Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yayına göre bilek, işine göre yürek.............

efendy

New member
Katılım
5 Eki 2007
Mesajlar
12
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
Konum
istanbul
Deli Hüseyin Paşa

Bursa Yenişehirli. Onsekiz yaşında gürbüz, gösterişli bir delikanlı olarak Yeniçeri Ağası'nın odasındaki ocağı yakmaya çalışırken, ocak başında bulduğu yayı kurmasıyla talihi döndü. Padişah'la tanıştı. Enderun'da eğitim aldı ve hızla yükseldi? Sırasıyla mîrâhûr, kaptan-ı derya, Mısır, Anadolu, Rumeli, Özi, Bosna, Budin Beylerbeyi, Kubbe Veziri, Sadâret Kaymakamı, Hanya Muhafızı ve zaman içinde sadrazam (başbakan) oldu. Katıldığı pek çok savaşta gösterdiği cesaret sebebiyle ona "deli" lâkabını taktılar. Kış ortasında Girit'i ele geçirmek için savaşmak zaten akılkârı değildi. Ama o kadar yürekliydi ki, geri adım atmadı. Girit'in bütün şehirlerini bir bir ele geçirdi. Karargâhını Resmo'da kurdu. Üstelik kanla barut arasında bir sürü hayır işi yaptı, âdeta Girit Kalesi'ni yeniden inşa etti. Âdildi. O kadar ki, Giritliler ona hayran kalmışlar, kitleler halinde Müslüman olmuşlardı. Kısa hikâyesi şudur: Devir, Sultan Dördüncü Murad devri; Murad, çelik yürekli, demir bilekli bir padişah... Koca bir boğayı kucaklayıp kaldırıyor, beheri yüz elli okka gelen güllelerle sabah jimnastiği yapıyor. Hayli şişman olan Silâhtar Musa Paşa'yı kemerinden kaldırıp has odayı dolaştırması meşhurdur. Bir gün, İran Şahı'ndan gelen hediyeler arasından bir yay çıkar. İran elçisi, yayı Padişah'a takdim ederken, anlatır: "Hünkârım, memleketimin pehlivanları o kadar kuvvetlidir ki, şu gördüğünüz yayı bir çırpıda kurdular. Bakalım Osmanlı pehlivanları onu boşaltıp tekrar kurabilecekler mi?" Yay özel surette yapılmıştır. Bir kere kurulup boşaltıldıktan sonra birkaç misli sertleşmekte ve kurulamaz olmaktadır. Sultan Murad, İran Şahı'nın niyetini anlamıştır. Osmanlı mülkünde bu yayı boşaltıp kuracak kimse çıkmazsa, gönlünce alay edecek, "Koskoca Osmanlı mülkünde yayımı kuracak yiğit çıkmadı!" diye böbürlenecektir. Önce elçiyi dışarı gönderir. Sonra huzurundakilere yayı boşaltıp kurmalarını emreder. Boşaltırlar, ancak tekrar kuramazlar. Bunun üzerine Padişah, Yeniçeri Ağası'nı çağırır. Yayı eline tutuşturur: "Al bunu Ağa Kapusu'na as, bu yayı kuracak pehlivanın benim tarafımdan ödüllendirileceğini de herkese duyur." Yeniçeri Ağası yayı alıp çıkar. Gücü kuvveti yerinde yeniçerilere, sipahilere haber salar. Fakat hiçbiri yayı kurmayı başaramaz. Yayı ocağın kıyısına koyup namaza çıkar. Dönüşünde Padişah'ın isteği doğrultusunda kapıya asacaktır. O sırada Yeniçeri Ağası'nın hizmetine bakan, on sekizinde, gürbüz bir civan girer. Ocağa odun getirmiştir. Yayı görünce dayanamaz. Eline alıp sağına, soluna bakar. Sonra bir hamlede kurar. Ardından boşaltır. Tekrar kurar... Kapıya yaklaşan ayak sesleri duyunca, yayın kurulu olduğunu unutup yerine koyar ve odadan çıkar. Namazdan dönen Yeniçeri Ağası, yayın kurulu olduğunu görünce, gözlerine inanamaz. Kethüdasına seslenip, odaya kimin girdiğini öğrenmek ister. "Baltacın Hüseyin ocağa odun getirmişti, Ağa Baba... Ondan başka kimsecikler odaya girmedi." "O çocuğu getirin!" Hüseyin'i getirirler. Korkudan rengi atmış, bacakları titremektedir. "Şu yayı sen mi kurdun Hüseyin?" diye sorar, Yeniçeri Ağası. Deli Hüseyin'in yüzü beter sararır: "Beli Ağa Baba, kusurumu affet!" "Ne kusuru bre çocuk!.." diye neşelenir Ağa, "sen öyle olmadık bir iş yapmışsın ki, bunun sonunda sarayın yolu açılır sana. Yapış şu yaya bakalım, bir daha boşalt ve kur." Hüseyin, istemeye istemeye yayı alır. Hâlâ korkuyor, ne olacağını kestiremiyordur. Yayı boşaltıp kurar. Yeniçeri Ağası, Hüseyin'in koluna yapıştığı gibi, Padişah'ın huzuruna çıkarır: "Acem Şahı'nın yayını kolaylıkla kurup boşaltacak yiğidi buldum, şevketlü Hünkârım. Emredin, hünerini göstersin." Sultan Murad, delikanlıyı hayretle süzdükten sonra, izin verir: "Göstersin bakalım hünerini." Hüseyin yayı alır, "Bismillâh!" deyip kirişe asılır. Kurar, boşaltır... Tekrar kurar, tekrar boşaltır. Sultan Murad gözlerine inanamaz, Hüseyin'i kucaklamamak için kendisini zor tutar. "Berhüdar ol!" der, "analar ne aslanlar doğuruyor! Ağa, tiz haber sal, bütün vezirlerimizle Acem elçisi huzura alınsın." Biraz sonra herkes huzurdadır. Padişah, İran elçisine bakar: "Elçibaşı, Şah'ın bize gönderdiği yay çok hoşumuza gitti. Lâkin yoklayınca fazla yumuşak bulduk. Doğrusu, Acem pehlivanlarının bu yayı kurup boşaltmakla neden övünebildiklerini anlayamadık! O işi bizim iç oğlanları yapıyor." İran elçisi şaşkınlıktan neredeyse devrilecektir: "Aman, şevketlu Sultanım, bu mümkün değil!" "Şimdi görürsün mümkün olup olmadığını!.. Şurdan bir iç oğlanı çağırın!" Daha önce kararlaştırıldığı üzere, hemen Deli Hüseyin'i huzura alırlar. Sultan Murad, Hüseyin'e döner: "Al şu yayı kur, sonra boşat ki, şanın yücelsin." Deli Hüseyin birkaç kez kolaylıkla yayı kurup boşaltır. Son defa bütün kuvvetiyle kirişe asılınca, yay ortadan ikiye bölünür. Götürür, parçaları elçinin önüne bırakır: "Bu yay fazla çürük" der, "Acem Şahı, Osmanlı'yı sınamak isterse, daha sertini, daha sağlamını göndersin." İran elçisi başı önünde huzurdan çıkarken, Padişah, Hüseyin'i alnından öper, Enderun'a yetiştirilmesini emreder. Paşalığa giden yolda Hüseyin'in eğitim süreci başlamıştır. Hüseyin, bu süreçte gelişe gelişe sadrazamlığa kadar yükselecektir. Yayına göre bilek, işine göre yürek, bugün için de en büyük ihtiyacımızdır.
 
Üst Alt