Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Vesvese

samanyolu

New member
Katılım
19 Mar 2007
Mesajlar
2,063
Tepkime puanı
2,696
Puanları
0
Yaş
49
Konum
istanbul
Fısıltı, hışırtı ve fışırtı gibi gizli ses, fiskos. Kalpte meydana gelen şüphe, tereddüt, vehim, kuruntu, iç üzüntüsü, nefis ve şeytanın meydana getirdiği iç karışıklığı anlamları için kullanır.

Zıddı tereddütsüz, kararlı, emin ve azimli olmak demektir (el-İsfahanî, el-Müfredât, İstanbul,1986, 819, vesvese mad).

Vesvese kelimesi Kur'ân'da dört yerde geçmektedir. Şeytanın Cennette bulunan Âdem (a.s) ve Havva validemize nasıl vesvesede bulunduğu Yüce Allah tarafından şöyle haber verilmiştir:

"Derken Şeytan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı (vesvesede bulundu): - Rabbiniz başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedi kalıcılardan olursunuz diye sizi bu ağaçtan menetti" (el-A'raf, 7/20).

Bu âyette geçen vesvese kelimesi, fısıldama şeklinde anlaşılmakta ve tercüme edilmektedir.

Bir de şeytanın Cennete nasıl girdiği ve Âdem (a.s) ile Havva validemize nasıl vesvesede bulunduğu hususunda, alimlerin farklı yorumları vardır. Bu hususta çeşitli görüşler ileri sürülmüştür (Geniş bilgi için bk. el-Maverdî, en-Nuketü ve'l-Uyun, Beyrut 1992, II, 210).

Kur'ân'ın başka bir yerinde, Tâhâ sûresinin 120. âyetinde de şeytanın Âdem (a.s) ve Havva validemize yaptığı bu vesvese dile getirilmiştir.

Vesvese ile ilgili diğer bir âyetin meali de şöyledir: "Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesvese verdiğini (fısıldadığını) biliriz. (Çünkü) biz ona şah damarından daha yakınız" (Kaf 50/16).

Bu âyette de Yüce Allah'ın kudretine işâret buyurulmaktadır. O, insanı yaratan, yoktan var edendir. İnsanların gizli ve açık her şeylerinden haberdardır. İnsanın kalbinden geçirdiği vesvese ve düşüncelerin tam----- vakıftır. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.s), bu âyetin tefsiri mahiyetinde açıklamada bulunurken; "Şüphesiz Yüce Allah, ümmetimden olan kişilerin kalbinden geçirdikleri şeyleri, söylemedikleri ve işlemedikleri takdirde affeder; günah olarak saymaz" diye buyurmuştur (Buharî, Itk, 6; İmân, 15; Neseî, Talâk, 22; İbn Mâce, Talâk, 16).

Başka bir âyette ise, vesvese hakkında şu bilgiler verilmiştir: "De ki: Sığınırım ben, insanların Rabb'ine insanların padişahına, insanların ilâhına. İnsanlara kötü şeyler fısıldayan o sinsi vesvesecinin şerrinden. O ki, insanların göğüslerine (kötü düşünceleri) fısıldar. Gerek cinlerden, gerek insanlardan (olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım)" (en-Nas, 114/1-6).

Burada geçen "vesvâs" kelimesi, şeytan için kullanılmıştır. Yani bununla şeytan kastedilmektedir ve vesvese de onun eseridir. İnsana vesvese veren şeytan iki türlüdür. Biri cinlerden ve diğeri de insanlardan olan şeytanlardır. Bu şeytanlar, insanların kalbinde vesveseyi meydana getirecek akıl ve fikirlerini çeler, onları kötü emeller işlemeye sevkeder. Allah yoluna gitmekten, insanlık gayesine ermekten alıkor. Nihayet din ve imandan çıkarır, ebedi helâke sürükler. İnsanların kalbine fısıldayıp duran, onları gaflete düşüren, her şerrin başı olan vesveseyi meydana getiren herşey, "hannâs" ve "vesvas" olarak kabul edilir (ez-Zemahşerî, el-Keşâf, Mısır 1977, VI, 265 vd).

Hiç şüphesiz, şeytanın verdiği vesvese insanı imandan ve ibâdetten uzaklaştırır; fert, aile ve toplumun hayatında çeşitli sıkıntıların meydana gelmesine sebep olur. Medine çevresinde badiyede yaşayan Müslümanlar, koyun ve sığır kesip etini satmak üzere şehre getiriyorlarmış. Bu eti yemekten çekinen bazı Müslümanlar Hz. Muhammed (s-.a.s)'e giderek;

"Ya Rasûlüllah! Bazı badiye halkı bize et getirip satıyorlar. Bunların, hayvanı keserken besmeleyi söyleyip söylemediklerini bilmiyoruz" diye sormuşlar. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.s) şu cevabı vermiştir:

"Bismillah deyiniz ve sonra bu eti yeyiniz" (ez-Zebidî, Sahihi Buhârî Muhtasarı Tecridi Sarih Tercemesi, trc. Kamil Miras, Ankara 1974, VI, 354 vd).

Rasûlüllah (s.a.s) bununla vesveseden uzak durmaya işaret buyurmuştur.

Başka bir konu ile ilgili olarak Hz. Muhammed (s.a.s)'e şöyle sormuşlar:

"Ya Rasûlüllah! Birisi namaz kılarken abdestim bozuldu diye gönlünde bir vesvese hissederse, bu kişinin namazı bozulur mu, bozulmaz mı? Hz. Muhammed (s.a.s) bu soruya şu cevabı vermiştir:

"Hayır. Bir yellenme sesi veya bir kokuyu duymadıkça namazı bozmaz" (ez-Zebidî, a.g.e., VI, 355).

Burada da Rasûlüllah (s.a.s) vesveseden uzak durmayı, abdestin bozulduğuna dair kanaat hasıl olmadıkça namazı bozmamayı tavsiye etmiştir.

Fıkıh usulünde de vesvese kötü bir şey olarak kabul edilmiştir. Her şeyde tereddüt ve vesvese ile hareket edenin sözüne itibar edilmemiştir. Hz. Muhammed (s.a.s) vesvese ile hareket edenin talâkının geçerliliğini kabul etmemiştir (Buharî, Talâk, 11). Yani hanımını boşayıp boşamadığını veya söylediği sözler hakkında vesvese içinde olan bir kişinin talâkı (boşaması) geçerli kabul edilmemiştir.

Görüldüğü gibi, Kur'ân ve sünnette vesvese tasvib edilmemiştir. Bilhassa vesvese ile ilgili bütün âyetlerde, vesvesenin şeytandan geldiğine işaret buyurulmuştur. Buna göre İslâm vesveseden sakınmayı istemiştir. Çünkü vesvese faydalı değil, zararlı olan bir şeydir. Vesveseye kapılan insan, ibadetlerinde yanılır, çeşitli hatalara düşer ve haz almaz. Vesvese insanı yanlış ve batıl yollara saptırır. Hatta vesvesenin neticesinde insan akli dengesini bile kaybedebilir.

Vesvese gelince ne yapmalı?



“Eğer şeytandan gelen bir vesvese seni dürterse hemen Allah’a sığın. Çünkü O, her şeyi işitir, her şeyi mükemmel tarzda bilir.” Hak ile batıl mücadelesinde müminler kötülüğe karşı iyilikle cevap verdiğinde, şeytan üzüntüsünden kahrolur. Az da olsa bir yanlış davranışta bulunmalarını ister ki müminlerin lehinde düşünenleri kandırabilsin. Hatta müminler, kendilerine yapılan zulme karşılık verirken azıcık ölçüsüz davranırlarsa, “Şeytanın vesvesesinin etkisinde kalmış” sayılırlar. Müminler bu sebeple, büyük kuvvetlerini kaybederler. Çünkü yüzde yüz haklılıklarına ufak bir gölge düşürmüş, aleyhtekilere küçük bir bahane vermiş olurlar. Bu âyetin pek güzel bir tefsiri şu hadis-i şerifte yer alır: Bir gün bir adam gelip Hz. Ebû Bekir (ra)’e sürekli hakaret etti. Hz. Peygamber (sas) de orada bulunuyordu. Adam hakaret ettikçe Hz. Ebû Bekir dinliyor, cevap vermiyordu. Hz. Peygamber (sas) ise tebessüm ediyordu. Nihayet Ebû Bekir dayanamayıp sert bir karşılık verince Hz. Peygamber’in çehresi değişti ve oradan ayrıldı. Ebû Bekir peşinden kalkıp sebebini sorunca buyurdu ki: “Sen sükût ettiğin sürece, bir melek senin yerine cevap veriyordu. Fakat sen ağzını açınca yanına şeytan geldi. Ben şeytanın olduğu yerde bulunmam.” (İmam Ahmed, Müsned)


 
Üst Alt