Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

yardimci olursaniz çokkk memnun olacagimm

aiiiicha

New member
Katılım
4 Ara 2007
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
selamun aleykum

arkadaslar , bir forum'da bir arkadas sordu ki tecavuz'e ugramis bir kadin 9 haftalik hamile imis , o çocugu aldirabilir mi ? caizmi?
o forum yetkilileri de evet dedi çoçuga hadis'te belirtildigi gibi 120 gunluk iken ruh uflendiginden ve tecavuze ugradigi da onemli bir neden oldugundan caiz imis ?
bu konu aklima iyice takildi !
siz de bir cevap verseniz de içim rahat etse ...
ya o ruh uflenmemis olsa bile 2 aylik çoçugun bir suru organi olusmustur kalbi zaten ta bir aylik olmadan çarpar ...hem o çoçugun ne suçu var ? anne'ye çok zor evet ama ne bilim aklima takildi istesimdidne tesekurler

ozur dilerim belki yeri degildi ..ama o forum da yetkililer imam'dan (ehli sunnah vel jemaa) almislar bu cevabi :eek: soruya islam açisindan cevap vermis oluyor !
burda da oyle ilimli insanlar cevap verir sanmistim ...kendi fikirlerimizi degilde kur'an ve hadis' ile ki o imam oyle yapmis .. bana da garip geldi ilk basta bir anne olarak ...hiçbir anne çocuguna zarar gelmesini istemez ama bu kadincagiz in hali de baska ...(ki o gerçek insan degil daha ruhu uflenmemis bedeni gelismis olsa bile ) bir de zoraki durum sayiliyor hali...

selamlarimla
cevaplariniz için tesekurler
 

Elifnisa

New member
Katılım
29 Eki 2007
Mesajlar
483
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
ceninin 8 haftalıktan itibaren kalbi oluşumunu tamamlar ve atmaya başlar.
Allah tecaüzde olsa o bebeğe can vermiş ve can verdiği kuluna elbetteki yaşama hakkı tanır. bunun günahmı değilmi diye sormak bana göre saçma...
bana göre kesinlikle kürtaj olmamalı. Allah kimseye böyle acılar yaşatmasın inşallah, gercekten cok üzücü ama bu bebek bence doğmalı.:((
 

uhuvvet

New member
Katılım
8 May 2007
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ýzmir
evet Allah kimseye böyle acılar yaşatmasın ama bir de 9 hafta beklemek ve bundan sonra hareket etmek olmaz zaten 9 haftadır buna karar veremeyip cocugun gelişimine izin verenler 9 ay beklesinler çocugun hakkını yemesinler.Bu vakitten sonra artık kendilerini riske atıp böle günahların altına imza atmasınlar fikrimce.
 

Furkan-01

New member
Katılım
2 Kas 2007
Mesajlar
48
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Konum
Almanya
Web sitesi
www.evliyalardiyari.com
Savrvb. Sevgili kardesim bu sorunuzu yakinda gelecek cevapla size haber verecegim insaallah... Allah yar ve yardimcisi olsun kardesimizin...
 

beyza

New member
Katılım
26 Eyl 2007
Mesajlar
169
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
42
Asrın Cinayeti Kürtaj

Asrın Cinayeti Kürtaj

]"Diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda..."

(et-Tekvîr, 8-9)

"Zamanımızda sıkça yaşanan çocuk aldırma hâdiseleri, câhiliye devrindeki kız çocuklarını diri diri gömmenin modernleşmiş bir şekli olup asrın cinayetidir. Bu asrın yorgun ve bitik kadını ile câhiliye devrinin kadını arasında, sırf bir gardrop ayrılığı, yani giyim-kuşam farkı kalmıştır. Bu ise, ruhsuz, materyalist eğitimin meydana getirdiği bir toplum felâketidir." (O. N. Topbaş, Kur'ân-ı Kerîm Işığında Nebiler Silsilesi Hz. Muhammed Mustafa -s.a.v-, c: 2)

Bilindiği gibi câhiliye devri Arap toplumunda, kız çocuk sahibi olmak "utanç verici bir durum" olarak kabul edildiğinden, doğan kız bebekler ya hemen veya çok fazla büyümeden diri diri toprağa gömülürlerdi. Onlara "câhil, duygusuz, vahşi çöl insanı" diyenler, zamanımızda çocuk aldıranlara ne demeliler?

Bugünlerde kürtaj nedir sorusunu soranlar en çok şu cevapları duyacaklar:

"Kürtaj istenmeyen gebeliktir."

"Kürtaj (yasal tahliye) adından da anlaşılacağı gibi, ülkemizde reşit kadınlarımıza tanınmış tümüyle «yasal ve çağdaş» bir haktır."

"18 yaşından büyük gebe kadınlar, onuncu haftaya kadar kendi rızâları ile yasal olarak kürtaj olabilmekteler."

Kürtaj nedir, nasıl yapılır?

Kürtajın aslı "küretaj" olup "kazımak" anlamına gelir.

Bugün ise kürtaj denince, yaygın olarak, rahim içinde oluşan bir gebeliğin, özel yöntemlerle sonlandırılması anlaşılmaktadır.

Kürtajla, bir canlının hayatına son verilip verilmediğini anlayabilmemiz için, önce insan hayatının ne zaman başladığını bilmemiz lâzımdır. İnsan hayatı, döllenmiş yumurta hücresiyle başlamaktadır. Bu, herhangi bir hücre veya herhangi bir et parçası değil, bir insanın küçük bir modelidir.

İnsan, 46 kromozoma sahiptir ve bu kromozomlara o kişinin cinsiyeti, saçının, gözünün, teninin rengi, kaşının şekli vb. gibi tüm detaylar işlenmiştir. Döllenmiş olan yumurta hücresi, rahime doğru, büyüyerek ilerlemeye başlar.

4-5'inci günlerde anne rahminde, emniyetli ve sağlam bir yere tutunup asılır, annenin kan damarları bu bölgede genişleyerek bebeği beslemeye başlar.

Cenâb-ı Hakk'ın "er-Rahîm" isminden tecellîler yaşar, anne rahminde minik bebek... Türlü merhalelerden, akıl almaz safhalardan geçer.

15'inci günden sonra organ taslakları oluşmaya başlar. Omurilik soğanı uzanır, baş omuzlardan, kol ve bacaklar gövdeden belli belirsiz ayrılır.
21'inci günde, daha küçücükken kalbi atmaya başlar.

7'nci haftada kalp gelişip büyüyerek dört odacıklı şeklini alır. Gözler, kulaklar, burun, dudaklar ve yüz oluşur. Diş kabartıları belirir. Kol ve bacakları uzar.

8'inci haftada tüm sinir sistemi organları farklılaşmaya başlar. Bebek ağrıyı, acıyı hisseder. Beynin her iki lobu gelişmiş olup, beyincik ve omurilik bu gelişime eşlik eder.

Bu dönemde EEG ile beyin dalgaları tespit edilebilir. Bilindiği gibi günümüzde birinin ölümüne karar verilirken, beyin dalgalarının alınıp alınamadığına bakılıyor, ne yazık ki,

"yeni doğacak" bir insanın yaşıyor olduğuna karar vermek için aynı kriter esas alınmıyor!..

11'inci haftanın sonunda sindirim sistemi neredeyse tamamen gelişmiş, dil üstünde tat alma tomurcukları oluşmuştur. Ultrason ile baktığımızda, bebeği parmağını emerken görebiliriz.

12'nci haftada dış genital organlar tamamen belirginleşmiştir. Cinsiyeti anlaşılabilir. Bu haftalarda bebek, anne hissetmese de, hareket eder, tekmeler savurur, uyur, uyanır, memnun olup olmadığı yüzünden anlaşılabilir. Parmak ucundaki izlere kadar teşekkül etmiş, kalbi dakikada 140 kez atan, yaklaşık dakikada 30 kez nefes alıp veren, her yönüyle bir sanat harikası olan minik yavru, doğuma kadar pek çok akıl almaz olaylar yaşar anne rahminde...

Eskiden erken doğan bebekler yaşatılamazken, bugün 20 haftalık bir bebek tıbbî yardımlarla yaşayabilirlik sınırına erişmiş durumdadır. Belki bu süre ilerde daha da kısalacaktır.

Doğumdan sonra yasalarla, ahlâkî değerlerle korunan insan hayatı, anne karnında da korunmalıdır! Doğumla yaşanan sır, bebeği kucağa alıp sevebilmek, öpüp koklayabilmek, sesini duyabilmek midir? Doğduktan sonra canlılığı kabul edilen bebek, anne karnında da canlı değil midir? Bebeklerin doğmadan önce yaşadıkları ortamın farklılığı mıdır, anneleri vicdanları sızlamadan kürtaj masasına götüren?

O, canlı mı?

Evet kesinlikle, 46 insan kromozomu taşıyan bir canlıdır o...

Peki kürtaj bir doğum kontrol yöntemi mi?

İstenmeyen gebelik, istenmeyen çocuk mu demek?

Masum bir bebeğin "yaşama hakkı" ile ilgili olarak söz sahibi olma hakkı kime aittir?

Niçin kürtaja "tahliye" denilir, o bir suçlu mu?

Kürtaj nasıl yapılır?

Bu konu hakkında hekimlerin bilgi verdiği annelerin çoğu, işlemden vazgeçmektedir!..

Bugün ülkemizde ve dünyada en sık kullanılan yöntem "vakum tekniği"dir. Özel âletlerle rahim içine girilerek negatif basınç oluşturulur ve bebek rahim içinde yapıştığı yerden çekilip alınır. Bu esnada oluşturulan emme gücü, evlerimizde kullandığımız elektrikli süpürgelerin emme gücünden 30 kat daha fazladır.

Eskiye göre daha az kullanılan diğer bir yöntem, "penseye benzer mâdenî bir âletle rahimin içinin kazınması"dır. Burada bebeğin herhangi bir uzvu yakalanıp koparılarak alınır. Alınan bu parçalar, dışarıda yerli yerine konur ki, içerde enfeksiyona sebep olacak bir uzuv kalmasın!

En zor olan başın koparılmasıdır. 8'inci haftada sinir sistemi gelişen ağrıyı acıyı hisseden bebecik, yapılan bu işlemlerde acı duymaz demek, tıbbî gerçekleri inkâr etmek demektir. Kürtaj yapılan bebekler dile gelebilselerdi, acaba bize ne anlatırlardı?!

Önceden 4'üncü aydan büyük gebeliklerde "tuzla zehirleme" yöntemi kullanılıyordu, artık prostoglandin adı verilen kimyasal maddeler kullanılmaktadır. Bunlar anneye verilip rahimin şiddetle kasılması ve bebeğin doğması sağlanır. Ancak yaşaması için değil, ölmesi için... Doğduğunda canlı olabilen bu bebekler, bir kenarda ölüme terk edilirler.

"Sezeryan ile" gebelik sonlandırılıyorsa, normal şartlarda bağlanan göbek kordonu bağlanmaz, bebek hemşiresi ve çocuk doktoru çağrılmaz, bebek kanayarak ölüme terk edilir!..

Kürtaj, sadece bebeğe değil, anneye de zarar vermektedir. Kürtaj sonrasında görülen komplikasyonların içinde enfeksiyon, artan erken doğum ve düşükler, kısırlık, rahmin delinmesi, hatta annenin ölümü yer almaktadır.

Bu tür riskler uygun tıbbî müdahale ve bakımla zamanımızda ne kadar azaltılmış olsa da, kürtajın vicdanlarda açtığı yara bir türlü kapanmamaktadır. Suçluluk duygusu, kâbuslar, uyku bozuklukları, madde bağımlılığı, depresyon, boşanmalar, intihar vs... kürtaj olan annede ya hemen veya uzun zaman sonra âniden görülmektedir.

Bu olumsuz sonuçlar, sadece annede değil, onun yakınlarında, eşinde, çocuklarında, büyükanne, büyükbabada, hatta kürtajı yapan hekimlerde bile görülebilir. Hâmile bir kadın, "canlı ve tek parça" veya "ölü ve paramparça" bir bebeğe sahip olma durumunda hangi tercihi yapacaktır? Ya da bu bir tercih meselesi midir ve annenin doğmamış çocuğunun yaşamasına müdahale etmeye hakkı var mıdır?

Anneler unutmamalıdır ki, belki bir gün aldırdıkları o çocuğa muhtaç hâle gelebilirler!

Maalesef Batı toplumlarında çok yaygın olan kürtaj, toplumumuzda da giderek yaygınlaşmaktadır!

Ülkemizde 10 haftaya kadar yasal olan kürtaj, bazı ülkelerde doğuma kadar yasal olarak uygulanmaktadır. Bugün dünyada her yıl 50 milyon kadının %99'u kendi istekleriyle, %1'i ise diğer gerekçelerle (bebeğin özürlü olması, ensest ilişkiler, hayâtî tehlike gibi sebeplerle) kürtaj olmaktadır.

Her gün 200'ün üzerinde kadın, karnındaki çocuğu aldırmak isterken hayatını kaybetmektedir. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasının 2003 raporuna göre, Türkiye'de her 100 gebelikten 15'i istenmediği için sonlandırılmakta ve kürtaj hızla artmaktadır.

Yapılan bütün araştırmalar, kayıtları tutulan kürtaj vak'alarından... Kayıtları tutulmayan, yasal olmayan kürtaj vak'alarının sayılarını bilmekse çok zor!

Bilinen şu ki, ülkemizde kürtaj yaşı 13'e kadar inmiş durumda ve en çok yürek sızlatan hâdise, küçücük kız çocuklarının ebeveynlerinden habersiz muayenehânelerde kürtaj olup 1 saat içinde evlerinin yolunu tutmaları...

Bunlar ne yazık ki, korkunç gerçekler!.. Ahlâksızlığın giderek artması, nâmus kavramının önemini yitirmesi, sınır tanımayan kız-erkek arkadaşlığı, kadına "anneliği unutturularak" dayatılan modern, çağdaş, çalışan bayan kimliği ve bununla gelen âile kurumunun çökertilmesi; şüphesiz, kürtajın giderek artmasında rol oynayan asıl sebeplerdir.

Bir de rızık endişesi, özürlü çocuğa sahip olma riski gibi kaygılar var. Unutmamalıdır ki, insana rızkı, anne-baba değil, Allah (c.c.) verir.

İnsan, hayatının herhangi bir safhasında da sakatlanabilir. Tıbbî genetik sahada her gün ilerlemeler oluyor. Belki pek yakında insanın gen haritası çıkarılacak ve o kişinin hangi yaşta, ne hastalığa yakalanacağı bilinecek. Yani filan yaşta kanser olabilecek bir bebeği, acı çekmesin diye dünyaya gelmeden öldürmeli miyiz?

Bu hangi akla, hangi mantığa uyar? Her insanın yaşama hakkı vardır, sadece sağlıklı olanların, eli ayağı düzgün olanların değil!

Anne karnındaki masum bebeklerin yaşama haklarının korunması konusunda bütün insanlığın hassas olması lâzımdır. Dünyaya gelmemiş bir bebeğin hayatı, kurtarılmaları için trilyonların harcandığı balinalardan ya da özel yöntemlerle bir yerden diğer yere canlılığı korunarak aktarılmaya çalışılan ağaçlardan, daha mı değersizdir?!

Asrımız, anneye, çocuğunu parçalamayı öğretti. Doğumunun hasretle beklendiğini sanan yavrular ne bilsinler ki, anne rahmi bile emniyetli değil artık... Anneler kürtajı önce kalplerine yaptılar!.


Dr. Betül Nefise İnal
 
Z

Zippo

Guest
neden herkes tek taraflı düşünme acziyetliğinde bulunmuş...hadi diyelim o cocuk doğdu gayri meşru bi cocuk bu cocuğun annesi toplum içinde konumları ne olur sizce hiç düşündünüzmü..ailesi veya cevresi bu kişilere nasıl bakar nasıl davranır ömür denilen şeye nasıl katlanılır önce bunu galesi olması gerekmezmi..hanginiz o insanın yerine koydu kendinide bu şekilde fevri olma konusunda böyle ısrarcısınız..ALLAH ın ayeti mazlumu gözetir siz malumu koyma cabasındasınız yapıcı olmanız temennisi ile.. selametle
 

beyza

New member
Katılım
26 Eyl 2007
Mesajlar
169
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
42
sayın zippo sizi saygıya davet ediyorum..burda yazılanlar hayal ürünü değil..islamiyetin bakış açısıdır..biz o kardeşimizi düşünmüyoruz da demedik..bir soru sorulmuş uygunmudur diye bizde hem tıbbi açıdan hemde islami açıdan araştırıp yazdık.yazının tamamını okuma gereği duymadınız sanırım!
 
T

Tanyeri

Guest
Bence bu tür soruların burada sorulması yanlış. Burda çeşit çeşit insan var, herkes doğru olanı söylemeyebilir. Nefsiyle konuşabilir insanlar, yaşadıklarının etkisiyle konuşabilir. Soruyu soranın aklı karışır. Doğru olanın tarafsızca söyleneceği, dilediğiniz soruları sorabileceğiniz siteler var. Orada sorulması daha sağlıklı soruların, görevli arkadaşlarımız dilerlerse link versinler.

Selametle.
 
Z

Zippo

Guest
anlamadığım saygısızlık olarak adlandırılacak hangi cümlemi gördüğünüz..yazdıklarınıza yanlışta deme lüksüm olmadı..kişinin erek ve gayesi sosyal yapıdan ibarettir..islamıda barındırır hayatıda ben size hayat acısından bakmanızı tavsiye ettim..polemiğe girmek istemiyorum..

ve bayan olarak acaba sizler ne yapardınız af buyurun sadece daha iyi anlamanız için soruyorum

saygısızlık yaptım ise de özür dilerim..selamatle
 

Elifnisa

New member
Katılım
29 Eki 2007
Mesajlar
483
Tepkime puanı
241
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
zippo öncelikle insanlar kötü düşünecek diye hor görecek diye bir günah işlenebilirmi? önemli olan insanların ne demesi değil Allahın dediğidir. Allah bebek tahliyesi yasaktır diyorsa bu yasağa uyulmalıdır. o şunu demiş bu hor görmüşe bakmamak lazım.
 

beyza

New member
Katılım
26 Eyl 2007
Mesajlar
169
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Yaş
42
anlamadığım saygısızlık olarak adlandırılacak hangi cümlemi gördüğünüz..yazdıklarınıza yanlışta deme lüksüm olmadı..kişinin erek ve gayesi sosyal yapıdan ibarettir..islamıda barındırır hayatıda ben size hayat acısından bakmanızı tavsiye ettim..polemiğe girmek istemiyorum..

ve bayan olarak acaba sizler ne yapardınız af buyurun sadece daha iyi anlamanız için soruyorum

saygısızlık yaptım ise de özür dilerim..selamatle

hem polemik yapmak istemiyorum diyorsunuz hem de soru soruyorsunuz bana da cevap hakkı doğuyor.siz sormasanız kendi yerimize koyamayacaktık(!) burda kendi yerinize koyun diye sorulmuyor.tekrar ediyorum islami açıdan ve tıbbi açıdan soruluyor.neyse biz nekadar bilsekte söylediklerimiz karşıdakinin anladığı kadardır.

selam ve dua ile!
 
Z

Zippo

Guest
evet haklısınız fazla söze ne hacet var nede sizi ikna etmeye calışacak takat var..siz ne kadar bilsenizde demekki cok şey bilmek herşey demek değilmiş..herneyse kusura bakmayın tartışmak istemiyorum..

selametle
 
Üst Alt