Üslûb, ifade tarzı demektir. Her hatibin bir konuşma tarzı vardır. Üslûbu teşekkül etmiş bir insan, nerede olursa olsun, ifadelerinden hemen tanınır. "Üslûb-u beyan, aynıyla insan" şeklinde özetlenen bu durumu, bazıları şöyle ifade eder: "Ağzınızı her açışta, başkaları oradan içinizi seyreder." Üslûbu teşekkül etmiş, belli bir kimlik kazanmış olanların imzaları, Tahiru'l-Mevlevi'nin dediği gibi, yazılarının altında değil, satırlarının arasında bulunur.Sözgelimi, Necib Fazıl gibi bir şairin ifadelerine aşina birisi, onun bir başka şiirini okuduğunda, şiirin sonunda "Necib Fazıl" imzasını görmeden şiirin kime ait olduğunu bilebilir.
Mevlana, bu konuda şöyle der: "Dil, gönüle perdedir. Perde deprendi mi, sırlara erilir. Çayırlıktan, çimenlikten gelen yel, külhandan (hamamdan) esip gelen yelden farklıdır. Korkakların narasıyla, babayiğit erlerin narası, tilkiyle arslanın sesi gibi farkedilir.
Yahut dil, tencerenin kapağına benzer. Oynadı, açıldı mı, içinde ne yemek var anlarsın.
"İnsan, dilinin altında gizlidir. Bu dil, ruh kapısının perdesidir. Bir rüzgar perdeyi kaldırınca, evin içerisi bize görünür.
Mevlana, bu konuda şöyle der: "Dil, gönüle perdedir. Perde deprendi mi, sırlara erilir. Çayırlıktan, çimenlikten gelen yel, külhandan (hamamdan) esip gelen yelden farklıdır. Korkakların narasıyla, babayiğit erlerin narası, tilkiyle arslanın sesi gibi farkedilir.
Yahut dil, tencerenin kapağına benzer. Oynadı, açıldı mı, içinde ne yemek var anlarsın.
"İnsan, dilinin altında gizlidir. Bu dil, ruh kapısının perdesidir. Bir rüzgar perdeyi kaldırınca, evin içerisi bize görünür.