Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yaşlıların dinimi....

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
[FONT=Courier, Monospaced]Bu yıl dört milyonu aşkın Müslüman, hacc ibadeti için mukaddes
topraklardaydı. Geçtiğimiz Salı günü Arafat'ta Vakfe'ye duran milyonlar,
Rabbimizin buyruğu üzere Hz. İbrahim'in yüzyıllar öncesinden yaptığı davete
icabet edip yeryüzünün en geniş katılımlı kongresini gerçekleştirdi.
Rabbimizden, kardeşlerimizin haccını makbul kılmasını ve benim gibi çok
istemekle birlikte henüz bu şerefe nail olma imkanına kavuşamamış olan
Müslümanlara da, bu Rabbani davete icabeti nasip etmesini diliyorum.

Birkaç gün önce bir haber bülteninde dinledim: Hacc için Harameyn'de bulunan
dört milyonu aşkın Müslüman içinde Türkiye'den giden Müslümanların oranı
yüzde iki civarı iken, hayatını kaybeden hacı adayları arasında bu oran
yüzde 10'un üzerinde gerçekleşmiş. Haberi Mekke'den sunan muhabir, bu
durumu, Türkiyeli hacı adaylarının yaş ortalamasının yüksek oluşuyla
açıklıyordu.

Rabbimden vefat eden tüm kardeşlerimiz için rahmet ve mağfiret diliyorum.
Tabii ki her doğan bir gün ölecektir ve ölüm hayatın en büyük gerçeğidir.
Ölümler, doğumların ikiz kardeşidir, bunun bilincindeyiz. Ayrıca,
tedbir-takdir dengesini bilip gözetmeyen, "Ecel gelmiş cihane, baş ağrısı
bahane" hakikatinden bihaber olup her şeyi sebepler zinciriyle anlama ve
açıklama yanlışına yönelen ve alemlerin Rabi yüce Allah'ı ve O'nun hesabını
denklem dışı bırakanlardan, kısacası Allah yokmuş gibi düşünen ve
yaşayanlardan değiliz, hamdolsun. Dolayısıyla burada, hastalık veya yaşlılık
gibi "bahane"lerden kaynaklanan haccdaki ölümler üzerine ağıt yakmak veya
hacca genç yaşta gidilmesi gerektiği fikrini, ölüm oranlarına bağlı olarak
savunacak değiliz, ki böyle bir batıl yaklaşımdan Rabbimize sığınırız.

Burada, haberde verilen "Türkiye'den hacc için giden Müslümanların yaş
ortalamasının yüksekliği" bilgisinden yola çıkarak, Türkiye'de İslam'ın
yaygın şekilde adeta bir "yaşlılar dini" olarak algılanması üzerine birkaç
cümle etmek niyetindeyim.

Başından beri "din bana müdahale etmesin, fakat ben dine dilediğim gibi
müdahale edeyim" yaklaşımına sahip olan batıcı laik sistemin gerek Diyanet
Teşkilatı eliyle, gerek kendi işleyişine göre biçimlendirdiği "din öğretimi"
süreçleri ve gerekse medya gücü aracılığıyla toplumda, hayat alanlarından
uzaklaştırılmış, kandil geceleri gibi belli tören ve ritüellere indirgenmiş
bir din anlayışını yaygınlaştırma gayreti içerisinde olduğu bilinen bir
gerçektir. Bu gayretinin semeresini de belli ölçüde elde ettiğini, hacc için
Türkiye'den Harameyn'e giden Müslümanların yaş ortalaması veya camilerde
namaz için saf tutan Müslümanların yaş ortalaması gibi göstergelere bakarak
tesbit ve ifade etmek mümkün.

Allah'ın dinine tabi olmayıp, onu kendi işleyişine tabi ve hatta onun da
ötesinde payanda kılmak gibi bir yaklaşımla yola çıkan bir sistem için,
Allah'ın dinini toplumun algısında bir "yaşlılar dini"ne indirgemek,
gerçekten de belki şeytanın bile aklına gelmeyecek etkili bir yöntem. Öyle
ya, hayatın tüm alanlarına hitap eden, mikro ya da makro hiçbir iktidar
alanını alemlerin Rabbi'nin müdahalesinden bağımsız telakki etmeyen,
insanlığı zulme, sömürüye ve her türlü haksızlıklara karşı bilinçlendirmeyi
ve tevhid ve adalete dayalı bir dünya tesis edilmesini öngören bir dini,
kitlelerin, kandil geceleri ve bayramlar dışında ancak yaşlanınca gündeme
alınacak bir "yaşlılar dini" olarak algılamasını sağlamak, "ben dine tabi
olmayayım, o bana tabi olsun" yaklaşımına sahip batıl bir sistem için
gerçekten de büyük bir başarıdır! Ve maalesef Tükiye'deki mevcut laik sistem
bunu bir ölçüde başarmış görünmektedir.

İslam, geniş kitlelerin zihninde bir yaşlılar ve ölüler dini olarak
algılanmakta, birçok insan İslam'ın hükümlerini hayatlarında hakim kılmayı
yaşlılık dönemlerine ertelemektedir.

Tabii son yıllarda İslami bilinçlenmenin ivme kazanmasıyla, gerek hacca
giden, gerekse namaz kılan ve İslam'ın diğer hükümlerini hayatlarında hakim
kılma gayreti içerisine girenlerin oranında gözle görülür bir gençleşmenin
yaşandığını sevinerek ifade etmeliyiz, fakat İslam'ın toplumun geniş
kesimlerinde hala bir "yaşlılar dini" muamelesi görmekte olduğu da acı bir
gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Üstelik son yıllarda muhafazakar
kesimin medyasında da, laik sistemin kuruluşundan bu yana sürdürdüğü
"İslam'ı kitlelerin zihninde bir yaşlılar dini olarak kodlama" ameliyesine
bilinçli-bilinçsiz destek verilmekte olduğunu da belirtmemiz gerekir. Söz
konusu yayın organlarında, sistemin İslam'la ilgili oluşturmak istediği
"yaşlılar dini" imajına paralel düşen yayınlar yapılabilmektedir zaman
zaman. Mesela, STV ve Kanal 7 gibi kanallarda yayınlanan bazı dizilerde,
"sofra başındaki geniş aile"nin resmedilişi, yıllardır sistemin resmedip
zihinlere yerleştirmeye çalıştığından farklı olmuyor. Çoğu defa, sofrada
veya koltuklara kurulmuş sohbet halinde olan ailedeki babaannenin başörtülü
olarak, buna karşılık annenin başı açık ve modern giyimli olarak
konumlandırıldığı görülmekte. Namaz kılmanın, babaanne ve dedeye has
kılınması da söz konusu dizilerin bir başka mahareti olarak ifade
edilebilir.

Batıcı laik sistem eliyle oluşturulan ve bazı muhafazakar çevrelerin de
bilinçli ya da bilinçsiz olarak katkı sağladığı "yaşlılar dini" imajına
karşı durmak ve Allah'ın dininin kitlelerce doğru anlaşılmasına çalışmak
önemli bir sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır. Yaşayanlar için
gönderilmiş, hayatın tam ortasından konuşan, zalimler eliyle imha edilen
hayatı yeniden Rabbani ölçülere göre inşa etmek için insanlığa seslenen,
meydanları, çarşıları, parlamentoları, evleri, okulları alemlerin Rabbi'ne
teslim kılmak için bildirilmiş hayat kaynağı bir dini "yaşlılar dini"ne,
ölüler dinine, mezarlıklar dinine indirgeme dayalı bu şeytani oyunu bozmak
boynumuzun borcudur.
Yazıyı, "Müslümanca hayat"ın temel ölçüsünü veren Enam Suresi 162. ayetle
noktalamak istiyorum:
"De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin
Rabbi olan Allah içindir."
[/FONT]
 
Üst Alt