Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tesettür hakkında

Atlas

New member
Katılım
8 Ara 2007
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Tesettür hakkındadır

Rahman ve Rahim olan ALLAH ın adı ile başlarım
Hamd Alemlerin Rabbi olan ALLAH a mahsustur
Salat Ve Selam Alemlere Rahmet diye gönderilen Resul iEkram (a.sv) onun Ehl i beytine ve Ashabı nın üzerine olsun amin.

Biliriz ki tesettür hakkında çok şiddetli baskılar vardır ve tesettürü gericilikle suçlarlar bayanlara bir hücreymiş gibi göstermeye çalışırlar oysaki Yüce ALLAH kuran ı kerimde tesettürü emretmiştir ve ayrıca testtür her şekilde fıtrata uygun ve fıtratın gerektirdiği bir ihtiyaçtır ve 1300 yıl boyunca alemi islamın mahremi olmuştur.ama görüyoruzki bu asırda çok büyük sorunlarla karşılaşmıştır sözü fazla uzatmadan bu sorunların neler olduğunu sizin bilgilerinize sunup fıtratla barışık olduğunu sunmak isteriz

Tesettür kadınlar için fıtridir çünki kadın yaratılış itibari ile zayıf ve naziktir bu yüzden kendilerini ve yavrularını korumak için bir erkeğin himayesinde olmaya muhtaçtır
Bu yüzden kendini erkeğine sevdirmek ve onun himayesinde rahatça yaşamak için o erkeğinin kıskançlığını ortaya çıkaracak dış etkenlerden gelen şehveti meyilleri engellemek zorundadırki kocası ona karşı kıskançlıktan gelecek kırgınlığa ve ayrılığa düşmemelidir

İkinci bir husus ise duyulur ve görülür ki tesettürsüz olan kişiler sürekli göz hapsi içerisindedir ve bu konuda çok şikayetlerin olduğu açıktır ve ayrıca testtürsüz bayanlara karşı cinsellik üzerine gelen saldırılar açık ve delillidir işte hal böyle olunca elbette ki tesettürsüz bayanlarla evli erkeklerin çoğu bu konuda şikayetçi ve kıskançlıkları yüzünden sürekli problemli bir şekilde evlilikleri sürmüştür..

Ayrıca yaratılış itibariyle yaratılan varlıklar ve kainat arasında bir enerji akımı vardır bu da bilimsel olarak açıklanmıştır bu enerji akımı üç ana noktada ele alınır biri kişinin kendi vucudunda ve vucudunun dengesi ile alakadar olan enerji akımıdır yarısı pozitif yarısı negativ dir buna delilimiz aynı elimizdeki baş parmak ve şehadet parmağını birleştirip serbest bıraktığımızda bir birini iter sebebi ise aynı kutupların bir birini itmesidir.. iki elimizdeki aynı parmakları bir birinden ayırdığımızda ve serbest bıraktığımızda ise bir birini çektiğini görürüz buda farklı kutupların bir birini çektiğidir işte bu hal kişinin bedenini üzerine kurulu olan denge enerjisini gösterir

Diğer bir enerji noktası ise dünya üzerine olan kişi ile zemin enerjisidir ki bu durumda insanın kendisi negativ yerin enerjiside pozitiv dir .. ki yer çekimi kanunu buna delildir

Diğer bir enerji akımıda karşı cinsler arasında olan elektirik akımıdır ki bunda erkek negativ bayan pozitivdir bunada delilimiz bir erkeği çok bayanların cezb etmesi ve kendine çekmesi ve bir bayanı az erkeğin cezp etmesi dir ki çekicilik daima pozitiv enerjiye iticilikte negativ enerjiye işarettir

Kuran ı kerimde işaret ettiği gibi muhakkak ki her nefis kötülüğü ister dusturu ile yola çıktığımızda biliriz ki şeytandan ve nefisten gelen istek ve arzularla tesettürsüzlükten gelen açıklıkla bayanların kendini dış nazarlara teşrif etmesiyle nefsani arzuların ön plana gelmesiyle bu kişilerin o çekim gücünün cezbine kapılıp fuhuşata ve tecavuzlara yol açmaktadır ve asır bunu çok net bir şekilde gösteriyor ki şuan fuhuşun 13 yaşa indiği söylenilir

Bir çok tecevuz vakası vardır ki bunlar ayrıca örneklerdir baştada demiştik fiziki olarak bayan zayıf bir fıtrat üzere yaratılmıştır o yüzden korunma olarak güçsüzdür bu tür saldırılara karşı kendini koruyamaz…

Ve bu hal evliliklere farklı noktalardanda darbe vurmuştur bir çok evli kendi eşinden daha güzelini gördüğünde güzelliklere meyl edip eşine karşı soğukluk ve bir çok an olmuştur ki eşlerini aldatmaya kadar gitmişlerdir.bu aldatmalar sonucunda çok yuvalar yıkılmıştır

Bir başka noktada budur bir çok bayanların açıklıkla cezb ettikleri kişileri sadece güzelliğe ve bedeni fiziki yapıya şartlandırmış ve bu şekilde evlilikler olmuş bu evlilikler kısa sürmüştür çünki o kişi sadece geçici olan dış güzelliğe meyl edip evlenmiş ve o güzellikten faydalandıktan sonra güzelliğin gitmesiyle dışarıdaki başka görünen güzelliklere yönelmiştir ve böylece bir çok geçici evliliklere yol açılmış ve toplumun ana temeli olan aile düzeni bozulmuş ve doğan bir çok çocuk sahipsiz kalmış ve anne babanın ayrılığından kaynaklanan şefkatten mahrum kalıp o boşluğu uyuşturucu veya sefahatin aldatıcı güzelliklerinde arayıp boşluklara düşmüşlerdir..

Açıklığın başlangıç süresinden bu yana baktığımızda bir çok iş sahipleri satışlarındaki karın artması için onları kullanmışlardır açıklığın ilgi çektiğinin farkında olan menfaat perest insanlar bunları iş sektöründe çalıştırıp habis ruhlu kişilerin ilgilerini çekip satışlarına rağbeti artırmış ne yazikki bazı modernizmci İslam fikrine sahip kişilerin tesettürlü bayanların kanlarına girip açıklardan ne gibi eksikliklerinin olduğunu onlar kadar onlarında hakkının olduğunu öne sürerek onlarıda iş alanına itip evlerdeki aile düzenlerini bozmuş ve eşlerin çalışmasıyla çocuklarının eğitimlerini ahlaki olarak aksatmış ve şefkatten mahrum bırakmıştır ayrıca çalışan eşlerin iş sebebiyle iki tarafında meşkuliyetlerinin artmasıyla bir birlerine karşı olan sevgi ve ilgide soğumalar ve işlerden dolayı bir birlerine olan güvenlere zarar gelmiştir

Ki biliriz Hz Adem den bu yana sürekli anneler toplumda en büyük eğitmen olmuş ve topluma eğitimli fertler kazandırmış düzenli bir toplumun oluşmasında katkıda bulunmuştur.

Ama ne yazikki şuan bu hal eğitimsiz evlatların topluma sunulmasına ve annenin babanın çalışmasından dolayı evlatlara olan öz şevkatin verilmemesi ile o şevkatin farklı kişilerden veya maddelerden aranmasına sebebiyet vermişlerdir

Ayrı bir noktada şudurki bayanların çalışmasının artmasıyla bir çok erkek işsiz kalmış ve çalışan erkeklerde ağır işlerde çalıştırılmaya başlatılmış buda sağlık noktasında eşleri tehdit etmiş ve hastalıklar sonucunda veya sakatlıklar sonucunda bir çok ailenin dağılmasına sebep olmuştur

Bazı araştırmacılara göre çalışan bayan sayısı iş bulamayan erkek sayısının iki katına yakınmış

Bu halin sebebiyet verdiği bir başka sorunda işsiz kalan erkeklerin evliliklerinin zorlaşmasıyla evlilik kapıları kapatılmaya başlatılmış ve o kişileri fuhuşata sürüklemiştir

bire bir kişilerin itiraflarıylada sabittir gün olmuştur dışa sunulan görünümler yüzünden bir kıza bir çok erkek meyl etmiş ve bunun sonucunda rekabetler ortaya çıkmıştır bu rekabet ve kıskançlıklar sonucunda çokları hastahane köşelerine çokları kabristanlara çoklarıda ceza evlerine düşmüştür..

Bu tarz bir çok hal ve sorunlara sebebiyet olmuştur açıklık..Ve Biliriz ki İlahi hukuk sistemlerinde de beşeri hukuk sistemlerinde de bir suça sebebiyet vermek o suçu işlemek gibidir

Oysaki tesettür kişinin mahremi ve gizliliğidir ve kötü gözlerden ve saldırılardan kendini korumaktır ve ayrıca kendini başkalarına teşrif etmediğinden eşlerinin sevgisini kazanmaktır

Düşünün tesettür olsaydı eşleriniz başka sizden güzel kişileri görmeseydi sadece sizlen iktifa etseydi ve testtürden dolayı kendi tanıdıkları olabilir korkusuyla saldırılardan tecevuzlerden korksalardı ve sizinde rahat hareket etmenize bir ortam olsaydı dahamı iyiydi yoksa şuan dünyanın açıklıkla bulunan bu halimi güzel?

En serseri insan dahi isterki eşine başkaları bakmasın ve ona karşı nefsani düşünmesin.

Ben bu konuyu fazla uzatmadan bir örnekle bitirmek istiyorum ben bayanı bir meyveye benzetirim ki vereceğim örneği herkezin denemesini isterim bir elma kabukluyken çok zamanlar taze kalır ama kabuğunu soyduğunuzda bir saat sonra sararmaya ve çürümeye başlar bu bütün meyvelerde öyledir ve yaratılış itibariyle onlarda tesettürlüdür

Ve bir meyve dalında uzun süre tazedir toprağına düşünce tohum olup bir çok meyve veren ağaç olur şayet evinden koparıldımı farklı ellerle artık güzelliğini kaybetmeye mahkumdur özellikle soyuldumu

şayet tesettürü (çarşaf) bulunan topluluklar olan 1300 yıllık atalarımızın hayatlarına bakıldığında ve özellikle Peygamberimizin (s.a.v) hayatına eşlerine kızlarına torunlarına ve ona tabi olanların hayatına baktığında ne derece büyük bir rahtlık ve huzur olduğunu görürsünüz

ALLAH ın Rahmeti ve Bereketi üzerinize olsun

Seyyid Muhammed Mustafa el Hüseyni el Amedi
 

Atlas

New member
Katılım
8 Ara 2007
Mesajlar
2
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
MÜSLÜMAN HANIMIN KIYAFETİNİN ÖZELLİKLERİ İslâm'a göre kadının yabancı erkeklerle olan ilişkilerde giydiği elbisenin taşıması gereken özellikleri şöylece sıralayabiliriz:

1. Kadının kıyafeti; genel olarak (el ve yüz dışında) bütün vücudu örtmesi gerekir. Giyilen örtü; saçları da içine alacak şekilde bütün vücudu kapamalıdır. Vücudu, el ve yüz dışında hangi elbise kapatıyorsa, ismi ne olursa olsun kadın onu giyebilir.

2. Elbise vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde bol olmalıdır. Kadının dar elbise giymesi dinimizce yasaklanmıştır. Vücut hatlarını belli eden dar elbiseler giyen kadınların "giyinik çıplak" ve "cehennemlik" olduğunu Peygamberimiz hadisinde haber vermektedir.

Şu hususu belirtmeliyiz ki haram olan dar giysiden kastımız giyilen dış elbisenin dar olmasıdır. Bunun dışında, bol pardesü ve çarşafın altına giyilen, büluz ve gömleklerin dar olmasında sakınca yoktur. Önemli olan dar bir kıyafetle dışarı çıkmamak ve erkeklere karşı, dar giysilerle vücudu teşhir etmemektir.

Günümüzde caddelerde, dar bir buluzla göğüslerini ve belini, dar (streç) pantolon ile kalça ve bacaklarını dışa vuran kadınlar "giyinik çıplak"lar hükmündedir.

3. İslâmî elbisenin bir özelliği de şeffaf ve ince olmamasıdır. İslâm, kadın teninin rengini gösteren kıyafetleri yasaklar. Hicâbtan maksat gizlemektir. Peygamberimiz, ince elbise giyen Hz. Esma'dan yüzünü çevirerek böyle giyinmesini menetmiştir.

Elbisenin ince (şeffaf) olmamasından kastımız "tenin rengini belli etmemesi" dir. Bir başka rivayette "Kadının kemiklerinin iriliğini erkeklere göstermemek" olduğu belirtilmektedir.

Dışarıdan bakıldığında elbisenin içinden insanın teni görünüyorsa -elbise ister kalın, ister ince olsun- böyle bir elbise ile setr-i avretin hasıl olmayacağı belirtilmiştir. (Fıkhî Risaleler, Dr. Faruk Beşer Seha Yay. s. 53.)

4. Müslüman kadınların giysisi, kafir kadınların giysilerine de benzememelidir. Bir hadislerinde: "Bir topluluğa benzemeye çalışan kişi, benzemeye çalıştığı toplumdandır." (Ebu Davud, Libas, 4) buyuran Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), başka din ve başka kültürden kadınlar gibi giyinen kadınların, onlara benzeyip onlardan olacağını açıkca beyan etmiştir.

Bu konuya Abdullah bin Amr'ın (ra) şu rivayeti de açıklık getirmektedir: "Resûlullah (sav) benim üzerimde dikkat çekici, altın renginde bir çeşit boya ile boyanmış iki elbise görünce şöyle dedi: "Bunlar kafirlerin elbiselerindendir, onları giyme!"

Bu ölçüleri verdikten sonra, bir de şimdiki halimizi düşünelim. Her çağda, kadın olsun erkek olsun, kafirlerin elbiselerine benzer kıyafetler, yüce dinimiz tarafından Müslümanlara yasaklanmışken, bugünkü halimiz herhalde pek iç açıcı olmasa gerek.

Şöyle bir düşünsek; halkı müslüman ülkelerin sokaklarındaki açık kıyafetli bir müslüman kızını, bir Alman, bir İngiliz ya da Fransız kızlarının arasına koysanız, acaba bunlar arasından ‘müslüman’ diye anılan kızı ayırdedebilir misiniz?




Sanırız hayır! O kadar birbirlerine benzeyeceklerdir ki bunlar arasında ‘müslüman’ olduğunu söyleyen kızın seçilmesi belki mümkün olmayacaktır.

Herkesin giysisi onun görüş ve yaşayışıyla ilintilidir, özündeki birikimin dışa vurmuş şeklidir ve kişiliğinin somutlaştırıcısıdır. Ve demekteyiz ki herkesin giysisi, kişinin onun aracılığıyla konumunu başkalarına ilan ettiği ve onunla kendisini tanıttığı şiarıdır. Yani müslüman kızın giydiği kıyafet, dininin şiarı, simgesi olmalıdır.

İmanlı kadına yaraşan, kendi inancına uygun ve onu yansıtıcı elbiseleri giymektir. Kâfirlere benzer biçimde giyinmekten kesinlikle kaçınmalıdır.

5. Bir kadının giyimi, kibir maksadı taşımamalıdır. Hadîs-i şeriflerde "şöhret" karşılığı olarak geçen kibir maksadıyla giyim haram kılınmıştır.

İbnül Esir der ki: "Şöhret" bir şeyin açıkça meydana çıkmasıdır. Burada maksat, giydiği elbisenin renkleri başkalarının renklerinden farklı olduğu için elbisesini insanlar arasında rahatlıkla görülsün ve böylelikle herkes ona bakarak, o da onlara karşı kibirlenerek ve kendini beğenerek büyüklenme (tekebbüre) kapılsın diye giyinen kimsedir.

Yüce Peygamberimiz (sav) şöyle buyururlar: "Kibirden dolayı elbiselerini sürüyen kimseye, kıyamet gününde rahmet nazarıyla Allah bakmaz." (Buhari, Libas, 20; Müslim, Libas, 42, 4)

"Kibirlenme ve çalım satma (gösteriş) olmadığı halde (bunlardan uzak kalarak) ye, iç ve giy." (Ebu Davud)

Bir müslümanın giyimi, başkalarını küçümsemek ve hava atmak için değil, Allah rızasına ve tevazuya uygun olmalıdır.

6. Müslümanın elbisesi her an temiz olmalıdır. Kıyafetin temiz olması, aynı zamanda ibadet etmenin de şartlarındandır.

Resûlullah (sav) hadîsinde şöyle buyurur: "Ashabım! Sizler Mü'min kardeşlerinizin yanına varacaksınız. Binaenaleyh bineklerinize dikkat ediniz. Kıyafet ve elbiselerinizi düzeltiniz ki insanlar arasında parmakla görülebilecek gibi olasınız. Çünkü Allah çirkinliği, çirkin söz söylemeye özenenleri sevmez.” (Riyazüs Salihin, 11/196)

7. Bir insanın elbisesi sade ve güzel olmalı ve süslü, dikkat çekici özellikler taşımamalıdır. (Yabancı erkeklere karşı) İslâmi örtünmenin bu özelliğini Nur Suresinin 31. ayetindeki "Süslerini göstermesinler" ifadesinden öğreniyoruz.

Giysi başlı-başına ziynet olmamalıdır. Kadının dışarı çıktığında giydiği elbiseye erkeklerin bakışlarının takılmaması için dış elbise ziynet (süs/süslü) olmamalı yani sade olmalıdır.

Bunun delili şu ayet-i kerimedir: "Evleriniz de oturun, ilk cahiliye devri kadınlarının açılıp saçıldığı gibi açılıp saçılarak yürümeyin." (Ahzab Sûresi, 33)

Peygamberimiz bir hadîs-i şerifinde: "Giyimde sadelik, imandandır." (Ebu Davud, Tereccül, 2) buyurur.

Bir toplumda bazı kadınların aşırı derecede süslü, dikkat çekici ve pahalı elbise giymesi, toplumdaki dengeyi bozar ve toplumda gösterişi hakim kılar. İslâma göre, insanların üstünlüğü elbiseyle değil ancak takva ile belirlenir.

Kur'an'a göre, elbise vücudu sadece örtmekle kalmaz, insanı aynı zamanda takvaya götüren bir araçtır. İslâm, takvayı (iç ve dış bütünlüğü) zedeleyen lüks ve dikkat çekici elbiselerin de giyilmesini hoş görmez.

İslâm Dini, bir kadının israfa kaçıcı, lüks, renk cümbüşü, parlak v.b.g. özelliklere sahip elbise giymesini tasvip etmez.

Günümüzde bazı bayanlar örtündüklerini zannederek dikkat çekici renklere (fosforlu, albenili renklere) bürünmekte ve erkeklerin dikkatini çekmektedirler. Bu kişiler, başları örtülü de olsa çarpıcı renklere büründüklerinden dolayı, hakiki manada örtünmenin gereğini yerine getirmiş sayılmazlar. Örtüden amaç kadının zinetini saklamaktır. Bunun da siyah ya da koyu renklerle daha iyi yapılacağı açıktır.

Tesettür emri ilk vahyedildiğinde Ensar kadınlarının siyah elbiseler giydiklerini Sabuni, "Ahkamül Kur'an" adlı eserinde haber vermektedir. Yine Habibe binti Abbad adlı hanım sahabinin "Hz. Aişe'nin üzerinde siyah bir başörtüsü gördüm" (Tabakat-ı İbn Saad) rivayeti bize bu konuda örnek sayılır.

Elbisenin sade olması istenirken, tabiî ki çirkin olması da kastedilmemektedir. İslâm, pejmurde bir kıyafeti de öngörmez. Elbise; lüks olmayan, saygı uyandırıcı, bakanların hafife almalarını engelleyici, bedeni yakıştırıcı özelliklere de sahip olmalıdır. İşte bu anlayışla, giyilen elbise ideal giyimdir.




8. Bir diğer özellik de kadının örtüsünden parfüm ve güzel koku gelmemelidir. Çünkü bir kadının elbisesinden güzel koku gelmesi erkekleri cezbeder. Bir hadîsi şerifte Peygamberimiz: "Bir kadın güzel koku sürünerek erkeklerin arasından geçer ve erkekler o kokuyu alırlarsa o kadın zânidir (zina yapan)." (Kütüb-i Sitte, İbrahim Canan, 7/521) demiştir.

Dinimiz kadının parfümlü elbise giymesini kendi cinsleri arasında veya kocasına karşı helâl görülür. İslâm, kadınların sokaklarda parfümlü giysilerle arzı endam etmesini ve kıyafetine koku sürünüp bunu erkeklere hissettirmesini yasaklamıştır.

9. Müslüman kadının elbisesinin boyu da itidalli olmalıdır. Dinimize göre kadının elbisesi ne kısa, ne de yerde sürünecek kadar uzun olmalı, topukları kapatacak hizada bulunmalıdır. Elbise, avret yerleri örtecek uzunlukta olmalıdır.

Giyilen kıyafet, kadının baştan ayağa kadar olan kısmını örtmelidir. Bacaklarını tamamen örtmeyen bir etek giydiği halde "Benim eteğimin uzunluğu dizkapağımın altına ulaştığı için örtünmüş sayılırım" şeklinde düşünenler yanılgı içindedirler.

Bahsettiğimiz gibi kadının avret kısmı diz kapağına kadar değil ayaklara kadar (bacaklar da dahil) olan kısımdır. En azından uzunluğu dirseklerin altına kadar uzanan eteğin altına, kalın ve cildi belli etmeyen çorap giyilirse örtünme ifa edilmiş olur.

Çarşı-pazarda, gayet uzun olduğu halde yırtmaçlı etek giyenleri de görüyoruz. Her adım atışında bacakları yırtmaçtan görülen kadınlar, Peygamberimizin buyurduğu gibi "giyinik çıplaklar"dır. Onların mini eteklilerden farkı yoktur.

Günümüzde örneklerini gördüğümüz, çarşaf ya da ayak topuklarına kadar uzanıp yerde sürünmeyen tesettür kıyafetleri bu konuda ideal giysilerdir.

10. Elbise, insanı soğuk ve sıcaktan koruyacak özelliklere sahip olmalıdır. Hanefî Fukehâsı "Mükellefin (Erkek ve kadının) avret mahallini örtecek, sıcak ve soğuktan gelebilecek her türlü zararı ortadan kaldırabilecek şekilde giyinmesi farzdır." Hükmünde müttefiktir.

Allah'ın insana emanet olarak verdiği bedeni, dış etkilere karşı koruyucu elbise giymek de müslümanın önemli görevlerindendir. Müslümanlar yaşadığı coğrafyaya göre elbiselerini seçerler. Arabistanda yaşayan bir müslüman ile Kuzey Kutbunda yaşayan bir müslümanın (soğukluk ve sıcaklık açısından) aynı elbiseyi giymesi mümkün değildir. Ama elbiselerde aranan ortak özellik; elbiselerin avret yerlerini kapatıp, vücut hatlarını belli etmeyen bollukta olmasıdır.

11. Müslüman kadın, İslâmi bilinçten kaynaklanmayan moda ve modern asrın zevklerine göre değil, kendi inançlarına uygun elbiseleri seçmesi inancının bir gereğidir. Kadının tesettüre uymasındaki amaç; Allah'ın rızasını sağlamaktır. İslâmda giyimin durumu da "Ameller ancak niyetlere göredir. Herkes yaptığı niyete göre karşılık görür.." hadîsinde belirtilen ölçü dahilindedir.

Yani bu dünyaya denenmek için gelen kişiler, giyimiyle kimi taklit ediyorsa onunla beraber haşrolunacak, onların safında yeralacaktır.

12. Vahşî hayvanların deri ve kürklerinin elbise olarak kullanılmayacağı fıkıh kitaplarında yer almaktadır. Peygamber Efendimiz, vahşî hayvanların derilerinden yapılan kürk ve samur gibi elbiseleri müslümanlara yasak kılmıştır.

Lüks bir giyim olan vahşi hayvanların derilerinden yapılan kıyafet hem hüküm bakımından, hem de dikiş yönünden İslâma ve hicâba aykırıdır.
 
Üst Alt