hakka davet
New member
- Katılım
- 25 Eyl 2007
- Mesajlar
- 153
- Tepkime puanı
- 18
- Puanları
- 0
- Yaş
- 53
Behz İbnu Hakîm İbni Mu'âviye İbni Hayde el-Kuşeyrî babası tarikiyle dedesinden şunu rivayet ediyor: "Dedim ki: … Şimdi Allah rızası için senden soruyorum. Allah seninle bizlere ne gönderdi?"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
"İslâm’ı” dedi. "Pekâla, dedim, İslâm'ın alâmetleri nedir?" Şu cevabı verdi:
"Kendimi Allah'a teslim ettim, başka şeyleri terkettim" demen, namaz kılman, zekât vermendir. Her Müslüman bir başka Müslümana haramdır. İki Müslüman birbiriyle kardeştir ve birbirlerine yardımcıdırlar. Bir kimse Müslüman olduktan sonra müşrikleri terkedip, Müslümanlara karışmadıkça hiçbir ameli (Allah katında) makbul değildir." [1]
İslâm, Mekke'de Hz. Muhammed'in kendisine davet ettiği tevhîd dininin adıdır. İslâm, Allah ve Resulü’nün bildirdiklerine tabi ve teslim olma anlamına gelir. İslâm'ı kabul eden ve kendi iradesini Allah ve Resulü’nün iradesine tabi kılan kimseye de "Müslüman" denir.
“Allah ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” [2]
Bu ayetteki emir ve talimat İslâm anayasa hukukunun temel ilkesidir ve bütün İslâmî hayat sistemi için geçerlidir. Buna göre hiçbir Müslüman fert veya millet, kurum, mahkeme veya parlamento, ya da devletin, Allah ve Resûlünün hüküm verdiği bir konuda kendi isteğine göre seçme hakkı yoktur. Müslüman olmak, kendi düşünce, davranış ve seçme özgürlüğünü Allah ve Resûlüne teslim etmek demektir. Hiçbir makul insan iki karşıt davranışı birleştirmeye kalkmaz. Müslüman kalmak isteyen kimse mutlaka Allah ve Resûlünün emrine boyun eğmek zorundadır; boyun eğmeyi istemeyen kimse ise Müslüman olmadığını kabul etmelidir. Eğer bunu da kabul etmezse, ne kadar Müslüman olduğunu haykırsa da, hem Allah hem de insanlar tarafından münafık olarak kabul edilecektir. [3]
Süfyan İbnu Abdillah es-Sakafî (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ey Allah'ın Resûlü, bana İslâm hakkında öyle bir bilgi ver ki, bana yetsin ve sizden başka kimseye İslâm'dan sormaya hacet bırakmasın" dedim.
Şu cevabı verdi: "Allah'a inandım de, sonra da doğru ol" buyurdu. [4]
Bu hadis Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in Cevâmi'u'l-Kelim denen özlü sözlerindendir. Bir kaç kelimelik bir söz olduğu halde çok geniş ve derin mânaları kucaklamaktadır: Allah'ı bir bil, yalnızca ona inan, sonra dinin gösterdiği doğru yoldan git, tevhidden hiç ayrılma, ölünceye kadar Allah'a itaatten yüz çevirme" demek olup, hadis şu ayete de mutabıktır:
"Rabbimiz Allah'tır; deyip sonra da doğrulukta devam edenlerin üzerine, melekler (ölümleri anında) inerler..." [5]
[1] Nesâî, Zekât 72-(Kütüb-i Sitte)
[2] Ahzab sur. 36.ayet
[3] Tevhim-ul Kur’an-Mevdudi
[4] Müslim, İman 62- (Kütüb-i Sitte)
[5] Fussilet sur.30.ayet.-İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/236.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
"İslâm’ı” dedi. "Pekâla, dedim, İslâm'ın alâmetleri nedir?" Şu cevabı verdi:
"Kendimi Allah'a teslim ettim, başka şeyleri terkettim" demen, namaz kılman, zekât vermendir. Her Müslüman bir başka Müslümana haramdır. İki Müslüman birbiriyle kardeştir ve birbirlerine yardımcıdırlar. Bir kimse Müslüman olduktan sonra müşrikleri terkedip, Müslümanlara karışmadıkça hiçbir ameli (Allah katında) makbul değildir." [1]
İslâm, Mekke'de Hz. Muhammed'in kendisine davet ettiği tevhîd dininin adıdır. İslâm, Allah ve Resulü’nün bildirdiklerine tabi ve teslim olma anlamına gelir. İslâm'ı kabul eden ve kendi iradesini Allah ve Resulü’nün iradesine tabi kılan kimseye de "Müslüman" denir.
“Allah ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” [2]
Bu ayetteki emir ve talimat İslâm anayasa hukukunun temel ilkesidir ve bütün İslâmî hayat sistemi için geçerlidir. Buna göre hiçbir Müslüman fert veya millet, kurum, mahkeme veya parlamento, ya da devletin, Allah ve Resûlünün hüküm verdiği bir konuda kendi isteğine göre seçme hakkı yoktur. Müslüman olmak, kendi düşünce, davranış ve seçme özgürlüğünü Allah ve Resûlüne teslim etmek demektir. Hiçbir makul insan iki karşıt davranışı birleştirmeye kalkmaz. Müslüman kalmak isteyen kimse mutlaka Allah ve Resûlünün emrine boyun eğmek zorundadır; boyun eğmeyi istemeyen kimse ise Müslüman olmadığını kabul etmelidir. Eğer bunu da kabul etmezse, ne kadar Müslüman olduğunu haykırsa da, hem Allah hem de insanlar tarafından münafık olarak kabul edilecektir. [3]
Süfyan İbnu Abdillah es-Sakafî (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ey Allah'ın Resûlü, bana İslâm hakkında öyle bir bilgi ver ki, bana yetsin ve sizden başka kimseye İslâm'dan sormaya hacet bırakmasın" dedim.
Şu cevabı verdi: "Allah'a inandım de, sonra da doğru ol" buyurdu. [4]
Bu hadis Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in Cevâmi'u'l-Kelim denen özlü sözlerindendir. Bir kaç kelimelik bir söz olduğu halde çok geniş ve derin mânaları kucaklamaktadır: Allah'ı bir bil, yalnızca ona inan, sonra dinin gösterdiği doğru yoldan git, tevhidden hiç ayrılma, ölünceye kadar Allah'a itaatten yüz çevirme" demek olup, hadis şu ayete de mutabıktır:
"Rabbimiz Allah'tır; deyip sonra da doğrulukta devam edenlerin üzerine, melekler (ölümleri anında) inerler..." [5]
[1] Nesâî, Zekât 72-(Kütüb-i Sitte)
[2] Ahzab sur. 36.ayet
[3] Tevhim-ul Kur’an-Mevdudi
[4] Müslim, İman 62- (Kütüb-i Sitte)
[5] Fussilet sur.30.ayet.-İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/236.