Size bir Türk atasözü hatırlatayım: İnsaf, dinin yarısıdır. İnsaf nedir? Merhamete, vicdana ya da mantığa dayanan adalet.
Türkiye'de makûl büyük çoğunluğa karşı insafsızlık eden bir zümre var. En büyük rahatsızlık sebepleri ise toplumun giderek dindarlaşması... Bir dönem bu rahatsızlıklarını, imam hatip düşmanlığı üzerinden yürüttüler ve başarılı oldular. Rahatsızlık duydukları konu bu okulların varlığı değildi. Temelde dine karşıydılar. Ama bunu açıktan söyleyemezlerdi. Artan imam hatipli öğrenci sayısından hareketle, on beş yirmi yıl sonra imam hatipli seçmen sayısının tek başına iktidar belirleyeceğini, laik düzenin yıkılacağını "şeriat" geleceğini bir korku olarak yaydılar.
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda açık vermeselerdi, bazı çevreler indinde inandırıcı da olabilirlerdi. Açığı şöyle verdiler: AB üyeliği onlar için Batılılaşma anlamına geliyordu. Batılılaşmadan anladıkları da bu milletin kendi değerlerinden kopartılarak Batılı değerlerle asimile edilmeseydi. Cumhuriyetin ilk yıllarında bunların müfritlerinden, "bizi geri bıraktıran İslam'dır" deyip köylerde kilise açılmasını teklif edenler oldu. Şiirlerinde "Kâbe Arap'ın olsun" herzesini yiyenler bile çıktı. Demokrat Parti hareketiyle hüsrana uğradılar. Sonra AB üyeliği, umutlarını tazeledi. Ama bu defa da millet, dine sarılmaya başladı.
İmam hatip mezunlarının da içinde bulunduğu AK Parti hükümeti bugün AB üyeliği için en büyük gayreti gösterirken, bunların "milliyetçilik" damarının birden kabarması ve AB karşıtlığı için "ulusalcı" hareket başlatmaları ve açık vermeleri de bu yüzden. Çünkü AB üyesi Türkiye'de din ve vicdan hürriyeti, ibadet hürriyeti teminat altına alınacak.
Arzuladıklarının tam tersine dinî özgürlükler daha da artacak. Ve seslerini yükselttiler: AB üyeliği bağımsızlığımızı alıp götürecek!.. İnsafsızsınız siz.
Güvenilir anketlerden toplumun samimi dindarlığı çıkınca bundan bile rahatsız oldular. Neden? Lafa gelince siz de Müslüman olduğunuzu söylemiyor musunuz? O zaman bu rahatsızlık niye?
İmam hatip meselesini kendilerince halledince, dindarlaşmadan duydukları rahatsızlık bitmedi ki.
Bu defa da milletimizin geleceğine sahip çıkan, Türkçeyi bir dünya dili haline getirmeye çalışan, bilim olimpiyatlarında eğitimimizin yüzünü ak eden gönüllülere saldırmaya başladılar. Hükümetle toplumun büyük bölümünü karşı karşıya getirip nihaî amaçlarına yöneldiler: Bu hükümetin halk desteğini bitirmek. Yani kolunu kanadını kırmak.
Bunların insafı yok. Yarı yarıya da yok. Varsa eğer vicdanları, vicdanlarına sorsunlar: Rahatsızlığınız Tayyip Erdoğan'dan, AK Partisi'nden mi, yoksa yıllardır kurduğunuz statükonun yıkılması mı? Her defasında delip geçtiğiniz adalet ağının bu defa sağlamlaştırılması ve sizin de artık hesap verenlerden olma ihtimaliniz mi?
Vicdanınıza sorun: Siz hiç demokrasiyi özümsediniz mi?
Vicdanınıza sorun: Halk, kendine yakın bulduklarını her seçtiğinde, gizli mahfillerde darbe planları yaptınız mı, yapmadınız mı?
Vicdanınıza sorun: Yargı bağımsızlığına hiç inandınız mı?
Vicdanınıza sorun: Üniversitelerde kime karşı, kimlere karşı savaş yürütüyorsunuz? Hiç bilimsel gelişmeler sizin derdiniz oldu mu? Sorun vicdanınıza...
Vicdanınıza sorun: Basın meslek ilkeleri sizi hiç ırgaladı mı? Yaptığınız haberlerde, attığınız manşetlerde gerçekten hür oldunuz mu? Hiç talimat almadınız mı? Hiç selam çakmadınız mı?
Vicdanınıza sorun: Karalamaktan, yargısız infaz yapmaktan yüreğinizde bir yer kanamıyor mu?
Sorun vicdanınıza... Siz aslında insafsız ve vicdansızsınız
ALINTI.
Türkiye'de makûl büyük çoğunluğa karşı insafsızlık eden bir zümre var. En büyük rahatsızlık sebepleri ise toplumun giderek dindarlaşması... Bir dönem bu rahatsızlıklarını, imam hatip düşmanlığı üzerinden yürüttüler ve başarılı oldular. Rahatsızlık duydukları konu bu okulların varlığı değildi. Temelde dine karşıydılar. Ama bunu açıktan söyleyemezlerdi. Artan imam hatipli öğrenci sayısından hareketle, on beş yirmi yıl sonra imam hatipli seçmen sayısının tek başına iktidar belirleyeceğini, laik düzenin yıkılacağını "şeriat" geleceğini bir korku olarak yaydılar.
Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda açık vermeselerdi, bazı çevreler indinde inandırıcı da olabilirlerdi. Açığı şöyle verdiler: AB üyeliği onlar için Batılılaşma anlamına geliyordu. Batılılaşmadan anladıkları da bu milletin kendi değerlerinden kopartılarak Batılı değerlerle asimile edilmeseydi. Cumhuriyetin ilk yıllarında bunların müfritlerinden, "bizi geri bıraktıran İslam'dır" deyip köylerde kilise açılmasını teklif edenler oldu. Şiirlerinde "Kâbe Arap'ın olsun" herzesini yiyenler bile çıktı. Demokrat Parti hareketiyle hüsrana uğradılar. Sonra AB üyeliği, umutlarını tazeledi. Ama bu defa da millet, dine sarılmaya başladı.
İmam hatip mezunlarının da içinde bulunduğu AK Parti hükümeti bugün AB üyeliği için en büyük gayreti gösterirken, bunların "milliyetçilik" damarının birden kabarması ve AB karşıtlığı için "ulusalcı" hareket başlatmaları ve açık vermeleri de bu yüzden. Çünkü AB üyesi Türkiye'de din ve vicdan hürriyeti, ibadet hürriyeti teminat altına alınacak.
Arzuladıklarının tam tersine dinî özgürlükler daha da artacak. Ve seslerini yükselttiler: AB üyeliği bağımsızlığımızı alıp götürecek!.. İnsafsızsınız siz.
Güvenilir anketlerden toplumun samimi dindarlığı çıkınca bundan bile rahatsız oldular. Neden? Lafa gelince siz de Müslüman olduğunuzu söylemiyor musunuz? O zaman bu rahatsızlık niye?
İmam hatip meselesini kendilerince halledince, dindarlaşmadan duydukları rahatsızlık bitmedi ki.
Bu defa da milletimizin geleceğine sahip çıkan, Türkçeyi bir dünya dili haline getirmeye çalışan, bilim olimpiyatlarında eğitimimizin yüzünü ak eden gönüllülere saldırmaya başladılar. Hükümetle toplumun büyük bölümünü karşı karşıya getirip nihaî amaçlarına yöneldiler: Bu hükümetin halk desteğini bitirmek. Yani kolunu kanadını kırmak.
Bunların insafı yok. Yarı yarıya da yok. Varsa eğer vicdanları, vicdanlarına sorsunlar: Rahatsızlığınız Tayyip Erdoğan'dan, AK Partisi'nden mi, yoksa yıllardır kurduğunuz statükonun yıkılması mı? Her defasında delip geçtiğiniz adalet ağının bu defa sağlamlaştırılması ve sizin de artık hesap verenlerden olma ihtimaliniz mi?
Vicdanınıza sorun: Siz hiç demokrasiyi özümsediniz mi?
Vicdanınıza sorun: Halk, kendine yakın bulduklarını her seçtiğinde, gizli mahfillerde darbe planları yaptınız mı, yapmadınız mı?
Vicdanınıza sorun: Yargı bağımsızlığına hiç inandınız mı?
Vicdanınıza sorun: Üniversitelerde kime karşı, kimlere karşı savaş yürütüyorsunuz? Hiç bilimsel gelişmeler sizin derdiniz oldu mu? Sorun vicdanınıza...
Vicdanınıza sorun: Basın meslek ilkeleri sizi hiç ırgaladı mı? Yaptığınız haberlerde, attığınız manşetlerde gerçekten hür oldunuz mu? Hiç talimat almadınız mı? Hiç selam çakmadınız mı?
Vicdanınıza sorun: Karalamaktan, yargısız infaz yapmaktan yüreğinizde bir yer kanamıyor mu?
Sorun vicdanınıza... Siz aslında insafsız ve vicdansızsınız
ALINTI.