Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Uykuda Ruh Bedenden Ayrılır

Kalpteniman

New member
Katılım
18 Ara 2008
Mesajlar
589
Tepkime puanı
587
Puanları
0
Web sitesi
www.kalpteniman.com
Uykuda Ruh Bedenden Ayrılır
Allah-u Teala büyük ölüm esnasında bedenlerdeki ruhları kabzetmek üzere vazifeli melekleri göndermek suretiyle ruhları alanın da, uyuma esnasında küçük ölüm ile ruhları alanın da kendisi olduğunu Ayeti kerimesinde beyan buyurmaktadır. Ayeti kerimede;

Allah öleceklerin ölümleri anında, ölmiyeceklerin de uykuları esnasında
ruhlarını alır. Ölmelerine hükmettiği kimselerin ruhunu yanında tutar,
diğerlerini belli bir süreye kadar (bedenlerine) gönderir. (Zümer,42)

İnsanlar uyanıkken de uykuda iken de Allah-u Tealanın murakabası
altındadırlar. Allah-u Teala ömürleri tamam olmayıp ölmeyecek olanların
ruhlarını alır, uyanıncaya kadar tutar,cesetlere bırakmaz sonra uyanırlar ve hayatları mukadder ecelleri gelinceye kadar devam eder.
Ömrü tamam olmuş ecelleri gelmiş olanların ruhlarını ise tutar, bedenden
alakasını keser ve onlar birdaha uyanamazlar.
kıyamete kadar da bir daha o bedene dönüşü mümkün olmaz.

Ayeti kerimede; Şüphesiz ki bunda iyi düşünen kimseler için öğütler ve ibretler vardır.(Zümer,42)

Resulullah s.a.v. Efendimiz, Sizden biriniz yatağına yatacağı zaman
yatağını silksin ,Çünkü oraya neler girdiğini bilmez. Sonra şöyle dua
etsin. Ey Rabbim! Ancak senin ismin ile yanımı yatağa koydum ve
ancak senin iradenle kaldırabilirim.
Ey Rabbim! uykudayken ruhumu alırsan bana rahmetini ihsan et.
Tekrar cesedime yollarsan salih kullarını muhafaza ettiğin gibi
muhafaza buyur. (Buhari)

H.z. Allah c.c. cümlemizi hususi himayesine alsın hayırlı ömür
hayırlı umur hayırlı ölüm nasip etsin....
 
Son düzenleme:

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
Süper bir yazi. Benim yillar önce okudugum ama sonrasinda bulamadigim bir yazi idi. Ayetide buna binaen idi. Bu ayetide bir kitap vardi tam piyasada olmasada yasakli bir kitap idi. Ünlülerin ölümleri ile alakali. Kimisinin uykuda öldügünü ve bu ayetin sonrasinda konuldugunu görmüstüm. Su sekilde mi anlamak gerekiyor ; uykuda ölen bir kisinin ruhu bedeniyle iliski halinde kiyamete kadar durur. Bir nevi sehidlik mertebesi gibi mi?

Ben tam anlamadim acikcasi. Ya da uykuda ölen bir kisi Dünya ile baglantisi tam kopartilmiyor mu? Benim bildigim berzah alemine gönderiliyor olmasi gerekiyor. O zaman berzah alemini görmemis mi oluyor.
 

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Allah, o nefisleri ölümleri zamanı kabzeder, alır. Bu âyetin gelişi, yukarı ile üç noktadan alâkalıdır. [/FONT] [FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]Birincisi; "kasır" ile sondaki "Sen onların üzerinde bir vekil değilsin." sözüne bakmaktadır. Yani vekil sen değilsin, Allah'tır. Çünkü o canları ancak Allah alır. Bu nokta daha ileride "O, her şeyin üzerinde bir vekildir." (Zümer, 39/62) diye açıkça da söylenecektir.[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
İkincisi; hidayet ve sapıklığın, hayat ve ölüm ile bir temsilini bildirir.
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Üçüncüsü; ta yukarıdaki "Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir. Sonra siz muhakkak kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda birbirinizden davacı olacaksınız." (Zümer, 39/30-31) âyetini bir nevi açıklama ile "Kim doğru yola gelirse, kendi lehinedir. Kim de saparsa, sırf kendi aleyhine olarak sapar." (Zümer, 39/41) hatırlatmasını zihinlere yerleştirmek ve ispat etmektir.

Keşşaf sahibi, burada "nefisler"den maksadın, ruh ile beden toplamı olduğunu söyleyerek demiştir ki: "Nefisler olduğu gibi cümlelerdir (insanların kendileridir). Alınması da öldürülmesidir ki, hisseden, anlayan bir hayat sahibi olmasının sebebi olan parçalarının sağlık ve esenliği cinsinden sebep ve şartların çekilip alınmasıdır. Çünkü sağlığı yok edilince sanki kendisi yok edilmiş gibi olur. Çünkü Allah Teâlâ, almayı, ölümü, uykuyu hep nefislere bağlamıştır.

Halbuki akıl ve temyiz kabiliyeti, ölüm ve uykunun kendisi ile vasıflanmış değildir. Ölen ve uyuyan, ancak cümle (zat) mânâsına nefistir." Nefis, beden karşılığı olarak ruh mânâsına da geldiği ve özellikle rûh-ı emrî (Allah'ın emrinden olan ruh) denilen konuşan nefis yerinde kullanıldığı için, diğer tefsirciler burada İbnü Abbas hazretlerinden gelen bir rivayete göre akıl ve temyiz nefsi denilen konuşan nefisler ile tefsir etmişler ve almayı da bedenle olan ilgi ve tasarrufunu kesmek suretiyle kabzedip almak diye beyan etmişlerdir.

Ölümde dıştan ve içten, uykuda da yalnız dıştan ilgisinin kesildiğini söylemişlerdir. İbnü Abbas hazretleri demiştir ki: Âdemoğlunda bir nefis, bir ruh vardır. Aralarındaki fark güneş ile ışığı gibidir. Nefis, kendisiyle akıl ve temyiz yapılan, ruh da teneffüs ve hareket yapılandır. Ölümde ikisi de alınır, uykuda ise yalnız nefis alınır. Ruh denilince genellikle hayatın aslı anlaşılageldiği gibi, hayat da çoğunlukla cismanî görünüş ile anlaşıldığından, manevî hayatın e sası olan ruha nefis denmiştir. Güneş ile ışığını misal getirmesi, gösterir ki, aralarında bir cevher farkı anlatmak istememiştir. Bizim anladığımız şudur: Nefis, kendini duyan, kendine ve kendindekine vicdanı olan, yani "ben" şuuruna sahip olan zattır. Her nefiste böyle duyan ve duyulan olmak üzere çifte bir yön vardır.

Âyette geçen "teveffî" kelimesi, bir şeyi yeterli olarak, yani kamilen ve tamamıyla almak, çekip çıkarmaktır. Bundan dolayı ruhun Allah tarafından tamamıyla kabzedilip alınmasına "teveffî" ve ölüme "vefat" denilmiştir. Emaneti yerine teslim ile tamamen vefa etmek (yerine getirmek) gibidir. Nefislerin varlıkları, zorunlu değildir. Onun için kendilerine dair bilgileri, kendi zatlarıyla olsa bile, zatlarından dolayı değildir, Allah'tandır. Allah onları kendilerinden alıp, kendilerinden geçirir. Bu mânâ "Allah kişi ile kalbi arasına girer." (Enfal, 8/24) âyetindeki gibidir. İşte nefsin alınması, ölüm ve uyku hallerinde olduğu gibi kendinden geçirilip, akıl ve temyiz gücünün kendisinden alınmasıdır.

Bu durumda mânâ şu oluyor: "O nefisleri, konuşan nefisleri başkası değil, ancak Allah kendilerinden alır, kabzeder, yok etmeksizin kendilerinden geçirir, şuur ve temyiz güçlerini alır." Öldükleri zaman, yani bedene ait tasarrufları ve ilgileri kesildiği zaman ölmeyenleri de uyudukları zaman alır da üzerine ölüm hükmünü verdiklerini alıkor, tekrar dirilinceye kadar tutar diğerlerini, henüz ölüm hükmü verilmemiş olan uykudakileri salıverir belirli, takdir edilmiş bir süreye kadar ki, ölecekleri zamandır.

İşte böyle hem ölüm halinde, hem de uyku halinde o nefisler, Allah Teâlâ'nın elinde bulunur. Burada şu soru hatıra gelir: Yukarıda Secde Sûresi'nde "De ki: Üzerinize vekil edilen ölüm meleği, canınızı alır, sonra Rabbinize döndürülürsünüz." (Secde, 32/11) buyurulmuş, daha yukarıda, En'am Sûresi'nde: "Sonunda birinize ölüm geldiği zaman onu gönderdiğimiz melekler vefat ettirirler. Onlar vazifelerinde kusur etmezler. Sonra insanlar hak olan mevlâlarına döndürülürler." (En'am, 6/61-62) buyurulmuş olmakla bunlarda, alma, Allah'ın elçilerine ve ölüm meleğine isnad edilmişti. Şu halde burada kasır ile "Allah alır" buyurulması, bunlara aykırı olmaz mı?
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Fahrüddin Râzî tefsirinde buna şöyle bir cevap verilmiştir: Gerçekte nefisleri alan (öldüren) ancak Allah Teâlâ'dır. Şu kadar var ki, Allah Teâlâ sebepler âleminde her türlü işi, meleklerden bir meleğe görev olarak vermiş, böylece ruhların alınmasına da ölüm meleğini memur kılmıştır ki, o başkandır. Beraberinde tabileri ve hizmetçileri vardır. Onun için o âyetlerde alma onlara nisbet edilmiş, burada da gerçek olarak Allah Teâlâ'ya nisbet olunmuştur. Bunun özü, Allah'ın görevlendirip gönderdiği elçilerin alması, Allah'ın alması demektir. Yahut Allah'ın alması, doğrudan doğruya veya melekleri vasıtasıyla olmaktan daha geneldir, demek oluyor. Bu cevap, aslında doğru ve "Kullarının üstünde galip olan O'dur. Ve O, üzerinize muhafaza melekleri gönderir. Sonunda birinize ölüm geldiği zaman onu gönderdiğimiz melekler vefat ettirirler." (En'am, 6/61) diye "hatta" ile kasrına bir bölüm oluşu da buna şahit ise de, burada daha önemli bir nükte vardır: Dikkat edilmesi gerekir ki, zikredilen âyetlerin birinde ölüm meleğinin alışından sonra "Sonra O'na döndürülürsünüz." buyurulduğu gibi, diğerinde de "Sonra hak olan Mevlalarına döndürülürler." buyurulmuştur. İşte buradaki alma işi, o döndürülme anını açıklamaktır. Bunun izahı da şu olur: Ölüm meleği, bedenden hayvanî ruh denilen cismanî hayat ruhunu alır, akıl ve temyiz ruhu denilen konuşan nefisleri, Rabbin emri olan insanî ruhu ise "Ben ruhumdan ona üfledim." (Sâd, 38/72) âyetinin ifadesince doğrudan doğruya Allah üflediği gibi "Allah nefisleri alır" ifadesince, kabzedilip alınması da doğrudan doğruya Allah'a aittir. buyurulması da bu tahsisi bildirir. Şüphesiz ki bunda; bu olma, tutma ve salıvermede düşünecek bir kavim için elbette ibretler vardır. Ki, Allah'tan başka mabud olmayacağına ve sonunda hep Allah'a gidileceğine ve tekrar dirilip, huzurunda muhakeme olunacağına ve Allah'a karşı yalan söylemiş, zulmetmiş, küfretmiş haksızların, kâfirlerin varacakları yerin cehennem olup; sadık, mümin, müttaki olup iyilik yapanların en güzel mükafata ereceklerine, kısaca "Biz Allah'ınız ve yalnız O'na döneceğiz." (Bakara, 2/156) meselesine delalet eder. (En'am, 6/60. âyetin tefsirine bkz.)
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Nefislerin, uykudaki gibi kendilerinden geçirilmesi, azabı duymamak itibarıyla kâfirlerin lehine olmaz mı? diye bir soru hatıra gelebilir. Keşşaf sahibi bu soruya meydan vermemek için, konuşan nefsin, ölümle vasıflanamayacağını söylemişti. Fakat bunun asıl cevabı Hz. Ali'ye nisbet edilen şu kıt'adadır:
[/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]"Eğer biz öldüğümüz zaman bırakılmış olsaydık, ölüm her canlının rahatı olurdu. Fakat bizler öldüğümüz zaman tekrar diriltileceğiz de ondan sonra her şeyden sorguya çekileceğiz." [/FONT]
[FONT=Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif]
Demek meselenin asıl düşünülecek çözüm noktası bu alıp tutmak ve salıvermekten Allah Teâlâ'nın mutlak tasarruf kudretini anlayarak bu tutuşun, bu hapsedişin onları kaçırmayıp yeniden dirilmek için bir hapis ve durdurma olduğu sonucunu çıkarmak ve tekrar diriliş ile Allah'a kavuşmanın dehşetini, celal (büyüklük) ve cemalini (güzelliğini) düşünebilmektir. Onun için Yâsin Sûresi'nde geçtiği üzere sûr'a üfürülünce kâfirler "Bizi mezarımızdan kim diriltip kaldırdı?" (Yâsin, 36/52) diyeceklerdir ki, aşağıya doğru bu mânâ burada da açıklanacaktır. Yine bundan dolayıdır ki kâfirler "(Ey Rabbimiz!) Sen bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin." (Mümin, 40/11) diyeceklerdir.
[/FONT]
 

Kalpteniman

New member
Katılım
18 Ara 2008
Mesajlar
589
Tepkime puanı
587
Puanları
0
Web sitesi
www.kalpteniman.com
Bekir kardeşime cevap

Bekir kardeşime cevap

h.z. Allah razı olsun kardeşim doyurucu bir açıklama getirmişsin.
müsaade edersen bu yazıyı kendi siteme almak istiyorum. Muhabbetle
kardeşim..
 

Memko

New member
Katılım
12 Mar 2009
Mesajlar
18
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
31
Bu konuda hiçbir bilgim yoktu bu bilgileri sunduğunuz için teşekkürler.
 
Üst Alt