Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yâri bed, bed ter ez mâri bed...

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
Yâri bed, bed ter ez mâri bed

Günah işlemek için, yahut günah işletmek için, insana yardımcı olan arkadaş, zehirli yılandan daha fazla zararlıdır.

Men dakka bâbe-l-kerîmi infeteha

Kim cömerdin kapısını çalarsa, kapı ona açılır.

Âşık ender zâhiru ve bâtın neh bîned ğayri dûst.
Pîşî ehli bâtın în ma'na küftem zâhirest.

Açık ve gizlide aşık, dostundan başkasını göremez.
Ehli bâtın nezdinden söylemiş olduğum şu mana zâhirdir. Sâdi Şirazî

SORULDU : Bir alim Kur'ân'ı, hadîsi, fıkıh ilmini bilir, selefin kitaplarını okursa şeyhe ne hacet?..

BUYURDU: ( Abdulhakîm el-Hüseynî rahimehullah ) Doğru, doğru amma bir eczacı envâi çeşit otları bilir, hangisinden ne gibi şerbet çıkaracağını, hangi hastalığa yararlı olacağını da bilir. Hatta çoğu zaman doktorlara da onu gösterir, doktorlar da onun tahlil, terbiye ve tahrîrine binaen, teşhis ettikleri hastalığa tavsiye ederler. Fakat eczacı bir hastayı teşhis etmekten acizdir, doktorun reçetesi olmaksızın bir hastaya ilac verse, hele hele ilacın üzerinde reçetesiz satılmaz diye bir kayıd olursa, eczacı o ilacı parasız olarak verdikten sonra hasta o ilacla ölürse cezalanır. Elbette böyle satış yapan cezayı hakeder.

Bununla beraber doktor kendi filmini çekmekten acizdir. Ondan da aciz olmaz derseniz, iki omzu arasında bir çıban varsa onu tedavi etmekten acizdir. Alimleri de buna kıyas et. Kaldı ki insan ahiret yolunda evvela avamdır. Nasıl kendini tedavi edebilir?

Kalbî hastalıkların tedavisi maddi tedaviden daha zordur. Acaba nazarî olacak tıb ilmini tahsil edene, o oğlun da olsa dimağ ve kalb ameliyatında sen kendini ona teslim edebilir misin? Fakat tecrübe görmüş ve birçok zamanda muvaffak olan bir doktora kendini tereddüdsüz teslim edersin değil mi?

Bunca vaazlar nasihatleriyle az kimseleri yola getirirler, amma şeyhler öyle değil, pek çok fâsıkları günahtan vazgeçirirler. bu apaçık meydanda bir delildir. Diyebiliriz ki zamanımızda şeyhler az olduğu için gençlerimizin isyanı fazla olmuştur. İrşad vardır, mürşidler azdır.


O'nu bulmak için dostunu bulmak gerek.....

Ennâsu niyâmu feizâ mâtû intebehû

İnsanlar hep uykudadırlar; öldükleri zamanda uyanırlar.


Ve kun ardan liyenbut fîke-l-verdu
Feinne-lverdu munbitehu-t-turâbu

Yer gibi ol ki sende gül bitsin, zira gülü bitiren topraktır.

Hâcî birahi Ka'be ve mâ tâlibi didâr
Û hâne hemî cûyed ve mâ sâhibi hâne

Hacı Kâbe yolunda biz isek dîdârın talibi. O haneyi arıyor, biz hanenin sahibini. Hâfız Şirâzî

Allahumme lâ mânii limâ a'tayte ve lâ ma'tîye limâ mena'te

Allah'ın verdiğine engel yoktur, menettiğini veren yoktur.

SORULDU: Efendim ruhum kurban olsun. Şer'î hükümler birdir. Hakîkat kâbil-i taksim olmayan yine şeriatın kendisidir. Hakîkat, şeriat, tarîkat isimleri nereden çıkmıştır? Neden zâhire hüküm verilir? Bu hususta nefsimize nasıl itminan gelir? Terbiye-i nefs hakkında ad a'dâ aduvvike-l-lezî beyne cenbeyke " Sen en büyük düşmanını iki kürek kemiği arasında olanı bil. " mealindeki hadîs-i şerifin manasını bize ihsan buyurur musunuz?

BUYURDU: ( es Seyyid eş Şeyh Abdulhakîm el- Hüseynî rahimehullah) Allah Teâlâ'nın kuluna hitabı üç mertebededir:

a- İbadetin keyfiyetini beyan olarak muamele, cezalar, emanetler, miraslar ve bedene aid hitablardır. Bunun iç yüzüne şeriat denilir, dış yüzüne tarîkat denilir.

b- Kalbe müteveccih olan hitablardır. İtikad, amel, ahlak gibi kalb ve dimağ terbiyesine müteveccih İlâhî hitablardır. Bunun da dış yüzüne şeriat, iç yüzüne de tarîkat denilir.

c- Bir anda hem bedene, hem de bedenin iç yüzüne müteveccih olan hitablardır. Buna da hakîkat denilir.

Bazı meşâyıh birincisine beden terbiyesi, ikincisine nefs terbiyesi, üçüncüsüne kalb terbiyesi demişlerdir. Beden, sûreti taksimle tahrib olsa bile kâbil-i taksimdir. İnsanın içi ise kâbil-i taksim değildir. Binaenaleyh Ârif Sehreverdî ve Beyazıd-ı Bestâmî gibi zevat şöyle dediler: Men teşerra' ve lem yetesavvaf fekad tefesseka ve men tesavvaf ve lem yeteşerra' fekad tezendeka " Kim şeriatı tutup tarîkatı bırakırsa fâsık, kim de tarîkatı tutup şeriatı bırakırsa zındıktır. " yani şeriatın mücerred bir zâhirden ibaret olduğunu iddia eden fâsıktır; mücerred bâtın diye iddia eden de zındık ve münafıktır. zira birinci ve ikinci itibarla iç ve dış yüz birdir. ve men cemaa beynehumâ fekad tehakkaka " Kim ki şeriat ve tarîkatı birleştirdi ise şübhesiz o hakîkate kavuşmuştur. " buyurmuştur. Yani zâhir ve bâtın birdir.

Bir ağacın kökü var; yer altında damarları var; ve dalları var. Şeriat damarlar gibidir, tarîkat kök, hakîkat dal, meyvesi de ma'rifet gibidir. Hangisini ortadan kaldırırsan ağacın hepsi ortadan kalkar. Yahud şeriat beden, tarîkat kalb, hakîkat ruh, ma'rifet ise bunların müşahedesidir. Hadîs-i şerîfe gelince Şâh-ı hazne bize sohbet etti şöyle buyurdular:

İnsanın nefsi faydalı olanı def, zararlı olanı celbeder. Kalb onun zıddını ister. Fakat sûreten gizli olan nefs gizlice birçok hileler yapar. Hadîs-i Nebevî de o iki kürek arasında gizlenmiş nefsinin düşmanlığı ve hilesi, şeriatı inkar eden kafir, inanmayan münafık, tatbik etmeyen fâsıktan daha fazladır. Ezcümle sıfatı kötülüğü emretmektir. O nefsi sıfatından çıkarıp itminan ve sukûnet sıfatına yönelmek gerekir. Bu nefs ıslah olmayınca, ma'rifetin ne olduğu bilinmez. Nasıl ki hasta insana ne versen acı gelirse öylece nefse de İlâhî hitablar, emrler acı gelir. İtminan derecesinde nefs sıhhati bulur, sıhhat bulunca kendisi kendini muhafaza eder. Bu sayede Allah'ın ma'rifeti ona baş gösterir. Nefs bu saadete kavuşunca mü'min, kâmil ve salih olur. Ahirette de saîd olur.

Hürriyet Allah'tan başka hiç bir sebebe bağlanmamaktır. eş-Şeyh Abdulhakîm el-Hüseynî

İzâ mâ halevte-d-dehra yevmen felâ tekul
halavtu ve lâkin kul aleyye rakîbu
ve lâ tahsebenne-l-lâhe yeğful sâatun
ve lâ enne mâ tuhfîhi anhu yeğîbu
elem tera enne-l-yevme esrau zâhibin
ve enne ğadan linnâzîne karîbu

Zamandan bir günde tek başına kalsan, sakın, tek başıma kaldım, deme. Bilakis, üzerimde gizli ve aşikârımı murakabe eden vardır, de. Allah Teâlâ'nın bir saat senden gafil olduğunu ve O'ndan gizlediğin şeylerin Kendisi'nden gaib olacağını sanma.

Bugünün ne çabuk geçici olduğunu ve bekleyenler için yarının ne kadar yakın olduğunu görmez misin? İmam Şâfiî radıyallahu Teâlâ anh


Üstaz Fakih Şeyh İsmail Çetin rahimehullah Edeble Varış Lutufla Dönüş Dilara Yayınları
 
Üst Alt