.Din ve inanç konusundaki tutumları:
a.Allah'ın ayetlerini inkar ederler: "Onlar Allah'ın gazabını haketmişlerdir ve kendilerine miskinlik damgası da vurulmuştur. Onlar bunu Allah'ın ayetlerini inkar ettikleri ve haksız yere peygamberleri öldürdükleri için hak ettiler." (Ali İmran, 3/112) "Onlar: "Allah bir insana herhangi bir şey indirmemiştir" derken Allah'ı hakkıyla değerlendiremediler." (En'am, 6/91)
b.Kendilerinin Allah'ın oğulları, dostları ve peygamberin torunları olduklarını söylerler: "Yahudiler ve hıristiyanlar: "Biz Allah'ın oğulları ve sevdikleriyiz" dediler." (Maide, 5/18)
c.Geçmişte birçok kez dinlerinden dönmüş, Allah'ın kendilerine vahyettiği dinden çıkmışlardır: "İman edip sonra inkar eden, sonra yeniden iman edip sonra tekrar inkar eden sonra da inkarlarını artıranlar var ya, Allah onları ne bağışlar, ne de doğru yola yöneltir." (Nisa, 4/137)
d.Allah'ı cimrilikle itham ederler: "Yahudiler "Allah'ın eli bağlıdır" dediler. Kendi elleri bağlandı ve söylediklerinden dolayı lanetlendiler!" (Maide, 5/64)
e.Münafıktırlar: "Onlar iman edenlerle karşılaştıklarında "biz de iman ettik" derler. Ama birbirleriyle başbaşa kaldıklarında, "Allah'ın size açmış olduğu şeylerden, bunları Rabbinizin katında size karşı bir belge olarak göstersinler diye mi söz ediyorsunuz! Aklınızı kullanmıyor musunuz!" diye konuşurlar." (Bakara, 2/76)
f.Cebrail (a.s.)'a düşmandırlar. "De ki: "Kim Cibril'e düşman olursa, (bilsin ki) o bunu (Kur'an'ı) Allah'ın izniyle, daha önce gelmiş olanları doğrulayıcı, iman edenler için de bir hidayet rehberi ve müjde olarak senin kalbine indirdi." (Bakara, 2/97)
g.Allah'a çocuk isnadında bulunmuşlardır: "Allah oğul edindi" dediler. O bundan yücedir." (Bakara, 2/116)
Bütün bu özelliklerinin yanısıra, hakikatten sürekli yüz çevirme, kendilerine vahyedilmiş olan Tevrat'a bile uymama, Allah'ı bırakıp kendi bilginlerini ve ruhbanlarını rab edinme, sırf hasetlerinden ve mevki hırslarından dolayı Kur'an'ı inkar etme gibi özellikleri de bizzat Kur'an-ı Kerim'de tescil edilmiştir. Yine Kur'an-ı Kerim'de bildirildiğine göre onlar Tevrat'ı tahrif ederek işlerine gelmeyen şeyleri çıkarmış ve işlerine gelen bazı eklemelerde bulunmuşlardır. Allah'ın kendilerine verdiği nimetlere karşı nankörlük ederek taşkınlıkta bulunmuş ve aşırı gitmişlerdir. Onların en önemli özelliklerinden biri de anlaşmalarına bağlı kalmamalarıdır. Bu konuda ise Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Bunlar kendileriyle antlaşma yaptığın (şu) kimselerdir ki her keresinde antlaşmalarını bozarlar, hiç sakınmazlar." (Enfal, 8/56)
Onların Kur'an-ı Kerim'de zikredilen özelliklerinin tamamı bu kadar değildir tabii ki. Ancak burada sayılan özellikleri onların gerçek kimlikleri hakkında genel bir fikir vermektedir. Onların burada sayılan ve burada saymadığımız ancak Kur'an-ı Kerim'de zikredilen bütün özelliklerinin üzerinde tafsilatlı bir şekilde durma imkanımız yok. Fakat Mescidi Aksa'yı tehdit eden girişimleri, ümmet açısından büyük sorunlara yolaçan faaliyetleri hakkında daha isabetli düşünebilmemiz için onların Kur'an-ı Kerim'de ortaya konan kimliklerini tanımamız gereklidir. Çünkü ümmetin kapanamayan bu yarası şimdi daha bir derinden kanamakta ve tüm mü'minlerin de yüreğini dağlamaktadır.
İşin gerçeğinde onların İslam karşıtı faaliyetlerinin özü Kur'an-ı Kerim'in Tevbe suresinin 32. ayetinde şöylece dile getirilmektedir: "Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Ama kafirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır."
İşte bu ayetten de açıkça anlaşılıyor ki yahudinin asıl amacı, bu dini ortadan kaldırmaktır. Hal böyle olunca, Mescidi Aksa ve Hz. Ömer Camii de Kudüs'te İslam'ı dünyaya haykıran en önemli iki ibadethanedir. Bu mescidler var oldukça, gelecekteki nesiller için İslam'ın mesajı hep taze ve canlı olarak devam edecektir. Siyonist yahudinin amacı ise bu mesajın sesini kesmektir. Hz. Süleyman mabediyle ilgili efsaneler bu amaç uğrunda geliştirmiş oldukları idealleri için uydurdukları bir bahaneden ibarettir. Hatta bununla da kalmayıp şayet emellerini gerçekleştirirlerse Nil'den, Fırat'a belki Toroslar'a kadar bu ümmetin topraklarına ("vaadedilmiş topraklar" iddiasıyla) sahip olurlarsa buralarda İslam'ın şiarı olan mescitleri de yıkıp yok etmekten kaçınmayacaklardır. Zira bugün Mescidi Aksa, yarın Eyüp Sultan, Fatih, Süleymaniye, Sultanahmet...
Nasıl ki haçlılar bugün üzerinde İspanya devletinin kurulduğu Endülüs'ü ele geçirdiklerinde oradaki milyonlarca Müslümana soykırım uygulayıp, İslam'ın alameti olan on binlerce camiyi, mescidi, medreseyi, kütüphaneyi ve çeşmeyi yıkmışlarsa, bugün aynısı Filistin topraklarında uygulanmaktadır.
Hatta daha da yakına gelelim. Daha dün aynı haçlılar "Biz Avrupa'nın göbeğinde İslam'a müsaade etmeyiz" deyip Bosna'ya aynı vahşeti sergilemediler mi? Ve hala yeni yeni toplu mezarlar ortaya çıkarılmıyor mu? Makedonya da aynı tehdit altında değil mi?
Ancak yahudiler bu emellerine ulaşacak mı? İşte bunu da ayetin devamından anlıyoruz ki; hayır tam aksine, her ne kadar yahudiler ve haçlılar istemese de Allah (c.c.) nurunu tamamlayacaktır. O zaman mazlum ve mustazaflar zalimlerden hesap soracaktır.
Fakat şunu da çok iyi bilmeliyiz ki, bu ilahi vaadler kimseyi gevşekliğe ve vurdumduymazlığa sürüklememelidir. Çünkü herkes izlediği tutumdan, takındığı tavırdan, görevini ne kadar yerine getirip getirmediğinden hesaba sorulacaktır. Mescidi Aksa bugün Müslümanların üzerinde bir emanettir. Yüce Allah: "Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamberine hıyanet etmeyin ve bile bile size emanet edilen şeylere hıyanet etmeyin." (Enfal, 8/27) diye buyuruyor. İman şuuru içinde olan her Müslümanın bu gerçeği anlaması ve üzerindeki emanetin önemini kavraması gerekir. Eğer Müslümanlar emanetlerine hakkıyla sahip çıkarlarsa siyonist yahudiler de buraları tehdit eden girişimlerine son verirler. Çünkü onlar korkaktırlar ve korkaklıkları bizzat Kur'an-ı Kerim'de tescil edildiği gibi tarih de bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. Bu korkaklıkları yüzündendir ki, kendi güçlerini ortaya koymaktansa fitne ve desise yollarına başvurmak yani birtakım lobicilik faaliyetleri yürütmek suretiyle zamanın süper güçlerini arkalarına alarak durumlarını sağlamlaştırmaya çalışmaktadırlar. Geçmişte Filistin topraklarına yerleşebilmek ve burada bir işgal devleti kurabilmek için o zamanın süper gücü durumundaki İngiliz İmparatorluğu'nu, bugün de kurmuş oldukları işgal devletini ayakta tutmak amacıyla ABD'ni arkalarına almaları bu yüzdendir. Ancak şunu gayet açık ve net bir şekilde ortaya koymalıyız ki günümüz yahudileri en çok, Müslümanların dağınıklıklarından ve kendilerine emanet edilen mukaddes varlıklara gereği gibi sahip çıkmamalarından cesaret almaktadırlar.
Konumuzu Maide suresinin 51. ayetiyle bağlayalım. Şöyle buyuruyor Yüce Allah: "Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse o onlardandır."