fetih
New member
- Katılım
- 16 Şub 2007
- Mesajlar
- 1,994
- Tepkime puanı
- 355
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
KÜTÜĞÜN AĞLAMASI
O Server’in mescidi, ilk inşâ edilince,
Hutbe okumak için bir minber yoktu önce.
Peygamber Efendimiz, hutbe okumak için,
Bir “Hurma kütüğü”ne dayanıyordu ilkin.
Bu hurma kütüğünün, "Hannâne" idi adı.
Cansız idi o ama, Resûl’ün âşıkıydı.
Sonra, üç basamaklı bir minber yaptırarak,
Oradan okudular hep devâmlı olarak.
Lâkin ilk seferinde, oldu ki bir hâdise,
Buna şâhid oldular eshâbtan çoğu kimse.
Şöyle ki, Cumâ günü olunca vakit tamâm,
Toplandı o mescitte, cümle eshâb-ı kirâm.
Hutbe okumak için, nihâyet Resûlullah,
Yine minberlerine çıkmışlardı ki, nâgâh,
Eskiden dayandığı kuru "hurma ağacı",
İnlemeye başladı o anda acı acı.
Bir hâmile devenin ağlayışı gibi hem,
Seslice ağlıyordu, hüzünlü ve pür elem.
Cümle eshâb-ı kirâm, mescit içerisinde,
İşittiler bu sesi bir şaşkınlık içinde.
Evet, “Hurma kütüğü” ağlayıp inliyordu.
Cümle sahâbîler de bu sesi dinliyordu.
Hayret içerisinde kalmıştı o an herkes.
Zîrâ kesilmiyordu bu inilti ve bu ses.
O zaman Resûlullah, inerek minberinden,
O “Hurma kütüğü”nün yanına geldi hemen.
Mübârek elleriyle okşayınca bir müddet,
Kütüğün ağlaması kesildi en nihâyet.
Eshâb, “Kuru kütüğün” Resûlullaha olan,
Bu aşkını görünce, ağladı hepsi o an.
Hattâ yemîn ederek buyurdu ki o Server:
(İnip de o kütüğü okşamasaydım eğer,
Bana karşı duyduğu hasret ile böylece,
Tâ kıyâmete kadar ağlardı gün ve gece.)
Sonra da, o kütüğe dönerek Fahri âlem,
Tesellî etmek için buyurdu ki ona hem:
(İster seni dikeyim, bahçedeki yerine.
Tekrârdan dal budak sal, gel önceki hâline.
İstiyorsan dikeyim, Cennete ebediyyen.
Yesin Allah dostları senin meyvelerinden.)
“Kütük” dile gelerek, arz etti dileğini.
Dedi: (Yâ Resûlallah, Cennete dikin beni.
Hiç çürümiyeceğim bir yere gideyim ben.
Ve Allahın dostları yesin meyvelerimden.)
Resûl ve yanındaki sahâbenin cümlesi.
Gâyet açık olarak işittiler bu sesi.
Sonra eshâba dönüp, o Habîb-i kibriyâ,
Buyurdu: (Tercîh etti, âhireti dünyâya.)
Peygamberimizin (s.a.v.) ay mucizesi
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) en büyük mucizelerinden biri, Sâkk-i Kamer adiyla bilinen "Ay'in ikiye ayrilmasi"'dir. ZAFER su ana kadar ele alinmaya pek cesaret edilemeyen bu mucizeyi Temmuz 1991 sayisinda incelerken, âyet ve hadislerin yanisira çesitli teknik bilgilere, astronomik haritalara ve uydu fotograflarina yer verdi. "AY MUCIZESI" basligini tasiyan yazida, mucize tahakkuk ettigi sirada Efendimizin (s.a.v.) yaninda bulunanlarin isimleri, mucizenin nasil gerçeklestigi, kimler ve hangi ülkeler tarafindan müsahede edildigi, fakat neden herkes tarafindan görülemedigi gibi hususlara temas edilmisti.
***
Söz konusu yazida, bazi arkeolojik kesiflerden de bahsedildi. Meselâ Hindistan'da bulunan bir heykel üzerinde "Ay'in ikiye ayrildigi sene yapilmistir" yazisinin bulunmasi (bkz. Ö.N. Bilmen, Müvezzah Ilm-i Kelâm, 3. baski, s.161) bu delillerden biriydi.
1967 yilinda firlatilan Orbiter-4 uydusundan alinan 67-1805 seri numarali fotograflarda, Ay'in dünyadan görünmeyen ara yüzeyinin, uzunlugu 240, kalinligi ise 8 km olan bir yarik tarafindan kusatildigi belirtilmisti. Bu yarigin bariz bir sekilde yükselmis yan kenarlari, Ay'in ayrildiktan sonra tekrar birlesmesi sirasinda olusmus intibaini kuvvetlendiriyordu.
Ayni yazida ilk defa ZAFER tarafindan ortaya atilan bir delil de, Modern Astronomi ile ugrasan bütün ilim adamlarinca fevkalâde önemli bir kaynak olarak kabul edilen ve ilmi yönü tartisilmayan bircok kitapta yer alan 311 yillik Ay haritasiydi. Italyan gök bilimcisi Cassini tarafindan çizilen bu ay haritasinda, dünyamizdan görülen ay yüzeyinin tamamini kusatan tesadüflerle meydana gelemeyecek kadar muntazaman olan bir çizginin varligi, son derece net bir sekilde müsahede edilmekteydi. ZAFER, bu çizginin ay'in ikiye ayrilip tekrar birlesmesiyle meydana gelebilecegini belirttigi yorumunda, zamanla yapisinda degisikliklerin olabilecegini ortaya koydu. Çünkü ay, her an yogun bir meteor bombardimanina tutuluyor ve 1 gramlik göktaslari bile, en sert kayalarda 30 cm derinliginde, 60 cm çapinda bir çukur açiyordu. Bilindigi gibi bu meteorlardan bazilari koruyucu atmosfer tabakasina ragmen dünyamiza düsmüs, Arizona çölüne düsen bir tanesi çevresi 5 km'ye ulasan 174 m derinliginde bir çukur açmisti.
ZAFER, daha sonra "Ay Mucizesi"'nin dünyadaki örneklerine veriyor ve yaziyi söyle devam noktaliyordu:
"Döllenmis tek bir hücrenin parçalanarak 60 trilyona ulasmasi ve beden üzerinde kusursuz bir sekilde birlesmesiyle vücud bulan insanoglunun, Ay gibi suursuz bir kütlenin parçalanip tekrar birlesmesini inkâr etmesi, gerçekten gülünç ve acinacak bir tablodur"
(VERİLEN CEVAPLARA GÖRE HERKESİN RENGİ BELLİ OLACAK)
O Server’in mescidi, ilk inşâ edilince,
Hutbe okumak için bir minber yoktu önce.
Peygamber Efendimiz, hutbe okumak için,
Bir “Hurma kütüğü”ne dayanıyordu ilkin.
Bu hurma kütüğünün, "Hannâne" idi adı.
Cansız idi o ama, Resûl’ün âşıkıydı.
Sonra, üç basamaklı bir minber yaptırarak,
Oradan okudular hep devâmlı olarak.
Lâkin ilk seferinde, oldu ki bir hâdise,
Buna şâhid oldular eshâbtan çoğu kimse.
Şöyle ki, Cumâ günü olunca vakit tamâm,
Toplandı o mescitte, cümle eshâb-ı kirâm.
Hutbe okumak için, nihâyet Resûlullah,
Yine minberlerine çıkmışlardı ki, nâgâh,
Eskiden dayandığı kuru "hurma ağacı",
İnlemeye başladı o anda acı acı.
Bir hâmile devenin ağlayışı gibi hem,
Seslice ağlıyordu, hüzünlü ve pür elem.
Cümle eshâb-ı kirâm, mescit içerisinde,
İşittiler bu sesi bir şaşkınlık içinde.
Evet, “Hurma kütüğü” ağlayıp inliyordu.
Cümle sahâbîler de bu sesi dinliyordu.
Hayret içerisinde kalmıştı o an herkes.
Zîrâ kesilmiyordu bu inilti ve bu ses.
O zaman Resûlullah, inerek minberinden,
O “Hurma kütüğü”nün yanına geldi hemen.
Mübârek elleriyle okşayınca bir müddet,
Kütüğün ağlaması kesildi en nihâyet.
Eshâb, “Kuru kütüğün” Resûlullaha olan,
Bu aşkını görünce, ağladı hepsi o an.
Hattâ yemîn ederek buyurdu ki o Server:
(İnip de o kütüğü okşamasaydım eğer,
Bana karşı duyduğu hasret ile böylece,
Tâ kıyâmete kadar ağlardı gün ve gece.)
Sonra da, o kütüğe dönerek Fahri âlem,
Tesellî etmek için buyurdu ki ona hem:
(İster seni dikeyim, bahçedeki yerine.
Tekrârdan dal budak sal, gel önceki hâline.
İstiyorsan dikeyim, Cennete ebediyyen.
Yesin Allah dostları senin meyvelerinden.)
“Kütük” dile gelerek, arz etti dileğini.
Dedi: (Yâ Resûlallah, Cennete dikin beni.
Hiç çürümiyeceğim bir yere gideyim ben.
Ve Allahın dostları yesin meyvelerimden.)
Resûl ve yanındaki sahâbenin cümlesi.
Gâyet açık olarak işittiler bu sesi.
Sonra eshâba dönüp, o Habîb-i kibriyâ,
Buyurdu: (Tercîh etti, âhireti dünyâya.)
Peygamberimizin (s.a.v.) ay mucizesi
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) en büyük mucizelerinden biri, Sâkk-i Kamer adiyla bilinen "Ay'in ikiye ayrilmasi"'dir. ZAFER su ana kadar ele alinmaya pek cesaret edilemeyen bu mucizeyi Temmuz 1991 sayisinda incelerken, âyet ve hadislerin yanisira çesitli teknik bilgilere, astronomik haritalara ve uydu fotograflarina yer verdi. "AY MUCIZESI" basligini tasiyan yazida, mucize tahakkuk ettigi sirada Efendimizin (s.a.v.) yaninda bulunanlarin isimleri, mucizenin nasil gerçeklestigi, kimler ve hangi ülkeler tarafindan müsahede edildigi, fakat neden herkes tarafindan görülemedigi gibi hususlara temas edilmisti.
***
Söz konusu yazida, bazi arkeolojik kesiflerden de bahsedildi. Meselâ Hindistan'da bulunan bir heykel üzerinde "Ay'in ikiye ayrildigi sene yapilmistir" yazisinin bulunmasi (bkz. Ö.N. Bilmen, Müvezzah Ilm-i Kelâm, 3. baski, s.161) bu delillerden biriydi.
1967 yilinda firlatilan Orbiter-4 uydusundan alinan 67-1805 seri numarali fotograflarda, Ay'in dünyadan görünmeyen ara yüzeyinin, uzunlugu 240, kalinligi ise 8 km olan bir yarik tarafindan kusatildigi belirtilmisti. Bu yarigin bariz bir sekilde yükselmis yan kenarlari, Ay'in ayrildiktan sonra tekrar birlesmesi sirasinda olusmus intibaini kuvvetlendiriyordu.
Ayni yazida ilk defa ZAFER tarafindan ortaya atilan bir delil de, Modern Astronomi ile ugrasan bütün ilim adamlarinca fevkalâde önemli bir kaynak olarak kabul edilen ve ilmi yönü tartisilmayan bircok kitapta yer alan 311 yillik Ay haritasiydi. Italyan gök bilimcisi Cassini tarafindan çizilen bu ay haritasinda, dünyamizdan görülen ay yüzeyinin tamamini kusatan tesadüflerle meydana gelemeyecek kadar muntazaman olan bir çizginin varligi, son derece net bir sekilde müsahede edilmekteydi. ZAFER, bu çizginin ay'in ikiye ayrilip tekrar birlesmesiyle meydana gelebilecegini belirttigi yorumunda, zamanla yapisinda degisikliklerin olabilecegini ortaya koydu. Çünkü ay, her an yogun bir meteor bombardimanina tutuluyor ve 1 gramlik göktaslari bile, en sert kayalarda 30 cm derinliginde, 60 cm çapinda bir çukur açiyordu. Bilindigi gibi bu meteorlardan bazilari koruyucu atmosfer tabakasina ragmen dünyamiza düsmüs, Arizona çölüne düsen bir tanesi çevresi 5 km'ye ulasan 174 m derinliginde bir çukur açmisti.
ZAFER, daha sonra "Ay Mucizesi"'nin dünyadaki örneklerine veriyor ve yaziyi söyle devam noktaliyordu:
"Döllenmis tek bir hücrenin parçalanarak 60 trilyona ulasmasi ve beden üzerinde kusursuz bir sekilde birlesmesiyle vücud bulan insanoglunun, Ay gibi suursuz bir kütlenin parçalanip tekrar birlesmesini inkâr etmesi, gerçekten gülünç ve acinacak bir tablodur"
(VERİLEN CEVAPLARA GÖRE HERKESİN RENGİ BELLİ OLACAK)