Öncelikle beni haksız yere forumdan atan mucahide hakkımı helal etmiyorum
keza yardımcısı bcetin denen kişiyede hakkımı helal etmeyecem
peygamber düşmanlarının safında yer alarak onları tekfir etmediği için bir müslüman olarak uyarıda bulunuyorum
evet metin mete munkirini sünnet düşmanını tekfir ediyorum sünnet düşmanlarını tekfir etmeyenleride tekfir ediyorum buyrun okuyun müslüman alimlerin görüşleriyle tekfir etmeyeni tekfir etmek
TEKFİR ETMEYENLERİ TEKFİR ETMEK
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
Rahman Ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Alemlerin yegane Rabbi ve ilahı, her türlü noksanlıktan münezzeh sıfat ve isimlerin yegane sahibi, inananlara hidayet kaynağı, inkarcılara bir uyarı ve öğüt olarak Yüce Kitab'ı indiren Allah'a, O'nun razı olduğu şekilde hamdederiz. Şüphesiz biz, O'na ibadet için varız ve O'na döndürüleceğiz. «O» ne güzel dost, «O» ne güzel yardımcıdır.
İbrahim (a.s)’in milletine tabi olmayı, rasullerin davetine uymayı, Alemlerin rabbini tevhid etmeyi, şirkten ve müşriklerden uzak durmayı emretmek için gönderilen muvahhidlerin seyyidi Muhammed (a.s)’e salat ve selam olsun!
Şu iyice bilinsin! Kim Allah’a şirk koşarsa, büyük bir iftira atmış olur. Kim Allah’a şirk koşarsa, apaçık bir şekilde sapmış olur.
İbni Teymiye (r.a) şöyle dedi:
“Bu din, İslam dinidir. Allah (c.c), bundan başka din kabul etmez. İslam dini, sadece Allah (c.c)’a teslimiyet göstermektir. Kim, hem Allah (c.c)’a hem de başkasına boyun eğerse müşrik olur. Kim, Allah (c.c)’a hiç teslimiyet göstermezse, Allah (c.c)’a ibadette kibirlenen olur. Müşrik olsun Allah (c.c)’a ibadette kibirlenen olsun, her ikisi de kafirdir.”
(Er-Risaleti’t-tedmuriye s: 52-53 , Fetvalar c: 38 s: 23-24)
KUR’AN DAN VE ALİMLERİN AÇIKLAMALARINDAN DELİLLER
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَاء مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاء أَبَداً حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن شَيْءٍ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
.“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: Biz, sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddettik. Bizimle sizin aranız-da, bir olan Allah’a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır.” (Mumtahine: 4)
“ (İbrahim dedi ki) Sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzaklaşıyorum...” (Meryem: 48 )
“ (İbrahim) onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından uzaklaşınca ona İshak ve Yakub’u bağışladık ve hepsini de nebi yaptık.” (Meryem: 49)
Yüce Allah Ashab-ı Kehf hakkında da şöyle buyuruyor:
"Madem ki siz, onlardan ve onların Allah'ın dışında ibadet ettikleri varlıklardan uzaklaştınız, o halde mağaraya sığının..." (Kehf: 18/16)
Hamd b. Ali Atik Şöyle der:
Ayrıca, Allahu Teala'nın, müminlerin kimlerle dost olup, kimlerle dostluk kurmamaları gerektiği hususundaki emri, sadece Muhammed'in (s.a.v.) ümmetine has bir emir değildir. Bu, Allah (c.c.) tarafından gönderilen bütün peygamberler ve ümmetler için ortak bir noktadır. Kafirlere hiçbir dönemde asla velayet yetkisi tanınmamıştır. Çünkü Allah'ın (c.c.) emrettiği yol, sırat-ı müstakimdir ve bütün peygamberler de bu yol üzere bulunmuşlardır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"İbrahim ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: 'Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tekfir ettik. Sadece Allah'a iman edinceye kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve kin belirmiştir..."
Bu ayeti kerimede geçen "Sizin için güzel bir örnek vardır." sözü, tıpkı "Sonra da sana, İbrahim'in hanif dinine uy!..." diye vahyettik." (Nahl: 16/123) kavline benzer.
Yüce Allah bize İbrahim (a.s.) ve onunla beraber olanları, onların söyledikleri sözleri, kavimlerine karşı sergiledikleri tavırları güzel bir örnek olarak almamızı emrediyor. Çünkü onlar kavimlerine şöyle demişlerdi:
"Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptık-larınızdan uzağız."
Bu ayette de açıkça belirtildiği gibi, müslümanların birarada yaşadıkları kafirlere karşı kesin tavırlarını ortaya koymaları vaciptir. Müslümanların, kendileriyle aynı yerde bulunan kafirlere karşı açık tavır koymaları gerekiyorsa, kendilerinden uzakta bulunanlara karşı çok daha kesin bir tavır sergilemeleri ve bütün meselelerde açık ve net bir biçimde gereken tavrı takınmaları gerekir.
"Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıkla-rınızdan uzağız." ayetinde müşriklerden uzak olmanın öne alınıp, Allah'tan (c.c.) başka ibadet edilen putlardan uzak olmanın daha sonra zikredilmesinde ince bir nokta vardır. Buna göre önce müşriklerden daha sonra da onların taptıkları putlardan uzaklaşmak gerekir. Zira müşrikleri reddetmek, putları reddetmekten daha önemlidir. Çünkü kişi putlardan uzak olduğu halde, onlara tapanlarla ilişkisini sürdürebilir.
Fakat müşriklerden uzak durup, onlarla bağlarını keserse, elbette onların ibadet etmekte oldukları şeyle ve putlarıyla da tüm bağlarını koparmış olacaktır. Zira, müşriklerden uzaklaşmasının asıl sebebi budur. Bununla ilgili olarak Allah (c.c.) şöyle buyuruyor.
"Sizden de, Allah'ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmemle (sizin gibi) bedbaht olmam (istediklerimden mahrum bırakılmam)." (Meryem: 19/48 ) Dikkat edilirse bu ayette de, önce putlara tapanlardan ardından da onların putlarından uzaklaşıldığı bildiril-miştir. Yine şu ayetlerde de aynı gerçek vurgulan-maktadır:
"Nihayet onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman ..."
(Meryem: 19/49)
"Madem ki siz, onlardan ve onların Allah'ın dışında tapmakta oldukları varlıklardan uzaklaştınız ..." (Kehf: 18/16)
Bütün bu ayetlerde öncelikli olana dikkat etmek, bu ince noktayı asla gözardı etmemek gerekir. Çünkü bu, Allah'ın (c.c.) düşmanlarını iyi tanımak için önemlidir. Nice insanlar vardır ki, şirk işlemezler ama, müşriklere karşı düşmanlık göstermedikleri için asla müslüman olamazlar. Sebebi de, bütün peygamberlerin izledikleri yolu terk ederek, onların dinlerini gereğince uygulamamalarıdır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor.
"...Sizi tekfir ettik. Sadece Allah'a iman etmenize kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir..."
Dikkat edilecek olursa ayette önce "düşmanlık" bunun ardından "öfke" zikredilmiştir. Zira, birinci durum ikincisinden çok daha önemlidir. İnsan kimi zaman müşriklere öfke duyabilir; fakat onlara .düşmanlık göstermez. Fakat kişinin müslüman olabilmesi için müşriklere karşı öfke duymanın yanında onlara açık bir şekilde düşmanlık da göstermesi gerekir. Böyle olmadığı takdirde üzerine düşeni yapmış olmaz.
Öfke ve kin kalple ilgilidir. Bunun alametleri dışa vurulmadıkça herhangi bir faydası olmaz.-Kişi müşriklere düşmanlık edip onlarla bağlarını kesmedikçe onlara sadece öfke ve kin duymakla müslüman olamaz. Yani kin, nefret ve öfke düşmanlıkla birlikte olmalıdır ki, kafirlerle bağlar koparılsın. Müslümanlar buna rağmen onlarla bağlarını sürdürür ve dostluk gösterirlerse, bu onlarla aralarında herhangi bir buğz ve öfke olmadığını gösterir. Bu, üzerinde düşünülmesi gereken çok ciddi bir meseledir. Gereğince düşünüldüğü takdirde, bir çok gerçek ortaya çıkacaktır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
(El-vela vel Bera Hamd b.Ali Atik)
Şeyh Muhammed b. Abdullatif b. Abdurrah-man bu ayet hakkında şöyle dedi:
1-“Yeryüzünde meydana gelebilecek en büyük fitne, şirk ve fesat; 2-Müslüman ile kafirlerin, Allah (c.c)’a itaat edenle karşı gelenlerin karışmasıdır. Onlar karıştığında İslam nizamının dengesi bozulur. 3-Tevhid akidesinin hakikati belli olmaz ve kaybolur. 4-Sonuçta büyüklüğünü sadece Allah (c.c)’ın bildiği şer meydana gelir. 5-İslam’ın hakim olması, emri bi’l maruf nehyiani’l münker müessesinin işlemesi ve cihad bayrağının yükselmesi ile olur. 6- Allah (c.c) için sevmek, Allah (c.c) için buğzetmek ve Allah (c.c)’ın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmakla olur. Buna delalet eden bir çok ayet vardır.”
(Eddurerus Seniye – Cihad Bölümü)
Şeyh İshak b. Abdurrahman şöyle dedi:
“Kafirlere kalple kin beslemek yeterli değildir. Zira düşmanlık ve kin açıkça belli olmalıdır...” Sonra Mümtahine: 4 ayetini zikrederek sözlerine şöyle devam etti:
“Allah’ın bu ayetteki beyanını açıklayışına dikkatle bak! Çünkü bundan daha açık bir açıklama yoktur. Allah ayette: “...başlamıştır.” buyuruyor. Bu ise; “ortaya çıktı, göründü” manasındadır. Dini açıkça ortaya koymak işte budur. Düşmanlığı açık bir şekilde yapmak ise; kafirleri açık bir şekilde tekfir etmek ve onlardan bedenen ayrılmakla olur.”
(Eddureris Seniye cüz 7 s: 141 cihad bölümü)
Şeyh Süleyman b. Sehman,
Mumtahine ayeti hakkında şöyle dedi:
“İşte bu, İbrahim (a.s)’in milletidir. Allah (c.c), İbrahim (a.s)’in milleti hakkında şöyle buyuruyor:
“İbrahim’in milletinden, kendini bilmeyenden başka kim yüz çevirir?” (Bakara: 130)
Allah (c.c)’ın düşmanlarına düşmanlık göstermek, bu düşmanlığı apaçık bir şekilde ortaya koymak, onlardan çok uzak durmak, onlarla dost ve haşir neşir olmamak her müslümana farzı ayn olan amellerdir.”
(Durerus Seniye 7. bölüm. cihad bölümü s: 121)
Şeyh Hamed b. Atik bu ayet hakkında şöyle dedi:
“Allah (c.c) bu ayette şöyle buyurdu:
1-“Muhakkakki biz sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız.”
2-Bu ayetin incelikleri çoktur. Allah (c.c) ayette putlardan önce putlara tapanlardan beri olmayı zikretmiştir.
3-Bunun sebebi putlara tapanlardan beri olmanın putlardan beri olmaktan daha önemli olmasıdır.
4-Çünkü putlardan beri olan, fakat onlara tapanlardan beri olmayan kimse, üzerindeki farzı yerine getirmiş olamaz.
5-Ancak müşriklerden beri olursa, onların taptıklarından da beri olmuş olur.
6-Bu, Allah (c.c)’ın şu ayetine benzer.
“ (İbrahim dedi ki) Sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzaklaşıyorum...” (Meryem: 48 )
7-Bu ayette de İbrahim (a.s)’in önce putlara tapanlardan, sonra da putlardan ayrıldığı geçmektedir. Buna benzer bir diğer ayet de şöyledir:
“ (İbrahim) onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından uzaklaşınca ona İshak ve Yakub’u bağışladık ve hepsini de nebi yaptık.” (Meryem: 49)
8-İşte bu inceliğe çok önem ver. Çünkü bu incelik, Allah (c.c)’ın düşmanlarına düşman olmanın kapısını sana açar.
9-Şirk işlemeyen nice insan vardır ki bunlar şirk ehlinden beri olmamışlardır. Bu sebeple müslüman değildirler, çünkü, rasullerin bildirdiği dine uymamış-lardır.”
(Sebil’in Necati Ve’l Fikak)
Seyyid Kutup şöyle diyor:
Bu, sürec gelip geçen Allah'ın dinine inanmış ve Allah'ın bayrağı altında yaşamış kimselerin kafilesidir. Bu kafile, yapılması gerekeni yaparak gelip geçmiştir. Bu, inanmış kimselerin, kendi kavimlerinden, kavimlerinin mabutlarından ve bu mabutlara tapınmaktan uzaklaşmalarıdır. O da, kafir kavimlerini reddedip Allah'a iman etmekten ibarettir. Kavimleri, sadece Allah'a iman edinceye kadar aralarında ebediyyen sürecek bir düşmanlık ve buğuz söz konusudur. Bu, bir kesin ayrılıştır. Akide ve iman bağı kesildikten sonra geriye başka hiç bir ortak bağ bırakmayan bir ayrılıştır...
(Fizilalil Kur’an Mümtehine:4)
İbn Cerir Taberi Şöyleder:
Ey müminler, şüphesiz ki sizin için, Allahın düşmanlarını dost edinmeme bakımından İbrahim'de ve onunla birlikte olan müminlerde güzel bir örnek vardır. İbrahim ve onunla birlikte olanlar, Allahi inkar eden ve tağutlara tapan kavimlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizlerden de Allahtan başta taptığınız put ve ta-ğutlardan da beriyiz. Biz, sizin, Allahdan başkasna tapmanızı reddediyoruz. Bu batıl dininizi inkar ediyoruz. Sizin yalnızca Allaha iman edip onu birlemenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi olarak düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır. Bu düşmanlık ve kini, yalnızca Allaha kulluk etmeniz giderir.
Ey müminler, kâfirlere karşı tavır almanızda, İbrahim ve onunla birlikte İman edenlerde sizin için güzel bir Örnek vardır.
(Taberi Tefsiri)
Fethül mecid:
Mümtehine Suresinin 4. ayeti İbrahim'in de (a.s.) diğer peygamber kardeşleri gibi Allah'ın (c.c.) dini üzere olduğunu gösteriyor.
İbni Cerir (r.h.) bunları söyleyerek onun şöyle dediğini belirtir:
"... Onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka ibadet ettiğiniz şeylerden uzağız. Sizi tekfir ediyoruz. Siz bir olan Allah'a iman edinceye kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir kin ve düşmanlık vardır." (Mümtehine: 60/4)
Bu konuda İbrahim (a.s.) kendisine uyulacak güzel bir örnek olarak gösteriliyor ve şöyle buyruluyor:
"İbrahim'in babasına söylediği: 'Senin için Allah'tan bağışlanma dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek bir şeyi savmaya gücüm yetmez' sözü dışında, İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için uyulacak güzel bir örnek vardır."
Allah (c.c), yine dostu İbrahim'den (a.s.) söz ederek, onun, babasına şöyle dediğini bildiriyor:
“ (İbrahim dedi ki) Sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzaklaşıyorum...” (Meryem: 48 ) “ (İbrahim) onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından uzaklaşınca ona İshak ve Yakub’u bağışladık ve hepsini de nebi yaptık.” (Meryem: 49)
Tevhidi gerçekleştirmek; şirkten uzaklaşmak, müşriklerle ilişkileri kesmek, onlardan ayrılmak ve onlara düşmanlık gösterip buğz etmekle mümkün olur.
Bu yola giren bir kimsenin daha yolun başında "bu yoldan gidenler azdır" diyerek endişeye kapılmaması gerekir
İbni Teymiye Şöyle diyor:
Burada yüce Allah, müşrikler tek ve ortaksız Allah’a iman edinceye kadar, onlara karşı düşmanlıklarını ve nefretlerini ortaya koyan İbrahim ve beraberindekilerin mü’minler tarafından örnek alınmasını emrediyor. Şimdi bu emir nerede, iyiye iyi ve kötüye de kötü demeyenlerin çarpık anlayışları nerede!.. İbni Teymiye bu ayetlerle ilgili Başka biryerde diyor ki: Allah’tan başkasına sığınmaktan beri olduğunu kast etmiştir. Allah’a sığınmak, Allah’a ibadetin kapsamına girer. İbrahim’in sözlerinin bir bölümü de buna delalet etmektedir. Çünkü, Allah’tan başkasına ibadet etmekten veya Allah’tan başkasına tevekkül etmekten teberri etmeleri bir zorunluluktur. Bu, yüce Allah’ın uğruna peygamberler gönderdiği ve kitaplar indirdiği tevhidin gerçekleşmesi demektir. ( Feteva c.8 Şöyle diyor: )
Ebulleys Şöyle diyor:
Yani, İbrahim (a.s)1 da olan "güzel ömek"i gözönünde bulundurmanız üzerinize vaciptir. Neden örnek almazsınız? O İbrahim a.s)' in yolu görgülü-muhteşem bir yoldur. Siz ona uyunuz. Nitekim o İbrahim (a.s)' e inanan mü'minler kâfirlere: "Biz sizden değiliz. Bizimle sizin aranızda apaçık düşmanlık vardır. Asla hiçbir zaman dostluk kuramayız sizinle. Ama siz bizim gibi Allah'ın birliğine (Tevhide) inanırsanız, o takdirde bu şartla dost oluruz," dediler. Size de yaraşan ve hatta vacip olan, yaşadığınız devrin münkirlerine, müşriklerine aynı sözleri söyleyebilmenizdir. (Ebulleys Semerkandi Tefsiri)
Fahrettin Er-Razi Şöyleder:
Müfessirfer şöyle demişlerdir: "Allah Teâlâ, İbrahim ve ona tabi olanların ashabının, kavimlerinden teberrî ettiklerini, onlara düşman kesildiklerini ve onlara, "Biz sizden uzağız" dediklerini haber vermiş, Resûlüllah (s.a.s)'in ashabına da, İbrahim ve ashabına uymalarını ve onların bu sözlerini örnek almalarını emretmiştir. Ferra, ayetin anlamının şöyle olduğunu söylemiştir: "Ey Hatıb ibn Ebî Belte'a, İbrahim'in ehlinden teberrî etmesi hususunda, sen onu örnek almaz mısın? Çünkü Cenâb-ı Hakk, (İbrahim (a.s) hakkında), "Onlar kavimlerine, "Biz, sizden ... kesin olarak uzağız" demişlerdi" (Razi Tefsiri)
(Abdullah b. Abdurrahman Ebu Butayn)
İbrahim'den (a.s.) başka, Rasulullah (s.a.v.) ile ashabının kavimlerinden ayrılıp uzaklaşmaları ve onlara düşmanlık göstermeleri de bizim için örnek oluşturmaktadır. Sa'd (r.a.) ile annesi arasında geçen olay da bunu açık bir şekilde gösteren bir olaydır.
Yine yüce Rabbimizin İbrahim'le (a.s.) ilgili olarak haber verdiği şu ifadeler de bizim için örnek oluşturmaktadır:
"Sizden ve Allah'tan başka ibadet ettiğiniz şeylerden uzaklaşıyoruz..." (Meryem: 19/48 )
Yüce Allah Ashab-ı Kehf hakkında da şöyle buyuruyor:
"Madem ki siz, onlardan ve onların Allah'ın dışında ibadet ettikleri varlıklardan uzaklaştınız, o halde mağaraya sığının..." (Kehf: 18/16)
Allah (c.c), bu muhkem ayetlerde onların öncelikle müşriklerden ayrıldıklarını, mabudlarından önce müşriklerle ilgi ve alakalarını kopardıklarını haber veriyor.
Şimdi bu gerçekler karşısında günümüzün alimleri (!) neredeler?
Bu kelimenin manasını dünün cahil kafirlerinin bildikleri kadar bile kavrayamıyor ve gerekleriyle amel etmiyorlar. Halbuki Allah'ın (c.c), mülkünde hiçbir ortağı olmayıp tek olduğu ve O'ndan başka ibadete layık ilah bulunmadığını bildirmek için din, tevhid kelimesiyle gönderildi, nebi ve rasulleri de bununla Allah'ın (c.c.) şanını yücelttiler.
(Tevhid)
Süleyman b. Abdullah Şöyle diyor:
İşte bu bakımdan şirkten ve müşriklerden kaçınıp uzak durmak gerekir. Nitekim bu gerçeği yüce Allah şöyle açıklamaktadır:
"İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tekfir ettik. Sadece Allah'a iman etmenize kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir..." (Mümtahine:4)
Ayette yer alan "ve onunla beraber olanlarda" sözünden maksat, İbni Cerir Taberi'nin de belirttiği gibi; rasullerdir.
İşte bu ayet, Muhammed b. Abdu'l Vehhab'ın anlattıklarına delil oluşturmaktadır.
Ayet;
- tevhide daveti,
- şirkten uzaklaşmayı,
- şirki reddetmeyi,
- tevhid ehline dostça davranmayı, onlara destek olmayı içermekte,
- aynı zamanda tevhide zıt olan şirk amelleri işleyerek tevhidden ayrılanları da tekfir etmeyi gerektirmektedir.
keza yardımcısı bcetin denen kişiyede hakkımı helal etmeyecem
peygamber düşmanlarının safında yer alarak onları tekfir etmediği için bir müslüman olarak uyarıda bulunuyorum
evet metin mete munkirini sünnet düşmanını tekfir ediyorum sünnet düşmanlarını tekfir etmeyenleride tekfir ediyorum buyrun okuyun müslüman alimlerin görüşleriyle tekfir etmeyeni tekfir etmek
TEKFİR ETMEYENLERİ TEKFİR ETMEK
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
Rahman Ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Alemlerin yegane Rabbi ve ilahı, her türlü noksanlıktan münezzeh sıfat ve isimlerin yegane sahibi, inananlara hidayet kaynağı, inkarcılara bir uyarı ve öğüt olarak Yüce Kitab'ı indiren Allah'a, O'nun razı olduğu şekilde hamdederiz. Şüphesiz biz, O'na ibadet için varız ve O'na döndürüleceğiz. «O» ne güzel dost, «O» ne güzel yardımcıdır.
İbrahim (a.s)’in milletine tabi olmayı, rasullerin davetine uymayı, Alemlerin rabbini tevhid etmeyi, şirkten ve müşriklerden uzak durmayı emretmek için gönderilen muvahhidlerin seyyidi Muhammed (a.s)’e salat ve selam olsun!
Şu iyice bilinsin! Kim Allah’a şirk koşarsa, büyük bir iftira atmış olur. Kim Allah’a şirk koşarsa, apaçık bir şekilde sapmış olur.
İbni Teymiye (r.a) şöyle dedi:
“Bu din, İslam dinidir. Allah (c.c), bundan başka din kabul etmez. İslam dini, sadece Allah (c.c)’a teslimiyet göstermektir. Kim, hem Allah (c.c)’a hem de başkasına boyun eğerse müşrik olur. Kim, Allah (c.c)’a hiç teslimiyet göstermezse, Allah (c.c)’a ibadette kibirlenen olur. Müşrik olsun Allah (c.c)’a ibadette kibirlenen olsun, her ikisi de kafirdir.”
(Er-Risaleti’t-tedmuriye s: 52-53 , Fetvalar c: 38 s: 23-24)
KUR’AN DAN VE ALİMLERİN AÇIKLAMALARINDAN DELİLLER
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَاء مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاء أَبَداً حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن شَيْءٍ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
.“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: Biz, sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddettik. Bizimle sizin aranız-da, bir olan Allah’a iman edinceye kadar ebedi bir düşmanlık ve kin başlamıştır.” (Mumtahine: 4)
“ (İbrahim dedi ki) Sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzaklaşıyorum...” (Meryem: 48 )
“ (İbrahim) onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından uzaklaşınca ona İshak ve Yakub’u bağışladık ve hepsini de nebi yaptık.” (Meryem: 49)
Yüce Allah Ashab-ı Kehf hakkında da şöyle buyuruyor:
"Madem ki siz, onlardan ve onların Allah'ın dışında ibadet ettikleri varlıklardan uzaklaştınız, o halde mağaraya sığının..." (Kehf: 18/16)
Hamd b. Ali Atik Şöyle der:
Ayrıca, Allahu Teala'nın, müminlerin kimlerle dost olup, kimlerle dostluk kurmamaları gerektiği hususundaki emri, sadece Muhammed'in (s.a.v.) ümmetine has bir emir değildir. Bu, Allah (c.c.) tarafından gönderilen bütün peygamberler ve ümmetler için ortak bir noktadır. Kafirlere hiçbir dönemde asla velayet yetkisi tanınmamıştır. Çünkü Allah'ın (c.c.) emrettiği yol, sırat-ı müstakimdir ve bütün peygamberler de bu yol üzere bulunmuşlardır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"İbrahim ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: 'Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tekfir ettik. Sadece Allah'a iman edinceye kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve kin belirmiştir..."
Bu ayeti kerimede geçen "Sizin için güzel bir örnek vardır." sözü, tıpkı "Sonra da sana, İbrahim'in hanif dinine uy!..." diye vahyettik." (Nahl: 16/123) kavline benzer.
Yüce Allah bize İbrahim (a.s.) ve onunla beraber olanları, onların söyledikleri sözleri, kavimlerine karşı sergiledikleri tavırları güzel bir örnek olarak almamızı emrediyor. Çünkü onlar kavimlerine şöyle demişlerdi:
"Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptık-larınızdan uzağız."
Bu ayette de açıkça belirtildiği gibi, müslümanların birarada yaşadıkları kafirlere karşı kesin tavırlarını ortaya koymaları vaciptir. Müslümanların, kendileriyle aynı yerde bulunan kafirlere karşı açık tavır koymaları gerekiyorsa, kendilerinden uzakta bulunanlara karşı çok daha kesin bir tavır sergilemeleri ve bütün meselelerde açık ve net bir biçimde gereken tavrı takınmaları gerekir.
"Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıkla-rınızdan uzağız." ayetinde müşriklerden uzak olmanın öne alınıp, Allah'tan (c.c.) başka ibadet edilen putlardan uzak olmanın daha sonra zikredilmesinde ince bir nokta vardır. Buna göre önce müşriklerden daha sonra da onların taptıkları putlardan uzaklaşmak gerekir. Zira müşrikleri reddetmek, putları reddetmekten daha önemlidir. Çünkü kişi putlardan uzak olduğu halde, onlara tapanlarla ilişkisini sürdürebilir.
Fakat müşriklerden uzak durup, onlarla bağlarını keserse, elbette onların ibadet etmekte oldukları şeyle ve putlarıyla da tüm bağlarını koparmış olacaktır. Zira, müşriklerden uzaklaşmasının asıl sebebi budur. Bununla ilgili olarak Allah (c.c.) şöyle buyuruyor.
"Sizden de, Allah'ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmemle (sizin gibi) bedbaht olmam (istediklerimden mahrum bırakılmam)." (Meryem: 19/48 ) Dikkat edilirse bu ayette de, önce putlara tapanlardan ardından da onların putlarından uzaklaşıldığı bildiril-miştir. Yine şu ayetlerde de aynı gerçek vurgulan-maktadır:
"Nihayet onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman ..."
(Meryem: 19/49)
"Madem ki siz, onlardan ve onların Allah'ın dışında tapmakta oldukları varlıklardan uzaklaştınız ..." (Kehf: 18/16)
Bütün bu ayetlerde öncelikli olana dikkat etmek, bu ince noktayı asla gözardı etmemek gerekir. Çünkü bu, Allah'ın (c.c.) düşmanlarını iyi tanımak için önemlidir. Nice insanlar vardır ki, şirk işlemezler ama, müşriklere karşı düşmanlık göstermedikleri için asla müslüman olamazlar. Sebebi de, bütün peygamberlerin izledikleri yolu terk ederek, onların dinlerini gereğince uygulamamalarıdır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor.
"...Sizi tekfir ettik. Sadece Allah'a iman etmenize kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir..."
Dikkat edilecek olursa ayette önce "düşmanlık" bunun ardından "öfke" zikredilmiştir. Zira, birinci durum ikincisinden çok daha önemlidir. İnsan kimi zaman müşriklere öfke duyabilir; fakat onlara .düşmanlık göstermez. Fakat kişinin müslüman olabilmesi için müşriklere karşı öfke duymanın yanında onlara açık bir şekilde düşmanlık da göstermesi gerekir. Böyle olmadığı takdirde üzerine düşeni yapmış olmaz.
Öfke ve kin kalple ilgilidir. Bunun alametleri dışa vurulmadıkça herhangi bir faydası olmaz.-Kişi müşriklere düşmanlık edip onlarla bağlarını kesmedikçe onlara sadece öfke ve kin duymakla müslüman olamaz. Yani kin, nefret ve öfke düşmanlıkla birlikte olmalıdır ki, kafirlerle bağlar koparılsın. Müslümanlar buna rağmen onlarla bağlarını sürdürür ve dostluk gösterirlerse, bu onlarla aralarında herhangi bir buğz ve öfke olmadığını gösterir. Bu, üzerinde düşünülmesi gereken çok ciddi bir meseledir. Gereğince düşünüldüğü takdirde, bir çok gerçek ortaya çıkacaktır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
(El-vela vel Bera Hamd b.Ali Atik)
Şeyh Muhammed b. Abdullatif b. Abdurrah-man bu ayet hakkında şöyle dedi:
1-“Yeryüzünde meydana gelebilecek en büyük fitne, şirk ve fesat; 2-Müslüman ile kafirlerin, Allah (c.c)’a itaat edenle karşı gelenlerin karışmasıdır. Onlar karıştığında İslam nizamının dengesi bozulur. 3-Tevhid akidesinin hakikati belli olmaz ve kaybolur. 4-Sonuçta büyüklüğünü sadece Allah (c.c)’ın bildiği şer meydana gelir. 5-İslam’ın hakim olması, emri bi’l maruf nehyiani’l münker müessesinin işlemesi ve cihad bayrağının yükselmesi ile olur. 6- Allah (c.c) için sevmek, Allah (c.c) için buğzetmek ve Allah (c.c)’ın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmakla olur. Buna delalet eden bir çok ayet vardır.”
(Eddurerus Seniye – Cihad Bölümü)
Şeyh İshak b. Abdurrahman şöyle dedi:
“Kafirlere kalple kin beslemek yeterli değildir. Zira düşmanlık ve kin açıkça belli olmalıdır...” Sonra Mümtahine: 4 ayetini zikrederek sözlerine şöyle devam etti:
“Allah’ın bu ayetteki beyanını açıklayışına dikkatle bak! Çünkü bundan daha açık bir açıklama yoktur. Allah ayette: “...başlamıştır.” buyuruyor. Bu ise; “ortaya çıktı, göründü” manasındadır. Dini açıkça ortaya koymak işte budur. Düşmanlığı açık bir şekilde yapmak ise; kafirleri açık bir şekilde tekfir etmek ve onlardan bedenen ayrılmakla olur.”
(Eddureris Seniye cüz 7 s: 141 cihad bölümü)
Şeyh Süleyman b. Sehman,
Mumtahine ayeti hakkında şöyle dedi:
“İşte bu, İbrahim (a.s)’in milletidir. Allah (c.c), İbrahim (a.s)’in milleti hakkında şöyle buyuruyor:
“İbrahim’in milletinden, kendini bilmeyenden başka kim yüz çevirir?” (Bakara: 130)
Allah (c.c)’ın düşmanlarına düşmanlık göstermek, bu düşmanlığı apaçık bir şekilde ortaya koymak, onlardan çok uzak durmak, onlarla dost ve haşir neşir olmamak her müslümana farzı ayn olan amellerdir.”
(Durerus Seniye 7. bölüm. cihad bölümü s: 121)
Şeyh Hamed b. Atik bu ayet hakkında şöyle dedi:
“Allah (c.c) bu ayette şöyle buyurdu:
1-“Muhakkakki biz sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız.”
2-Bu ayetin incelikleri çoktur. Allah (c.c) ayette putlardan önce putlara tapanlardan beri olmayı zikretmiştir.
3-Bunun sebebi putlara tapanlardan beri olmanın putlardan beri olmaktan daha önemli olmasıdır.
4-Çünkü putlardan beri olan, fakat onlara tapanlardan beri olmayan kimse, üzerindeki farzı yerine getirmiş olamaz.
5-Ancak müşriklerden beri olursa, onların taptıklarından da beri olmuş olur.
6-Bu, Allah (c.c)’ın şu ayetine benzer.
“ (İbrahim dedi ki) Sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzaklaşıyorum...” (Meryem: 48 )
7-Bu ayette de İbrahim (a.s)’in önce putlara tapanlardan, sonra da putlardan ayrıldığı geçmektedir. Buna benzer bir diğer ayet de şöyledir:
“ (İbrahim) onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından uzaklaşınca ona İshak ve Yakub’u bağışladık ve hepsini de nebi yaptık.” (Meryem: 49)
8-İşte bu inceliğe çok önem ver. Çünkü bu incelik, Allah (c.c)’ın düşmanlarına düşman olmanın kapısını sana açar.
9-Şirk işlemeyen nice insan vardır ki bunlar şirk ehlinden beri olmamışlardır. Bu sebeple müslüman değildirler, çünkü, rasullerin bildirdiği dine uymamış-lardır.”
(Sebil’in Necati Ve’l Fikak)
Seyyid Kutup şöyle diyor:
Bu, sürec gelip geçen Allah'ın dinine inanmış ve Allah'ın bayrağı altında yaşamış kimselerin kafilesidir. Bu kafile, yapılması gerekeni yaparak gelip geçmiştir. Bu, inanmış kimselerin, kendi kavimlerinden, kavimlerinin mabutlarından ve bu mabutlara tapınmaktan uzaklaşmalarıdır. O da, kafir kavimlerini reddedip Allah'a iman etmekten ibarettir. Kavimleri, sadece Allah'a iman edinceye kadar aralarında ebediyyen sürecek bir düşmanlık ve buğuz söz konusudur. Bu, bir kesin ayrılıştır. Akide ve iman bağı kesildikten sonra geriye başka hiç bir ortak bağ bırakmayan bir ayrılıştır...
(Fizilalil Kur’an Mümtehine:4)
İbn Cerir Taberi Şöyleder:
Ey müminler, şüphesiz ki sizin için, Allahın düşmanlarını dost edinmeme bakımından İbrahim'de ve onunla birlikte olan müminlerde güzel bir örnek vardır. İbrahim ve onunla birlikte olanlar, Allahi inkar eden ve tağutlara tapan kavimlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizlerden de Allahtan başta taptığınız put ve ta-ğutlardan da beriyiz. Biz, sizin, Allahdan başkasna tapmanızı reddediyoruz. Bu batıl dininizi inkar ediyoruz. Sizin yalnızca Allaha iman edip onu birlemenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi olarak düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır. Bu düşmanlık ve kini, yalnızca Allaha kulluk etmeniz giderir.
Ey müminler, kâfirlere karşı tavır almanızda, İbrahim ve onunla birlikte İman edenlerde sizin için güzel bir Örnek vardır.
(Taberi Tefsiri)
Fethül mecid:
Mümtehine Suresinin 4. ayeti İbrahim'in de (a.s.) diğer peygamber kardeşleri gibi Allah'ın (c.c.) dini üzere olduğunu gösteriyor.
İbni Cerir (r.h.) bunları söyleyerek onun şöyle dediğini belirtir:
"... Onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka ibadet ettiğiniz şeylerden uzağız. Sizi tekfir ediyoruz. Siz bir olan Allah'a iman edinceye kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir kin ve düşmanlık vardır." (Mümtehine: 60/4)
Bu konuda İbrahim (a.s.) kendisine uyulacak güzel bir örnek olarak gösteriliyor ve şöyle buyruluyor:
"İbrahim'in babasına söylediği: 'Senin için Allah'tan bağışlanma dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek bir şeyi savmaya gücüm yetmez' sözü dışında, İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için uyulacak güzel bir örnek vardır."
Allah (c.c), yine dostu İbrahim'den (a.s.) söz ederek, onun, babasına şöyle dediğini bildiriyor:
“ (İbrahim dedi ki) Sizden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzaklaşıyorum...” (Meryem: 48 ) “ (İbrahim) onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından uzaklaşınca ona İshak ve Yakub’u bağışladık ve hepsini de nebi yaptık.” (Meryem: 49)
Tevhidi gerçekleştirmek; şirkten uzaklaşmak, müşriklerle ilişkileri kesmek, onlardan ayrılmak ve onlara düşmanlık gösterip buğz etmekle mümkün olur.
Bu yola giren bir kimsenin daha yolun başında "bu yoldan gidenler azdır" diyerek endişeye kapılmaması gerekir
İbni Teymiye Şöyle diyor:
Burada yüce Allah, müşrikler tek ve ortaksız Allah’a iman edinceye kadar, onlara karşı düşmanlıklarını ve nefretlerini ortaya koyan İbrahim ve beraberindekilerin mü’minler tarafından örnek alınmasını emrediyor. Şimdi bu emir nerede, iyiye iyi ve kötüye de kötü demeyenlerin çarpık anlayışları nerede!.. İbni Teymiye bu ayetlerle ilgili Başka biryerde diyor ki: Allah’tan başkasına sığınmaktan beri olduğunu kast etmiştir. Allah’a sığınmak, Allah’a ibadetin kapsamına girer. İbrahim’in sözlerinin bir bölümü de buna delalet etmektedir. Çünkü, Allah’tan başkasına ibadet etmekten veya Allah’tan başkasına tevekkül etmekten teberri etmeleri bir zorunluluktur. Bu, yüce Allah’ın uğruna peygamberler gönderdiği ve kitaplar indirdiği tevhidin gerçekleşmesi demektir. ( Feteva c.8 Şöyle diyor: )
Ebulleys Şöyle diyor:
Yani, İbrahim (a.s)1 da olan "güzel ömek"i gözönünde bulundurmanız üzerinize vaciptir. Neden örnek almazsınız? O İbrahim a.s)' in yolu görgülü-muhteşem bir yoldur. Siz ona uyunuz. Nitekim o İbrahim (a.s)' e inanan mü'minler kâfirlere: "Biz sizden değiliz. Bizimle sizin aranızda apaçık düşmanlık vardır. Asla hiçbir zaman dostluk kuramayız sizinle. Ama siz bizim gibi Allah'ın birliğine (Tevhide) inanırsanız, o takdirde bu şartla dost oluruz," dediler. Size de yaraşan ve hatta vacip olan, yaşadığınız devrin münkirlerine, müşriklerine aynı sözleri söyleyebilmenizdir. (Ebulleys Semerkandi Tefsiri)
Fahrettin Er-Razi Şöyleder:
Müfessirfer şöyle demişlerdir: "Allah Teâlâ, İbrahim ve ona tabi olanların ashabının, kavimlerinden teberrî ettiklerini, onlara düşman kesildiklerini ve onlara, "Biz sizden uzağız" dediklerini haber vermiş, Resûlüllah (s.a.s)'in ashabına da, İbrahim ve ashabına uymalarını ve onların bu sözlerini örnek almalarını emretmiştir. Ferra, ayetin anlamının şöyle olduğunu söylemiştir: "Ey Hatıb ibn Ebî Belte'a, İbrahim'in ehlinden teberrî etmesi hususunda, sen onu örnek almaz mısın? Çünkü Cenâb-ı Hakk, (İbrahim (a.s) hakkında), "Onlar kavimlerine, "Biz, sizden ... kesin olarak uzağız" demişlerdi" (Razi Tefsiri)
(Abdullah b. Abdurrahman Ebu Butayn)
İbrahim'den (a.s.) başka, Rasulullah (s.a.v.) ile ashabının kavimlerinden ayrılıp uzaklaşmaları ve onlara düşmanlık göstermeleri de bizim için örnek oluşturmaktadır. Sa'd (r.a.) ile annesi arasında geçen olay da bunu açık bir şekilde gösteren bir olaydır.
Yine yüce Rabbimizin İbrahim'le (a.s.) ilgili olarak haber verdiği şu ifadeler de bizim için örnek oluşturmaktadır:
"Sizden ve Allah'tan başka ibadet ettiğiniz şeylerden uzaklaşıyoruz..." (Meryem: 19/48 )
Yüce Allah Ashab-ı Kehf hakkında da şöyle buyuruyor:
"Madem ki siz, onlardan ve onların Allah'ın dışında ibadet ettikleri varlıklardan uzaklaştınız, o halde mağaraya sığının..." (Kehf: 18/16)
Allah (c.c), bu muhkem ayetlerde onların öncelikle müşriklerden ayrıldıklarını, mabudlarından önce müşriklerle ilgi ve alakalarını kopardıklarını haber veriyor.
Şimdi bu gerçekler karşısında günümüzün alimleri (!) neredeler?
Bu kelimenin manasını dünün cahil kafirlerinin bildikleri kadar bile kavrayamıyor ve gerekleriyle amel etmiyorlar. Halbuki Allah'ın (c.c), mülkünde hiçbir ortağı olmayıp tek olduğu ve O'ndan başka ibadete layık ilah bulunmadığını bildirmek için din, tevhid kelimesiyle gönderildi, nebi ve rasulleri de bununla Allah'ın (c.c.) şanını yücelttiler.
(Tevhid)
Süleyman b. Abdullah Şöyle diyor:
İşte bu bakımdan şirkten ve müşriklerden kaçınıp uzak durmak gerekir. Nitekim bu gerçeği yüce Allah şöyle açıklamaktadır:
"İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tekfir ettik. Sadece Allah'a iman etmenize kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir..." (Mümtahine:4)
Ayette yer alan "ve onunla beraber olanlarda" sözünden maksat, İbni Cerir Taberi'nin de belirttiği gibi; rasullerdir.
İşte bu ayet, Muhammed b. Abdu'l Vehhab'ın anlattıklarına delil oluşturmaktadır.
Ayet;
- tevhide daveti,
- şirkten uzaklaşmayı,
- şirki reddetmeyi,
- tevhid ehline dostça davranmayı, onlara destek olmayı içermekte,
- aynı zamanda tevhide zıt olan şirk amelleri işleyerek tevhidden ayrılanları da tekfir etmeyi gerektirmektedir.