EHLÝ-SUNNET
New member
"allah Tealaya Hakkiyla Iman"
"allah Tealaya Hakkiyla Iman"
İmam Gazali’nin ta o zamanlar bildirdiklerini açıklayalım:Allah zaman kavramı içinde değildir.Buna ihtiyacı yoktur.O bir yere, bir mekâna yerleşen bir molekül dahi değildir.Onun sonradan yaratılan mahlûklarla hiçbir münasebeti ve benzerliği yoktur. İnsanlar DNA’lardan meydana gelmiştir.Allah böyle bir varlık da değildir.
Âlemin yaratıcısının böyle olmadığına inanılır, yani Allah-u Teâla’nın bir mahlûkata benzetilmesi doğru olsaydı, güneşe ve aya da ilah olarak tapmak doğru olurdu.Yani Allah cisim olsaydı; Ay ve güneşte büyük cisimler; o zaman onlara, hatta puta vs. ibadet etmekte doğru olurdu. Ama Müslümanın ilk kelimesi nedir?”Lâilâhe illallah”, yani ibadet edilmeye lâyık sadece Allah-u Teâla’dır. Allah’tan başka ibadete lâyık ilah düşünülemez.Allah cisim olmadığına göre;bir Müslüman ne Allah-u Teâla’ya ait bir sıfatı insanlara benzetebilir, ne de yaratıkların sıfatları ile Allah-u Teâla’yı sıfatlandırabilir. Örneğin cep telefonunu icat eden kişi, cep telefonuna mı benziyor? Demek ki bir şeyi icat eden, icat ettiği şeye benzemiyor.Hâl böyle iken, Allah-u Teâla nasıl oluyor da yarattıklarına benzetiliyor?Nasıl yarattıkları gibi hayal ediliyor? Nasıl muhtaç ediliyor Allah-u Teâla mekânlara, yerlere?İsterse o yer kalp olsun.
Allah kalbimdedir sözleri çok söyleniyor ya.Burada bir girmek fiili de var. Girmek, çıkmak mahlûk fiilidir.Allah bu kalpleri yaratmadan önce de vardı. Yani Allah başka bir şekle mi girdi demek istiyor bunu söyleyenler? Haşa. Allah nasıl yarattığına muhtaç edilir?Muhtaç eden kişi İslâm dairesinden çıkmış demektir.
Yaratmak, Allah-u Teâla’ya ait bir fiildir.Bu insanlara mâl edilemez. Ama maalesef insanlarımız bunu sıkça yapıyorlar.Yaratmak kelimesi bugün siyasilerin ağzında adeta sakız olmuş durumda.Yazarlar da aynen öyle. Oysa bu Allah’a ait bir sıfattır.Ama Âlimler Dini o kadar güzel öğrenmiş ve öğretmişler ki, insanları bu gibi sözleri kullandıktan sonra, onları kurtaracak şeyleri (tevilleri) bile açıklamışlar.”Allah her yerdedir” diyene hemen kâfir dememeyi bildirdiler bizlere.Onu önce tanıyıp, onu kurtarabilecek bir niyetinin olup olmadığını öğrenmemizi, öğütlediler.
İnsanlar Allah’ın sıfatlarından olan,yaratmak kelimesini yaratılmışlar için kullanıyorlar.’İcat ediyor,üretiyor’ demek sanki zulüm geliyor bu insanlara. Oysa bu kelimeleri kullanılması onları kurtarır.Doğrusu da budur zaten. Hiç gerek yok imanını tehlikeye atmaya.Allah’a ait olan bir sıfatı insanlar için kullanmaya niye ihtiyaç hissediyor insanlar?Demek ki bilmiyorlar.Demek ki öğrenmemişler.
Demek ki Allah’a olan muhabbetleri, sevgileri ve korkuları zayıf. İnanmadıklarını da söylemiyorlar. Hristiyanlara bile sorsan,Allah’a iman ettiklerini söylerler. Fakat kafalarına göre iman ederler. Demek ki bir şeye inandığını bildirmek yetmiyor.Doğru inanmak gerekiyor.
Yani insanın inandığı şeyin Hak (doğru) olduğunu bilmesi gerekiyor.
Eğer Müslümanlar bu farz-ı ayn ilmi öğrenmezse (ki bilmemek mazeret değildir) aynı hataya onlarda düşerler.Düştüklerini de görüyoruz maalesef.
2-Tekzip:
Tekzip, Kur’an-ı Kerimi ve Rasulullah’ın getirmiş olduğu kesin ahkâmları, kesin kuralları ve Din’den olduğu bilinen herhangi bir hususu, yalanlamak ve reddetmek demektir.Tekzip yalanlamak manasına gelir. Meselâ Din’le ilgili, Kur’anı Kerim’in veya Resulullah’ın bildirdiği ve Âlimlerinde açıklayıp, günümüze kadar ulaşmasını sağladığı bir konuyu reddetmek, yalanlamak tekziptir.
Kur’an da olan bir şeyi reddetmek tekzip olduğu gibi Kur’an da olmayan bir şeyi de Kur’an da varmış gibi göstermek de tekziptir. Dinimizde olan bazı şeyleri bazı insanlar kabul etmiyorlar. Mesela: ”Başörtüsü bağlamak farz değildir?” diyorlar.Başı açık gezmenin haram olduğunu kabul etmiyor bir kısım insan.Keşke kabul etseler .Hani deseler ki:”Tamam başörtüsü bağlamamak bir haramdır.Allah bizi affetsin” kendilerini kurtaracaklar. Ama bir kısmı bunu kabullenemediği için, bunu baskı unsuru bile yapıyorlar.Adeta diyorlar ki:”Herkesin başı açık olsun.”Hiç kimsenin başının örtülü olmasını istemiyorlar. Ellerinden gelse herkesin başını açacaklar. Fakat Müslüman da elinden gelse, herkesin başını örtmek ister.Birilerinin açtırmasına yol varda, Müslüman’ın örttürmesine nasıl yol olmuyor?Her şeyin bir zıttı vardır:
Gidin bir hristiyana sorun; ona göre, onun inancı dışındakilerin hepsi kâfirdir. Kendilerini Cennetlik, diğerlerini Cehennemlik görürler. Müslümanın da kaidesi aynıdır.Allah’a hakkıyla iman edene Müslüman diyoruz;”Lâilâhe illallah, Muhammedurresulullah” diyen Müslümandır. Bunu demeyenlerin tamamı kâfirdir.Yani onlar Cehennemliktir.Bunu Kur’an da böyle bildiriyor. Ama sıra Müslüman’a geldiğinde “Müslüman, kâfir olsun Müslüman olsun, bütün kulları sevecek.Onların inançlarına saygılı olacak” deniyor. Hani? Yahudilerde de var mı bu saygı? Bakın Müslüman kanı akıtıyorlar Filistin’de. Nerede bu saygı? Benim ecdadım kiliseleri bombalamadı ki.
Ellerinden geldiğinde kiliseleri mescit yaptılar. Nerede terkedilmiş, kullanılmayan bir bina var ise, orayı mescit yaptılar. Müslümanlar ibadet etsinler diye.İşte görüyoruz; bir çok kiliseden dönme cami var ülkemizde.Ama gelelim yahudi ve ingiliz askerlerine; bugün Irak’ta Müslümanların camilerini perişan ettiler.Sıra onlara geldiğinde saygıdan eser yok ama Müslümanlar herkese saygı duymalılarmış.Böyle bir tezadı benim aklım almıyor.
İlim ehlinin bildirdiklerini yalanlamakta tekziptir.Mesela ilim ehli diyor ki:”Cennet ve Cehennem’in fani olduğuna veya geçici bir yer olduğuna inanmak küfürdür” Bakın sonradan sözde Müslüman olan birisi, Müslümanların ülkesine geliyor ve diyor ki:”Cehennem ebedi değildir.” Bizim Profesörlerimizden bir tanesi de kalkıp ona,yanlış konuştuğunu söylemiyor. Adam Cehennem’in ebedi olmadığını söylüyor,gazeteler bunu manşet yapıyor, bununla ilgili kitaplar basılıyor ülkemizde.Ama bizim İslâm’ı temsil eden, resmi ve gayrı resmi kurumlarımızdan, bunları duydukları halde, hiçbir ses çıkmıyor. Herhangi bir tepki gelmiyor.Bu nasıl Din ilmi öğrenmek?İslam’ın temsilcilerine soruyorum:“Bakın Allah’ı yalanlayanlar var.Bir şeye benzetenler var.Allah’ın yaratıp, ebedi olarak muhafaza edeceğini bildirdiği Cennet ve Cehennem’in ebediliğini inkâr edenler var . Kendilerinizi koruduğunuz gibi, neden etrafınızdaki Müslümanları korumuyorsunuz?.Neden bu Din düşmanlarını,bu İslâm’ı tahrif edenleri Müslümanlara ilan etmiyorsunuz?Biz burada 15-20 kişi olduğumuz halde, Allah’ın nasip ettiği kadarıyla, bu yanlışları ilân ediyor, bildiriyoruz da, siz neden hâlâ susuyorsunuz?”
Düşünün ki bunca cemaatler var gruplar var;her biri bunu yapsa, sapasağlam, dimdik ayakta olurdu Müslümanlar.Ama Dini konularda susan bu insanlar, sıra dünyalık işlere geldiği zaman eleştirilerini hiç de esirgemiyorlar. Hele sıra bir de siyasete geldiği zaman eleştirmekte önlerine geçilmiyor. Gazeteler, basın, yayın hep bunlardan bahsediyor. Bu konularda eleştiride üzerlerine yoktur.Ama imanla alâkalı, küfürle alâkalı eleştiriye çok nadir rastlarsınız.“Aman, o konuya dokunma. Oraları karıştırma” tarzında yaklaşılıyor.Neden? Bunlar ince konularmış.Halbuki kendi imanları incelmiş, kopuyor da haberleri yok. İman ile irtibatı kopan kişiye, işin ne kadar önemli ve ciddi olduğunu gösterseniz de görmez.‘İnce konu’ derler, konuyu kapatırlar. Oysa Allah’a iman etmek ince konumudur?Değildir.Şeytanı görüyormusunuz, insana nasıl vesvese veriyor? ”Bunlar ince meseleler.Bunlardan herkes anlamaz” dedirtiyor.Bu sözleri müritlerine söyleyen sözde Din büyükleri, bu konuları kendileri anlamamışlar da, haberleri yok. Kendileri anlamıyorlar. Onlar bile mahrum bundan.Zaten bu nedenle öyle diyorlar.Çünkü yıllar geçmiş olduğu halde, bu itikat derslerini kendileri yapmamışlar.Bundan sonra da yapmaya kalkarlarsa, kendi müritlerinden kaçacak delik ararlar.
Çünkü müritleri onlardan hesap soracaktır.
İnanın çoğu insan arkadaşına itikat konularından bahsetmeye korkuyor.Hep sonraya bırakıyor.Önce ibadetleri aşılamaya çalışıyorlar. Hayır hasenat yaptırıyorlar.Bunu da kendilerince de süsleyip,”Önce sevdir“diye açıklıyorlar. Sanki Allah-u Teâla’yı tenzih etmeyi öğretmek, Dini’ni öğrenmek isteyenleri bu heveslerinden uzaklaştırıyor.Yani ben size burada bu konuları anlatarak, sizin bu meclisten uzaklaşmanıza mı sebep oluyorum?Ben burada Hakkı konuşuyorum.İlk önce öğretmem gerekeni öğretiyorum.Ben öğretmem gerekeni öğretiyorum diye giden olursa, varsın gitsin.Bu önemli konuları sonraya bırakmak doğru değil ki, bırakalım.
Çünkü bize önce İman lâzım.Biz burada konuştuklarımızı onun
bunun gönlünü hoş tutmak için değil, kendimizin ve sizin imanınızı koruyabilmek için konuşuyor, öğreniyoruz.Görsem ki bu itikat konularını sonraya bırakan hocalar artık itikat konularını öğretmeye başlamışlar, gidip onlardan özür diler, peşlerine takılır, bende öğrenirim. Onun müridi, talebesi olurum. Gerçekten var ise iman konularını işleyenler, gidelim hep beraber talebeleri olalım.Bunu samimi söylüyorum.Varsa bildiğiniz, Allah-u Teâla’yı tenzih edecek ilme sahip hocaların verdiği dersler, hemen oraya gidelim. Onlarında sözlerini kasete alıp, yazıp, yayalım.İslâm yayılsın.İslâm sessiz durmakla, zikir çekmekle yayılmaz.
Avrupa da zikir çeken çok sahtekârlar var; hristiyanlar şikâyetçiler o Müslümanlardan.”Müslümanlık böyle midir” diye soruyor oradaki avrupalılar. Orada en çok hırsızlık yapanlar Müslümanlar.Hile peşinde olan yine Müslümanlar.Demek ki amel, ancak Allah-u Teâla’yı hakkıyla tanıyıp ona iman ettikten sonra faydalı olur.Ve o insan için farz olan o ameller, ancak o zaman makbul olur. İmam-ı Gazali rahmetullahi âleyh öyle diyor:“Rabbini hakkıyla tanımayanın ibadetleri doğru değildir. Çünkü o gerçekte ibadete lâyık olan Allah’a değil, hayalinde, zihninde canlandırmış olduğu bir varlığa ibadet etmiş olur.”
Haydi gelinde bu sözü duyduktan sonra bu dersleri yapmayalım. Tekrarlıyorum tekzip, Kur’an ile,Hadis-i Şerifler ile,icma ile, bu güne kadar gelmiş olan İslâm Dini ile alâkalı (iman, küfür, farzlar, helâller ve haramlar) konulardan bir tanesini dahi inkâr emek, yalanlamak ve reddetmektir.Yani inkâr etmektir.Saydığımız bu önemli konuların bu gün geçerliliğinin olmadığını söyleyen kâfirdir.
Düşünün, bu gün diken üzerinde yaşıyor Müslümanlar da haberleri yok.Çok kolay küfre düşüyorlar.Bunun tek sebebi var; o da cahil olmalarıdır.Yani Dini’ni bilmiyorlar.Bakın ibadet yapmıyor demedik. Dini’ni bilmiyor dedik. Namaz kılıyor fakat Dini’ni bilmiyor.Oruç tutuyor ama Dini’ni bilmiyor. Zikirle çokça meşgul oluyor, ancak Dini’ni bilmiyor.Çok hayır hasenat yapıyor ama Dini’ni bilmiyor.İşte bu cehalet insanın ayağını kaydırır.Ne yapıyor bu cahil insanlar?İslâmi bir meseleyi ya kabul etmiyor, ya yalanlıyorlar.Ne diyorlar?Bu 1400 sene önce ki kanunlarla bu gün hareket edilmez olduğunu söylüyorlar.Bir de tarihini veriyorlar.Bre cahiller!Bunlar 1400 sene öncesinin kanunları değil ki.Bunlar ta insanlığın başlangıcı olan Adem aleyhisselâm zamanından gelen kanunlar.Allah’a hakkıyla iman etmek, Peygamberlere hakkıyla iman etmek, ahirete hakkıyla iman etmek; bunlar 1400 senelik kanunlar değiller ki.Bütün Peygamberlerin şeriatında namaz var, oruç var, zina haramdır, haksız yere adam öldürmek haramdır.Bütün temel haramlar vardır hepsinin şeriatlarında.Nereden çıkarıyorlar bu “1400 senelik kanunlarla hükmedilmez” lâfını?
İşte insanlar konuşuyorlar ama açıklamaya geldiği zaman, kendi konuştuklarını bile açıklayamıyorlar.Böyle gaflette insanlarımız.Allah bizleri bunların şerrinden muhafaza eylesin.Amin…
3-Tatil:
Bu tatil kelimesi bizim kullandığımız ‘tatil’ kelimesiyle aynı kökenden geliyor; yani yok sayma.”İş yok diyecek yerde, tatil” deriz.Tatil demek Allah-u Teâla’nın varlığını hiç kabul etmemektir; yani ateistliktir.Ateist tatil’in latincesidir.Bu küfür çeşidi, az önce saydığımız küfür çeşitlerinin en büyüğüdür.Çünkü tatil de, kökten yok saymak vardır.
Tatil küfrüne düşen bir kimse ile tekzip konusunu tartışmaya gerek kalmaz.O, Allah-u Teâla’yı bir şeylere benzetse de, Kur’an-ı Kerim’i reddetse de, Peygamberi inkâr etse de, onunla bu konuları tartışmanın bir anlamı yoktur. Çünkü o, zaten kökünden Allah’ın varlığını kabul etmiyor.Âlimler zamanımızı, bu gibi insanlarla harcamamızı söylüyor. Diyorlar ki: “Onun daha Allah’a imanı yok.Sen kalkmış onun kullandığı bir kelimenin tartışmasını yapıyorsun.” O insan da zaten küfrün en büyüğü mevcut. Böyle bir insanla Kur’anın hükümleri tartışılmaz.Önce ona Allah’ın varlığını nasıl anlatacağını düşünmek gerekir.Onun Allah’a inanmasını nasıl sağlayacağını düşünmeli. Tatil en büyük küfürdür.İlim ehli işlediğimiz bu önemli konuları öğrenmek istemeyenler veya bu
konularda eksik bilgiye sahip olanlara diyor ki:”Bu nev’i Kelâm ilmini değilde, bidatçıların, zındıkların Allah-u Teâla hakkında, Onun şanına yaraşmayan uygunsuz felsefi kelâmları, Âlimler tarafından kınanmıştır.”
Kelâm ilmi demek Allah-u Teâla’yı hakkıyla tanıyabilmek, anlayabilmek, hangi sözün hak, hangi sözün batıl olduğunu kavrayabilmek, demektir. Yani bizim işlediğimiz derslerde olduğu gibi kelâm ilmini işlemeyip de, bidatçıların, zındıkların Allah-u Teâla hakkında, Onun şanına yaraşmayan, uygunsuz felsefi kelâmlarına itibar edenleri kınamıştır Âlimler.
Şimdi de tam tersi oluyor.Tarih boyunca, Rasulullah aleyhisselâtu vesselamın vefatından bu yana, Âlimler tarafından kınanan kişiler kimlerdir?Uydurmacılardır, bidatçılardır, şeriatı yalanlayanlardır.Ama gelelim günümüze; üç gün boyunca bir sempozyumda bidatçılar bülbül kesildiği halde, hiç kimsenin sesi çıkmıyor.Hatta orada bulunan (çarşaflısı dahil) Müslümanlarımız alkışlıyorlar.Bu sempozyum
"allah Tealaya Hakkiyla Iman"
İmam Gazali’nin ta o zamanlar bildirdiklerini açıklayalım:Allah zaman kavramı içinde değildir.Buna ihtiyacı yoktur.O bir yere, bir mekâna yerleşen bir molekül dahi değildir.Onun sonradan yaratılan mahlûklarla hiçbir münasebeti ve benzerliği yoktur. İnsanlar DNA’lardan meydana gelmiştir.Allah böyle bir varlık da değildir.
Âlemin yaratıcısının böyle olmadığına inanılır, yani Allah-u Teâla’nın bir mahlûkata benzetilmesi doğru olsaydı, güneşe ve aya da ilah olarak tapmak doğru olurdu.Yani Allah cisim olsaydı; Ay ve güneşte büyük cisimler; o zaman onlara, hatta puta vs. ibadet etmekte doğru olurdu. Ama Müslümanın ilk kelimesi nedir?”Lâilâhe illallah”, yani ibadet edilmeye lâyık sadece Allah-u Teâla’dır. Allah’tan başka ibadete lâyık ilah düşünülemez.Allah cisim olmadığına göre;bir Müslüman ne Allah-u Teâla’ya ait bir sıfatı insanlara benzetebilir, ne de yaratıkların sıfatları ile Allah-u Teâla’yı sıfatlandırabilir. Örneğin cep telefonunu icat eden kişi, cep telefonuna mı benziyor? Demek ki bir şeyi icat eden, icat ettiği şeye benzemiyor.Hâl böyle iken, Allah-u Teâla nasıl oluyor da yarattıklarına benzetiliyor?Nasıl yarattıkları gibi hayal ediliyor? Nasıl muhtaç ediliyor Allah-u Teâla mekânlara, yerlere?İsterse o yer kalp olsun.
Allah kalbimdedir sözleri çok söyleniyor ya.Burada bir girmek fiili de var. Girmek, çıkmak mahlûk fiilidir.Allah bu kalpleri yaratmadan önce de vardı. Yani Allah başka bir şekle mi girdi demek istiyor bunu söyleyenler? Haşa. Allah nasıl yarattığına muhtaç edilir?Muhtaç eden kişi İslâm dairesinden çıkmış demektir.
Yaratmak, Allah-u Teâla’ya ait bir fiildir.Bu insanlara mâl edilemez. Ama maalesef insanlarımız bunu sıkça yapıyorlar.Yaratmak kelimesi bugün siyasilerin ağzında adeta sakız olmuş durumda.Yazarlar da aynen öyle. Oysa bu Allah’a ait bir sıfattır.Ama Âlimler Dini o kadar güzel öğrenmiş ve öğretmişler ki, insanları bu gibi sözleri kullandıktan sonra, onları kurtaracak şeyleri (tevilleri) bile açıklamışlar.”Allah her yerdedir” diyene hemen kâfir dememeyi bildirdiler bizlere.Onu önce tanıyıp, onu kurtarabilecek bir niyetinin olup olmadığını öğrenmemizi, öğütlediler.
İnsanlar Allah’ın sıfatlarından olan,yaratmak kelimesini yaratılmışlar için kullanıyorlar.’İcat ediyor,üretiyor’ demek sanki zulüm geliyor bu insanlara. Oysa bu kelimeleri kullanılması onları kurtarır.Doğrusu da budur zaten. Hiç gerek yok imanını tehlikeye atmaya.Allah’a ait olan bir sıfatı insanlar için kullanmaya niye ihtiyaç hissediyor insanlar?Demek ki bilmiyorlar.Demek ki öğrenmemişler.
Demek ki Allah’a olan muhabbetleri, sevgileri ve korkuları zayıf. İnanmadıklarını da söylemiyorlar. Hristiyanlara bile sorsan,Allah’a iman ettiklerini söylerler. Fakat kafalarına göre iman ederler. Demek ki bir şeye inandığını bildirmek yetmiyor.Doğru inanmak gerekiyor.
Yani insanın inandığı şeyin Hak (doğru) olduğunu bilmesi gerekiyor.
Eğer Müslümanlar bu farz-ı ayn ilmi öğrenmezse (ki bilmemek mazeret değildir) aynı hataya onlarda düşerler.Düştüklerini de görüyoruz maalesef.
2-Tekzip:
Tekzip, Kur’an-ı Kerimi ve Rasulullah’ın getirmiş olduğu kesin ahkâmları, kesin kuralları ve Din’den olduğu bilinen herhangi bir hususu, yalanlamak ve reddetmek demektir.Tekzip yalanlamak manasına gelir. Meselâ Din’le ilgili, Kur’anı Kerim’in veya Resulullah’ın bildirdiği ve Âlimlerinde açıklayıp, günümüze kadar ulaşmasını sağladığı bir konuyu reddetmek, yalanlamak tekziptir.
Kur’an da olan bir şeyi reddetmek tekzip olduğu gibi Kur’an da olmayan bir şeyi de Kur’an da varmış gibi göstermek de tekziptir. Dinimizde olan bazı şeyleri bazı insanlar kabul etmiyorlar. Mesela: ”Başörtüsü bağlamak farz değildir?” diyorlar.Başı açık gezmenin haram olduğunu kabul etmiyor bir kısım insan.Keşke kabul etseler .Hani deseler ki:”Tamam başörtüsü bağlamamak bir haramdır.Allah bizi affetsin” kendilerini kurtaracaklar. Ama bir kısmı bunu kabullenemediği için, bunu baskı unsuru bile yapıyorlar.Adeta diyorlar ki:”Herkesin başı açık olsun.”Hiç kimsenin başının örtülü olmasını istemiyorlar. Ellerinden gelse herkesin başını açacaklar. Fakat Müslüman da elinden gelse, herkesin başını örtmek ister.Birilerinin açtırmasına yol varda, Müslüman’ın örttürmesine nasıl yol olmuyor?Her şeyin bir zıttı vardır:
Gidin bir hristiyana sorun; ona göre, onun inancı dışındakilerin hepsi kâfirdir. Kendilerini Cennetlik, diğerlerini Cehennemlik görürler. Müslümanın da kaidesi aynıdır.Allah’a hakkıyla iman edene Müslüman diyoruz;”Lâilâhe illallah, Muhammedurresulullah” diyen Müslümandır. Bunu demeyenlerin tamamı kâfirdir.Yani onlar Cehennemliktir.Bunu Kur’an da böyle bildiriyor. Ama sıra Müslüman’a geldiğinde “Müslüman, kâfir olsun Müslüman olsun, bütün kulları sevecek.Onların inançlarına saygılı olacak” deniyor. Hani? Yahudilerde de var mı bu saygı? Bakın Müslüman kanı akıtıyorlar Filistin’de. Nerede bu saygı? Benim ecdadım kiliseleri bombalamadı ki.
Ellerinden geldiğinde kiliseleri mescit yaptılar. Nerede terkedilmiş, kullanılmayan bir bina var ise, orayı mescit yaptılar. Müslümanlar ibadet etsinler diye.İşte görüyoruz; bir çok kiliseden dönme cami var ülkemizde.Ama gelelim yahudi ve ingiliz askerlerine; bugün Irak’ta Müslümanların camilerini perişan ettiler.Sıra onlara geldiğinde saygıdan eser yok ama Müslümanlar herkese saygı duymalılarmış.Böyle bir tezadı benim aklım almıyor.
İlim ehlinin bildirdiklerini yalanlamakta tekziptir.Mesela ilim ehli diyor ki:”Cennet ve Cehennem’in fani olduğuna veya geçici bir yer olduğuna inanmak küfürdür” Bakın sonradan sözde Müslüman olan birisi, Müslümanların ülkesine geliyor ve diyor ki:”Cehennem ebedi değildir.” Bizim Profesörlerimizden bir tanesi de kalkıp ona,yanlış konuştuğunu söylemiyor. Adam Cehennem’in ebedi olmadığını söylüyor,gazeteler bunu manşet yapıyor, bununla ilgili kitaplar basılıyor ülkemizde.Ama bizim İslâm’ı temsil eden, resmi ve gayrı resmi kurumlarımızdan, bunları duydukları halde, hiçbir ses çıkmıyor. Herhangi bir tepki gelmiyor.Bu nasıl Din ilmi öğrenmek?İslam’ın temsilcilerine soruyorum:“Bakın Allah’ı yalanlayanlar var.Bir şeye benzetenler var.Allah’ın yaratıp, ebedi olarak muhafaza edeceğini bildirdiği Cennet ve Cehennem’in ebediliğini inkâr edenler var . Kendilerinizi koruduğunuz gibi, neden etrafınızdaki Müslümanları korumuyorsunuz?.Neden bu Din düşmanlarını,bu İslâm’ı tahrif edenleri Müslümanlara ilan etmiyorsunuz?Biz burada 15-20 kişi olduğumuz halde, Allah’ın nasip ettiği kadarıyla, bu yanlışları ilân ediyor, bildiriyoruz da, siz neden hâlâ susuyorsunuz?”
Düşünün ki bunca cemaatler var gruplar var;her biri bunu yapsa, sapasağlam, dimdik ayakta olurdu Müslümanlar.Ama Dini konularda susan bu insanlar, sıra dünyalık işlere geldiği zaman eleştirilerini hiç de esirgemiyorlar. Hele sıra bir de siyasete geldiği zaman eleştirmekte önlerine geçilmiyor. Gazeteler, basın, yayın hep bunlardan bahsediyor. Bu konularda eleştiride üzerlerine yoktur.Ama imanla alâkalı, küfürle alâkalı eleştiriye çok nadir rastlarsınız.“Aman, o konuya dokunma. Oraları karıştırma” tarzında yaklaşılıyor.Neden? Bunlar ince konularmış.Halbuki kendi imanları incelmiş, kopuyor da haberleri yok. İman ile irtibatı kopan kişiye, işin ne kadar önemli ve ciddi olduğunu gösterseniz de görmez.‘İnce konu’ derler, konuyu kapatırlar. Oysa Allah’a iman etmek ince konumudur?Değildir.Şeytanı görüyormusunuz, insana nasıl vesvese veriyor? ”Bunlar ince meseleler.Bunlardan herkes anlamaz” dedirtiyor.Bu sözleri müritlerine söyleyen sözde Din büyükleri, bu konuları kendileri anlamamışlar da, haberleri yok. Kendileri anlamıyorlar. Onlar bile mahrum bundan.Zaten bu nedenle öyle diyorlar.Çünkü yıllar geçmiş olduğu halde, bu itikat derslerini kendileri yapmamışlar.Bundan sonra da yapmaya kalkarlarsa, kendi müritlerinden kaçacak delik ararlar.
Çünkü müritleri onlardan hesap soracaktır.
İnanın çoğu insan arkadaşına itikat konularından bahsetmeye korkuyor.Hep sonraya bırakıyor.Önce ibadetleri aşılamaya çalışıyorlar. Hayır hasenat yaptırıyorlar.Bunu da kendilerince de süsleyip,”Önce sevdir“diye açıklıyorlar. Sanki Allah-u Teâla’yı tenzih etmeyi öğretmek, Dini’ni öğrenmek isteyenleri bu heveslerinden uzaklaştırıyor.Yani ben size burada bu konuları anlatarak, sizin bu meclisten uzaklaşmanıza mı sebep oluyorum?Ben burada Hakkı konuşuyorum.İlk önce öğretmem gerekeni öğretiyorum.Ben öğretmem gerekeni öğretiyorum diye giden olursa, varsın gitsin.Bu önemli konuları sonraya bırakmak doğru değil ki, bırakalım.
Çünkü bize önce İman lâzım.Biz burada konuştuklarımızı onun
bunun gönlünü hoş tutmak için değil, kendimizin ve sizin imanınızı koruyabilmek için konuşuyor, öğreniyoruz.Görsem ki bu itikat konularını sonraya bırakan hocalar artık itikat konularını öğretmeye başlamışlar, gidip onlardan özür diler, peşlerine takılır, bende öğrenirim. Onun müridi, talebesi olurum. Gerçekten var ise iman konularını işleyenler, gidelim hep beraber talebeleri olalım.Bunu samimi söylüyorum.Varsa bildiğiniz, Allah-u Teâla’yı tenzih edecek ilme sahip hocaların verdiği dersler, hemen oraya gidelim. Onlarında sözlerini kasete alıp, yazıp, yayalım.İslâm yayılsın.İslâm sessiz durmakla, zikir çekmekle yayılmaz.
Avrupa da zikir çeken çok sahtekârlar var; hristiyanlar şikâyetçiler o Müslümanlardan.”Müslümanlık böyle midir” diye soruyor oradaki avrupalılar. Orada en çok hırsızlık yapanlar Müslümanlar.Hile peşinde olan yine Müslümanlar.Demek ki amel, ancak Allah-u Teâla’yı hakkıyla tanıyıp ona iman ettikten sonra faydalı olur.Ve o insan için farz olan o ameller, ancak o zaman makbul olur. İmam-ı Gazali rahmetullahi âleyh öyle diyor:“Rabbini hakkıyla tanımayanın ibadetleri doğru değildir. Çünkü o gerçekte ibadete lâyık olan Allah’a değil, hayalinde, zihninde canlandırmış olduğu bir varlığa ibadet etmiş olur.”
Haydi gelinde bu sözü duyduktan sonra bu dersleri yapmayalım. Tekrarlıyorum tekzip, Kur’an ile,Hadis-i Şerifler ile,icma ile, bu güne kadar gelmiş olan İslâm Dini ile alâkalı (iman, küfür, farzlar, helâller ve haramlar) konulardan bir tanesini dahi inkâr emek, yalanlamak ve reddetmektir.Yani inkâr etmektir.Saydığımız bu önemli konuların bu gün geçerliliğinin olmadığını söyleyen kâfirdir.
Düşünün, bu gün diken üzerinde yaşıyor Müslümanlar da haberleri yok.Çok kolay küfre düşüyorlar.Bunun tek sebebi var; o da cahil olmalarıdır.Yani Dini’ni bilmiyorlar.Bakın ibadet yapmıyor demedik. Dini’ni bilmiyor dedik. Namaz kılıyor fakat Dini’ni bilmiyor.Oruç tutuyor ama Dini’ni bilmiyor. Zikirle çokça meşgul oluyor, ancak Dini’ni bilmiyor.Çok hayır hasenat yapıyor ama Dini’ni bilmiyor.İşte bu cehalet insanın ayağını kaydırır.Ne yapıyor bu cahil insanlar?İslâmi bir meseleyi ya kabul etmiyor, ya yalanlıyorlar.Ne diyorlar?Bu 1400 sene önce ki kanunlarla bu gün hareket edilmez olduğunu söylüyorlar.Bir de tarihini veriyorlar.Bre cahiller!Bunlar 1400 sene öncesinin kanunları değil ki.Bunlar ta insanlığın başlangıcı olan Adem aleyhisselâm zamanından gelen kanunlar.Allah’a hakkıyla iman etmek, Peygamberlere hakkıyla iman etmek, ahirete hakkıyla iman etmek; bunlar 1400 senelik kanunlar değiller ki.Bütün Peygamberlerin şeriatında namaz var, oruç var, zina haramdır, haksız yere adam öldürmek haramdır.Bütün temel haramlar vardır hepsinin şeriatlarında.Nereden çıkarıyorlar bu “1400 senelik kanunlarla hükmedilmez” lâfını?
İşte insanlar konuşuyorlar ama açıklamaya geldiği zaman, kendi konuştuklarını bile açıklayamıyorlar.Böyle gaflette insanlarımız.Allah bizleri bunların şerrinden muhafaza eylesin.Amin…
3-Tatil:
Bu tatil kelimesi bizim kullandığımız ‘tatil’ kelimesiyle aynı kökenden geliyor; yani yok sayma.”İş yok diyecek yerde, tatil” deriz.Tatil demek Allah-u Teâla’nın varlığını hiç kabul etmemektir; yani ateistliktir.Ateist tatil’in latincesidir.Bu küfür çeşidi, az önce saydığımız küfür çeşitlerinin en büyüğüdür.Çünkü tatil de, kökten yok saymak vardır.
Tatil küfrüne düşen bir kimse ile tekzip konusunu tartışmaya gerek kalmaz.O, Allah-u Teâla’yı bir şeylere benzetse de, Kur’an-ı Kerim’i reddetse de, Peygamberi inkâr etse de, onunla bu konuları tartışmanın bir anlamı yoktur. Çünkü o, zaten kökünden Allah’ın varlığını kabul etmiyor.Âlimler zamanımızı, bu gibi insanlarla harcamamızı söylüyor. Diyorlar ki: “Onun daha Allah’a imanı yok.Sen kalkmış onun kullandığı bir kelimenin tartışmasını yapıyorsun.” O insan da zaten küfrün en büyüğü mevcut. Böyle bir insanla Kur’anın hükümleri tartışılmaz.Önce ona Allah’ın varlığını nasıl anlatacağını düşünmek gerekir.Onun Allah’a inanmasını nasıl sağlayacağını düşünmeli. Tatil en büyük küfürdür.İlim ehli işlediğimiz bu önemli konuları öğrenmek istemeyenler veya bu
konularda eksik bilgiye sahip olanlara diyor ki:”Bu nev’i Kelâm ilmini değilde, bidatçıların, zındıkların Allah-u Teâla hakkında, Onun şanına yaraşmayan uygunsuz felsefi kelâmları, Âlimler tarafından kınanmıştır.”
Kelâm ilmi demek Allah-u Teâla’yı hakkıyla tanıyabilmek, anlayabilmek, hangi sözün hak, hangi sözün batıl olduğunu kavrayabilmek, demektir. Yani bizim işlediğimiz derslerde olduğu gibi kelâm ilmini işlemeyip de, bidatçıların, zındıkların Allah-u Teâla hakkında, Onun şanına yaraşmayan, uygunsuz felsefi kelâmlarına itibar edenleri kınamıştır Âlimler.
Şimdi de tam tersi oluyor.Tarih boyunca, Rasulullah aleyhisselâtu vesselamın vefatından bu yana, Âlimler tarafından kınanan kişiler kimlerdir?Uydurmacılardır, bidatçılardır, şeriatı yalanlayanlardır.Ama gelelim günümüze; üç gün boyunca bir sempozyumda bidatçılar bülbül kesildiği halde, hiç kimsenin sesi çıkmıyor.Hatta orada bulunan (çarşaflısı dahil) Müslümanlarımız alkışlıyorlar.Bu sempozyum