Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi merhumun, Cehennem azabının kâfir ve müşrikler için ebedi değil geçici olduğunu savunan Kazan´lı Musa Carullah Bigiyef´e[1] reddiyesinden[2] sonra bu batıl davanın Kur´an ile temellendirilmesinin mümkün olmadığı, en küçük bir şüpheye mahal bırakmayacak tarzda tescillenmişti.[3]
Ancak mezkûr reddiye, bütün ihtişam ve nefasetine rağmen, Cehennem azabının kâfir ve müşrikler için ebedi olmadığını savunanların ileri sürdüğü merviyyat üzerinde son derece isabetli tesbitler sunmakla birliktealabildiğine kısa durduğu için, meselenin bu yönü bakımından takviyeye muhtaçtır. Hemen aşağıda değinileceği üzere konunun bu yönünü de Muhammed b. İsmail es-San´ânî, Ref´u´l-Estâr isimli eseriyle büyük ölçüde ikmal etmiştir..
Bu yazının amacı ise, İbn Teymiyye ve İbnu´l-Kayyım´ın, kâfir ve müşrikler için Cehennem azabının ebedi olmadığı görüşünü benimseyip benimsemediği tartışmasını bir sonuca bağlamaktır.[4]
İbn Teymiyye ve İbnu´l-Kayyım´ın konuyla ilgili görüşü
"İbnu´l-Vezîr" diye bilinen, el-Avâsım sahibi Muhammed b. İbrahim el-Yemânî[5], Sübülü´s-Selâm sahibi Muhammed b. İsmail es-San´ânî[6] ve Zâhid el-Kevserî, kâfir ve müşrikler için Cehennem hayatının sonsuz olmadığı görüşünü İbn Teymiyye ve İbnu´l-Kayyım´a nisbet etmiştir.[7]
DİA´daki "Cehennem" maddesinin "Kelam" ilmiyle ilgili kısmının[8] müellifi Bekir Topaloğlu, "İbn Teymiyye ve onun yolunu benimseyenlerden oluşan bir grup âlim..." diyerek aynı şekilde davranmıştır.[9]
Aynı kaynaktaki "Azap" maddesinin yazarı Yusuf Şevki Yavuz´un da bu görüşü İbn Teymiyye ve İbnu´l-Kayyım´a nisbet ettiği görülmektedir.[10]
Bu listeyi birkaç katı artırmak mümkün olmakla birlikte, öteden beri yaygın olarak benimsenen kanaatin, İbn Teymiyye ve İbnu´l-Kayyım´ın Cehennem hayatının son bulacağı görüşünü benimsediği doğrultusunda olduğunu söylemek için bu kadarını yeterli görüyorum.[11]
Ancak günümüzde konuyla ilgilenen bir kısım araştırmacıların, İbn Teymiyye ve İbnu´l-Kayyım´ın bu görüşte olmadığında ısrar ettiği, tam aksini söylediklerine dair kendi ifadelerinden deliller aktararak isbatlama yoluna gittiği görülmektedir. Meseleyi "problem" haline getiren de bu noktadır.
"Beka-i nar" görüşü
1. İbn Teymiyye
İbn Teymiyye, Mecmû´u´l-Fetâvâ´da, "Yedi şey vardır ki bunlar ölmeyecek, fena bulmayacak ve yokluğu tatmayacaktır: Cehennem ve sakinleri, Levh, Kalem, Kürsi, Arş"[12] şeklindeki rivayetin sahih olup olmadığı tarzındaki bir soruya verdiği cevapta şöyle der:
"Bu haber bu lafızla Hz. Peygamber (s.a.v)´in sözü değildir; o, alimlerden birine ait bir sözdür. Bu Ümmet´in selefi, imamları ve sair Ehl-i Sünnet ve´l-Cemaat şu itikattadır: Mahlukat arasında yok olmayacak ve tamamen fena bulmayacak varlıklar vardır.[13] Cennet, Cehennem, Arş vd. varlıklar böyledir. Mahlukatın tamamının fena bulacağını, Cehm b. Safvân ve Mu´tezile´den ve benzerlerinden kendisine muvafakat edenler gibi bid´atçı Kelamcılar´dan bir grup dışında söyleyen olmamıştır. Bu, Allah´ın Kitabı´na, Resulü´nün Sünneti´ne ve Ümmet´in selefinin ve imamlarının icmaına aykırı batıl bir sözdür. Nitekim bu hususta Cennet ve ehlinin ve daha başka varlıkların bekasına delalet (eden deliller) vardır ki, bu sayfa, bu noktanın zikri için yeterli değildir. Kelamcılar´dan ve Felsefeciler´den çeşitli kesimler, bütün mahlukatın fena bulmasının mümteni (muhal) olduğuna, aklî delillerle istidlal etmiştir. Vallâhu a´lem."[14]
Bu ifadeler esas alındığında İbn Teymiyye´nin, Cehennem´in son bulacağı görüşünde olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.
Yine bir başka eserinde İmam el-Eş´arî´nin Makâlâtu´l-İslâmiyyîn´inden, herhangi bir itiraz getirmeksizin şöyle bir nakil yapar:
"? Yine şu meselede de iki görüş halinde ihtilaf etmişlerdir: Allah Teala´nın fiilleri için bir son var mıdır, yoksa O´nun fiillerinin sonu yok mudur? el-Cehm b. Safvân şöyle demiştir: "Allah´ın malumat ve makduratının bir son noktası ve sınırı, fiillerinin de bir sonu vardır. Cennet ve Cehennem fena bulacak, içindekiler de yok olacaktır. Tâ ki Allah, tıpkı el-Evvel olup, (ezelde) kendisiyle birlikte herhangi bir şey bulunmadığı gibi, (bütün mahlukat yok olduktan sonra da) el-Âhir (en son kalan) olacak ve O´nunla birlikte herhangi bir şey bulunmayacaktır." Buna karşılık Ehl-i İslam bir bütün olarak şöyle demiştir: "Cennet ve Cehennem´in sonu yoktur. Bu ikisi baki kalmaya devam edecektir. Aynı şekilde cennetlikler Cennet´te nimetlenmeye, cehennemlikler de Cehennem´de azap görmeye sürekli olarak devam edecektir. Bunun bir sonu yoktur. Allah´ın malumat ve makduratı için de bir son nokta ve sınır mevcut değildir."[15]
İbn Hazm, üzerinde icma bulunan meseleleri zikretmek maksadıyla kaleme aldığı Merâtibu´l-İcmâ´da "beka-i nar" meselesini de zikretmiş ve şöyle demiştir: "? Cehennem´in hak olduğunda, buranın ebedî bir azap yurdu olduğunda, kendisinin de içindekilerin de sonsuz ve ebedî olarak devam edip, fena bulmayacağında ittifak etmişlerdir?"[16]
Bu esere Nakdu Merâtibi´l-İcmâ´ adıyla bir tenkit yazmış olan İbn Teymiyye´nin, yukarıdaki satırlar hakkında tek kelime etmemiş olması da bu konuda farklı düşünmediğini gösteren önemli bir noktadır.
2. İbnu´l-Kayyım
İbnu´l-Kayyım da el-Vâbilu´s-Sayyib´inde şöyle demiştir: "İnsanlar, "herhangi bir pisliğin çirkinleştirmediği/bulaşmadığı temiz", "kendisinde hiçbir temizlik olmayan pis" ve "kendilerinde hem pislik, hem de temizlik bulunanlar" şeklinde üç tabaka olduğuna göre, bunların kalacakları yerler de üç çeşit olacaktır: Mahza temizlerin yurdu ve mahza pislerin yurdu. Bu iki yurt fena bulmayacaktır. Üçüncüsü ise kendisinde hem pislik, hem de temizlik bulunanların yurdudur ki, fena bulacaktır. Bu, (mü´min olan) isyankârların yurdudur. Zira Cehennem´de muvahhitlerin isyankârlarından kimse kalmayacak ve onlar cezaları miktarınca azaplandırıldıktan sonra ateşten çıkarılıp Cennet´e sokulacaklardır. Geriye mahza temizlerin ve mahza pislerin yurtlarından başkası kalmayacaktır..."[17]
Ancak mezkûr reddiye, bütün ihtişam ve nefasetine rağmen, Cehennem azabının kâfir ve müşrikler için ebedi olmadığını savunanların ileri sürdüğü merviyyat üzerinde son derece isabetli tesbitler sunmakla birliktealabildiğine kısa durduğu için, meselenin bu yönü bakımından takviyeye muhtaçtır. Hemen aşağıda değinileceği üzere konunun bu yönünü de Muhammed b. İsmail es-San´ânî, Ref´u´l-Estâr isimli eseriyle büyük ölçüde ikmal etmiştir..
Bu yazının amacı ise, İbn Teymiyye ve İbnu´l-Kayyım´ın, kâfir ve müşrikler için Cehennem azabının ebedi olmadığı görüşünü benimseyip benimsemediği tartışmasını bir sonuca bağlamaktır.[4]
İbn Teymiyye ve İbnu´l-Kayyım´ın konuyla ilgili görüşü
"İbnu´l-Vezîr" diye bilinen, el-Avâsım sahibi Muhammed b. İbrahim el-Yemânî[5], Sübülü´s-Selâm sahibi Muhammed b. İsmail es-San´ânî[6] ve Zâhid el-Kevserî, kâfir ve müşrikler için Cehennem hayatının sonsuz olmadığı görüşünü İbn Teymiyye ve İbnu´l-Kayyım´a nisbet etmiştir.[7]
DİA´daki "Cehennem" maddesinin "Kelam" ilmiyle ilgili kısmının[8] müellifi Bekir Topaloğlu, "İbn Teymiyye ve onun yolunu benimseyenlerden oluşan bir grup âlim..." diyerek aynı şekilde davranmıştır.[9]
Aynı kaynaktaki "Azap" maddesinin yazarı Yusuf Şevki Yavuz´un da bu görüşü İbn Teymiyye ve İbnu´l-Kayyım´a nisbet ettiği görülmektedir.[10]
Bu listeyi birkaç katı artırmak mümkün olmakla birlikte, öteden beri yaygın olarak benimsenen kanaatin, İbn Teymiyye ve İbnu´l-Kayyım´ın Cehennem hayatının son bulacağı görüşünü benimsediği doğrultusunda olduğunu söylemek için bu kadarını yeterli görüyorum.[11]
Ancak günümüzde konuyla ilgilenen bir kısım araştırmacıların, İbn Teymiyye ve İbnu´l-Kayyım´ın bu görüşte olmadığında ısrar ettiği, tam aksini söylediklerine dair kendi ifadelerinden deliller aktararak isbatlama yoluna gittiği görülmektedir. Meseleyi "problem" haline getiren de bu noktadır.
"Beka-i nar" görüşü
1. İbn Teymiyye
İbn Teymiyye, Mecmû´u´l-Fetâvâ´da, "Yedi şey vardır ki bunlar ölmeyecek, fena bulmayacak ve yokluğu tatmayacaktır: Cehennem ve sakinleri, Levh, Kalem, Kürsi, Arş"[12] şeklindeki rivayetin sahih olup olmadığı tarzındaki bir soruya verdiği cevapta şöyle der:
"Bu haber bu lafızla Hz. Peygamber (s.a.v)´in sözü değildir; o, alimlerden birine ait bir sözdür. Bu Ümmet´in selefi, imamları ve sair Ehl-i Sünnet ve´l-Cemaat şu itikattadır: Mahlukat arasında yok olmayacak ve tamamen fena bulmayacak varlıklar vardır.[13] Cennet, Cehennem, Arş vd. varlıklar böyledir. Mahlukatın tamamının fena bulacağını, Cehm b. Safvân ve Mu´tezile´den ve benzerlerinden kendisine muvafakat edenler gibi bid´atçı Kelamcılar´dan bir grup dışında söyleyen olmamıştır. Bu, Allah´ın Kitabı´na, Resulü´nün Sünneti´ne ve Ümmet´in selefinin ve imamlarının icmaına aykırı batıl bir sözdür. Nitekim bu hususta Cennet ve ehlinin ve daha başka varlıkların bekasına delalet (eden deliller) vardır ki, bu sayfa, bu noktanın zikri için yeterli değildir. Kelamcılar´dan ve Felsefeciler´den çeşitli kesimler, bütün mahlukatın fena bulmasının mümteni (muhal) olduğuna, aklî delillerle istidlal etmiştir. Vallâhu a´lem."[14]
Bu ifadeler esas alındığında İbn Teymiyye´nin, Cehennem´in son bulacağı görüşünde olduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.
Yine bir başka eserinde İmam el-Eş´arî´nin Makâlâtu´l-İslâmiyyîn´inden, herhangi bir itiraz getirmeksizin şöyle bir nakil yapar:
"? Yine şu meselede de iki görüş halinde ihtilaf etmişlerdir: Allah Teala´nın fiilleri için bir son var mıdır, yoksa O´nun fiillerinin sonu yok mudur? el-Cehm b. Safvân şöyle demiştir: "Allah´ın malumat ve makduratının bir son noktası ve sınırı, fiillerinin de bir sonu vardır. Cennet ve Cehennem fena bulacak, içindekiler de yok olacaktır. Tâ ki Allah, tıpkı el-Evvel olup, (ezelde) kendisiyle birlikte herhangi bir şey bulunmadığı gibi, (bütün mahlukat yok olduktan sonra da) el-Âhir (en son kalan) olacak ve O´nunla birlikte herhangi bir şey bulunmayacaktır." Buna karşılık Ehl-i İslam bir bütün olarak şöyle demiştir: "Cennet ve Cehennem´in sonu yoktur. Bu ikisi baki kalmaya devam edecektir. Aynı şekilde cennetlikler Cennet´te nimetlenmeye, cehennemlikler de Cehennem´de azap görmeye sürekli olarak devam edecektir. Bunun bir sonu yoktur. Allah´ın malumat ve makduratı için de bir son nokta ve sınır mevcut değildir."[15]
İbn Hazm, üzerinde icma bulunan meseleleri zikretmek maksadıyla kaleme aldığı Merâtibu´l-İcmâ´da "beka-i nar" meselesini de zikretmiş ve şöyle demiştir: "? Cehennem´in hak olduğunda, buranın ebedî bir azap yurdu olduğunda, kendisinin de içindekilerin de sonsuz ve ebedî olarak devam edip, fena bulmayacağında ittifak etmişlerdir?"[16]
Bu esere Nakdu Merâtibi´l-İcmâ´ adıyla bir tenkit yazmış olan İbn Teymiyye´nin, yukarıdaki satırlar hakkında tek kelime etmemiş olması da bu konuda farklı düşünmediğini gösteren önemli bir noktadır.
2. İbnu´l-Kayyım
İbnu´l-Kayyım da el-Vâbilu´s-Sayyib´inde şöyle demiştir: "İnsanlar, "herhangi bir pisliğin çirkinleştirmediği/bulaşmadığı temiz", "kendisinde hiçbir temizlik olmayan pis" ve "kendilerinde hem pislik, hem de temizlik bulunanlar" şeklinde üç tabaka olduğuna göre, bunların kalacakları yerler de üç çeşit olacaktır: Mahza temizlerin yurdu ve mahza pislerin yurdu. Bu iki yurt fena bulmayacaktır. Üçüncüsü ise kendisinde hem pislik, hem de temizlik bulunanların yurdudur ki, fena bulacaktır. Bu, (mü´min olan) isyankârların yurdudur. Zira Cehennem´de muvahhitlerin isyankârlarından kimse kalmayacak ve onlar cezaları miktarınca azaplandırıldıktan sonra ateşten çıkarılıp Cennet´e sokulacaklardır. Geriye mahza temizlerin ve mahza pislerin yurtlarından başkası kalmayacaktır..."[17]