Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Aklım karıştı yardım eder misiniz

KaYnUkA

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
37
İslamcı kardeşim, Kur'an 'da nerde eşitlik var? Bilemiyorum.

Bak sana amele örneğini devam ettireyim.

Faraza o iki amale aynı miktar, aynı süre çalışıp aynı işi yaptılar. Eşitlik adına bir adaletsizlik söz konusudur. Belki bir amele diğerinden zayıftır, aynı miktar işi ona yaptırmak zulm olma ihtimali var. Ben patronları olsam ya o zayıf olana daha az iş yaptırırım yada daha fazla ücret veririm taki adil olsun ve hak yerini bulsun. Hem o iki amele görünürde eşit çalışmış olsalarda başka hiç bir açıdan eşit değillerdir.

İslamcı kardeşim senin aklın biraz felsefe ile bulanmış.

Bak koministler eşitlik diyerek sermayayeye düşman oldular. Bak eşitlik diyerek "bilenle bilmeyen bir olur mu?" düsturuna muhalefet edip adi bir amele ile bir doktora aynı ücreti verdiler. Kadın ile erkek eşittir, diyerek ikisini beraber çıplak hamama sokturlar.

Evet kainatta pratikte eşitlik yoktur. Ancak teoride vardır. Bir pirinç tanesi diğer pirinç tanesi ile teoride eşittir. Ama pratikte mutlak ve pek çok farkları vardır.

1=1 aynıdır. Ama pratikte aynı değildir. Bir elma ile bir elma eşit değildir. Mutlak anlamda pek çok farklılıkları vardır. 1 kg=1000 gr aynıdır. Kolaylık maksatlıdır. Yani, aynı şey için kullanılır. Bir kilo elma bin gramdır. Ama aynı elma bin gramdır. Başkası değil.

Değerli kardeşim, hak, hukuk, adalet, ölçü gibi kavramlarla eşitliği karıştırma.

Mesela bir başbakan birini katletse ve adi bir adamda katletse ikiside adil yargılanır. Buna eşitlik deme.

Bir erkeğin nasıl hayat hakkı varsa bir kadınıda hayat hakkı vardır. Ama eşit olamazlar. Kanunda dahi eşit değiller. Ama adalet vardır. O başka.

Mesela, bir erkek üstünü açıp gezse sıcakladı denir, kadın açsa hapse atılır veya tımarhaneye.

Bak kanun dahi onlara eşit davranmadı.

Daha bunun gibi hadsiz örnek var.

Elhaslı mutlak bir eşitlik teoride dahi yok. Eşitlik ise pratikte hiç yok.

Muhabbetle



kardes eger butun mesajları okuyabildiysen biz bu konuyu kapattık...
yani eşitlik olmadıgını kardesimiz anladı...
ama herkesın eşit yasamasını ıstedıgını soyledı..
mesajları bı bastan okursan daha ıyı olacak
selamla....
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
kardeşim dediklerine katılıyorum. sonuna kadar ama eşit ve adil olmamızı Allah(c.c.) emrediyor. eşitliği vermiyor çünkü eşit olmayı ve eşit olanı sağlamaya çalışmamızı emrediyor.
evet insanlar eşit değildir ama insanlara eşit davranmak gerektiğini savunuyorum. yani bir insanın özrüyle ayıplamak değilde onu insan gibi görmek gerektiğini savunuyorum. yada bir insan fakirse ona yardım etmenin gerekliliğini savunuyorum. zengin insanlarla arasında uçurumun azalmasını sağlamak istiyorum. yanlış mı düşünüyorum??
zengini pofpoflamak yerine fakire yardım etmesini söylüyorum.yanlış mı yapıyorum??
tüm insanların eşit haklara sahip olması yanlış mı?

eğer eşitliğe karşıysak şöyle deriz. fakire çalışsaydı oda kazanırdı. neden yardım edelimki açlıktan ölsün. yada zengine haketmişki zengin olmuş yesin dursun kimseye bi pay vermesin deriz. ben buna karşıyım........

Öncelikle tüm yazilanlari okudum yazinin bir kösesinden alinti yaparak bir kac yazi daha ekleme geregi düsündüm ve yine adalet ile esitlik kavraminin biribirine karistigini görüyoruz insallah alaadin basar hocamizin yazisi düsünmeye sevk edecektir

Adalet, “hak ve hukuka uygunluk,” “hukuk önünde herkese eşit davranmak” “her hak sahibine hakkını vermek ve haksızları cezalandırmak,” manasına gelir.

İlahi adalet iki şekilde tecelli eder. Birisi, ihkak-ı hak yani, “her varlığa, her hayat sahibine hayatı ve devamı için gerekli olan her şeyin en güzel şekilde verilmesi”, diğeri ise zalimlerin cezalandırılmasıdır. Adaletin birinci kısmı bu dünyada her varlıkta açıkça görülmektedir. Bunu insanın simasında da rahatlıkla seyredebiliriz. Gözümüz ve kulağımızı düşünelim. Bu organlar arasında eşitlik yoktur ama adalet vardır. Her birisi görevini yapabilecek şekilde terbiye gördükleri gibi, bu görev için gerekli ihtiyaçları da yine en mükemmel şekilde karşılanmıştır.

Her bir ağaç, her bir hayvan, her bir çiçek, her molekül, her atom ve semadaki her sistem ihkak-ı hakkı güneş gibi gösterirler.

İnsanoğlu adaletin bu tecellisi üzerinde çok durmuş ve onu anlamada hayli yol kat’etmiştir. Astronomi’den Biyoloji’ye Tıp’tan Jeoloji’ye kadar yazılan bütün eserler, bir bakıma bu hakikatın tefsiridirler.

Adaletin diğer yönü ise, zâlimlerin cezalandırılması, her ferdin lâyık olduğu mükâfatını yahut cezasını görmesidir. İşte, akıl ve vicdan emrediyor ki, adaletin birinci yönünün sonsuz bir hikmetle işlediğini gören insan, âhirete bakan bu ikinci yönüne karşı da iman ile, teslim ile mukabele etsin... Ama, gel gör ki, uygulamada su çoğu kez gerçekleşmez. Nice insan, âhiretteki tecelliyi bu dünyada arar. Zaten, adalet tartışmalarının çoğusu da bu yanlış arayıştan kaynaklanır.

Peygamber Efendimizin (a.s.m) doksandokuz Esma-i Hüsna’yı saydığı hadis-i şeriflerinde Adl isminin öncesinde Basîr ve Hakîm; sonrasında ise Lâtif ve Habîr isimleri yer alırlar ve insane şu dersi verirler: ‘Her şeyin her şeyini her an gören’ ve ‘yaptığı her işini hikmetle yapan’ Allah, elbette mutlak âdildir.

‘En ince şeyleri bilip kullarına sezilmez yollardan lütuflarda bulunan’ ve ‘her şeyin iç yüzünden haberdar olan’ Allah, elbette sonsuz derecede âdildir.

Adaletin zıddı zulümdür. Zulüm, başkasının mülkünde, onun izni olmaksızın tasarruf etmek demektir. Allahu teâla hakkında bu muhaldir. Çünkü mülkün Ondan başka sahibi yoktur.

Adaletle ilgili tartışmalarda, çoğu insanın, eşitlikle adaleti bir saydıklarını görürüz. Halbuki, mutlak eşitlik yâni herşeyin her yönüyle birbirinin aynı olması adalete zıttır.

İnsanların sanatlarına bakalım:
Bir ressam, çizdiği tabloda her deseni yerli yerine oturtur. Renkleri, şekilleri mutlak eşitlikle değil, adaletle taksim eder. Neye ne yakışırsa onu onunla boyar. Kime ne münasipse ona o şekli verir. Ve ortaya harika bir eser çıkar.

Cenâb-ı Hakk’ın şu âlemdeki icraatı da “eşitlik” üzerine değil, “adalet” esasına göre cereyan ediyor. İnsanlar arasında mutlak eşitlik olsaydı herşeyden önce, anne, baba ve evlât kavramlarından söz edilebilir miydi?... Ve yine böyle bir eşitlikte amiri ve memuruyla, çiftçisi ve tüccarıyla, öğretmeni ve öğrencisiyle, işçisi ve işvereniyle bir bütün teşkil eden toplum hayatı ortaya çıkabilir miydi?..

Diğer varlıklara da bir göz atalım: Mutlak eşitlik olsaydı ne yer kalırdı, ne de gök!. Şimşek çakıyorsa, bulutların yüklerinin aynı olmadığındandır.
Ruhumuzla bedenimiz arasında eşitlik olsaydı hangisi hangisine hükmedecekti?
Organlarımızın hepsi el yahut tamamı kalp olsaydı hayatımızı sürdürebilir miydik?..

Elementler arasında eşiklik olsaydı ortada sadece bir element kalırdı. Ve nice elementlerin bileşimiyle ortaya çıkan bunca eser yokluğa mahkum olurdu. Mutlak eşitlik olsaydı bir milyonu aşkın canlı türünden söz edilemezdi. Dünya yüzünde sadece bir tür canlı boy gösterirdi.

Türler arasında eşitlikt yoktur ama adalet vardır. Serçe ile kedinin eşit olmadıkları mâlûmdur. Ama, her ikisinde de İlâhî adalet bütün berraklığı ile okunr. “Kedilik” mahiyeti neyi gerektiriyorsa, ruh hâletinden, diş ve tırnak yapısına, vücut çevikliğine kadar hepsi adaletle verilmiş; hiçbirşey noksan bırakılmamış. Aynı şekilde, “serçelik” mahiyeti de neyi icab ettiriyorsa, ona da o kabiliyetler ve o vücut yapısı eksiksiz takdim edilmiş.

İşte adalet budur. “Niçin o serçe oldu, bu kedi” diye bir soru sormaya kimsenin hakkı yoktur. Sorulursa, “Allah böylece irade etmiş.” diye cevap verilecektir. Aksini irade buyursaydı o soru yine sorulacaktı.

Kaldı ki, ne o serçe, ne de o kedi, bu dünyaya gelmeden önce başka bir âlemde imtihana tabi tutulmuş değiller; tâ ki, gösterdikleri başarılarına karşılık, kendilerine verilen “hayat mertebesini” az bulsunlar. Onlar daha düne kadar, yokluk karanlıklarında Allah’ın lütfunu gözlemekteydiler. Hiçbir hakları yokken Cenâb-ı Hakk onlara, sırf bir lütuf olarak, şu hazır bedenlerini ve ruhlarını ihsan etti. Onlar da bunu biliyormuşcasına, hallerinden memnun olarak hayatlarını sürdürüyorlar. Ruhlarında, kadere itirazın zerresi dahi bulunmuyor.

İşte bütün bunlar İlâhî adaletin harika tecellilerinden sadece birkaç misal.
Biz bu tecellileri ibretle seyretmeliyiz ve şu geçici dünya hayatında insanların farklı tarzlarda imtihan edilmelerini de bu şuuurla değerlendirmeliyiz. Hikmeti, ancak âhirette anlaşılabilecek olan bazı farklılıkları hemen itirazla karşılamamalıyız.

İnsanlar bir yönüyle birbirinin aynıdırlar; aynı cihazlarla donatılmışlardır. Ancak bu ayniyette bir başkalık da saklıdır. Parmak izlerinden simalarına ve ruh haletlerine kadar her insan, başka hiç kimseye benzemeyen müsakil bir varlıktır. Aynı şekilde bu insanların şu dünya imtihanında da birçok ortak yanları ve yine birçok farkılıkları vardır. İman, takva, salih amel, güzel ahlak gibi temel değerler konusunda ortak sorulara muhatap olmuşlardır.

Bunun yanında, her insan, toplum hayatındaki mevkisi, karşılaştığı probemler, kendisinin yahut yakınlarının düştükleri sıkıntılar, başlarına gelen musibetler, İslamı yaşamada karşılaşığı farklı engeller ve daha bunlar gibi nice faktörlerle farklı bir imtahan da geçirmektedir. Dünyanın ahiretin tarlası olduğu gerçeğinden hareketle şöyle diyebiliriz: Bu değişik imtihanların karşılıkları da farklı olacak ve bunlar cennette ayrı makamlar olarak kendini gösterecektir.

Toplum hayatında, yüksek makamlara çıkmak, servet sahibi olmak çoğu insanımızın ortak arzusudur. Bu meşru arzular için kişi elinden gelen gayreti gösterse de çoğu zaman gönlündeki sonuca ulaşamaz. Çünkü, bu imtihan yurdunda herkesin mutlak eşit olmaları beklenemez. Eğer öyle olsaydı, dünyayı bize beşik, güneşi lamba yapan, bitkileri ve hayvanları hizmetimize veren Rabbimiz, bize de hayvanlar gibi dertsiz, tasasız bir hayat sürdürebilirdi. Bizi toplum hayatının içine atmaz; bitmek tükenmek bilmeyen problemlerle imtihan etmezdi. Bizim nefsimiz de bir hayvanın nefsi gibi sadece kendisine helal olan şeylere yönelir, harama yanaşmazdı. Halbuki, “Bu dünya insanların imtihan meydanıdır. Gerçek saadet ve azap diyarı ölüm ötesindedir.”
Bir hadis-i şerifte, “dünyada rahat yoktur” bir başkasında ise “dünya âhiretin tarlasıdır” buyurulur. Bu iki kelâmı birlikte düşündüğümüzde şu gerçek ortaya çıkar: “Tarlada rahat yoktur.”

İnsan bir ömür boyu çalışır; günah olsun, sevap olsun bütün mahsûlünü âhirete gönderir. Demek ki, önemli olan tarlada çok kalmak, çok yiyip içmek değil, bir şeyler derleyerek köye dönmektir. Günümüz insanları saadeti tarlada arıyor ve bu konuda birbirleriyle kıyasıya yarışıyorlar. Ve bu yarışta herkes yorulduğu için de kimse rahat yüzü görmüyor.

Dünya imihanı çok çeşitlidir. Kimi servetle imtihan olur, kimi servet düşmanlığından. Bazı olaylar birer şükür imtihanı, bazıları ise sabır imtihanıdır.

Herkesin heveslendiği “servet” aslında ağır bir imtihandır. Zekâtını eksiksiz vermek, bununla da yetinmeyip fakirleri sadakayla sevindirmek, o şaşaaya rağmen tevazu içinde yaşamak, kalbini dünyaya kaptırmamak ve maddî imkânlarına güvenmemek bu imtihanın en önemli sorularıdır. Bunlar, nefsin hiç mi hiç hoşuna gitmez.

Mevki ve makam sahipleri için de benzer bir tablo çizilebilir. Biz kendi aklımızca, servet ve makam sahiplerinin daha fazla şükür ve ibadet edeceklerini sanırız. Ama uygulamada, çoğu kez, bunun aksiyle karşılaşırız.
Servet ya meşrudur, alın terinin neticesi, gayretin mahsulüdür; “Doğru ve dürüst tacir, kıyamet gününde sıddıklar ve şehitlerle beraber haşr edilecektir” hadis-i şerifindeki müjdeye dahildir.

Veya, gayr-i meşrudur, haksızdır, üzerinde zulüm damgası vardır. Hz. Mevlâna’nın, “Zalimlerin malları uzaktan güzel görünür, ama hakikatte mazlum kanıdır, vebalidir” dediği türdendir.

Kazanç meşru ise sahibine düşman olunmaz, gayr-ı meşru ise ona heveslenilmez.
Her iki halde de bizim başkalarıyla fazla işimiz yok demektir. Biz dünya ve ahiret saadetine ermek için elimizden geldiği kadar çalışmalı, her iki sahada da gerekli sebeplere tam olarak teşebbüs etmeliyiz. Ancak, dünya nimetlerine erme konusunda umduğumuzu bulamadığımızda kısmetimize rıza göstermeli ve “hakkımda hayırlısı böyle imiş„ diyebilmeliyiz. Aksi halde, kıskançlıkla ve hasetle ruhumuza azap çektirir, dünya hayatımızı karartırız.

Bir gün bu imtihan meydanı kapanacak ve her şey gerilerde kalacak. Mahşer meydanına gelen insanlar, oraya imanlarından ve salih amellerinden başka bir şey getirecek değiller. Önemli olan, bu kısa dünya hayatında şöyle veya böyle yaşamak değil, o dehşetli meydana, dünya imtihanını kazanmış birisi olarak gelmektir.
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net

kardes eger butun mesajları okuyabildiysen biz bu konuyu kapattık...
yani eşitlik olmadıgını kardesimiz anladı...
ama herkesın eşit yasamasını ıstedıgını soyledı..
mesajları bı bastan okursan daha ıyı olacak
selamla....

Siz konuyu kapattiniz nasil oluyor ki konuyu siz acmadiniz Sana göre esit gelen tüm insanlik icinde esit sayilacak diye bir kavram yokki senin herkesin esit yasamasi dedigin kavram esitlik degil adalete girer ki bu esitlik degildir.Mutlak bir esitligin olmadigini ve olmayacagini ve de olamayacagini savunduk :)

Gördügüm kadariyla sen herkes kendi fikrini kabul ettirmeye calisiyor derken simdide sen fikrini empoze etmeye calismis olmadin mi?

Sence mutlak esitlik olsaydi cesitlilik olurmuydu?
sana göre esit görünen ve kiyasladiklarin birbirine benzeyenlerden ibaret ya benzemeyenler ya renk farkliliklari ya da cisim farkliliklari bu da esitlik istenirken sosyalizm gibi bir konuya giriliyorki buradaki esitlik duha kardesin dedigi gibi yanlis bir esitlik

selametle
 

KaYnUkA

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
37
Siz konuyu kapattiniz nasil oluyor ki konuyu siz acmadiniz Sana göre esit gelen tüm insanlik icinde esit sayilacak diye bir kavram yokki senin herkesin esit yasamasi dedigin kavram esitlik degil adalete girer ki bu esitlik degildir.Mutlak bir esitligin olmadigini ve olmayacagini ve de olamayacagini savunduk :)

Gördügüm kadariyla sen herkes kendi fikrini kabul ettirmeye calisiyor derken simdide sen fikrini empoze etmeye calismis olmadin mi?

Sence mutlak esitlik olsaydi cesitlilik olurmuydu?
sana göre esit görünen ve kiyasladiklarin birbirine benzeyenlerden ibaret ya benzemeyenler ya renk farkliliklari ya da cisim farkliliklari bu da esitlik istenirken sosyalizm gibi bir konuya giriliyorki buradaki esitlik duha kardesin dedigi gibi yanlis bir esitlik

selametle


öncelikle ben kimseye fikrimi empoze etmeye çalısmam böle bir olayı yapmak degıl dusunmem bile...
benim yazılarımı biraz daha iyi okursanız ne demek istedigimi anlarsınız...
benim hangi görüşü savundugumuda anlarsınız...
ben sizinle aynı görüşü taşırken neden cephe aldın beni anlamadım...
ama benim duha kardese soylemek ıstedıgım islamcı kardesimin fikrini degiştirdigidir...
ben sadece konuşmalarımız sonucunda varılan yerin göz önunde tutulmadan yenıden aynı konunun tartısma halıne gelmesini engellemek istememdir..
yani tartışılıp bir karara baglanan meseleyi yeniden neden tartışalım ki...
benim söylemek istedigim genel konunun kapandıgı degıl...
sadece duha kardesım islamcı kardesıme yeniden atıfta bulununca benimde zaten islamcı kardesımın fıkrının degıstıgını konuyu anladıgı vurgulamak ıstedım...
yanı orda duha kardes butun konuya yonelık konusmamıstı islamcı kardesımın yazdıgı yazıya atıfta bulundugu ıcın cevap verme durumunda bulundum....

selamla...

 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Islamci kardesim el insaf allah rizasi icin orada basbakan ile ilgili örnek adalet iken senin yazdiklarina bir bak:)

Senin esitlik dedigin kavram ahiretdede olmayacak ne yazikki bak kaynuka kardes ne güzel demis esitlik insanin dogusu ile basliyor ama nasil bir dogus bak ben izah edeyim

Bu kainat yaratılmadan bütün şu varlıklar yoklukta eşittiler. Cenab-ı hak bu alemi yaratmayı, irade buyurunca bu eşitliğin de ömrü sona erdi.

Kainat sarayı bildiğimiz kadarıyla, yüz yedi elementle, yani yüz yedi tip taşla bina edildi. Böylece çeşitlilik, değişiklik ve aykırılıklar da başlamış oldu. Zaten, saray dendi mi, mutlak eşitlik biter. Merdivenleriyle kanepeleri, panjurlarıyla kandilleri, eşit olacak değil ya! Sarayı güzel eden de bu başkalıklar değil mi? İşte kainat böylesine başkalıklarla bezendi ve sonunda bu saraya bambaşka misafirler gönderildi. Yosundan meyve ağaçlarına kadar bitkiler, pireden deveye kadar hayvanlar, kafileler halinde dünyaya geldi ve burayı şenlendirdiler. Ve en sonunda başkaların başkası “halifeler halifesi” ufukta göründü: insan.
 
S

safinaz

Guest
İslamcı Kardeşim;
Siz sanırım bu yazılanlardan alındınız.Çünkü herkes islamcı,islamcı diye söze başlamış ama kimse sizden fazla bilmiyor ya da eksik.Hiç dert etmeyin sadece görüşlerini bildirmişler kimsenin haddi değil size öğretmek...
"Üstünlük sadece takvadadır"sözüne kesinlikle katılıyorum...
Kardeşimsiniz :)
 

KaYnUkA

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
37
peki kardeş dediklerim anlaşılmamış. adalet ve eşitlik farklıdır ama bazen aynı anlamlara gelebilir.
yani bir insan yargılanıyorsa vede başka bir insan yargılanmıyorsa bu eşitlik değildir. hatta adalet hiç değildir.
iki insan aynı suçu işlemiş ve farklı cezalar almışsa bu eşitlik değildir.hatta adalet hiç değildir. bakın bazen aynı anlamlara da geliyor.

size sorarım 7 kat cennet ve 7 kat cehennem vardır değil mi? peki bu cennetin aynı katında yada cehennemin aynı katında bulunan insanlar eşit değil midir?
eşit değilse neden aynı katta bulunuyorlar? kimin ne kadar suç işlediğini vede kimin ne kadar sevap işlediğini bilen Allah(c.c.) tır. ve herkesi eşit ve adaletli yargılayacak.


kardeşim cennetin 7 degil 8 katı vardır...

1- Dari celal
2- Dari karar
3- Dari selam
4- Huld
5- Meva
6- Adn
7- Firdevs
8- Naim

buradaki fazlalık ALLAH'ın rahmeti olarak algılanacaktır tabiki...
çünkü kurandada yazdıgı gibi "RAHMETİM GAZABIMI GECTI" kelimesinin dogrulugu tartısılamaz tabiki....

birde doktorun fazla maaş almasını çok normal karsılıyorum...
şimdi başatan düşünecek olursan adamlar normal ünüversitede okuyanlardan fazla okuyorlar...neredeyse hayatları okumakla gecıyor...
bizim saglıgımız için ugrasıyorlar...
gene kurandan bir örnek vermek istiyorum...
"HİÇ BİLENLE BİLMEYEN BİR OLURMU"

birde başbakanımızın bir sözünü yazmak istiyorum...
"bizi musalla taşına yatırdıkları zaman başbakan niyetine demeyecekler.er kişi niyetine diyecekler."
buyurmustu...
bu çok taktır ettıgım ve cok hosuma gıden bır cumledır...

selamla....
 

KaYnUkA

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
37
bence biz boşuna tartışıyoruz..
okuduklarıma göre aynı fikri savunuyoruz...
ama sadece yorumlar farklı diye konu çıkmaza gırıyor...
ben her iki tarafada baktıgımda iki tarafta;
eşitligin olmadıgını kabul edıyor...
üstünlügün takva ile oldugunu kabul ediyor...
bütün insanlara eşit davranılmadıgını ve aslonan eşit davranılması...yani herkesin eşit şartlarda yaşaması gerektıgını savunuyor...
eger buralarda yanlışlık varsa uyarın lutfen benı...

eee ozaman iki tarafta aynı şeyı savunuyorsa sorun ne...?
sorun kavram kargaşası...
iki tarafta kavramları farklı kullandıkları veya bırazda yanlış anladıkları için olusan bır tartısma sahası olusuyor...

selamla...
 

KaYnUkA

New member
Katılım
28 Eyl 2007
Mesajlar
147
Tepkime puanı
5
Puanları
0
Yaş
37
ama o alim zamanında basit biriydi. ve o yere isteyerek ve öğrenerek geldi. ne bilirsin alim adamı ve basit adamı. yani nasıl anlarsınki? belkide basit dediğin bir adam aslında alimdir ama sana basit bir adam gelir.
yani demek istediğim şudur; iman ile paranın kimde olduğu belli olmaz.

bence şuna alim adamla alim olmayan adam diyelimde tartışma bitsin.:D
bence duha kardesımın anlatmak ıstedıgı olay boledır...

 

sahin01

New member
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
6
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
30
Herkes tüm üye kardeşlerimizin ne demek isteğini anladıysa sorun yok demektir. Boşuna tekrar tekrar anlattığımız detaylara tekrar girmeyelim. Ben bu konuyu aklıma takılan bir konu olduğu için açmıştım ve yanıtımı da aldım. Herkese teşekkürler.
 

sahin01

New member
Katılım
13 May 2008
Mesajlar
6
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
30
Değerli kardeşim, sen bir başlık açarsın cevabı hemen gelir. İşin biter. Ama herkez her şeyi hemen kabul etmer veya anlar, diye bir kaide yok. Hem konu konuyu açar..

Merak etme. Bu açtığın başlık fikir alışverişine vesile oldu.Münazara oldu, münakaşa değil.

Allah senden razı olsun.

Muhabbetle

Allah sizlerden de razı olsun üye abilerim, kardeşlerim.
 
Üst Alt