Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Zikir kavramı

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
بســـم الله الرحمن الرحيم

Kavramlardan, anlamı en çok daraltılanlardan biri ZİKİR kavramıdır. Zikir kelimesi, çok geniş bir anlama ve muhtevâya sahip olduğu halde, neredeyse tek anlama indirgenmiş ve içi boşaltılmıştır. İnşaalla bu bölümde bu kavram üzrinde elimizden geldiğince duracağız.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Zikir; Anlam ve Mâhiyeti

Zikir, sözlükte;
Anma, hatırlama, bir şeyi zihinde hazır etme, bir şeyi dile getirme, hatırlatma demektir.
Bir başka deyişle zikir, kişinin mârifet bilgi olarak elde ettiği şeyi korumasını sağlayan bir faaliyettir ki, bu; zihne aittir. Kavram olarak zikir;
Allahı anmak üzere yapılması veya söylenmesi tavsiye edilen, hamd, duâ, ibâdet ve övgü gibi fiiller ve sözlerdir.
Zikir, insanın bilgi olarak elde ettiği şeyleri muhâfaza altında tutmasına ve gerektiğinde hatırlamasına imkân sağlayan bir bellek anlamında potansiyel bir gücü ifade ettiği gibi, bir şeyin kalben veya sözlü dil ile hatırlanması şeklinde aynı gücün harekete geçirilmesine de denir.
Kalp veya dil ile zikir, unutulmuş bir şeyin yeniden hatırlanması, ya da hâfızadakinin unutulmamak üzere sürekli canlı tutulması şeklinde olabilir.

Zikir, aslında kalbin, anılan kimseye dikkat kesilmesi ve ona karşı uyanık olmasıdır. Bunu dil ile ifade etmeye zikir denilmesinin sebebi, kalpteki zikre hatırlamaya işaret etmesindendir.
Bazılarına göre zikir,
İnsana sevap kazandıran her türlü amelin genel adıdır.
Zikir, Allaha itaattir. Ona itaat etmeyen kişi, diliyle ne kadar tesbih ederse etsin veya tevhid kelimesini söylerse söylesin, gerçek zikri yapmış olmaz.
 
K

Konya

Guest
"Haberiniz olssun ki kalbler ancak Allah'ı zikretmekle rahat ve huzura erişir, olgunlaşır." (Ra'd: 28)
"Beni zikrediniz ki, ben de sizi zikredeyim." (Bakara: 152)
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
Kurânı Kerimde Zikir Kavramı

Zikr kelimesi ve türevleri Kurânı Kerimde 292 yerde geçer. Sadece zikr kelimesi ise, 76 yerde zikredilir. Sadece emir halinde 37 yerde geçer. İslâmî kavramlardan, anlamı en çok daraltılanlardan biri zikir kavramıdır. Zikir kelimesi, çok geniş bir anlama ve muhtevâya sahip olduğu halde, neredeyse tek anlama indirgenmiş ve içi boşaltılmıştır.

Zikr kelimesi, Kuranda 30 un üzerinde farklı anlamlarda kullanılmaktadır: Zikir kelimesiyle ifade edilen bu anlamlar:
Zikretmek, söylemek, bahsetmek, konuşmak, hatırlamak, hatırlatmak, anmak, gereğini yapmakla birlikte hatıra getirmek, kadrini bilmek, tefekkürle birlikte hatıra getirmek, mükâfatlandırmak, övmek, şükrünü edâ etmek, tekbir getirmek, telbiye, duâ ve yakarış, söz, laf, kıssa, haber, Kitab, Kitab indirme, Kuran, Kuran dışnda ilâhî kitaplar, Peygamber, şân, şeref, şeref verici husus, nasihat ve düşünceye sevkeden husus, düşünce, ikaz ve nasihat, delil, hatırlamaya (ibrete) sevkeden vaaz ve öğüt anlamlarına gelir.

Bir başka araştırıcı, zikir kelimesinin Kuranda 37 mânâda kullanıldığını belirtir. Bu anlamları alfabetik olarak şöyle sıralar:
Anlamak, anlatmak, besmele, bilme, dâvet etmek, delil, düşünenler, düşünmek, görmek, hatırlamak, hatırlatmak, ibâdet etmek, ibret, iman, itaat etmek, kıssa, kitap, konuşmak, kulluk yapmak, Kur'an, Levh-i Mahfûz, mükâfatlandırmak, namaz kılmak, okumak, öğüt, öğüt almak, öğüt vermek, sevmek, söylemek, şan, şeref, şerefli, şükretmek, Tevrat, uyarı, vahiy, yol göstermek, erkek.

Kuranda zikir kelimesinin anlamlarını göstermek için, bu kavramın geçtiği âyetlere örnekler vererek belirtelim:

1 Anlamak:
Kurânı Kerim, bir durumun belirginleşmesi ya da iki konu arasındaki farkın anlaşılması hususunda zikir kavramını anlamak şeklinde kullanır. Bu anlamda Kuranda dokuz yerde kullanılan zikir, daha çok akıl sahipleri ve ilim ehli için kullanılmaktadır
(Bkz. 2/Bakara, 269; 3/Âl-i İmrân, 7; 17/İsrâ, 41).
Bu âyetlere bakıldığında ilim, araştırma ve tefekkür isteyen konuların, ancak ilim sahiplerince anlaşılabileceği ifade edilmekte, bir konuyu derinlemesine düşünüp araştırmayanların onu anlamayacakları, zikir kavramıyla ortaya konulmaktadır



Bakara suresi ayet 269
Yutil hikmete men yeşâu, ve men yutel hikmete fekad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).

Meal
Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.

Hikmet, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırmaya yarayan bilgi anlamında kullanılır. O halde hikmet sahibi bir kimse şeytanın dar yollarını değil, Allahın geniş yolunu takip eder. Şeytanın cimri takipçilerine göre ise akıllılık, servetleri ile övünmek, her zaman daha fazla kazanmaya çalışmaktır. Bunun aksine kendilerine gerçek hikmet verilenler bu tür davranışı akılsızlık olarak kabul ederler. Onlara göre hikmet, kendi gerekli ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra servetini cömert bir şekilde iyi amellere sarfetmektir. Birinci grubun bu dünyada daha zengin ve rahat bir hayat yaşaması mümkündür; fakat bu dünya hayatı yaşanılacak hayatın tümü değildir. Bu dünya hayatı, ölümden sonra da devam edecek hayatın sadece küçük bir parçasıdır. O halde bu dünya hayatının kısa zevkleri için ebedî hayatını feda eden kimse çok akılsızca davranmaktadır. Akıllı olan ise, bu dünyada hayatından en iyi şekilde yararlanan ve bu dünyada az bir servete sahip olsa da ahiret'teki ebedî hayat için kendisini hazırlayan kimsedir.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
1 Anlamak:

Âl-i İmran imran suresi ayet 7
..Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.

Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alır diye buyurmaktadır. Yani böyle bir sözü söyleyen iman eden, bilgisinin ulaştığı noktada duran ve müteşâbihin arkasından gitmeyi terkeden, ancak akıl sahibi olan bir kimsedir. Herşeyin lübbü onun özü demektir. İşte bundan dolayı akla lübb adı verilmiştir.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
2 Anlatmak manasına gelen zikir kavramı ;

Yunus suresi ayet 71
Ve onlara Hz. Nuhun haberini oku. Kavmine şöyle demişti: Ey kavmim! Benim (aranızda) durmam (bulunmam), Allahın âyetlerini zikretmem (hatırlatmam), size ağır geliyorsa, artık ben Allaha tevekkül ettim (güveniyorum). Bundan sonra siz ve ortaklarınız, (yapacağınız) işinize karar verin. Sonra işleriniz size keder olmasın. Sonra da bana uygulayın (yerine getirin) ve beklemeyin.

Ey Muhammed, sen o müşriklere, Nuhun, kavmi ile olan hadisesini anlat.Bir zaman Nuh, kavmine şöyle demişti: Eğer sizin aranızda bulunmam ve size, Allahın âyet ve delillerini hatırlatarak nasihat etmem gücünüze gidiyorsa, bir karara varın. Bu karara, Allaha ortak koştuğunuz şeyleri de çağırın. Böylece işiniz gizli kalmasın, açığa çıksın. Sonra, içinizden geçirdiğiniz ve bana yapma-kistediğiniz şeyi derhal uygulayın, geri koymayın.
Allah teala bu âyeti kerimede, Nuhun, Allahın yardımına güvendiğini, kâfirlerin hile ve desiselerinden korkmadığını beyan ediyor, son Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)i de Nuhun izini takibetmeye tevsik etiyor.


Yusuf suresi ayet 42
Yusuf, iki gençten, zindandan kurtulacağını umduğuna: Efendinin yanında benden söz et. dedi. Şeytan ona, efendisinin huzurunda Yusufu hatırlatmayı unutturdu. Yusuf birkaç yıl daha zindanda kaldı.

Yusuf iki zindan arkadaşından, zindandan çıkıp kurtulacağına kannaat getirdiği kişiye şöyle dedi: Benim, suçsuz olduğum halde zindana atıldığımı Krala hatırlat. Fakat Şeytan, zindandan kurtulan bu kişiye, Kraîa, Yusuftan söz etmeyi unutturdu. Böylece Yusuf zindanda birkaç yıl daha kaldı.
Anlaşılıyor ki Yusuf aleyhisselam zindana atılırken Kral yanıltılmıştır. Ve, Hz.Yusuf, durumunun ona hatırlatılması halinde hatasını anlayacağını ümit etmektedir. Bu sebepledir ki Hz. Yusuf zindandan çıkan arkadaşına: Efendinin yanında beni hatırlat. demiştir. Fakat Allah tealanın hikmeti icabından olarak, Şeytan o kişiye Hz.Yusuftan söz etmeyi unutturmuştur. Böylece, Yusuf aleyhisselamın suçsuzluğunun anlaşılmasıyla zindandan çıkarılması, birkaç yıl daha geri kalmıştır. Bu sürenin ne kadar olduğu âyette açıkça belirtilmemektedir. Bu müddetin, üç, beş, yedi veya dokuz yıl olduğuna dair görüşler ileri sürülmüşse de, kaç yıl olduğu tam olarak bilinememektedir. Taberi, yedi yıl diyen görüşü tercih etmiştir.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
3 Besmele manasına gelen zikir kavramı

Enam suresi ayet 118
Eğer onun ayetlerine inanıyorsanız, artık üzerinde yalnızca Allahın ismi anılanlardan yiyin.

Halkın herhangi bir ilâhî hüküm olmadan dinî kanunlar olarak benimsediği çok sayıdaki yanlışlardan biri de, yiyecek maddeleri üzerine getirdikleri sınırlamalardır. Bu nedenle de, Allah'ın haram kıldığı bazı şeyleri helâl, helâl kıldığı bazı şeyleri de haram yapmışlardır. Bu bağlamda, önceki halklardan bazılarının üzerinde ısrar ettiği ve aynı şekilde bazı günümüz insanlarının da önemle üzerinde durduğu en saçma şeylerden birisi, Allahın adı anılmadan kesilenin helâl, Allahın adı anılarak kesilenin ise haram olduğu inancıdır. Bu ayette Allah bu tür düşünceleri reddetmekte ve müslümanlara kâfirlerle müşriklerin uydurduğu tüm bu vehim ve batıl inançları bırakıp eğer gerçekten iman etmişlerse, halkın Allahın hidayetine karşı getirmiş bulunduğu böylesi tüm sınırlamaları kaldırmalarını emretmektedir. Kısaca, müslümanlar ancak Allahın helâl kıldığını helâl, haram kıldığını haram tanımalıdırlar.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
4 Bilmek manasında zikir kavramı :

Rad suresi ayet 19
…Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünebilirler.

Yani, Allah tarafından gönderilen mesajı dinleyen ve Onun Rasulünü kabul eden kimseler, gerçek anlamda akıllı olan kişilerdir. Onların bu dünyadaki amelleri, mesajın aydınlığı karşısında körleşen aptallarınkinden kesin şekilde farklıdır. Dolayısıyla onların ahiretteki akıbeti müteakip ayetlerdeki gibidir.


Nur suresi ayet 27
…ve (ev halkına) selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır; umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.

İslâm öncesi Arap adetine göre, insanlar birbirlerinin evlerine yalnızca, iyi sabahlar ya da iyi akşamlar diyerek izin ve tasvip almadan serbestçe girerlerdi. Bu önceden haber verilmeden yapılan girişler bazen ev halkının ve kadınların gizliliğini ihlal ederdi. Allah, herkesin kendi evinde bir gizliliği olabileceği ve dolayısıyla kimsenin bir başkasının evine ev halkının izni olmadan habersizce giremeyeceği ilkesini koydu. Bu hükmün toplumda uygulanmasıyla ilgili olarak Hz. Peygamber'in (s.a) getirdiği düzenlemeler sırayla şöyledir:
1) Gizlilik hakkı yalnızca evlere giriş sorunuyla ilgili olmayıp, bir evi dışardan gözleme, dikiz etme ve hatta başkasının mektubunu izinsiz okumanın yasaklanması gibi noktaları da içine almaktadır. Azadlısı Sevbana göre, Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuşlardır: Sen evin içine bir kez göz attıktan sonra, giriş için izin istemenin ne anlamı kalır?
(Ebu Davud) .
Hz. Huzeyl bin Şurahbilin rivayetine göre, bir adam Hz. Peygamber'i (s.a) görmeye gelir ve tam kapının önünde dururken giriş izni ister. Hz. Peygamber (s.a) ona şunu söyler:
Kenarda dur, izin isteme hükmündeki amaç evin içine göz atmayı önlemektir
(Ebu Davud)
Hz. Peygamberin (s.a) bu konudaki uygulaması şöyleydi:Ne zaman birini görmeye gitse, kapının sağında veya solunda bir kenarda durur ve izin isterdi, o zamanlar kapılara perde asılmazdı
(Ebu Davud)
Hz. Peygamberin (s.a) hizmetçisi Hz. Enesin anlattığına göre, bir adam dışardan Hz. Peygamberin (s.a) odasına bakar. Bu sırada Hz. Peygamberin (s.a) elinde bir ok vardır ve bu okuyla sanki onu karnına saplıyacakmış gibi adamın üstüne yürür.
(Ebu Davud) Hz. Abdullah İbn Abbas Hz. Peygamberin şöyle dediğini rivayet ediyor:
Kim izni olmadan kardeşinin mektubuna bakarsa, ateşe bakmış olur.
(Ebu Davud) .
Müslim ve Buhari'nin rivayet ettikleri bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurur:
Eğer bir kimse senin evini dikizler ve sen de taşla onun gözünü yaralarsan, bunun hiçbir günahı yoktur.
Bir başka hadiste ise şöyle buyurulur:
Evlerini dikizleyen bir adamın gözünü yaralayan ev halkına ceza yoktur
İmam Şafiî bu hükmü olduğu gibi almış ve bu şekilde davranan bir adamın gözünün patlatılabileceğine izin vermiştir.
Hanefîler ise bu hükmü çıplak anlamıyla almazlar. Onlar, dışardan bir kimsenin, ev sahiplerinin karşı koymasına rağmen bir eve zorla girmeye çalışır ve bu durumda çıkan kavgada gözü veya bir başka organı zarar görürse, ev sahiplerine sorumluluk yoktur görüşündedirler.
(Ahkâmül Kuran, el Cessas, III: 385) .
2) Fakihler, dinlemeyi de görmekle birlikte ele almışlardır. Sözgelimi, kör bir adam, izinsiz bir eve girse kimseyi göremeyecektir ama, evde olup bitenleri duyarak anlayabilecektir. Bu da, bir başkasının gizlilik hakkını ihlal etmektir.
3) İzin isteme hükmü yalnızca kişinin başkalarının evlerine girmesinde değil, kendi annesi veya kız kardeşinin evine girmesinde de geçerlidir. Bir adam, Hz. Peygambere (s.a) : Efendim, annemin odasına girerken de izin isteyecek miyim? diye sorar. Hz. Peygamber (s.a) , evet cevabını verir. Adam, annesine kendinden başka bakacak kimsenin bulunmadığını söyler ve her girişinde izin isteyecek miyim? diye sorar. Hz. Peygamber (s.a) şöyle cevap verir:
Evet, anneni çıplak durumda görmeyi mi istersin?
(İbn Cerir, Ata bin Yesardan) .
Abdullah İbn Mesuda göre, kişi annesini veya kız kardeşini görmeye gittiğinde bile izin isteyecektir
(İbn Kesir) .
Ona göre, bir kişi karısı evdeyken eve geldiğinde bile, sözgelimi öksürerek geldiğini bildirmelidir. Karısı Zeynepten, Abdullah İbn Mesudun her zaman öksürerek gelişini belli ettiği ve hiçbir zaman eve aniden girmek istemediği rivayet edilmektedir
(İbn Cerir) .
4) Bu genel kuralın tek istisnası, hırsızlık, yangın vs. gibi ani durumlarda izne ihtiyaç olmamasıdır. Böyle durumlarda kişi yardım için izinsiz eve girebilir.
5) İzin isteme kuralının konmasının daha ilk günlerinde, müslümanlar, izlenmesi gereken prosedürü iyice bilmiyorlardı. Bu günlerde bir adam Hz. Peygambere (s.a) gelmiş ve kapıda Girebilir miyim? diye bağırmıştı. Bunun üzerine, Hz. Peygamber (s.a) hizmetçisi Ravdaya Git ve ona doğru şekli göster.
Es Selâmü aleyküm girebilir miyim? desin buyurdu.
(İbn Cerir, Ebu Davud) .
Cabir b. Abdullah, bir keresinde babasının borçlarıyla ilgili olarak Hz. Peygamberin (s.a) evine gidip, kapıyı çaldığını ve Hz. Peygamberin (s.a) Kim o? diye sorduğunu, kendisinin Ben deyince, Hz. Peygamberin (s.a) Ben ben diye iki veya üç kez tekrarda bulunarak kim olduğun böyle anlaşılır mı? demek istediğini anlatır. (Ebu Davud)
Kalade b. Hanbel adında bir adam Hz. Peygamberi (s.a) görmeye gider ve selâm vermeden oturur. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) kendisine git ve es Selâmü aleyküm dedikten sonra gir der. (Ebu Davud) .
Bütün bunlardan, izin istemede doğru olan yöntemin, önce kişinin kimliğini açıklaması, sonra da izin istemesi olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Ömerin ne zaman Hz. Peygamberi (s.a) görmeye gitse, esselâmü aleyküm ya Rasulallah, ben Ömer girebilir miyim? dediği rivayet olunmaktadır.
(Ebu Davud) .
Hz. Peygamber (s.a) en çok üç defa izin isteme gereğine hükmetmiştir. Üçüncüde cevap gelmezse geri dönülmelidir. (Buharî, Müslim, Ebu Davud)
Hz. Peygamber (s.a) bizzat kendisi böyle yapardı. Bir kere Hz. Sad bin Ubadenin evine gitmiş ve iki kez esselâmü aleyküm ve rahmetullah diye selâm verip izin istemişti. Üçüncü defa da izin isteğine herhangi bir cevap gelmeyince dönüp gitmişti. Ardından Sad koşarak gelmiş ve Ey Allahın Rasûlü, seni pekâla duyuyordum, fakat mübarek ağzından Allahın selâm ve rahmetini mümkün olduğu kadar sık ve çok almak için yavaş sesle cevap veriyordum demiştir.
(Ebu Davud, İmam Ahmed) .
Üç defa izin hemen birbiri ardınca değil, ev sahiplerine, eğer o anda cevap verebilecek durumda değillerse, cevap verebilmeleri için gerekli zamanı tanımak amacıyla belli aralıklarla istenmelidir.
6) Giriş izni ya bizzat ev sahibinden, ya da ev sahibi adına izin verebilecek hizmetçi veya sorumlu şahıs gibi bir başka güvenilir kişiden gelmelidir. Üç izin isteğinden sonra cevap gelmez veya ev sahibi geleni görmek istemezse geri dönüp gidilmelidir. Israrla izin isteğinde bulunmak veya reddedildikten sonra da inatla kapıda durmak doğru değildir.
7) İçeri girmek için izin almak üzerinde ısrar etmek veya reddedildikten sonra bile inatla kapının önünde beklemeye devam etmek yasaktır. Üç kere kapıyı çaldıktan sonra giriş izni verilmezse veya ev sahibi görmek istemediğini belirtirse geri dönülmelidir.
 

tahsin33

New member
Katılım
31 Ara 2008
Mesajlar
1,374
Tepkime puanı
681
Puanları
0
5 Dâvet etmek manasında zikir kavramı

İsra suresi ayet 46
..Sen Kuranda sadece Rabbini bir ve tek (ilah olarak) andığın zaman, nefretle kaçar vaziyette gerisin geriye giderler.

Yani, Sizin, Rabbiniz olarak sadece Allahı kabul etmenizden ve onların zikrettiği ilâhları anmamanızdan hoşlanmazlar. Onlar, sadece bir tek Allahı yüceltmekte ısrar etmeyi ve onların büyüklerinin ve azizlerinin mucizelerinden hiç bahsetmemeyi de onlara nimetleri için şükretmemeyi çok garip karşılıyorlardı. Çünkü, onlara göre, Allah ilâhlık güçlerinden bazılarını o büyüklere vermiştir. Bu nedenle onlar şöyle diyorlardı: Bu ne garip bir adam! Bilinmezliğin bilgisinin, tüm güç ve otoritelerin bir tek Allaha ait olduğunu söylüyor. Bize çocuklar veren, bizi hastalıklardan koruyan, ticaretimizin gelişmesini sağlayan, kısaca bizim tüm istek ve arzularımıza cevap veren ilâhlara neden hiç pay biçmiyor?

Saffat suresi ayet 3
Zikir okumakta olanlara,

Zikir okuyanlar ile de Allahı zikreden ve ibret verici hadiselerle insanlara ders veren melekler veya peygamberlere vahiy götüren melekler ya da Allahın salih kullarına ilham eden melekler kastedilmiş olabilir.
 
Üst Alt