Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allahu Teâlâ’nin Varliğinin Ispati

EFEKENTLÝ

New member
Katılım
16 Eyl 2005
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Web sitesi
www.nuradavet.forumkurdu.com
ALLAHU TEÂLÂ’NIN VARLIĞININ İSPATI

“Süphe yok ki göklerde ve yerde mü’minler için (Allah’ın varlığına dair) deliller vardır. “ (Casiye : 3)

Resim...............Ressam

Aslı..................Yaratan

Nasıl bir resim gördüğünüz zaman o resmi yapan bir ressam oldugunu kabul edersek kâinattaki resimlere de bakacak olursak kâinattaki varlıkları da bir yaratanın oldugunu kabul etmemiz gerekir. Kâinattaki varlıklara (resimlere) bir bakalım: Dünyamız güneşin etrafında dönmektedir. Eğer dünyamız güneşe biraz daha yakın dönseydi yanacaktı. Biraz daha uzak dönseydi donacaktı. Dünyamızı tam dengede döndüren kimdir?

Bazen ufacık füzelere ,uçaklara dahi hakim olamazken o akıl almaz hız ve büyüklükteki yüz milyonlarca kütlenin (gezegen,yıldız,nebula...) en ufak bir hata dahi yapılmadan gezdirilmesine neden olan kimdir?

Parçalanan, yaşlanan, gezegenler, çürüyen bitki hayvan ve insanlar ile her yer (gökyüzü, yeryüzü) çöp pislik olacağına, bir düzen içinde çöpleri temizlik görevlilerine (kara delik, böcek, kurt,solucanlara...) toplatan kimdir?

Atmosferdeki su, karbondioksit, oksijen ve azotun devredilmesindeki ahengi, nizam ve intizami bildigimiz için, yagmur yerine “kezzap” adını verdigimiz nitrik asitin yağabileceği aklımıza dahi gelmez, degil mi?Oysa ki, atmosferin % 80’ini teşkil eden azot gazı, yıldırım ve şimşeklerin tesiri altında oksijenle birleşir. Bu oksitlenme sonucunda, nitratların meydana gelmesine yarayan azot oksitleri teşekkül eder. Yani ilmen, havadaki her elektriklenmede, nitrik asit yağmurunun meydana gelmesi için bütün şartlar hazırdır.... Ancak şimşek çaktığında , damla damla merhamet ve rahmet yağar. Ve bize haddimizden fazla değer veren yüce kudrete bütün mahlûkat sükreder.

Üzerimize her an kezzap yagabilmesinin mümkün oldugunu bilen kimya âlimi Prof. Dr. Arthur Macomb bu konuda sunlari söyler: “Ne zaman şimşek çakıp gök gürlese, semâdan yağmur yerine nitrik asit yağacak diye soluğum kesilir, rengim kaçar, sığınacak bir yer ararım. Çünkü havada nitrik asit teşekkülü için bütün şartlar hazırdır.”

H2 + O = su ( söndürücü )

H (Hidrojen) yanıcı O (Oksijen) yakıcı

Yanıcı ve yakıcı iki madde bir araya gelince yangın olacağına tam tersine , söndürücü olmaktadır. Bunu ayarlayan kimdir?

Diş doktoru yıllarca okuyup makineler yardımı ile takma dişler yapmaktadır. Bu dişler kırılsa bize haber veremez. Fakat binlerce senedir ağzımızdaki dişler çürümeye baıladığı an alarm sistemi (sinir sistemi) ile bize haber vermektedir. Takma dişi doktor yapabiliyorsa çok daha ileri teknolojiye sahip ağzımızdaki dişleri yapan kimdir?

Ağzımızdaki dişlerin sıralanısı: 32122123 = üst çene

32122123 = alt çene

Dişlerimizi böyle simetrik olarak dizen kimdir?

Gazete yaprakları ile aynı kalınlıkta olan ağaç yaprakları fabrika gibidir. Oksijeni alır, karbondioksit verir, içinde damarlar vardır, içinde yeşil renk veren klorofil maddesi vardır . Yaprağı “ oksijen fabrikası” şeklinde yaratan kimdir?

İnsanlar henüz ot ve suyla çalışan karşılığında süt veren bir fabrika yapamamışlardır. Fakat milyonlarca senedir milyarlarca, çoğalan, yürüyen, büyüyen, duvarlarından (derisinden) faydalanılan, makinelerden (etlerinden) yemek yapılan sadece ot ve su karşılığında bize süt veren fabrikaları yaratan kimdir?

İnsanlar, Cenâb-ı Hakk’ın yarattığı odundan ancak tahta, tahtadan masa ve sandalye gibi seyler yapabilmektedir. O Kadîr-i Mutlak ise odundan meyve yapıyor, yaprak ve çiçek çıkarıyor. Demek ki iş odunda değil, ustadır.

Bir iplik fabrikasi düşünelim; irili, ufaklı, yürüyen, çoğalan, incecik fakat çok sağlam iplikler üreten bir fabrika. Insanlar nokta büyüklügünde böyle fabrikalar yapamamışlardır. Fakat binlerce çeşidiyle milyonlarca, bir yaratıcı tarafından yaratılmıştır ; ipek böceği , örümcek!... O , kimdir?

Yağmur gökyüzünden tane tane yagmaktadır, damlacıklar birleşip sel olarak yağmamaktadır. Buna engel olan kimdir? Her yıl yağan kar tanecikleri milyonlarcasını her seferinde her biri ayri ayri desenlerle gökyüzünden bize yollayan, gökyüzünde birleştirip çığ olarak göndermeyen kimdir?

Uzayın akıl almaz derinlikleri içinde günesimiz gibi 200 milyar günesi ihtiva eden Samanyolu Galaksisi’nde yaşıyoruz. Samanyolu ise, varlığı kanıtlanabilen en az 300 milyar galaksiden sadece bir tanesidir. Bu dev evreni düzen ve uyum içinde yaratan , yaşatan kimdir?

“Dünyada hiçbir delil kalmasa bile, bir mikrobun hayati bana Allah’i ispat etmeye yeter. “ LUIS PASTEAUP

ALLAH (C.C) NİÇİN GÖRÜNMEZ

Eger Allah görünseydi imtihan diye bir şey kalmazdı. Allah görülmeyecek ki o görülmeyen Allah’ı bulan insan mükâfat ( cennet ) kazanabilsin. Ayrıca daha Allah’ın yarattıklarını görememekteyiz:

Küçük seyleri göremeyiz : Mikrop ,atom , hücre....

Büyük seyleri (-n tamamını ) göremeyiz: dünya, ay, okyanus...vs...

Özelliği görünmez olanları göremeyiz: Rüzgar, ısınlar (alfa, beta, gama, ultraviyole, kızıl ötesi...) ses-radyo dalgaları, akıl, üzüntü, sevinç, elektrik...Bizim görme oranımız 1.000.000/3.5’tur. Yani çevremizde var olan 1000.000 varlığın sadece 3,5 unu görebiliyoruz...O halde bizler daha Allah’in yarattıklarını göremiyoruz. Görülmeyen seyleri yaratan Allah’i hiç göremeyiz.

ALLAH YARATANDIR

Soru:Allah her şeyi yaratandır. Peki (haşa) O’nu yaratan kimdir,var mıdır?

Allah yaratan olduğu ,yaratılan olmadığı için Allah’tır. Eğer bir tanrı yaratılan ise,o zaman o tanrı değildir, O’nu yaratan ,ama yaratılmayandır Tanrı ..Her seyin başı,bir,tek,vahidül-ehad olan Allah’tır.

4 - 3 - 2 - 1 - 0

4’ün var olması için 3’e ihtiyaç vardır.3 olmadan 4 olmaz.3’ün var olması için 2’ye , 2’nin var olması için (iki adet) 1’e ihtiyaç vardır.1 olmadan 2, 2 olmadan 3 olmaz. Fakat;1’in var olması için sıfır’a ihtiyaç yoktur. Çünkü sıfır hiç ,yok, boşluktur. Boıtan,hiçten bir olmaz. O halde ,her şeyin başi 1’dir. Bir’den 2 ,ondan 3 çıkmıştır. O Bir’de Vahidu’l-ehad olan Allah’tır.

Bir tren ve vagonlarını düşünelim:

V3 - V2 - V1 - LOKOMATIF

V3’ü çeken V2’dir.V2’yi çeken V1’dir.V1’i çeken ise lokomotiftir. Lokomotifi çeken nedir ,diyemeyiz. Çünkü lokomotif çeker ama çekilmez. Onun hareketi kendindedir.

Bizim (V3) var olmamıza sebep olan anne-babamızdır. Onların var olmasına da anne-babaları (V2) sebeptir... Bu Hz-Adem Hz-Havva’ya dek gider. Peki Hz.Havva ve Adem'i yaratan kimdir. Cevap:Allah’u Teala .Peki (haşa) Allah’ı yaratan kimdir diye soramayız. Çünkü Allah yaratandır ama yaratılmaz. Tıpkı lokomotifin çeken ama çekilmez oldugu gibi....

( Not : Bazi insanlar “ BENZETME “ sanatına - işlerine geldigi an - önyargılı yaklasmaktadırlar ... : Yukarıdaki lokomotif örneği bir kıyas ve benzetme sanatı üzerine kurulmus bir örnektir. Tıpkı “ Aslan gibi adam “ cümlesinde oldugu gibi . kimse bu cümleyi duyunca aslan- insan karısımı bir yaratığı gözönüne getirmez. Yukarıda da bir kıyas yapılmıstır, Allah’u Teala ( HAŞA ) bir trene benzetilmemiş trendeki bazı özelliklerden kıyasla Allah ‘ın bazı sıfatlarına atıfta bulunulmuştur. Yoksa Allah’in ( HAŞA ) bacası , tekeri vardır,... ?! iddiasında bulunan yoktur. ... )

“ Allah'ın her yarattığı bir fabrika, bilgisayar, makine, robot...... gibidir. Yaratılan her varlık planlanmış, proğramlanmış, çoğalacak şekilde dizayn edilmiştir. “

Allah ; Halık,Vahid,Rab,Samed,İlah.....tir.
 

EFEKENTLÝ

New member
Katılım
16 Eyl 2005
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Web sitesi
www.nuradavet.forumkurdu.com
ALLAH BİLİMİN BİZZAT KURAMCISIDIR !

TAKLİTLERİNE İNSANLAR "MUCİZE " DERKEN ORJİNALİNİ YAPANI NASIL İNKAR EDEBİLİR Kİ ?

İnsanlarIn Teknoloji adIna yaptIklarI tüm yenilikler aslInda yüce yaratIcInIn yarattIklarInIn kötü, amatörce birer taklidinden başka bir sey değildir. Hem de her biri daha az kapsamlı, hatalı, çok enerji gerektiren, iri ,az kullanışlı, cansız ,çoğalamayan, büyüyemeyen ...kötü birer taklittirler. Daha çok uzatılabilecek listeyi kıyaslamak için inceleyip her biri üzerinde tek tek düşünelim:

İnsanların yaptığı Teknik, buluş Allah’ın yarattığı :

Sentetik, sera, taklit...........................Doğal, orjinal

Diyaliz makinesi..................................Böbrek

Lamba, kalorifer...................................Güneş

Baraj, Havuz.........................................Deniz, Okyanus

Yapay çiçek..........................................Çiçek

Yapay meyve........................................Meyve

Vantilatör..............................................Rüzgar

Heykel, Robot.......................................insan

Uçak......................................................Kuş

Lens......................................................Göz merceği

Deniz altı..............................................Balık

Protez el, ayal.......................................El, ayak

Oyuncak bebek.....................................Bebek

Buzdolabı...............................................Kutuplar, kar

Bilgisayarlı araba...................................At

Şofben....................................................Golfsitrim

Radar......................................................Yarasa

Takma diş...............................................Diş

Süt fabrikası............................................İnek

İplik fabrikası..........................................Örümcek, ipek böceği

Bilgisayar................................................Beyin

Elek, Süzgeç............................................Ozon tabakasiı

İçki...........................................................Su ,süt,meyve suyu...

Oksijen tüpü.............................................Atmosfer

Elektrik kablosu.......................................Damar

Halı...........................................................Doğa (Renkli)

Kubbe (Direkli)........................................Gökyüzü (Gök kubbe)

Elektrik....................................................Elektrikli yılan balığı

Topaç (Yerde)..........................................Dünya (Boşlukta)

Anten........................................................Hayvanların anteni

Oyuncak hayvan.......................................Hayvan

Saz teli......................................................Ses telleri

Müzik aleti................................................Bülbül

Çamaşır makinesi......................................Kalp, Böbrek

Radyo alıcısı..............................................Kulak

Bayrakta yıldız...........................................Yıldız

Dürbün........................................................Kartal gözü

Küre............................................................Dünya

Kamera........................................................Göz

Akvaryum....................................................Deniz,Okyanus

Deprem ölçer..............................................Köpek,kuş,fare

Parfüm.........................................................Tabiat kokusu

Elektrik........................................................Yıldırım,ateş böcegi

Müzik sesi...................................................Tabiat(kus,su,rüzgar..sesi)

Laboravatuar...............................................Yaprak,mide,toprak,tohum

Yağmur bombasi........................................Yağmur sistemi

Solunum cihazı..........................................Akciğer

Filitre...........................................................Yaprak,orman

Savunma sistemi..........................................Sinir sistemi,Bademcik,ağrı,akyuvar

Teyp.............................................................Hafıza

Fotograf makinesi.......................................Göz

Telefon.........................................................Kulak

Mimar...........................................................Bal arısı,kuş,karınca

Meyve fabrikası...........................................Ağaç

Sebze fabrikası.............................................Bitki

Gece lâmbası.................................................Ay

Saat..Düzeni..................................................Ay, dünya, güneş sistemi samanyolundaki dakiklik

Ambalaj kâğıdı..............................................Meyve kabuğu

Mıcır fabrikası..............................................Dere, ırmak

Bomba...........................................................Yanardağ, Karadelik, Güneş patlaması

İlaç (Yan tesirli)..................... ......................Doğal vitaminler

Asansör.........................................................Yer çekimi

Dalga.............................................................Yapay dalga

Savunma sistemi............................................Boynuz, diş, kanat, kamuflaj.....

Elektronik program (Otomatik pilot, pusula)...........Içgüdü

Paraşüt ...........................................................Hindi bağ çiçeği

Şeker................................................................Bal

Saksıda çiçek...................................................Dünyada tabiat

Ressam............................................................Musavvir

..................... .......................................... .........................

Topragı renkli , kokulu , ambalajlı ,desenli , çesitli tat ve sekillerle meyve ve sebze haline getiren birer meyve - sebze fabrikası olan bitkileri yaratan ( her an bu üretimi gözümüzün önünde yaptikları için bu ileri teknolojiyi farkedememekteyiz ! ), yüzen elektirik santrali ; elektirikli yılan balığını ,ot ve suyu süte çeviren , yürüyen ,çogalan süt fabrikasi inekleri , koyunları ,diyaliz makinasından daha kapsamlı , elektirik, onarım ,bakım masrafi olmayan böbrekleri , otomatik motorlu kalbimizi , pilotsuz ,benzinsiz uçan dünyamızı ....yoktan ,kıstassız ,örneksiz , yaratan Yüce Yaratıcı Allah'ın ilmini ,yüceliğini ,kudretini ne yazikki her zaman farkedememekteyiz

Allah'ın her yarattığı bir fabrika, bilgisayar, makine, robot...... gibidir. Yaratılan her varlık planlanmış, programlanmış, çoğalacak şekilde dizayn edilmiştir.

Not: Uçak olmasaydı, kuş yine olurdu. Ama kuş olmasaydı, Uçak olmazdı.... Böyle yüce bir yaratıcı tesbihe lâyıktı r:

Sübhanellah: Ey Allah’ım sen bir seyi yaptığın veya yarattığın zaman en güzel şekilde yapar ve yaratırsın. (Gezegenleriyle, atomlarıyla, canlılarıyla...)

Elhamdülillah: Ey Allah’ım ben sana şükreder, teşekkür ederim ( verdiğin sağlıklı organlar ve tüm rızıklar için) ve yarattığın bu kainata bakıp seni överim.

Allah’u Ekber: Ey Allah’ım sen en büyüksün. Her şeyin en iyisi, en mükemmeli sensin Ya Rabbi.

Görüldügü gibi teknoloji, mucize ve kerametleri çok geriden takip etmektedir.

ALLAH KAİNATI NİÇİN YARATMISTIR?

Allah’u Teala insanları sevdiği için yaratmıştır.Allah insanları seviyor çünkü nefes alsın diye Oksijeni yarattı, içsin diye suyu, yesinler diye bitkilere emretti , toprağı meyve sebzeye hayvanlara bitkileri et, süt, yumurta, bala dönüştürmektedir.Bütün kainat insanlara hizmet etsin diye yaratılıştır.Allah insanları sevdiği için cenneti yaratmış ,cennete gidebilelim diye Allah Kur’an’ı göndermiş , Kur’an’daki ibadetleri ( Allah’ın tüm emirleri , ibadetleri , insanların yararına , hep insanlar için , tüm yasaklarıda insanların zararına olduğu için yasaklanan haramlardır. ) yaparak , dünyada mutlu olmamızı , sonuçta cenneti kazanmamızı istemistir.

Güzel bir manzara resmini ressam neden yapar ? Çünkü hosuna gitmis , sevmistir. Önceden o resim yokken sonradan yapılmış olur. Tıpkı bunun gibi Allah’ta evreni ve insanlari sevdigi için , güzellik için , önceden yokken , yoktan var etmiş , dünyada insanlar , cenneti yaşasın diye ibadetleri ( insanlara yararlı olan şeyleri ) emretmiş , bu ibadetleri yapıp dünyayı cennete çevirenlere ahirette cenneti vaad etmiştir.

Insana hizmet için evreni ( su ,agaç , hayvan , bitki...) yaratan Allah , dünyada huzur , barış içinde yaşaması için emir-yasaklar ( ibadeti ) insanlara bildirmiş , bunlar yapanlarada cenneti vermistir.

Insan üç nedenle yaratılmıştır : Allah sevdigi için insanı yaratt , insana hizmet etsin diye evreni yarattı , cennete gidelim diyede , cennetin anahtarı olan Kur’an’ı indirdi. Ibadet dünyayı cennete çevirir, ahirettede cenneti garantiler...yaratılmasaydık , cennete gitme ihtimalimiz olmazdı.

NOT :Agrı ,sızı , ateş , diş ve karın ağrısı ...Allah’ın insanlara verdiği bir ceza degil , bir hediye , bir iyilik , bir lutüftur. Çünkü karın ağrısı olmasa karnımızdaki hastalıktan haberimiz olmazdı , dişimiz ağrımasa , dişimizi kaybedebilirdik ve bizim haberimiz bile olmazdı ...O ağrı , sızılar... bizim hastalıklara karşı alarm sistemimizdir ve iyi ki onlar vardır.

O halde ağrı , sızı ...bir ceza değil , bir mükafaat , bir hediye ‘dir.
 

Admin

Active member
Yönetici
Forum Admin
Katılım
29 Haz 2004
Mesajlar
749
Tepkime puanı
207
Puanları
43
kardes , bu forumun acilis sebebide böyle derin düsünceler üzerinde yogunlasmakti ,ama malesef savas alanina döndürdüler burayi. Düsündürücü Bilgilerin Icin Sagolasin.
 

oksijenli su

New member
Katılım
25 Tem 2005
Mesajlar
29
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Bilmediğini bilmek

Bilmediğini bilmek

Admin' Alıntı:
kardes , bu forumun acilis sebebide böyle derin düsünceler üzerinde yogunlasmakti ,ama malesef savas alanina döndürdüler burayi. Düsündürücü Bilgilerin Icin Sagolasin.

Saygıdeğer arkadaşımın yukarıda yazdığı yazının çok derin olduğunu düşünmüşsünüz. İlkönce şunu söylemeliyim ki yukarıdaki yazının derinlikle hiç bir ilgisi yoktur gayet sığ ve yüzeyseldir. Ve hattâ doğruluğu hakkında da Allah (c.c.) nasîb ederse bir kaç kelâm edeceğim aşağıda... Ondan önce kapatmış olduğunuz bir sütundan aldığım yazıyı aşağıya yapıştırayım...

Alıntı:
oksijenli su´isimli üyeden Alıntı
Mutezilenin Kaydinin Silinmesini Kiniyorum!!!



**************1 incisi yazdiginiz mesajin yeri bu konu degil. konu böyle dagilip gidiyor iste.

Kusura bakmayin arkadaslar, zaten ne yapilsa ne yazilsa birseyler bulursunuz, kinarsiniz edersiniz gülersiniz. Forumuda bu duruma getirmis olduk sanirim.
arkadasin kaydinin silinmesi ayni ip ile yeniden baska kayid yapmasidir baska bir sey degil.

Simdi Bende Burada Forumun Basindan Beri Bazi Konularda Uyardimimiz Üyeleri Kiniyorum. Ne Bu Arkadaslar , Bencillik, Hep Ben Iyi Bilirim Düsüncesi.

Artik Siteyi Kapattirana Kadar Getirdiler Bazi Üyelerimiz. Yakinda Siteyi Kapatacagiz. Bilmedigimiz Konular ile Insanlari Yanlisa Sürüklemekten Korkarim Ben.

Allaha Emanetsiniz.**************

Yazdığınız mesajın yeri burası değl diyorsunuz, eğer o sütunu kapatmasaydınız çok daha tafsîlâtlı bir cevâp yazacaktım. ama yazamadım... Kısa cevabımı alâkasız bir sütuna yazmamın da bir sebebi var. Bu sitede artık klinik bir vakıa hâline gelen Mehdî meselesiyle ilgili sütûnlardan birini perdelemek istedim...

"Bilmedigimiz Konular ile Insanlari Yanlisa Sürüklemekten Korkarim Ben." demişsiniz. Muhatabınızın kim olduğunu açıkça yazmadığınız için ben üzerime alındım, herkeside kasdetseniz ben üzerime alınmakta haklı oluyorum.
Bilmediğimiz mes'eleler hakkında gerçekten bilmediğimizin farkına varırsak, bilmediğimizin bilinciyle bize mechûl olan başkaları hakkında hüküm vermekten vazgeçeriz. Asıl en büyük hatâ bilmediğimiz veyâ cemâat önderlerimizin bilmediği şeyleri başkalarının da bilemeyeceğini zannetmektir... Yanlışa sürüklenmişlik, bilmemenin cehâletin ta kendisidir. Câhil olan, er ya da geç, kafasını bir yere toslar.


"Dünyamız güneşin etrafında dönmektedir. Eğer dünyamız güneşe biraz daha yakın dönseydi yanacaktı. Biraz daha uzak dönseydi donacaktı. Dünyamızı tam dengede döndüren kimdir?" denmiş... Dünyâ üzerinde insânlar yaşamadan önce, güneşe aynı uzaklıkta olmadığı gibi bir müddet sonra da aynı uzaklıkta olmayacaktır. Daha önce bir dengesizlikten söz edilemeyeceği gibi daha sonrası için de ayrı bir denge vardır.

"Allah niçin görünmez" denmiş
Allah (c.c.) görünmez de Allah'tan (c.c.) başkası mı görünür. Gördüğümüz her şey Allah'tan (c.c.) ayrı mı? Allah'ın (c.c.) bir sınırı mı var ki Allah'ın (c.c.) sınırının bittiği yerde bu âlem başlasın.

Varlığı bir mahlûk olarak gören bu sığ yaklaşım, daha varlığı çözememişken, Allah (c.c.) ile âlem arasındaki münâsebeti, çömlek ile çömlekçi arasındaki münâsebete benzetirken, nasıl olacak ta âyet-i kerimelerin künhüne vâkıf olacak. Eğer varlığın bir mahlûk olmadığını ve de varlığın Allah'ın (c.c.) kendisi olduğu irfânına erebilirse insân, Kur'ân'ı daha önceden hiç anlamadığının da farkına varır.

Arkadaşlar her varlık çeşidi Allah'a (c.c.) muhtaçtır. Fakat bir bakın bakalım bizler ve canlılar neye muhtâcız. Oksijene, suya, meyvaya, sıcağa ,soğuğa, annemize, babamıza, bedenimize, gözümüze, aklımıza, aslında her şeye aslında âleme, aslında varlığa muhtâcız... Eğer varlık Allah'ın aynısı olmasa, varlık Allah'a âid olmasa biz Allah'a muhtâc olmayız... Halbuki varlık lâtifiyle kesîfiyle O'nun Zât'ına âiddir, bu bakımdan biz asıl i'tibâriyle âleme değil Allah'a muhtâcız...

Her yazılana cevap vermeye kalksak heralde kimse okumaz...
Kısacası Allah'ı (c.c) varlığın içinde ve bütün varlıkta aramak lâzım, dışında değil.

Her varlığn en derininde ve sırrında O'nun eltâf-ı lâtif olan ve tek olan Zât'ı vardır. Ve tek (vâhîd) olan Zât-ı Hakk, nihâyetsiz olan bütün çokluk âlemini varlığıyla kuşatmıştır.
 

oksijenli su

New member
Katılım
25 Tem 2005
Mesajlar
29
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Allah Kainati Niçin Yaratmistir?

Allah Kainati Niçin Yaratmistir?

ALLAH KAİNATI NİÇİN YARATMISTIR?

Akıl hafsala almaz, tasavvur ve hayâle sığmaz mutlak tekliğinde istiğrâk hâlinde ve âlemlerden Ganî olarak kendi Zât'ıyla kâm olan Hakk Teâlâ; Kendi Zât'ının akıl almaz mutlak tekliğinde bi'l kuvve (potansiyel olarak) mevcûd olan sayısız isim ve sıfatını ya'nî kemâlâtını bi'l fiil açığa çıkarmayı diledi ve sonsuz evrenleri kendi varlığı içinde yarattı.

Veyâ;

Hz. Muhammed'in (s.a.v.) varlığından ve evrenin varlığından eser yokken, Allah-u Teâlâ, Muhammed'in (s.a.v.) hakikat aynasında (mâ'nâ cephesinde, kalp cihetinde) kendini, kendi cemâlini ve kendi kemâlâtını gördü. Zamânsız ve mekânsız bu görüş netîcesindeki ya'nî kendi kemâlâtına duyduğu aşk ile kendi kemâlâtının açığa çıkmasına duyduğu istek ile âlemleri yarattı.

Âlemlerin her bir zerresinde vâr olan hareketin temeli sevgidir, sevgiden maksat izdivâctır (kavuşmak, birleşmek), izdivactan maksat, kemâle ermektir, kemâlden maksat vahdettir (teklik, bütünlük)
 

pusula

New member
Katılım
10 Eki 2005
Mesajlar
128
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
oksijensiz bataklık suyu...

ADMIN nasıl az ama öz yazmış gözün yoksa yanındakilere okut da anla. dediğin kelimeler seni de aşıyor. anlaşılamamış hazmedilememiş ifadeler salatanı başka yerde servis yap.
 

oksijenli su

New member
Katılım
25 Tem 2005
Mesajlar
29
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
pusula' Alıntı:
oksijensiz bataklık suyu...

ADMIN nasıl az ama öz yazmış gözün yoksa yanındakilere okut da anla. dediğin kelimeler seni de aşıyor. anlaşılamamış hazmedilememiş ifadeler salatanı başka yerde servis yap.

Özür dilerim pusula,
Adminin derin yazısına dalamamış ve anlayamamış olabilirim. İnsânların ba'zıları Hakk'ı idrâk edemez ve kalpleri yüksek hakikatleri ahzetmeye müsâid değildir. Senin eleştirinden sonra anladım ki yazılarımda, lâf salatasından başka hiç bir hakikat gözükmüyor. Zâten benim islâmı anlamak adına hiç bir mesâim yok, iki günlük seyisliğim var şaha kalkmaya çalışıyorum.

Tekrâr özür dilerim, ben bu sitede zır câhillerin ve saf müslümânların olduğunu düşünerek, onlara hitâb ediyordum. Servisim onlar içindi. Kendi çapımızda biraz nemâlanacaktık. Ama görüyorum ki siz deniz gibi âlim, ârif, fâzıl, mübârek irfân ehli muhteremler bizim ticâretimize müşteri olmuyorlar,,, hakları var...
Ama ne yazık ki istediğimiz saf müslümanları seçme şansımız yok. Ben de isterim ki zır câhilleri, saf müslümanları kandırayım. Âlimlere, âriflere hele aşıklara bulaşmayayım. Tedbiri elden bırakmamak lâzım, adamı parlatıverirler valla, Allah korusun...
 

yigit

New member
Katılım
22 May 2005
Mesajlar
42
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
CENNET
Soru : Allah'ın varlığının delilleri nelerdir?

Cevap:
Bir harf kâtibini, bir iğne ustasını bildirdiği gibi, bu varlık alemindeki her mahluk da kendisini yaratanı çok cihetle bildirir ve gösterir. Bunun içindir ki, “Allah’ın varlığının delilleri mahlukatın sayısı kadardır, hattta daha da fazladır,” buyrulmuştur.

Allahın varlığının delilleri sonsuz denecek kadar çoktur. Biz bu delillerin bir kaçından kısaca söz edeceğiz:

İmkân Delili: İmkân, olmanın da olmama kadar eşit ihtimale sahip olması demektir. Günlük konuşmalarımızda da mümkün erken olabilirde olmayabilir de manasını kast ederiz. Yaratılmış olun her varlı bize şu gerçeği haykırır: Benim olmamla olmamam eşit idi. Şu ana ben varsam var olmamı yoklukta kalmama tercih eden biri var demektir. O ise Ancak Allahtır.

Hudus delili: Hudus, sonradan olma demektir. Hudusun en büyük delili değişmedir. Bir varlıkta değişme varsa bu hareketin bir ilk noktası olacaktır. İşte o noktadan önce o şey varlık sahasına çıkmamıştı. Henüz yoklukta isen var olmayı kendi kendine irade edemeyeceğine ve buna güç yetiremeyeceğine göre bu var oluş Allahın yaratmasıyla gerçekleşmiş demektir. Maddenin termodinamik kanununa göre sürekli yokluğa doğru kayması, kainatın durmadan genişlemesi, güneşin süratle tükenişe doğru yol alması gibi vakıalar, bu varlık aleminin bir başlangıcı olduğunu gösteriyor.

Devir ve Teselsülün Muhal olması: Devrin muhal olduğu şu misalle açıklanıyor. Bir yumurtayı tavuğun yaptığını iddia eden adama soruyorsunuz. Tavuğu kim yaptı? Buna karşılık onun çıktığı yumurtayı gösteriyor. Buna göre tavuğu aradan çıkardığımızda yumurta yumurtayı yapmış oluyor. Bu ise muhaldir. Teselsül ise bir şeyin silsile halinde ta ilk noktasına kadar gidip o ilk varlığı kimin yaptığını sormak suretiyle Allahın varlığını ispat metodudur. Yani bu meyveyi şu ağaç yaptı, o bir önceki meyveden oldu, o da bir önceki ağaçtan. Böylece ilk ağaca yahut ilk meyveye kadar varıyor ve soruyoruz : Bunu kim yarattı diye .

Kuran yolu devir ve teselsülden çok farklıdır. Yumurtayı kim yaptı? Yahut meyveyi kim yaptı? sorusunun cevabı, doğrudan doğruya, “Allah yarattı” diye cevap verilir. İlim, irade, şefkat, merhamet kavramlarından bir nasibi olmayan, insanı tanımayan, hikmetten, sanattan anlamayan bu sebeplerin (tavuğun ve ağacın) sonucun yaratılmasında hiçbir tesirleri olmadığı ispat edilir. Böylece devir yahut teselsül deliline gerek duyulmaz.

Hikmet ve gaye delili: Her varlıkta kendisine mahsus bir gaye, bir maksat, bir fayda takip edildiği göze çarpmakta ve hiçbir şeyde gayesizlik, manasızlık ve israf sayılacak herhangi bir durum müşahede edilmemektedir. Hâlbuki, ne madde aleminde, ne bitki ve hayvanat dünyasında, ne de eşya ve hadiselerde şuur ve idrak mevcut değildir ki, bu gayeler silsilesi takip edilebilsin. Öyle ise, kainattaki bu şuurlu işleyişi ve bu hikmet ve gayeleri ancak Allaha isnat etmekle makul bir yol tutmuş olabiliriz.

Yardımlaşma delili: Yağmurun toprağın imdadını, güneşin gözlerin yardımına koşmalarından, ta havanın kanı temizlemesine kadar, bu alem bir yardımlaşa hareketiyle adeta dolup taşmaktadır. Bu yardımlaşmayı yapan taraflar birbirlerini tanımamakta, bilmemektedirler Öyle ise bu merhametli icraatı sebeplere vermek mümkün değildir.

Fıtrat ve Vicdan Delili: Allahı tanımanın sayılamayacak kadar çok delil ve işaretleri insanın yaratılışında, fıtratında mevcuttur. Bunlardan sadece örnek: İnsan fıtratı ve vicdanı her nimetin mutlaka şükür istediğini bilir. Bir peygambere kavuşmuş ve hidayete ermişse şükrünü Allaha yapar. Aksi hale batıl mabutlara tapar. Bu tapma insan vicdanın insanı zorlamasıyla gerçekleşir. Güzelliği takdir hissi de insan fıtratında mevcuttur. Sergiler, fuarlar bu his ile gerçekleşir. İnsan bu yaratılışının gereği olarak, şu sema yüzünde sergilenen yıldızları, zemin yüzünde boy gösteren çiçekleri, ağaçları, ormanları dolduran ceylanları, aslanları, denizlerde kaynaşan balıkları seyretmek ve onlardaki İlâhî sanatın mükemmelliğini takdir etmek durumundadır.

Dinler tarihi şahittir ki, beşeriyet hiçbir devrini dinsiz geçirmemiştir. Batıl, hatta gülünç dahi olsa, hemen her devirde bir dine inanmış ve bir manevi sistemi takip etmiştir. İnsan fıtratına bu Allah koymuştur ve insan ona inanmakla mükelleftir.
 

ibrahimonur

New member
Katılım
26 Nis 2006
Mesajlar
364
Tepkime puanı
0
Puanları
0
insan kendisine bakarakta yaratıcısını anabilir insan yapısı o kadar karışıktırki böyle bir dizende birini ancak Allahu teala yaratabilir

doğada bir altın oran vardır ve Allah herşey için bir ölçü kılmıştır insanın gövdesinin ve kollarının oranı bir altın orandır


Altın Oran ın Görüldüğü ve Kullanıldığı Yerler


1. Ayçiçeği: Ayçiçeği nin merkezinden dışarıya doğru sağdan sola ve soldan sağa doğru tane sayılarının birbrine oranı, altın oranı verir.


2. Papatya Çiçeği: Papatya Çiçeğinde de ayçiçeğinde olduğu gibi bir altın oran mevcuttur.


3. Insan Kafası: Bildiğiniz gibi her insanın kafasında bir ya da birden fazla saçların çıktığı düğüm noktası denilen bir nokta vardır. Işte bu noktadan çıkan saçlar doğrusal yani dik değil, bir spiral, bir eğri yaparak çıkmaktadır. Işte bu spiralin ya da eğrinin tanjantı yani eğrilik açısı


bize altın oranı verecektir.


4. Insan Vücudu: Insan Vücudunda Altın Oran ın nerelerde görüldüğüne bakalım:


4.1. Kollar: Insan vücudunun bir parçası olan kolları dirsek iki bölüme ayırır(Büyük(üst) bölüm ve küçük(alt) bölüm olarak). Kolumuzun üst bölümünün alt bölüme oranı altın oranı verceği gibi, kolumuzun tamamının üst bölüme oranı yine altın oranı verir.


4.2. Parmaklar: Ellerimizdeki parmaklarla altın oranın ne alakası var diyebilirsiniz. Işte size alaka... Parmaklarınızın üst boğumunun alt boğuma oranı altın oranı vereceği gibi, parmağınızın tamamının üst boğuma oranı yine altın oranı verir.


5. Tavşan: Insan kafasında olduğu gibi tavşanda da aynı özellik vardır.


6. Mısır Piramitleri: Her bir piramitin tabanının yüksekliğine oranı yine altın oranı veriyor.


7. Leonardo da Vinci: Bilindiği gibi Leonardo da Vinci Rönesans devri ünlü ressamlarındandır. Şimdi bu ünlü ressamın çizmiş olduğu tabloları inceleyelim.


7.1. Mona Lisa: Bu tablonun boyunun enine oranı altın oranı verir.


7.2. Aziz Jerome: Yine tablonun boyunun enine oranı bize altın oranı verir.


8. Picasso: Picasso da Leonardo da Vinci gibi ünlü bir ressamdır. Ve resimlerinde bu oranı kullanmıştır.


9. Çam Kozalağı: Çam kozalağındaki taneler kozalağın altındaki sabit bir noktadan kozalağın tepesindeki başka bir sabit noktaya doğru spiraller (eğriler) oluşturarak çıkarlar. Işte bu eğrinin eğrilik açısı altın orandır.


10. Deniz Kabuğu: Denize çoğumuz gitmişizdir. Deniz kabuklarına dikkat edenimiz, belki de kolleksiyon yapanımız vardır. Işte deniz kabuğunun yapısı incelendiğinde bir eğrilik tespit edilmiş ve bu eğriliğin tanjantının altın oran olduğu görülmüştür.


11. Tütün Bitkisi: Tütün Bitkisinin yapraklarının dizilişinde bir eğrilik söz konusudur. Bu eğriliğin tanjantı altın orandır.


12. Eğrelti Otu: Tütün Bitkisindeki aynı özellik Eğrelti Otu nda da vardır.


13. Elektrik Devresi: Altın Oran sadece Matematik ve kainatta değil,


Fizik te de kullanılıyor. Verilen n tane dirençten maximum verim elde etmek için bir paralel bağlama yapılması gerekir. Bu durumda Eşdeğer Direnç, yani Reş= yani altın oran olur.


14. Salyangoz: Salyangozun Kabuğu bir düzleme aktarılırsa, bu düzlem bir dikdörtgen oluşturur (-ki biz bu dikdörtgene altın dikdörtgen diyoruz.-) Işte bu dikdörtgenin boyunun enine oranı yine altın oranı verir.


15. MIMAR SINAN: Mimar Sinan ın da bir çok eserinde bu altın oran görülmektedir. Mesela Süleymaniye ve Selimiye Camileri nin minarelerinde bu oran görülmektedir.


INSAN VÜCUDUNDA ALTIN ORAN


Insan gözünün ALTIN ORAN a bu kadar yakın olmasının, estetik açıdan sürekli olarak ALTIN ORAN a uygun şekil ve yapıları tercih etmesinin bir nedenini, yaşadığı çevre olan doğada hemen her an ALTIN ORAN la karşı karşıya olmasının yanı sıra, kendi vücudunun hemen her noktasında ALTIN ORAN a sahip olmasında arayabiliriz. Aşağıda oranlarda insanında ne kadar ALTIN ORAN örneği olduğunu göreceksiniz:


Boy/ (bölü)Bacak boyu


Beden boyu/kolaltı beden boyu


Tam kol boyu(Boyun-Parmak ucu)/Dirsek - Boğaz


Parmak ucu - omuz/Parmak ucu - Dirsek


Göbek - Omuz/Göbek - Bel


INSAN YÜZÜNDE ALTIN ORAN


Ideal ölçülere sahip bir insan yüzünde de sayısız ALTIN ORAN örnekleri görmek mümkündür:


Yüz yüksekliği/Yüz genişliği


Tepe - Göz yüksekliği/Saç Dibi - Göz Yüksekliği


Göz - çene arası/Burun - çene arası


Alın genişliği/Burun boynu


Göz - Ağız/Burun boyu


Burun altı - çene/Ağız - Çene


Yüz genişliği/Gözbebekleri arası


Gözbebekleri arası/Ağız genişliği


Ağız genişliği/Burun Genişliği


Görüldüğü gibi ALTIN ORAN doğanın güzellik ölçüsü durumundadır. Bu yazıyı okuduktan sonra elinize cetveli alıp eninizi boyunuzu ölçmeye kalkmayın.


ALTIN ORAN a uysada uymasa da insanoğlu ve içinde yaşadığı doğa güzeldir. Yeter ki o güzellikleri görelim...
 
S

seha

Guest
Soru : Allah'ın varlığına deliller nelerdir?

Cevap:
Varın ispatı, yokun ispatından her zaman daha kolaydır. Bir elma cinsinin yeryüzünde bulunduğunu, bir tek elmayı göstermekle ispat edebiliriz. Halbuki yokluğunu iddia eden kimse bütün yeryüzünü, hatta kainatı dolaşıp, ancak ondan sonra onun yokluğunu ispat edebilir. Bu ise, imkansızlık çapında bir zorluk demektir. Öyleyse diyebiliriz ki; yok, hiçbir zaman ispat edilemez...

Bir sarayın kapılarından 999'u açık, biri kapalı olsa, kimse o saraya girilemeyeceğini iddia edemez. İşte inkarcı, devamlı surette kapalı olan o bir tek kapıyı nazara verip onu göstermek ister. Aslında o kapı da, onun ve onun gibi olanların gözlerine çekilmiş perde sebebiyle onların ruh dünyalarına kapalıdır. Mümin için kapalı kapı yoktur. Yeter ki gözlerini yummasın!... Zaten 999'u herkese açıktır. Hem de ardına kadar... İşte o kapı ve o delillerden birkaçı:

İmkan:
Alem, mümkinat nevindendir. Yani varlığı ve yokluğu müsavidir. Var olduğu gibi, olmayabilirdi de. Var olurken de, hadsiz oluş keyfiyetlerinden herhangi birinin olması imkan dahilindedir. Yani en az var olan kadar, olmayan da var olma şansına sahiptir. Her mümkin ise, kendi dışındaki bir sebebe bağlıdır. Öyleyse önce var olmayı, sonra da var olma şekil ve keyfiyetini, olmamaya; ve olmayı mümkün olan diğer şekil ve keyfiyetlere tercih eden birisi vardır. O da Allah'dır (c.c.).

Hudus:
Alem mütegayyirdir, durmadan değişiyor. Değişen her şey sonradan olmuştur. Bu bakımdan madde ezeli olamaz. Evet, maddenin termodinamik kanununa göre sürekli yokluğa doğru kayması, kainatın durmadan genişlemesi, güneşin sür'atle tükenişe doğru yol alması gibi olaylar, varlığın bir başlangıcı olduğunu gösteriyor. Sonradan olan her varlığın bir yaratıcısı vardır; sebepsiz netice ve san'atkarsız san'at mümkün değildir. Sebepler ise zincirleme devam edip sonsuza kadar gidemez.

Öyleyse durmadan değişen, ezeli olmayıp, sonradan meydana gelen ve bir ilk sebebe muhtaç olan şu madde aleminin de bir muhdisi vardır. O da Allah'dır (c.c.).

San'at:
Atomdan insana, hücreden galaksilere kadar bütün kainatta, ince ve baş döndürücü bir sanat göze çarpmaktadır. Evet, bir baştan bir başa kainattaki her eser şu özelliklere sahiptir:
� Büyük sanat değeri taşır.
� Çok kıymetlidir.
� Çok kısa zamanda ve çok kolay yapılmaktadır.
� Çok sayıda olmaktadır.
� Karışık ve çeşit çeşittir.
� Devamlıdır.

Halbuki, kısa zamanda, çok sayıda, kolay ve karışık yapılan işlerde san'at ve kıymet olmaması gerekir. Ancak yapan Allah (c.c.) olursa, o zaman her şey değişir ve zıtlar bir araya gelebilir!..

Hikmet ve Gaye:
Her varlıkta kendisine mahsus bir gaye, bir fayda ve bir netice takip edildiği göze çarpmakta ve bir zerrede dahi abes, gayesizlik, manasızlık ve israf sayılacak herhangi bir durum müşahede edilmemektedir. Halbuki, ne madde aleminde, ne bitki ve hayvanat dünyasında, ne de eşya ve hadiselerde şuur ve idrak mevcut değildir ki, bu gayeler silsilesi takip edilebilsin.. Öyle ise, kainattaki bu şuurlu işleyişi ve bu hikmet ve gayeleri ancak Allah'a (c.c.) isnat etmekle makul bir yol tutmuş olabiliriz.
Yardımlaşma:
Birbirine en yakın olandan en uzak olana kadar, bütün mahlukat birbirlerinin yardımına koşuyor. Aralarında hiç münasebet bulunmayan iki ayrı varlık cinsi, böyle bir yardımlaşmada adeta aynı bütünün parçaları haline gelip birbirini tamamlıyor.

Temizlik:
Kainattaki nezafet ve temizlik, başlı başına bir delil olarak, bize Kuddüs ismiyle müsemma bir Zat'ı (c.c.) anlatmaktadır. Toprağı temizleyen bakteriler, böcekler, karıncalar ve nice yırtıcı kuşlar; rüzgar, yağmur ve kar; denizlerde buzullar ve balıklar; fezamızda atmosfer, semada kara delikler; bünyemizde kanımızı temizleyen oksijen ve ruhumuzu sıkıntılardan kurtaran manevi esintiler, hep Kuddüs isminden haber vermekte ve o ismin verasındaki Zat-ı Mukaddes'i göstermektedir.

Simalar:
Herhangi bir insanın siması, en ince teferruatına kadar kendisinden evvel geçmiş milyarlarca insandan hiçbirisine kat'iyen benzememektedir. Bu kaide, kendisinden sonra gelecekler için de aynen geçerlidir. Bir cihette birbirinin aynı, diğer cihette birbirinden ayrı milyarlarca resmi küçücük bir alanda çizip, sonra da kendileri gibi olması mümkün, milyarlarca resimden ayırmak ve her şeyi sonsuz ihtimal yolları içinde bir yola ve bir şekle sokmak, elbette ve elbette yarattığı her varlığı, hem de hiç kapalı bir yanı kalmamak üzere bilen ve o varlığa istediği şekli vermeye gücü ve ilmi yeten Cenab-ı Hakk'ı en sağır kulaklara dahi duyuracak kuvvette bir ilandır.

Ruh ve Vicdan:
Mahiyetini bilmemekle beraber, varlığından kimsenin şüphe etmediği ruhumuzun ve ona ait fonksiyonların cesedimize hükmediş keyfiyeti de, yine Cenab-ı Hakk'ı bildiren delillerdendir.
İnsandaki iç sezişler ve zahiri hiçbir sebep yokken Rab'be dönüşler ve O'na yönelişler ve bu hadiselerin milyonlara ulaşan adette tekrar edilişi, açık bir delildir ki; insanda yaratılıştan var olan ve Hakk'ı bulmanın en mühim vesilelerinden biri durumunda bulunan vicdan, kendi Yaratıcısı'na meftundur ve bütün varlığıyla O'nunla irtibat halindedir. Zaten "Elest Bezmi"nin yanıltmaz şahitlerinden biri de, vicdan değil midir? İşte vicdan, bu şahitliğin hakkına riayet, zaruret ve mecburiyetinin sevkiyle "Allah" demektedir...

Fıtrat:
Her insanda iyi ve güzele karşı bir sevgi, buna mukabil kötü ve çirkine karşı da bir nefret hissinin varlığı, aksi hiç kimsenin hatırından bile geçmeyecek kadar açık bir realitedir. Bu duygular, ahlaklı davranma ve iyi işler yapma yönündeki meyilleri ve ahlaksızlıktan ve çirkin davranışlardan nefret edip kaçınmayı temin eden yapıları itibariyle delalet etmektedir ki, insana iyiyi, güzeli emreden ve onu kötülük ve çirkin davranışlardan meneden sistemin sahibi kim ise, kendisine bu duyguları veren de, O Zat'tır. Bu Zat da, hiç şüphesiz Allah'dır (c.c.).

Tarih:
Dinler tarihi şahittir ki, insanlık hiçbir devrini dinsiz geçirmemiştir. Batıl dahi olsa, hatta bugün bize komik bile gelse, hemen her devirde bir dine inanmış ve bir manevi sistemi takip etmiştir. Ayrıca inanmak bir zarurettir; zira o, fıtratta, yani insanın yaradılışında vardır. İnsan fıtratına bu ihtiyacı yerleştiren Zat'la, bize inanmayı emreden Zat, aynı Zat'tır. Ve O da Allah'dır (c.c.).

Kur'an:
Kur'an-ı Kerim'in Kelamullah olduğunu ispat eden bütün deliller, aynı zamanda Cenab-ı Hakk'ın varlığını da ispat eder durumdadır. Kur'an'ın Allah kelamı olduğuna dair yüzlerce delil vardır ve bunlar, o mevzu ile alakalı İslam kaynaklarında en ince teferruatına kadar mevcuttur. Bütün bu deliller, kendilerine mahsus dilleriyle "Allah vardır" derler.

Peygamberler:
Peygamberlerin ve bilhassa Peygamberler Efendisi İki Cihan Serveri'nin (s.a.v.) peygamberliğini ispat eden bütün deliller de, yine Cenab-ı Hakk'ı anlatan delillere dahil edilmelidir. Zira Peygamberlerin varlıklarının gayesi, Tevhid; yani Allah'ın varlık ve birliğini ilan etmektir. Öyleyse, her peygamberin kendi peygamberliğini ispat eden bütün delilleri, aynı zamanda, Cenab-ı Hakk'ın varlığına da delil olmaktadır. Bir peygamberin hak nebi olduğunu ifade eden bütün deliller, aynı kuvvetle, hatta daha da öte bir kuvvetle "Allah vardır ve birdir" demektedir.

Selam ve dua ile
 
S

seha

Guest
Evet bu dünya memleketine ve misafirhanesine gelen herbir misafir, gözünü açıp baktıkça görür ki: Gayet keremkârane bir ziyafetgâh ve gayet san'atkârane bir teşhirgâh ve gayet haşmetkârane bir ordugâh ve talimgâh ve gayet hayretkârane ve şevk-engizane bir seyrangâh ve temaşagâh ve gayet manidarane ve hikmet-perverane bir mütalaagâh olan bu güzel misafirhanenin sahibini ve bu kitab-ı kebirin müellifini ve bu muhteşem memleketin sultanını tanımak ve bilmek için şiddetle merak ederken; en başta göklerin nur yaldızı ile yazılan güzel yüzü görünür: "Bana bak, aradığını sana bildireceğim!" der. O da bakar görür ki:

Bir kısmı arzımızdan bin defa büyük ve o büyüklerden bir kısmı top güllesinden yetmiş derece sür'atli yüzbinler ecram-ı semaviyeyi direksiz düşürmeden durduran ve birbirine çarpmadan fevkalhad çabuk ve beraber gezdiren, yağsız söndürmeden mütemadiyen o hadsiz lâmbaları yandıran ve hiçbir gürültü ve ihtilâl çıkartmadan o nihayetsiz büyük kütleleri idare eden ve Güneş ve Kamer'in vazifeleri gibi, hiç isyan ettirmeden o pek büyük mahlukları vazifelerle çalıştıran ve iki kutbun dairesindeki hesab rakamlarına sıkışmayan bir nihayetsiz uzaklık içinde, aynı zamanda, aynı kuvvet ve aynı tarz ve aynı sikke-i fıtrat ve aynı surette, beraber, noksansız tasarruf eden ve o pek büyük mütecaviz kuvvetleri taşıyanları, tecavüz ettirmeden kanununa itaat ettiren ve o nihayetsiz kalabalığın enkazları gibi göğün yüzünü kirletecek süprüntülere meydan vermeden pek parlak ve pek güzel temizlettiren ve bir muntazam ordu manevrası gibi manevra ile gezdiren ve arzı döndürmesiyle, o haşmetli manevranın başka bir surette hakikî ve hayalî tarzlarını her gece ve her sene sinema levhaları gibi seyirci mahlukatına gösteren bir tezahür-ü rububiyet ve o rububiyet faaliyeti içinde görünen teshir, tedbir, tedvir, tanzim, tanzif, tavziften mürekkeb bir hakikat, bu azameti ve ihatatı ile o semavat Hâlıkının vücub-u vücuduna ve vahdetine ve mevcudiyeti semavatın mevcudiyetinden daha zahir bulunduğuna bilmüşahede şehadet eder.

Alıntıdır
Kâinattan Hâlıkını Soran Bir Seyyahın Müşahedatıdır
Âyet-ül Kübra
 

Abd

New member
Katılım
28 Tem 2006
Mesajlar
225
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
sorun sanırım Allah'ın varlığından öte onun ıspatı. herkes birşekilde inanır yaratıcının varlığına. onun adına tanrı der ilah der kozmik bilinç der. ve bu yarattığı düşünülen varlık hep dışarda aranır. çünkü beşeri değer ölçüleriyle düşünüldüğü için biri birşeyi yarattıysa iki tane şey vardır diye düşünülür. ve bu dualitede öteki aranıp durulur :)

öncelikle düşünürüzki geçmişte bir zamanlar Allah yalnız başınaydı sonradan yaratılanları yarattı. peki şimdi başa dönelim. yani hiçbirşey yokken yani Allah dışında hiçbirşeyden söz edilmezken. yani Hz Peygamberin Allah var idi onunla birlikte hiçbirşey yok idi sözüyle anlatmaya çalıştığı boyuta.

Allah varlığı kendinden olan haktır. bu bir ayet. varlığı kendinden olmak demek kesinlikle bir sınırdan münezzeh demektir. çünkü ona bir sınır çizdiğiniz an ondan başka bir varlık kabul edersinizki buda varlığı kendinden olan Allah'ın yanında başka bir varlık kabulü doğurur. evet Allah öyle bir varlıkki onun varlığına nispeten yok diye bir kavram yoktur. YOK diye bir kavramın mevcut olmadığı bir yerde VAR diye bir kavramdanda söz edilemez. evet bu varlık tek bir varlık ve sınırsız ve sonsuz ise bu varlık için bir merkez, bir üst veya alt, bir iç veya dış, yahut uzaklık yada yakınlık gibi beşeri değerlerin hiçbirini kullanamazsınız. hatta ve hatta ona sonsuz bile demek tam olarak Onun varlığını karşılayamaz. belki bizi ona yaklaştırır. hele hele ona büyük gibi bir yakıştırma kesinlikle söz konusu olamaz.

Allah sonuç olarak öyle bir varlıktırki ona var demek bile doğru olmaz. yok demekte doğru olmaz. bunlar tamamen biz yaratılmışların içinde bulunduğu kayıtlı algıların verdiği bir yanılsamadır.

acaba Allah kendi varlığının dışında bir şey yaratırmı?

şimdi tekrar başa dönersek Allah için bir iç veya dış söz konusu olmayacağı için herşey hem Onun varlığında yaratılmıştır hemde Allah bunların tamamından münezzehtir. sonuç itibarıyla ıspata kalktığımız varlık bizim içinde bulunduğumuz alanla kayıt altına girmeyeceği için bizim onu onun yarattığı bir varlık olan ilim yoluyla bulmamız imkansızdır.

Allah'a ancak içinde bulunduğumuz ve yaratılmış olan varlıklardaki Allah'ın isim ve özellikleriyle yaklaşabilir tanıyabiliriz. yaratılmışlar tamamiyle varlıklarını ve özelliklerini Allah'tan aldıkları için belli bir sistem ve düzen içinde hareket ederler. bu sistem ortaya kondukça yaratan bir bilinç düşünülebilir ve bu yaratıcının kanıtı olarak gözüksede Allah böyle ıspat edilmekten münezzehtir. fakat inanmak isteyenleri bu tatmin edebilir. inanmak istemeyenler için ise gerekli serbestliği tanır.

Allah biz herşeyi kaderiyle halkettik diyor. bu açıklamadan anlaşılması gereken varlık yaratıldıda onu dışardan bir el kaderi doğrultusunda yönlendiriyor değil!

herşeyin kaderiyle yaratılması demek yaratıldığı anda programınn içinde yazılmış olması demektir.

buna en güzel ve bariz örnek tek bir hücreden muhteşem bir organizma olan insanın ortaya çıkmasıdır. o başlangıçtaki tek hücrede o insanın doğumundan ölümüne kadar çizilmiş kaderi vardır. elbette dışardan gelen tesirlerde bu kaderi etkilemektedir. işte eğer yaratıcı dizayn eden güç aranıyorsa varlıklardaki bu programın üzerine gidilmelidir.
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
NAHL SURESİ
68- Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin.

------------------------------------
Arkadaşlar, Peygamberimiz zamanında arı kovanı var mıydı?
 
E

ensar

Guest
eğer kuranı dikkatli okuyup incelerseniz peygamberler Allahın var olduğunu değilde ibadete layık tek varlığın Allemlerin rabbi olan Allaha has kılınması içinb tebliğde bulunmuşlardır.kuran geçmiş ümmetlerden kıssalrla doludur ve her ümmt bu alemşn bir yaratıcısı olduğunu biliyordu ve inanıyordu onlardaki sorun ise ibadeti alemlerin rabbine has kılmamaktı.şimdi burada allhın varlığını delillendirnmek için uğraşanlar nasıl bir çaba içerisine girmişler.hatta bunu yaparken bile küfür olan çümleler kullanmışlar.Ve kafir olan kişilerden bile alıntı yapmışlar.Buna ne gerek var Allhın kitabı ,resulu,ve resulunun ümmeti varken kafirlerin sözlerine ne gerek var.kaldıki kafir allahın varlığına inansa i,man eder.

Gece ile gündüz güneş ile ay Allah`ın varlığının belgelerindendir.Güneşe ve aya secde etmeyin eğer yanlız Allaha kulluk etmek istiyorsanız onları yaradana secde edin(FUSSİLET/37)
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
eğer kuranı dikkatli okuyup incelerseniz peygamberler Allahın var olduğunu değilde ibadete layık tek varlığın Allemlerin rabbi olan Allaha has kılınması içinb tebliğde bulunmuşlardır.kuran geçmiş ümmetlerden kıssalrla doludur ve her ümmt bu alemşn bir yaratıcısı olduğunu biliyordu ve inanıyordu onlardaki sorun ise ibadeti alemlerin rabbine has kılmamaktı.şimdi burada allhın varlığını delillendirnmek için uğraşanlar nasıl bir çaba içerisine girmişler.hatta bunu yaparken bile küfür olan çümleler kullanmışlar.Ve kafir olan kişilerden bile alıntı yapmışlar.Buna ne gerek var Allhın kitabı ,resulu,ve resulunun ümmeti varken kafirlerin sözlerine ne gerek var.kaldıki kafir allahın varlığına inansa i,man eder.

Gece ile gündüz güneş ile ay Allah`ın varlığının belgelerindendir.Güneşe ve aya secde etmeyin eğer yanlız Allaha kulluk etmek istiyorsanız onları yaradana secde edin(FUSSİLET/37)


Güzel kardeşim Kuran-ı Kerim' de herkes ALLAH TEALA' yı bilir deniliyor.

NAHL SURESİ
117- Onlar, Allah'ı bırakırlar da, yalnız dişilere taparlar. Onlar o her türlü hayırla ilişkisi kesilmiş şeytandan başkasına tapmazlar.

Bu surede bildikleri anlamı yok mu? Lakin bilmek yetmiyor, yönelmek gerekiyor.

BAKARA SURESİ
128- "Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin."

:) ;)
 

kaiser

New member
Katılım
25 Nis 2007
Mesajlar
13
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
allahın varlığını bunlarla ispatyamazsınız. insanlar bir şeye inanma gereksinimi duyarlar.allah gözle görülür birşey değildir .bu yüzden ruhen inanmak gerekir.yok dünya neden var dişlerimizin dizilişi falan bunlarlarla allahı ispatlamak saçma birşey olur. insanlar allah kalbi ile bulmalıdır
 

yýldýz

New member
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
1,359
Tepkime puanı
8
Puanları
0
allahın varlığını bunlarla ispatyamazsınız. insanlar bir şeye inanma gereksinimi duyarlar.allah gözle görülür birşey değildir .bu yüzden ruhen inanmak gerekir.yok dünya neden var dişlerimizin dizilişi falan bunlarlarla allahı ispatlamak saçma birşey olur. insanlar allah kalbi ile bulmalıdır

Bilmeyen yoktur. Şeytanın unutturması vardır. Biz hatırlatıyoruz.
Bilinir çünkü Ahiretde verilmiş bir MİSAK(yemin) vardır.
 
E

ensar

Guest
Güzel kardeşim Kuran-ı Kerim' de herkes ALLAH TEALA' yı bilir deniliyor.

NAHL SURESİ
117- Onlar, Allah'ı bırakırlar da, yalnız dişilere taparlar. Onlar o her türlü hayırla ilişkisi kesilmiş şeytandan başkasına tapmazlar.

Bu surede bildikleri anlamı yok mu? Lakin bilmek yetmiyor, yönelmek gerekiyor.

BAKARA SURESİ
128- "Rabbimiz, ikimizi Sana teslim olmuş (Müslümanlar) kıl ve soyumuzdan Sana teslim olmuş (Müslüman) bir ümmet (ver). Bize ibadet yöntemlerini (yer veya ilkelerini) göster ve tevbemizi kabul et. Şüphesiz, Sen tevbeleri kabul eden ve esirgeyensin."

:) ;)
aslına bakarsanız bana muhalefetmi ediyorsunuz yada destekliyormusunuz anlamadım. Hiç kimsenin Allah(c.c)`ı bilmeme konusunda bir bahanesi olamaz sorun Allah`ı hakkıyla tanayıp laikiyle ibadet edilmemesidir


Kişilerin Allah(c.c)`ı tanıma ve ibadeti yanlız O`na has kılma konusundaki cehaleti mazeret değildir.Bununla alakalı ayet ve hadisler vardır alimlerin bu konu için getirdiği en güçlü delil ise

.“Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini aldı ve onları kendilerine şahid tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da) evet (rabbimiz olduğuna) şahit olduk dediler. “ -

“Yahut (ne yapalım) daha önce babalarımız Allah’a ortak koştu, biz de onlardan sonra gelen bir nesildik (onun için biz de onların izinden gittik. Ahdi) iptal edenlerin yüzünden bizi helak edecek misin?” -

“İşte böylece (kâfirlikten) dönmeleri için ayetleri açıklıyoruz.” (Araf 7/172-174)


Şevkani’nin izahı şöyledir:

Bunu yaptık ki mazeret olarak gafleti öne sürmeyesiniz, yahut şirki kendiniz yerine atalarınıza nisbet edip bunlardan biri yahut ikisiyle kendinizi mazur görmeye çalışmayasınız. Eskiden bu iki bahaneyi de mazeret olarak ileriye sürüyorlardı. “Biz onlardan sonra gelme bir nesildik” bu nedenle hakka ulaşamıyor, doğruyu bilemiyorduk.


Bizi batıl işler yapanların yaptıkları sebebiyle helak mi edeceksin?”

Atalarımızdan dolayı; yani, bunda bizim cehaletimiz, araştırma yapmaktan acziyetimiz ve o geçmişlerimizin bıraktıklarıyla yetinmemiz sebebiyle bir günahımız da yoktur. Allah Sübhanehu bu hikmet ile - ki insanları bu sebepten dolayı Adem’in sulbünden çıkartmış ve kendi kendilerine şahit tutmuştur.- şunu beyan ediyor:

Bunu onlara şundan dolayı yaptık:

Kıyamet günü bu sözleri söylemesinler, bu batıl delillere sarılmayıp, böylesi geçersiz bir özre bağlanıp mazeret beyan etmesinler.

Kurtubi, Tartuşi’den şu nakilde bulunuyor:

Şüphesiz insanlar bu anlaşmadan sorumludur. Her ne kadar bu hayatta onu hatırlayamıyorlarsa da...


İbni Abbas (r.a) ve Übey b. Ka’b şöyle demişlerdir:

O’nun (c.c) ‘şehidna (şahid olduk)’ sözü beni ademe ait bir sözdür. Şu manaya gelir: Biz şüphesiz senin bizim rabbimiz ve ilahımız olduğuna şahid olduk.

“Bizi mubtillerin yaptıklarından dolayı helak eder misin?” Bu ise şu anlamdadır: Sen böyle yapmazsın. Esasen tevhit konusunda mukallidin hiçbir mazereti yoktur.

Taberi bu ayeti şu şekilde yorumluyor:

“Ya da daha önce atalarımız şirk koştu demeyesiniz diye.”

Şanı yüce Rabbimiz diyor ki:

“Şahid tuttuk” üzerinize ey Allah’ın rableri olduğunu ikrar edenler. Maksat siz kıyamet günü şüphesiz biz bundan gafildik demeyesiniz diye. Şüphesiz biz bunu bilmiyorduk. Biz bundan yana bir gaflet içinde idik. Ya da şüphesiz atalarımız şirk koştu biz ise onlardan sonra gelme bir nesiliz, demeyesiniz diye...

Hakkı bilmeyişimizden kaynaklanan cehaletimizle onların yollarına uyduk. (Taberi Terc., 2/713)

İbni Kayyım ise şöyle diyor:

“Ve onları kendilerine şahid tutarak; Ben sizin rabbiniz değil miyim (dedi)”

Bu onların, O’nun rububiyetini ikrar etmelerini gerektirir. Öyle bir ikrar ki bununla aleyhlerinde hüccet kaim olsun. Şüphesiz bu o ikrardır ki onunla, resullerinin diliyle aleyhlerinde delil getirilmiştir. Şu ayetlerdeki gibi

“Peygamberleri dedi ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi var?” (İbrahim 14/10)

“And olsun ki: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan mutlaka Allah derler.” (Lokman 31/25)


“(Resulüm) de ki: Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım) bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?” -“Allah’a aittir, diyecekler.” (Müminim 23/84-85)

Kur’an’da buna benzer ayetler çoktur.


Yada başka bir ifadeyle insanlar Allahìn rububiyetini kısmende olsa kabul ediyor Uluhiyete ve isim sıfatları tevhidine gelince kimse bu konular hakkında ilim elde etmiş değil bundan ötürüde tevhidin bu mertebelerini yerine getirmiyorlar ve rububiyetide inkar etmiş oluyorlar.
 
Üst Alt