Bir hadisin uydurma olduğu metninin içeriğinden anlaşılabilir mi? Bir hadisin uydurma olduğu, metnin içerdiği anlamdan hareketle anlaşılabilir. İslam alimleri, uydurma hadislerin içerdiği hata ve yanlışları dikkate almak suretiyle bir kısım hadisin sahih olmadığına hükmetmişlerdir.
Mesela, küçük amellere büyük mükafat vaat eden hadisler uydurmadır. Bu nedenle, "Her kim 'La ilahe ill' derse Allah onun her kelimesinden bir melek yaratır. Meleğin yetmiş lisanı olup, her lisanıyla o kişinin affı için dua eder" hadisi ahmakların uydurması olarak kabul edilmiştir.
Aynı şekilde duyularla elde edilen bilgiye ters düşen hadisler de uydurmadır. Mesela "Patlıcan her derde devadır" şeklindeki hadis, zamanın bilginleri tarafından "patlıcanın bazı rahatsızlıklara sebep olduğu" gerekçesiyle reddedilmiştir.
Toplumumuzda "konuşurken aksıran kimsenin doğru söylediği" şeklinde yanlış bir anlayış vardır. Bu yanlış anlayış uydurma bir hadiste ifadesini şöyle bulmuştur: "Bir kişi Peygamber'den hadis rivayet ederken aksırırsa/ hapşırırsa, bu o hadisin sahih/ doğru olduğunu gösterir." Bu rivayeti eleştiren İbnu Kayyim el- Cevziyye şu güzel açıklamayı yapmaktadır: "Duyularla elde ettiğimiz bilgilerimiz, bu hadisin uydurma olduğunu göstermektedir. Çünkü bazen insanların bir taraftan hapşırırken, bir taraftan da yalan hadisler nakletmeye devam ettiklerini görüyoruz. Aslında bir hadis rivayet edilirken, (değil bir kişi) yüz bin kişi birden hapşırsa, onlar hapşırdı diye hadisin sahih olduğuna hükmedilmez."
Bazen hadisin metninde insanların alay etmesine yol açan çirkin ifadeler yer alır. Bu gibi hadisler de uydurmadır. Mesela, "Beyaz horoz sahibi olan bir kimseye ne şeytan ne de sihir yaklaşabilir" hadisi böyledir. Bu gibi hadisler, Peygamberimiz'i alaya almak ve onu küçümsemek için uydurulmuştur.
"İsmi Ahmed ve Muhammed olan bir kimse cehenneme girmez" hadisi gibi, "Bir kimsenin çocuğu olur ve ona Muhammed ismini verirse hem o çocuk hem de onun anne ve babası cennetliktir" hadisi de uydurma kabul edilmektedir. Çünkü son derece açıktır ki, İslam'a göre insanların cennet veya cehenneme gitmeleri isimleri yüzünden değil, inançları ve dünyada yaptıkları amelleri nedeniyledir.
Hadis alimleri tıp ilminin kapsamına giren konulardan bahseden bazı ilginç rivayetleri de uydurma olarak nitelemişlerdir. Mesela, "Kulağı çınlayan kişi bana salavat getirsin ve o anda kendisini hayırla ananı o da hayırla ansın" şeklindeki rivayet böyledir. Zira kulak çınlaması dinin değil tıbbın alanına girmektedir. Bu açıdan bakıldığında toplumumuzda da yer tutan "kulak çınlaması" ile ilgili rivayetlerin hepsi uydurmadır.
"Hızır'ın hayatta olduğu", "Hızır ve İlyas'ın her yıl buluşmaları" gibi rivayetler de uydurmadır. Çünkü Allah Peygamberimiz de dahil hiçbir kimseye ebediyet vermemiştir.
Kur'an'ın açık bir ayetiyle çelişen "Dünyanın ömrü yedi bin senedir. Biz yedinci bindeyiz" hadisi uydurmadır. Çünkü Kur'an hiçbir insanın kıyametin vakti hakkında bilgi sahibi olamayacağını açıkça söylemektedir.
Mesela, küçük amellere büyük mükafat vaat eden hadisler uydurmadır. Bu nedenle, "Her kim 'La ilahe ill' derse Allah onun her kelimesinden bir melek yaratır. Meleğin yetmiş lisanı olup, her lisanıyla o kişinin affı için dua eder" hadisi ahmakların uydurması olarak kabul edilmiştir.
Aynı şekilde duyularla elde edilen bilgiye ters düşen hadisler de uydurmadır. Mesela "Patlıcan her derde devadır" şeklindeki hadis, zamanın bilginleri tarafından "patlıcanın bazı rahatsızlıklara sebep olduğu" gerekçesiyle reddedilmiştir.
Toplumumuzda "konuşurken aksıran kimsenin doğru söylediği" şeklinde yanlış bir anlayış vardır. Bu yanlış anlayış uydurma bir hadiste ifadesini şöyle bulmuştur: "Bir kişi Peygamber'den hadis rivayet ederken aksırırsa/ hapşırırsa, bu o hadisin sahih/ doğru olduğunu gösterir." Bu rivayeti eleştiren İbnu Kayyim el- Cevziyye şu güzel açıklamayı yapmaktadır: "Duyularla elde ettiğimiz bilgilerimiz, bu hadisin uydurma olduğunu göstermektedir. Çünkü bazen insanların bir taraftan hapşırırken, bir taraftan da yalan hadisler nakletmeye devam ettiklerini görüyoruz. Aslında bir hadis rivayet edilirken, (değil bir kişi) yüz bin kişi birden hapşırsa, onlar hapşırdı diye hadisin sahih olduğuna hükmedilmez."
Bazen hadisin metninde insanların alay etmesine yol açan çirkin ifadeler yer alır. Bu gibi hadisler de uydurmadır. Mesela, "Beyaz horoz sahibi olan bir kimseye ne şeytan ne de sihir yaklaşabilir" hadisi böyledir. Bu gibi hadisler, Peygamberimiz'i alaya almak ve onu küçümsemek için uydurulmuştur.
"İsmi Ahmed ve Muhammed olan bir kimse cehenneme girmez" hadisi gibi, "Bir kimsenin çocuğu olur ve ona Muhammed ismini verirse hem o çocuk hem de onun anne ve babası cennetliktir" hadisi de uydurma kabul edilmektedir. Çünkü son derece açıktır ki, İslam'a göre insanların cennet veya cehenneme gitmeleri isimleri yüzünden değil, inançları ve dünyada yaptıkları amelleri nedeniyledir.
Hadis alimleri tıp ilminin kapsamına giren konulardan bahseden bazı ilginç rivayetleri de uydurma olarak nitelemişlerdir. Mesela, "Kulağı çınlayan kişi bana salavat getirsin ve o anda kendisini hayırla ananı o da hayırla ansın" şeklindeki rivayet böyledir. Zira kulak çınlaması dinin değil tıbbın alanına girmektedir. Bu açıdan bakıldığında toplumumuzda da yer tutan "kulak çınlaması" ile ilgili rivayetlerin hepsi uydurmadır.
"Hızır'ın hayatta olduğu", "Hızır ve İlyas'ın her yıl buluşmaları" gibi rivayetler de uydurmadır. Çünkü Allah Peygamberimiz de dahil hiçbir kimseye ebediyet vermemiştir.
Kur'an'ın açık bir ayetiyle çelişen "Dünyanın ömrü yedi bin senedir. Biz yedinci bindeyiz" hadisi uydurmadır. Çünkü Kur'an hiçbir insanın kıyametin vakti hakkında bilgi sahibi olamayacağını açıkça söylemektedir.