Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Zikir ve Tesbih

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
بســـم الله الرحمن الرحيم


"Onların sözlerine sabredip güneş doğmadan ve batmadan önce Rabbinin hamdini tesbih et (namaz kıl.) Gece vakitleri ve gündüzün baş ve sonunda tesbih et. Ta ki razı olacağın şeye kavuşasın." (Tâhâ: 130)

Küfre, alaya, İnkara ve söz dinlemezliğe sabretmek, sık sık tesbih yapmayı gerektirmektedir. Göğüs darlığından kurtulmanın yolu budur.

Öyleyse Rabbine yönel. Güneşin doğuş ve batışından önce; yani ortalığın aydınlandığı sabah sessizliğinde ve güneşin batıp kainatın istirahat ettiği durgunlukta Rabbini tesbih et. Gece ve gündüzün bazı vakitlerinde de Rabbini tesbih et. Gün boyunca Rabbinle bağlantılı ol ki, razı olduğuna kavuşabilsin.

Allah'ı tesbih etmek, O'nunla İlişkili olmak demektir. Bu bağlantıyı kuran kimse, hiç kuşkusuz huzurlu ve razıdır. Bir rıza ve huzur ortamında yaşamaktadır. Rızanın kaynağı, tesbihat ve ibadettir.

Ruhun derinliklerinden beslenip kalbin en sıcak köşelerinde gelişen hazır bir mükafattır rıza. Dava adamının ise azık ve desteğe İhtiyacı vardır. Yolun zorluklarını göğüslemeyi sağlayan bir azığa...

İbadet ve zikir, İslâm, yolunun vazgeçilmez birer öğesidir. Çünkü İslâm'ın yolu, teoride kalan soyut bir metod değildir. Sözde kalan teokratik bir tartışma konusu da değildir. Aksine O, beşerin mevcut halini (beşerî vaka'yı) değiştirmeye yönelik pratik bir hareket metodudur. Beşerî vakanın ise insanların kişilik ve yönetim biçimlerini aynı ölçüde etkileyen etki ve kalıntıları vardır. Cahili bir hayat yıkıp Yüce Allah'ın çizdiği yolun doğrultusunda razı olacağı bir Rabbani hayat oluşturmak, kuşkusuz ki kolay değildir. Kesintisiz bir çalışma ve tükenmez sabır isteyen bir meseledir bu. Dava adamının gücü ise sınırlıdır. Rabbinden bir desteği bulunmadan bu meşakkatlere dayanması mümkün değildir. Çünkü mesele sadece ilim veya sadece bilgi meselesi değildir, öyleyse bulunması gereken şey, Allah'a ibadettir. Allah'tan meded beklemektir. Bu, bir yol azığıdır. Dayanaktır. Uzun ve zorlu yolun desteğidir.

" Rabbinin ismini sabah akşam zikret. Geceleyin Ona secde edip uzun bir gece boyunca da Ona tesbih et" (el-İnsan: 25-26)

Bu bir yol azığı ve bu yolu İzleyen saygın davet kervanının hazırlığıdır.

Rabbinin ismini sabah akşam zikret. O'na geceleyin secde edip uzun bir süre teşbihini yap. Çünkü bu, Kur'an-ı Kerim'i indiren kaynakla ilişki kurmaktır. Ve bu, davanın asıl sahibiyle ilişkili olmaktır. Çünkü kuvvetin kaynağı O'dur. Azık ve desteği veren O'dur. Bu ilişkiyi kurmanın yolu, zikir, dua, ibadet ve teşbihtir. Uzun bir gece boyunca...

Yol uzun ve yük ağırdır, öyleyse tükenmez bir azık ve büyük bir desteğin bulunması şarttır. Her şeyden önemlisi bir kulun halvet ve yalnızlık halinde, umut bağlayıp ünsiyet kurarak Rabbiyle buluşması lazımdır. Yorgunluk ve bitkinliği huzura, yetmezlik ve çaresizliği de güçlülüğe dönüştüren bir buluşmadır bu. Ruhun bayağı duygu ve uğraşlardan silkindiği bir buluşmadır bu. Yoldaki dikenlerin verdiği rahatsızlığı önemsiz kılacak büyük bir görev ve muazzam bir emanettir bu. Çünkü görevin verdiği huzurun yanında dikenlerin varlığı gerçekten küçük ve önemsizdir
 

**DiyarýMevlana**

New member
Katılım
5 Nis 2007
Mesajlar
94
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Web sitesi
islamigenclik.page.tl
ZİKİR
Zikir; istilahta kelime olarak ezberleme, anma, animsama, hatirlama, söylenmesi tavsiye edilen hamd, sena ve dua anlamlarinda kullanilir.

Tasavvuf istilahinda çok genis yer tutan zikir, Allah-u Teâlâ'nin yüceligini dile getirmek ve manevi olgunluga ulasmak gayesiyle belli bir isim ya da sözcükleri tekrarlamaktir.

Yüce Allah'in (cc) bilinen güzel isimleri ve tevhid-i serifle yapilan zikir, “zekere” fiilinin mastaridir. Asli zikirdir. Türkçe de zikir seklinde kullanilir. “Zükr” kelimesi ile ayni anlamdadir. Çogulu “ezkar” ve “zükür” olarak gelir. Zikra kelimesi de, zikrin mübalagasi olup çok zikretmek demektir. Zikir ayni kökten gelen kelimelerle birlikte, Kitabimiz Yüce Kur'an da üç yüz'e yakin yerde geçmektedir

Allah-ü Teâlâ Hz.leri, Kuran'i Kerim'in birçok ayetinde, kendisini zikretmemizi bize emretmistir. Cenab-i Hakk'in beyan olunan bu emirleri ayetlerinde su sekilde zikredilmektedir:

Allah (cc) Hz.leri buyuruyor ki;

“Ey Inananlar! Allah (cc) Hz.lerini türlü tesbihler çekerek çok zikrediniz ve O'nu (cc) sabah aksam tesbih ediniz. Zira o sizi karanliklardan nura çikarandir.” (Ahzab /41,42)

“Rabbinin ismini sabah ve aksam zikret habibim. Allah'in (cc) zikrine bütün vakitlerde devam et .”(Insan / 25)

“Allah'i (cc) çok zikredin, taki umdugunuza kavusasiniz. ” (Cuma – 10)

“ Öyle ise beni anin ki, ben de sizi anayim. Bana sükredin, nankörlük etmeyin” (Bakara /152) buyurmustur.


Kur'an-i Kerim ve hadislerde, zikrin faziletlerinden sikça bahsedilmesine ragmen, günümüzdeki insanlarin zikrin hikmetini tam olarak idrak edemedikleri için zikrullahtan uzak kalmislar, ya da gerek görmeyerek kendilerini zikirden alikoymuslardir..!



Cenab-i Zülcelâl Hazretleri'ne vasil olmanin iki yolu oldugunu; Bu yollardan birisi “Hafi zikir”, digerinin ise “Cehri zikir” oldugunu söyler. Iki sekilde yapilan zikrullahi, söyle ifade etmislerdir;

“ Peygamber (sav) Hazretleri, Mekke'den, Medine'ye hicret ederlerken, Sevr Magarasi'na müsrikleri aldatma maksadiyla sigindiklarinda, yaninda yol arkadasi, can dostu olan Ebubekir Siddik (ra) vardi. Ebubekir Siddik (ra) Efendimiz magara içerisinde, müsriklerin Rasulullah Efendimize zarar verecegi endisesiyle, korkuya kapilmisti. Onun bu halini gören Sevgili Peygamberimiz:

“Korkma Ya Ebubekir.! Dilini damagina yapistir. “La Ilahe Illallah” de. Üzülme! Allah (cc) Habir ismi serifi ile haberdardir. Basir ismi serifi ile bizi görür. Bize bizden yakin olan o'dur. ( Veli ismi serifi ile dostlarina yardim edendir. Âlim ismi serifi ile bilendir. Semi' ismi serifi ile isitendir. Selam ismi serifi ile selamete ulastirandir....) Sen dedigimi yap ” buyurdu.

Hz . Ebubekir-i Siddik (ra) Efendimiz dilini damagina yapistirarak, bir nefeste yirmi bir defa “La Ilahe Illallah” kelime-i tevhidi zikredince, üzerindeki korku geçti. Ve kalp aynasi açildi. Hafi zikri, Peygamber (sav) Efendimiz bu sekilde Ebubekir Efendimize telkin etmis oldu.

Diger bir Hadis-i Serifte:

Hz. Ebubekir-i Siddik (ra.) 'in komsusu bir gün Peygamber (sav) Efendimize gelerek;

- Ya Rasulullah, Ebubekir'in evinden ciger kokulari geliyor. Komsusu oldugum ve kaç gündür aç oldugum halde bize ikram etmedi. Diye söyler..

Bunun üzerine Peygamber (sav) Hazretleri kalkar ve Ebubekir-i Sidik (ra)'in evine gelir. Fakat evin içerisinde yiyecek hiçbir sey yoktur.

Ebubekir Siddik (ra) Hazretleri, Rasulullah (sav) Efendimiz'e:

- Buyur, Ya Rasulullah! Anam, babam sana feda olsun! Sizi buraya getiren sebep nedir?” diye sorar.

- Ya Ebubekir! Komsusu aç iken, tok yatan bizden degildir. Komsun, senin ciger yedigini söylüyor. Evinden ciger kokulari geliyormus ve sen ona ikram etmemissin. Bu dogru mu?”

- Ya Rasulullah! Hâlim, Allah-u Teâlâ Hazretlerine ve size malumdur. Ben günlerdir agzima bir sey koymadim! Sadece Allah'i zikrediyordum!” dedi ve dilini damagina yapistirip; “La Ilahe Illallah” demeye basladi.

Biraz sonra evin içerisinde ciger kokusu gibi bir koku meydana geldi. Peygamber (sav) Hazretleri, Hz. Ebubekir'in komsusuna dönerek:

- Bahsettigin koku bu muydu ?” diye sordu.

O da:

- Evet, Ya Rasulallah! Bu kokuydu. Ben anlayamadim. Allah'im beni affetsin! Sen de affet! Megerse Ebubekir'in cigeri Allah askindan püryan olmus, gelen koku buymus” dedi.

Ebubekir Siddik (ra) Hazretleri, Serveri Kâinat Efendimize:

- Ya Rasulullah! Hafi zikre devam ettikçe, bende acayip garaip haller oldu. Nereye baksam sizi görüyorum. Hacete gitmeye dahi utaniyorum. Zevcemle münasebete bile hayâ ediyorum. Bundan dolayi çok mahcubum. Bunda bir hata var mi?” diye sordu.

Peygamber (sav) Hazretleri:

- Hayir, Ya Ebubekir! “Fenafir-Resül” makamina gelmissin” dedi.

Ebubekir Siddik Hazretlerinin yapmis oldugu esmalari degistirdi ve Hazreti Ebubekir Fenafillâh makamina geldi. O makama ulastiginda;

- Ya Rabbi! Ne olur benim bedenimi öyle büyüt ki; “La Ilahe Illallah Muhammedun Resülullah” diyen hiçbir mü'min cehenneme girmesin” diye dua etti.

Iste Peygamber (sav) Hazretlerinin terbiyesi altinda hafi zikir yapan o mübarek sahabe Allahü Teâlâ Hazretlerine vasil oldu.

“Bunlar (hidayete ulasan kisiler) iman edenler ve gönülleri Allah'in zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki kalpler ancak Allah i zikretmekle huzur bulur.” (Rad /28)

Cenab-i Zülcelâl Hazretlerine vasil olmanin ikinci yolu ise; Cehri zikir ile olur.

Hz. Ali (ra) Efendimiz, bir gün Rasulullah (sav) Hazretlerinin hane-i saâdetlerine gelir.

- Ya Rasulullah! Allah'a varan yollarin en kisa olanini, kullarina en kolay gelenini, nezdinde en üstün olanini bana bildir ” diye istekte bulunmus. Bunun üzerine Peygamber (sav) Hazretleri:

- Ya Ali! Ben ve benden önceki Peygamberlerin söyledigi sözlerin en kabule sayani; “La Ilahe Illallah”, Kelime-i Tevhid'tir. Yedi kat yer ile yedi kat gök terazinin bir kefesine konsa , “La Ilahe Illallah” Kelime-i Tevhid de diger kefesine konsa “La Ilahe Illallah” hepsinden agir gelir” buyurdu.

Hz. Ali (ra) Hazretleri:

- Ya Rasulullah, Allah'i nasil zikredeyim?

Hz. Peygamber (sav) Hazretleri:

- Ya Ali! Dizini dizime daya. Alnini da alnima koy. Gözlerini kapa ve üç defa söyleyecegimi dinle. Sonra sende üç defa söyle, ben dinleyeyim.

Akabinde, Peygamberimiz gözünü yumup, yüksek bir sesle, üç kere “La Ilahe Illallah” dedi. Hz. Ali (ra) Efendimizde dinledi.

Hz. Ali (ra) Efendimiz gözünü yumup, sesini yükselterek üç defa “La Ilahe Illallah” dedi.

Bu sekilde Peygamber (sav) Hazretleri, Hz. Ali (ra) Efendimize cehri zikri telkin etti. (El Inayetür-Rabbaniye)

Mekke Fethi'nde, Kâbe'nin içerisindeki putlari sahabeler yikmaya basladilar. O anda Hz. Ali (ra) Efendimiz, Peygamber (sav) Hazretlerinin yanina gelerek;

- Ya Rasulallah! Içerideki Lat ve Uzza putlari çok agir ve yüksek yapilmis, omzuma çikin da, yikalim, dedi.

Peygamber (sav) Hazretleri:

- Ya Ali! Bende nübüvvet mührü var. Benim agirligimi küre-i arz zor tartiyor. Sen beni tasiyamazsin. Onun için, sen benim omzuma çik. buyurdular.

Hz. Ali (ra) Efendimiz:

- Aman, Ya Rasulullah! Sizin omzunuza çikmaya, hayâ ederim! dedi.

Peygamber (sav) Efendimiz, tekrar:

- Çik Ya Ali, deyince

Hz. Ali Efendimiz:

- Affet Ya Rabbi!, diyerek, Rasulullah (sav) Hazretlerinin mübarek omuzlarina çiktilar. Put çok agir ve yüksek oldugundan, Hz. Ali Efendimiz putu iterken dengesini bir an kaybedip asagiya bakinca, Rasullulah Efendimiz de kendisine baktigini gördü. O anda Hz. Ali (ra) Efendimiz on sekiz bin âlemde Peygamber (sav) Hazretleri'nin cemalini gördü ve Fenafir Resül makamina ulasti.

Peygamber (sav) Hazretlerinin terbiyesi altinda cehri zikre devam eden, Hz. Ali (ra) Efendimiz de, en sonunda fenafillâh makamina geldi. Ve bu makamda;

“Ben görmedigim Rabbima iman etmem” buyurdu.

Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin zâtinda degil, sifatlarinda fani oldu. Hz. Ali ya da O'nun gibi gerçek, samimi bir sekilde Hakk'a vasil olup, teslim olan tüm müminlere bakiniz. Yüce Kur'an nasil müjdelemektedir.

“Sen ancak zikre uyan ve görmeden Rahmandan korkan kimseleri uyarabilirsin. Iste böylesini magfiret ve güzel bir mükâfatla müjdele. ” (Yasin / 11)

Cehri olsun, hafi olsun, ferden olsun, cemaatle olsun; Allah'i zikir caizdir. Ayni zamanda pek kuvvetli bir sünnettir. Her kisinin ömründe en az bir defa “La Ilahe Ilallah Muhammedür Rasulullah” demesi ve yüksek sesle söylemesi farzdir.

Hafi ve cehri zikrin ilk ögreticisi Peygamber (sav) Efendimizdir. Rasulullah Efendimiz, hem hafi hem de cehri zikri bizzat yapmis ve sahabelerine de tavsiye edip, yaptirmistir.

Cehr-i Zikir Hakkinda Ayet-i Kerimeler-Hadis-i Serif ve Fetvalar


Cehri Zikir ile ilgili Cenabi Zül Celal Hz.leri:

Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarinizi (bagirarak) zikrettiginiz gibi, hatta daha kuvvetli bir sekilde Allah'i zikredin.” (Bakara / 200) buyurmaktadir.

El-Esas Fit-Tefsir'de Said Havva merhum söyle diyor:

“Kurban Bayrami ve tesrik günlerinin (Arefe ve Kurban Bayraminin dördüncü gününün) özelliklerinden birisi de; hac farizasini eda edenlerle, etmeyenlerin (yani bütün Müslümanlarin) toplu olarak cehri (yüksek sesli) bir sekilde tekbir ile Allah'i zikretmeleridir. Hz. Ömer (ra) in (Hacda) bulunanlarla (adeta Mina tekbirlerle sallanircasina) beraber tekbir getirdikleri sabittir.(Ismail Hakki Bursevi – C.1,S.531)

Âraf Suresi 205. Ayetinde geçen;

“Kendi kendine yalvararak, ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah aksam Rabbini an, gafillerden olma.”

Emrini delil gösterenler; bu ayete göre cehri zikrin uygun olmadigi görüsünü ileri sürmektedirler. Bu son derece yanlistir. Zira bütün müfessirlerin ortak görüsüne göre bu ayet, Mekke'de zulmün en siddetli oldugu devirde inmistir. Açiktan, Ben Müslümanim diyenlerin en agir iskencelere ugradiklari bir zamanda, Rabbimiz gizli zikri tavsiye etmistir. Fakat ne zaman ki Medine'de Islam devleti kurulup, hürriyet saglanmis, iste o vakit cehri zikir de pek çok misali ile tatbik oluna gelmistir. Müfessirlerin ortak görüsüne göre ayetin;

“Yüksek olmayan bir sesle an” kisminin, yüksek sesle zikretmenin mahzurlu oldugu anlamina gelmeyecegi hususunda fikir birligi etmislerdir.

Nasil ki; “Ihramdan çikinca avlanin.” ayetinde, ihramdan çikan kisinin avlanmasi farz kilinmiyorsa! Bundan dolayi vuslatta esas olan usuldür.

Simdi de Rasulullah (sav) in ve O'nun ashabinin cehri zikir yaptiklarina dair bazi rivayetleri nakledelim.

Hadis kitaplarinin en sahihi olan Buhari'den naklediyoruz.

Ibni Abbas (ra) söyle buyurmustur:

“Insanlarin farz namazlarindan çiktiktan sonra yüksek sesle zikretmesi; ta, Hz. Peygamber (sav) zamaninda vardi. Hatta ben namazin bittigini onlarin sesini duyunca anlardim.” (Buhari)

Yine bir baska Hadisi Serifte Ya' la Bin Seddad diyor ki:

“Babam Seddad bin evs su hadisi anlattigi sirada, yine sahabelerden Ubade bin Samit (ra)'de orada bulunuyor ve tasdik ediyordu. Babam söyle diyordu:

“ Bir gün yaninda oturdugumuz bir sirada, Hz. Peygamber (sav) ehli kitabi (yani Yahudi ve Hiristiyanlari kastederek)

- Içinizde yabanci kimse var midir? Buyurdular.

- Hayir, dedik.

- Bunun üzerine kapinin kapatilmasini emrettiler ve sonra da;

- Ellerinizi kaldiriniz ve “La Ilahe Illallah” deyiniz, buyurdular.

Bizde ellerimizi kaldirdik ve uzun bir müddet “La Ilahe Illallah” diyerek zikrettik. Sonunda Hz. Peygamber (sav) söyle dua etti:

- Allah-ü Teâlâ'ya hamd olsun. Ey Rabbim! Sen beni bu kelime ile gönderdin ve bu kelimenin karsiliginda cenneti vaat ettin. Sen vaadinden dönmezsin, buyurdular.

Sonrada Hz. Peygamber (sav) bize dönüp:

Sizi müjdelerim, Allah hepinizi affetti” buyurdular. (Hayatüs-sahabe)

Iste cehri zikir ve hafi zikrin hak olusunu ve Allah-ü Teâlâ Hazretlerine vasil olabilmenin metotlarini, Hz. Peygamber (sav) Sahabe-i Kiram'a, onlarin durumlarini gözeterek kendilerine cehri zikri ya da hafi zikri telkin etmislerdir. Cehri zikrin veya hafi zikrin birbirine karsi herhangi bir üstünlügü yoktur.

Simdi de âlimlerimizin konuyla alakali fetvalarindan nakiller yapalim. Bu mesele üzerindeki süphe ve tereddüt karanligi zikir nuru ile kaybolsun.

Ibn-i Abidinde söyle deniliyor:

Hadiste sesli zikrin efdal oldugunu belirten hadisler vardir. Mesela; “Her kim beni cemaat içinde anarsa, ben kendisini daha hayirli bir cemaat içerisinde anarim” buyrulmustur.(Buhari)

Bununla beraber gizli zikrin efdal oldugunu beyan eden hadislerde vardir. Bu iki tür hadislerin anlasilmasi su sekilde olmalidir: Sesli ve sessiz zikrin ikisi de efdaldir. Ancak bunu uygulayanlarin haline ve bulundugu vakte göre degisir.

Nitekim namazda gizli ve asikâr olmayi gerektiren hadislerin anlasilmasi bu sekilde olmustur.

Zikrin hayirlisi gizli olanidir. Cehri olani da buna aykiri degildir. Çünkü bu hadis; riyadan korkuldugu, uyuyanlar uyandigi, yahut namaz kilanlar rahatsiz oldugu zamana mahsustur.

Böyle bir durum yoksa âlimler sesli zikrin efdal oldugunu söylemislerdir. Zira bunda amel daha çoktur. Dinleyenlere de faydasi dokunur. Zikreden sahsin kalbini uyandirir, onu düsünmeye sevkeder. Uykusunu düzenler ve nesesini artirir… Meselenin tamami Fetavayi-Hayriyyededir.

Cehri zikir ile mesgul olan sahabeler ( Hz. Ali, Ibni Abbas, Ibni Ömer, Ebu Musa, Enes bin Malik, Ebu Hureyre, Abdullah Zülbacedeyn (ra) ile hafi zikir ile mesgul olan Hz. Ebubekir, Hz. Osman, Hz. Selman-ül Farisi, Ibni Mesud, Ebu Derda (ra) Sahabe-i Kiram Efendilerimiz her iki yolda da Allah'a vuslat yolunu bulmuslar, tabiine ögretmisler, kendileri de bizzat tatbik etmisler ve bizlere kadar ulasmistir. hafi ve cehri zikir hakkinda ayeti kerimeler Kuran'da pek çok yerde kayitlidir

Bundan dolayi Mürsid-i Kâmil olan zât, dervisinin durumuna göre cehri zikri veya hafi zikri telkin eder. Dervis kabiliyeti, samimiyeti, muhabbeti, çalismasi nispetinde yol alir.



Zikir Hakkinda Ayeti Kerimeler

Zikir Hakkinda Ayeti Kerimeler
“(Resulüm ) Sana vahyedilen, kitabi oku ve namaz kil. Muhakkak ki namaz kötülüklerden ali kor! Allah'i zikir elbette ( ibadetlerin ) en büyügüdür. Allah yaptiklarinizi hakkiyla bilir.” (Ankebut / 45)



Seytan onlari ( münafiklari ) etkisi altina aldi da, Allah'i zikretmeyi unutturdu. Iste onlar (zikirden uzak münafiklar) seytanin yandaslaridir.” (Mücadele /19)



Iman edenlerin, Allah'i zikir ve Hak'dan inen Kur'an sebebiyle ürperme zamani daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi ( zikrullahi terk edici ) olmasinlar. Onlarin üzerinden uzun zaman geçti de, kalpleri katilasti. Onlarin birçogu yoldan çikmis kimselerdir.” (Hadid /16)



Namazi bitirince de ayakta, otururken, yanlari üzerine yatarken Allah'i zikrederler. Göklerin ve yerin yaratilisi hakkinda derin derin düsünürler ve söyle derler: Rabbimiz! Sen, bunu bosu bosuna yaratmadin. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabindan koru!” (Ali Imran /191)





Zikir Hakkinda Hadis-i Serifler


“Size amellerinizin en hayirlisini ve melik ( olan Rabb )'inizin katinda en sevapli olan ve derece bakimindan en yüksek hem de altin ve gümüs sadaka dagitmanizdan, ( Allah'in dini için cihat edip Islam ) düsmanlarinin boyunlarini vurmanizdan size daha hayirli olan ameli haber vereyim mi? Sahabe;

- Ver Ya Rasulullah!” deyince,

Hazreti peygamber (sav) “ Zikrullahtir” buyurdu. ” (Tirmizi)

Zikrin faziletine ve Allah katindaki kiymetine dair Hz. Muaviye'nin Peygamber (sav) Efendimiz'den naklettigi Hadisi serif'te söyle bahsedilmektedir:

“Bir gün Peygamberimizin zevcesi Ümmi Habibenin evine geldim. Allah'in Resulü de geldi. Biraz sohbetten sonra, alnindan piril piril nur tanesi indi, benzi sarardi, beyazlasti. Ondan sonra gözünü açti. Kiz kardesim Ümmi Habibe terlerini sildi. Terini kurutmak için atese götürdü. Ates ne terini kuruttu, ne de mendilini yakti. Odanin içi Miski Amber gibi kokuyordu. Acele yürüdü. Ben de arkasindan yürüdüm. Içlerinde Selman-i Farisi'nin (ra) de bulundugu Ashab-i Suffe'nin oldugu yere geldi. Dört yüz kisi kadar vardi. “Illallah Illallah” diye tesbih ediyor, zikrediyorlardi.

Rasulullah (sav) Hz.leri söyle buyurdular:

- Allah için size and veririm, yemin ederim, ne yapiyorsunuz?”

Onlar da:

“Allah'i (cc) zikrediyoruz. “Ilahi Ente Maksudi ve Rizake Matlubi Ya Hz. Allah” diyoruz.

Ya Rasulullah! Maksadimiz O'nun rizasidir. Bizi karadaki, denizdeki mahluklar gibi degil; en güzel sekilde “Ahseni Takvim” olarak yaratti. Habibine ümmet eyledigi için biz onu tesbih ediyoruz” dediler.

Rasulullah (sav) Efendimiz:

- Size, zikrullahin degerini anlayin diye yemin vererek söyledim. Simdi Cebrail kardesim geldi. Cenabi Allah (cc) meleklere söyle hitap ediyor:

(Ey meleklerim!) Görüyor musunuz bu kullarimi? Onlar katimda sizden çok sevimlidir.) Melekler cevaben:

“Ya Rabbi! Biz sana hakkiyla zikredici sükredici degil miyiz?” der.

Allah-ü Teâlâ Hz.leri;

“Evet! Sizler bana sükredicilersiniz. Fakat onlarin zikri bana daha hos geliyor. Onlarin kalbine nefis verdim, mal sevgisi, makam sevgisi, evlat sevgisi, her türlü sevgiyi verdigim halde; kalplerindeki sevgileri tevhid nuruyla attilar. Masiva kalmadi kalplerinde. Nazargahim kalpleri oldu.

Yere göge sigmam, mümin kullarimin kalbine sigarim.

Onlar benden rizami istiyorlar. Onun için sizden çok üstündür.” buyurdu.

O halde devam ediniz. Ben üzerinize rahmetin indigini gördüm ve size ortak olmak istedim.” buyurdular. (Taberani)

Rasulullah (sav) Efendimiz söyle buyurmuslardir ;

“Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki;

- Ben kulumun zanni ( ne ise ) ona göreyim. Beni zikrettigi zaman onunla beraberim. Eger ( kulum ) beni kendi kendine zikrederse; ben de onu kendi zâtimda zikrederim. Eger kulum beni cemaat içerisinde zikrederse; ben de onu o cemaatten daha hayirli bir cemaat içinde zikrederim.” (Buhari, Müslim,)

(Ey ashabim!) Eger cennet bahçelerine ugrarsaniz; o ( bahçelerde ) çok kalin. Sahabeler sordular:

- Ya Rasulallah cennet bahçeleri nerelerdir?

Rasulullah Efendimiz buyurdu ki;

- Zikrullah Halakalaridir. (Tirmizi )

Her kim ki, cemaatle sabah namazini kilar, (namazdan ) Sonra günes doguncaya kadar ( cemaatle veya tek olarak ) zikrullah yapar, bundan sonra da iki rekât namaz kilarsa; onun için tam bir hac ve umre sevabi vardir. Tam bir hac ve umre sevabi vardir. Tam bir hac ve umre sevabi vardir. (Tirmizi)

Muaz Bin Cebel (ra) söyle anlatiyor:

Son konusmamizda Hz. Peygambere (sav);

- Ey Allah'in Rasulü! Allah-ü Teâlâ katinda amellerin en sereflisi hangisidir? diye sordum.

- Dilin, Allah'in zikrinden dolayi yas oldugu halde ölmendir. buyurdu. (H.Sahabe)

Cabir (ra) söyle anlatiyor:

- Bir gün Medine mezarliginda bir atesin yanmakta oldugunu görerek oraya gittik. Hz. Peygamber (sav) yeni açilan bir kabre girmisler, orada bulunanlara;

- Cenazeyi bana uzatiniz. buyurdu.

Onu ayaklari tarafindan Hz. Peygamber (sav)'e uzattilar. Sonradan bu kisinin yüksek sesle zikir yapan bir sahabe oldugunu ögrendim.(Ebu Davud,)

Abdullah Zulbacadeyn denilen mübarek sahabe daima yüksek sesle zikrullah yapardi. Bir gün Hz. Ömer (ra) onun hakkinda;

- Acaba riyakârlik mi yapiyor? dedi.

Hz. Peygamber de (sav):

- Hayir! O yanik halde Allah'a yalvaran birisidir. buyurdular. (Riyazüs-salihin.)

Abdullah bin Amr (ra) der ki ;

Rasulullah (sav) söyle buyurdu:

“Tesbih (SübhanAllah) mizanin yarisini, (Elhamdülillah) ise tamamini doldurur. (La Ilahe Illallah) sözüne gelince; onun sevabi hiçbir maniye takilmadan dogruca Allah'a gider. (Tirmizi)

Cabir (ra) demistir ki;

Rasulullah (sav) söyle buyurdu:

“Zikrin Faziletlisi “La ilahe Illallah ” (demek ) tir. Dualarin en faziletlisi ise ( Elhamdülillah) demektir. (Nesai)


“Yemin ederim ki! Sabah namazindan sonra Allah'i (cc) zikreden bir toplulukla oturmam ( ve onlarla ) zikretmem; benim için Hz. Ismail (as) in soyundan bir köleyi âzat etmekten çok daha hostur. Ve yine yemin ederim ki! Ikindi namazindan sonra günes batincaya kadar Allah (cc)'i zikreden bir cemaatle oturmam; bana dört köle âzat etmekten daha sevgilidir . (Ebu Davut)



Cemaat Ile Zikir


Allah-ü Teâlâ Hz.leri ayeti kerimesinde;

Allah'in mescitlerinde O'nun isminin zikredilmesine engel olan ve o yerlerin (mescitlerin) harap olmasina çalisandan daha zalim kim vardir? Aslinda bunlarin o yerlere (mescitlere) korkarak girmeleri gerekir. Bunlar (Allah'i zikre mani olanlar) için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardir.” (Bakara /114) buyurmaktadir.

Peygamber (sav) Efendimiz ise hadisi seriflerinde;

“Bir mecliste oturan topluluk Allah'i zikretmeden, o meclisten ayrilirlarsa bir esegin lesinden ayrilmislar gibidir. Zikrullah yapmadan ayrilan bir topluluk kiyamet gününde hüsrana ugrarlar .(Buhari)

Yukarida bahsedilen hadis-i seriften anlasilacagi üzere, cemaatle zikrullah yapmak çok önemli bir ibadettir. Öyle ki, “La Ilahe Illalah” diye zikretmenin sevabi anlatilmakla bitmez. Zira Hz. Peygamber (sav) buyurmuslardir ki;

“Zikrin en faziletlisi La ilahe Illallah demektir”
Cemaatle zikrullah halkasina katilmayanlar pek büyük bir sevabi kaçirdiklari gibi, bundan baska büyük vebal altina girmis de olurlar.

Ebu Vakid El Haris bin Havf (ra) demistir ki;

“Muhakkak ki Rasulullah (sav) mescide insanlarla beraber oturuyordu ( Allah'i zikrediyordu) O esnada üç kisi (mescidden ) içeri girdi. Ikisi Rasulullah'a (sav) dogru geldi. Digeri gitti. ( O gelenlerden birisi) ön halakanin birinde bir bosluk buldu ve oturdu. Digeri de (rahatsizlik vermemek için ) arkalarina oturdu. Üçüncüsü de zaten arkasini dönerek çekip gitmisti. Rasulullah (sav) zikrullah bittikten sonra dedi ki;

- Size su üç kisiden haber vereyim mi?

Birisi Allah' a yüzünü döndü. Allah Teâlâ ona acidi (ve affetti)

Bir digeri zahmet etmekten çekindi (arkaya oturdu ) Allah Teâlâ da onu magfiret etti.

Sonuncusuna gelince (Allah'i zikirden ) yüz çevirdi. Allah Teâlâ da ondan yüz çevirdi. (R.salihin)

Enes Bin Malik (ra)'den Hz. Peygamber (sav) Efendimiz söyle buyurmuslar;

“Yalniz Allah rizasi için ihlâsla Allah'i zikretmek kastiyla oturmus hiçbir topluluk yoktur ki; semadan bir münadi (melek) onlara söyle nida etmesin:

( Haydi) magfiret edilmis olarak kalkin, muhakkak ki günahlariniz sevaba çevrildi. (Imam Ahmed)



Camilerde ve mescitlerde cehri (yani açiktan) ve yüksek sesle zikrullah etmek caiz midir? sorusuna fetva âlimleri söyle cevap vermislerdir:

Kerahat dahi olmadan caizdir. (Ali Cemali Efendi Fetvalari)

Fakih Ebul-Leys, Tenbihulgafilin isimli eserinde demistir ki;

“Mescitlerde zikrullah disinda sesi yükseltmek haramdir.”

Imam Gazali insanoglunun tek basina Allah'i zikretmesiyle cemaatin zikretmesini, tek basina ezan okumasi ve cemaatin (birkaç müezzinin birden) ezan okumasina benzetmis ve söyle buyurmustur “ Nasil ki cemaatle ezan okuyan müezzinlerin sesleri havanin yogunlugunu tek müezzinden daha fazla yariyorsa; cemaatin zikri de kalbin üzerinde tesir ve kalin gaflet perdelerini kaldirmak bakimindan tek kisinin zikrinden üstündür. (Ibn-i Abdin Terc)

Ebu Said Hadimi Hz.leri El Berika kitabinda buyuruyor ki:

“Zikrin açiktan yapilmasina gelince onu bazilari men ettiler, digerleri de caiz gördüler. Fakat Bezzaziye isimli fikih kitabindaki sözün neticesi Cevaz yönünün tercih edilmesi eserlerden ve fakihlerin kavillerinden muhalif olan yönün ise te'vil edilmesidir.”

Ebussuud Efendi merhumun cehri zikir hakkinda ki risalesinin neticesi ancak cehri zikri caiz kilmaktir. Ve mutlak sekilde onun (asikâr zikrin)kilinmasidir. Iki tarafin delillerini birlestirmek ve tercih etmekle hususi bir risalede açiktan zikrin caiz olusunu genis bir sekilde anlatmis olduk.

Ayni konu, Mecmuunnevazil ve Fetva ve Haniye ve Sigiyye ve Sagir ve Mültekit Ve Tecnis kitaplarinda mevcuttur.

Su hususu da ilave etmek gerekir. Muhakkak ki hamamda yüksek sesle Kur'an-i Kerim okumak mekruhtur. Hafi (gizli) sesle okursa mekruh olmaz. Yüksek sesle de olsa tesbih (Subhanallah) demek, tehlil (Lailaheillallah demek) mekruh olmaz. (Umdetülekrar kitabi).

Necasetin bulunmasi ve avret yerlerinin açilmasi ihtimali varken bile hamamlarda yüksek sesle zikir caiz olurda; niçin mescidlerde yalnizken yüksek sesle zikir caiz olmasin? (Cami)

Çogu zaman olurdu ki; Nebi (sav) ashabiyla beraber zikirleri, tesbih ve tehlili yüksek sesle yapardi. (Bustanulen)

Zikir Hakkinda Fetvalar
Cenab-i Hak Kur'an-i Kerim de:

“Eger bilmiyorsaniz Zikir ( Kur'an ) ehli ( alimlere ) sorun” (Nahl/44)

Yine, Bir Ayette;

Eger (süphede kaldiklari meseleleri ) Resule (sav) veya aralarinda yetki sahibi kimselere götürselerdi. Onlarin arasinda isin iç yüzünü anlayanlar, onun ( o meselenin ) ne oldugunu bilirlerdi. Allah'in size lütfu ve rahmeti olmasaydi pek aziniz müstesna seytana uyup giderdiniz.” (Nisa /83) buyurarak

Meselelerimizi Kur'an ehli âlimlere götürüp, onlardan aldigimiz cevapla amel etmemiz isteniyor.

Öyleyse âlimlerimizin zikir hakkindaki fetvalarindan birkaç nakil yapalim da konu iyice aydinlansin.

Meshur Seyhülislam ve büyük âlim Hanefi müctehidlerinden Ebussuud Efendiye soruldu ki;

- Bir adam yüksek sesle, oturarak yahut ayakta zikrullah yapsa caiz olur mu?

El cevap: Edep ve zikre hürmet ederek olursa caizdir. (Ebussud Ef. Fetvalari)

Yine soruldu ki;

- Halka olup bel ve baslarini saga sola hareket ettirerek cehri (yüksek sesle) zikrullah eden kimselere ser'an ne lazim gelir?

El cevap: Bellerini degil de sadece baslarini hareket ettirmekte yetinselerdi daha hos idi. Zikri serifin edebine daha uygun idi. Amma beli hareket ettirmekte dahi hiçbir zarar yoktur. Ayaklar yerden kalkmadikça. (Fetva S,83)

Meshur fetva kitabi Fetavayi Hindiyye de söyle deniliyor:

“Büyük bir cemaat yapip, sesleri yükselterek, hep birlikte tesbih (Sübhanallah demek) Tehlil (La ilahe illallah demek), salâvat ve sair zikirleri söylemekte bir beis (zarar) yoktur. Ancak (Mahzurlu bir durum varsa) sessiz söylemek daha iyidir.” (Fetavayi Hindiyye C.5 Sh.315 Arapça)

Meshur ve son devir Hanefi müctehidlerinden Imam Tahtavi Dürr'ül Muhtar hasiyesinde mekruhlar faslinda diyor ki:

- Mescidde halka olup yüksek sesle zikretmekten (dervisleri) kimse menedemez. Zira mescitlerde zikrullahi men edenler Cenab-i Hakk'in:

“Kim Allah'in mescitlerinde Allah'in isminin zikredilmesinden mani olanlardan daha zalim olabilir” (Bakara /114) ayeti kerimesindeki hükme dâhildirler. Iste bu en zalimler arasina katilmamak korkusundan kimse mescitlerde zikri yasaklayamaz. (Nimet-i Islam)

Imam Birgivi Hazretleri Tarikat-i Muhammediye isimli kitabinda söyle buyuruyor:

Edepsizlik yapmadan Allah'i oturarak veya ayakta zikretmekten hiçbir beis yoktur. Tevhidin (La ilahe illallah) manasini kuvvetlendirmek kastiyla basi saga sola oynatmaktaysa, zanni galiple caizlik hatta kesinlikle müstehaplik vardir. (Arapça Ist. Haci Hüseyin Ef. Mat. Sh.185)

Bir kisi zikir yaparken sesini yükseltince, oradan birisi dedi ki:

- Keske sesini tutsaydi daha iyi olurdu”.

O zaman Hz. Peygamber (sav):

- Birak onu! Zira o (yüksek sesli zikir yapan) Allah için çok ah eden bir kimsedir.”

Bu hadisin benzeri, Ibn-i Diri ve Zülbecadeyn (ra) Hazretlerinin hadisleridir ki bunlari Beyhaki rivayet etmistir.

Imam Suyuti (ra) Neticetül Fiker isimli kitabinda söyle diyor:

“Allah'a hamd seçilmis kullarina selam olsun. Allah sana ikram etsin. Sofilerin adet ettikleri üzere mescitlerde zikir halkalari kurmalari ve yüksek sesle zikir yapmalari mekruh mu, degil mi?” diye soruldu.

Cevap; Bunda mekruh olmayi gerektirecek bir sey yoktur. Zikrin yüksek sesli olmasinin güzel bir sey oldugunu ifade eden çok hadisi serifler varid olmustur. Çok hadiste zikri gizli yapmanin güzel oldugu anlatilmistir. Bu iki hadislerin bir araya getirilmesi söyle olur:

Zikrin gizli veya açik olmasi; hallerin ve sahislarin durumuna göre degisir. (Fetavayi Ömeriye S. 43,44)



Kelime-i Tevhidin Fazileti


Cabir (ra) demistir ki;

Rasulullah (sav) söyle buyurdu:

“Zikrin en faziletlisi “La ilahe illallah” (demek) tir. Dualarin en faziletlisi ise “Elhamdülillah” (demek ) tir. (Nesai ve Ibn-i Hibban) Ebû Said El Hudri (ra) Hz.leri demistir ki;

Rasulullah (sav) Efendimiz söyle buyurdular:

Musa (as) (Cenabi Hakka) dedi ki;

-Ya Rab! Bana kendisiyle seni zikredecegim ve sana dua edecegim bir sey ögret.

Hak Teâlâ buyurdu ki;

-La Ilahe Illallah, de.

Hz. Musa (as):

- Ben, ancak bana mahsus olan bir sey istiyorum dedi.

Cenabi Hak söyle buyurdu:

-Ey Musa, eger yedi kat gökler ve yedi kat yerler terazinin bir kefesine “ La Ilahe Illallah” sözü diger kefesine konsaydi, “ La Ilahe Illallah” sözü agir basardi.”(Tergib - Nesai)

Abdullah Bin Amr (ra) der ki;

Rasulullah (sav) söyle buyurdu;

“Tesbih (sübhanallah) mizanin yarisini, Elhamdülillah ise tamamini doldurur. “La Ilahe Illallah”( sözüne gelince ) onun sevabi hiçbir maniye takilmadan dogruca Allah'a gider.” (Tirmizi)

Ebu Hureyre (ra)'den rivayet olunmustur.

Hz. Peygamber (as) söyle buyurdular :

“Bir kul ihlâsla“La Ilahe Illallah” deyince derhal semalarin kapilari açilir ve isledigi büyük günahlar yok olup (La Ilahe Illallah) sözü arsa çikar.” (Tirmizi).
 

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
ALLAH razı olsun zikir kalbin cilasıdır zikirsiz kalp harebeye dönmeye mahkumdur.
 
Üst Alt