Gül_i Rana
New member
- Katılım
- 1 Mar 2009
- Mesajlar
- 181
- Tepkime puanı
- 132
- Puanları
- 0
Diyorlar ki, gökyüzündeki yıldızlara baktığınızda geçmişe bakıyorsunuz. O yıldızlar çoktan sönmüş, yok olmuşlar. Milyonlarca ışık yılı uzakta oldukları için, aynı zaman diliminde olmadığımız için, bizim gökyüzümüze yansıyan görüntü aslında 'geçmiş'miş. Yani gecemizi süsleyen parlak yıdızlar aslında yoklarmış.
Tıpkı çocukluğumuzu, gençliğimzi aydınlatan düşlerimiz gibi, o yıldızlar da aslında yoklar. Sadece bir ışık hüzmesi zamanın kapı aralığından sızmış gözlerimizin sınırlarına. Görmek inanmaktır ya, inanmışız biz de onların gerçekliğine. Yani hayatlarımızın büyük çoğunluğu aslında olmuş, bitmiş, yazılmış ama bilincimize ulaşamamış henüz. Biz kara kaplı defterde yazılmış, noktası konulmuş kişisel menkıbemize bilmeden yürürken, gözlerimiz yıldızlarda olabileceklerin düşünü kurmuşuz naifçe.
Tıpkı o yıldızlar gibi aslında çoktan ölmüş birinin bana gökyüzünden, geçmişten gülümseyen gözlerine aldanmışım. Aldanmışım da olur zannetmişim, yaparım zannetmişim, kotarırım zannetmişim, o gözler içimde yaşayan birine ait zannetmişim. Aslında olmayan bir görüntüyle kabarmış gönlüm, şahlanmışım, kükremişim hayata. Hayat olgun ve ironik bir gülümsemeyle seyretmiş beni, ben akıntıya ters kürek çekerken. Kimse ama kimse görememiş benim göremediğimi. Kimse gözlerimin içine bakıp saplamamış gerçeği yüreğimin tam da ortasına.
Yanılmışım, yani mutluluğu zor, birçok formülün bileşkesi zannetmişim. Yanılmışım yıldızların beynimi harmanlayan sarhoşluğunda, düşlerim bilmişim her parlayan objeyi kendi gökyüzümde. Çok ama çok acı çekmeden mutluluğa ulaşamazsın zannetmişim. Kanamışım, yaralanmışım, içim açımış, zindan karanlıklarının beton soğukluğunda vücudum titremiş, nefesimin yarısı içimde kalmış, razı olmuşum. Borç zannetmişim acıyı, imzalamış mühürlemişim, kabul etmişim. Benim bilmişim acıyı, gözlerim gökyüzündeki yıldızlarda hükümsüz.
Ben Seni terketmişim, gözlerim gökyüzündeki yıldızlarda hükümsüz, gönlüm alkolozda. Ben sana dönmüşüm sırtımı, bağrım kurşunlara siper. Yüzümü toplayıp yerden, yürümüşüm yıldızlara doğru. Tutmamışsın saçlarımdan, tırnaklarını geçirip etime durdurmamışsın sen de beni.
Oysa mutluluk ne sendeymiş, ne yıldızlarda, ne çocukta, ne anada ne babada ne kuzeyde ne güneyde ne doğuda ne batıda, mutluluk ne Amerika'da ne Türkiye'deymiş. Mutluluk, ne de çoktan ruhlarını teslim etmiş yıldızlar kadar parlak içi boş düşlerdeymiş. Mutluluk hiçkimsede ve herkeste, hiçbir yerde ve her yerdeymiş. Mutluluk, ne yapamadıklarımda ne de yaptıklarımdaymış. Mutluluk uyumdaymış, içinde ve dışındaki herşeyle. Mutluluk oturduğun yerden gördüğünde, gördüğün yerden içine süzen çıplak, evrimleşmemiş, kenarı köşesi çekilip büzülmemiş hayattaymış.
Kocaman bir okyanusun içindeki küçücük bir balık mı bilir okyanusun büyüklüğünü, yoksa dünya haritasına bakan bir çocuk mu? Yani ne kadar önemlidir ki bilmek, yaşamanın yanında? Bilmeden de yaşanırmış. Koşmadan, soluksuz, kan ter içinde kalmadan, içindeki yangın soğuk terlere karışmadan da yaşanırmış. Sorular yanıtlarını bulmadan da sonundaki soru işaretlerini yitirebilirlermiş. Ben seni sevmeye devam ederek de dünyayı yuvarlayabilir mişim parmakların ucunda.
Bilememişim, yıldızların yalancısı olmuşum kendime, ben.
Artık geçmişten ve gelecekten hükümsüz, düşlerim gelen günün etekleri altında gün ışığını beklerken yaşamak istiyorum günü, dünden sonra, yarından önce...
Tıpkı çocukluğumuzu, gençliğimzi aydınlatan düşlerimiz gibi, o yıldızlar da aslında yoklar. Sadece bir ışık hüzmesi zamanın kapı aralığından sızmış gözlerimizin sınırlarına. Görmek inanmaktır ya, inanmışız biz de onların gerçekliğine. Yani hayatlarımızın büyük çoğunluğu aslında olmuş, bitmiş, yazılmış ama bilincimize ulaşamamış henüz. Biz kara kaplı defterde yazılmış, noktası konulmuş kişisel menkıbemize bilmeden yürürken, gözlerimiz yıldızlarda olabileceklerin düşünü kurmuşuz naifçe.
Tıpkı o yıldızlar gibi aslında çoktan ölmüş birinin bana gökyüzünden, geçmişten gülümseyen gözlerine aldanmışım. Aldanmışım da olur zannetmişim, yaparım zannetmişim, kotarırım zannetmişim, o gözler içimde yaşayan birine ait zannetmişim. Aslında olmayan bir görüntüyle kabarmış gönlüm, şahlanmışım, kükremişim hayata. Hayat olgun ve ironik bir gülümsemeyle seyretmiş beni, ben akıntıya ters kürek çekerken. Kimse ama kimse görememiş benim göremediğimi. Kimse gözlerimin içine bakıp saplamamış gerçeği yüreğimin tam da ortasına.
Yanılmışım, yani mutluluğu zor, birçok formülün bileşkesi zannetmişim. Yanılmışım yıldızların beynimi harmanlayan sarhoşluğunda, düşlerim bilmişim her parlayan objeyi kendi gökyüzümde. Çok ama çok acı çekmeden mutluluğa ulaşamazsın zannetmişim. Kanamışım, yaralanmışım, içim açımış, zindan karanlıklarının beton soğukluğunda vücudum titremiş, nefesimin yarısı içimde kalmış, razı olmuşum. Borç zannetmişim acıyı, imzalamış mühürlemişim, kabul etmişim. Benim bilmişim acıyı, gözlerim gökyüzündeki yıldızlarda hükümsüz.
Ben Seni terketmişim, gözlerim gökyüzündeki yıldızlarda hükümsüz, gönlüm alkolozda. Ben sana dönmüşüm sırtımı, bağrım kurşunlara siper. Yüzümü toplayıp yerden, yürümüşüm yıldızlara doğru. Tutmamışsın saçlarımdan, tırnaklarını geçirip etime durdurmamışsın sen de beni.
Oysa mutluluk ne sendeymiş, ne yıldızlarda, ne çocukta, ne anada ne babada ne kuzeyde ne güneyde ne doğuda ne batıda, mutluluk ne Amerika'da ne Türkiye'deymiş. Mutluluk, ne de çoktan ruhlarını teslim etmiş yıldızlar kadar parlak içi boş düşlerdeymiş. Mutluluk hiçkimsede ve herkeste, hiçbir yerde ve her yerdeymiş. Mutluluk, ne yapamadıklarımda ne de yaptıklarımdaymış. Mutluluk uyumdaymış, içinde ve dışındaki herşeyle. Mutluluk oturduğun yerden gördüğünde, gördüğün yerden içine süzen çıplak, evrimleşmemiş, kenarı köşesi çekilip büzülmemiş hayattaymış.
Kocaman bir okyanusun içindeki küçücük bir balık mı bilir okyanusun büyüklüğünü, yoksa dünya haritasına bakan bir çocuk mu? Yani ne kadar önemlidir ki bilmek, yaşamanın yanında? Bilmeden de yaşanırmış. Koşmadan, soluksuz, kan ter içinde kalmadan, içindeki yangın soğuk terlere karışmadan da yaşanırmış. Sorular yanıtlarını bulmadan da sonundaki soru işaretlerini yitirebilirlermiş. Ben seni sevmeye devam ederek de dünyayı yuvarlayabilir mişim parmakların ucunda.
Bilememişim, yıldızların yalancısı olmuşum kendime, ben.
Artık geçmişten ve gelecekten hükümsüz, düşlerim gelen günün etekleri altında gün ışığını beklerken yaşamak istiyorum günü, dünden sonra, yarından önce...