Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tarikat Nedir?

  • Konbuyu başlatan seha
  • Başlangıç tarihi
S

seha

Guest
Elcevap: Tarikatin gaye-i maksadı, marifet ve inkişaf-ı hakaik-i imaniye olarak, Mirac-ı Ahmedînin (a.s.m.) gölgesinde ve sâyesi altında kalp ayağıyla bir seyr ü sülûk-i ruhanî neticesinde, zevkî, hÂlî ve bir derece şuhudî hakaik-i imaniye ve Kur’âniyeye mazhariyet; "tarikat," "tasavvuf" namıyla ulvî bir sırr-ı insanî ve bir kemâl-i beşerîdir.
Evet, şu kâinatta insan bir fihriste-i câmia olduğundan, insanın kalbi binler Âlemin harita-i mâneviyesi hükmündedir. Evet, insanın kafasındaki dimağı, hadsiz telsiz telgraf ve telefonların santral denilen merkezi misilli, kâinatın bir nevi merkez-i mânevîsi olduğunu gösteren hadsiz fünun ve ulûm-u beşeriye olduğu gibi, insanın mahiyetindeki kalbi dahi, hadsiz hakaik-i kâinatın mazharı, medarı, çekirdeği olduğunu, had ve hesaba gelmeyen ehl-i velâyetin yazdıkları milyonlarla nuranî kitaplar gösteriyorlar.
İşte, madem kalp ve dimağ-ı insanî bu merkezdedir; çekirdek hÂletinde bir şecere-i azîmenin cihazatını tazammun eder ve ebedî, uhrevî, haşmetli bir makinenin Âletleri ve çarkları içinde derc edilmiştir. Elbette ve herhâlde, o kalbin Fâtırı, o kalbi işlettirmesini ve bilkuvve tavırdan bilfiil vaziyetine çıkarmasını ve inkişafını ve hareketini irade etmiş ki, öyle yapmış. Madem irade etmiş; elbette o kalp dahi akıl gibi işleyecek. Ve kalbi işlettirmek için en büyük vasıta, velâyet merâtibinde zikr-i İlâhî ile tarikat yolunda hakaik-i imaniyeye teveccüh etmektir.

Bu seyr ü sülûk-i kalbînin ve hareket-i ruhaniyenin miftahları ve vesileleri, zikr-i İlâhî ve tefekkürdür. Bu zikir ve fikrin mehâsini tâdâd ile bitmez. Hadsiz fevâid-i uhreviyeden ve kemÂlât-ı insaniyeden kat-ı nazar, yalnız şu dağdağalı hayat-ı dünyeviyeye ait cüz’î bir faydası şudur ki:
Her insan, hayatın dağdağasından ve ağır tekÂlifinden bir derece kurtulmak ve teneffüs etmek için, herhâlde bir teselli ister, bir zevki arar ve vahşeti izale edecek bir ünsiyeti taharri eder. Medeniyet-i insaniye neticesindeki içtimâât-ı ünsiyetkârâne, on insanda bir ikisine muvakkat olarak, belki gafletkârâne ve sarhoşçasına bir ünsiyet ve bir ülfet ve bir teselli verir. Fakat yüzde sekseni ya dağlarda, derelerde münferit yaşıyor, ya derd-i maişet onu ücrâ köşelere sevk ediyor, ya musibetler ve ihtiyarlık gibi âhireti düşündüren vasıtalar cihetiyle insanların cemaatlerinden gelen ünsiyetten mahrumdurlar. O hâl onlara ünsiyet verip teselli etmez.
İşte böylelerin hakikî tesellisi ve ciddî ünsiyeti ve tatlı zevki, zikir ve fikir vasıtasıyla kalbi işletmek, o ücrâ köşelerde, o vahşetli dağ ve sıkıntılı derelerde kalbine müteveccih olup Allah diyerek kalbiyle ünsiyet edip, o ünsiyetle, etrafında vahşetle ona bakan eşyayı ünsiyetkârâne tebessüm vaziyetinde düşünüp, "Zikrettiğim HÂlıkımın hadsiz ibâdı her tarafta bulunduğu gibi, bu vahşetgâhımda da çokturlar. Ben yalnız değilim; tevahhuş mânâsızdır" diyerek, imanlı bir hayattan ünsiyetli bir zevk alır. Saadet-i hayatiye mânâsını anlar, Allah’a şükreder.
* Üçüncü Telvih
Velâyet bir hüccet-i risalettir; tarikat bir bürhan-ı şeriattır. Çünkü risaletin tebliğ ettiği hakaik-i imaniyeyi, velâyet bir nevi şuhud-u kalbî ve zevk-i ruhanî ile aynelyakin derecesinde görür, tasdik eder. Onun tasdiki, risaletin hakkaniyetine katî bir hüccettir. Şeriat ders verdiği ahkâmın hakaikini, tarikat zevkiyle, keşfiyle ve ondan istifadesiyle ve istifazasıyla o ahkâm-ı şeriatın hak olduğuna ve haktan geldiğine bir bürhan-ı bâhirdir. Evet, nasıl ki velâyet ve tarikat, risalet ve şeriatın hücceti ve delilidir; öyle de, İslâmiyetin bir sırr-ı kemÂli ve medar-ı envârı ve insaniyetin, İslâmiyet sırrıyla bir maden-i terakkiyâtı ve bir menba-ı tefeyyüzâtıdır.
İşte bur sırr-ı azîmin bu derece ehemmiyetiyle beraber, bazı firak-ı dÂlle onun inkârı tarafına gitmişler. Kendileri mahrum kaldıkları o envardan başkalarının mahrumiyetine sebep olmuşlar. En ziyade medar-ı teessüf şudur ki:
Ehl-i Sünnet ve Cemaatin bir kısım zâhirî uleması ve Ehl-i Sünnet ve Cemaate mensup bir kısım ehl-i siyaset gafil insanlar, ehl-i tarikatin içinde gördükleri bazı sû-i istimÂlâtı ve bir kısım hatîâtı bahane ederek, o hazine-i uzmâyı kapatmak, belki tahrip etmek ve bir nevi âb-ı hayatı dağıtan o kevser membaını kurutmak için çalışıyorlar. Halbuki eşyada kusursuz ve her ciheti hayırlı şeyler, meşrepler, meslekler az bulunur. AlâküllihÂl bazı kusurlar ve sû-i istimÂlât olacak. Çünkü ehil olmayanlar bir işe girseler, elbette sûiistimal ederler. Fakat Cenâb-ı Hak, âhirette muhasebe-i a’mÂl düsturuyla, adalet-i Rabbâniyesini, hasenat ve seyyiâtın muvazenesiyle gösteriyor. Yani, hasenat râcih ve ağır gelse mükâfatlandırır, kabul eder; seyyiat râcih gelse cezalandırır, reddeder. Hasenat ve seyyiâtın muvazenesi kemiyete bakmaz, keyfiyete bakar. Bazı olur, birtek hasene bin seyyiâta tereccuh eder, affettirir.
Madem adalet-i İlâhiye böyle hükmeder ve hakikat dahi bunu hak görür. Tarikat, yani Sünnet-i Seniyye dairesinde tarikatin hasenâtı seyyiâtına katiyen müreccah olduğuna delil, ehl-i tarikat, ehl-i dalâletin hücumu zamanında imanlarını muhafaza etmesidir. Âdi bir samimî ehl-i tarikat, sûrî, zâhirî bir mütefenninden daha ziyade kendini muhafaza eder. O zevk-i tarikat vasıtasıyla ve o muhabbet-i evliya cihetiyle imanını kurtarır. Kebâirle fâsık olur, fakat kâfir olmaz, kolaylıkla zındıkaya sokulmaz. Şedit bir muhabbet ve metin bir itikadla aktab kabul ettiği bir silsile-i meşâyihi, onun nazarında hiçbir kuvvet çürütemez. Çürütmediği için, onlardan itimadını kesemez. Onlardan itimadı kesilmezse, zındıkaya giremez. Tarikatte hissesi olmayan ve kalbi harekete gelmeyen, bir muhakkik Âlim zat da olsa, şimdiki zındıkların desiselerine karşı kendini tam muhafaza etmesi müşkülleşmiştir.
Bir şey daha var ki: Daire-i takvâdan hariç, belki daire-i İslâmiyetten hariç bir suret almış bazı meşreplerin ve tarikat namını haksız olarak kendine takanların seyyiâtıyla tarikat mahkûm olmaz. Tarikatin dinî ve uhrevî ve ruhanî çok mühim ve ulvî neticelerinden sarf-ı nazar, yalnız Âlem-i İslâm içindeki kudsî bir rabıta olan uhuvvetin inkişafına ve inbisatına en birinci, tesirli ve hararetli vasıta tarikatler olduğu gibi, Âlem-i küfrün ve siyaset-i Hıristiyaniyenin, nur-u İslâmiyeti söndürmek için müthiş hücumlarına karşı dahi, üç mühim ve sarsılmaz kale-i İslâmiyeden bir kalesidir. Merkez-i hilâfet olan İstanbul’u beş yüz elli sene bütün Âlem-i Hıristiyaniyenin karşısında muhafaza ettiren, İstanbul’da beş yüz yerde fışkıran envâr-ı tevhid ve o merkez-i İslâmiyedeki ehl-i imanın mühim bir nokta-i istinadı, o büyük camilerin arkalarındaki tekkelerde Allah Allah diyenlerin kuvvet-i imaniyeleri ve marifet-i İlâhiyeden gelen bir muhabbet-i ruhaniye ile cûş u huruşlarıdır.
İşte, ey akılsız hamiyetfuruşlar ve sahtekâr milliyetperverler! Tarikatin, hayat-ı içtimaiyenizde bu hasenesini çürütecek hangi seyyiatlardır, söyleyiniz.
 

the okuz

New member
Katılım
19 Mar 2006
Mesajlar
254
Tepkime puanı
1
Puanları
0
kardeş şunun daha Türkçesini yazsan ben kendi adıma söyliyim hiçbirşey anlayamadım...
 

erbatan

New member
Katılım
4 Nis 2006
Mesajlar
397
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Allah razı olsun..:)

göklerden mahzene
qolop4444
 
S

seha

Guest
Elimden geldiğince çevirdim. Aslı gibi olmadı. Karşılaştırınız.

Elcevap: Tarikatin esas maksadı, marifet ve imani hakikatlerin keşfi olarak, Mirac-ı Ahmedînin (a.s.m.) gölgesinde ve şemsiyesi altında kalp ayağıyla bir seyr ü sülûk-i ruhanî neticesinde, zevkî, hal ile ve bir derece görerek iman hakikatlerini ve Kur’âniyeye sahip ve nail olma; "tarikat," "tasavvuf" namıyla yüce bir insanlığın bir sırrı ve bir insanlığın olgunlaşmasıdır,mükemmelleşmesidir.
Evet, şu kâinatta insan bir genel bir fihriste olduğundan, insanın kalbi binler Âlemin manevi haritası hükmündedir. Evet, insanın kafasındaki beyni, hadsiz telsiz telgraf ve telefonların santral denilen merkezi misali, kâinatın bir türü manevi merkezi olduğunu gösteren hadsiz fenler ve insanlık ilim olduğu gibi, insanın yapısındaki, özelliğindeki kalbi dahi, hadsiz kainat hakikatlerinin kaynağı, pınarı, çekirdeği olduğunu, had ve hesaba gelmeyen ehl-i velâyetin yazdıkları milyonlarla nuranî kitaplar gösteriyorlar.
İşte, madem kalp ve insan beyni bu merkezdedir; çekirdek halinde bir büyük bir ağacın cihazlarını içine alır ve ebedî, uhrevî, haşmetli bir makinenin Âletleri ve çarkları içinde yerleştirilmiştir. Elbette ve herhâlde, o kalbin Fâtırı, o kalbi işlettirmesini ve potansiyel tavırdan kendi yaparak vaziyetine çıkarmasını ve gelişmesini ve hareketini irade etmiş ki, öyle yapmış. Madem irade etmiş; elbette o kalp dahi akıl gibi işleyecek. Ve kalbi işlettirmek için en büyük vasıta, velâyet merâtibinde zikr-i İlâhî ile tarikat yolunda hakaik-i imaniyeye yönelmektir.

Bu seyr ü sülûk-i kalbînin ve ruhun hareketlerinin anahtarlarıve vesileleri, zikr-i İlâhî ve tefekkürdür. Bu zikir ve fikrin güzelliği sayma ile bitmez. Hadsiz uhrevi faydalardan ve insanlığın mükemmelliğinden dikate almama, yalnız şu gürültülü hayat-ı dünyeviyeye ait cüz’î bir faydası şudur ki:

Her insan, hayatın gürültüsünden ve ağır sorumluluklarından bir derece kurtulmak ve nefes almak için, herhâlde bir teselli ister, bir zevki arar ve vahşeti ortadan kaldıracak bir dostluğu araştırır. Medeniyet-i insaniye neticesindeki toplu alışkanlıklar, on insanda bir ikisine geçici olarak, belki gafletkârâne ve sarhoşçasına bir dostluk ve bir alışkanlık ve bir teselli verir. Fakat yüzde sekseni ya dağlarda, derelerde tek başına yaşıyor, ya geçim derdi onu ücrâ köşelere sevk ediyor, ya musibetler ve ihtiyarlık gibi âhireti düşündüren vasıtalar cihetiyle insanların cemaatlerinden gelen dostluktan mahrumdurlar. O hâl onlara dostluk verip teselli etmez.
İşte böylelerin hakikî tesellisi ve ciddî dostluğu ve tatlı zevki, zikir ve fikir vasıtasıyla kalbi işletmek, o ücrâ köşelerde, o vahşetli dağ ve sıkıntılı derelerde kalbine yönelip Allah diyerek kalbiyle dost olup, o dostlukla, etrafında vahşetle ona bakan eşyayı dostçasına gülümseme vaziyetinde düşünüp, "Zikrettiğim HÂlıkımın hadsiz kullar her tarafta bulunduğu gibi, bu vahşet yerimde de çokturlar. Ben yalnız değilim; vahşete kapılmak mânâsızdır" diyerek, imanlı bir hayattan dostça bir zevk alır. Saadet-i hayatiye mânâsını anlar, Allah’a şükreder.
* Üçüncü Telvih
Velâyet bir risaletin delilidir; tarikat bir şeriatın delilidir. Çünkü risaletin tebliğ ettiği iman hakikatleri, velâyet bir nevi kalb gözü ile görmeleri ve zevk-i ruhanî ile görürcesine bir iman derecesinde görür, tasdik eder. Onun tasdiki, risaletin hak olduğuna kesin bir delildir. Şeriat ders verdiği hükümlerin hakikatlerini, tarikat zevkiyle, keşfiyle ve ondan istifadesiyle ve manevi zenginlik kazanması ile o şeriat hükümleri hak olduğuna ve haktan geldiğine bir deniz gibi,deniz büyüklüğünde bir delildir. Evet, nasıl ki velâyet ve tarikat, risalet ve şeriatın hücceti ve delilidir; öyle de, İslâmiyetin bir mükemmellik sırrı ve nur kaynağı ve insaniyetin, İslâmiyet sırrıyla bir ilerleme madeni ve bir feyiz kaynağıdır.
İşte bur büyük sırrın bu derece önemi le beraber, bazı sapık meslekler onun inkârı tarafına gitmişler. Kendileri mahrum kaldıkları o nurdan başkalarının mahrumiyetine sebep olmuşlar. En ziyade teesüf duyulan şudur ki:
Ehl-i Sünnet ve Cemaatin bir kısım açık,belli uleması ve Ehl-i Sünnet ve Cemaate mensup bir kısım siyasetçiler, gafil insanlar, ehl-i tarikatin içinde gördükleri bazı sû-i istimalleri ve bir kısım hataları bahane ederek, o yüce hazineyi kapatmak, belki tahrip etmek ve bir çeşiti âb-ı hayatı dağıtan o kevser pınarını kurutmak için çalışıyorlar. Halbuki eşyada kusursuz ve her ciheti hayırlı şeyler, meşrepler, meslekler az bulunur. ister istemez bazı kusurlar ve sû-i istimaller olacak. Çünkü ehil olmayanlar bir işe girseler, elbette sûiistimal ederler. Fakat Cenâb-ı Hak, âhirette yapılan işlerin değerlendirilmesi prensibi ile, adalet-i Rabbâniyesini, hasenat ve kötülüğün karşılaştırılması ile gösteriyor. Yani, hasenat üstün ve ağır gelse mükâfatlandırır, kabul eder; kötülük fazla gelse cezalandırır, reddeder. Hasenat ve kötülüğün karşılaştırılması çokluğa bakmaz, kaliteye bakar. Bazı olur, birtek hasene bin kötülüğe galip gelir, affettirir.
Madem adalet-i İlâhiye böyle hükmeder ve hakikat dahi bunu hak görür. Tarikat, yani Sünnet-i Seniyye dairesinde tarikatin hasenâtıkötülüğüne kesinlikle tercih edildiğine delil, ehl-i tarikat, ehl-i dalâletin hücumu zamanında imanlarını muhafaza etmesidir.Sıradan bir samimî ehl-i tarikat, samimiyetsiz, görünüşü alim olan bir fen adamından daha çok kendini muhafaza eder. O zevk-i tarikat vasıtasıyla ve o muhabbet-i evliya aracılığı ile imanını kurtarır. Büyük günahlarla günahkar olabilir, fâsık olur, fakat kâfir olmaz, kolaylıkla zındıkaya sokulmaz.Şiddetli bir sevgi vesağlam bir itikadla kutup kabul ettiği bir şeyler silsilesini, onun nazarında hiçbir kuvvet çürütemez. Çürütmediği için, onlardan güveninikesemez. Onlardangüveni kesilmezse, zındıkaya giremez. Tarikatte payı olmayan ve kalbi harekete gelmeyen, bir hakiki Âlim zat da olsa, şimdiki zındıkların fitnelerine karşı kendini tam muhafaza etmesi zorlaşmıştır.
Bir şey daha var ki:Takva dairesinden hariç, belki İslâmiyet dairesinden hariç bir suret almış bazı meşreplerin ve tarikat namını haksız olarak kendine takanların kötülükleri ile tarikat mahkûm olmaz. Tarikatin dinî ve uhrevî ve ruhanî çok önemlive yüce neticelerinden gözden uzak tutma, yalnız Âlem-i İslâm içindeki kutsalî bir rabıta olan kardeşliğin inkişafına ve yayılmasına en birinci, tesirli ve hararetli vasıta tarikatler olduğu gibi, Âlem-i küfrün ve siyaset-i Hıristiyaniyenin, nur-u İslâmiyeti söndürmek için müthiş hücumlarına karşı dahi, üç mühim ve sarsılmaz İslami kaleden bir kalesidir. Hilafet merkezi olan İstanbul’u beş yüz elli sene bütün Âlem-i Hıristiyaniyenin karşısında muhafaza ettiren, İstanbul’da beş yüz yerde fışkıran tevhid nurlarını ve o islam merkezindeki ehl-i imanın mühim bir dayanma noktası, o büyük camilerin arkalarındaki tekkelerde Allah Allah diyenlerin imani kuvvetlerini ve marifet-i İlâhiyeden gelen bir ruhani sevgi ile çoşop taşmalarıdır.
İşte, ey akılsız hamiyetfüruş ve sahtekâr milliyetperverler! Tarikatin, toplumsal hayatınızda bu özelliğini çürütecek hangi kötülükleridir, söyleyiniz.

Yoksa susunuz.
 

Mahfuz

New member
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
158
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
42
Konum
Ýstanbul
Tarikat nedir?

kelime anlamı tarik= yol, tarikat= yollar

yol nedir?

yol, bir noktadan diğerine gitmek için aşılan mesafe.

yani? tarikat bir yerden başka bir yere gitmek için aşılan mesafe. yada aşmak için araç diyelim.

peki nedir bu iki nokta?

ben ve Allah (c.c.)...

Şeriatte yol demektir zaten, Dinde öyle... Yani biz bir yerden bir yer(ler)e gidiyoruz.

NİYAZi-İ MISRI ne buyurmuş:

Kanden gelir yolun senin ya kande varır menzilin
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvan imiş.
 
S

seha

Guest
Bazı safdil kardeşlerimiz; zındıkanın üflemesi ile tarikate ve cemaate, hak mezheblere karşı gelmektedir. Bu kısım safdil kardeşler çabuk ikna olabilmekte ,az zarar vermekteler.
Yalnız; bir kısmı var ki; kıskanç, kendini İslam'ın tek otoritesi saymakta, tarikat cemaatleri ve hatta mezhebleri inkar ederek,büyük bir fitneye sebeb olmaktadır. Bu kısımın zararı çok, halledilmesi zordur. Çünkü; İslam'ı kendi bilgilerinden ibaret saymakta, işine geldiği ayetin yorumunu işine geldiği gibi yapmakta, işine göre hadisi red edip kabul etmekte, tüm alimlerimizi red ederek bizi cevap vermez hale getirmektedir. Çünkü, bilgimizi tümden redetmektedirler.

Ben kardeşlerimize bu tip insanlarla muarazaya girmemeyi tavsiye ederim. Zira; ben cemaatleri tümden red eden bir vakıfa bir cevap yazısı gönderdim. Sitesinde yayınlamayı red etti. Yani; cevaplarınıza cevap veremedikleri anda yaygara çıkarıp sizi saldırmakla suçlamaktan çekinmemektedirler. Oysa siz saldırmıyorsunuzdur. Mesela; o yazım Risale-i Nur başlığında ilk cevabım olarak yayınlandı. Hiç bir hakaret içermemektedir. Hiç bir şey bulamayınca yazıya çok uzun ve alıntı diye itiraz ettiler.
Yani; kendimde dahil,bunlarla uğraşmayalım. Biz işimize bakalım. Bunlar ulusun dursunlar. Bir müfteriye en güzel ceza onu önemsememektir. Çıldırdıklarını görürsünüz. İşte bu da ilzamın başlangıcıdır.
Selam dua ve muhabbetle
Artık kardeş kavgası bitsin. Bilgi paylaşımı başlasın.
 
Z

zeynep_hearty

Guest
rabbim razı olsun .. lakin malesef saygıdeğer Seha beyefendiyi nerdeyse 5 aydır göremyoruz şahsıma çok faideli yorumları paylaşımları olduğunu düşünüyorum rabbim kez kere razı olsun ...selam ve dua ile...
 

alptraum

New member
Katılım
1 Ocak 2005
Mesajlar
2,908
Tepkime puanı
166
Puanları
0
Yaş
39
Konum
Aþk`dan
Web sitesi
www.muhakeme.net
abla yanlis hatirlamiyorsam seha abimizin gelmeyeli 1 sene oldu yaklasik...

ve gercekten ben bu sahsiyetin yorumlarinda ve durumlara kattigi lezzeti en az senin kadar özledim desem yalan olmaz

peki neden bir baslik acmiyorsun abla seha abimize özel sonucta seha abimizi en yakindan taniyan duha kardesimizdir onun yanitlariyla devam ederiz baska bir baslik altinda
 

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
ALLAH razı olsun seha kardeş ehli sünnet vel cemaat karşıtı olan zatların okuması gereken bir yazı rabbim emeğinizi zayi etmesin inşallah
 
Z

zeynep_hearty

Guest
abla yanlis hatirlamiyorsam seha abimizin gelmeyeli 1 sene oldu yaklasik...

ve gercekten ben bu sahsiyetin yorumlarinda ve durumlara kattigi lezzeti en az senin kadar özledim desem yalan olmaz

peki neden bir baslik acmiyorsun abla seha abimize özel sonucta seha abimizi en yakindan taniyan duha kardesimizdir onun yanitlariyla devam ederiz baska bir baslik altinda

Saygıdeğer Alptraum forumda görüldüğü üzere malesef ciddi anlamda değer verilmesi gereken konular rağbet görmüyor onun için forumda sadece yorum yazma ve faidelenme kararı aldım isim zikretmem doğru olmaz lakin az önce yazılarını ve yorumlarını dikkatle takip ettiğim ve şahsım adına çok değerli paylaşımları oldunu düşünüdüğüm bir kardeşimin açtığı konuları takip ettim neredeyse hiç birine yorum yapılmamış teşekkür dahi edilmemiş kaldıki bir çok konu forumda mevcutken yeni bir başlık açmak yer işgali olacağından doğru olmaz düşüncesiydeyim umuyorum saygıdeğer forum katılımcıları hakkı hakkına verirler ...selam ve dua ile....
 
Üst Alt