Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ulemalar (P)

Emir Hattab

New member
Katılım
11 Ara 2006
Mesajlar
729
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Filistinden Lübnandan...
Web sitesi
www.google.com.tr
PÎR AHMED ERZİNCÂNÎ

Evliyânın önde gelenlerinden. İsmi Pîr Ahmed'dir. Erzincan'a bağlı Tabih adlı köyde doğdu. Babası aslen Hemedanlıdır. Erzincan'a gelip o civarda Pîr Muhammed Erzincânî hazretlerinin akrabâsı bir hanımla evlenmiş ve orada ikâmet etmişti. 1465 (H.870) târihinde Erzincan'da vefât etti. Kabr-i şerîfleri Erzincan'da, doğum yerleri olanTabih köyündedir.

Pîr Ahmed daha küçük iken babası onu Şeyh Muhammed Erzincânî hazretlerine götürdü ve hizmet etmesi için yanına verdi. Pîr Ahmed, evliyâ âilesine hizmetle büyüdü. İlim ve edeb öğrendi. Kur'ân-ı kerîmi ezberleyip, Hâfız oldu. Genç yaşta MuhammedErzincânî hazretlerinden icâzet, diploma almakla şereflendi. Erzincan civârında hak yolun bilgilerini anlatıp öğretmekle meşgûl oldu.

Pîr Ahmed hazretleri, ilim, edep ve güzel ahlâkı ile meşhûr oldu. Tüccar olan babasının vefâtıyla kendisine çok mal kalmıştı. O bunları hep hayır işlerinde harcadı. O civarda câmiler ve dergâhlar yaptırdı. Yaptırdığı câmiler yanında hep su çıkmıştır. Pîr Ahmed hazretleri ömrünü ibâdetle geçirdi.

Pîr Ahmed'i, hocası Muhammed Erzincânî hazretleri çok severdi.Sultan Fâtih ile Uzun Hasan arasında yapılan muhârebeden sonra sulh için Uzun Hasan, Fâtih Sultan MehmedHana onu aracı olarak gönderdi. Pîr Ahmed, Sultan Fâtih'e geldiğinde huzûrunda Kur'ân-ı kerîmden bâzı âyet-i kerîmeleri okuyup, okuduğu yerlerin tefsîrini yapmıştı. Fâtih Sultan MehmedHan bunun üzerine memnuniyetini bildirip, Uzun Hasan ile sulha râzı oldu. Pîr Ahmed'e iltifat edip; "Lutfedip İstanbul'da ikâmet etmeniz mümkün olmaz mı?" diyerek İstanbul'a dâvet etti.Pîr Ahmed sonraları bir ara İstanbul'a gelip Ayasofya'da vâz ü nasîhatlerde bulunup Fâtih ile sohbet ettiler. Daha sonra da memleketleri olan Erzincan'a döndüler.

1) Lemezât, Süleymâniye Kütüphânesi, Hacı Mahmûd Kısmı, No: 4536, v.137
 

Emir Hattab

New member
Katılım
11 Ara 2006
Mesajlar
729
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Filistinden Lübnandan...
Web sitesi
www.google.com.tr
PÎR ALİ AKSARÂYÎ

Anadolu'da yetişen meşhûr velîlerden. Tasavvufta Melâmiyye yolundan yetişmiş olup, Seyyid Ömer Sekînî'nin halîfesidir. On altıncı asırda yaşamıştır. İnsanlara Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını anlatıp, pekçok insanı irşâd etmiş, saâdete kavuşturmuştur. Şöyle buyurmuştur:

"Eğer İbrâhim Edhem bu fakîrin zamânında olsaydı, ona saltanatı terk etmesi için izin vermezdim. Onu kemâle erdirince hem dünyâ hem de âhiret sultânı olurdu." ve; "Sâdık mürîdin dünyâ saltanatını terk etmesi lâzım değildir." buyurmuştur.

Sultan Süleymân Han İran'a sefer yaptığı sırada Pîr Ali hazretlerine bâzı hasetçiler iftirâ atıp; "Aksaray'da bir kimse Mehdîlik dâvâsında bulunuyor." demişlerdir. Bunun üzerine Pâdişâh araştırılmasını, durumun öğrenilmesini emretti. Bâzı kimseler aleyhinde idiler. Durumu soruşturmak üzere kurulan mecliste, Pîr Ali hazretleri, aleyhinde bulunanlara bakıp celâlli bir şekilde; "Bizim aleyhimizde bulunan siz misiniz?" diye işâret etti. Aleyhinde bulunanlardan biri orada düşüp öldü. Diğeri de istifrâ etmeye başladı. Ağzından pislik geldi. Mecliste bulunanlar onun heybetinden korkup, bu hususta soruşturmadan vaz geçtiler.

Pâdişâh Aksaray'a uğradığında ziyâret edip; "Sizi bize yanlış anlatmışlar. Hamdolsun sohbetinizle şereflendik." dedi. Pâdişâh onun büyük bir velî olduğunu görüp, hürmet etti ve duâsını aldı. Acem seferinden sonra dönüşte yine ziyâretine geldi.

Bu ziyâreti sırasında Sultana şöyle nasîhat etmiştir: "Allahü teâlâ senden adâletle iş yapıp yapmadığını soracak. Bu bakımdan adâletle iş gör. Bundan başka yol yoktur. Eğer âdil olursan, bu dünyâ da senindir, âhiret de. Adâletle hareket edersen sultanlık tahtı dâimâ senin olur. Boşuna ömür geçirme, kendine kötülük etme. Zulme uğrayanların hakkını zâlimlerden al. Böyle yapmazsan perişan olursun. Peygamberleri düşün, dîni gözünün önüne getir! Fenâ bir yol tutarsan, Allahü teâlâ seni başaşağı eder de, şaşırıp kalırsın. Nasıl oldu nereden geldi der düşünürsün.

Sen Peygamber aleyhisselâmın yolunu tut. O zaman gecen de gün gibi aydınlık olur. Git adâlet tohumu ek de, her iki âlemde mahcûb olma. Mazlumların nefesi kılıç gibidir. Mülkünü virân ederler. Buna sebeb olma. Allahü teâlâya karşı isyân edenleri Cehennem ateşine atarlar.

Bak düşün bir kere binlerce hükümdâr toprak altında yatıyor. Git din erbâbına yardımcı ol. Çünkü bu dünyâ fânidir. Bu nasîhatlarımı bir inci gibi kulağına küpe yap."

Bu nasîhatları dinleyen Pâdişâh çok ağladı. Pîr Ali Sultan hazretlerine pekçok mülk ve tarla bağışlamak teklifinde bulundu. Fakat o kabûl etmedi. Bunun üzerine oğlunu İstanbul'a yanına göndermesini istedi. Sultanın bu arzusunu kabûl edip; "Şevketli Pâdişâhım! Oğlum İsmâil Hak yoluna kurban olmaktan dönmez. Onu size göndereyim." dedi.Pâdişâh İstanbul'a döndükten sonra Pîr Ali hazretleri oğlu İsmâil'i ve birkaç mürîdini İstanbul'a gönderdi. Altı ay sonra da Pîr Ali hazretleri vefât etti. Yerine irşâd vazîfesini yürütmek üzere Çelebi Şeyh geçti.
 

Emir Hattab

New member
Katılım
11 Ara 2006
Mesajlar
729
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Filistinden Lübnandan...
Web sitesi
www.google.com.tr
PÎR ALİ EFENDİ (Ali bin Nasûh)

Osmanlı âlim ve velîlerinden. İsmi, Pîr Ali bin Nasûh'dur. Tekirdağ yakınlarındaki Malkara kasabasında doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1545 (H.952) yılında Malkara'da vefât etti. Vazife yaptığı mektebin bahçesinde defnedildi.

Annesinin babası Emîr Efendi, Cengiz askerlerinin İslâm ülkelerini istilâsıyla İran'danAnadolu'ya göç etmiş ve Tekirdağ yakınındaki Rodoscuk'ta bir yere yerleşmişti. O civarda İvaz Fakîh köyü yakınında bir mağara kazıp, ibâdet ve tâatle meşgûl oldu.O târihte Malkara kâdısı olan Karpuz Yahyâ Efendi, bâzı kerâmetlerini görünce, ona talebe oldu. Kızını da Emîr Efendiye verdi. Emîr Efendinin bu iffetli hanımdan üç kızı dünyâya geldi. Kızlar büyüyüp âkıl-bâliğ olduklarında, her birine birer mıshaf-ı şerîf yazdı. O beldenin ahâlisinden sâlih üç kimse ile kızlarını evlendirdi. Bu üç kızdan birini, Ankara vilâyetinden gelip Malkara'ya yerleşen Hoca Kemâl'in oğlu Nasûh Halîfe ile evlendirmişti. Emîr Efendinin Nasûh Halîfe'ye verdiği kızından bir torunu dünyâya geldi. Bu, Pîr Ali Efendi idi.

Pîr Ali Efendi, önce memleketinde ilim tahsîl etti. Zamânındaki âlimlerden ilim öğrendi. Dînî ilimleri tahsîl ettikten sonra, Çelebi Halîfe'nin talebesi Bâyezîd-i Rûmî'nin hizmetinde bulundu. Bâyezîd-i Rûmî Edirne'de idi. Onun yanında, tasavvuf yolunda ilerlemeye, ahlâkını güzelleştirmeye çalıştı ve yüksek derecelere kavuştu. Zamânın aklî ve naklî ilimlerinde âlim, bâtın ilminde mâhir oldu. Bâyezîd-i Rûmî'nin 1500 (H. 905) yılında vefâtından sonra halîfesi oldu. Bilâhare memleketi olan Malkara'ya döndü. Muhammediyye adlı eserin sâhibi Yazıcı-zâde'nin torunlarından birinin kızı ile evlendi. Malkara'da Turhan Bey Câmiine imâm ve hatîb, sıbyan mektebine de muallim ve müeddib, terbiyeci oldu. Malkara'da yıllarca, insanlara ilim öğretmekle meşgûl oldu. Vefâtına kadar Allahü teâlâya ibâdetten, insanlara doğru yolu göstermekten bir an geri kalmadı. Pek güzel şiirleri vardı.

Pîr Ali Efendi,Malkara'daki vazifesine devâm ettiği sıralarda,Mısır'da bulunan İbrâhim Gülşenî hazretlerinin adı her tarafta duyulmuştu. Pîr Ali de, İbrâhim Gülşenî hazretlerinin büyüklüğünü işitip hizmetinde bulunmak istedi. Onun sohbetlerinde bulunmak için sabırsızlanıyordu.

Derler belâlı âşıka ya sabır ya sefer,
Sabrım tükendi lâzım olupdur bana sefer.

deyip, hemen yola çıkmak istedi. Nafakasını temin için bırakacak parası olmadığından, boşanıp boşanmamak husûsunda hanımını serbest bıraktı. Fakat hanımı boşanmak istemedi. Allahü teâlâya tevekkül edip yola çıktılar. İstanbul'a geldiler. Sabah vakti sâhilde denize bakarken, bir geminin yaklaştığını gördüler. GemiHaliç'e gelip demir atınca, ondan, derviş kıyâfetinde bir grup insan çıktı. Pîr Ali Efendi bunların kim olduğunu sordu. İbrâhim Gülşenî olduğunu ve zamânın pâdişâhı Sultan Süleymân'ın dâveti üzerine İstanbul'a geldiğini söylediler. Sonra İbrâhim Gülşenî'nin yanına gitti. Elini öpmek için izin istedi. O zaman İbrâhim Gülşenî; "Pîr Ali Dede, bizi buraya getiren, senin bize olan muhabbetindir" buyurdu. İbrâhim Gülşenî, Uzun Çarşı yakınında bulunan Çandarlı İbrâhim Paşa konağına yerleşti. Burada Pîr Ali, İbrâhim Gülşenî hazretlerinden çok istifâde etti. İbrâhim Gülşenî İstanbul'dan ayrılıp, Mısır'a hareket edeceği zaman, Pîr Ali'ye memleketine dönmesini işâret edince, Malkara'ya geri döndü. İnsanlaraAllahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatıp öğretmeye devâm etti.
 

Emir Hattab

New member
Katılım
11 Ara 2006
Mesajlar
729
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Filistinden Lübnandan...
Web sitesi
www.google.com.tr
PÎR İLYÂS


Büyük velîlerden. İsmi Şücâeddîn İlyâs'tır. Gümüşlüzâde diye de bilinir. Amasya'da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. 1433 (H.837) târihinde Amasya'da vefât etti. Sevâdiye mahallesi mezarlığı başındaki Pîrler Türbesine defnedildi.

Pîr İlyâs, zamânındaki âlimlerden aklî ve naklî ilimleri tahsîl etti. Amasya müftîliği vazifesini yürüttü. Tîmûr Han Amasya'yı aldığı zaman, onu Türkistan'da bulunan Şirvân ahâlisinin istifâdesi için gönderdi. Ona ihtiyâcını karşılayabilecek kadar bir maaş verilmesini emretti. Pîr İlyâs'ın Şirvân'a gitmesinden sonra, yeğeni Gümüşlüzâde Celâleddîn Abdurrahmân Çelebi, Amasya müftîsi oldu. Pîr İlyâs, Şirvân'da kâdılık ve ilim öğretmekle meşgûl oldu. Sonra kâdılıktan ayrıldı ve Ârif-i billah Sadreddîn Hayâvî'nin sohbetiyle şereflendi. Onun yanında kırk gün halvette kaldı. Halvet esnâsında; riyâzet, nefsin istediği şeyleri yapmamak, mücâhede, nefsin istemediği şeyleri yapmak ve ibâdetle meşgûl oldu. Lâkin hocası ümmî bir zât olduğundan, ilmine güvenip ona tam teslim olamadı. Bir müddet dergâhta kaldıktan sonra memleketi olanAmasya'ya döndü.

Bu durumu kendisi şöyle anlatır: "Amasya'ya döndüğümde nefsimle uğraşmaya başladım. Lâkin yalnız başına olacak gibi değildi. O sırada Horasan diyârında meşhûr bir zât olan Zeynüddîn-i Hâfî hazretlerine gitmeye karar verdim. O gece Âlemlerin Efendisini rüyâmda gördüm. Peygamber efendimiz bana; "Ey İlyâs! Kalbinden, başka sevgileri çıkar. Şu anda zamânın en hayırlısı Sadreddîn Hayâvî'dir. Hizmetine koş." buyurdu. Uyandığımda yaptığım hatâyı anladım. Hemen tövbe dip, Sadreddîn hazretlerinin huzûruna koştum."

Pîr İlyâs o beldeye yaklaştığı zaman, Sadreddîn Hayâvî hazretleri talebelerine; "Pîr İlyâs geliyor, onu karşılayın." buyurdu. Dergâha varıp, o mübârek zâtın önüne diz çöküp elini öptü. Bunun üzerine; "Ey Mollaİlyâs! Resûlullah efendimizin yol göstermesi nîmetine herkes kavuşamaz." buyurdu ve onun gördüğü rüyâyı bildiğini işâret etti. Bundan sonra Pîr İlyâs, Şeyh Sadreddîn Şirvânî'nin hizmetinde uzun müddet kalıp, mücâhede ve riyâzetle meşgûl oldu. İcâzet, diploma aldı.

Pîr İlyâs hocasının izniyle sıla-i rahm için memleketine döndü. Hocasının vefâtı haberini duyunca,Amasya'da Tâciyye diye meşhûr olan Gümüşlü Câmiinin yanında bulunan Gümüşlüoğlu Dergâhında talebe yetiştirip, Allahü teâlânın yüce dînini, Resûlullah efendimizin güzel ahlâkını anlatmakla ve yaymakla meşgûl oldu.

Kendisine; "Evliyânın alâmetleri nedir?" diye sordular. O; "Velilerde üç alâmet vardır: Birincisi, bir söz söylemek îcâb etse, nasîhat veren olur. İkincisi, mâlâyânî, boş şeylerle uğraşmaz ve fitne çıkaran olmaz. Üçüncüsü, Kur'ân-ı kerîm okuduğunda dinleyenlerin kalpleri yumuşar." buyurdu.

Pîr İlyâs hazretleri hak yolun bilgilerini ve güzel ahlâkı yayma vazifesiyle meşgûl ikenAllahü teâlânın rahmetine kavuştu. Vefât ettiklerinde mübârek cesedlerini kendi bağlarındaki sofada gasl edip, yıkadılar. Bu esnâda sofanın bir ağacı kırıldı. Üzerlerine düşmek üzere iken, Pîr İlyâs hazretleri doğrulup bir eliyle ağacı tutup kaldırdı. Sonra tekrar uzandı. Cenâze başında bulunanlar, bu hâli görünce hayretler içinde kaldılar. Bu hâdise çok kimsenin hak yola girmesine ve tövbesine sebeb oldu.
 
Üst Alt