Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yeni Asya Gazetesinin 27.07.2005 tarihli Yazısına cevabtır !

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Yazar Dr.Emin Şimşek [FONT=times new roman,times]Konu Başlığı : Hizmet için okul mu, başörtüsü mü?[/FONT]
Yazar: Ali Ferşadoğlu
[FONT=times new roman,times]Konunun Özeti : Üniversitelerde Tahsil imkanı bulamayan tesettürlü kızlarımızın başörtülerini çıkartarak ilim tahsili yapmaları Hizmetle bağdaşmaz ve İslam'dan taviz vermektir ! [/FONT]


[FONT=times new roman,times]Pek Muhterem Ali Ferşadoğlu Bey ,[/FONT]
[FONT=times new roman,times]
[FONT=times new roman,times]
[FONT=times new roman,times]Refikimiz ve aynı zamanda kendisine Risale-i Nurları rehber edinmiş bir Gazetede bu tarz bir yazının yayınlanmış olması konuya sadece Zahiri pencereden bakıldığını , yoksa bir bütün olarak değerlendirilmediğini göstermektedir [/FONT]
[FONT=times new roman,times]
[FONT=times new roman,times]İslam’da kadını eve hapsetmek yoktur. Kadının fiziki yanı dikkate alınıp, hususi durumları korunduktan sonra hayatın bazı sahalarına katkıda bulunması İslam’da yasaklanmamıştır. Zaten kadın, hayatın her diliminde kendine göre katkılarda bulunmuştur da… Mesela, savaşlara katılması caiz görülmüş, okuması, eğitim görmesi tasvip, tercih ve teşvik edilmişti. Öyle ki, saadet asrında Hz. Aişe, Hz. Hafsa ve Hz. Ümmü Seleme validelerimiz sahabe fukahasının ve müçtehitlerinin arasında yer almaktaydı; hatta peygamber hanesindeki kadınlar, dini öğrenme adına bir yönüyle erkeklerin bile müracaat kaynağıydılar. Tabiinden bir çok kimse Efendimiz’in(SAV) eşlerine müracaat ederlerdi. İmam-ı Azam Ebu Hanife’ye göre kadının hâkim bile olabileceğini görürüz . Kadın asker de olabilir, hekim de.. Önemli olan dinini yaşayabilmesidir. (1)[/FONT]
[FONT=times new roman,times]Fethullah Gülen Hocaefendinin , bir hanım kızın Tesettür ile İlim tahsili konusunda tercih yapmaya zorlandığı bir dönemde sarf ettiği:”..... Kişi kanaatı vicdaniyesi ile bu mevzuda hükmünü verip öyle davranmalıdır. Bana göre okumayı tercih etmelidirler.”(2) ifadesi ile birlikte aslında bu süreçteki rahatsızlığını bakın nasıl dile getiriyor :
[/FONT][FONT=times new roman,times][/FONT][FONT=times new roman,times]“Tabii ki dini mülahazalarla başlarını örten hanımlara müdahale edilmesine karşıyım. Onların dinin detayına ait bir konuyla tahsilleri arasında tercih yapmak zorunda bırakılmalarına üzülüyorum. Ama toplumumuz hassas bir dönemden geçiyor. Herkesin bunu göz önüne alması lazım. Bir taraf bunu kavga sebebi yapmamalı, diğer taraf da tepkileri kavga başlatıldı diye görüp üzerine gitmemeli... Hukukçu bir dostumuz yazdığı kitaba "Müntesiplerinin Cehaleti, Hasımlarının Kör Düşmanlığı Arasında Talihsiz Müslümanlık" adını koymuş.. Çok doğru.. Durumumuzu özetliyor kitabın ismi. İki taraf da cehalete yenik düşüyor.” (3)
[/FONT][FONT=times new roman,times]
[FONT=times new roman,times]Bu çerçevede ;[/FONT][FONT=times new roman,times]
[FONT=times new roman,times]1-) Hanım kızlarımız Farz olan İlim Tahsili ile Farz olan Tesettür konusunda , bir dayatma sonucunda tercih yapmak zorunda bırakıldıklarında, şahsi vicdani kanaatlerine göre hareket etmelidirler. Bunu yaparken , hanım kızlarımız belki okudukları Fakültenin ileride kendilerine sağlıyacağı artı-eksi koşulları gözönünde bulundurmalıdırlar , belki edinecekleri Mesleği nedenli benimseyip benimsemiyeceklerine bakarak Vicdani bir hüküm vermelidirler.Nitekim tercihini bu yönde yapanlar , Eğitimlerini tesettürü ile alabilecekleri ülkelerde devam etmeyi tercih etmişler , veya Üniversite Eğitiminden sonra mesleğini yapmayı düşünmeyenler ise Eğitimlerini yarıda kesmişlerdir.[/FONT]
[FONT=times new roman,times][/FONT][FONT=times new roman,times]2-) Hocaefendi , bu çerçeveye ilave olarak , Vicdani Kanaatlerin okuma yönünde olmasının daha hayırlı olacağı Fakültelerde okuyanların , ileride Milletine Hizmet etme adına yetiştireceği Asrın Sümeyraları , Ümmü Habibeleri, Ayşe’leri için ihtiyaç duyulan Diplomalarını elde etmelerinin ancak Eğitimlerine devam etmeleri ile mümkün olabileceğine vurgu yapmıştır. Tercihini bu istikamette yapanlar, Fakültelerine girerken belki peruk takarak veya başına açarak Eğitimlerine devam etmişlerdir.
[/FONT][FONT=times new roman,times][/FONT]
[FONT=times new roman,times]3-) Bu konuda her nasıl bir tercihte bulunulursa bulunulsun , gereksiz Toplum-Devlet ilişkilerinin gerilmesine vesile olunmamalıdır.Çünkü , hanım kızlarımıza bunu reva görenlerin istedikleride zaten budur ! Gerilim olsun , huzursuzluk olsun , ve yasakların alanı genişlesin ! Hatta Zaman gazetesi o dönemde 1 hafta boyunca sür manşetten vermiş olduğu Haberde , Kamusal Alan’ın sadece Üniversiteler ile sınırlı kalmayıp , tüm Ülke genelini kapsıyacak şekilde Türkiye’nin yarıaçık bir cezaevine dönüştürülmekistendiğini , birtakım çevrelerce yasa hazırlandığını ve başörtüsünün sadece evlerde giyilmesine izin verileceğine yönelik duyumların olduğunu belirtmişti.[/FONT]
[FONT=times new roman,times]Konuya , İslam Hukukunun bir Kaidesi olan Ehven-i şer ” İki şerden, daha hafif olanı ihtiyâr olunur” (4) prensibince bakılacak olursa , önünüze getirilen iki şer’li tercih [/FONT][FONT=times new roman,times]arasından kötülük ve fenalık bakımından daha az ve hafif olanı tercih edilmelidir.
[/FONT]
[FONT=times new roman,times]Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri , aynı hususa parmak basarkenHayr-ı Kesir için Şerri Kalil işlenir . Eğer şerr-i kalil olmamak için, hayr-ı kesiri intaç eden bir şer terk edilse, o vakit Şerr-i kesir irtikâp edilmiş olur" (5) ve “Bir şerr-i cüzî için hayr-ı kesîri terk etmek, şerr-i kesîr olur. Onun için, o şerr-i cüzî hayır hükmüne geçer.”(6)[/FONT][FONT=times new roman,times]demektedir.Yani Büyük Hayırlar için daha az zararlı olan Şer seçilir demektedir.Yani Her mümini ilgilendiren Büyük bir Hayır yolunda , Kalil Şerlere cevaz vardır. Şayet bahse konu Kalil Şerden kaçınılırsa Büyük Şerlere sebebiyet verilir. O zaman küçük bir Şerden kaçayım derken , daha büyük bir Şer'e davetiye çıkarılırki , Allah indinde büyük Vebali beraberinde getirir !
[/FONT][FONT=times new roman,times]Üniversitelerde uygulanan Başörtüsü yasağının üstünden 8 sene geçmesine rağmen sorunun çözülmemiş olmasını üzülerek görmekteyiz. Bu süre zarfında 4 yıllık bir Fakülte Eğitimi alan hanım kızlarımızın 2 nesil mezuniyet vermiş ve kız öğrencilerinin ağırlıklı okudukları Üniversite Hazırlık Dersaneleri ve Özel Okullarda Asrın Fatma’larını , Sevdenur’larını yetiştirmeye devam ettiklerini müşahede ediyoruz. Okumamış olsalardı , acaba bu şuurda yetiştirilebilirlermiydi ? Herhalde Hocaefendinin vurgulamaya çalıştığı noktada bu olsa gerek: [/FONT][FONT=times new roman,times]Bir kişinin Şahs-i bir Şerre istemiyerek girmesi mi daha şerlidir , yoksa bu Şahs-i Şerri işlemediği için yapamıyacağı Hayr-ı Kesir olan İman Hizmeti mi daha Şerrlidir ?
[/FONT]
[FONT=times new roman,times][/FONT][FONT=times new roman,times][/FONT][FONT=times new roman,times]Ümit edelim , kısa sürede Allah bu sıkıntının bertaraf edilmesi adına gerekli sebebleri Halk eder ve inşallah daha gönül rahatlığı ile Eğitimlerine hanım kızlarımız devam etmiş olurlar.
[/FONT]
[FONT=times new roman,times][SIZE=+0]O açıdan , bahse konu yazının yaklaşımı Batınen eksiktir , zahire göre hüküm esas olsada , Batın göz ardı edilerek yapılan teşhisler Çözüm üretmeye matuf olamamaktadır ! Gönül isterdi ki , bu tarz bir konu Refik bir medya organında gündeme gelmemiş olsun !


[/FONT][FONT=times new roman,times][/FONT][FONT=times new roman,times](1) [/FONT][FONT=times new roman,times]Fethullah Gülen Röportajı (Mehmet Gündem, Milliyet, 25.01.2005)
(2)
[/FONT][FONT=times new roman,times]Akşam, Orhan Yurtsever'in Fethullah Gülen'le Yaptığı Röportaj, 13 Mart 1998
(3) Radikal , Avni Özgürel , 21 Haziran 1998
[/FONT][FONT=times new roman,times](4) Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye , 29.Maddesi
[/FONT][FONT=times new roman,times](5) Mektubat,Sayfa 47
(6) Sözler , Sayfa 428
[/FONT]
[/FONT]
[/FONT]
[/FONT]
[/FONT][/SIZE][/FONT]
 

Serhan Eðeryýlmaz

New member
Katılım
1 May 2007
Mesajlar
385
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Yaş
37
Konu yine türban konusu,insanların kılık kıyafetlerine karışılmamalı.

İlim tahsilini yapmak için Üniversite'ye gitmek şart değil,başı örtülü olan bacılar içeri alınmıyorlarsa üniversiteye yani istenmedikleri yere gitmesinler,kendi ilimlerini kendileri öğrensinler,hem islamda kadın çalışmaz,kadının iş bölümü evindedir,kadının aşağılandığı falan yok kadının evde yaptığı iş de erkeğin dışarıda yaptığı iş kadar zordur,kadın evinin dışında erkek kadar sağlam olamaz,kadının yeri evidir,hanım ev işlerini yoluna koyar,bey de geçimlerini sağlar.İlim öğrenmek isteyen kitap alsın okusun,düşünsün,kendisi de fikirler üretsin doğruyu söylesin Kuran-ı Kerim'i ve Hadis-i Şerif'leri kendine rehber edinsin.Dosdoğru yol budur.Peruk mevzusu çok yanlış bir iştir,peruk'u takınca saçlar kapanıyor,üzerine yeni yapma saçlar geliyor,haya kapanmıyor.Türban yani baş örtüsü islamda şudur,yollarda sokaklarda kansız ve şerefsiz insanlar vardır,bunlar kadınlara kızlara laf eden cinsel istismarcılık yapmaya çalışanlardır,baş örtü takılarak bunlardan korunulur,tabi baş örtüyü kapattıktan sonra bütün vucud edep kuralları ile giyinilenerek bu cinsel istismarcılardan korunmalıdır,islamda baş örtü ve vucudu koruyarak giyinme budur,laf atan kansızlardan korunmak için sakınmak için.Erkek için de aynı kurallar geçerlidir,o da edep ölçüsünde giyinmelidir ve gözünü haramdan kaçırmalıdır.Kadınlarda kızlarda gözlerini haramdan kaçırmalılardır.İslam'da kadına Erkek kadar değer verilir.Her insan eşittir.Allah Kuran-ı Kerim'de buyuruyor :''Erkeklerin kadınlardan bazı üstün yönleri vardır.'' bunu her müslümanın kabul etmesi ve hayatlarını bu şekilde yapılandırmaları lazımdır.
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
yazinizi görünce bir merak hasil oldu
basörtüsü teferruattir yalanini kim uydurmus benim bu konuyu acmama sebebiyet konularin sirali halde gelmesidir dediklerinde hatalisin görüyormusun ayni cenahdan besleniyoruz ama sen hala bildigin yanlisda israr ediyorsun
KIM rencide olacak onuda bilmiyorum 5 sene önceki olay video yapiliyor diye ben cvp vermeyecekmiyim konu gündeme geliyor
tarih tartisiliyor 100 yil öncesi gündeme geliyor yok getirmeyelimmi?
biraz mantikli konusmak gerekiyor
bana hocaefendinin yazdigi bir tane yazi yada video getir
basörtü teferruattandir diye yukarida yazilan yaziyida okumamissin besbelli

basörtü furuattandir

teferruattan degil
 

Ebu Zerr

New member
Katılım
8 Haz 2007
Mesajlar
866
Tepkime puanı
40
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Ankara
EĞER, MÜSLÜMAN KADININ BAŞ ÖRTÜSÜNÜ ÇIKARIP İLİM TAHSİLİNİ TARTIŞACAKSAK, MÜSLÜMAN ERKEĞİN SAKALINI KESMESİNİ DE TARTIŞMALIYIZ, ÇÜNKÜ, BİR DEĞER KATEGORİSİNE KOYACAKSAK SAKAL VE BAŞ ÖRTÜSÜ AYNI DEĞERDEDİR...EFENDİM, SAKAL DA ŞÖYLE ŞÖYLE HÜKÜMLER VAR DEYİP KIVIRACAKSAK Kİ ÇOK İYİ DE KIVIRIYORUZ, O ZAMAN FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ'NİN FETVASINI DA MAKUL KABUL EDECEĞİZ...ÇOM ADAM GÖRDÜM BAŞ ÖRTÜSÜ EĞTİM İÇİN DAHİ OLSA AÇILMAZ DEYİPTE SAKALINI KESEN...

Örtünme ile ilgili ayetlerin medine döneminin sonlarına doğru gelmiş olmasının elbette bazı hikmetleri olacak...Örtünme bir kalb inkılabının, bir ahlak devriminin nihai sonucudur, belki de bu nedenle imam şatıbi örtünmeyi dinin tahsiniyyat emirleri (en öncelikli değil, yani birinci, ikinci derede de değil, ancak üçüncü derecede) dahilinde değerlendirir...

Şatıbi, klasik içtihat metodunun imkanlarının tükendiğini görüp metodolojik prensipleri yeniden yapılandırmaya girişirken, şer'î hükümleri insanî bir tasnife tâbi tutmuştur. Çünkü ona göre şer'î hükümlerin gözettiği maksatlar, ontolojik manada insanın yaratılışıyla örtüşme halindedir. Bunun içindir ki, tüm şer'î hükümleri, o hükümlerin "Allah'a göre" değil, "insana göre" konumlarından yola çıkarak kategorize etmiştir:

1. Zaruriyyat

2. Haciyyat

3. Tahsiniyyat.

1. Zaruriyyat insanın vazgeçilemez ve devredilemez olan en temel hak ve özgürlükleriyle alakalıdır. Bunlar beştir: 1. Canın korunması 2. Dinin korunması 3. Neslin korunması 4. Malın korunması 5. Aklın korunması. Yaşama, inanma, çoğalma, mülkiyet ve düşünce emniyetlerinin korunması, hem bunların amaçlarının gerçekleşmesi için temellerinin sağlamlaştırılması yoluyla, hem de bu emniyetleri dolaylı ya da dolaysız ihlal eden şeylerin uzaklaştırılmasıyla gerçekleşir.

2. Haciyyat, insanın yukarda sayılan hak ve özgürlükleri tam olarak gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu her şeydir. Mesela ibadet dinin korunmasıyla ilgili bir ihtiyaç, yeme ve içme canın korunmasıyla ilgili bir ihtiyaç.

3. Tahsiniyyat, üstün ahlak ve fazilet anlayışına uygun davranışların tümü; örtülmesi gerekli organların örtülmesi, nafile ibadetler, sadaka ve hayır-hasenat işleri bunlara girer.

Hayatın kıyısında yaşamamak için
28/5/1999 Mustafa İslamoğlu...

Olur olmaz varsayımları son derece büyük gayretlerle ortaya koyup, sosyal açıdan çok daha önemli olan meselelerde tamamen susan, yahut söyleyip de çözüm getiremeyen fıkıh kitapları genel olarak benim o sözlerime şahit olmuyor mu?
"Medeniyet yoluna girdim" iddiasında olan İslam devletlerinden hiçbiri niçin İslam şeriatı kanunlarıyla idare olunamıyor?

Ömürleri boyunca Kur'an ayetlerini, Hz. Peygamber'in hadislerini okuyup beş-on ciltlik fetva kitaplarını ezbere bilen fakihler, millet ve devlet için gerekli olacak kanunları, ıslahatları niçin hazır edemiyorlar?

İslam şeriatını arkaya bırakıp da, ya Avrupa kanunlarına sığınmak gibi rezalete İslam hükümetleri nasıl tahammül ederler? Lisan-ı halleriyle "O derece uygun kanunlar İslam şeriatında bulunmuyor" demiş olmuyorlar mı? Öyle ise, bizim fıkıh ilimlerimiz niçin öyle uygun kanunları bize hazır etmemişlerdir? Niçin etmiyorlar?"

Bu satırlar, Musa Carullah'ın Kazan'da bir bölümünü yayınladığı Şatıbî'nin el-Muvafakat'ını tanıtmak için kitaba yazdığı Türkçe giriş yazısında yer alır. Musa Carullah aynı yerde el-Muvafakat'ı şöyle takdim eder: "En dürüst manasıyla usul-i fıkıh olabilecek bir kitap, İslami literatür arasında var ise, yalnızca el-Muvafakat'tır."

Şatıbi, klasik içtihat metodunun imkanlarının tükendiğini görüp metodolojik prensipleri yeniden yapılandırmaya girişirken, şer'î hükümleri insanî bir tasnife tâbi tutmuştur. Çünkü ona göre şer'î hükümlerin gözettiği maksatlar, ontolojik manada insanın yaratılışıyla örtüşme halindedir. Bunun içindir ki, tüm şer'î hükümleri, o hükümlerin "Allah'a göre" değil, "insana göre" konumlarından yola çıkarak kategorize etmiştir:

1. Zaruriyyat

2. Haciyyat

3. Tahsiniyyat.

1. Zaruriyyat insanın vazgeçilemez ve devredilemez olan en temel hak ve özgürlükleriyle alakalıdır. Bunlar beştir: 1. Canın korunması 2. Dinin korunması 3. Neslin korunması 4. Malın korunması 5. Aklın korunması. Yaşama, inanma, çoğalma, mülkiyet ve düşünce emniyetlerinin korunması, hem bunların amaçlarının gerçekleşmesi için temellerinin sağlamlaştırılması yoluyla, hem de bu emniyetleri dolaylı ya da dolaysız ihlal eden şeylerin uzaklaştırılmasıyla gerçekleşir.

2. Haciyyat, insanın yukarda sayılan hak ve özgürlükleri tam olarak gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu her şeydir. Mesela ibadet dinin korunmasıyla ilgili bir ihtiyaç, yeme ve içme canın korunmasıyla ilgili bir ihtiyaç.

3. Tahsiniyyat, üstün ahlak ve fazilet anlayışına uygun davranışların tümü; örtülmesi gerekli organların örtülmesi, nafile ibadetler, sadaka ve hayır-hasenat işleri bunlara girer.

Tam burada sorulması gereken iki soru var: a) Zaruriyyat, haciyyat ve tahsiniyyat belirlenirken "zaman" dikkate alınacak mıdır? Yani, geçmişte yaşayan fakihler bu başlıkların içini, içinde yaşadıkları sosyal, siyasal ve kültürel şartları dikkate alarak mı doldurmuşlardır? b) Zaruriyyat, bizce zamana bağlı değildir, bunlar insanlığın tüm zaman ve zeminlerinde geçerli olan temel emniyetlerdir. Bunlardan bir tanesi dahi iptal edilemez; mesela "dinin korunması" maddesi, zaman ve mekan gerekçe gösterilerek iptal edilemez. Bu maddelerin "minimum"u ifade ettikleri su götürmez; asıl sorulması gereken soru şu: Bu maddeler aynı zamanda "maksimumu" da ifade ederler mi?

Mesela sosyal adalet, düşünce ve düşünceyi ifade hakkı, seçme ve seçilme hakkı, haber alma hakkı, barınma ve çalışma hakkı, seyahat etme hakkı gibi haklar zaruriyyata; öğrenim, sağlık, trafik gibi gereksinimler haciyyata; müzik, tiyatro, resim, sinema gibi plastik ve görsel sanatlar ve tüm estetik değerler de tahsiniyyata ilave edilebilir mi?

Bundan da öte, zaruriyyatı "hak ve özgürlükler" olarak okumakta ne sakınca olabilir? Örneğin nefis emniyetini "yaşama hakkı", akıl emniyetini "düşünce özgürlüğü", mal emniyetini "çalışma ve iş edinme" hakkı ile birlikte düşündüğümüzde, sanırım şer'î hükümlerin amacı olan "maslahat" daha mükemmel gerçekleşmiş olur.

Bu hak ve özgürlüklerden bazılarını "zaruriyyat"a bağlı olarak ortaya çıkan "haciyyata" da dahil edebiliriz. Mesela, eş seçme neslin korunmasıyla ilgili bir ihtiyaç, iş seçme mülkiyet hakkıyla ilgili bir ihtiyaç, düşünceyi ifade etme ve araçlarına sahip olma akıl emniyetiyle ilgili bir ihtiyaçtır.

Tabii, bu tasnife yapılacak her ilave, fıkhi hükümlerin yeniden gözden geçirilmesini mecbur kılacaktır.

Müslümanlar'ın, zamanın taşkın sularında bir saman çöpü gibi akıntıya kapılıp gitmemeleri ne kadar elzemse, hadiselere seyirci kalarak hayatın kıyısında yaşamamaları da o kadar elzemdir. Müslümanlar'ı hayatın merkezine tekrar taşıyacak olan âlimler, hesaplaşma şöyle dursun, resmî söylemle örtüşmeyi bir marifet sananlar değil, Allah'tan korkan, hakkın ve hakikatın hatırını herkesten ve her şeyden daha üstün tutanlar olacaktır.
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
:eek:

Başörtüsü teferruattan değildir füruattan mıdır?

Teferruat; detay. Füruat asıl olmayan demektir.

Baş örtüsü asıl olmayan mıdır? İslam şeairi değil midir? Hititoloji okumak için baş açmak aslolan mıdır?

Hem ben Hoca Efendi başörtüsü teferruat demiştir ,diye bir ifade mi kullanmışım. Evet birileri "baş örtüsü füruattır" diyor. Bunu söyledim. Bunu söyleyenler Hoca Efendiye dayandırıyor. Ben ravi değilim, duyanım. İtab edilmemem lazımdır. O söylentiyi yayana azar edilsin. Söylentiyi yayanda Hoca Efendinin talebeleridir. Ben o sözü kabul edip ifa edeni elbette eleştiririm. Hakkımdır.

Ayrıca tekrar sorayım:

Mesela hititoloji ilmi için başını açmak caiz midir? Yada bir tıp doktoru olmak için başını açmak caiz midir? Mesela, doktor olmak islama hizmet midir, yoksa insanlığa hizmet midir? Yoksa cüzdana veya kariyere hizmet midir?
Kumradan kazanılan para ile hayır yapılır mı? Hırsızlık parası ile cami olur mu? Faiz geliri zekat yapılır mı?

Eğer maksad dine hizmet etmek ise dine hizmet başötüsünü çıkarmak ile mi oluyor?

Haram ile hayır yapılır mı? Hangi kitapta vardır.
Hayırdan şer, şerden hayır olur mu?

Bazı insanlar piyango bileti alır der "ikramiye bana çıksın yarısını fakirlere bağışlarım" Allah'ı mı kandırıyor, kendini mi?

Selametle

Füruat, İslami literatürde bir terimdir. Her şeyin bir aslı ve bir de füruatı vardır.

Mesela; iman, inanç, fikir, itikat, dinimizde bir esas, asıl ve rükün ise; muamelat bunlara göre füruattır.

Yani iman ve itikattaki, arıza insanı dinden çıkarır. Ve şekavete götürür, muamelattaki eksiklikler günahkar eder, cennetten uzaklaştırır. İmansız etmez.

Ayrıca namaz, oruç, hac v.s. gibi dinin muameletı amelde; rükün, temel ve esas ise; sünnet ve nafileler onlara göre amelde füruattır.

Farzlar, helal ve haramlar dinin hudutları ve esasları ise; diğer meseleler farz makamında ve değerinde değil; füruattır. Yani elmaslarla, bakırlar ve gümüşlerin mukayesesi gibi….

Ancak füruatın toplumda anlaşılan manası; teferruat ve boş şeyler anlamına geldiğinden; ıstılahtaki Füruat da böyle telakki edilerek yanlış anlaşılabiliyor.

Dolayısıyla bahsettiğiniz o Hoca efendi; ıstılahtaki füruatın manasına göre muamelatta bir tasnif yapmış ve doğru söylemiştir.

Ancak dinleyenler, toplum arasında teferruat manasını anlayarak itiraz ediyorlar.

Bu mesele; füruatı yanlış anlayanların tarz-ı telakkileridir. Dini meseleler toplum arasındaki yanlış anlaşılan tabirlerle değil; islamiyetteki ıstılah ve literatüre göre izah ve tarif edilir.
Yani basörtü esastır. ama iman hakikatlerine göre ve İslamın şartlarına göre esasattan ziyade füruattır. Yani başörtü takmayanlar, günahkar olsa da imansız olmaz.

bu kadar osmanlica kelimeyi kullanan ve bu ilime muhabbet besleyen ayni cenahdan beslendigim kardesim bunu kendi aklin ve delilin ile inanmaya calisirsin cikacak sonuclar bunlar ve birde yazinin neresinde söylediginide getireyim
buraya

@duha
Ve hiç kimse kim olursa olsun Peygamber dahi Farz olan bir hususa -başörtüsüne- teferruat, diyemez.

Simdi bu mevzu icerisinde olan sahis anlatilan mevzu icerisindede tek olduguna göre bu gibi suclamalara maruz kaldigina göre sen ismi ha zikretmissin ha zikretmemissin ima edilen ortadadir

Selametle
 

medeniinsan

New member
Katılım
12 Eki 2007
Mesajlar
4
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
kardeşler kusura kalmayın bu foruma yeni katıldım fakat bu konuda konuşmadan edemeyeceğim başörtüsünün yasak edilmeye başlandığı sıralarda üniversitelerde okuyan bacılarımız iki tercih arasında kaldı birisi başını açıp yola devam etmek diğeri allah ın farz kıldığı ve peygamberinin bir bacının başından alınmaya çalışıldığı için savaştığı başörtüsünü çıkarmayıp üniversiyeyi bırakmak.Alptraum adlı arkadaş diyorki ilim öğrenmekte başörtüsü takmakta farz.Bu doğru fakat acaba Allah cc nin demiş olduğu ilim sadece üniversitelerde verilen ilimmi.O kardeşimizde biliyorki örtünmede bir şüphe yok ama ilim öyle değil.ona bir soru sormak istiyorum acaba başörtüsünü çıkarmayıp üniversitesinin bitmesine çok az zaman kalmış olan bacılarımız niçin okullarına devam etmediler.Acaba onlar iki tercihten birini yapıp ilim öğrenmek farz deyip okumayı tercih edebileceklerini bilmiyorlarmıydı.Yoksa onlar Allah cc nin farz koyduğu şeyi başka bir farzın kaldıramayacağınımı biliyorlardı Lütfen bu konuda bazı şeylere dikkat ederek konuşalım Selam ve dua ile
 

hasan demir

New member
Katılım
6 Ara 2006
Mesajlar
92
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
71
“Muhakkak maslahat, mevhum mazarrata feda edilemez." sözünü de Bediüzzaman söylemiştir.Bu söz tesettürsüz okula girme yanlısı olanların tezlerini olduğu gibi çürütmektedir.
Çünkü bu kişiler hep meydanın birilerine kalması gibi "Mevhum bir mazarrat"tan hareket ediyorlar.
Tesettür gibi bir şear-i islamiyeyi takmanın muhakkak maslahatı,"meydan birilerine kalabilir" kabilinden mevhum mazarratlara feda edilemez.
Meşru amaçlara gayri meşru araçlarla ulaşılamayacağını da bizzat Hocaefendinin kendisi beyan etmektedir.Zaman bu beyanın gereğini yerine getirip,tesettürsüzlüğün derhal terki zamanıdır.Çünkü hiç bir şey şeairi ihyadan daha önemli olamaz.
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
@duha ve@medeniinsan kardeslerim

hicbirsekilde basinizi acin okuyun ilim cok önemli haram olsada olsun denilen bir yazi gösterin özellikle duha kardesim burasi bir forumda olsa yalandan sakinacaksin bu ümmet yalan söylemez ben iftira atiyorsun sen böylesin söylesin demedim ortaligi alevlendirmenin manasi yok söyledigim seylerden alinti yap ona göre cvp ver yoksa tatsiz bir manzara kaliyor ortada bak simdi demissinki

@duha
Hem madem Hoca efendi fürüat tabirini bizim algıladığımız anlamada kullanmadı neden pek çok kızımız öyle anlayarak başını açtı. Herkez füruatı "asıl olmayan" manasında kullanıyor.

kardesim furuat toplumda bir kac basin organinin hürriyet ve sabah gazetesidir bunu yapan insanlarda furuat teferruatdir dedirtmisdir ama teferruat demek degildir bu ne yan manasidir ne manasidir furuat Mesela; iman, inanç, fikir, itikat, dinimizde bir esas, asıl ve rükün ise; muamelat bunlara göre füruattır.
yani zulumkar ülkelerde insanlarin imani ile oynarken bazen furuata ait kaideler bile görmezlikden gelinir manasina gelir insallah ögrenmissindir sayet hala benden olmadigi halde bu kaideyi anlamiyorsan yakinlarindan birilerine sormani tavsiye ederim

bu arada ilim ile türban sorusuna cvben veriyim
İslâm'a hizmet etmek gayesiyle de olsa İslâm'a taban tabana zıt düşen, kadının namahrem yerlerini ve avretini açmaya zorlayan okullarda okumanın zaruret kabul edilmesi mümkün değildir.

Ayrıca kadınların mutlaka bilmesi gereken şeyleri, avretlerini açmayı gerektirmeyen okul ve kurslardan öğrenmeleri pekala mümkündür. İslâm hizmeti böyle bir yol ile ifa edilemez. Ayrıca İslâm tarihi hiçbir resmî tahsili olmadığı halde kendisini özel olarak yetiştirip İslâm'a ve ilme hizmet eden kadınlarla doludur. Şüphesiz kadınların avret açma ve ihtilat gibi İslâm'ın yasakladığı şeyler olmazsa okutulmaları gerekli ve okumaları zaruridir, bunda büyük faydalar da vardır. Ama bu haramı işlemeyi tecviz edemez.

Ben bunun örnegini avrupada bilhassa ögrenim görerek yasiyorum biliyorum yasadigim ülkede,üniversite ögrenimi gören bayan kardeslerimizin yarisindan cogu basörtülüdür

Bilindiği gibi "Zararları gidermek, maslahatları celb etmekten evladır." diye meşhur bir fıkıh kaidesi vardır. İslâm'ın yasaklara gösterdiği itina, emirlere gösterdiği itinadan daha büyüktür. Hz. Peygamber bir hadîsinde: "Ben size bir şey emrettiğim zaman ondan gücünüzün yettiği kadarını yapınız. Bir şeyden nehyettiğim zaman da ondan kaçınınız" buyurur.

Bundan dolayı meşakkati defetmek için vacibi terk etmek caizdir, ama günahları, özellikle büyük günahları işlemekte müsamaha yoktur. Bezzazî'nin ifadesine göre avret yerini örtecek bir şey bulamayan kimse, nehir kenarında da olsa istincayı terk eder. Çünkü yasak, emre tercih edilir. Kadına gusül gerekse ve erkeklerden gizlenecek bir yer bulamazsa guslü terkeder .

Demek oluyor ki, bir haramı işlememek için farz bile terkedilir. O halde sadece umulan bir maslahat için nassların haram kıldığı bir şeyin işlenmesi tecviz edilemez. Bize göre bu her okul için aynıdır. Müslümanların, kadınların başlarını açabilmeleri için İslâm'ın hükümlerini zorlayacakları yerde, kadınların İslâmî kıyafetler içerisinde okuyabilmelerinin çarelerini araştırıp bu yolda gayret sarfetmeleri gerekir.
Kizma demissin konuyu acan sensin demissin benim kizdigim felan yok taki anlatilan seyler üzerinde alinti yapilarak tartisilsin yalana girmesin
 
Üst Alt