Kalpteniman
New member
Hem O'dur Hem O'ndandır.
Yeryüzünde Allah-u Tealânın çeşmeşeri vardır.
Her nasiplinin nasibi, ezeli takdir ve taksimat nispetinde o
çeşmenin yanında durur.
Çeşme O'nun...
Çeşme O deryadan bir şey alamaz.
Bin sene beklese O deryadan su gelmedikçe akıtamaz.
Allah-u Tealânın hoparlörleri de vardır, tecelli eder söyletir.
Yerinde binlerce dursa bir hoparlör konuşabilir mi?
Ancak Allah-u Tealânın tecelli edip konuşturduğu kimseler
hoparlörlük vazifesini görür.
Ne akıtmış ne söyletmiş ise...
Böyle olmasına rağmen bir kimse, Allah-u Tealânın bu tecelliyatını
kendine mâlederse ben çeşmeyim ben hoparlörüm derse,
Veyahut hiç tecelli etmediği halde tecelli etmiş gibi, kendinde
varmış gibi göstermeye çalışırsa, bu sırları benimserse,
o delalettedir.
Hem kendisini hem etrafını zehirlemiş olur.
Bu gibi esrarı ilahiye ne zaman tecelli eder?
Bir insan pislik yuvarlayan cuballa adlı pislik böceğinin pisliği
yuvarladığı gibi, kendisine ait tüm varlığının pislik şeklinde
yuvarlandığını görmedikçe, hiç bir zaman bu esrarı ilahi husüle gelmez.
Ve o kimse Vahdet-i vücud'dan bahsetmeye sahibi selahiyet değildir.
Bunun da sırrı şudur.
Aslyetinin bir damla pislik olduğunu insan kendisi göremez.
Onu görmek için başka göz lâzım.
O göz de hazreti Allahın lütuf nurudur.
O nur ışığı ile ona kendi asliyetini gösterir.
O zaman o göz onun değildir.
Fakat bu sirları gözü ile görebilecek kadar vakıf olanlar dünya
yüzünde nadir kimselerdir.
Şeyh-ül Ekber Muhyiddin İbn-ül Arabi kuddise sirruh hazretleri,
Her şey O'dur. İmamı Rabbani kuddise sirruh hazretleri
Her şey O'ndandır. buyurmuşlar.
Tecelliyatları ayrı ayrı olduğu için bu iki zatı muhteremin ayrı
beyanlarda bulunmaları ile islamda büyük bir çelişme husüle gelmiştir.
Her iki söz de doğru, fakir her ikisinin beyanlarını bir cümlede
birleştiriyoruz ve diyoruz ki,
Her şeyi Hazreti Allah var etti, her şey O'nun varlığı ile kaimdir.
Her zerrede Onun varlığı mevcuttur.
Her şey cesed, O ise ruhtur.
Ruhsuz cesedin ne hükmü olur.
Ayeti kerimede: Allah göklerin ve yerin nurudur. buyruluyor. (Nur, 35)
Olanlar O'nun nurundan oldu. O'nsuz hiç bir zerre yok.
Fakat O görülmüyor da perde olan ceset görülüyor.
Ayeti kerimede: O'na kendi ruhumdan üfledim. (Sad: 72)
Yani sen Allah-u Tealâ kaimsin.
Her şey perdedir, aslı O, her şey maskedir geçek O.....
Hazreti Allah c.c. bu hakikatları kavramamızı cümlemize nasip etsin.
Tasavvufun aslı: sahife, 359) Ömer öngüt Efendi..
Yeryüzünde Allah-u Tealânın çeşmeşeri vardır.
Her nasiplinin nasibi, ezeli takdir ve taksimat nispetinde o
çeşmenin yanında durur.
Çeşme O'nun...
Çeşme O deryadan bir şey alamaz.
Bin sene beklese O deryadan su gelmedikçe akıtamaz.
Allah-u Tealânın hoparlörleri de vardır, tecelli eder söyletir.
Yerinde binlerce dursa bir hoparlör konuşabilir mi?
Ancak Allah-u Tealânın tecelli edip konuşturduğu kimseler
hoparlörlük vazifesini görür.
Ne akıtmış ne söyletmiş ise...
Böyle olmasına rağmen bir kimse, Allah-u Tealânın bu tecelliyatını
kendine mâlederse ben çeşmeyim ben hoparlörüm derse,
Veyahut hiç tecelli etmediği halde tecelli etmiş gibi, kendinde
varmış gibi göstermeye çalışırsa, bu sırları benimserse,
o delalettedir.
Hem kendisini hem etrafını zehirlemiş olur.
Bu gibi esrarı ilahiye ne zaman tecelli eder?
Bir insan pislik yuvarlayan cuballa adlı pislik böceğinin pisliği
yuvarladığı gibi, kendisine ait tüm varlığının pislik şeklinde
yuvarlandığını görmedikçe, hiç bir zaman bu esrarı ilahi husüle gelmez.
Ve o kimse Vahdet-i vücud'dan bahsetmeye sahibi selahiyet değildir.
Bunun da sırrı şudur.
Aslyetinin bir damla pislik olduğunu insan kendisi göremez.
Onu görmek için başka göz lâzım.
O göz de hazreti Allahın lütuf nurudur.
O nur ışığı ile ona kendi asliyetini gösterir.
O zaman o göz onun değildir.
Fakat bu sirları gözü ile görebilecek kadar vakıf olanlar dünya
yüzünde nadir kimselerdir.
Şeyh-ül Ekber Muhyiddin İbn-ül Arabi kuddise sirruh hazretleri,
Her şey O'dur. İmamı Rabbani kuddise sirruh hazretleri
Her şey O'ndandır. buyurmuşlar.
Tecelliyatları ayrı ayrı olduğu için bu iki zatı muhteremin ayrı
beyanlarda bulunmaları ile islamda büyük bir çelişme husüle gelmiştir.
Her iki söz de doğru, fakir her ikisinin beyanlarını bir cümlede
birleştiriyoruz ve diyoruz ki,
Her şeyi Hazreti Allah var etti, her şey O'nun varlığı ile kaimdir.
Her zerrede Onun varlığı mevcuttur.
Her şey cesed, O ise ruhtur.
Ruhsuz cesedin ne hükmü olur.
Ayeti kerimede: Allah göklerin ve yerin nurudur. buyruluyor. (Nur, 35)
Olanlar O'nun nurundan oldu. O'nsuz hiç bir zerre yok.
Fakat O görülmüyor da perde olan ceset görülüyor.
Ayeti kerimede: O'na kendi ruhumdan üfledim. (Sad: 72)
Yani sen Allah-u Tealâ kaimsin.
Her şey perdedir, aslı O, her şey maskedir geçek O.....
Hazreti Allah c.c. bu hakikatları kavramamızı cümlemize nasip etsin.
Tasavvufun aslı: sahife, 359) Ömer öngüt Efendi..