ayrıca memlekette asayiş de berkemal zaten...



Bos ver Bekir,her konuda oldugu gubi bunada tevil hazir?Daha gecenlerde bunlarin Agabeylerinden biri(Biliyorsun Zaman gazetesine karsi kendi gazetelerinin bayiiligini teklif etmisti,acik cek ile)Onlari karalarken ben artik agizimla:D degil baska taraflardan gülüyordum:D kiramadigim icin cok ciddi durmustum her neyse bunlar mesrebi severler bak daha neler görecegiz ölmez isek Insallah...Böyle birliktelige can gurban diyenler sagolsun Insallah..:D.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Bu iddiana delilin var mı Abi?

Yoksa yine Peygamber gibi kusursuz gördüğün adamlardan mı duydun? Kesin medyadan duymuşsundur.

Bir belge, bir ses kaydı, bir itiraf istiyorum?

Buyur.

Abi, böyle yapma. Risale-i Nur'un yüksek fikirlerine erişemiyorsun, arkadan dolaşıyorsun.

Risale-i Nur'u çürütmek mi sitiyorsun?

İşte sana fırsat veriyorum. Risale-i Nurdan bir konu seç ve üstünde tartışalım. Ama her zaman yaptığın gibi yazı cevap gelince de kaçmak veya kaçamak cevap yok.

İlmi tartışacağız.

Madem bir şeyin hatalı olduğunu iddia edebiliyorsun. Onun neden hatalı olduğunu ispat eden ilim sen de vardır?

Yoksa yok mu? :)


Öyle ya belge gerek kayid gerek öyle ya onu getirsek bu seferde montaj olur bunun adi degilmi?Sen göstersene bir tan Ülkücülerin Kafatasci oldugunu?Göster MHP de bir tane kafatascilikla ilgili bir ibare?Yok sanirim Seyhiyin uydurmalarina inaniyorsun?
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Ne kadar kırılgansınız.

Siz dilediğiniz gibi sorgulayıp eleştirin mukabele edildiği vakit, hemen kızın.

Bu devirde ittihad-ı İslam herkeze farzdır. Risale-i Nur'da bu ölçüler mevcut.

Önce bu ölçüleri okursun, bir şekilde öğrenirsin sonra dersin "Risale-i Nur bu ölçüleri ittihad-ı İslamı sağlayamaz. Eğer öğrenmek istemezsen bilmediğin şeyler hakkında konuşmanın, hatta fikir üretmeninyasak olduğunu bilirsin.

Sen şu cümleyi kullan, sonra niyetim kötü değildi de "Risaleyi Nur, Nur cemaatinin bile çok parçalara ayrılmasına tesir edememiş iken, ülke geneli için yapılan bu iddia çok abartılı değil mi? "
Ben de Nurcuların parçalara ayrımadığını, meşreblere ayrıldığını yazdım. Son noktada sana bu lafı söyleten zihniyetin umumuna -seni de dahil ederek- vurdum. Dedim ki;
Sizler ittifakı ve ittihadı herkezin sizin partinize gelmesi, sizin ırkınızda olması, sizin fırkanızda, dininizde olması, herkezin sizin cemaatinizde olması olarak gördüğünüz için böyle düşünmeniz normal.

Hiç kırılgan değilim, aksine oldukça sakin ve musamahakarım. Zira, zamirinde türlü sarkıntılıklar olan bir çok cümlelerini yuttum şimdiye dek.

Açık ve nazik ifadelerle sordum, sen ise "laf cambazlığı" ile cevap verip, meseleleri alakasız yerlere çekiyorsun.

Açıkca bunun böyle olmadığının delilleri, her gün, her şekilde, herkesin gözüne batacak kadar açık... Ne görmek istiyorsun ki daha...

Ve senin keyfin olacak diye, Risale yalakalığı yapacak halimiz de yok. Gerçek ne ise o... İddiaya, risalelerden alınmış, karmakarışık yazılarla cevap vermek yerine, açık ve net ifadelerinle cevap yaz, nefsi ve hayali tevillerle değil.

Risale bu memlekette hangi yaraya merhem olmuş, belli gurupları zengin etmekten ma'da...

Memlekette kan gövdeyi götürmüş, otuz yıldır Bediüzzaman Hazretlerinin doğup, büyüdüğü memlekette fitne, fesat bozgunculuk ayyukta, nerede bunun tesiri, hani?

Burada dil, ırk, renk ayrımı yok. Ama laf cambazlığı ile, laf kalabalığı ile karambole getirmek de yok.

Senin o meşreblere ayrılma diye ifade ettğinin, meşreb değil, şirketlere ayrılmak olduğunu herkes çok net görmekte artık.

O nasıl bir risaledir ki, okuyanları kibre sokuyor.

O nasıl bir risaledir ki, okuyanları şirketleştiriyor.

O nasıl bir risaledir ki, okuyanlar dinde yeni ahkamlar koyuyor.

O nasıl bir risaledir ki, okuyanlar banka kurup, faiz dağıtıyor.

O nasıl bir risaledir ki, okuyanlar Türk kelimesinden tiskiniyor.

O nasıl bir risaledir ki, okuyanlar vekaletle kestirilen kurban etini, paralı okulda, yemek yapıp satıyor.

Ve daha niceleri...

Haa, demek ki, risaleyi bir tefsir kitabı görmek yerine, hikmet saçan bir ilahi kitap görmekten vaz geçmek, körü körüne, katı tarafgirlikten vaz geçmek lazım. Yani uçmamak lazım...
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Yukaridaki yazida bir Ateist arkadasimin bana islam hakkinda sordugu soru aklima geldi. Madem islam hak din ve gercek din neden bu kadar hristiyan var ya da neden bu kadar zulüm var.

Risale-i nur ile Kuran-i Kerimi kiyas dahi yapilamaz. Bir gün namaz kildik ve abi herhangi bir risaleden okuyup ders yapacakti. Dersi yapti ve koltugun üstüne o risaleyi firlatarak Kuran-i Kerim olsaydi yapamazdim dedi. Aslinda her ne kadar elestirilecek bir davranis olsada dersin mahiyetine göre yüzde yüz tam dogru bir hareketti.

O nasıl bir risaledir ki, okuyanları kibre sokuyor.

Kibre girenler kimler? Lakin girdilersede bunu risaleye mal etmek yanlis olmaz mi?

O nasıl bir risaledir ki, okuyanları şirketleştiriyor.

Sirketlesmeden maksat ticaret mi acaba? Ya da ticaret ile ugrasan insanlarin risaleyi tanimasi mi?

O nasıl bir risaledir ki, okuyanlar dinde yeni ahkamlar koyuyor.

Burda döner yedigimiz bir MISIRLI abi var. Dükkani hep ögrencilerle doludur ne zaman dükkana girseniz hep Kuran okunur ve ilahi dinlenir. Ama ne berekettirki dükkan dolar tasar. Hatta cumalari dahi namaza gider dükkani kapatir. Hristiyan, müslüman cok cesit insan gelir. Müsteride olsa müsteriyi birakir ve namazini orada kilar. Orada da risaleler var. Cok sasirmistim ve hristiyan misyonerle atismalarini felan anlatir. Risaleleri okudugunu ve cok güzel oldugunu söyler. Demekki bir ahkam ile karsilasmamis bu saygideger abimiz. Risaleyi tam bir FIKIH bilgisi ile okursak sanirim cümlelerininde ne anlatmak istedigini anlariz.
O nasıl bir risaledir ki, okuyanlar banka kurup, faiz dağıtıyor.

Ben risalelerin banka kurdugunuda görmedim. Belki bankasi olanlar risaleyi tanimis olabilir ama bunun risale ile ne kadar alakasi vardir ki?

O nasıl bir risaledir ki, okuyanlar Türk kelimesinden tiskiniyor.

Türk kelimesinden tiksinmek demek yanlis olur. Sadece müslümanligin yaninda TÜRK kelimesinin bir anlam ifade etmedigini ve IRKIYLA övünmeyecegini ya da övünmediginin manasi olabilir. Elbette türküm ama bu kemalist zihniyette düsünenler gibi degil. Türk ulu degildir ya da baska bir kavimden bir kisi. Kiyaslamalarimizi iyi yaparsak ufak cizgi anlasilir zannediyorum

O nasıl bir risaledir ki, okuyanlar vekaletle kestirilen kurban etini, paralı okulda, yemek yapıp satıyor.

Bu durum ise tartisilir. Bu neyin vekaletidir. Adak kurbanimidir ya da nasilbirseydir. Tam icerigi ve olay yerini söylerseniz sevinirim. Cünkü bilmeye hakkimiz var degil mi?
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Yukaridaki yazida bir Ateist arkadasimin bana islam hakkinda sordugu soru aklima geldi. Madem islam hak din ve gercek din neden bu kadar hristiyan var ya da neden bu kadar zulüm var.

Risale-i nur ile Kuran-i Kerimi kiyas dahi yapilamaz. Bir gün namaz kildik ve abi herhangi bir risaleden okuyup ders yapacakti. Dersi yapti ve koltugun üstüne o risaleyi firlatarak Kuran-i Kerim olsaydi yapamazdim dedi. Aslinda her ne kadar elestirilecek bir davranis olsada dersin mahiyetine göre yüzde yüz tam dogru bir hareketti.



Kibre girenler kimler? Lakin girdilersede bunu risaleye mal etmek yanlis olmaz mi?



Digerlerini birak sadece su dahi yetmezmi senin sözüyün yanlisligina?


"Bu asırda Resâili’n-Nur denilen otuz üç adet Söz ve otuz üç adet Mektup ve otuz bir adet Lem’alar, bu zamanda, Kitab-ı Mübîndeki âyetlerin âyetleridir.




Barla Lâhikası, 56’da geçen;

“Kimin haddidir ki, bu Nurlarda yanlışlık bulsun. (…) Onun için bir harfe dokunmayı azîm bir günah işliyorum telâkki ediyorum.”


O zaman nasil anlayalim,günahsa neden simdide Risaleleri yeriyorsunuz?Bu Takkiye degilmi?Ya sen yaniliyorsun yada Seyhin?
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Üstad burada tesbihattan bahsetmektedir.

Sözler

Namazın mânâsı, Cenab-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür. Yâni celâline karşı kavlen ve fiilen ‘Sübhanallah’ deyip takdis etmek, hem kemâline karşı lâfzan ve amelen ‘Allahü Ekber’ deyip tâzim etmek, hem cemâline karşı kalben ve lisânen ve bedenen ‘Elhamdülillah’ deyip şükretmektir. Demek, tesbih ve tekbir ve hamd namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârında bu üç şey her tarafında bulunuyorlar. Hem ondandır ki, namazdan sonra namazın mânâsını te’kit ve takviye için şu kelimât-ı mübareke [mübarek kelimeler> otuz üç defa tekrar edilir. Namazın mânâsı şu mücmel hülâsalarla te’kit edilir.


Barla lahikasinda verdiginiz KISIM yok. Ya da ben bulamadim. Üc ayri risalede baktim ama o sayfa yok. Tüm bir makaleyi okumak isterim o yüzden bana o sayfada olduguna dair internetteki bir risaleden ya da elinizde okudugunuz bir risaleden örnek vermenizi isterim.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Üstad burada tesbihattan bahsetmektedir.

Sözler

Namazın mânâsı, Cenab-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür. Yâni celâline karşı kavlen ve fiilen ‘Sübhanallah’ deyip takdis etmek, hem kemâline karşı lâfzan ve amelen ‘Allahü Ekber’ deyip tâzim etmek, hem cemâline karşı kalben ve lisânen ve bedenen ‘Elhamdülillah’ deyip şükretmektir. Demek, tesbih ve tekbir ve hamd namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârında bu üç şey her tarafında bulunuyorlar. Hem ondandır ki, namazdan sonra namazın mânâsını te’kit ve takviye için şu kelimât-ı mübareke [mübarek kelimeler> otuz üç defa tekrar edilir. Namazın mânâsı şu mücmel hülâsalarla te’kit edilir.


Barla lahikasinda verdiginiz KISIM yok. Ya da ben bulamadim. Üc ayri risalede baktim ama o sayfa yok. Tüm bir makaleyi okumak isterim o yüzden bana o sayfada olduguna dair internetteki bir risaleden ya da elinizde okudugunuz bir risaleden örnek vermenizi isterim.


İkinci mesele, güzel ve ilmî bir ders olmakla beraber bir cihet daha hatıra geliyor. Hizbü’ş-şeytanın avenesi tâ buralardan dolaşarak sahte ve şaşırtıcı hareketlerle arkadan çevirmek istemeleridir. Bu sebeple şifâhâne-i Kur’ân’ın anahtarı, inâyet-i İlâhiyle elinde bulunan sevgili Üstadımızın bu zehirlere de ilâç yetiştirmesi ve silâhhâne-i Kur’ân’dan aldığı acip silâhlarla mübareze etmesi nev’inden güzel ve bedî üslûpla ve harika temsilâtla bulunuşu hakikaten şâyân-ı menn ü şükrandır. Allah sizden çok razı olsun.
Üçüncü mesele, hakikaten çok güzel, çok hoş, çok vâzıhtır. Bu meseleyi beş noktaya ayırmakla sanki İslâmın beş rüknünü hatırlatmış, selâmet için beş esası göstermişsiniz. Hem bunu dostlarınıza ve kalben sizden birşey bekleyenlere, sual-i mukaddere cevap nev’inden kaleme almışsınız. Fakat hüsn-ü zanna mesağ veriyorsunuz. Niyetle me’cur ve faide-mend olacağını ihtar ediyorsunuz. Sâil buna da razı. Otuz İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfı zaten bu derde ilâç vermekte, bu yaraya merhem vurmakta ve bu arzuya çare bulmaktadır.
Sözler’le kuvvetü’z-zahr olduğunuz mü’minler, bataklıktan çıkardığınız mütehayyirler, ayılttığınız sarhoşlar, iade-i şuur ettirdiğiniz divaneler, şu zamanda Kur’ân’dan daha iyi mürşid olamayacağına inandırdığınız hakikaten müştak insanlar, ilzam ettiğiniz münafıklar, mülhidler, hattâ kaçırdığınız şeytanları her gözü olan ve bakan gördü, akıldan nasibi olan anladı, kalbi bozulmayan inandı. Bu azîm muvaffakiyâtın sırrı, acz yolunun rehberi olan Kur’ân’ın ve Nurların dellâlının gösterdiği hakikî acze karşı Hâlıkın ihsanındadır.
b464.gif
âyet-i celilesine istinaden, her ne matlubunuz varsa Kur’ân’dadır. Buna muvaffak olmak için, Nurlarla alâkadar olmak, Kur’ân’a hâdim olmak, Allah’a karşı haddini ve acz-i tam içinde bulunduğunu anlamak ve bütün mevcudiyetiyle kabul etmekle olur diye mütemadiyen mü’minleri bu kestirme, selâmetli ve saâdetli yola çağıran Üstadımızdan Allahü Zülcelâl Hazretleri ebeden razı olsun. Dünyevî, uhrevî bütün muradlarını hasıl etsin. Ümmet-i Muhammed’e bağışlasın. Âmin bihurmeti Seyyidi’l-Mürselîn.
Duanızın cümlemiz muhtacı ve duanızda bulunmak hepimizin borcudur. Sabri Efendi kardeşimiz ne güzel takdir etmiş; mâşâallah, mâşâallah! Kimin haddidir ki, bu Nurlarda yanlışlık bulsun. Evet, bazı ibareler belki edebiyat denilen şeye tam muvafık düşmüyormuş. Bunda da isabet var. Çünkü edebiyat satılmıyor, Kur’ân’dan nurlar gösteriliyor. Bu fakir kardeşiniz bu Sözler’i okuduğum zaman Üstadımı temsil eder bir hal alıyorum. Tâbiratınızla, şivenizle okumak bana o kadar zevkli, lezzetli geliyor ki, tarif edemem. Onun için bir harfe dokunmayı azîm bir günah işliyor telâkki ediyorum. Bazan verdiğiniz salâhiyetin manevî kuvvetiyle namınıza olarak bir harfin yerini değiştiriyor veya kaldırabiliyorum. İşte bendeki telâkki ve tesir bu mahiyettedir.
"Yaş ve kuru ne varsa ap açık bir kitapta yazılmıştır." En’âm Sûresi, 6:59.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Kibre girenler kimler? Lakin girdilersede bunu risaleye mal etmek yanlis olmaz mi?

Önce konunun bütünlüğünü bozmadan, ana temanın ne olduğunu şaşırtmadan ve ana tema ile ilişiği kesmeden münazara edelim. Aksi halde mesele farklı boyutlara çok kolay çekilebili.

Öyle ise ana temayı bir kez daha hatırlayalım.

İddia şu:

Risâle-i Nur’un bu vatan ve millete temin ettiği âsâyiş ve emniyettir ki, İslâm memleketlerinde, hususan Fas’ta, Mısır ve Suriye ve İran gibi yerlerde vuku bulan dahilî karışıklıkların bu vatanda görülmemesidir.
Bizde buna diyoruz ki

Risaleyi Nur, Nur cemaatinin bile çok parçalara ayrılmasına tesir edememiş iken, ülke geneli için yapılan bu iddia çok abartılı değil mi?
ve diyoruz ki;

Memlekette kan gövdeyi götürmüş, otuz yıldır Bediüzzaman Hazretlerinin doğup, büyüdüğü memlekette fitne, fesat bozgunculuk ayyukta, nerede bunun tesiri, hani?
Şimdi bu mihval üzere konuşuyoruz, ne söz, anlam bozmadan devam edin ve edeyim.

İddia da Risaleyi Nur'un asayişi temin ettiği zikredilmiş. Eğer böyle bir kerameti varsa, sormuşuz, neden memlekette bu asayiş yok.

Ve ardından şunu tebarüz ettirmişiz ki, Risaleyi Nur, bir tefsirdir, okuyanı derhal irşad eden sihirli bir kitap değildir. Okuyan da bir cevher varsa alır, yoksa yok.

Kibire bürünmüş bir nur talebesi bunun örneğidir. Eğer risalede farklı bir keramet olsa idi hiç bir nur talebesinde zerre kibir olmazdı o zaman...


Sirketlesmeden maksat ticaret mi acaba? Ya da ticaret ile ugrasan insanlarin risaleyi tanimasi mi?

Bu gün nur cemaatinin Türkiye'de ki en büyük gizli holding olduğu malumdur. Buna itiraz edene kargalar dahi güler. Bu işin bir tarafı. Diğer bir tarafı, bizim asıl ifade etmeye çalıştığımız konu ise, ayrılıkların "meşreb" diye tabir edilen boyutun ötesinde olduğu, bu ayrılıkların boyutunun meşreb olmadığıdır. Mesela, nur cemaati nin o meşreb diye tabir edilen kollarının ticari faaliyetleri dahi ayrı ayrıdır, her kol kendi "meşreb"i ile ticaret yapar, yardım toplar, yardım eder, yemek yedirirken bile bu ayrılık tezahür eder.


Burda döner yedigimiz bir MISIRLI abi var. Dükkani hep ögrencilerle doludur ne zaman dükkana girseniz hep Kuran okunur ve ilahi dinlenir. Ama ne berekettirki dükkan dolar tasar. Hatta cumalari dahi namaza gider dükkani kapatir. Hristiyan, müslüman cok cesit insan gelir. Müsteride olsa müsteriyi birakir ve namazini orada kilar. Orada da risaleler var. Cok sasirmistim ve hristiyan misyonerle atismalarini felan anlatir. Risaleleri okudugunu ve cok güzel oldugunu söyler. Demekki bir ahkam ile karsilasmamis bu saygideger abimiz. Risaleyi tam bir FIKIH bilgisi ile okursak sanirim cümlelerininde ne anlatmak istedigini anlariz.

Yine aynı çelişki var cevabınızda. Ben Risaleyi Nur'un fıkhını tenkit etmedim, çünkü okuyamadım/anlayamadım.

Mesele onu okuyanların İslam Fıkhına uygun olmayan mülahazaları/çözümleri/fetvalarıdır...



Ben risalelerin banka kurdugunuda görmedim. Belki bankasi olanlar risaleyi tanimis olabilir ama bunun risale ile ne kadar alakasi vardir ki?

E tabii ki risaleler banka kurdu demedim, hep çelişki, hep çelişki.
Bankayı kuranlar, risaleyi okuyanlar...


Türk kelimesinden tiksinmek demek yanlis olur. Sadece müslümanligin yaninda TÜRK kelimesinin bir anlam ifade etmedigini ve IRKIYLA övünmeyecegini ya da övünmediginin manasi olabilir. Elbette türküm ama bu kemalist zihniyette düsünenler gibi degil. Türk ulu degildir ya da baska bir kavimden bir kisi. Kiyaslamalarimizi iyi yaparsak ufak cizgi anlasilir zannediyorum

İslam Forum dan bir örnek yazı ile bunu sizin vicdanınıza bırakıyorum.

http://www.islamforum.net/konu-disi/23712-atam-mektup.html

Buradan birinci ve ikinci permalinki okuyup, anlarsınız...


Bu durum ise tartisilir. Bu neyin vekaletidir. Adak kurbanimidir ya da nasilbirseydir. Tam icerigi ve olay yerini söylerseniz sevinirim. Cünkü bilmeye hakkimiz var degil mi?

Evet, muhakkak ki bilmek hakkınızdır. Bu konuda beni " müfteri"likle korkutan(!) bir arkadaşımızın yazısına, çok teferruatla cevap yazacağım. Okur, bilgilenirsiniz...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Demek gerçek yüzünü gösterdin. İçinde Risalelere olan kinin ne kadar büyükmüş. Demek uslub ilmi bana kimin ne olduğunu çok iyi öğretmiş. Biraz zorlamakla dost göüken yüzünün maskesi düştü. Senin fikrine zamanında en çok vuranla senin fikrine en çok destek çıkana sırf Risale talebesi diye vurdun.


Önce bir kezde yazılı ikaz. Edeb seviyeni tutturmanı tavsiye ederim.

Ve, beni "yalaka ve mürai" olanlarla karıştırmışsan, bu senin kendi hesabındır. Tutmamış. Hiç üzülmedim ama sen üzül. Benim yüzüm bu Forum'a ilk başladığım gün neyse, bu gün de odur.

İçimde risale kini yok. Sadece risalelere karşı yalakaca davranmıyor, gerektiği noktada sorguluyorum. Ve edeb ile...

Sana uslub ilmi hiç bir şey öğretememiş ama. Sadece hakaret etmesini biliyorsun...

Ve benim fikrim, senin fikrin diye bir fikir muhabbetim de yok. Ehli sünnet, ehli sünnet. Kuran'a, Sünnete ve ilme dayalı her şey. Başka bir şeyi burada savunmadım...



İşte söylüyorum.

Risalelerin kimi nasıl kibre soktuğunu ıspat etmessen müfterisin.

İslam Forum da bir üye var. Adı Duha. Aç ve mesajlarını oku. Yeter...


Okuyanları nasıl şirketleştirdiğini göstermezsen müfterisin.

nur cemaatinin çeşitli kollarının, onlarca farklı şirketini inkar mı ediyorsun...

Risalelerin dine koyduğu ahkamları gösteremezsen müfteri bir yalancısın.

Yanlış ifade. Düzelt sonra gel. Risalelerin dine ahkamlar koyduğunu söylemedim, risale okuyanların koyduğunu söyledim. ( Bilmem ki, bu müfterilik nasıl bişedir )


Risale okuyanların nasıl banka kurduğunu gösteremezsen müfterisin.

Bank Asya kimindir ?...


Risale okuyanların Türk kelimesinden nasıl tiksindiğini göstermez isen ırkçı bir müfterisin.

Sorma, bildiğin gibi değil. Bir link veriyorum. Oku, bak, anla...

http://www.islamforum.net/konu-disi/23712-atam-mektup.html

Risale okuyanların vekaletle kurban kestiklerini paralı okulda yemek yaptıklarını ıspat edemezsen müfterisin.

Evet, en utanılacak kısım da bu zaten. Ama önce şu "ispat" kelimesini ortadan kaldıralım. Ama ben şahidim. Eğer ispat istersen, sen aksini ispat et. Zira bu konunun ispat yeri burası değil. Mizan vakti her şey ispatlannacaktır. Ama ben bu konuyu ayrıntı ile yazıp, buraya asacağım ve sen aksini iddia ediyorsan, seninle "lanetleşme" ye varım...
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
Herkesi İtidale davet ediyorum. Sonunda kimse bişey elde edemeyecek.

selametle..
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Risale okuyanların vekaletle kurban kestiklerini paralı okulda yemek yaptıklarını ıspat edemezsen müfterisin.

Kurban Bayramları öncesi tüm cemaat mensupları aldıkları emir ile selam verebildikleri herkesten kurban için talepte bulunur ve hatta ciddi ısrarlar ederler. Bunun miktar sınırı yoktur. Eğer punduna getirebilirlerse bir mükelleften on-yirmi kurban parası dahi alınır. Bu para alınırken, parayı aldıkları kimseden “kurbanını kesmeye, kestirmeye, dağıtmaya beni vekil ettin mi?” diye bir ahit kahırı ekseriyetle alınmaz. Kurban sınırında son zamanlarda, çıta o kadar aşağı çekilmiştir ki, mesela mahalle sorumlusu hanım ablamız, mahallenin hanımlarını dolaşır ve 20 TL para toplar Kurban Bayramı kurbanı için. Utanma pazarı, kimse bu 20 TL yi esirgemez. Ama bu iyi kalpli mahalle hanımları şunu çok iyi bilirler ki, bir hisse kurban, bir hissedir ve daha bir alt sınırı yoktur ve de 20 TL ye Kurban Bayramın da horoz bile kurban(!) edilemez. Yine de hüsnü zan eder, geçerler.

Toplanan kurban paraları ile, yine cemaat içinden celep işine ehil kişiler vasıtası ile kurban alınır. Ben bu kurbanları alındığı ve kesildiği yerde toplu olarak gördüm. Hemen hemen hepsi çok yaşlı, bakımsız, çelimsiz ineklerdir. Oysa makbul olan kurban bu şekil olan değildir. Burada ki incelik de bir başka ihtisas meselesidir ya, neyse…

Belli merkezlerde alınan bu kurbanların sayısı binli rakamlarla ifade edilir. Bu kurbanları alan ile, bu paraları toplayanların hiçbir şekilde yüzyüze gelmişliği yoktur. Bu, sayısı binlerle ifade edilen hayvanların kesilmesi için Kurban Bayramında mesai yapacak büyük kombinalarla anlaşma yapılır. Hayvanlar Kurbanın birinci gününden itibaren kestirilmeye başlanır. Bu kurban parasını toplayanlarla, kurbanı boğazlayanların da hiç yüzyüze gelmişliği yoktur. Ve kesilen hayvanlar kombinaların soğuk hava depolarında muhafazaya alınır. Sakatatların çok bekleme şansı yoktur, ilk evvel onlar satılır. Alınan hayvanlar yaşlı ve çoğu inek olduğu için, etleri de çok makbul değildir. Bu yüzlerce, binlerce ton etin nasıl dağıtılacağı ise bir başka ihtisas işidir. Ben bu güne kadar yaşadığım coğrafyalarda bu etlerden nasiplenmiş fakir fukara aile hiç raslamadım, duymadım. Bu kadar etin, muhtelif evlerde kurslu, burslu talebelere yedirilmediği de gerçektir ve fiziken de mümkün değildir. O çocukların da ne yediklerini çok iyi bilmekteyim. Dolayısı ile bu zorluk şu şekilde formülüze edilir. Bu toplu etler, kombinacılara toptan, uygun fiyatla satılır. Bunda da başka ihtisaslar vardır ya, neyse… Ve şu anlaşma yapılır. Bu etlerin parası ile, cemaat bir yıl içinde bu kombinadan veya kombinacının gösterdiği kaynaktan okullara taze et alır. Bu etler okullarda kurlu-burslu talebelere ikram gibi gider ama ne yazık ki, bu yemeklerin okulda ayrıma tabii olması mümkün değildir ve okulda para karşılığı yemek yiyen talebelerde bu etten yerler.

Afiyet olsun, olabilirse…


Sen aksini anlat ya da ispat et biliyorsan...
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Sana bu yazdıkların için tek tek cevap yazmayacağım Duha. Sen her şeyi çok çok iyi görüyorsun. Az biraz hazım sadece, azıcık...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Demek gerçek yüzünü gösterdin. İçinde Risalelere olan kinin ne kadar büyükmüş. Demek uslub ilmi bana kimin ne olduğunu çok iyi öğretmiş. Biraz zorlamakla dost göüken yüzünün maskesi düştü. Senin fikrine zamanında en çok vuranla senin fikrine en çok destek çıkana sırf Risale talebesi diye vurdun.


Risalelerin dine koyduğu ahkamları gösteremezsen müfteri bir yalancısın.



"Şeriat ta; yüzde doksan dokuzu ahlak, ibadet ve fazilete aiddir. Yüzde bir nisbetinde siyasete müteallıktır, onu da Ulü'l-Emirlerimiz düşünsünler!.." (Tarihçe-i Hayat, Said Nursi, s.65; İthamları Reddediyorum. S.206 Av. Bekir Berk. Yeni Asya yay. Türkiyede Nurculuk Davası Bekir Berk. S.263; İlmi ve Hukuki Açıdan Nurculuk Davası. Av. Bekir Berk s.263. (1911/İst. Divan-ı Harbi Örfiden nak.)) "Şeriat-ı garrânın bin kısmından bir kısmıdır ki siyasete taalluk eder. O kısmın ihmaliyle şeriat ihmal olunmaz..." (İthamları Reddediyorum. s.206 (1913/İst.Münazarattan nak.))

"Otuz üç âyât-ı Kur'aniye'nin işaretiyle ve İmam Ali (r.a.)'ın üç keramet-i gaybiyesiyle ve Gavs-ı Azam'ın kat'i itibariyle tahakkuk etmiş olan "Risale-i Nur"un, siyasetle alakası yoktur. "Risale-i Nur"a, daha vatana, idareye zararı dokunmak bahanesiyle tecavüz edilemez. Daha kimseyi o bahane ile inandıramazlar... Hem, Kur'an bizi siyasetten şiddetle menetmiştir."(Tarihçe-i Hayat,.467,530)


ALLAH'ın; "Kendi hükümleriyle hükmetmeyenleri, kafirlerin ta kendileri..."(Mâide/44)


Fazla bir seye ihtiyac varmi Duha?Ben kimseye hakaret etmiyorum,Kendi kitaplarindan örnekler veriyorum,siz ise bitek cümle üzerinden bana,Milliyetime saldirmiyormusunuz?Yok irkciktir yok herkesi düsman yapmisiz,yok bunlarin diyalogla alakasi yokmus?Hem her mesrep hakkinda söylediklerinde ayni ile degilmi?Bir yerde onlari red ediyor diger yanda ayni oldugunuzu söylemiyormusunuz?Yukardaki alintida kopyadir Duha haberi ben söyleyeyimde sonra yok söyledir yok böyledir diye serseniste bulunma..Iste sana dinde ahkam kesme buyur Sevgi deger DUHA....

 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Birincisi yazdıklarında hiç bir şey ıspat edememişsin. "Ben gördüm, ben söyledim, doğrudur" tarzı ilmi rehber edinen istikablin evladına hiç yakışmamış. Hakkım helaldir. Lakin, başkasının hakkını helal etmek zulüm olur, kaidesince iftiralarından dolayı seni Allah'a havale ediyorum. Senin için af ve ıslah niyazından başka birşey elimden gelemez

İkincisi, ben senden yalakalık değil adalet bekliyorum. Oysa sen şahsi alınganlığına vazifeni alet ettin. Sevmediğin kişiye, hiç bir kural hatası yapmadığı halde, ceza verdin. Kur'an ayetine kılıç çektin.
Hem MetinMete Abi, Risale-i Nur'a saldırıyor, hakaret ediyor, iftira atıyor.
Onlara cevap veriyorum. Cevap vermeye koşarken önüme çıkıyorsun. O hengame içinde seni hafif itiveriyorum vaveyla ediyorsun. Şahsına hakeret algısı ile vazifeni su i istimal ederek ceza yağdırıyorsun.

Sormak istiyorum: Forumda benim hiç bir cemaate , kişiye saldırdığım vaki midir? Değildir. Bazı kişiler fikirlerime hakaret adını vermiş olması benim suçum olamaz. Yada muaraza ettiğim kişi ile araya gireni itmem asla tehdit , hakaret olamaz. Ordaki kusur onlarındır.

Sen, Metin mete Abi ile girdiğim münakaşaya adaletsizce taraf oldun.
Adil olamadın. Adaletsizliğini göstermek ve hatırlatmak ne zaman hakaret oldu, kibir oldu? Adaletli olmaya ne zaman yalakalık adı verildi de senden yalakalık beklediğimi fütursuzca söyliyebiliyorsun?

Sonra bu forum ilmi müzakereler içindir. Şahısların zevklerini tatmin ettiği, egolarını giderdiği, düşmanlıklarını kustuğu bir platform değildir.

Soruyorum, Metin Mete Abini benim şahsıma, cemaatime, Üstadıma, Risale-i nur'uma ağıza alınmıyacak hakaretler ve iftiralar atılmasına, fikir özgürlüğü çerçevesinde değerlendirip müdahale etmemek , ama benim savunma sırasında mümkün oldukça kaide ölçüleri içinde savunmamda sana dokunduğum için hakaret ve iftiralara başlaman idarecilerin adil olmasını emreden dinimize uygun mudur?

Faraza sana hakaret etmiş olsam, yönetici olarak bana ve cemaatime hakarete müsade ettiğin için hak etmiş olmaz mısın?

Sizlerin iftiara ve hakarete fikir adını vermeniz hak oluyorda, benim savunmam neden türlü isimlere müsemma oluyor.

Senin için ciddi endişeler içindeyim. Hesap günü mahkeme-i kübrada bunlar başını ağırtacaktır.



Öncelikle kimseye hakaret etmiyorum iftirada atmiyorum gördügün gibi sadece kendi yazilarindan örnekler veriyorum,Ne Bekir nede bir baskasi ne simdi nede bir baska zaman,taaaa Seyfullahin yönetici oldugu günden beri ayni zamanda Alptraumda yönetici idi daha sonra Mücahid Kardesim simdi Bekir kardesim benim yazilarimda hakaret olmadigini görüyor,eskiden ise isim zikri yaparak yazmadigimdan belki Alptaraum ses cikarmiyordu ama digerleri görüyorlar ne sana ne Seyhine ne cemaatini nede Kutsal kitabina asla hakaret etmiyor bilakis Kuran cercevesinde Allahin dinine yapilani örnekliyorum...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Neyi hazmetmemi beklediğini merak ettim?

Şahsıma, Üstad'ıma, Cemaatime, Risale-i Nur'uma hakaret ve iftira atanların sözlerinin hazmetmemi mi?

Peki sen adil bir şahitsen görmedin mi ki ben bu iftira ve hakaretleri ıspatlama fırsatı verdim. Muhattab hep kaçak dövüşerek konuyu daldan dala kaçırdı. Sen ise onun hakaretlerine karşı uyarmak yerine fikriymiş gibi kabul ederek , sözde adaletli davrandığın vehmi ile o hakaret ve iftiraları alkışlar bir tutum içine girdin. Seni kenara iteklediğimde vaveyla kopardın. Sanki senden adalet değil yalakalık ve iltimas beklediğimi ilan ettin. Oysa sen mod isen kendimi ve cemaatimi savunma hakkımı baki ilan etmen icab ederdi. Yada hakarete fikir adını vermemen icab ederdi.

Faraza ben sana hakaret ettim. Peki, benden o hakaretleri hazmetmemi isteyip, senin hazmedememen çelişik düşmüyor mu?

Sarf ettiğin bir söz sebebi ile "sen böyle değilsin ama bu manaya kayar, dikkat et," manasında yazdığım uyarıyı, sanaki sana iftira atmışım vaveylası ile kıyameti koparan kimdir? velevki uyarımda haksız olayım. Nihayetinde sana iftira atmış olmadım. Çünkü, vurgulayarak senin öyle olmadığını söyledim. Niye hazmedemedin?

Demek benim sana yazdıklarım fikirdir. Fikirlere tahammül adı altında Metin Mete Abinin onulmaz iftira ve hakaretlerine prim verip benim fikirlerime hakaret adını vermiş olmaman ile dehşetli bir zulüm tezahür etmiştir.


Duyguların ile hareket ederek, hiç sebep yok iken sana yakışmayan bir tavır ile Mü'minlere iftiralar atmışsındır.

Oysa azılı,güçlü, düşman olan kafir zalimi mağlup etmek için dahi iftira atama yasak iken sen Ehl-i Sünnet içinde olduğunu en azından benden hakka'l yakın gördüğün kardeşlerine tarafgirlikle mideleri fesata getiren sözler sarf etmişsindir.

Bu noktada: Risale-i Nur'un içinde pek çok hakikat vardır. Pek çok ayet ve pek çok imani mesele iki kere iki dört edercesine Ehl-i Sünnet alimlerinin itiriazı mümkün olmayacak şekilde izah ve ispat edilmiştir. Demek ki o hakikatler hürmetine ve içindeki ayetler için Risale-i Nur'dan helalik talep etmen lazımdır. Said Nursi sen gibilere helal etmiştir. Endişe etme.

Ayrıca, sayıları milyonları bulan, içlerinde dağ başında sunulan ekmeğe "helal mi" diye endişe ile soran takva sahibi talebeleri olan cemaati hırsızlıkla itham etmişsindir.

Eğer Kur'an emirlerine riayet davasında isen ve ahiret hesabından korkan biri isen helalik taleb etmen farz düşmüştür.

vesselam


Yineliyorum;Kimseye ne bir hakaret nede bir Iftira atmisim,bu konuda daha öncede söyledigim gibi sahsi hicbir sikayetim olmamasina ragmen Allaha havale ettim.Ne zamandan beriki bir Hurafeler silsilesinde bir cok hakikatten dem vurulur oldu bakin bizim sorumlu oldugumuz tek kitap ve sorgulayacak tek merci mevcuttur,bir müslümanin tek hedefi olmalidir oda KURANA davet ALLAHA cagirma gerisi beni hic ilgilendirmiyor ha dersenki benim kutsalimdir Risaleler iste o zam,an durum degisir ve ben ayri bir dinin mensubuna karsi yazmaya baslarim bu konuda anlasalim artik...Sayilari milyonlari buluyor dogrudur bunu zaten inkar etmiyoruz ama bunlarin durumunuda söyledigimizde lütfen hakaret saymayiniz..Sadece sayisal cogunluk dinlerinin dogru oldugu anlamini tasimaz velevki öyle olsa Budistler en cok olan unutma...
 
Üst Alt