Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Üstad Mevdudinin Müslüman Gençlere hitabı

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Rahman ve rahim olan Allah’ın (c.c.) adıyla başlarım. Allah’a hamd seçkin kullarına selat veselam olsun...
Aziz gençler?
Sizlere konu
şmak istediğim mevzuya girmeden evvel şu ana kadar İslam dünyasının fakülte ve üniversitelerinde ve bilhassa ecnebi memleketlerin ilim yuvalarında kalbleri akide nuruyla parlamış, kürrei arzdaki diğer müslümanlar gibi mesuliyetlerini idrak etmiş, bulundukları eğitim müesseselerinde İslam ruhunu filizlendirmek için ellerindeki bütün imkanlarını seferber eden tertemiz bir talebe kitlesinin mevcudiyetinden duyduğum sevinci belirtmek isterim.
Bu hakikat bütün aç
ıklığıyla meydandadır.
Kalbi
İslam dünyası için sevgi ve ihlasla taşan herkez, eleştirici bir gözle baktıktan sonra bu müstesna hareketi takdir etmekten kendini alamaycaktır. İslam ülkelerinin genel olarak bütün eğitim ve öğretim sistemlerinde batının fikriyatını ve geleneklerini taktik metodu hakim iken, öğretim yuvalarında ve terbiye kaynaklarında vazifesini idrak etmiş ve bu uğurda aşkla, şevkli, çalışan bir gençliğin bulunması Allah’ın (c.c.) bu talihsiz millete lutfu değil de nedir...
Sizlere bahsetmek istedi
ğim mevzu şudur:İslam dünyasının istikbalini binada gençlerin ve bilhassa talebelerin rolü nedir?



DURUMLAR AYNI MESELE TEK:

Her
şeyden önce sözlerimin genel olarak İslam ülkelerindeki bütün Müslüman talebelere yöneltilmiş olması keyfiyetini zihinlerinize yerleştirmeniz gerekir... Bu ülkeler bir müddet garb sömürgeciliğinin baskısı altında kaldıktan ve garb milletlerinin önünde bütün hayat sahalarını kaybettikden sonra nihayet garb medeniyetine ve kültür emperyalizmine teslim oldular. Böylece talim ve terbiye dahil hayatın her cephesine garbdan alınan proğram ve sistemler hakim olmaya başladı. Bu gün topyekün İslam dünyasının içinde bulunduğu durum birbirinin aynısı benzer durumlardır. Bu sebebden İslam dünyasındaki bütün talebeler bir tek problemle karşı karşıyadırlar.

İSLAM ÜLKELERİ DEĞİL
MÜSLÜMAN MİLLET.

Zihinlerinizden hiç bir zaman çıkmaması gereken ikinci bir husus da şudur:benim İslam ülkelerinden kasdım, coğrafi hududlar, yüksek dağlar, akan nehirler veya çağlayan şelaleler değil, bilakis bu hududlar içinde yaşayan müslümanlardır. Hepimizce malum, insan denen varlık her an yok olmakla karşı karşıyadır, her insanın tayin edilmiş bir ömrü vardır. Şayet biz bu ülkede medeniyetimizle, kültürümüzle ebedi olarak kalmak, medeni kıyametlerimizi ve hayat nizamımızı devam ettirmek istiyorsak bunu ancak dedelerimizden aldığımız mirası tam bir doğruluk, emniyet ve nezahetle gelecek nesillere aktarmakla gerçekleştirebiliriz. Bu da kafi değildir. Bilhassa gelecek nesli aynı mihval üzere bu emaneti taşıyabilecek kalitede, şuurlu ve liyakatli bir şekilde yetiştirmeliyiz ki, bu nesil de ecdadından aldığı kıymet ve değerleri kendinden sonraki kuşaklara devredebilsin.
MİLLETLERİN YIKILIŞ VE
BEKASINDA YATAN HAK
İKAT

Milletlerin, hiç bir iz b
ırakmadan yeryüzünden silinmeleri, nesillerin ve cinslerinin tükenmesi değil bilakis milli varlıklarının ortadan kalkıp yok olması demektir. Mesela biz, Babil milleti veya firavunlar saltanatı yerleyeksan oldu demekle bu iki devletin bayraktarlığını yapan nadide değer ve kıymetlerin tarumar olduğunu ifade etmek isteriz. Halbuki Babil nesli halen mevcut olup varlığını devam ettirmektedir. Fakat milli değer ve kıymetleri, tek kelimeyle öz benliği kaybolmuştur. Aynı şekilde eski Mısırlılar da yeryüzünde nesillerini devam ettirmektedirler. Fakat gelgelelim firavunlar medeniyeti olarak tanınan medeniyetten bir iz göremezsiniz. Çünkü bu yükü sırtlanan nesiller, dedelerinden aldıkları emaneti gelecek nesillere tam manasıyla aktarma liyakatinden mahrumdurlar. İşte bu yüzden harab oldular. Tarihen sabit hakikatlerdendir ki, şayet bir millet milli şahsiyetini kaybeder başka milletlerin potasında erirse bu o milletin kaybolup yerle yeksan olması demektir. Tarih bize gösteriyor ki, İsrail oğullarından oniki kabile ortadan kaybolmuştur. Tarih şu ana kadar bize hiç bir iz gösterememiştir.
Bu, onların arkalarının kesilmesi veya köklerinin yeryüzünden koparılmasıyla izah edilemez. Fakat buradaki kasıt kaybolan kabilelerde İsrail kültürünün ölüşü ve bu kültürün gelecek nesillere intikal ettirilemeyişidir. Sonra kendilerini diğer milletlerden ayıran İsrail medeniyeti ve onun manevi değerleri de yok olunca yeryüzündeki diğer milletlerin içinde erdimeye mahkum oldular. Hatta evlatları bu gün İsrail neslinden geldiklerini bile bilmezler!!. Bunun için bir milletin hayatını sağlam esaslara bağlaması, beka ve zindeliğini teminat altına alabilmesi, gelecek nesilleri milli değerlerini koruyabilcek şekilde yetiştirilmesindeki hassasiyet ve çalışmaya bağlıdır. Bu mevzu ehemmiyetine binaen büyük bir yer işgal eder. Bunun için etraflıca açıklamak arzusundayım.

MANEVİ MİRASI GELECEK
NES
İLLERE AKTARMANIN ÖNEMİ

Üzerinde yaşadığımız bu toprakları ecdadımız, İslam medeniyetini temsil etmek, inandıkları hayat nizamını tatbik emek, doğru gördükleri kanunları ve sağlamlığına güvendikleri hareket programlarını hakim kılmak için feth etmişlerdir. İslam esaslarına gönül vermiş nesillerin uzun müddet varlıklarını koruyabilmeleri, halihazırdaki neslin, şerefli ecdadımızdan devralıp, kendisiyle diğer dünya milletlerinden ayrıldığımız İslam medeniyetini dosdoğru rabbani yolda genç nesillere aktarmak için sarfettiği çalışma ve gayrete bağlıdır.
Müslümanların fertden ferde varlıklarını devam ettirmeleri imkansızdır. Fakat müslüman milletlerin asırlar boyunca mevcudiyetlerini koruyup devam ettirmeleri mümkündür. Ama bir şartla:her devirde medeni kıymet ve değerleri bir sonraki nesillere devredebilecek idealist bir gençliğin bulunması ve bu kültür mirasını nakletme ameliyesinin nesiller boyu devam etmesi şartıyle... Eğer milletimizin eşsiz medeni değerlerinin hususiyetlerini koruyamaz genç nesillerimiz mesela Amerikan kültürünün rengiyle boyanır, hayranı olar ve üstelik İslam kültürünün potasında erimesi lazım gelirken. Amerikan kültürünün kalıplarına dökülecek olursa işte o zaman bu topraklar müslüman olarak kalamaz, eninde sonunda bir Amerikan ülkesi haline gelir. Evet, nesillerimiz oldukları gibi kalacaklar, fakat Amerikan kalıplarında temsil edilerek... Artık bu toprakları ebediyet mührüyle damgalamak için kazanan İslam medeniyeti tutunamaz, ancak milli varlığımıza, diğer bir ifadeyse islami bünyemize hükmeden başka bir medeniyet kalabilir.
Bu misallerden sonra bizler talebelerin karşılaştıkları problemlerin esasınışünüp bunların tarihi mevkiini ve ehemmiyetini pek ala idrak edebilirsiniz. İzahına çalıştığımız bu mesele sadece bir eğitim meselesi değil İslami bünyenin varlığı, bekası ve devamlılığı ile doğrudan doğruya münasebeti bulunan bir problemdir. Biz, talim ve terbiye müesseselerimizdeki olgunluk ve hazırlık devrini ikmal etmiş günümüz civan gibi delikanlıların islam medeniyetine gönülden bağlı, onun bayraktarlığını ve davetçiliğini yapabilecek kalitede yetiştirmediğimiz müddetçe yeryüzünde müslüman bir millet olarak kalamayız...
 
Üst Alt