Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tövbede Dikkat Edilecek Hususlar

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Âlimlere göre insan, yaptığı her günahdan dolayı tövbe etmelidir. İşlenen günah sadece Allah’a karşı olup kul hakkını ilgilendirmiyorsa, bundan tövbe etmenin üç şartı vardır:

1. O günahı terketmek.


2. Onu yaptığına pişman olmak.


3. Bir daha yapmamaya karar vermek.


Şayet bu üç şarttan biri eksikse, tövbe edilmiş olmaz.

İşlenen günah kul hakkını ilgilendiriyorsa, ondan tövbe etmenin dört şartı vardır:

Üçü yukarıda sayılan şartlardır.


Dördüncüsü de kul hakkından arınıp kurtulmaktır. Bu da şöyle olur:

Şayet bu hak mal ve benzeri bir şeyse, onu sahibine geri verir.
Eğer “zina etti” diye iftira atmak gibi bir suçdan dolayı ceza görmeyi gerektiriyorsa, hak sahibine kendisini cezalandırma yetkisi verir veya ondan kendini bağışlamasını ister.

Eğer bu kul hakkı birini çekiştirme suçu ise, o kimseden af diler.

İnsanın yaptığı her günahdan dolayı tövbe etmesi gerekir. Günahlarının bir kısmından tövbe ederse, Ehl-i sünnet’e göre, sadece o günahları hakkında tövbe etmiş sayılır; tövbe etmediği günahları devam eder.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Benim fikrim de tam tersi değerli kardeşim. İlk üçü mutlaktır, dördüncüsü muğlaktır. Neden ? Belki bu kişi, kul hakkına çok uzak bir memlekette ve çok uzun yıllar önce girdi. Muhatabı terki dünya eyledi. Bu takdirde mutlak olduğunu söylediğiniz 4. konu hiç bir zaman tecelli edemeyecek. Ama;

Kişi, eğer ilk üç konuda gerekli olanı samimi olarak yakalamış ise, bundan sonraki hayatında yaptığı ve/veya yapacağı hayr ve hasenatı o kul hakkı üzerinde bulunan kişi adına çeşitli defalar yaparsa, buna ihlas ile aklına geldikçe devam etme gayreti gösterirse, hem üzerinde bulunan kul hakkını ifa etmiş olur hem de ecir yönünden kendisinden de hiç bir şey eksilmemiş olur. Düşünsene bir an, ölmüşsün (Rabbim hayrlı ömür versin) amel defterin kapandı sanıyorsun. Oysa aradan bir zaman geçtikten sonra amel defterine ara sıra hayr hasenat türü sevaplar geliyor. Her ne kadar ölmüş dahi olsan dünyada olanlardan haber alıyorsun. Rasulullah'ın (s.a.v.) sözü ile de sabittir bu. Ve merak ediyorsun kim acaba bu benim hakkımda hayrda bulunup da, halen benim amel defterimi hayr yönünde dolduran kişi diyorsun. Ve hesap günü karşına yıllar önce senin hakkına girmiş bu kişi çıkıyor. Sen öldüğün halde, sanki senin hayrlı bir evladınmış gibi arkandan durmadan senin adına hayrlar yapıp göndermiş ve hiç emek sarfetmediğin halde daha fazla bir rahmete kavuşuyorsun. aslında bu biraz tasavvufi bir anlatım oldu ama zahire de bir nevi örnek teşkil eder düşüncesi ile yazmaya çalıştım.

İlk üç daha önemli benim fikrimce. Ama bunu yazarken elbette 4. konu önmesizdir yada gerekli değildir demiyoruz. Asla! Böyle bir anlam algılanıyorsa yazımızdan, tekrar okuyun. Elbette zahiren karşılıklı olarak helallikte bulunmak en sağlıklısı ve geçerli olanı. Velevki dedik, olası bir örneği olmuş kabul ederek düşündük. Burada bizim bahsetmek istediğimiz ihlas ve samimi ölçüler içinde yapılması gereken bir konu. Tabi bununla beraber muhatabını memnun edememe şüpheside her zaman mevcuttur. Yine bir örnek ile yazmak gerekirse, kişi; her ne kadar arkasından hayr ve hasenat göndermiş olsan da, memnun olmayabilir. Benim dünyadayken bu adam 1 liramı kendi zimmetine geçirmişti. Ama o 1 lira benim yaşadığım dönemde çok kıymetliydi. Daha sonra arkamdan gönderdiği 1 milyarlık hayr hasenat rakam olarak belki çok ama değer olarak benim 1 lirama yakın değil. Çünkü benim o an 1 liraya olan ihtiyacım daha fazlaydı. Oysa bu adam 1 milyarlık hayrı çok rahat bir ortamda yaşarken yerine getirdi. Meşakket açısından da hakkımı talep ediyorum, da diyebilir. İşte bu noktada ihlas, samimiyet ve nedamet geri plana düşer. Çünkü hakk, her zaman hakktır. Rasulullah (s.a.v.) hikmetli hadisi burada tezahür eder: "Hakk, ateşten bir kordur. Dileyen eline alsın, yahut bıraksın!"
 
Üst Alt