“Hz. Muhammed, Allah’ın birinci ve en büyük Kuludur.
O’nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor.
Benim senin adın silinir. Fakat sonuca kadar
O ölümsüzdür.”
Mustafa Kemal Atatürk
ATATÜRK’ÜN SON MESAJI
Atatürk, ebedi âleme intikalinden on beş gün kadar önce kendine geldiği zaman, dünyadaki Müslümanlara şu mesajı göndermişti:
"Bütün dünyanın Müslümanları, Allah’ın (C.C.) son peygamberi Hz.Muhammed’in (S.A.V.) gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar Hz.Muhammed’i (S.A.V.) örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli, İslâmiyet'in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli; zira ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilir."
Mustafa Kemal Atatürk bu mesajı,
Başbakan ve Dışişleri Bakanı vasıtasıyla dünyaya açıkladı
Prof. Dr. Hanif Faruk
A.Ü.Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara 1979,s.102
“Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin;
hiç kimseyi aldatmayacaksın,
memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek, hedefe yürüyeceksin.
Herkes senin aleyhinde bulunacaktır;
seni yolundan çevirmeğe çalışacaktır,
İşte sen buna direneceksin. Önüne sayısız engeller yığacaklardır.
Kendini büyük değil, küçük, zayıf, araçsız, bir hiç sayarak,
Kimseden yardım gelmeyeceğine de inanarak bu engelleri aşacaksın. Bundan sonra da sana büyüksün derlerse,
Bunu söyleyenlere güleceksin.”
ATATÜRK
“Gerçekleri bilen, yüreğinde ve vicdanında, mânevi ve kutsal hazlardan başka zevk taşımayan insanlar için, ne kadar yüksek olursa olsun, maddi makamların hiçbir değeri yoktur.”
(S.D.Cilt 1, Sahife:264,30-Temmuz-1922,T.D.T ENST.Yayını,1989)
“Cenab-ı Hak riayetkâr kılmaya mecbur tuttuğu insanların
esasen âl-i vicdanındaki ihtiyacat-ı hakikiyesini tamamen bilir. Binaenaleyh gönderdiği kitap tamamen o ihtiyacata mutabık
hükümler ihtiva eden bir kitaptır.
Ve efendiler! İlmi hakikatin en son emrettiği kanun böyle olabilir.
Taklit ile, tebdil ile (değiştirme ile) kanun olamaz,
kanun, kanun-u hakiki olmak lâzımdır, kanun-u tabii olmak lâzımdır. Yani, kanun-u ilâhi olmak lâzımdır.”
“Yazgısını, KENDİNİ ZİNCİRE BAĞLAYAN KİŞİLERE bırakan uluslar,
o kişilerin keyif ve emellerine oyuncak olmaya karar vermiş,
boğun eğmiş sayılırlar. Bu tür uluslar, talihlerini ellerine bıraktıkları insanlar başarılı oldukça o insanların daha güçlü baskısı altında kalırlar.
Başarılı olmazlarsa; felâket, çökme yalnız o insanları değil,
onlara bağlı olan sosyal toplumu da bulur.
O halde, her iki ihtimalde de böyle bir ulus felâkete uğrar.”
(S.D. Cilt 2,T.D.T ENST.Yayını Sahife 30, Ocak 1922)
“Her ne sûretle olursa olsun, ulusa hizmet edenler, ulustan büyük mükâfatlar bekliyorlarsa, kesinlikle doğru bir harekette bulunmuş olmazlar. Ulustan çok şey istememeliyiz. Hizmet edenler, görevlerini yerine getirmiş olmaktan başka bir şey yapmamışlardır.”
(S.D. Cilt 2,1989,T.D.T ENST.Yayını, 1989, Sahife:95,31-1-1923)
“Kurtuluş savaşında, benim de ulusuma ettiğim bir takım hizmetler olmuştur, sanırım. Fakat bunlardan hiç birini kendime mâl etmedim. Yapılanın hepsi ulusun eseridir, dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur. Beni seven arkadaşlara tavsiyem şudur:
KENDİNİZ İÇİN DEĞİL, FAKAT BAĞLI BULUNDUĞUNUZ ULUS İÇİN ELBİRLİĞİ İLE ÇALIŞALIM. ÇALIŞMALARIN EN YÜKSEĞİ BUDUR.”
(S.D. Cilt 2, Sahife:115,Nimet (S.D. Cilt 2, Sahife:115,Nimet Unan;1959 T.İT.ENST.Yayını)Unan;1959 T.İT.ENST.Yayını)
“Kutsal ve ilâhi olan inanç ve vicdanımızı,
karışık ve dönek olan her türlü çıkar ve ihtirasların göründüğü sahne olan siyasetten
ve siyasetin bütün organlarından
bir an önce ve kesinlikle kurtarmak,
ulusun dünya ve ahiret mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur.”
(S.D.Cilt 1,T.D.T.ENST.Yayını,1989,Sahife:348,Mart-1924)
“Bizim yüzümüz her zaman temiz ve pâk idi
ve daima temiz ve pâk kalacaktır.
Yüzü çirkin, vicdanı çirkinliklerle dolu olanlar,
bizim vatanseverce, vicdanlıca ve namusluca
hareketlerimizi küçük ve çirkin ihtirasları yüzünden
çirkin göstermeğe kalkışanlardır.”
(Nutuk 2,Sahife:1174,Türk Tarih Kurumu Yayını 1984)
“Kendisine büyük Atatürk diye hitap edildiğinde:
"İsmime böyle riyakâr kelimeleri karıştırmayınız"
diye uyarıda bulunurdu.”
(Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, Sahife:117,1955)
“Biz cahil dediğimiz zaman
mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz.
Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir.
Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi,
klâsik tahsil görmemiş olanlardan da
hakikati gören âlimler çıkabilir.”
(Atatürk 22-3-1923 S.D.Cilt 2. Sahife: 136)
“Her ulusun kendine özgü geleneği, kendine göre ulusal özellikleri vardır. Hiçbir ulus bir başka ulusu tıpkısıyla taklit etmemelidir. Çünkü böyle bir ulus ne kendini benzettiği ulusun aynı olabilir, ne kendi ulusal bütünlüğünde kalabilir.”
(S.D. Cilt 2, T.İ.T.ENST.Yayını 1959, Sahife:150 21 Mart-1923)
“İnsanlığın tümünü bir vücut ve bir ulusu bunun parçası saymak gerekir. Bu vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün kısımlar etkilenir.”
(S.C.Cilt 2,T.D.T.ENST.Yayını 1989, Sahife:326)
ÇALIŞMADAN, YORULMADAN, TERLEMEDEN KOLAY YOLLARLA KAZANMAYI ALIŞKANLIK HALİNE GETİREN MİLLETLER, ÖNCE HAYSİYETLERİNİ, SONRA İSTİKLÂLLERİNİ VE NİHAYET, İSTİKBALLERİNİ KAYBEDERLER.
“İnsanlara feyiz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir,
ekmel (en mükemmel) dindir.
Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate tamamen tevâfuk (muvâfık) ve tetâbuk (uygun) etmektedir.
Eğer akla, mantığa ve hakikate tevâfuk (muvâfık) etmemiş olsaydı, bununla diğer kavânin-i tabiiyye-i ilâhiye (tabiattaki ilâhi kanunlar) beyninde (arasında) tezat olması icab ederdi.
Çünkü bilcümle kavânin-i kevniyyeyi (mevcudatın kanunlarını) yapan Cenâb-ı Hak’tır.”
“Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam,
buna da öyle inanıyorum.
Şuura, muhalif, terakkiye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor.”
“Milletimiz din ve dil gibi temelli iki fazilete sahiptir.
Bu faziletleri hiçbir kuvvet
milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamaz!”
"EFENDİLER UZMAN KİŞİLERCE BİLİNİR Kİ,
YASA YAPAN İNSANLAR BİR TAKIM SEÇKİN
NİTELİKLERE SAHİP OLMAK ZORUNDADIRLAR.
O NİTELİKLERDEN BİRİNCİSİ ŞUDUR EFENDİLER;
YASAYI ÖNEREN, YASA YAPAN, YASA KOYAN
BİR KİŞİ, İNSANLIĞIN BÜTÜN DÜŞÜNCE VE
DUYGULARINI HERKESTEN DAHA ÇOK
SEZİNLEMİŞ VE KAVRAMIŞ OLMALIDIR!
ÖTE YANDAN DA BENLİĞİNİ HERKESTEN
DAHA ÇOK VE TÜMÜYLE, BÜTÜN KAPSAMIYLA
BUNLARDAN SAKINDIRMAK GÜÇ VE YETENEĞİNE
SAHİP OLMALIDIR! BU SEÇKİN NİTELİĞE
SAHİP OLMAYAN KİŞİLER, İNSAN TOPLULUĞU İÇİN
YASA YAPMAK HAK VE YETKİSİNDEN
YASAKLANMIŞLARDIR!
EFENDİLER! YASALAR EGOİST DUYGU VE DÜŞÜNCELERE
DAYANILARAK VE ONLARA BAĞLANARAK
YAPILAMAZ."
(S.D.Cilt 1, T.D.T.ENST.Yayını 1989,Sahife:213,1-12-1923)
YÜCE ALLAH, KİTÂB-I KERİM'İNDE KULLARI İÇİN NE BUYURUYOR
BİR DEFA DAHA DİKKATLE OKUMAĞA ÇALIŞALIM
"HEM KENDİLERİ ALLAH'I UNUTMUŞ, HEM (ALLAH) KENDİLERİNİ (KENDİ GERÇEKLERİNİ) KENDİLERİNE UNUTTURMUŞ OLANLARDAN OLMAYINIZ! ZİRA ONLAR, FÂSIKLARIN TA KENDİLERİDİR."
(Haşr Sûresi, Âyet 19)
"ŞİMDİ BANA HABER VER, HEVA VE HEVESİNİ TANRISI EDİNMİŞ, KENDİSİNİ ZAHİRİ BİR İLİM ÜZERİNE, ALLAH (C.C.) ŞAŞIRTMIŞ, KULAĞINI, KALBİNİ MÜHÜRLEMİŞ, GÖZÜNE DE BİR PERDE GERMİŞ BİR KİMSEYE, ALLAH(C.C.)'DAN BAŞKA KİM HİDAYET EDEBİLİR?
HALÂ DÜŞÜNMEYECEK MİSİNİZ?"
(Casiye Sûresi, Âyet 23)