Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Zikir Nedir?

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
ZİKİR NEDİR?
Sözlük anlamı: Düşünmek, hatırlamak, hatırlatmak, anmak, öğüt, ihtar, uyarı.
Kur'an'da zikir: Kur'anda zikir kelimesi türevleriyle birlikte 250'den fazla yerde geçmektedir. Sadece "zikr" şekliyle 63 defa zikredilmektedir. Sadece emirhaliyle 37 yerde geçmektedir.
Zikr kelimesinden türetilmiş diğer isimlerden Kur'an'da geçenlerden bazıları şunlardır: "Tezkiratün", "Tezkir" "Mezkür" "Müzekkir", "Zakirat", "Zakiriyn", "zeker", "Zükür", "Zükran"
Zikir kelimesi fiil şekliyle Kur'an'da daha az geçmekle beraber muzarı hali, mazi halinden daha çok kullanılmıştır. Şimdi bunlardan bazılarını okuyarak anlamlarını tesbite çalışalım:
"...Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı ümit eden ve Allah'ı çok zikreden kimse, Allah'ın Rasulünde güzel bir örnek vardır." (Ahzab; 33/21) Bu ayette zikir "düşünmek" anlamında kullanılmıştır.
"Arınan ve Rabbinin ismini zikreden ve namaz kılan kurtuluşa ermiştir." (87 Ala; 15) Burada da" arınma ile düşünce ve inanç, zikir ile "anış" namaz ile de "eylem" dile getirilmiştir.
"Hayır, Kur'an bir öğüttür. Öğüt (zikr) almak isteyen için." (74/Müddessir: 54-55) aynı ifadeler 80. sure Abese'de de geçmektedir. Burada da "öğüt" anlamı ön plana çıkmıştır.
"Genç de şöyle demişti: "Gördün mü, kayaya sığınınca ben balığı unuttum. Onu zikrimi (hatırlamamı) unutturan da, şeytandan başkası değildir." (18/ Kehf: 63) "hatırlama" anlamında.
"Size söylediklerimi elbette zikredeceksiniz/hatırlayacaksanız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Allah, kullarını hakkıyla görendir." (40/Mümin: 44)
"İnsan, önceden hiçbirşey değilken kendisini yarattığımızı hiç zikretmiyor/düşünmüyormu?"(19 Meryem: 67) "düşünmek" anlamında.
"... Allah'ın adını zikretsinler/ansınlar" (22/Hac: 28) "anmak" anlamında.
Esasen "anmak", "hatırlamak" ve "düşünmek" birbirlerini tamamlayan üç unsurdur. Düşünülen şey, hatırlanır, hatırlanan şey de yad edilir, anılır. Dile getirilir. Bu sebeple ayetlerde geçen "zikretmek" ifadesinde bu üç unsuru da görmemiz mümkündür.KUR'AN ZİKİRDİR
Allahu Teala kitabının bir çok yerinde Kur'an'ın bir zikir olduğunu belirtir. İşte bu ayetlerden bazıları:
"Sana okuduğmuz bunlar, ayetlerden ve hikmet sahibi zikir (Kur'an)dendir." (3/Ali İmran:58)
"Ey kendisine zikir/Kur'an indirilen kimse sen bir delisin dediler." (15/Hicr: 6)
"Zikr'i/Kur'an'ı biz indirdik, Onu koruyacak olan da biziz." (15/Hicr:9)
"Onları apaçık delillerle ve kitaplarla gönderdik. Sana da, insanlara, kendilerine indirileni açıklayasın diye zikri/Kur'an'ı indirdik. Belki düşünürler." (16/Nahl: 44)
Bunlardan başka, zikrin Kur'an olduğu hususunda şu ayetleri de zikredebiliriz: 21/Enbiya:2, 50 25/Furkan:29, 26/Şuara:5, 36/Yasin: 11, 69, 38/Sad: 8, 49, 87, 41/Fussilet:41, 54/Kamer: 17, 22, 25, 323, 40, 68/Kalem: 52, 81/Tekvir: 27.ALLAH'IN TÜM KİTAPLARI ZİKİRDİR
Zikir, uyarı, hatırlatma ve öğüt olduğu için Allah'ın bütün kitapları bir zikirdir. İnsanlara cenneti ve cehennemi hatırlatarak, mükafat ile müjdelemekte, azap ile uyarmakta ve doğru yolda yürümeleri için öğüt vermektedir. Bu kitaplar, Kur'an'ın, kendisine zikir adı verildiği gibi, daha önceden Allah'ın indirmiş olduğu diğer kitaplara da "zikir" ismi verilmiştir.
Bu hususa örnek olarak Enbiya Suresi'nin 48. ayetini verebiliriz:
"Biz, Musa'ya ve Harun'a hak ile batılı ayıran ve sakınanlar için bir ışık ve zikir/öğüt olan kitabı verdik." Bu ayette Musa'ya ve Harun'a indirilen tevrat'ın üç özelliğinden biri olarak "zikr" de belirtiliyor. Diğerleri ise hak ile batılı ayırıcı olması (furkan) ve ışık "ziya" özellikleridir.
Allah'ın kitaplarına "zikir" denildiği gibi, bu kitaplara sahip çıkanlara da "kitap ehli" denildiği gibi "zikir ehli" de denir.
"Kendilerinden önce helakettiğimiz şehir halkları da iman etmemişlerdi. Bunlar mı iman edecek? Senden önce de kendilerine vahyettiğimiz adamlardan başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun." /(21/Enbiya:6-7) ayetinde olduğu gibi "zikir ehli" ifadesiyle daha önce kendilerine kitap verilen ve bahsedilen olaylardan haberdar olan kimseler kastedilmektedir.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
ZİKRİN GERÇEKLEŞMESİZikir kelimesinin, düşünme, hatırlama, anma, öğüt ve uyarı anlamlarını taşıdığını görmüştük. Öyleyse zikrin gerçekleşmesi için bu anlamların bir bütünlük arzetmesi gerekir.
Kitabın zikir olması ile kişinin zikretmesi arasında bir bağlantı vardır. Zikir sadece dil ile bir "anış"tan ibaret değildir. Bir ismi tekrar tekrar söylemek tek başına bir zikir sayılmaz. Söylemenin ötesinde olması gereken şartlar vardır. Bunlar:
1. Düşünmek: "Onlar, Allah'ı ayakta, da, otururken de yatarken de düşünürler/zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışını düşünerek şöyle dua ederler. "Rabbimiz sen bunları boşuna yaratmadın. Seni eksiklikten ve boş şeyler yapmaktan tenzih ederiz. Bizi ateşin azabından koru!" (3/Ali İmran: 191)
Yukarıdaki ayette de görüldüğü gibi, zikir her zaman her yerde Allah'ı düşünmek, Allah'ın yarattığı varlıkları ve yaratılış gayelerini düşünmek ve Allah'a dua etmek şeklinde gerçekleşir.
Bu ayetin üstündeki 189. ve 190. ayetlere de bir göz atarsak, zikirdeki düşünme yönünün önemini daha iyi kavrarız.
2. Öğüt almak: Kitabın zikir olduğunu hatırlarsak, bu zikrin sahiplenilmesi için kitabın gösterdiği yolda yürümek gerektiğini ve verdiği verdiği öğütleri düşünmek zaruretini anlarız.
"Kendilerine öğüt/zikir verildiği zaman öğüt/zikir almıyorlar." (37/Saffat: 13)
"Rabbinizden size indirilen (zikre) uyun. Onun dışındakileri veli edinip de onlara uymayın. Ne kadar az öğüt dinliyorsunuz! (Tezekkerun)." (7/Araf:3)
3. Hatırlamak: Allah'ın insan üzerindeki nimetlerini ve lütuflarını hatırlayarak ona şükretmek de zikrin bir yönünü oluşturur.
"Ey Meryemoğlu İsa, Sana ve annene verdiğim nimetimi zikret / hatırla!" (5/Maide:110) ayetinde olduğu gibi.
4. Rabbin ismi olması: Zikir ederken Rabbimizi düşümeli ve onu kendi isimleriyle zikretmeliyiz. Herkesi işaret etmesi mümkün olan "zamirler" le değil. Örneğin: "Hu" gibi "Hu" kelimesi "O" anlamına gelen bir zamirdir. Bir değil, bir çok kişinin yerini tutabilir. Oysa, zikirde akla gelmesi gereken tek kişi vardır, Allah... Öyleyse zikir de Allah'ın isimleriyle olmalıdır.
"Rabbının ismini sabah akşam zikret. Geceleyin de O'na secde et, ve gecenin uzun bir bölümünde O'nu tesbih et.!" (76/İnsan:25-26)
"Herşeyden kesilip, Ona yönelerek Rabbinin ismini zikret." (73/Müzzemmil:8)
5. Zikrin çok olması ile bir kelimeyi çok tekrarlama arasındaki fark:
Rabbimiz, bizden kendisini çok çok zikretmemizi istiyor. "Rabbini çok çok zikret ve akşam sabah ona tesbih et." (Onun her türlü eksik ve noksanlıktan uzak olduğunu ifade et.) (3/Ali İmran: 41)
"Ey iman edenler, Allah'ı çok zikredin, sabah akşam onu tesbih edin!"(33/Ahzab:41-42)
"Namaz kılındığı zaman da, yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan rızık arayın! Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz." (62/Cuma: 10)
Bu ayetlerde bizden istenen zikirin sayısal değerinden bahsedilmiyor. Yani "şu isimleri şu kadar tekrarlayın" şeklinde bir emir yok. Zikrin, sabah akşam çokça yapılması, her yerde her zaman Allah'ı zikretmenin istenmesi gösteriyor ki, dil ile çok çok tekrarlama yerine hatırlama, düşünme, idrak etme ve ifade etme ve öğüt alma, hep zikir halidir. Bilinçsiz bir şekide yapılan çok tekrarın ise bir anlamı yoktur. Gerçek zikir anlamını bilmeden tekrarlanan sözler değil; düşünerek, ibret alarak, vakıf olarak bilinçlice yapılan hareketlerdir.
6. Allah'ın zikri ile kalplerin titremesi: Zikir tam anlamıyla gerçekleştiği zaman kalpler onunla uyanır, titrer ve kendine gelir.
"İman edenlere, Allah'ın zikri ve hak olarak nazil olan (Kur'an) için kalplerinin titreme vakti daha gelmedi mi? Sakın ola ki daha önce kendilerine kitap verilip de aradan uzun zaman geçince kalpleri katılaşan ve çoğu yoldan çıkan kimseler gibi olmasınlar." (57/Hadid:16)
"Müminler, Allah anıldığı zaman kalpleri titreyen kimselerdir." (8 Enfal:2)
Kalbin titremesi, duyarlılık göstergesidir. Allah'tan bahsedilmesine, kendisine Allah'ın hükmü hatırlatılmasına rağmen yanlışı değiştirmeyen, ürpermeyen ve gidişatını düzeltmeyen mümin olma vasfını kaybeder. Böylesi bir duyarlılıktan uzak olarak yapılan zikirler zikir değildir. Sarhoş bir halde atılan "Allah" naraları ancak Allah'ın gazabını celbettirir.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
NİÇİN ZİKİR?


Zikir, Allah'ın bir emridir. Allah, insanı zikredebilecek bir yaratılışta yaratmıştır. İnsan, zikri seçerek doğru yolda yürür; zikirden uzaklaşarak sapıklığı hak eder. Allah'ın zikri yani Kur'an insana hem dünyada hem de ahirette mutluluk kapılarını açar.
"Allah sözün en güzelini, ayetleri güzellikle birbirine benzeyen ve mükerrer olarak gelen bir kitap şeklinde indirmiştir. Allah'tan korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri Allah'ın zikrine yumuşar. Bu, Allah'ın doğru yolu gösteren rehberidir. Dilediğini onunla doğru yola iletir. Allah kimi sapıklık içinde bırakırsa onun için hiçbir yol gösteren bulunmaz." (39/Zümer: 23)
Zikir, Allah'ın verdiği nimetlere hem şükrün bir ifadesi, hem de o nimeterin devamının gereğidir.
Nitekim Salih Aleyhisselamın kavminden bahseden ayette Ad kavminin yerine getirilişleri hatırlatılırken, Onların uğradığı felakete uğramamaları için Allah'ın nimetlerini zikretmeleri isteniyor.
"Ad kavminden sonra sizi halifeler yaptığını, ovalarında köşkler kurup, dağlarında evler inşa ettiğiniz bu topraklara yerleştirdiğini bir hatırlayın. Allah'ın nimetlerini zikredin. (düşünün) de yeryüzünde bozgunculuk yaparak taşkınlık etmeyin." (7/Araf:74)ZİKİRDEN UZAKLAŞMAK:
Zikirden uzaklaşmak, kişinin özünden uzaklaşması demektir. Çünkü zikir aklın, düşünce ve duyguların tertemiz bir şekilde faaliyette olması demektir. İnsanın doğru yolda yürüdüğünün işaretidir. Zikirden uzaklaşmak ise batıla geçişin ve çöküşün bir başlangıcıdır. Allah'ın kitabının zikir olduğunu hatırlarsak, Allah'ın kitabından uzaklaşmak delalete düşmektir. Allah'ın kitabının ışığından mahrum olmak, karanlıkta kalmaktır.
Rabbimiz, kitabına karşı ilgisiz kalan, kimselerin kalplerinin katılaşmış olduğunu bildiriyor ve onlara "yazıklar olsun!" hitabında bulunuyor.
"Allah'ın göğsünü İslam'a açtığı kimse, Rabbinden gelen bir nur üzerinde değil midir? Kalpleri Allah'ın zikrine karşı katılaşmış olanlara yazıklar olsun! Bunlar apaçık bir sapıklık içindedir." (39/Zümer: 22)
Allah'ın zikrinden uzaklaşanlar şeytanın kardeşi olurlar. Şeytan da onları doğru yoldan uzaklaştırır. Batıllarla oyalar. Fakat, insanın bundan hiç haberi olmaz da kendini hidayette zanneder.
"Allah'ın zikrini kim, umursamazsa, ona bir şeytanı musallat ederiz de, artık o, ondan hiç ayrılmayan bir arkadaş olur. O şeytanlar onları doğru yoldan ayırırlar da onlar kendilerinin hala doğru yolda olduklarını zannederler."(43/Zuhruf:36-37)
Kıyamet günü Allah'ın zikrinden yani kitabından uzaklaşmış olan kimse feryad ederek şöyle der:
"Ah, ne olurdu peygamberle birlikte bir yol edinseydim. Yazıklar olsun bana Ne olrudu filanı dost edinmeseydim. İşte beni, bana Rabbinden gelen zikirden uzaklaştırdı. Zaten şeytan insanı yalnız bırakır." diyecektir. Peygamber de diyecektir ki:
"Ey Rabbim, kavmim bu Kur'an'ı terketti." (25/Furkan:27-30)
Sonuçta, Rabbin zikrinden uzaklaşmak azabı getirir. "Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, Allah onu çok ağır bir azaba sokar." (72/Cin: 17)
"Onların ne malları ve ne de evlatları, Allah'ın azabından hiç bir şeyi onlardan savamayacaktır. Onlar cehennem ehlidirler. Orada daimidirler.
Allah, onların hepsini dirilttiği gün, sana yemin ettikleri gibi O'na da yemin edecekler ve kendilerinin bir şey üzerinde olduklarını zannedeceklerdir. Haberiniz olsun, işte asıl yalancılar onlardır.
Şeytan onları hükmü altına almış ve Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte bunlar, şeytanın taraftarlarıdır. Haberiniz olsun ki asıl hüsrana uğrayacak olanlar, şeytanın taraftarlarıdır." (58/Mücadele:17-18)
Müşrikler, kendileri için bir uyarı olan ve gerçeği gösteren Allah'ın zikrini/Kur'an'ı işittikleri zaman, son derece sinirlenirler, öfkelenirler ve ellerinden gelse kendilerine Allah'ın zikrini okuyan kimseyi gözleriyle yerin dibine geçirmek isterler. Oysa, Allah'ın ayetleri hatırlatıldığı zaman dinlemeleri, düşünmeleri ve öğüt almaları gerekir. Ona karşı düşman kesilmeleri kendilerini ateşe atmaktan başka bir şey değildir.
"Kafir olanlar, zikri işittikleri zaman, neredeyse, gözleriyle seni yere yıkacaklardı. "O, bir mecnundur." diyorlardı. Oysa, O, herkes için bir uyarı/öğütten başka bir şey değildir." (68 Kalem: 51-52)ZİKİRDE YANLIŞ VE BATIL ANLAYIŞLAR

Zikir, Allah'ın kitabının ismi ve düşünmenin, anlayışın adı iken: Kur'an'la hiçbir ilgisi olmayan ve bilinçsizce yapılan bazı törenler vardır. Bu törenlere hiç de içeriğine uygun olmayan bir isim verilmektedir. "zikir.."
Zikir, uyanıklığın, düşüncenin ve bilincin esası iken, zikir adı verilen bazı toplantılarda insanlar kendilerinden geçirilmekte, adeta uyuşturucu kullananlar gibi hayal dünyalarında tatlı rüyalara daldırılmaktadır. Kimi tefle, dümbekle, zille, neyle, halay ve dönüp durmakla zikir yaptığını zannediyor; Kimi de kendini kaybedip, hipnotize edildikleri kimseler tarafından çeşitli yerlerinden şişleniyorlar. Kendi nefislerine zulmediyorlar. Bazıları geleneksel bir şekilde tesbihle, bazıları modernist olarak numaratörle, bazıları da daha doğal olarak taşla, çakılla, anlamını bilmedikleri bazı kelimeleri tekrarlıyorlar. Kimileri bağıra çağıra taşkınca; kimileri de sessiz sakin ama şaşkınca "zikir" yapıyorlar.
Kur'an'ın bize öğrettiği zikir anlayışında belirli sayıda, belirli isim ya da kelimelerin tekrarı yoktur. Zikir, hayatın bütün boyutlarında, düşünceyi, anlayışımızı, duygularımızı ve hareketlerimizi Allah'ın gösterdiği şekilde düzenlemektir. Hayata bakışımızı, Rabbimize kulluk bilinci içerisinde şekillendirmektir. "En yüce ve en üstün Allah'tır" demek, ve "Allah'ın otoritesine boyun eğmektir. Allah'ın kitabını okumak, anlamak ve hayat rehberi olarak benimsemektir.
Allah'ın kitabına karşı kör, sağır ve dilsiz olup, bazı güzel isimleri sürekli veya belirli sayıda tekrarlamanın insana kazandıracağı önemli bir şey yoktur. Aksine kaybettireceği şeyler çoktur. Birincisi, cehaletini meşru olarak görüp, yaptığı ile tatmin olarak Allah'ın kitabına karşı sorumluluğunu ihmal edecektir.
İkincisi; anlamını bilmeden tekrarladığı sözler içinde belki de insanı şirke götürecek batıl sözler vardır. Örneğin "La mevcude ilallah" gibi Nedir bu sözün anlamı? Allah'tan başka varlık yoktur." bir başka deyişle "tüm varlık Allah'tır." Yani, iyi kötü yaratılmış ne varsa hepsinin Allah olduğunu iddia etmek. Ne büyük bir hata! Ne dehşetli bir cehalet. Allah'ın yarattığını, Allah'ın kendisi yerine koymak... Çok korkunç bir gaflet. Affedilmez bir suç. Sonra bunun adını zikir koymak, Allah'ın gazabından insanı kurtarabilir mi?!
Asla kurtaramaz. Öyleyse, dikkat edilmesi gereken nokta anlamını bilmediğimiz kelimeleri durmadan tekrarlamak yerine bilmemiz gereken Allah'ın isimlerini ve vasıflarını öğrenmek, Allah'ı kendi zikri olan Kur'an'dan tanımak ve Allah'ın gösterdiği dosdoğru yolda yürümektir.
 

firsaf

New member
Katılım
15 May 2007
Mesajlar
105
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
açıklayasın diye zikri/Kur'an'ı indirdik. Belki düşünürler." (16/Nahl: 44)


GÜZEL BİR ÖRNEK VERMİŞSİN ACIKLAYASIN DİYE DEMİŞ RAB RESULUNE YANİ BU İNSAFI SİZİN GİBİ sünnet İNKARCILARINA BIRAKMAMIS.AYETİN SONUNDADA BELKİDE DÜŞÜNÜRLER DİYE İKAZ VAR BELKİDE DÜŞÜNÜRSÜNÜZ RESULULMÜ DAHA GÜZEL ACIKLIYOR YOKSA AKILLARINI İLAH EDİNEN SÜNNET İNKARCILARIMI
 

bcetin811

AMEL-Ý SALÝH
Katılım
27 Eyl 2006
Mesajlar
1,495
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Hayatýn içinden
Yahu bırakın artık adamcağızın her açtığı konudan sünnet mesajı çıkarmayı..Şu açılan konuyu okudunuzmu Allah aşkına!..Bende hadis ve sünnetin İslamın vazgeçilmezi olduğuna inanıyorum ama Metin abiye haksızlık yapıyosunuz..Adam emek verip araştırıyo,yazıyo bizlerle paylaşıyo..Önce bir büyükle nasıl konuşulması gerektiğini sizlere hatırlatıyorum...28 yaşındaki adam 44 yaşındaki adama beyinsiz diye hitap ediyor yaw!...Bu forumu takip eden,İslamı araştıran binlerce misafir üye var..Burada ilim yarıştırmıyoruz, ilim paylaşıyoruz..Hoşunuza gitmeyen bir durum varsa çıkarın buyrun kanıtlarınızla konuşun..Yok yine olmuyorsa işte o zaman Allah'a havale edin..Metin abiyi haksız görüyorsanız hakaretlerinizle değil, dua ve paylaşımlarınızla doğru yola yönlendirin...
 

muhammed_azadi

New member
Katılım
25 Nis 2007
Mesajlar
23
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
bcetin811 kesinlikle sanakatılıyorum bu konuda bende metin abiyle bazı konularda tamamen zıt şeyler düşünüyorum ama metin abinin her yazdığı yerde hatta yazmadığı yerlerde bile konu farkı gözetmeksizin bir sataşma bi kavga ortamı oluşturma eğilimi görüyorum...nerde bir konu açılmışsa orada ''metin mete sen nasıl namaz kılıyorsun?'' sorusunu görmek mümkün ayıptır ağabeyler yahu....
 

kevni-kavseyn

New member
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
90
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
metin mete kardeş zikir konusunu ayetlerle çok güzel açıklamışsın.Fakat yarıdan sonra...sanki önyargılı bir yazı.Hiç Allah'ı bir toplulukla zikrettiniz mi?Onda hiçliğinizi farkettiniz mi?Sema döner semazenler.Tabii ki şimdilerde moda olan gösteri semalarından bahsetmiyorum.Mevlana hz.lerinin manevi terbiyesini alabilmiş,Allah aşkını döne döne ateşe çevirebilen semazenlerden bahsediyorum.Bu zikir,laf kalabalığı değil.gönlü yaradana bağlayıp sadece Onun adını,sıfatlarını anmak ve kendi acziyetini farketmek.
Siz şimdi delil diyeceksiniz.Bende delil olarak GÖNÜL diyeceğim.
Selam ve dua ile inşallah...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Yahu bırakın artık adamcağızın her açtığı konudan sünnet mesajı çıkarmayı..Şu açılan konuyu okudunuzmu Allah aşkına!..Bende hadis ve sünnetin İslamın vazgeçilmezi olduğuna inanıyorum ama Metin abiye haksızlık yapıyosunuz..Adam emek verip araştırıyo,yazıyo bizlerle paylaşıyo..Önce bir büyükle nasıl konuşulması gerektiğini sizlere hatırlatıyorum...28 yaşındaki adam 44 yaşındaki adama beyinsiz diye hitap ediyor yaw!...Bu forumu takip eden,İslamı araştıran binlerce misafir üye var..Burada ilim yarıştırmıyoruz, ilim paylaşıyoruz..Hoşunuza gitmeyen bir durum varsa çıkarın buyrun kanıtlarınızla konuşun..Yok yine olmuyorsa işte o zaman Allah'a havale edin..Metin abiyi haksız görüyorsanız hakaretlerinizle değil, dua ve paylaşımlarınızla doğru yola yönlendirin...


muhammed_azadi
bcetin811 kesinlikle sanakatılıyorum bu konuda bende metin abiyle bazı konularda tamamen zıt şeyler düşünüyorum ama metin abinin her yazdığı yerde hatta yazmadığı yerlerde bile konu farkı gözetmeksizin bir sataşma bi kavga ortamı oluşturma eğilimi görüyorum...nerde bir konu açılmışsa orada ''metin mete sen nasıl namaz kılıyorsun?'' sorusunu görmek mümkün ayıptır ağabeyler yahu....


Bos verin ben alisigim Bizim töremizde Kücüklere Sevgi Resulden,Büyüklere saygi Allahtandir derler ama siz hic kafanizi yormayin cünki bana her küfür ettiklarinde ben bir daha Allaha siginip cokca Hamd ediyorum cünki Imanim tazeleniyor.Ayni Resulede böyle yapilmisti Ibrahimede.siz kendinizi üzmeyin...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
açıklayasın diye zikri/Kur'an'ı indirdik. Belki düşünürler." (16/Nahl: 44)


GÜZEL BİR ÖRNEK VERMİŞSİN ACIKLAYASIN DİYE DEMİŞ RAB RESULUNE YANİ BU İNSAFI SİZİN GİBİ sünnet İNKARCILARINA BIRAKMAMIS.AYETİN SONUNDADA BELKİDE DÜŞÜNÜRLER DİYE İKAZ VAR BELKİDE DÜŞÜNÜRSÜNÜZ RESULULMÜ DAHA GÜZEL ACIKLIYOR YOKSA AKILLARINI İLAH EDİNEN SÜNNET İNKARCILARIMI



Demekki Zikir Kuranin kendisidir degilmi?Yani biri korunmus digeri yolunmus....
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
metin mete kardeş zikir konusunu ayetlerle çok güzel açıklamışsın.Fakat yarıdan sonra...sanki önyargılı bir yazı.Hiç Allah'ı bir toplulukla zikrettiniz mi?Onda hiçliğinizi farkettiniz mi?Sema döner semazenler.Tabii ki şimdilerde moda olan gösteri semalarından bahsetmiyorum.Mevlana hz.lerinin manevi terbiyesini alabilmiş,Allah aşkını döne döne ateşe çevirebilen semazenlerden bahsediyorum.Bu zikir,laf kalabalığı değil.gönlü yaradana bağlayıp sadece Onun adını,sıfatlarını anmak ve kendi acziyetini farketmek.
Siz şimdi delil diyeceksiniz.Bende delil olarak GÖNÜL diyeceğim.
Selam ve dua ile inşallah...



Beklersen onuda irdeleriz böyle güzel bir elestiriyi es gecmeyiz Insallahu Teala,Ama bir baska baslikla.Not;O dedigin zikir sofralarinda cooook bulundum ben anadan ve babadan hanif olmadim bende sizin gibi ehli sünnetten geliyorum o nedenle sizi cok iyi taniyorum daha önce Kadiriye ve Naksi bendilerle bir oldum...
 

ehli-sükut

New member
Katılım
25 Eki 2007
Mesajlar
29
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Kalbler Zikirle Tatmin Olur

Kalbler Zikirle Tatmin Olur

Kur'anî kavramları kendi bütünlüğü içinde yerli yerince kullanmak ve değerlendirmek, Kitab'a inanmanın borcudur. Kur'an kavramlarından Allah'ın muradına uygun anlamlar elde edebilmenin yegane yolu budur. Yani Allah'ın nehyettiği gibi, dilimizi eğip-bükerek (3/78) Kitab'ın ayetlerini çarpıtma hakkına sahip değiliz. Mü'minim diyen insanların buna hakkı olamaz.

Bu cümleden olarak, bir Kur'anî kavram olan ZİKİR'i bu yazıda işlemeye çalışacağız. Dayanağımız tamamen Kur'an ayetleridir. Yani Kur'an'da çokça kullanılan ZİKİR'in ne anlama geldiğini vüs'atimiz oranında izaha gayret edeceğiz.

İlk olarak ZİKİR kelimesinin Kur'an'da hangi anlamlarda kullanıldığını tesbit etmeye çalışacağız. İkinci kısımda da, Allah'ın, kullarına zikri salık vermesi münasebetiyle, kalplerimizin zikre olan ihtiyacı üzerinde duracağız.

Kur'an'da zikir kavramını kategorik olarak belirlemeye çalışırken dayandığımız ayetler sadece o kadar olmayıp daha başka benzer ayetler de bulunmakta ise de, ayetlerin çokluğu ve maksadın anlaşıldığı saikiyle hepsine yer vermedik.

B-ZİKRİN ANLAMI

I- Kelime Anlamında Zikir

Zikir (ez-Zikru) sözcüğü kelime olarak, bir şeyi zihinde tutmak, ezberlemek, hatırlamak, yâd etmek, Allah'ı tesbih etmek, şükretmek, ayıplamak v.b. bir dizi anlam içermektedir. Şimdi Kur'an'da, daha ziyade kelime anlamında kullanıldığı yerleri tesbite çalışalım.

a) Hatırlamak: 2/282; 18/63; 79/35; 89/23.

Bu ayetlerden ilk ikisinde dünya yaşamında "hatırlama" olayı konu edilirken, diğer ikisinde ise ahiretteki hatırlama konu edilmektedir. Felsefe diliyle bu ikisine "eskatolojik ayetler" diyebiliriz. Zira bu iki ayette, bu dünyada iken anlayıp-öğüt almayanların, öbür dünyada anlayacakları, tehdit üslubuyla dile getirilmiştir. 18/63. Ayette, Musa (a.s) ile genç arkadaşının yolculuktan esnasında, balığı unutması hakkında kullanılmaktadır. 2/282'de ise borçlanmayı yazarken iki kadın şahit bulundurulmasının gerekçesi, birinin unuttuğunda diğerinin hatırlatması olarak belirlenir.

b) Anmak, yâdetmek: 12/85; 19/16,41, 51, 54, 56; 38/17,41 v.d.

Bu ayetlerde bir kimseyi anmak, bahsetmek, yâdetmek, anlatmak anlamları bulunmaktadır. Örneğin, Yusuf’ un kardeşleri, babalarına, hâlâ Yusuf’u dilinden düşürmediğini, onu anıp durduğunu söyleyip (12/85) çıkışmaktadırlar.

c) Kadınları konuşmak: 2/235. Evlenilmesi düşünülen kadınlar hakkında konuşulanlar, onlar hakkında ölçüp-biçici değerlendirmeler söz konusu edilmektedir.

d) Sataşmak, diline dolamak: 21/36,60.

"Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mu?"; "bunları diline dolayan bir genç..." 1. ayette Hz. Muhammed, 2. ayette de Hz. İbrahim (a.s)dan bahsedilmektedir.

e) Ün, şan: 94/4. "Şanını/ününü (zikrini) yüceltmedik mi?"

II- Kavramsal Anlamında Zikir

a) Allah'ın/Rabb'in adını anmak, zikretmek: 3/41; 33/21, 41; 87/15. Yatarken, otururken, ayakta iken Allah'ı anmak: 3/191; 4/103. Münafıklar Allah'ı pek az anarlar: 4/142. Bu ayetlerdeki zikir, Allah'a dua etmek, ibadet etmek, yalvarmak, O'nu hep hatırda tutmak anlamındadır.

b) Anlamak, akletmek, ibret almak, düşünmek: 6/80, 126; 7/57; 13/19; 19/67; 24/1, 27; 32/4; 38/29; 39/9; 40/58 v.d. Bu ayetlerde istenen, insanın düşünmesi, aklını işletmesi, Allah'ın hikmetlerini fehmetmesidir. İşte bunun adı zikirdir. Bu ayetlerde salt Allah'ın adını
terennüm değil, tefekkür mahiyetinde, yaratılışın sırrını kavrama türünde Allah'ı düşünüş zikir sözcüğü ile ifadelendirilmiş olmaktadır.

c) Şükretmek, Allah'ı hatırda yutup küfretmemek: 2/40,47, 122, 231; 3/103; 5/7,11, 20, 110; 8/26; 14/6; 33/9; 35/3; 43/13.

Bu ayetlerde Allah, insana ne kadar lütufda bulunduğunu hatırlatıyor, O'nun keremini, ihsanını hiç bir zaman aklından çıkarmamasını telkin ve ihtar ediyor. Bu, bir başa kakma olmayıp, Allah'ın azametini hatırlatmaktan ibarettir.

d) İbadet, dua: 2/114, 203, 239; 5/91; 7/55, 56; 20/34; 22/40; 24/37; 62/9; 63/9; namaz: 20/14; 62/9. Bu ayetlerde namaz gibi ibadetlere ve Allah'a benzer şekilde dua etmeye zikir denmiştir. Namaz gerçek anlamda bir zikirdir. Bunun gibi Allah'ı her türlü anış, O'na yakınlaşmak için yapacağımız cabalar zikirdir.

e) Hayvan keserken besmele çekmek: 5/4; 6/121; 138; 22/28, 34, 36.

e) Öğüt almak/öğüt vermek: 37/13; 38/87; 50/45; 52/29; 54/17, 22, 32, 40; 74/55; 80/12; 3/7; 13/19; 38/ 29 v.b. Allah öğüt verendir.

Kullar ise öğüt almaları gerekendir.

g) Peygamberler uyarıcıdır (müzekkir): 88/21.
h) Tevbe anlamında: 3/125.
ı) Peygamberlere gönderilen Kitablar:

- Tevrat: 5/13; 7/69; 21/105;
- Kur'an: 3/158; 7/63; 15/6, 9, 16, 44; 21/50; 36/ 11; 38/8; 41/41; 43/36; 65/10; 68/51. İlahî kitaplara, özellikle de Kur'an'a zikir denmesine bilhassa dikkat edilmelidir. Yani bu kitaplar bir hatırlatmadır, bir öğüttür, uyarıcıdır. Dense ki en büyük zikir Kur'an'dır ve Kur'an'ı okumaktır; isabet edilmiş olur sanırım.

j) zikir ehli (bilenler): 16/43; 21/7.

Özellikle bu iki ayetin, Allah'dan çok az korkanlarca tamamen çarpıtılarak kendi heva ve istekleri doğrultusunda kullanıldığına çokça şahit olmaktayız. Her iki ayette de Allah, Hz. Muhammed'e, kendinden önce de peygamberler gönderildiğini, eğer şüphe eden varsa gidip bilenlere sorması gerektiğini tavsiye etmektedir.

Hz. Peygamber'in zamanında, geçmiş peygamberlerin (elçi olarak) gönderildiğini bilebilecek olanlar kimler olabilir? Herhalde bu kişiler Tevrat'ı ve İncil'i okumuş, bunların mesajına vakıf olanlar olmalıdır. Dolayısıyla ayetlerin anlamı, "eğer bilmiyorsanız Ehli kitabın alimlerine sorun" şeklinde anlaşılmalıdır.

Bu manaya kıyasla, ayetten genel anlamda, aciz kalınan yerlerde bilgi sahibi olanlara sormanın gereği çıkartılabilirse de, ayetin asıl anlamı asla gözden ırak tutulmamalıdır.

Bunun yanında ayeti tamamen kendi uyduruk dinleri doğrultusunda yorumlayıp buradaki "zikir ehli"ni, "zikri" adını verdikleri bid'atı icra eden kişilerce, bunların şeyhlerine teşmil edenler kesin bir yanılgı içindedirler.

C- KALPLER ANCAK ZİKİRLE MUTMAİN OLUR

Kur'an'da Ra'd suresinin 28. ayetinde ve birazdan bahsedeceğimiz benzeri başka ayetlerde "zikir"in kalplerin tatmin olmasını sağlayan, kalpleri titreten mü'minlere fayda veren olması üzerinde durulur.

Ra'd suresinin 27 ve 28. ayetleri şu şekildedir:

"Kafir olanlar diyorlar ki, Ona Rabbinden bir mucize indirilmeli değil miydi? De ki, kuşkusuz Allah dilediğini saptırır. Kendisine yöneleni hidayete erdirir. (İşte onlar) iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükunete erenlerdir. Biliniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla sükûnet bulur."

27. Ayette Allah "kendisine yönelenleri hidayete erdirir" buyurduktan sonra, bunların sıfatları olarak, iman edenler olduklarını, gönülleri, Allahı'ı zikretmekle mutmain olanlar olduklarını beyan buyurmaktadır. Akabinde ise konuyu daha net açıklayan ve Allah'ın yaratmasına ilişkin bir yasayı ifadelendiren bir cümle yer almaktadır

"Dikkat edin! kalpler ancak Allah'ı zikretmekle mutmain olur!"

Bu emri ilahi, çok büyük, çok mühim bir gereği bize ihbar ediyor. Hiç bir şek ve şüphemiz -yok ki, Allah'ın yarattığı insan varlığı da ancak ve ancak Yaratanına teslim olmakla, O'nu anmakla mutmain olur. O'nu zikretmekle huzur ve sükûn bulur.

Bu ayeti destekleyen daha pek çok Kur'an mesajı bulunmaktadır. Mesela bunlardan birisi Enfal suresi 2. ayetidir. Bu ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor:

"Mü'minler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir."

Bu ayette vurgulanan, mü'minlerin Allah'a tam bir teslimiyetle teslim oldukları, Allah'ı zikretmenin onları son derece etkilediği ve kalplerini imanla dopdolu hissettikleri gerçeğidir. Aynı şekilde, "Allah anıldığı zaman kalpleri titrer" ifadesi Hacc suresi 35. ayetinde tekrar edilmektedir.

Zümer suresinin 23. ayetinde de "Rabblerinden korkanların bu kitaptan derileri ürperirir" buyurularak, sonra da, hem derileri hem de kalpleri Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar buyurulmuştur.

Kalpleri Mutmain Eden Zikir Nedir?

Şimdi Allah'ı zikretmekle kalplerin mutmain olması ve kalplerin titreyip, imanın artması konusunda karşımızda iki soru durmaktadır: Birincisi, bu zikir nedir, nasıl bir şeydir? İkincisi de kalbin mutmain olması, bir diğer ifadeyle kalplerin titremesi neyi ifade etmektedir? Şimdi bu sorulara cevap aramaya çalışalım.

İnsanı balçıktan (15/33), pişmiş çamurdan (55/14) ve alelade bir sudan yaratan Cenabı Hak, onu yalnız bırakmamıştır. Yeryüzünde insanı halife olarak görevlendirirken, orada ne yapması gerektiğini etraflıca açıklayan kendi cinsinden kılavuzları (rasulleri) ona yardımcı kılmıştır.

İnsan, kendi bünyesinde olduğu gibi aynı zamanda tabiatta, Kur'anî deyimle âfakta (dış dünyada) da (41/53) kendisini Hakk'a ulaştıran ayetlerle (yoldaki işaretlerle) çevrelenmiş vaziyettedir. Dolayısıyla insan çok şanslı bir varlıktır. Geriye kalan şey ise bellidir: Kılavuzlara uyarak ve tabiatı doğru okuyarak Rabbine doğru bir yol tutacaktır.

İnsan Allah'ın eseridir, O'nun kuludur. Öyle ise bu eser başka hiç bir yere değil yine O'na yani Allah'a muhtaçtır. Yönünü O'na dönmelidir. Hem de O'na çokça şükretmelidir. Hem, iyiliğin karşılığı iyilikten başka birşey değil ki... (55/60). İnsanın Allah'dan müstağni olması asla düşünülemez. O, Allah'a bütün şeylerin bir başka şey'e olduğundan daha fazla bağımlıdır, düşkündür. İşte bu yaratığın huzuru, sükunu, tatmini, rahatı Allah'dadır, yani yaratıcısındadır...

İnsanın meyli Rabbinedir. Okyanus'a koşturan akarsu gibi o da Allah'a yürümek durumundadır. Bir bebek ancak annesinin o şefkatli, büyüleyici sımsıcak kucağında dünyanın en güzel iklimini tadar, en güzel duyguları terennüm eder. Annesinin nefesi onun için büyüleyicidir. Ama büyüdükçe artık anne kucağı da onu tatmin etmemektedir. Hatta hiç bir şey onu mutlak surette tatmin etme kudretine malik değildir. İşte, Allah'ın fermanı gereği anlaşılıyor ki, "kalpler ancak Allah'ı anmakla mutmain olur."

İnsan kendi içinde sürekli bir yerlere özlem duymakta, bir tür hasret onu daima hırpalamaktadır. İnsanın yapıp etmeleri, ürettikleri; kendi başına canavar kestiği teknoloji de mutmain etmeye yetmemektedir. Çünkü içinde Allah'ı anması eksiktir. Salt anlamda ne sanat, ne teknoloji, ne spor, ne bilgi çağı, ne uzay keşifleri, ne ticaret insanı mutmain etmiyor. Hatta bilakis hasretini artırıyor bütün bunlar... Zira insanın bütün bu uğraşılarında yitiğini arayıp bulması gerekiyor. O yitik de Allah'ı anmasıdır.

Allah "kalpler ancak Allah'ı zikirle mutmain olur" buyurmuşsa, bunun başkaca alternatifi olabilir mi? Kim bu gerçeği inkar edebilir ki? Her şey fâni olup, kalıcı (bakî) olan yalnızca Allah değil midir? (55/ 26-27). Öyle ise fânî olan hangi değer insanı mutlu edebilir? Dünyanın bütün zevkleri fanidir, anlıktır, gelip geçicidir. Allah ise sonsuz olandır. Sonsuz olanı istemek, O'nun gerçek dostu olmak elbette insanı mutmain edecektir.

Dikkat edilirse Allah'dan gayrı ilahlara tapınan insanlar aslında bir itminan (huzur) peşinde oldukları için kendilerine tapılacak nesneler icad etmişlerdir. Birtakım heykellere, yıldızlara, bitkilere, ateşe, dağlara, ırmaklara, hayvanlara, hatta fareye prestij eden insanlar kendilerini mutmain edecek bir zikir arayışı içindedirler. Ne çare ki bu zikiri bulamıyorlar.

Kendi elleriyle yonttuğu ilahlar insanı nasıl mutmain edebilir ki? Bir taş insana ne verebilir ki? Halbuki Allah insana, muhtaç olduğu her şeyi veriyor. O Samed'dir. İlaveten insana sevgi, rahmet, merhamet, hikmet veriyor. İçlerinden ırmaklar akan cennetleri onun için teşrif ediyor... Şu hâlde huzur ve sükûn Allah'dadır! Eğer insan O'nunla ise, yalnız değildir, tek başına da olsa...! O'nunla değilse yalnızdır milyonlarla beraber de olsa...

Türkiye'de hâlen yaşamakta olan çok ünlü bir ses sanatçısı kadın, kendisiyle TV'de sohbet edilirken diyordu ki, mesela binlerce insanın beni dinlediği, en kalabalık bir konserimde, konserin tam orta yerinde (yani her şey tam kıvamında iken) birden kendimi bir boşlukta hissediyorum, içime aniden bir yalnızlık duygusu, bir eziklik, burukluk ve korku çöküyor. Tabi ki izleyenlerin hiç biri bu durumun farkında değiller...
Şimdi öyle zannediyorum ki, şarkıcı kadının itiraf ettiği bu gerçek hemen hemen bütün bir insan cinsinin sorunudur... Elbette yukarıda geçtiği gibi, 8/2, 22/35, 39/23 v.b. ayetlerde ifadesini bulan mü'minler bunun dışındadırlar. Zira onlar Rablerini andıkları için daima kalpleri sükûn içindedir. İbrahim'in ateşte olduğu an gibi, en belalı, en zor anlarında dahi "serin ve selamet" hâldedirler...

Bu bağlamda örneğin müslümanların, Yusuf (a.s)’ın zindanda kalışına atfen, hapishane hayatını "medrese-i Yusufiye" diye adlandırmaları ilginçtir. Oralarda korkudan akıl hastası olan insanları bizzat müşahede etmemize rağmen; mü'minler ruhen ve kalben daha dimdik ve sağlam bir şekilde çıkabilmektedirler! Zira, kimseciklerin öpüp okşamadığı o zindanda, alnından öpen seccadesinde mü'minler gerçek huzuru duymaktadırlar. Namaz gerçekten kalpleri mutmain eder.

Kin ve ihtiraslarından ötürü birbirini yiyen insanlar ebedî âlemi çokça anarlarsa belki kurtuluşa ererler.

Allahu Teala Kitabı Keriminde, kalbi taşlaşan, hatta taştan da beter katılaşan insana kalbini yumuşatacak reçeteyi sunmaktadır. Allah bazı kalpleri taşlarla kıyaslamaktadır:

"Ne var ki, bunlardan sonra kalpleriniz yine katılaştı. İşte onlar şimdi katılıkta taş gibi yahut daha da ileri. Çünkü öyle taşlar var ki, içinden ırmaklar fışkırır. Öylesi de var ki çatlar da ondan su kaynar. Bir kısım taşlar da Allah korkusuyla yukarıdan aşağı düşer. Allah yapmakta olduklarından asla gafil değildir." (2/74).

Yüce Mevla Haşr suresinin 21. ayetinde de insanların kalplerini dağlarla kıyaslamaktadır. Dağlar deniyor, burada, Allah korkusundan belki paramparça olur ama, insan o kadar duyarsız, nankör bir yaratık ki, Kur'an onu zerre kadar etkilememektedir.

Taşlaşan bu kalpleri zikrullah canlandıracaktır. (80/43; 87/9-10). Allah, zikrin mü'minlere fayda vereceğini bildirmektedir. (51/55).

Şu hâlde insanı zikr'e davet etmeliyiz! İnsanla zikri tatlı bir atmosferde buluşturmalıyız. Kendi kurtuluş reçetesini bilmeyen bu zavallı insanlığa onu ulaştırmak en büyük ödevimiz olmalıdır.

Zikirden Ne Anlamalıyız?

Kalpleri mutmain eden zikrin ne olduğu açıktır. Hemen peşinen söyleyelim ki, Allah'ın Kitabı'na aykırı olarak tarikat kültürünün üretip geliştirdiği zikir halkalarının Kur'an'da karşılığını bulamıyoruz. Bu zikir halkalarının kalpleri tatmin ettiğinde de katılmıyoruz. Zikri ikiye ayırıp açık (celî) olanını Hz. Peygamber'in Hz. Ali'ye: gizli (hafi) olanını da Hz. Ebubekir'e gizlice talim ettirdiği iddiası tamamen asılsızdır, uydurmadır.

Yazımızın baş tarafında zikrin anlamlarını izaha çalıştık. Bu anlamları bir kaç cümleyle özetlersek karşımıza şu çıkar: Zikir,
l- Allah'ı anma, O'nu hatırda tutma, sadece O'nu büyük tanıma, O'na kulluk etme.
2-Allah'ın gönderdiği vahyin adıdır. Öyle ise Allah'ın öğütleri ile öğüt almak Allah'ı zikirdir. Bu zikir insana doğru hedefler çizdiği için insanı mutlu edecektir.

Olayı biraz daha geniş kapsamlı düşünebiliriz. Rabbimiz Kitabında, bir çok ayeti celilesinde gökler ve yer arasında bulunan her şeyin Allah'ı tesbih ettiğini duyurmaktadır. (57/1; 59/1, 23; 61/1; 17/44; 24/41; 621 1; 64/1). İsra suresi 44. ayeti bu konuya daha kapsamlı ve net bir şekilde ortaya koymaktadır:

"Yedi gök, dünya ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur. Ne var ki onların tesbihini anlamazsınız."

Bu ve diğer ayetler, kainattaki bir dinamizmi, devingenliği, deprenişi anlatıyor. Bu dinamizmi aslında çıplak gözle görebiliyoruz. Bu dinamizme Kur'an tesbih/zikir adını veriyor.

Bir gül yaprağının bütün o rengi ve endamı ile duruşu, Allah'ı anış değil de nedir? Arının bal yapması, karıncanın çalışması, kayısı ağacının o güzelim meyvesini insanlığa gayet kibar bir ikram ile buyur etmesi Allah'ı tesbih ve zikir olsa gerektir. Bütün bunlardan akıl sahipleri için Yaratıcıyı gösteren bir iz, bir işaret vardır. Bütün her şey Yaratıcı'sının ona biçtiği rolü ifa etmekle zikrini yapmış olmaktadır.

İnsana gelince, insanın zikri her şeyden önce Allah'a iman etmesi sonra da O'na kulluk yapmasıdır. Ardından, insan hayatının her alanında ve her anında Allah'dan bağımsız olmadığını, Allah'a ait olduğunu ve O'na döneceğini (2/156) idrak etmek zorundadır. Haramlardan Allah için kaçınır, helalleri Allah'ın bir lütfü olarak işler. Her nimete karşı Allah'a şükreder. Bütün güzelliklerin, nimetlerin Allah'ın lütfü olduğuna inanır. Musibetlere Allah için sabreder (2/156). Yeryüzünde Allah'ın adının yüce olmasını ister, iyiliği emredip kötülükten sakındırır (3/104). Yetimi gözetir, fakir doyurur, namazı kılar, Allah için oruç tutar.

D- SONUÇ

Allahu Teala gizlice yalvararak, sabah akşam Rabbimizi anmamızı emir buyurmaktadır (7/205). Zira şeytanın vesvesesine karşı ancak Allah'ı anarak korunabiliriz (7/201).

Allah'ın zikrinden ise ancak kalpleri katılaşmış olanlar yüz çevirirler (39/22). İnanmayanlar, Allah'ın adı anılınca kalpleri tiksinir (39/45). Rabbimiz, "kim Rahman'ın zikrinden (Kitab'dan) yüz çevirirse Allah ona bir şeytan arkadaşı verir" buyurmaktadır (43/36).

Ve şüphesiz Allah'ın ayetleri hatırlatıldıktan sonra yüz çevirenlerden daha zalim yoktur! (32/22; 18/57).

Mü'min her nerede bulunuyorsa oraya Allah'ın adını, şanını taşımalı, Allah'ı yüce tutmalıdır. Allah'ın yüceltildiği, bütün hakimiyetin kayıtsız şartsız Allah'a tanındığı her eylemin zikir olduğuna inanıyoruz.

"En güzel şarkıyı bir kurşun söyler" demişti, Mona Roza şairi Sezaî KARAKOÇ. Bu ifadeye nazire yaparak diyoruz ki, "bazen en güzel zikri bir kurşun söyler!" Zira Hakk'ın egemen olması için yerine göre kurşun kaçınılmaz bir araçtır. Ve her zikir gibi bu da kalpleri tatmin eder. Elbette bazen de zikir kalemle olur. Bazen kaville olduğu gibi.

En büyük zikrin Allah'a dua, ibadet ve Kur'an okumak olduğunu hiç bir zaman unutmamalıyız.
 
Z

zeynep_hearty

Guest
yazılan bu kadar ayeti kerimeden anladığım şudurki zikir tek değildir velhasıl kuran okumak zikrin bir kısmıdır lakin büyük bir kısmıdır... fakat bunun yanında kainatta rahmanın yarattığı mahluka bakıp tefekkür etmek, rahmanın ismini zikretmek, herhangi bir toplulukta Allah adı anmakda zikirdir... dolayisiyle zikr gerek tek başına yapılsın gerek toplu halde yapılsın gerek düşünce gerekse eylemle yapılsın tek değildir ...muazzam emeğinize sağlık rabbim kez kere razı olsun...selam ve dua ile...
 

kevni-kavseyn

New member
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
90
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
Merakla bekliyorum metinmete kardeş yeni açacğın konuyu ve saptamalarını.
Selam ve dua ile.
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
Ehl-i zikir

16/NAHL-43: Ve mâ erselnâ min kablike illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve Biz, senden önce, kendilerine vahyettiğimiz ricalden (erkeklerden) başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o taktirde zikir ehline sorun!


21/ENBİYA-7: Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve Biz, senden önce kendilerine vahyettiğimiz rical (erkekler) den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o taktirde zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine) sorun.

29/ ANKEBUT-45: Ütlü mâ ûhıye ileyke minelkitâbi ve ekımıssalât, innessalâte tenhâ anilfahşâi velmünker, ve lezikrullahi ekber, vallahü ya'lemü mâ tasne'ûn.
Sana kitaptan vahyedileni oku, namazı kıl çünkü namaz kötülükten ve fuhşiyattan meneder ama Allah'ın zikri en büyüktür. Ve Allah yaptığınız şeyleri bilir.

Burada da Rabbimiz Kur'ân-ı Kerîm okumanın, namazın ve zikrin birbirinden ayrı vasıtalar olduğunu açıklıyor ve soruyor;

57/ HADİD-16 : Elem ye'ni lilleziyne âmenû en tahşe'a kulûbühüm lizikrillâhi ve mâ nezele minelhakkı ve lâ yekûnû kelleziyne ûtülkitâbe min kablü fetâle aleyhimül'emedü fekaset kulûbühüm, ve kesiyrün minhüm fâsikuûn.
Âmenû olanların kalplerinde Allah'ın zikri ile ve bu zikirle Hakk'tan inen şeyle (nurla) huşûya ulaşmak zamanı gelmedi mi? Kendilerine kitap verilen ve sonra aradan uzun zaman geçen kalpleri kasiyet bağlayan ( kararan ) kimseler gibi olmasınlar. Onların çoğu fasıklardır (hidayete erdikten sonra yoldan çıkanlardır).

Zikirden vazgeçmenin neticesine de işaret buyuruluyor.

43/ZUHRUF-36: Ve men yağşü an zikrirrahmâni nükayyıd lehü şeytânen fehüve lehü kariyn.
Kim Rahman'ın zikrinden yüz çevirirse Biz ona şeytanı musallat ederiz. Ve onun için şeytan arkadaştır.

39/ ZÜMER-22 : Efemen şerehallahü sadrehü lil'islâmi fehüve alâ nûrin min rabbihî, feveylün lilkaâsiyeti kulûbühüm min zikrillâh, ülâike fiy dalâlin mübiyn.
Allah'ın göğsünü İslâm'a açtığı ve Rabbinden kalbine gelen bir nur üzere olan kişi kalbi kasiyet bağlamış gibi midir. Vay onlara ki kalpleri kasiyet bağlamıştır, zikir yapmadıkları için onlar açık bir dalâlet içindedirler.

39/ ZÜMER-23 : Allahü nezzele ahsenelhadîys, kitâben müteşâbihen mesâniy, takşa'ırru minhü cülûdülleziyne yahşevne rabbehüm, sümme teliynü cülûdühüm ve kulûbühüm ilâ zikrillâh, zâlike hüdallahi yehdiy bihi men yeşâ , ve men yudlilillâhü femâ lehü min hâd.
Allah ihdas ettiği nurların ahsen olanlarını ikişer ikişer kitaba müteşabih (benzer) olarak indirir. Bu nurlar dan insanların derileri ürperir ve Rablerine karşı huşu sahibi olurlar, sonra Allah'ın zikri ile kişinin derilerini ve kalbini yumuşatır titretir, aydınlatır, ve onu hidayete erdirir. İşte bu Allah'ın hidayetidir ki, Allah dilediği kişiyi hidayete erdirir. Kimi de dalâlette bırakırsa onun için bir hidayetçi yoktur.

Zikrin namazdan ve zekâttan ayrı bir ibadet olduğunu Nur Sûresi'nin 37. âyet-i kerîmesi de açıklıyor:

NUR-37: Ricalün lâ tülhîhim ticâratün ve lâ bey-un an zikrillâhi ve ikâ missalâti ve itâizzekâti yehâfûne yevmen tetekallebü fihilkulûbü vel-ebsâr.
Bunları ne ticaret ve ne de alışveriş Allah'ı zikretmekten, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyar. Bunlar kalplerinin ve gönül gözlerinin şeytana döneceğinden korkarlar.
 

firsaf

New member
Katılım
15 May 2007
Mesajlar
105
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Yahu bırakın artık adamcağızın her açtığı konudan sünnet mesajı çıkarmayı..Şu açılan konuyu okudunuzmu Allah aşkına!..Bende hadis ve sünnetin İslamın vazgeçilmezi olduğuna inanıyorum ama Metin abiye haksızlık yapıyosunuz..Adam emek verip araştırıyo,yazıyo bizlerle paylaşıyo..Önce bir büyükle nasıl konuşulması gerektiğini sizlere hatırlatıyorum...28 yaşındaki adam 44 yaşındaki adama beyinsiz diye hitap ediyor yaw!...Bu forumu takip eden,İslamı araştıran binlerce misafir üye var..Burada ilim yarıştırmıyoruz, ilim paylaşıyoruz..Hoşunuza gitmeyen bir durum varsa çıkarın buyrun kanıtlarınızla konuşun..Yok yine olmuyorsa işte o zaman Allah'a havale edin..Metin abiyi haksız görüyorsanız hakaretlerinizle değil, dua ve paylaşımlarınızla doğru yola yönlendirin...


Asıl sen bırak saga sola yaranmayı adamın niyyeti belli bu baslığı neden açtığını bilmeden konusuyorsun büyükle nasıl konuşulacağını seneden öğrenecek değiliz büyük büyüklüğünü bilsin bu konu sünnet tartişamsı neticesinde acılmıstır


sana bişey söyleyeyim tekfir etmek hakaret değildir adam sünneti inkar ediyor sünnet inkarcısı demek hakaret olarak mı algılanmalı
 

tevhideçaðrý

New member
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
177
Tepkime puanı
8
Puanları
0
Yaş
52
3/AL-I IMRAN-191: O Ulûl'elbab ki; (lübblerin, sır hazinelerinin sahipleri), onlar ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken Allah'i zikrederler. Göklerin ve yerin yaratilisi hakkinda tefekkür ederler. Ve derler ki: "Ey Rabbimiz! Sen, bunlari bâtil olarak bosuna yaratmadin. Seni tesbih tenzih ederiz. Bizi, atesin azabindan koru."

Bir insan ya ayaktadir ya oturuyor vaziyettedir veya geceleyin yataginda yan üstü yatiyordur. Bir dördüncü hal hiç kimse için mevcut degildir. 24 saatlik zaman dilimi içerisinde ulûl'elbab olan kullar, üç halin üçünde de devamli olarak kalp zikriyle Allah'i zikretmektedirler. Bunun kalp zikri oldugunu nereden anliyoruz? Uykudayken hiç kimsenin baska bir türlü zikir yapmasi mümkün degil. Peygamber Efendimiz (S.A.V), hadîs-i serifinde söyle buyuruyor: " Benim gözlerim uyur, ama kalbim uyumaz. " Bu hadîs bize Resûlallah (S.A.V) Efendimiz'in uykudayken kalp zikri halinde oldugunu söylüyor.
Yine Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir baska hadîsinde " Âlimin uykusu cahilin ibadetinden iyidir. " buyuruyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in hadîs-i seriflerinde "âlim" diye vasiflandirdigi daimî zikrin sahibi olan kisilerdir. Nitekim bir baska hadîs-i serifinde " Hikmet sahibi âlimler, fikih açisindan nebîler gibidir. " buyuruyor. öyleyse Resûlallah (S.A.V) Efendimiz'in "âlim" diye vasiflandirdigi kisiler daimî zikrin sahibi olan insanlardir. Gerçekten öyle mi? Allahû Tealâ, Bakara Suresinin 269. âyet-i kerimesinde söyle buyuruyor:

2/BAKARA-269: Yu'til hikmete men yesâu, ve men yu'tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
Allah HIKMET'i diledigine verir. Kime hikmet verilmisse andolsun ki; ona çok hayir verilmistir. Bunu da ancak ulûl' elbab tezekkür edebilir.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Merakla bekliyorum metinmete kardeş yeni açacğın konuyu ve saptamalarını.
Selam ve dua ile.



Tabiki ya sizinki nede olsa belli "Sünet inkarcilari"sünnet vahydir"sünnet bilmem nedir den baska bir sey degilbenim actigma simdi cevap bulamaz hemen bir kac baslik acarsiniz korkmayin sizde sünnet ten cok bir sey yoktur ..
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Asıl sen bırak saga sola yaranmayı adamın niyyeti belli bu baslığı neden açtığını bilmeden konusuyorsun büyükle nasıl konuşulacağını seneden öğrenecek değiliz büyük büyüklüğünü bilsin bu konu sünnet tartişamsı neticesinde acılmıstır


sana bişey söyleyeyim tekfir etmek hakaret değildir adam sünneti inkar ediyor sünnet inkarcısı demek hakaret olarak mı algılanmalı



Ilim ehli ya tekfiride iyi bilir Masallah Masallah nazar degmez Insallah...Inkar degil gülüm red red inkar etmenin anlamiyla red etmenin anlami ayni degildir biraz ilim göstersen ya...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
yazılan bu kadar ayeti kerimeden anladığım şudurki zikir tek değildir velhasıl kuran okumak zikrin bir kısmıdır lakin büyük bir kısmıdır... fakat bunun yanında kainatta rahmanın yarattığı mahluka bakıp tefekkür etmek, rahmanın ismini zikretmek, herhangi bir toplulukta Allah adı anmakda zikirdir... dolayisiyle zikr gerek tek başına yapılsın gerek toplu halde yapılsın gerek düşünce gerekse eylemle yapılsın tek değildir ...muazzam emeğinize sağlık rabbim kez kere razı olsun...selam ve dua ile...


Zikir;Zikir Kuranin adidir.Okursak zikir olur ondan bir ayet okuruz Zikir olur yani dedigin gibi Zeynep Hanim..
 

kevni-kavseyn

New member
Katılım
30 Eyl 2007
Mesajlar
90
Tepkime puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
estağfurullah kardeşim.şimdiye kadar karşı tezi savunan bir başlık açmadım.kimsenin imanını sorgulamak haddimize düşmez.araştırmalarınızı merak ettim sadece.
selam ve dua ile.
 
Üst Alt