Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yaptıklarım doğrumu

B

beyaz_ýþýk

Guest
İyi insan olmak için kâmil yani olgun müslüman olmak gerekir. Zaten müslüman, iyi insan demektir.
Allah indinde mümin çok kıymetlidir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Müminler, öyle kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalbleri titrer, Allah’ın âyetleri okununca, imanları kuvvetlenir ve yalnız Rablerine dayanıp güvenirler, namazı doğru kılar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden [Allah’ın razı olduğu yerlere] harcarlar.) [Enfal 2-3]

(Müminler, muhakkak kurtuluşa ermiştir. Namazlarını huşu içinde kılar, boş ve lüzumsuz şeylerden yüz çevirir, zekatlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine riayet ederler.) [Müminun 1-8]

(Onlar, Allah’ın ahdini yerine getirir, verdikleri sözü bozmaz, Rablerinin rızasını isteyip sabreder ve kötülüğü iyilikle savarlar.) [Rad 20-22]

(Büyük günahlardan ve hayasızlıktan sakınır, öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlar ve işlerini aralarında istişare ederler.) [Şura 37,38]

(İnanıp hayırlı iş işleyen [mümin]lerin kötülüklerini, and olsun, örteriz, onları yaptıklarının en güzeli ile mükafatlandırırız.) [Ankebut 7]

(Allah onların [müminlerin] kötülüklerini örter, onlara işledikleri şeylerin en güzellerinin karşılığını verir.) [Zümer 35]

(Allah, inanıp emirlerini yapan müminlere mağfiret ve büyük ecir vaad etmiştir.) [Feth 29]

(Elbette müminler kardeştir.) [Hucurat 10]

Müminlerle ilgili hadis-i şeriflerden bazıları da şöyle:
(Müslüman, elinden ve dilinden müslümanların emin olduğu kimsedir.) [Buhari]

(Mümin akıllı, basiretli, uyanıktır. Her işte Allah’ın rızasını gözetir. Acele etmez, ilim sahibidir, haramlardan kaçar.) [Deylemi]

(Mümin, koku satan kimse gibidir. Yanında otursan için açılır. Onunla gezsen veya ortak iş yapsan faydasını görürsün. Onun her işi faydalıdır.) [Taberani]

(Müminler, birbirine karşı sevgi ve merhamette, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut huzursuz olup onun tedavisi ile meşgul olunduğu gibi, müslümanlar da böyle birbirine yardıma koşmalıdır.) [Buhari]

(Mümin ülfet eder [iyi geçinir], ülfet etmeyen ve ülfet edilmeyende hayır yoktur.) [Beyheki]

(Müminin yanına giren, güzel bir bahçeye girmiş gibi ferahlık duyar.) [Deylemi]

(Mümin lanet etmez, kötülemez, müstehcen konuşmaz ve hayasız olmaz.) [Hakim]

(Mümin arıya benzer; konduğu dalı kırmaz, oraya zarar vermez. Toplayıp bıraktığı eseri de güzeldir.) [Beyheki]

(Mümin, yumuşaktır, hafiftir. Munis bir deve gibi boyun eğer, "Ih" denince, yer sert olsa da çöker.) [Beyheki]

(Mümin sert değildir. Yumuşaklığından dolayı ahmak zannedilir.) [Deylemi]

(Mümin geçim ehlidir. Arkadaşına rahatlık verir. Münafık ise geçimsizdir, arkadaşına sıkıntı verir.) [Dare Kutni]

(Halkın elindekine göz dikmemek, müminin alametlerindendir.) [Dare Kutni]
(Komşusu kötülüğünden emin olmayan, mümin olamaz.) [Buhari]

(Çevrendekilerle güzel komşuluk et ve kendin için sevdiğini, başkaları için de sev ki müslüman olasın.) [Harâiti]

Kime dinin emirlerini yapmak kolay gelirse, onun salih biri olduğu anlaşılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ahirete ait istediğine kolayca kavuşur, dünyaya ait olana kavuşman zorlaşırsa, bil ki sen iyi bir hâl üzerindesin. Bunun tersi olursa kötü haldesin!) [Beyheki]
 
B

beyaz_ýþýk

Guest
İyi huylu olmanın ve bunu muhafazanın yolu

İyi huylu olmak için ve iyi ahlakını muhafaza edebilmek için, salih kimselerle, iyi huylularla arkadaşlık etmelidir. İnsanın ahlakı, arkadaşının huyu gibi olur. Hadis-i şerifte, (İnsanın dini, arkadaşının dini gibi olur) buyuruldu. Ahlakı bozan, şehveti harekete getiren kitapları okumamalı, böyle radyo ve TVden sakınmalıdır.

İyi huyların faydaları ve haramların zararları ve Cehennemdeki azapları, hep hatırlanmalıdır. Mal, mevki arkasında koşanlardan hiçbiri muradına kavuşamamıştır. Malı, mevkii hayır için arayan ve hayır işlerde kullanan, rahata, huzura kavuşmuştur.

Allahü teâlâdan korkmak, bu deryanın gemisidir. Hadis-i şerifte, (Dünyada, kalıcı değil, yolcu gibi yaşa! Öleceğini hiç unutma) buyuruldu.

Faydasız şeylerden, oyunlardan, zararlı şakalaşmak ve münakaşa etmekten sakınmalıdır. İlim öğrenmeli ve faydalı işler yapmalıdır. Vaktin kıymetini bilip gece-gündüz ilim öğrenmelidir! İlim, ibadet içindir. Kıyamette işten, ibadetten sorulur, çok ilim öğrendin mi diye sorulmaz. İş ve ibadet de ihlas elde etmek içindir. (İslam Ahlakı)
 
A

abdirabbih

Guest
Mümin, koku satan kimse gibidir. Yanında otursan için açılır. Onunla gezsen veya ortak iş yapsan faydasını görürsün. Onun her işi faydalıdır.) [Taberani]

(Müminler, birbirine karşı sevgi ve merhamette, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut huzursuz olup onun tedavisi ile meşgul olunduğu gibi, müslümanlar da böyle birbirine yardıma koşmalıdır.) [Buhari]

valla kardeş hangi birini kopyalıyayım hepsi de çok güzeldi maşAllah
Allah senden razı olsun
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, hayrı ve şerri, iyiyi ve kötüyü irade eder, diler ve yaratır. İyilerin de, kötülerin de yaratanı Odur. Fakat, iyiliklerden razı; kötülüklerden razı değildir, yani beğenmez. İrade etmek [dilemek] başkadır, rıza başkadır. Aralarındaki farkı, yalnız Ehl-i sünnet âlimleri anladı; diğer 72 bid’at fırkası, bu farkı anlayamayıp, dalâlete saplandı. (1/266)

Ehlibeyt Mektebine(Caferiliğe) Göre Kader ve Kaza

Bu mektebe göre ne cebir görüşü doğrudur; ne de tefviz. Doğru olan bu iki görüşün orta haddidir. Konunun açıklık kazanması için Ehlibeyt’ten bu konuyla ilgili olarak nakledilen bazı hadisleri aşağıda zikredelim: 1. Saduk, İmam Muhammed Bakır’ ve İmam Cafer Sadık’ın şöyle dediklerini şöyle nakleder:
Şüphesiz Allah, kullarını günaha mecbur edip sonra bu günahlardan dolayı onları cezalandırmaktan daha yüce ve keremli; istemesine rağmen bir işin gerçekleşmemesinden daha güçlüdür. Bu iki İmamdan, “cebir ve tefviz görüşünün arasında orta bir menzil var mı” diye sorulunca, İmamlar ‘evet’ dediler; “Bu menzil yer ve göğün arasından daha geniştir.” (Et-Tevhid: 360)
2. Yine Saduk Hariz vasıtasıyla İmam Cafer Sadık’tan şöyle dediğini nakleder: “İnsanlar kader konusunda üç kısma ayrılırlar: bazıları Allah Teala’nın kulları günaha mecbur ettiğine inanır; böyle düşünen Allah’ın verdiği hükümde zulüm ettiğine inandığından küfre düşmüştür. Bazıları da Allah’ın her işi onlara bıraktığına inanır bu da Allah’ın saltanat ve kudretini gevşek ve zayıf saymıştır ve böyle düşündüğü için küfre düşmüştür. Bazıları ise Allah’ın insanları güçleri yettiği şeye yükümlü kıldığına ve güçleri yetmediği şeyle onları yükümlü kılmadığına inanır. Bunlara göre kul iyilik yaparsa Allah’a hamd etmelidir. Günah işlerse Allah’tan bağış dilmelidir. İşte böyle düşünen hakka ulaşan Müslüman’dır.”
Bu görüşün felsefi ve kelami açıklamasına gelince konunun teferruatına geçmeden sadece şunu söylemek isteriz ki bu görüşte Aş’arilerin ve Maturidilerin aksine insanın kendi irade ve kudretinin yaptığı işlerin oluşumunda etkili olduğu, yaratıklar arsında neden sonuç ilkesinin gerçek anlamda geçerli olduğu, ancak tüm sebeplerin ve bu sebeplerden biride irade ve ihtiyar sahibi insanın varlığının her an Allah’a bağlı olduğu vurgulanmaktalar. Bu mektebe göre her işi aynı anda hem kula hem de kulun yaratıcısı olan Allah’a isnat etmek doğrudur ve bunlar arasında bir çelişki yoktur. Bu görüşte insan hakiki anlamda ihtiyar sahibi bilinir. Ancak bu insanın kendi işlerinde müstakil olduğu anlamına da gelmez. Konunun biraz açıklık kazanması için Ehlibeyt mektebinin büyük alim ve kelamcılarından olan Şeyh Mufid’in (Vefat: 413 H.) zikrettiği bir örneği nakledelim:
Farz edelim bir efendi ve büyük kendi köle ve hizmetçilerinden birini çağırarak ona ikramda bulunur ona mal ve servet verir ve emrinde olan bir bölgenin yetkisini belli bir sure için ona bırakır. Bu hizmetçinin konumunu üç şekilde yorumlamak mümkündür:
1. Hizmetçinin kendisine verilen bu makam ve mülke rağmen yine de bir şeye sahip olmadığını söylemek ve kölenin aslında bir yetkisinin olmasının bir şey ifade etmediğinde ısrar etmek. Bu görüş işte Cebre inananların görüşüdür.
2. Efendinin kendi hizmetçisine bu yetkiyi vermekle kendisinin artık yetkisinin kalmadığını ve her şeyin hizmetçinin eline geçtiğini iddia etmek; bu görüş tefvize inanların görüşüdür.
3. Her ikisinin de yetkili olduğuna inanarak efendinin kendi makamının sürdüğünü ve hizmetçinin de hizmetçi olmakla birlikte efendisinin verdiği yetki ile yetki kazandığını ve yetkisinin efendisinin yetkisine bağlı olarak var olduğunu yani onun yetkisini kapsayan bir yetkinin var olduğunu söylemek; işte bu görüş hak görüştür. Bu açıklamaya göre Ehlibeyt mektebi hem cebir ve hem de tefviz görüşünü reddetmekle kalmaz, gerçek anlamda ihtiyari reddeden yani gizli cebire inanan Aş’arilerin ve Maturidilerin görüşünü de reddeder. Bu yüzden cüz’i ihtiyar görüşü Maturidilik ve Aş’rilik’te benimsenen kesp görüşünün çerçevesinde ortaya konan bir görüş olduğundan gerçek anlamda insanın ihtiyarına inanan Ehlibeyt mektebinin görüşüyle farklıdır.
Kaza ve Kader kavramları Kader Ve Takdir kelimeleri bir şeyin miktarını (kemiyet ve niceliğini) belirlemeğe denir. (bk. Müfredati Rağip: Kader Maddesi)
Kaza ise Bir şeyi sağlamlaştırmak, muhkemleştirmek ve geçerli duruma getirmeğe denir. (bk. El-Mekayis c.5s.99) Kuleyni Bir hadiste şöyle nakleder: Yunus b. Abdurrahman İmam Riza a.s’dan kader ve kazanın anlamları nedir, diye sordu. İmam şöyle buyurdu: Kader ölçüyü belirlemek ve bir şeyin ne kadar kalacağını ve ne zaman yok olacağı yönünden sınırlarını belirlemeğe denir. Ama kaza kesinleştirmeye ve bir şeyi yerine dikmeye denir.” (El-Kafi c. 1 s. 158) Kaza ve kaderin manalarının daha iyi anlaşılması için bir örnek verelim:
Örneğin bir odunu düşünelim; bu odunun kaderi yani varlık yönünden taşıdığı ölçü gereği ki onda çeşitli kabiliyetler oluşur; örneğin bir odun olarak kolayca yakılabilir veya marangozlukta kullanılır örneğin bir masa veya sandalyeye dönüştürülebilir ya da çürümeğe terk edilir; demek ki varlık ölçüsü bazı imkanlar onda oluşmuştur. İşte bu çeşitli imkanlar ve kabiliyetleri ifade eden ölçüye o odunun kaderi deriz Buna göre kader geniş yelpazeli imkan ve kabiliyetleri ifade etmenin yanı sıra bir sınırı da ifade eder.
Ama bu odunun bu kabiliyetlerinden birinin gerçekleşerek fiili olmasına o odunun kazası (yanı kesinleşen kaderi) denir. İnsan fertleri de böyledir. Yani her insan için hem türsel ve hem ferdi özellikler yönünden bir kaderi yani yetenek ve varlık sınırları vardır. Bu kaderi gereği her insanın binlerce değişik kabiliyeti vardır işte bu kabiliyetlerden birinin kesinleşmesine kaza denir.
İnsanın kaderindeki yeteneklerinden birin kesinlik kazanması çeşitli etkenlere bağlıdır bu etkenler arasında en belirleyicisi Allah’ın insana verdiği iradesini ne yolda kullanması etkenidir. Buna göre kaza ve kaderin oluşunun anlamı bu alemde her şeyin belli bir düzene bağlı ve çok ince ilahi hesaplar çerçevesinde gerçekleştiği anlamınadır; kesinlikle insanın irade ve ihtiyarinin etkili olmadığı anlamına değildir.
Hatta hadislerde de açıkça beyan edildiği üzere insanın yeteneklerini belirleyen kader ve o kaderi çerçevesindeki yetenek ve seçeneklerinden birinin kesinleşmesi durumunu ifade eden kaza bile değişebilir. Hadislerde açıklandığı üzere dua (Allah’a yalvarmak), sadaka vermek ve akrabalara iyilik etmek, insanın kader ve kazasının değişmesinde etkili olan etkenlerden bazısıdır.
Kaza ve kaderin insanın ihtiyarını yok etmediğinin iyice anlaşılması için bu yazının sonunda Hz. Ali as’dan nakledilen bir hadisi nakledelim:
Kafi ve Uyun kitaplarında nakledildiği üzere Hz Ali a.s Siffin harbinden dönüşü sırasında bir yaşlı adam Hz Ali’nin yanına gelerek şöyle dedi: Ey Emirelmüminin Şu Şam ehliyle savaşımız acaba Allah’ın kaza ve kaderi ile mi gerçekleşti? Hz. Ali as şöyle dedi: ‘Evet ey şeyh’, dedi, ‘her tepe ve dağa çıkışınız ve vadiye inişiniz Allah’ın kaza ve kaderi ile vuku buldu. Bunun üzerine (o yaşlı adam üzülerek) şöyle dedi: “O zaman bu zahmetlerimizi Allah’a bırakıyorum. (yani bu zahmetler hep boşuna gitmiştir.)” Hz. Ali a.s. : ‘Sabırlı ol, ey yaşlı adam’ dedi, ‘Allah’a yemin ederim ki, size hem gidişinizde hem orada beklemenizde hem de dönüşünüzde mükafat vardır. Sizler bu hallerinizden hiçbirinde yaptığınız işlere zorlanmamış ve mecbur kılınmamışsınız.'
Yaşlı adam ‘Nasıl biz bu hallerimizden hiç birine zorlanmadık ve mecbur kılınmadık oysa bizim gidiş ve dönüşümüzün hepsi Allah’ın kaza ve kaderiyle gerçekleşmiştir, diye sordu. Hz. Ali a.s. şöyle cevap verdi: ‘Sen kaza ve kaderin kesin, zorunlu ve kaçınılmaz olduğunu sanıyorsun; Eğer öyle olsaydı Allah’ın mükafat ve cezalandırması, emir ve yasağı anlamsız olurdu; Allah’ın iyilere cenneti vaat etmesinin ve kötüleri azaptan korkutmasının da bir anlamı kalmazdı. Ne günahkar kınanabilir ve ne de iyilik yapan övgüyü hakkederdi; hatta günah işleyen, iyilik yapandan daha çok mükafata ve iyi olan da günah işleyenden daha fazla cezaya layık olurdu. Bu söz (kaza kaderin insanın iradesini yok ettiği) puta tapanların, Allah’ın düşmanlarının ve Şeytana uyanların bu ümmetin kaderilerinin ve Mecusilerinin sözüdür. Allah kullarını muhayyer bırakarak onlara mükellefiyetler koymuş; onları sakınsınlar diye bazı işerden onları nehy etmiştir; kulların az amellerine çok mükafat vermiştir. Ne yenilgiye uğratılarak ona karşı gelinir ne de itaati mecburiyetle olur. O kulları kendi başlarına bırakarak onları bir şey vermemiştir; gökleri ve yeri boşuna yaratmamıştır; peygamberleri de müjdeleyici ve korkutucu olarak boşuna göndermemiştir; bu kafir olanların zannıdır. Yazıklar olsun kafirlere uğrayacakları ateşten dolayı.” (bk. El-Kafi 1/155)
 

mehmet1234

New member
Katılım
30 Haz 2007
Mesajlar
25
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
sen şimdi diyiyorsun ki dua kaderi değiştiremez
dua nedir ki öyle diyiyorsun
diyelim 2 dakika sonra eviniz yanacak yani kaderinizde bu vardır
ama sen 2 dakika önce şu şekil dua ediyorsun
"Allah ım ailemi beni evimi parkımı belalardan kötülüklerden şerrlerden ve daha sayamadığım bir çok şeyden koru" diye dua ediyorsun.
Allah (c.c.) dua kabul etti diyelim.
o zaman 2 dakika sonra eviniz yaancakken 2 dakika sonra eviniz yanmamıştır.
evinizin yanacağı kaderinizde var iken o kaderin değişmesine vesile olan
senin duan ve Allah ın o duayı kabul etmesidir.

ben bu yüzden demiştim.

bu arada senin dediklerini inkar etmiyorum aksine beğeniyorum
senin dediklerinde doğru sadece öğren diyiyorum.yanlışın varsa.
herneyse anladın sen onu.

beyaz ışık çok güzel şeyler yazmışsın teşekkür ederim.
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
sen şimdi diyiyorsun ki dua kaderi değiştiremez
dua nedir ki öyle diyiyorsun
diyelim 2 dakika sonra eviniz yanacak yani kaderinizde bu vardır
ama sen 2 dakika önce şu şekil dua ediyorsun
"Allah ım ailemi beni evimi parkımı belalardan kötülüklerden şerrlerden ve daha sayamadığım bir çok şeyden koru" diye dua ediyorsun.
Allah (c.c.) dua kabul etti diyelim.
o zaman 2 dakika sonra eviniz yaancakken 2 dakika sonra eviniz yanmamıştır.
evinizin yanacağı kaderinizde var iken o kaderin değişmesine vesile olan
senin duan ve Allah ın o duayı kabul etmesidir.

ben bu yüzden demiştim.

bu arada senin dediklerini inkar etmiyorum aksine beğeniyorum
senin dediklerinde doğru sadece öğren diyiyorum.yanlışın varsa.
herneyse anladın sen onu.

beyaz ışık çok güzel şeyler yazmışsın teşekkür ederim.

Bir insan henüz dünyaya gelmeden Kaderinde onun kimin ile evleneceği, başına hangi müsibetler geleceği, imanlımı imansız mı olacağı, Kaderinde daha önce yazılmış mıdır?

Dua ile kader'in önüne geçilmez, Kaza'nın önüne geçilir.
 

a l p e r

New member
Katılım
10 May 2007
Mesajlar
364
Tepkime puanı
27
Puanları
0
Kadere fazla kafa yormayın ;) Bu öğüt benden değil...

Allah(cc) her şeyi yapmaya kadirdir. Yaptığı ve yapacağını bilir. Bize düşen emir olunduğu üzere hayr için dua etmaktir...
 

uhuvvet

New member
Katılım
8 May 2007
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ýzmir
diyelim 2 dakika sonra eviniz yanacak yani kaderinizde bu vardır
ama sen 2 dakika önce şu şekil dua ediyorsun
"Allah ım ailemi beni evimi parkımı belalardan kötülüklerden şerrlerden ve daha sayamadığım bir çok şeyden koru" diye dua ediyorsun.
Allah (c.c.) dua kabul etti diyelim.
o zaman 2 dakika sonra eviniz yaancakken 2 dakika sonra eviniz yanmamıştır.
evinizin yanacağı kaderinizde var iken o kaderin değişmesine vesile olan
senin duan ve Allah ın o duayı kabul etmesidir.

2 dk sonra evimizin yanacagını zannetmemiz kaderimizde vardır .o dua yı etmemizde kaderimizde vardır. yani duayı etmeseydik şöyle olacaktı diye birşey yoktur .zaten o duayı edecektik .hatta söyle diyelim şimdi bunu söledik diye dua etmeyelim ve evimiz yansın ozaman da aslında evimizin yanacagı kaderimizde vardır.

işte biz kadere böyle inandık...
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
2 dk sonra evimizin yanacagını zannetmemiz kaderimizde vardır .o dua yı etmemizde kaderimizde vardır. yani duayı etmeseydik şöyle olacaktı diye birşey yoktur .zaten o duayı edecektik .hatta söyle diyelim şimdi bunu söledik diye dua etmeyelim ve evimiz yansın ozaman da aslında evimizin yanacagı kaderimizde vardır.

işte biz kadere böyle inandık...

Nasıl yani ? Kader'de yaptığın amellerinde mi düşünüyorsun?. Müslüman olmak senin kaderin mi ? Şu an foruma yazdığın bu cevap senin kaderin mi?

Böyle bir kader anlayışı Allah(c.c.)'in Adaletini reddetmektir. Zira her şey kaderde yazılmış olsaydı, kendi isteği ile günah işlemeyen bir kişinin cehenneme gitmesi adaletsizlik olacaktı.

Zıttını düşünelim
Bir insanın kaderinde hiçbir şeyin yazılmamış olması, her şeyin insanın kendi iradesinde gerçekleştiğine baktığımızda bu sefer de Allah(c.c.)'in iradesi dışında bir şeylerin gerçekleştiği anlamına gelir. Bu da yanlış bir görüştür.

İnsanların Kaderi Allah(c.c)'în elindedir. Varlığı yaşaması bile Allah(c.c.)'in takdiri doğrultusundadır. Ancak imtihan'ın gerçekleşmesi için insanlar amellerinde Hürdürler.

2 dakka sonra evinin yanacağı kaderinde vardır, Veyahut yoktur.

Lakin bu durumdan önce yada sonra yaptığı ameller kişinin kendi elindedir.

Böyle bir olaydan sonra isyan etmesi kaderinde yazılı değildir. veyahut dinine daha da sarılıp Allah(c.c.)'e dua etmesi, ona sığınması tamamiyle kişinin kendi elindedir.

Ancak bazı müstesnai durumlar olabilir. Her şeyin en iyisini Allah(c.c.) bilir.
 

uhuvvet

New member
Katılım
8 May 2007
Mesajlar
67
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ýzmir
Nasıl yani ? Kader'de yaptığın amellerinde mi düşünüyorsun?. Müslüman olmak senin kaderin mi ? Şu an foruma yazdığın bu cevap senin kaderin mi?

Böyle bir kader anlayışı Allah(c.c.)'in Adaletini reddetmektir. Zira her şey kaderde yazılmış olsaydı, kendi isteği ile günah işlemeyen bir kişinin cehenneme gitmesi adaletsizlik olacaktı.

Zıttını düşünelim
Bir insanın kaderinde hiçbir şeyin yazılmamış olması, her şeyin insanın kendi iradesinde gerçekleştiğine baktığımızda bu sefer de Allah(c.c.)'in iradesi dışında bir şeylerin gerçekleştiği anlamına gelir. Bu da yanlış bir görüştür.

İnsanların Kaderi Allah(c.c)'în elindedir. Varlığı yaşaması bile Allah(c.c.)'in takdiri doğrultusundadır. Ancak imtihan'ın gerçekleşmesi için insanlar amellerinde Hürdürler.

2 dakka sonra evinin yanacağı kaderinde vardır, Veyahut yoktur.

Lakin bu durumdan önce yada sonra yaptığı ameller kişinin kendi elindedir.

Böyle bir olaydan sonra isyan etmesi kaderinde yazılı değildir. veyahut dinine daha da sarılıp Allah(c.c.)'e dua etmesi, ona sığınması tamamiyle kişinin kendi elindedir.

Ancak bazı müstesnai durumlar olabilir. Her şeyin en iyisini Allah(c.c.) bilir.


evet herşey kaderde yazıldı ama nasıl yazıldı önemli olan bu. kaderde yazılıp insan kukla olmadı ki böle olsaydı adaletsizce olurdu. ALLAH tabikide geleceği bilir kimsenin şüphesi yok.bununla birlikte rabb insanların hareket ediceği dogrultuda kaderlerini yazar.buda bizim elimizde oldugunun göstergesi bazı durumlarda tabi. aynı zamanda ALLAH a tabi oldugumuzu da gösterir
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Kader, Allah'ın ilmidir. yani başımıza gelecekleri bilmesidir. Ancak bilmek bilinen şeye tabidir. İlim, bilmektir. malum ise bilinendir. bilmek bilinene tabidir.
Mesela; parmaklarımın altındaki şu cihazın ismini klavye olarak biliyorum. benim bilmem ilim, klavye ise malumdur. ben, cihaza klavye dediğim için,cihazın ismi klavye olmadı. belki o, klavye olduğu için ben klavye dedim ve bildim. benim bilmem, maluma bağlı oldu.
yani Allahın bildiği, bizim ne yapacağımızdır. Allah bildiği için biz yapıyor değiliz. bizim yapacağımızı Allah ezel ilmiyle biliyor.
 

kafkaskartali

New member
Katılım
10 Haz 2007
Mesajlar
106
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
54
Konum
Almanya
Yani yarin dogudan dogacak.Günes biz söyledik diye dogudan dogmuyor biz günesin hareketlerini bildigimiz icin bunu önceden tahmin ediyoruz.
 

mehmet1234

New member
Katılım
30 Haz 2007
Mesajlar
25
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
hımmm ben baya bir zamandır gelmedim ama bir köşeye çekilip yaptıklarımı düşünmem gerekirdi burasıda bir sonuca varmışa benziyor.
benim demek istediğim sizin kader anlayışınızla ters düşmüyor.arkadaşımın dediği gibi kader varsa kaza da var.biz bu ögeleri karıştırıyoruz.Allah zaten herşeyi biliyor
bir kere zaman farkı var.ezel ilmiyle biliyor demiş arkadaş doğrudur.
ben yanlışlarımı anladım ve düzeltiyorum.size bu düşer yanlış bilgilerinizi doğrusuyla düzeltin.tartışmaya sebebiyet verdiysem herkesten özürdiliyorum.
formu kirletmek istemem.
 
Üst Alt