Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Uyarı nedeni: kemi: Forum Kurallarını İhlal

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Beitrag: ***Kıyasın Batıl oluşu***
Benutzer: kemi
Regelverstoß: Forum Kurallarını İhlal
Verwarnpunkte: 0

Interne Notizen:
Nachricht an den Benutzer:Original-Beitrag:
KIYASIN BATIL OLUŞU

“…..Edilleyi şeriye denildiği zaman bunun bizdeki manası :’’… Allah’a kulluk vazifesini yerine getirirken,muhatabı olduğumuz emir ve nehiylerin kaynak olarak kabul edildiği deliller manasınadır. Ve bunun adıda; Kitap ve Sünnet’tir……Bunun haricinde biz,katiyetle ibadet adı altında Allah a takdim ettiğimiz eylemleri isbat edecek başka bir kaynağın olduğunu kabul etmiyoruz.

“ Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip,beğendim.”
MAİDE : 3.AY.
(…… Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Size iki şey bırakıyorum,bunlara sarıl-dığınız müddetçe asla sapıtmazsınız.Bunların biri Allah’ın Kitabı Kur’an,ikincisi benim Sünnetim. )
Hakim :1 . C . 93 . S
D.Kutni : 3.c.4525.n
İşte görüldüğü gibi,şeriatın kaynakları Kitap ve Sünnet’tir.

(…Resulullah s.a.v şöyle dedi: ‘dikkat edin ! bana kitap ve misli verildi’ )
.
EBU DAVUD : 5.C.4604.N

TACUDDİN EL-BAYBURDİ



Edille-i şer'iyye de, kitabın ihtilaf içermediği nass ile sabittir. Sünnetin de ihtilafın son noktasını koyan bir kaynak olduğuda sabittir. Allah'u teala, "her hangi bir şeyde, İhtilaf ettiğiniz zaman, (ihtilaf ettiğiniz şeyi) eğer ahiret gününe inanıyorsanız Allah'a ve Resulune havale edin" demesinden, bunda yani, sünnette yanılma olmadığını kast edilir. Bunda subhanehu ve teala nın, yanılma ihtimali olan bir şey'e havale etmesini düşünemeyiz.

Ancak, günümüz ve geçmişimiz dilimlerine baktığımız zaman, kitap ve sünnetle amel ediyoruz denildiği halde, daha hala herhangi bir mes'elede, müslümanlar arasında ihtilaf varsa, bunun anlamı, bizim kaynağı anlamada veya kaynağa inmede, kaynağa inme sorunumuz var demektir.

İhtilaf anında, ihtilaf ettiğiniz meseleyi, Allah 'in kitabına, Rasulun sünnetine arz edin emrinin anlamı: Allah'a, ahiret gününe iman etmenin geıeği ve şartı olduğunu anlıyoruz. Bu en güzel hal çaresi ve neticedir, demektir.

Kıyas: iki farklı hükmü mukayese ederek yeni bir hüküm ortaya koymak tir... Yani., hükmü olan bir meselenin hukmü'nü. olmayana_giydimıektir.
Kıyas, bunların içinden en tehlikelilerindendir Bununla haramı helal, helali ise haram kılınahilir. "Yarın faiz yiyenler şeytan çarpmış gibi kalkacaklardır, (onların bu haline sebep) "faiz aynı ticaret gibi dir " demeleridir.'*
Ticaret ile faiz kıyaslandığı zaman, aynıdır. Ancak, Allah' faizi haram, ticareti de helal kılmıştır.

Ve ilk kıyas yapanda iblistir.
Allah'u teala, "ellerimle yarattığım Âdeme secde etmene mani olun nedir?" buyurunca, İblis; "beni ateşten onu topraktan yarattın" (ben daha efdalım>diyerek kendisini mukayese etmiştir.

Ateş ve toprak farklı yaradılışlara sahip olmalarından dolayı, iblisin kendisini farklı ve efdal görmesi, mantiken doğru olabilir Ancak, önemli olan, Allah'ın ona ve onun gibi bütün meleklere, Âdeme secde etmesini emretmiş olmasıdır İblis secde den imtina ederken, sana isyan ediyorum veya inkar ediyorum tipinde bir söz kullanmamış olması dikkat çekicidir. Allah'u tealanın, "ellerimle yarattığım Âdeme secde etmene manı olan nedir?''buyurunca.
İblisin dediği tek şey, ben daha efdalim; beni ateşten onu topraktan yarattın demesidir,

Mezheplere şöyle bir baktığımız, zaman, kıyasa dayalı meseleler de, karşı tarafın aksini iddia ettiğini görürüz; ve mutlak birisinde helal olan diğerinde haram olmuştur. Kıyas lan hareket edildiği müddelee, bu müskilal, çokça vuku bulur.

Kıyas'ın hiç bir zaman, edille-i şer'iyyeden olması mümkün değildir. Çünkü yanılma ihtimali vardır, yanılma ihtimali olan bir şey ise, Edille-i şer'iyyeden olamaz. Tezat ve ihmalin olmadığı iki kaynak vardır; Allah'ın kitabı ve rasulün sünneti dir. Bu ikisinin dışında yanılma ihtimali, ihmal ihtimali, tezat İhtimali ne varsa, katiyyetle edille-i şeri'iyyeden kabul edilemez.


İnsanların yaptığı kıyasla, Atı eşeğe, Faizi ticarete, benzetip haram eder At eti Hanafiler de haramdır. Şafiiler ve Hanbeliler de helaldir. Midye (vs) Hanelilere göre haram.Şafiiler ve Hanbeliler de helaldir.Midye Hanefilere göre haram diğer mezheplerde ise helaldir.Kıyas hükmü olan bir meselenin hükmünü olmayana giydirmedir Ona benzeterek giydirmedir .

MUHAMMED EBU SAİD EL- YARBUZİ





Beyhaki Cündüb bin Abdullah'dan nakletti ki: Cündüb dedi ki: Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu.
"Kim kendi reyi ile (görüşü ile), Kur'an hakkında biir görüş bildirirse, bu kişi görüşü isabet etse bile hataya düşmüş demektir."
Beyhaki ve el-Lalikai sünnetinde, Ömer (r.a) den naklettiler ki; Ömer (r.a) dedi ki: "Ashabur'rey-den (kendi görüşlerini bildirenlerden) uzak durun. Onlar şüphesiz sünnetin düşmanlarıdırlar. Rasûlullah (s.a.s)'ın hadislerini ezberlemek ve bunlara tabi olmak onlara ağır geldide kendi görüşlerine göre hüküm verdiler. Bundan dolayı da hem kendileri sapıttılar hem de insanları sapıttırdılar."

Ömer (r.a) dedi ki: "Ey insanlar! Din üzerinde re'ye (kendi görüşünü bildirenleri) kötüleyiniz. Benim kendi görüşümle Rasûlullah (s.a.s) in emrine karşı glediğim bir gün vardır. Bunu yaparken de hak'dan ayrılmak düşüncesinde değildim. Bugün Rasûlullah (s.a.s)'in mekkeli müşriklerleyaptığı bir anlaşmadan dolayı, müslümanlar olan Ebu Cendeli, Medine'ye almayıp geri çevirme günü idi.

Anlaşma yapılırken şöyle oldu; Rasûlullah (s.a.s) buyurdu ki; "Bismillahirrahmanirrahim' yazınız" Müşrikler dediler ki; "Bizim senin söylediğin şeyleri kabul ettiğimizim görüyorsun da, böyle yazdırıyorsun. Sen "Bismikellahümme' diye yazdır" Rasûlullah (s.a.s) buna razı oldu, ben ise karşı geldim, Rasullah (s.a.s) buna razı oldu, ben ise karşı geldim. Rasûlullah (s.a.s) buyurdu ki:
"Ben kabul ettikten sonra sen niçin karşı geliyorsun." Bunun üzerine onu kabul ettim."

Beyhaki, Ali (r.a)'den nakletti ki; Ali (r.a) dedi ki:
"Şayet bu din , akıl ve rey ile olsaydı, mestlerin altı meshedilmeye üstünden daha layık olurdu. Lakin ben Rasûlullah (s.a.s)'i mestlerin üstünü meshederken gördüm."

Darimi (r.a) Meymun bin Mihran'dan nakletti ki: Ebu Bekir (r.a) kendisine bir dava geldiği zaman, Allah'u Teala'nın Kitabına bakardı. Kendisiyle hüküm vereceği bir şey bulursa onunla hükmederdi. Şayet Allah'u Tealanın Kitabında bir şey bulamazsa, Rasûlullah (s.a.s)'den bildiği hadislere baş vururdu. Bunda birşey bulursa hükmederdi. Şayet Allah'u Teâla'nın Kitabında birşey bulamazsa, Rasûlullah (s.a.s)'den bildiği hadis şeriflere başvururdu. Bunda birşey bulursa olaya hükmederdi, birşey bulamadığı zaman müslümanlara sorardı. Derdi ki: "Bana birisi geldi şöyle şöyle soru yöneltti. Siz bu olay hakkında Rasûlullah (s.a.s)'in vermiş olduğu bir hükmü biliyormusunuz.? "Bunun üzerine sahabeler toplanırlar, duymuş oldukları hükümleri anlatırlardı. Ebu Bekir (r.a) derdi ki:
"Allah (c.c) içimiz de, dinimizi koruyan kişileri bulundurduğu için hamd olsun."

Darimi Ebu Nadra'dan nakletti ki: "Ebu Seleme Basra'ya gelince ben ve Hasan O'na gittik. Ebu Seleme Hasan'a dedi ki: "Hasan sen misin? Senin kendi görüşünle fetva verdiğin haberi bana geldi. Kendi görüşünle fetva verme. Fetva verirken delillerin, Allh'u Teala'nın indirdiği Kitabı ve Rasûlullah (s.a.s)'in sünneti olsun."

Darimi Cabir bin Zeyd nakletti ki: İbn Ömer (r.a) Cabir'le tavaf'ta karşılaştı. O'na dedi ki: Ya Şa'şaâ şüphessiz sen Basra alimlerindensin. Sen olaylara, inen Kur'an ve geçmiş sünnetle fetva ver. Bu iki şey haricinde başka bir şeye baş vurma. Şayet sen Kur'an ve sünnet'ten kaynaklanmayan bir şekilde, başka bir şekilde olaya hükmedersen, hem kendin helek olursun, hemde insanları helak edersin."

Darimi Katadee'den nakletti ki: Katade dedi ki:
İbn Sirin, Rasûlullah (s.a.s)'in bir hadisini nakletti toplulutkan bir kişi, "Bunun hakkında falan kişi şöyle şöyle söyledi" dedi. İbn Sirin O adama dedi ki: Ben sana Rasûlullah (s.a.s)'den hadis naklediyorum sen ise falan kişi şöyle şöyle dedi diyorsun.
Vallahi seninle ebediyen konuşmayacağım."

LâlikâliHasan-ı Basri'den nakletti ki: Hasan dedi ki:
"Pratiğe aktarılmayan bir söz geçerli değildir, halis niyet ile yapılmayan amel de geçerli değildir, sünnetten kaynaklamayan bir söz, amel ve niyette geçerli değildir."

Lalikali, Said bin Cübeyr'den nekletti ki: Said dedi ki: "Bir söz, amel edilmedikçe bir amel samimi bir niyet yapılmadıkça ve bir söz ve amel niyet, sünnete uygun olmadıkça kabul edilmez.

Makdisi Abdullah bin Mübarek'den nakletti ki: Abdulllah bir hadis anlattı ki: Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu;
Ümmetimden, düşmanların kendilerine hiç bir zarar vermeyeceği, hakka sahip çıkan (Hakkı yaşayan ve yaşatan) bir Cemaat kıyamete kadar yaşacaktır."

Makdisi ibn el-Mediniyy'den yukarıda hadisin aynısını nakletti; Bu hadis hakkında İbn el-Mediniyy (r.a) dedi ki: "Bu kişiler Rasûlullah (s.a.s)'in yolunu benimseyip, Kitab'ı ve Sünnet'i savunan hadis alimleridir. Şayet hadis alimleri olmasa idi. o zaman Mu'tezile, Rafiziyye, Cehmiyye Mürcie ve Reyciler insanları helaka sürüklerdiler.


ALİ B. EL-MEDİNİ'NİN (V. 234 H.) VE SELEF TOPLULUĞUNDAN ONA YETİŞİP ONDAN NAKİLDE BULUNANLARIN İTİKÂDÎ GÖRÜŞLERİ

(Ebu'l-Hasen Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necih es-Sa'di. Sa'd oğullarının mevlasıdır. Basralıdır. Hadis hafızı olup pek çok eser telif etmiştir. Hammad b. Zeyd, Abdu'l-Varis ve onların tabakasındakilerinden hadis dinlemiştir.
Buhârî der ki: Ben İbnu'l-Medinî dışında kimsenin önünde kendimi küçük görmedim.
Ebû Dâvûd dedi ki: "İbnu'l-Medinî hadis ihtilafını Ahmed b. Hanbel'den daha iyi bilir."
Abdu'r-Rahman b. Mehdi dedi ki: Ali İbnu'l-Medinî Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hadislerini insanlar arasında en iyi bilen kimsedir. Özellikle de Süfyan b. Uyeyne yoluyla gelen hadisleri (çok iyi bilir). 73 yaşında 234 yılı Zulkade ayında vefat etmiştir. (Şezerâtu'z-Zeheb, II, 81)
(Şerhu Usûli itikadi Ehli's-Sunneti ve'l-Cemaa, II, 185)

Lâlekâî dedi ki:
Bize Muhammed b. Rızkullah haber verdi dedi ki:
Bize Ebu Muhammed Cafer b. Muhammed b. Nusayr haber verdi dedi ki:
Bize Ebu Muhammed Abdullah b. Gannam b. Hafs b. Gıyas en-Nehai anlattı dedi ki:
Bize Ebu Said Yahya b. Ahmed anlattı dedi ki:
Ben Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah b. Bestam'ı şöyle derken dinledim:
Ben Sehl b. Muhammed'i, Ali b. Abdullah b. Cafer b. el-Medinî'ye bunu okurken dinledim. Ona dedi ki:


Bir adamın Ebu Hanife'yi, onun re'yini ve onun kıyasını sevdiğini görürsen o kimseden yana kendini rahat hissetme. Onun mezhebini izleyip, onun hakkında aşırıya giderek onu imam edinenlere karşı da böyle ol.




بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ






İMAM AHMED B. HANBEL'İN İTİKADÎ GÖRÜŞLERİ (V. 241 H.)




(Ebu Abdullah Ahmed b. Hanbel ez-Zuhri eş-Şeybanî el-Mervezî'dir. Sonra Bağdad'a yerleşmiştir. Şeyhu'l-İslam'dır ve çağdaşlarının alimidir. Huşeym, İbn Sa'd ve onların tabakasındaki alimlerden ilim dinlemiştir. Hadiste ve hadisin çeşitli alanlarında imam idi. Fıkıhta ve fıkhın inceliklerinde imam idi, sünnette ve sünnetin inceliklerinde imam idi. Verada ve onun gizli hallerinde imam idi. Zühd de ve zühdün hakikatlerinde imam idi.

Ahmed bir milyon hadis ezberlemişti. 164 h. yılında dünyaya geldi. 241 yılı Rebiu'l-Evvel ayının 12. günü cuma sabahı vefat etti. (Şezerâtu'z-Zeheb, II, 96-98)

Lalekâî dedi ki:
Bize Ali b. Muhammed b. Abdullah es-Sukkerî haber verdi dedi ki:
Bize Osman b. Ahmed b. Abdullah b. Bureyd ed-Dakikî anlattı dedi ki:
Bize Ebu Muhammed el-Hasen b. Abdu'l-Vehhab ya da el-Amber -Kendi kitabından kıraatle (okuyarak), 293 yılı Rebiu'l-Evvel ayında- anlattı dedi ki:
Bize Ebu Cafer Muhammed b. Süleyman el-Minkarî -Tinnis'de- anlattı dedi ki:
Bana Abdus b. Malik el-Attar anlattı dedi ki:
Ben Ebu Abdullah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel'i şöyle derken dinledim:

Bize göre sünnetin esasları şunlardır:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabının izlediği yola sımsıkı sarılmak, onlara uymak ve bid'atleri terketmek.
Her bir bid'at de esasen bir sapıklıktır.
Düşmanlıkları terketmek, hevâ sahipleriyle birlikte oturmayı terketmek, tartışmaları, münakaşaları ve din ile ilgili münakaşa yapmayı terketmektir.
Sünnet bize göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den gelen nakillerdir.
Sünnet Kur'ân'ı açıklar ve o Kur'ân'ın delilleridir.
Sünnette kıyas yoktur. Ona örnekler gösterilmez. Akıllarla, hevalarla idrak edilmez. Sünnet sadece tabi olmak ve hevayı terketmektir.


Yine aynı şekil de REY’E , KIYAS’A ve GAYRI ŞER’İ İÇTİHAD yöntemlerine delil olarak getirdikleri bir hadis de Muaz hadisidir.

Konu ile ilgili ne zaman bir söz açılsa,hemen - aslını astarını araştırmadıkları -bu hadisi öne sürerler. Hatta hemen hemen bütün fıkıh kitaplarının mukaddimelerinde bu hadis yer almaktadır diyebiliriz.
Batıl davalarının temelini oluşturan bu hadisi gelin hep beraber inceleyelim.


(……Resulullah s.a.v Muaz İbn Cebel’i Yemen’e gönderirken ona :
-- Oraya vardığında neyle hükmedeceksin ?diye sodu. Muaz :
-- Allah’ın kitabına göre hükmedeceyim ,dedi. Allah Resulü s.a.v :
-- Allah’ın kitabında bulamazsınsa neyle hükmedeceksin ? dedi. Muaz :
-- Resulünün sünnetine göre hükmederim,dedi.Resulullah s.a.v :
-- Resulünün sünnetinde yoksa ne yapacaksın? Dedi. Muaz :
-- Kendi reyimle içtihad ederim,dedi.Allah Resulü s.a.v bu sözlerden sonra şöyle dedi :
-- Resulullahın elçisini muvaffak kılan Allah’a hamdolsun. )

EBU DAVUD.4.C.3592.N
TİRMİZİ . 2.C.1343.N

Rey,Kıyas ve batıl İçtihad mudafilerinin davalarını üzerine bina ettikleri hadis,işte bu hadistir.Her hangi bir araştırma yapmadan bunu kabul edenlere belki hayal kırık-lığı olucak ama maalesef bu hadis sahih bir hadis değildir.Sahih olmayan bir hadis üzerine de ne itikadi ve ne de ameli hiçbir şey bina edilemez.

İsterseniz hazır yeri gelmişken bir hadisin kabulü veya reddi için o hadisde aran-ması gereken şartlar nelerdir buna biraz değinelim ;

Unutmayalım ki bir hadisin kabul edilmesi veya reddedilmesi için,onun üzerinde ehli tarafından ciddi ve ilmi bir araştırma yapılması neticesinden sonra karar verilir. Bu inceleme ve araştırma ise hadisin isnad ve metni ile alakalıdır.

“ HADİSİN İSNAD YÖNÜNDEN ARAŞTIRILMASI “ : Onun ravilerine ve ittisal yönünden du-muna taalluk eder.Yani,hadisin ravileri adalet ve zapt yönünden tam ve güvenilir midir,sened muttasılmıdır (yani,hadisi birbirinden nakleden raviler gerçekten birbirine mulaki olup,o hadisi birbirinden işitmişler midir) arada her hangi bir inkita yani, bir kopukluk veya bir ravi düşmesi var mıdır. Veyahutta,senedin herhangi yönlü bir illeti söz konusu mudur.

“ HADİSİN METİN YÖNÜNDEN ARAŞTIRILMASI “ : Hadisin bu yönlü araştırılması ise;onun Peygamber s.a.v den rivayet edilen diğer hadislere ve Allah’ın kitabına umumi mana yönün-den uygun olup olmadığını ortaya çıkarmak gayesine yöne-liktir.Çünkü herhangi bir ayrılık ve tenakuz,hadisin şaz ve münker olduğu neticesini doğurur ki,böyle bir hadis kabul edilmez.

Dolayısıyle,hadisin hem isnad ve hem de metin yönünden böyle bir araştırmaya tabi tutulması neticesinde işin ehli olan insanlarda kesin bir kanaat hasıl olur ve bu kanaat,hadisin red veya kabulüne taalluk eder.

Eğer ravilerin adalet ve zapt yönünden zayıf oldukları,isnad da ittisalin bulunmadığı ve illetli olduğu,metnin Peygamber s.a.v den rivayet edilen diyer hadis metinlerine mana yönünden aykırı düştüyü - yani,şaz veya münker olduğu - anlaşılırsa,hadisin zayıf olduğuna hükmedilir ki,işte böyle bir hadis, kesinlikle ne itikat da ve nede amel de hüccet kabul edilmez.

İşte,çürük davalarının haklılığını onunla isbat etmeye çalıştıkları Muaz hadisi,bu kaide ve kurallar çerçevesinde ele alınıp incelemeye tabi tutulduğunda,hem metin yönüyle büyük bir illete sahip olduğu ve hem de sened yönüyle bir illete sahip olduğu ortaya çıkmaktadır.


HADİSİN SENED YÖNÜYLE İLLETİ


1- “….Hadisi kitabında tahric eden Tirmizi diyor ki; bu hadisi yalnız bu vecihten bil-mekteyiz.Ve senedi de muttasıl değildir…….
TİRMİZİ. 2.C. 1343.N

2- ....Hacerül Askalani diyor ki ; bu hadisin senedinde Haris İbn Amr vardır ve bu adam meçhuldür……Ve yine diyor ki; İbnu Avane bu hadis hakkında derki, “bu adamın bu vecihden başka rivayetini bilmiyorum “
TAKRİBUT TEHZİB.1.C.143.S.52.N
TAKRİBUT TEHZİN .2.C.151.SAY.

3- …İbn Kayyım el-Cevzi r.h bu hadisi şerifi mevzu hadisler arasına almıştır…..”

MEVDUAT .

4- …İbn Hazım bu hadis için şöyle diyor :”Eğer rey’i,kıyası savunanlar Muaz hadisini delil göstermeye çalışırlarsa,onlara deriz ki; bu hadis batıldır.Şöyle ki;mezkur hadis,Haris İbn Amr isminde meçhul bir kişi tarafından nakledil-miştir……”
AHKAMU USULU’D DİN. 66.Say.



HADİSİN METİN YÖNÜYLE İLLETİ



Hadisin metin yönüyle alakalı en büyük illeti : “… Allah’ın kitabında ve resulünün sünnet’inde bulamazsınsa ne yaparsın…..” sözüdür.

İşte ilim ehlinin kabul etmediyi husus burasıdır. Demişlerdir ki ; Allah resulü s.a.v in bu kabilden bir söz sarfetmesi mümkün deyildir. Çünkü Allah’u Azze ve Celle kita-bında :
أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسْلاَمَ دِيناً

“ Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip,beğendim.”
MAİDE : 3.AY.

buyurarak ,dinini tamamladığını bildirmektedir.Dolayısiyle,tamamlanmış bir dinle alakalı bu gibi ifadelerin kullanılması mümkün deyildir.Çünkü bu söz,şeriata terstir.

Hatta demişlerdir ki ; “ Bırakın Muaz’ın kendi reyiyle içtihad yapmasını,Allah resulü s.a.v dahi kendi reyi ile din’e bir şeyler sokmamıştır.Kendisine dinle alakalı sorular yöneltildiyi zaman,ne reyini kullanır ve nede bazı kıyaslamalarda bulunarak hüküm verirdi.O sadece Rabbi olan Allah’tan vahy beklerdi.Çünkü Allah c.c şöyle buyurmakta :


وَمَا يَنطِقُعَنِ الْهَوَى إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى



( O,heva ve arzusundan konuşmaz.O nun konuşmaları,kendisine ilka edilen bir vahiy den başkası deyildir. )
NECM : 3.4.AY.


إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَى إِلَيَّ


( ……… Ben sadece bana vahyolunana tabi oluyorum ......... )
AHKAF.9.AY.



Hulasa,kim olursa olsun,din’de kendi kafasına göre hareket etme yetkisine sahip deyildir.

Rabbimize hamdolsun ki,dinimizde her hangi bir eksiklik bırakma-mış,açıklanması gereken her şeyi resulü vasıtasıyla açıklamış ve bizim için uyulması gereken EDİLLEYİ ŞERİYYE’NİN de KİTAP ve SÜNNET olduğunu vazetmiştir………………………………



VELHAMDU LİLLAHİ RABBİL ALEMİN



TACUDDİN EL-BAYBURDİ
 
Üst Alt