Enver Ýstek
metin mete
- Katılım
- 27 Ara 2005
- Mesajlar
- 3,935
- Tepkime puanı
- 1,023
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
Semih Tufan Gülaltay:
"Fethullah Müslüman Değil,
Bahailerin lideri" Fethullah-Bahaîlik ilişkisi
Semih Tufan Gülaltay, İleri Yayınları’ndan çıkan “Fethullah Müslüman mı” kitabında Fethullah Gülen’i farklı bir açıdan inceliyor. Kendi kaleminden okuyalım:
“Bu kitaptaki ana mevzu, Fethullah’ın rejim düşmanlığı ya da ABD adına yüklendiği misyon değil... Ben O’nun İslamiyet’in içine sokulmuş bir Truva atı olup olmadığını sorguluyorum. O bir Truva atı mıdır? Fethullah Bahaîler’in gizli lideri midir? Amaç İslam dinini tahrif etmek midir? Gerçek ve halis müslüman kitlemizi Fethullah’tan nasıl koruyabiliriz? Ve benim için işin en önemli yanı 21. asrın en büyük dinamik gücü olan Türkçü gençliğin Türk-İslam sentezi adı altında kandırılmasının önüne geçme yollarının ortaya konmasıdır... Nurculuğun Türk milliyetçilerinin sırtına basarak Tevrat ittifakı kurmasının önüne geçmek, Orta Asya’da misyonerlik okulları açarak İngilizceyi Orta Asya’da tek dil haline getirme çalışmalarına artık dur diyebilecek miyiz?
Fethullah’ın birinci gayesi Türk devletini ele geçirmek, ikinci gayesi ise, geçmişin intikamını almak için İran’ı istila edip İran’la harbe girmektir... O, bu operasyonda Turancıları kullanmayı düşünüyor... Bütün Türk dünyasını ele geçirdikten sonra ise önce aldatmaca bir dinler diyalogu oluşturacak sonra da gerçekte bir Tevrat ittifakı olan Bahaîliğe geçiş sürecini başlatarak bütün dünya dinlerini Bahaîlik altında birleştirme sürecini başlatacaktır... Son merhalesi Fethullah’ın “mesih” ilan edilerek dünya peygamberliğine adım atmasıdır...”
Kitapta Gülaltay, Fethullahçılığın kökeni İran’a uzanan Bahaîlik tarikatının bir kolu olduğunu ve Gülen’in Bahailiğin günümüzdeki lideri olduğunu iddia ediyor.
Gülaltay’a göre, Bahaîlik sıradan bir tarikat veya cemaat değildir. Hatta Bahaîlik İslam içinde bir mezhep de değildir. Bahaîlik, 3 büyük dini, İslamiyeti, Hıristiyanlığı ve Museviliği tek bir pota altında birleştirmeye çalışan bir dinlerüstü mezheptir. İran’da İslam öncesi geleneklerini sürdürmek isteyen ve bu nedenle İslamiyeti diğer dinlerle birleştirmeye ve tahrif etmeye çalışan çeşitli tarikatlara dayanmaktadır. Bahaîliğin ortaya çıkışını 800’lü yıllara kadar götüren Gülaltay’a göre Fethullah’ın Müslümanlık anlayışının ardında aslında kökeni İran’a dayanan bu İslamdışı tarikatlar vardır. Dolayısıyla Fethullah’ın ne kadar Müslüman olduğu sorgulanmalıdır.
Gülaltay kitabında, İran’daki Batınî mezheplerinin her birinin ortaya çıkışını ve birbirini nasıl takip ettiğini anlatıyor ve bu mezheplerin neden İslamdışı sayıldığını örnekleriyle okuyucuya sunuyor. Gülaltay, İran’daki İslamdışı mezhepleri Mazdek’le başlatıyor. Sonra sırasıyla, Hürremiye Mezhebi, Babek, İsmailiye ve Hasan Sabbah, Hurufîler, Cavidaniye, Babilik, Bahaîlik... Gülaltay’a göre bu mezhepler farklı isimler taşımalarına karşın aslında aynı mezhebir devamıdır. Çünkü, sık sık İran Devleti’ne ve Halifeliğe karşı ayaklanan bu mezhepler, başarısız olunca yollarına devam edebilmek için isim değiştirmiştir. Yoksa eylemleri de inançları da farklı değildir.
Bu tarikatların kısa bir tarihin sunduktan sonra Fethullah’ın bu tarikatlarla bağlantısını yapıtlarından örneklerle açıklanıyor. Örneğin Batınî tarikatlarının en önemli özelliği yasak kimliklerini saklayarak takiyye yapmalarıdır. Gülaltay’a göre, Batınîler takiyye yaparak gerçek inançlarını gizlerler, Müslümanlarla kaynaşırlar ve devleti içten içe fethetmeye çalışırlar. Aynen Fethullahçılar gibi...
Batınîlerin Kitabün Nur’undan Saidi Nursi’nin Risale-i Nur’una
Öncelikle Batınîler, şeyhlerinin kitabını Kuran yerine kabul ederler. Cavidanîyeler, şeyhleri Fazlullah’ın Cavidannamesi’ni, Babiler ise şeyhleri Muhammed Bab’ın kitabı Kitab-ün Nur’u Kuran kabul ederler. Ne hikmetse, Saidi Nursî’nin Risale-î Nur’u isim olarak ve cemaatin gösterdiği saygı bakımından, içerik olarak, Kitab-ün Nur’a çok benzemektedir. Türkiye’deki Nurculara göre, Kuran anlaşılması zordur, bu nedenle müritlere Nur Risaleleri önerilir. Risalelere adeta ikinci bir Kuran mualemesi gösteren Fethullah, Gülaltay’a göre bu şekilde Müslümanlığa da aykırı hareket etmiş olmaktadır. Gülaltay, Fethullah’ın şu sözüne dikkat çekiyor: “İlimler sahasında meselenin temel esprisini ise Bedîüzzaman’ın mülahazasında buluruz. Şöyle der o: Allah’ın iki kitabı vardır. Biri kainat kitabı, diğeri Kur-an’ı Kerim.” Gülaltay’a göre Fethullah Gülen, “Kainat kitabı” derken Risaleleri kastetmektedir. Gülaltay, buna benzer pek çok örneği kitabında veriyor ve Nurcuların Risaleleri öne çıkarmasının nedeninin Kuran’ın geçerliliğini ortadan kaldırmak olduğunu söylüyor.
"Fethullah Müslüman Değil,
Bahailerin lideri" Fethullah-Bahaîlik ilişkisi
Semih Tufan Gülaltay, İleri Yayınları’ndan çıkan “Fethullah Müslüman mı” kitabında Fethullah Gülen’i farklı bir açıdan inceliyor. Kendi kaleminden okuyalım:
“Bu kitaptaki ana mevzu, Fethullah’ın rejim düşmanlığı ya da ABD adına yüklendiği misyon değil... Ben O’nun İslamiyet’in içine sokulmuş bir Truva atı olup olmadığını sorguluyorum. O bir Truva atı mıdır? Fethullah Bahaîler’in gizli lideri midir? Amaç İslam dinini tahrif etmek midir? Gerçek ve halis müslüman kitlemizi Fethullah’tan nasıl koruyabiliriz? Ve benim için işin en önemli yanı 21. asrın en büyük dinamik gücü olan Türkçü gençliğin Türk-İslam sentezi adı altında kandırılmasının önüne geçme yollarının ortaya konmasıdır... Nurculuğun Türk milliyetçilerinin sırtına basarak Tevrat ittifakı kurmasının önüne geçmek, Orta Asya’da misyonerlik okulları açarak İngilizceyi Orta Asya’da tek dil haline getirme çalışmalarına artık dur diyebilecek miyiz?
Fethullah’ın birinci gayesi Türk devletini ele geçirmek, ikinci gayesi ise, geçmişin intikamını almak için İran’ı istila edip İran’la harbe girmektir... O, bu operasyonda Turancıları kullanmayı düşünüyor... Bütün Türk dünyasını ele geçirdikten sonra ise önce aldatmaca bir dinler diyalogu oluşturacak sonra da gerçekte bir Tevrat ittifakı olan Bahaîliğe geçiş sürecini başlatarak bütün dünya dinlerini Bahaîlik altında birleştirme sürecini başlatacaktır... Son merhalesi Fethullah’ın “mesih” ilan edilerek dünya peygamberliğine adım atmasıdır...”
Kitapta Gülaltay, Fethullahçılığın kökeni İran’a uzanan Bahaîlik tarikatının bir kolu olduğunu ve Gülen’in Bahailiğin günümüzdeki lideri olduğunu iddia ediyor.
Gülaltay’a göre, Bahaîlik sıradan bir tarikat veya cemaat değildir. Hatta Bahaîlik İslam içinde bir mezhep de değildir. Bahaîlik, 3 büyük dini, İslamiyeti, Hıristiyanlığı ve Museviliği tek bir pota altında birleştirmeye çalışan bir dinlerüstü mezheptir. İran’da İslam öncesi geleneklerini sürdürmek isteyen ve bu nedenle İslamiyeti diğer dinlerle birleştirmeye ve tahrif etmeye çalışan çeşitli tarikatlara dayanmaktadır. Bahaîliğin ortaya çıkışını 800’lü yıllara kadar götüren Gülaltay’a göre Fethullah’ın Müslümanlık anlayışının ardında aslında kökeni İran’a dayanan bu İslamdışı tarikatlar vardır. Dolayısıyla Fethullah’ın ne kadar Müslüman olduğu sorgulanmalıdır.
Gülaltay kitabında, İran’daki Batınî mezheplerinin her birinin ortaya çıkışını ve birbirini nasıl takip ettiğini anlatıyor ve bu mezheplerin neden İslamdışı sayıldığını örnekleriyle okuyucuya sunuyor. Gülaltay, İran’daki İslamdışı mezhepleri Mazdek’le başlatıyor. Sonra sırasıyla, Hürremiye Mezhebi, Babek, İsmailiye ve Hasan Sabbah, Hurufîler, Cavidaniye, Babilik, Bahaîlik... Gülaltay’a göre bu mezhepler farklı isimler taşımalarına karşın aslında aynı mezhebir devamıdır. Çünkü, sık sık İran Devleti’ne ve Halifeliğe karşı ayaklanan bu mezhepler, başarısız olunca yollarına devam edebilmek için isim değiştirmiştir. Yoksa eylemleri de inançları da farklı değildir.
Bu tarikatların kısa bir tarihin sunduktan sonra Fethullah’ın bu tarikatlarla bağlantısını yapıtlarından örneklerle açıklanıyor. Örneğin Batınî tarikatlarının en önemli özelliği yasak kimliklerini saklayarak takiyye yapmalarıdır. Gülaltay’a göre, Batınîler takiyye yaparak gerçek inançlarını gizlerler, Müslümanlarla kaynaşırlar ve devleti içten içe fethetmeye çalışırlar. Aynen Fethullahçılar gibi...
Batınîlerin Kitabün Nur’undan Saidi Nursi’nin Risale-i Nur’una
Öncelikle Batınîler, şeyhlerinin kitabını Kuran yerine kabul ederler. Cavidanîyeler, şeyhleri Fazlullah’ın Cavidannamesi’ni, Babiler ise şeyhleri Muhammed Bab’ın kitabı Kitab-ün Nur’u Kuran kabul ederler. Ne hikmetse, Saidi Nursî’nin Risale-î Nur’u isim olarak ve cemaatin gösterdiği saygı bakımından, içerik olarak, Kitab-ün Nur’a çok benzemektedir. Türkiye’deki Nurculara göre, Kuran anlaşılması zordur, bu nedenle müritlere Nur Risaleleri önerilir. Risalelere adeta ikinci bir Kuran mualemesi gösteren Fethullah, Gülaltay’a göre bu şekilde Müslümanlığa da aykırı hareket etmiş olmaktadır. Gülaltay, Fethullah’ın şu sözüne dikkat çekiyor: “İlimler sahasında meselenin temel esprisini ise Bedîüzzaman’ın mülahazasında buluruz. Şöyle der o: Allah’ın iki kitabı vardır. Biri kainat kitabı, diğeri Kur-an’ı Kerim.” Gülaltay’a göre Fethullah Gülen, “Kainat kitabı” derken Risaleleri kastetmektedir. Gülaltay, buna benzer pek çok örneği kitabında veriyor ve Nurcuların Risaleleri öne çıkarmasının nedeninin Kuran’ın geçerliliğini ortadan kaldırmak olduğunu söylüyor.