Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Veli Ve Evliya

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Yazan: Arif Çifci


Giriş

Kelimeler ve kavramlar, bir dilin ve İnancın yapı taşları ve tuğlalarıdır. Binanın sağlamlığı, dayanıklılığı ve sürekliliği kullanılan malzemenin tanınmasına ve iyi bilinmesine bağlıdır. Sağlıklı toplumlar ve cemaatler meydana getirebilmenin yolu da inançlı ve kararlı insanların beraber olmalarıyla mümkündür.

İnsanlar çevresindeki varlıkları yorumlama ve anlamlandırma faaliyetini zihni bir süreç içerisinde yaparken, o varlıkları kelime ve kavramlarla tanımlamak mecburiyetindedirler. Kelime ve mefhumlara yüklenilen biçim ve özün oluşması, sosyal hayatın içerisinde ve insanın çevresinde ona adapte edilen bir faaliyettir, insan, toplum ve tarih ikilemi içerisinde hayatını devam ettirirken, hayatın amacı hakkında sahip olduğu vahyi veya beşeri ilkeler doğrultusunda kültürünü oluşturur.

Kur’an kavramlarının bir çoğu tarihi akış içerisinde çeşitli mahalli kültürlerin etkisiyle asıl anlamından koparılıp bir takım düşüncelerin ifade vasıtası yapıldığı ve hayata bu şekliyle geçirildiği tarihi bir realitedir. Müslüman fert ve toplumların hayatında gerçeklik ve olumluluğu içeren İslami kavramların, bulanması ve zayıflaması, müslümanların düşüşüne neden olmuştur. Öte yandan İslam'ı kendisine karşı potansiyel alternatif gören Batı, İslami uyanışı durdurmak için, İslami kavramların silik, bulanık ve tereddütlere açık bir biçimde yaşamasını istemektedir.

Bu yazının amacı, veli veya evliya kavramını ana kaynağa, yani Kur'an'a döndürme girişiminden ibarettir. Zaman içinde yerleşik kültürlerin ve İslam düşmanlarının ve cahil dostların müdahalesiyle İslami kavramların karşı karşıya geldiği karışıklık ve anlam sapması bunu göstermektedir. Kavramların üstünden asırların geçmesi sonucu, güçlüyü zayıfla değiştirme, Allah'ın kitabına yaklaşma yerine ondan uzaklaşma ve onu hayat sahnesinden silme yönünde menfi bir durum olmuştur.

I. Veli Kavramı ve Tarihsel Gelişmesi

Arapça bir kelime olan vela yahut veliyye'den türeyen veli sözcüğü dost, ahbap, arkadaş, yardımcı gibi manalara gelmektedir. Çoğulu evliyadır. Hukuki anlamda veli ise, bir çocuğun her türlü hareket ve halinden sorumlu olan kimse demektir. Kelime Kur'an'da Allah'ın ismi olarak da kullanılmıştır.

Toplumda veli veya evliya kelimesi, ne lügat manası, ne de Kur'an'da kullanıldığı mana ile değil; daha çok bu kelimeye sonradan kazandırılmış manasıyla kullanılmaktadır.

Geleneksel anlamda veli (veya evliya); benliğini Allah’ta yok etmek suretiyle bir takım üstün vasıflar kazanarak, harikulade şeyler gösterebilen büyük insan anlamında kullanılmaktadır. Hatta daha da ileri gidilerek Allah adına kainatın idaresini düzenlemeye yetkili kişiler olarak algılanmaktadır.

Hicretin ilk asrından başlayan zühd ve takva anlayışı giderek tasavvuf! bir şekle bürünmüş ve IX. yüzyıldan sonra ise geniş ve renkli bir tefekkür meydana getirmiştir.

Veli kavramının, Türklerin İslam'a girişinden sonra, İslam öncesi dinlerinden taşıdıkları Şamanizm, Budizm, Zerdüştilik, Mazdeizm, Maniheizm ve Hıristiyanlık gibi inançların tesiriyle istılahlaştığı görülmektedir, Öyle ki Allah'a yakın olduğu kabul edilen, veli diye vasfedilen bu kişilerin fevkalade kuvvet ve kudretlerle mücehhez olduğuna ve herhangi bir konuda -sağ veya ölü iken- yardımlarının söz konusu olacağına inanılmaktadır. Böyle bir anlayış velinin takdis olmasıyla sonuçlanmaktadır.

Yukarıdaki anlamıyla Müslümanlar arasında yaygınlaşan bu veli kavramının menşe itibariyle islamiyet'le bir ilgisi yoktur. Dikkatle bakıldığı zaman Hıristiyanlıktaki aziz kültü gibi, Müslümanlar arasında yaygınlaşan bu veli sözcüğünün İslam'dan Önceki putperest kültürlerle yakın alakası vardır.1

Türklerdeki veli anlayışının temelinin Şamanist devirden kalma olduğu söylenebilir. Eski Türk Şamanları incelendiğinde bunların Türk veli tipine çok benzediği anlaşılır. Gelecekten haber veren, hava şartlarını değiştiren, felaketleri önleyen yahut düşmanlarına musallat eden, hastaları iyileştiren, göğe çıkıp uçabilen, ateşte yanmayan Türk Şamanları bu hüviyetleriyle adeta İslam sonrası eserlerde veli veya evliya olarak tanındı.

Şamanist Türkler, samanların harikulade insanlar olduklarına, ruhlar ve gizli güçler ile ilişki kurup onlara istediklerini yaptırabildiklerine inanırlardı.

Türklerin veli telakkisinin oluşmasında eski atalar kültürünün de önemi vardır. Ata öldükten sonra onun ruhunun üstün bir takım güçleri olduğuna inanılır ve ondan şefaat beklenir.

Bu üstün ruhani güçlerle donanmış insan tipinin Müslümanlık'taki veli tipiyle ilgi kurulmasında güçlük çekilmedi. Kur'an-ı Kerim'deki çeşitli mucizeler gösteren peygamberlerin şahsiyetini kendi din adamlığıyla benzeştirdiler.

Veli veya evliya kültürünün oluşmasına sebep olan unsurlar şunlardır:

a) Eski Türk inançları

b) Budizm ve Şamanizm

c) islam öncesi kültür

d) Kitab-ı Mukaddes kaynaklı inançlar .

e) İslam (Kur'an ve hadislerdin yanlış yorumu

X-XII. asırlarda islamiyet Orta Asya'da yayılırken tekkelerin çoğu eski Budist manastırlarının yerine, yahut yakınlarına yapılıyor, zamanla manastırdaki azize ait menkıbeler, yerli halkla ilişkiler kurmada kolaylık olması için islam i bir hüviyete dönüştürülüyordu. Bu usul hem Anadolu'da hem de Rumeli'de tatbik edildi. Mesela Hacı Bektaş'ın Sulucakaraöyük'te kurduğu tekke burada yaşayan Hıristiyanlar'ın takdis ettiği Saint Charalambus'a ait kilise ve kültürü Islami bir havaya büründürüldü. Bu örnekler çoğaltılabilir.

Bu veli (veya evliya)lerin neler yaptıklarını Abdurrahman Cami'ye ait Nefehatu'l-Uns min Hazarati'l-Kuds isimli eserden takip edelim:

1. Yoğu var etmek, varı yok etmek.

2. Gizli şeyleri açığa çıkarmak, açıkta olanları gizlemek.

3. Ölüyü diriltmek, diriyi öldürmek.

4. Duayı gerçekleştirmek.

5. Gıyaben söylenenleri işitmek.

6. Gaybten ve gelecekten haber vermek.

7. Su üzerinde yürümek, mekan aşmak.

8. Aynı anda muhtelif yerlerde görünmek.

9. Hayvan bitki veya cansız maddelerin teşbih ettiklerini duymak.

10. Havada dolaşmak.

11. Vahşi hayvanları emrine almak.

Yukarıda sayılan özelliklere uygun, tarihte ve günümüzde var sayılan velilere örnekler veren külliyat bir hayli yaygındır.

örnek olarak; Hacı Ubeydullah Ahrar denilen şahıs Semerkantta otururken aynı anda istanbul'u fetheden Fatih'in ordusuna yardım eder şeklindeki olay bütün klasik kaynaklarda çok rahat bir şekilde anlatılır.2

Bazıları da insanın kalbinden geçirdiğini bilir, gelenin sormadan cevabını verir, istemeden ihtiyaç sahi-binin muhtaç olduğu şeyi bağışlardı. Gönüllere ve rüyalara tasarrufu vardı. Bereket gittiği yerlere yağar...3

Bazıları da Allah ile konuşabiliyor, hatta O'nu da emri altına alıyor: Hak Teala dedi:

- Ya Cüneyd. Ben seninim, sen benimsin. Şimdiye değin sen benim dediğimi tutardın, şimdiden sonra ben senin dediğini tutarım. 4

Bir başkası Evliya'dan bazıları vardır ki, sadık müride, vefatından sonra, hayattayken olduğundan daha fazla menfaat eriştirir, isterse o veli, kabrinde meyyit olsun. Kabrindeyken müridini yetiştirir. Müridi kabrinden onun sesini işitir. Nitekim Ebu'l-Hasan Hırkanı' Beyazıd Bestami'den bu şekilde feyz almıştır. 5

Bazıları işi daha da ileri götürerek; Allah beni öğer, ben de onu. O bana kulluk eder, ben de O'na.

Bir halde O'nu ikrar eder ve eşyadaki çokluk ve değişikliği görünce inkar ederim. 6

Veli (veya şeyh) ile sohbetin usulü (!}: Evvela mümkün ise güsl ile olmazsa taze bir abdestle iki rekat namaz kılmak, anlayamadığı bir şey varsa onu kendi kusuruna hami etmek, hiç bir surette şeyhin kavi, fiil ve ahvaline kat'iyyen itiraz etmemek, şeyhin kelamını hakdır diye itikad etmek... Sohbet bitince çok oturmayıp hemen kalkıp izin istemek ve ellerini dizlerini öpüp geri geri gitmek... 7

Allah u Teala'nın ism-i zahirleri o kadar çok tecelli etti ki, her şeyde ayrı ayrı göründü, hatta nisa şeklinde onların organları halinde ayrı ayrı zahir oldu. Bu taifeye o kadar bağlandım ki nasıl bildireyim kendimi tutamıyordum. Onların şeklindeki zuhur başka hiç bir şeyde yoktu. 8

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Allah adına, din adına anlatılanların islam'la bir ilgisi olmadığı ortada olduğu halde bu eserlerin Kur'an rehberliğinde yeniden okunması ve yeniden değerlendirilmesi gerekir.

2. İslam'da Veli veya Evliya

a) Gerçek Veli Allahtır

Kur'an-ı Kerim'in bir çok ayetinde Allah'ın müminlerin velisi ve yardımcısı olduğunu görmekteyiz:

«Bizim velimiz sensin öyleyse bizi bağışla, bizi esirge, sen bağışlayanların en hayırlısısın.» (A'raf, 7/155)

«Allah iman edenlerin velisidir.» (Bakara, 2/257)

«Allah müminlerin velisidir.» (Al-i İmran, 3/68)

«Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır, diriltir ve öldürür. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur. » (Tevbe, 9/116)

Bu ayetlerin sayısını çoğaltmak mümkün. Ayrıca aynı konudaki şu ayetlere bakılabilir: 6/51, 70, 9/74, 13/37, 29/22, 32/4, 42/31 vd.

Buradaki veli kavramı; Allah'ın dost, koruyan, kollayıcı, yardımcı, yakın, sahip manalarına gelmektedir. Bu nedenle müslümanların yalnızca Allah'ı veli edinmeleri gerekmektedir.

b) Allah'tan Başka Veli Edinmemek Gerektiği

«Onların Allah'ın dışında kendilerine yardım edecek velileri yoktur.» (Şura, 42/46)

«Yoksa O'nun dışında bir takım veliler mi edindiler, işte Allah, veli olan O'dur. Ölü olanları da diriltir. Her şeye güç yetiren O'dur.» (Şura, 42/9)

«Haberin olsun halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır, O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler):

'Biz bunlara bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz.' Hiç şüphesiz Allah kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerden hüküm verecektir. Gerçekten Allah yalancı kafir olan kimseyi hidayete eriştirmez.» (Zümer, 39/3)

Ayrıca kafirlerin (3/28, 4/139, 4/144,3/28), Yahudi ve Hıristiyanlar'ın (5/51, 5/57, 5/81), şeytanların (4/7, 7/27,18/50) ve zalimlerin (45/19,60/1) veli ve yardımcı olamayacakları müminlere bildirilmektedir.

c) İnsan Vasfı Olarak Veli

«İyi bilin ki Allah'ın dostlarına korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. Onlar Allah'a inanmış ve muttaki olmuşlardır.» (Yunus, 10/62-63)

«Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler, iyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler. Allah'a ve rasulüne itaat ederler, işte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır.» (Tevbe, 9/71)

Allah'ın dostları olduğu gibi şeytanın da dostları vardır. Allah'ın velilerine korku ve üzüntünün olmadığını, onların muttakiler olduğunu görüyoruz.

«Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz iyi olmak demek değildir. Asıl iyilik; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve kölelere mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahidleştiklerinde ahitlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir, işte onlar doğru olanlardır. Müttakiler de onlardır.» (Bakara, 2/177)

Bu ayette takva sahibinin yani velinin özellikleri sıralanmaktadır. Takva iman ve davranışlardır, islam'ın yaşanması hayata geçirilmesidir. Kur'an'ın rasulün hayatıyla örnek davranışlar haline, yaşayan Kur’an haline gelmesidir. Burada da görüldüğü gibi Kur'an'dan insan davranışlarına bir yön vermesi ve hedef göstermesinin müşahhas örneklerinin anlatıldığına şahit oluyoruz.

İnsan tek boyutlu bir varlık değildir. O çevresiyle, birlikte yaşadığı insanlarla ve yaratıcısı ile sürekli bir ilişkiler bütünü içerisinde inanç ve hareketler sergilemektedir. Buna inanma ve salih amel de diyebiliriz. Kur'an bize bunun yolunu göstermektedir. Mümin ve müslüman olmanın, veli olmanın yolu Kur'an ve sünnete uygun yaşamaktan geçer. Kur'an takva sahibi olmamızı istiyor. Hatta daha da ileri giderek gerçek müminlerin takva sahiplerine önderler olmasını öneriyor. Bu da yaşanan hayata yön verip islam'a uygun bir şekilde örneklik yapmakla mümkündür. Allah'ın dostlarının kerameti, ihsanı, takvası, Kur'an'ı yaşanan bir hayat haline getirmesidir. Bazılarının anladığı gibi kainata tasarrufta bulunma, dualara icabet etme, öldüklerinde geri kalanları mezardan idare etme, mezarları üzerinde kubbeler inşa edilme şeklinde değildir.

Maalesef bu anlayış diğer dinlerde olduğu gibi müslümanlarda da genel olarak yaygınlık kazanmıştır. Oysa risaletlerin hepsinde Allah'ın dini böyle bir uygulamayı reddetmekte, tamamen dışlamakta ve muttaki müminlerden başka evliya tanımamaktadır.

Kur'an bu konuda peygamberimize şöyle buyurmaktadır:

«De ki: Ben kendime Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar, ne de bir zarar verme gücüne sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim, elbette çok hayır elde ederdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.» (A'raf, 7/196)

Yine Kur'an'da insanların kalplerine tasarrufta bulunmak, hakka meyletmeyen kimselerin kalplerine imanı yerleştirmek ve buna benzer hususlarda peygamberlere bile yetki verilmediği (27/80, 35/22-24) halde bir takım insanlara takva adına Kur'an dışı ilahi sıfatlar vermek islam'ı bilmemek ve yahutta bile bile düşmanlık etmek demektir.

Kur'an-ı Kerim, peygamberlerin bile sahip olduğu bütün kudret, azamet, üstünlük ve şerefin Allah'a itaat edip tamamıyla onun hükümlerini uygulamaya ve kendisine ayet ayet indirileni kaldırıp haktan yüz çevirir, Allah'ın kelamını değiştirmeye kalkar ve kendi sözlerini ona ilave edecek olursa; başkası üzerinde hiç bir üstünlüğe sahip olamayacağı geniş bir şekilde açıklanmıştır.

«Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyarsan, o takdirde sen, mutlaka zalimlerden olursun.» (Bakara, 2/145)

«Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki Allah'tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı olmaz.» (Bakara, 2/120)

«De ki: Onu kendi tarafımdan değiştirmek benim için imkansızdır. Ben sadece bana vahyolunana uyarım. Şayet ben Rabbime karşı gelirsem büyük bir günün azabından korkarım.» (Yunus, 10/15)

Kur'an'da açıklanan bu tür ayetlerin hepsi Rasulullah'ın herhangi bir muhalefeti, sapması veya ayetleri gizlemesinden korkulduğu için indirilmemiştir. Bu ayetlerin indirilmesinden maksat insanlara, peygamberin Allah'a olan yakınlığının sebebinin peygamberin -haşa- Allah ile bazı ortak sıfatlara sahip olması veya akrabalık -oğul gibi- bağlı olmadığını göstermektedir. Böylece peygamberin özelliğinin, uyarıcı, müjdeleyici olması ve Allah'ın hükümlerine kayıtsız şartsız bağlanması olduğu açıklanmaktadır.
 

chamdali

New member
Katılım
28 Nis 2006
Mesajlar
647
Tepkime puanı
123
Puanları
0
Devamı:

Sonuç

Veli olmak eşyanın tabiatını tersine döndürmek suretiyle değil, bilakis eşyanın tabiatı gereğince, sünnetullahın açığa çıkması, fıtratın gelişmesi ve Allah'ın razı edilmesiyle mümkün olmaktadır.

Allah kalında yalnızca takva ile insanlar birbirlerinden ileride olabilmektedirler. Bu da azabından korunma ve rızasını kazanmak ile mümkündür. Kim Allah'a onun bildirdiği gibi inanır ve salih amel işlerse, işte kurtulanlar yalnız bunlar olacaklardır.

Peygamberlerin hepsi Allah'ın veli kullarıdır. Onlar Allah'ı razı etmişler, tevhidi hayatlarında uygulamışlar ve en güzel şahitler olmuşlardır. Müminlerde Allah'ın veli kullarıdır. Allah inanan ve salih amel işleyen kullarını veli (dost) edinmektedir. Velinin büyüklüğü buraya kadardır. Bunun üzerinde bir büyüklük Allah'ın belirlediğine göre kulları için söz konusu değildir.

Müslümanlar da ayrıca birbirinin velisidirler. Birbirine yardım eden, bağışlayan, malından yediren, koruyan, kollayan insanlardır. Muhacir ve ensarın birbirlerini veli kabul etmeleri, peygamberi veli kabul etmeleri ve uygulamaları ile elimizdeki sağlam bilgiler bizler için örnek teşkil etmektedirler.

İslam akaidinde bazı dini çevrelerde bilinen anlamda kişilere kutsallık izafe edilerek, hatta onları insanlık vasıflarının da üzerine çıkarmak gibi hayali tipler icat etmek anlayışına yer yoktur. Kur'an'da net bir şekilde açıklanan evliya'nın diğer insanlardan farkı; beşer tabiatının üzerine çıkması, fevkaledelikler göstermesi veya günahları bağışlaması değil, tevhidi bir inanca sahip olması, münkerden kaçınması ve marufu emretmesi, her türlü şirke, zulme, haksızlığa karşı tavır sahibi olmasıdır.


Notlar:

1. E.A.Westermarck, islam Medeniyetinde Puta Tapma Devrinden Artakalan itikatlar, Çev. Ş. Nazmi Coşkuner, Ankara, s. 11,19-20.

2. İrfan Gündüz, Osmanlılar'da Devlet-Tekke Münasebetleri, Sena Neşriyat, s. 43-44, ist., 1984.

3. Mehmed Zahid Kotku, Ehl-i Sünnet Akaidi, s. 7, Seha Neşriyat.

4. Feridüddin Attar, Tezkiretü'l-Evliya, Erkam Yayınları, s. 158, ist.

5. Esseyyid Abdûlhakim Arvasi, Rabıta-i Şerife, Çev. Necip Fazıl Kısakürek. Büyük Doğu Yayınları, s. 19, ist., 1981.

6. Muhyiddin-i Arabi, Fususu'l-Hikem, Çev. M. Nuri Gençosman, s. 48, ist., 1981.

7. Mehmed Zaid Kotku, Tasavvufi Ahlak, Cilt l, s. 90, ist.

8. İmam-ı Rabbani, Mektubat Tercümesi, 1. Mektup, Sönmez Neşriyat, t. 6,1968, ist



Haksöz Dergisi
Şubat 1992
Sayı: 11
www.haksoz.net
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
bugün çok faalsınız, maşallahınız var, ama, astığınız konular gerçekten çok faydalı konular.. rabbim sırf kendine kul olanlardan eylesin inş..
 

seyfullah putkýran

New member
Katılım
30 Eyl 2005
Mesajlar
5,807
Tepkime puanı
205
Puanları
0
Yaş
40
Konum
Ruhlar Aleminden
Web sitesi
www.tevhidyolu.net
belliki veli ve evliya konusu anlaşılamamış. bir ikincisi hani yazmışsınız ya

Abdurrahman Cami'ye ait Nefehatu'l-Uns min Hazarati'l-Kuds isimli eserden takip edelim:

1. Yoğu var etmek, varı yok etmek.

2. Gizli şeyleri açığa çıkarmak, açıkta olanları gizlemek.

3. Ölüyü diriltmek, diriyi öldürmek.

4. Duayı gerçekleştirmek.

5. Gıyaben söylenenleri işitmek.

6. Gaybten ve gelecekten haber vermek.

7. Su üzerinde yürümek, mekan aşmak.

8. Aynı anda muhtelif yerlerde görünmek.

9. Hayvan bitki veya cansız maddelerin teşbih ettiklerini duymak.

10. Havada dolaşmak.

11. Vahşi hayvanları emrine almak.


diye bu sadece iftiradır ve sizde bu eseri okumadan yazdığınız böyle bir şey yazmıyor eserde , bu sadece okuyanların düşüncesidri okuyan idrak edemiyen arkadaşlar demişlerdiki yahu kitapta öyle şeyler varki veli dedikleir adam uçuyor yada veli dedikleir adam ölü diriltiyor yada veli dedikleir adam suyun üstünde yürüyor ya öyle şey yapmış ki sanki veli haşa yaratıyor. ben bunu anladım demiştir.
ki bunu diyen kişin aklından açıkcası şüphe ederim. ve derimki bu kişi okuduğunu anlıyamıyor...

1. hiçbri zat yoktan var edemez. vardan yok edemez sizden bu iftiranın karşılığına bir örnek bekliyorum çünkü bu iddia tamaen asılsızdır ve bu iftirayıda hak gibi gösteren arkadaşlarda özür dilemesi lşarttır.

2. mevzu gizli şeyleri açığa çıkarmaktan bahsetmişsiniz. bu sanırım gaybtan haber verme mevzularıdırki resulullahta Allahın velisi yani dostuydu ve Allahın ona bilirdiği gaybı bilgileri insanlarla paylaşmıştır ki bunlar kıyamet alametleri ve kendinden sonra zuhur edicek olaylara ışık tutuma babında Rabbim verdiği ilimlerdendir ki resulullahta bunu Allahın izniyle bildiği gibi velilerde buna mazhar olabilir. tıpkı bazı kulların rüya aleminde bazı gaybi meselerin gösterilmesi gibi buna tesadüf diyebilrisiniz ama bukadar sık olan vakaya ben tesadüf demem tevafuk derim..yani buda Rabbimin izniyle olan olaylardır. Rabbimin ilmi bildirkleri aşikardır mesela verdiğimzi ayetlerde bi zbuna ilmi ledun diyoruzki bunun latince kuranda bulabilirsiniz...

3. hz isa mucizelerinden biridir Allahın izniyle dirilm demiştir ve o kul dirilmiştir tıpkı diğer peygamberlerede bunu nasip etmesi gibi.. burdada olayı kula maletmeyin hz isa kundaktayken konuşmuşmuyud yoksa konuşturulmuşmuydu? neden kundakta konuşt denmesine innaıyrsunuz ve bunu ona mal etmiyorsunuzda Allahın izniyle oldu diyorsunuzda, Rabbimin izniyle ölü diriltmesini onun yetenği gibi gösterip ona mal edip bu Allaha şirk koşmaktır diyerekten inkar ediyorsunuz? bu olaylarda Allahınizniyle gerçekleşmiş ibret verici onların hak yolda olduğunu gösteren olaylardır..

4. dua yı gerçekleştirme diye kabul ettiğinzi olay ozatın Allahın velisi yani dostu olması sebebiyle arasındaki münasebet sebebiyle o kullardan bizim için Allaha dua etmesini istemekten başk abir şey değildir..
şimdi resulullah Allaha en yakın insan ve ümmette kalkmış bizim için Allahtan şunu iste demesi noramldir tıpkı musa a.s kavmi ya musa hep aynı şeyleri istiyoruz Rabbinden dilede başka nimetler versin dediklerinde hz musanın duasını kabul eden Allah başka nimetle indirmişti.. şimdi hz musa mı dua yı gerçekleştirdi tabiki hayır ama Aralarındaki münasebet sebebiyle hz musayı kırmıyan Rabbim onun duasını kabule tmiş halkı önünde onun değerli kıldığını göstermk içino leziz nimetleir indirmiştir . yani olay bundan ibarettiir yanlış anlamlara çekmeye hiç gerek yok...

5. gıyaben söylenenleir işitmekte , Allah kafirlerin oyunlarını resule haber vermemişmidir? yani onların aralanarında yapan oyunları resule bildirmemişmidir? tabiki bildirmiştir hatta onlar kimse duymasın diye kendi aralarında sessiz konuştuğunu kuran bize haber veriyor ve diyroki Allah herşeyi işitendir. ve Alemlerin rabbi işittiği şeylerden istediklerini istediklerine işittirir buna delil kuranda bakabilirsiniz... bunada kimsenin isitrazı olmaz sanırım ve burdanda anlıyoruzki veli işitmez ona işittirilir...

6. bu konuyu evvelki maddelerde işledik..

7. suyun üstünde yürümek fizik ve kimyanın yaratıcı olsan rabbim dğer vermediği gerek kuruyaprağı gerekse demir yığının su üstünde yürüttüğü gibi değer verdiği dostlarında o suyu köprü kılar tıpkı o suyun içinde dostlarına yol açması gibi musaya asanı yere vur dendiğinde denizi ortadan ikiye bölmesi gibi kimi zaman suyu onlara köprü yapar kimi zaman suyu yararonları iki su birikintisi arasında geçirir Rabbim herşeye kadirdir tıpkı ateşe ibraihme serinlik ver demesi ve ateşin hz ibrahimi yakmaması gibi ona bakarsanız bilidğimiz ateş insnaı yakar ama Allah dilerse yakmaz. tıpkı hz ibrahimi yakmadığı gibi farkndamısınız aslında tarihte her olaya cevap var... Allah ateşe söz geçridği gibi suya da söz geçiriyor..

8. aynı anda muhtelif yerde görünmeleri , bunu her geçe rüta aleminde rabbim size nasip etmedimi? rüyanızda bile arkadaşınızla istişare ederken o aynı zamanda mışıl mışıl ytağında yatmaktadır . ve ayı zamanda nice rüyalara kahraman olur. yani o kişi bir çok mekanda boy gösterir hem mademki Rabbim bunu rüya aleminde birçok kez yapıyor ozaman normal hayatta da yapabilmeye kadirdir. onun içinde hangi olay kudret dairesini aşıcak derece sizi şaşkına çeviriyor anlamıyorum..

9. hyavanat ve bitkilerin tespihlerini duymasına gelince sizde biliyorsunuz ki her canlı kendi lisanı ile Allahı tespih ediyor. ve bunu bdsotlarına duyurarak o dostlarına bunu duyurması kadar basit bir şey düşünelemez hadislere inansaydınız size bu konuda resule peygamberlik geldiğinde dağdan aşağı inerken taşların sen Allaın resulun demesini işittiğini söylerdim..o kadar kokmuştuki eve gidip üstünü örtüp yatağına yatmıştı sonra ayet nazil olmuştu . yada hz davuta bir kurdun arasında geçen kurdun tespihini anlatması gibi...tıpkı bir peygamberin hayvanatın dilinden anlaması bir dost için garip bir hal olabilirmi?

10. havada dolaşması uçan bir zat duymadım deslerki uçtu olur derim Rabbim melekleride arşı talan ediyorda biz farkında değiliz. düşünürümki hak katında derecsi belli olan onunla sınırlı olan melekler uçuyorsa ondan makamca yüksek olan velilerde uçması normal . ama bu tayyi mekan knusun çarptırılmış şeklidirki siz bilmezmisiniz belkısın tahtı göz açıp kapayıncay akadar cinler tarafından hz süleymanın önüne getirildi.. ee ci,nler bunu bir tahta yaptırabiliyorda Rabbimin izniyle tabi . ee bir Allah ın dostu yapamıcakmı? bu tür konularda biraz geniş dairede düşünelim...

11. vahşi hayvaları emrine alma konusuna gelince , resulullah için bir güvercin ve bir örümcek mağra önünde cephe oluşturmadımı? o kadarki seslerini işitiyorlardı ve iki kişiden ikincisi derken kuran mağrada iki kişi olduklarını bize bilrimedimi? ey kardşlerim örümceği ve güvercinleri dostları için hizmete yollıyna rabbim aslana bunu yaptırıcak kudrete sahip değilmide bu cümleyle karşımıza geliyorsunuz?

işte bunların hepsinde düşünen toplum için ibretler vardır...

evliyaları açıklamıyorum çünkü evliyada velilerin çoğulu demektir yani aynı şey veliler yani dostlar anlamındaki kelime içind egeçerlidir...
 

**DiyarýMevlana**

New member
Katılım
5 Nis 2007
Mesajlar
94
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Web sitesi
islamigenclik.page.tl
anladıgım kadarıyla sen veli veya evliya diye bir şey yok diyorsun öylemi.bu tür kavramlar islamiyet öncesi kültürden önce girmiş öyle mi????
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
41
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
ey kardeşim ayette demiyormu benim veli kullarımı dost edinin veli kullardan bahsetmiyormu

De ki: Ben kendime Allah'ın dilediğinden başka ne bir yarar, ne de bir zarar verme gücüne sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim, elbette çok hayır elde ederdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.» (A'raf, 7/196)

buayetin açıklamsına gelince peygamberimizin nefsine ve müşriklere uymaması hususunda inen bir ayettir burada sizin açıklamış oldugunuz şekilde degil yani velikulları dost edinmeyin mahiyetinde kullanılan bir ayet degildir bunun açıklamsını yapan insan ayeti yanlış açıklamış


İyi bilin ki, Allah’ın veli kulları için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklar.” buyuruyor. (Yunus: 62

Onlar iman edip takvâya ermiş olanlardır.” (Yunus: 63)

Dünyâ hayatında da âhirette de onlar için müjdeler vardır.” (Yunus: 64




Allah-u Teâlâ Hadis-i kudsî’de şöyle buyurmaktadır:

“Kim benim bir veli kulumu korkutursa, bana harp için meydan okumuş gibi olur. Mümin kulum bana, üzerine farz kıldığım ibadetlerle yaklaştığı gibi hiçbir şeyle yaklaşamaz. Mümin kulum nafile ibadetlere devam eder ve nihayet ben onu severim. Kimi de seversem onun için kulak, göz ve (ona güç veren) arka olurum. Benden bir şey isterse ona verir, bana dua ederse, ona icâbet ederim. Yaptığım hiçbir işte, mümin kulumun ruhunu almak hususunda tereddüt ettiğim gibi tereddüt etmedim. O ölümden hoşlanmaz, ben de ona kötülük etmekten hoşlanmam, ancak bu da mutlaka olacaktır.

Mümin kullarımdan bir kısmı bazı ibadetlere zevkle dalar, fakat ben onu ondan alıkorum ki kalbine kendini beğenme hali girip de onu ifsad etmesin.

Bazı kullarım vardır ki, onlara ancak zenginlik yaraşır. Şayet onu fakirleştirirsem (bu fakirlik) onu yoldan çıkarır.

Bazı kullarım vardır ki, ona ancak fakirlik yaraşır. Eğer ona bol rızık versem, bu onu yoldan çıkarır.

Öyle kullarım vardır ki, ona ancak sağlık yaraşır. Şayet onu hastalandırırsam, bu onu yoldan çıkarır.

Öyle kullarım vardır ki, ona ancak hastalık yaraşır. Eğer onu sağlığına kavuşturursam, bu onu ifsad eder.

Şüphesiz ki ben kullarımın kalblerindekileri bilerek onları idare ederim. Muhakkak ki ben her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olanım.” (Kenzü’l-ummâl)

Biz kimi dilersek onu derece derece yükseltiriz.” (En’am: 83)

Bize kendi katından bir veli ver, bize kendi katından bir yardımcı ver.” (Nisâ: 75)

“Bize senden sana gitmemizi gösterecek, bize kılavuzluk edecek bir veli ver
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
veli dost yardımcı demektir,evliya ise bu terimin çoğuludur.Hakikatte gerçek dost,yardımcı yani veli Allah tealadır,inanan için.Bunu biz açıkça müşahade ediyoruz,tecrübe ediyoruz.Yalnız Allah dostu kullar yok demek değildir,bu.Elbette veliler,evliya vardır,her müminde işin aslı böyle olmalıdır.Onlar Allah'tan razı Allah'ta onlardan razı.bu ise Kur'an ve sünnet çizgisinde düşünme,duyma,yaşama ile olabilecek bir iştir.Ayrıca müminler kadın veya erkek olsun birbirlerinin velisi,dost ve yardımcısı olmak zorundadır ki bu bir emrdir.Bunu bozmak dine ihanettir,diye düşünüyoruz.Demek ki ittifak ve ittihat asıldır.hilaf etmek veya ihtilaf nasıl hayır olabilir öyleyse,dersek elbette herişin daha güzeli,hayırlısı ihtilaf ile farklı düşünüşlerle ortaya çıkar,şura ile kararın ehveni çıkar,işte bu insanca ona yakışan yönü İslam ihmal etmez,tabiki Kur'an ve sünnet ölçüsünde olmalıdır,bu durum.yoksa temel bir mevzuda ihtilaf ediliyorsa burada bir hak ve bir batıl düşüncenin olduğu ortadadır,inat ile ise bu gelişim yakalanamaz.baki selam...
 

nurþeyma

New member
Katılım
7 Nis 2007
Mesajlar
302
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
49
anladıgım kadarıyla sen veli veya evliya diye bir şey yok diyorsun öylemi.bu tür kavramlar islamiyet öncesi kültürden önce girmiş öyle mi????

Hoşgörü, hümanist, herkese gel diyen mevlana diyarı sakininden İspiyonculuk ha..
Gerçekten üzüntü verici..
Kafire, müşrike, münfığa ne olursa olsun herkese gel ama, kendi öz kardeşi, dindaşına kin ve nefret..
Arkadaşlar, nereye bu gidiş.. söyler misiniz?..
Hiç bu kadar üzüldüğümü hatırlamıyorum, gerçekten büyük ayıp..
 

**DiyarýMevlana**

New member
Katılım
5 Nis 2007
Mesajlar
94
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Web sitesi
islamigenclik.page.tl
Hoşgörü, hümanist, herkese gel diyen mevlana diyarı sakininden İspiyonculuk ha..
Gerçekten üzüntü verici..
Kafire, müşrike, münfığa ne olursa olsun herkese gel ama, kendi öz kardeşi, dindaşına kin ve nefret..
Arkadaşlar, nereye bu gidiş.. söyler misiniz?..
Hiç bu kadar üzüldüğümü hatırlamıyorum, gerçekten büyük ayıp..

allaha şükürler olsun kimseye kin güttügümüz felan yok.sen her halde yazıyı hiç okumadın.eger ki okusaydın neden böyle bir soru sordugumu anlardın.

NE İSPİYONCULUGU BEN ONU ANLAMADIM
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
mevlana yahut başkası yani İslam'ın hizmetçileri hümanist,naturalist,sosyalist v.s v.s değildir.bunlar insanların İslamı bilmeyişinden gelir.hümanist insancıl demek değil insan merkezli düşünmedir.İslam ise Allah merkezlidir.Mevlanada böyle idi.namazı,orucu,zekatı,sünnetlere uyması ile örnek olmuş,insanları güzele yönlendirmiş,kötülükten uzaktutmanın çareleri araştırmış.tebliğ etmiş,yaşamış.Tabiki her insanın mizacı,uslübu başka başkadır.yoksa bektaşi yahut mevlevi namaz kılar,oruç tutar,zekat verir,kurban keser..... emrleri yapar.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Biz tevhidçiyiz,tekfirci inşaallah değiliz.Yalnız bizim kendimiz Kur'an ve sünnetten ders almaya ihtiyacımız çoktur.menbağ budur.bu insanlarında feyz kaynağı budur.ölçümüz bu kadar,samimi ve açık yürekli,kinsiz ve garazsız.Allah razı olsun.şuna yahut buna yakın durmak amacımız yok,ittihadı islam ve insanlığın ihyası hedefimizdir,kendimizde dahil.Aleyküm selam.
 
Üst Alt