Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sünnetin ehemmiyeti

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
(Lem'alar, On Birinci Lem'a)

Mevdûdî, sünnete teslim olma konusunda şu ifadelere yer verir:

"Hazret-i Resul'ün (a.s.m.) sünnetinden bir santim bile ayrılmak, Allah ve Resulü tarafından daha az sevilmeye sebep olabilir. Aşk ve sevginin ilk şartı kayıtsız şartsız teslimiyettir. Resûlullah'ı seven O'na tüm olarak teslim olmalı, itaat etmelidir."



"Nebinizin sünnetini terk ederseniz, dalalete düşersiniz."

"Bir kimse benim getirdiğime değil, hevasına tabi olursa gerçek mü'min olamaz."

"Sünnetimi terkedene Allah ve ben lanet ederiz."

"Sünnetimden yüz çeviren benim yolumu takip etmiş değildir."

"Bizim yolumuza uymayan bir işi yapanın bu ameli merduttur."

Bunlar, bu konuda vârit olan âyet ve hadislerden bir nebzedir. Kur'an'da ve hadis kitaplarında sünnete sarılmanın, dinin vazgeçilmez bir esası olduğunu kesin olarak ifade eden âyet ve hadisler pek çoktur. Hal böyle olunca "Yalnız Kur'an ile amel edelim" iddiası ciddiyetten uzaktır.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Müslim, sünnetin ehemmiyetini şu şekilde özetler:

"Resûlullah (a.s.m.) ne zaman ve ne durumda ne söylemiş veya yapmışsa, bir peygamber olarak yapmıştır. Yaptığı her iş ve attığı her adım; dalâlet ve kötülükten uzaktır. Bütün söz ve fiilleri, Cenâb-ı Hakk'ın çizdiği çizgi üzerinde olmuş, onun gösterdiği sınırlar içinde kalmıştır. Dolayısıyla, bütün insanlar Hazret-i Peygamber'in hayatının her anını kendilerine örnek almalıdırlar. O'nun (a.s.m.) hayatı, canlı bir Kur'an-ı Kerim ve İlâhî kurallar bütünüdür."


Kur'an ve hadis kitaplarında, sünnete uymanın, dinin vazgeçilmez bir esası olduğunu kesin olarak ifade eden âyet ve hadisler pek çoktur. Bunlardan bazıları şunlardır:

Ayetler,

"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ulü'l-emre de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Resûl'e götürün. Bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir." (Nisa, 4/59)

Tefsir alimleri "onu Allah'a ve Resulüne götürün" emrini, "Kur'an'a ve sünnete müracaat edin", şeklinde tefsir etmişlerdir.

Bediüzzaman Hazretleri bu âyetin tefsiri sadedinde şöyle buyurur:

"Şu âyet diyor ki: Allah'a (celle celalühü) imanınız varsa, elbette Allah'ı seveceksiniz. Madem Allah'ı seversiniz, Allah'ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise, Allah'ın sevdiği zâta benzemelisiniz. Ona benzemek ise, ona tâbi olmaktır. Ne vakit ona tâbi olursanız, Allah da sizi sevecek. Zâten siz Allah'ı seversiniz, tâ ki Allah da sizi sevsin."

"İşte bütün bu cümleler, şu âyetin yalnız mücmel ve kısa bir mealidir. Demek oluyor ki; insan için en mühim âlî maksad, Cenâb-ı Hakk'ın muhabbetine mazhar olmasıdır. Bu âyetin nassıyla gösteriyor ki; o matlab-ı a'lânın yolu, Habibullah'a ittibadır ve Sünnet-i Seniyesine iktidadır."
(Lem'alar, On Birinci Lem'a)
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
SÜNNETİN KORUNMASI MESELESİ
Sünnet; Kur’ân’dan sonra İslâm’ın ikinci kaynağı olması itibariyle Müslümanlar nezdinde çok önemli bir konuma sahiptir. İlk dönemlerden itibaren Sünnet’e "din" nazarıyla bakılmış, Sünnet’in muhafazası ve yaşanması için her türlü takdiri aşan gayret ve çalışmalar ortaya konmuştur.

Sünnet’in Korunmuşluğunun Zaruri Oluşu Dini hükümlerin oluşmasında Kur’ân–Sünnet bütünlüğü bilinen bir gerçektir. Fıkıh kitapları sathî bir bakışla bile gözden geçirilse, dini ahkâmın Kur’ân ve Sünnet’in birlikte değerlendirilmesiyle şekillendiği anlaşılacaktır. Sünnet olmadan Kur’ân’ın pratiğe aktarılması mümkün değildir. Bu yönüyle Sünnet, Kur’ân’ın pratize edilmiş şeklidir.
Kur’ân’ın yanında müstakil bir teşrî kaynağı olan Sünnet, Kur’ân’ın mücmelini tafsil, müphemini tefsir, umumunu tahsis ve mutlağını takyid fonksiyonuna sahiptir. Bu çerçevede Sünnet, Kur’ân tefsirinin birinci kaynağı olmuştur. Kur’ân’da emredilen namaz ve hac gibi ibadetlerin keyfiyeti ve yapılış şekilleriyle ilgili tafsilatta bulunmuştur.3 Miras hukukuyla ilgili umumî hüküm ifade eden âyeti4, Peygamberlerin miras bırakmayacağını söyleyerek5 tahsis etmenin yanında, "Mallarınızı aranızda batıl bir surette yemeyin; ancak anlaşma ve karşılıklı rızaya dayalı ticârî mübadeleyle yiyin." (Nisâ sûresi, 29) âyetini de, "Meyveler, tam belirli hale gelinceye kadar satmayın."6 buyurarak Hz. Peygamber (s.a.s.) takyîd etmiştir. Bu misalleri çoğaltmak elbette mümkündür. Ancak biz sadece işaret sadedinde bu meseleye temas ettik.
Kur’ân’ inmeye başladığı andan itibaren Sünnet, Kur’ân’la içli dışlı olarak fonksiyonunu icraya başlamış ve dinin ikinci kaynağı olmuştur. Bu durum bizi, İslâm’ın hakkıyla muhafazasının Sünnet’in de muhafaza edilmiş olduğu sonucuna götürmektedir. Eğer Sünnet korunmamışsa din eksik demektir. Oysa Kur’ân’da Allah (c.c.), "Bugün dininizi kemâle erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslâm’a razı oldum" (Mâide sûresi, 3) buyurarak İslâm’ın tamama erdirildiği söylemektedir.

Kur’ân Ayetlerinin Delaletleri
Kur’ân’daki bazı ayetler, dolaylı olarak Sünnet’in korunmuşluğuna delalet etmektedir. Yukarıda temas ettiğimiz, "Bugün dininizi kemâle erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslâm’a razı oldum." (Mâide sûresi, 3) âyeti bu çerçevede değerlendirilebilir. Yine "Şüphesiz Zikri biz indirdik, onu koruyacak olan da biziz." (Hicr sûresi, 9) ayetinde geçen "Zikr" kelimesi Sünnet’i de ihtiva etmektedir. Her ne kadar ilk bakışta, "zikr"den maksat Kur’ân gibi anlaşılıyorsa da, Kur’ân’ın yerine "zikr" denilmesi, daha geniş anlamda bir kavramla karşı karşıya bulunduğumuzu göstermektedir. Allah’ın, "zikr"in korunmasıyla ilgili teminatı, sadece Kur’ân’la sınırlı olmayıp Peygamberimiz vasıtasıyla gönderilen dinin tamamını, dolayısıyla Sünnet’i de kapsamaktadır. Cenab-ı Hak, Kur’ân’ı koruduğu gibi Sünnet’i de korumuştur. Bunun için de ümmetin âlimlerini Sünnet’i ezberlemek, öğrenmek, öğretmek gibi hususlara yönlendirmiştir. Efendimiz’den itibaren, binlerce âlim, hayatını bu yola vakfetmiştir.11 Nitekim başta İmam Şafiî olmak üzere İslâm âlimleri, Sünnet’in tamamının âlimler tarafından bilindiğini belirtmişlerdir. Yani, âlimlerin tamamı bir araya getirilse, Sünnet’in tamamı ortaya çıkmış olacaktır.12 İmam Şafiî’nin yaklaşımından da, namaz, zekat, hac, oruç, muamelat ve feraizden hiçbir şeyin kaybolmadığı sonucunu çıkarabiliriz. Peygamberimiz’in söz, fiil ve takrirleri, geliş yolları ve seviyeleri farklı bile olsa, derlenip toplanmıştır. Ayrıca, Kur’ân’da, Peygamberimiz'e hitaben: "Sana da ey Resulüm bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni insanlara açıklayasın." (Nahl sûresi, 44) denilmektedir ki, eğer Sünnet bizim için güvenilir bir kaynak değilse, Kur’ân’da yer alan namaz, oruç, zekat gibi emirlerin yapılış keyfiyetlerini bilmemiz, dolayısıyla da buna benzer nasslardan istifade etmemiz mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla bize farz kılınan hükümler bâtıl olacaktı. Oysaki Kur’ân, "Bir anlaşmazlığa düştüğünüz zaman onu Allah ve Resulüne götürün..." (Nisa sûresi, 59) ayetiyle, bütün meselelerin Efendimiz’in söz, fiil ve takrirleri ışığında çözülmesi gerektiğine işaret ederken, Peygamberimiz de, "Dikkat ediniz, bana Kur'ân ve onun bir benzeri verildi."13 buyurarak, Sünnet’e müracaat etmeden dini yaşamanınmümkün olmadığını ihtar etmişlerdir.

Sahabenin Hadis Rivayetindeki Hassasiyetleri
Hz. Peygamber’in kendi adına kasten yalan uyduranların cehennemlik olduklarını beyan etmesi, sahâbeyi hadis rivayetinde temkinli olmaya sevketmiştir. Mesela, Efendimiz’e yakınlığı herkesin malumu olan Zübeyr b. Avvam pek az hadis rivayet etmiştir. Bir gün oğlu kendisine: "Baba, sen neden hadis rivayet etmiyorsun?" diye sorduğunda: "Bir kelimede bile Resûlullah’a muhalefet ederim diye ödüm kopuyor. Çünkü O, ‘Benim adıma yalan söyleyen, cehennemdeki yerine hazırlansın.’ buyurmuştur"28 şeklinde cevap vermiştir.
On yıl Peygamberimize hizmet eden Enes b. Mâlik (r.a.) de hadis rivayeti konusundaki endişesini şöyle ifade etmiştir: "Eğer hata ederim endişesi ve korkusu olmasaydı, Resûl-i Ekrem’den (s.a.s) daha çok şeyler anlatırdım."

Hadis rivayetinde hassas davranan sahâbe, hadislerin lafzen rivayetine de çok dikkat etmiştir. Hadîslerin mana ile rivayeti belli şartlarla caiz olmakla birlikte, sahâbe lafzen rivayet konusunda titiz davranmıştır.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
HADİSLERİ TENKİT
Esselamü aleyke.
Değerli okuyucu biz Sözde Kur'anın mealine göre hadisleri tenkide girişenler ve Allah tealanın korumasında olmadığı için şüphelerle dolu,kaynak olması zor göründüğünü söyleyenlere, Üstat mevdudi den bir kaç alıntı ile cevab vermek isteriz.

Müellif, hadisle ilgili şu önemli ölçüyü veriyor: “Hadisleri inceleyebilmek için hadis ilmine çok derinden vakıf olmak gerekir. Başka bir gerekli olan şey de; kişinin sözü anlayıp, kafasına mesele iyi girecek kabiliyette olmasıdır. Bu şekilde rivayet ve dirayette sağlam bir ölçüğ elde edildikten sonra, hadisleri inceleyip sağlam ve çürük olduğuna karar vermeye ve konusunun manevi yönü ile ilgili bir görüşe sahip olmaya yetkili olunabilir. s:246
· “Hadislerin tenkidi, incelenmesi, değerlendirilerek sınıflandırılması konusunda ilk dört asırda yapılan çalışmalar son derece övgüye ve takdire layık olsa da yeterli değildir, daha yapılacak şeyler var.” s:230
Müellif, hadis ilminde bilgisi olmayanların okudukları hadislerle hüküm veremeyeceklerini şöyle diyor: “hadislerde araştırma yetkisi bu ölçüde olmayan kimselerin her şeyden önce doğrudan hadis kitaplarını okumaları,okurlarsa da ondan hüküm çıkarmaya çalışmaları yanlıştır.” s:270
·"Hadisler konusunda şunu iyice kafanıza koyunuz ki, bir meselenin her yönünün bir tek hadisle öğrenemezsiniz, bir tek hadis, bir meselenin bütün yönlerini öğrenmeniz için yeterli olmayabilir. Bu bakımdan bir kişi kalkar da, bir iki hadisle kesin bir kanaate varmaya, kesin bir sonuç almaya kalkarsa yanılır." s:17

· “Hadis incelemelerinde bakılacak ilk şey hadisin senedidir. Ondan sonra dirayet derecesi gelir. Dirayetten maksat; hadisin konusuna dikkat ederek, onun Kur’an’a ve şüphe götürmeyen sünnetlere aykırı olup olmadığına, onu destekleyen başka rivayetlerin bulunup bulunmadığına bakmaktır.”s:251


· Müellif Kur’an yorumunda selef ulemasına başvurulmasını şöyle ifade ediyor: “Kur’an-ı Kerim ve hadislerden bir hüküm ve kanaat elde etmeye çalıştığınızda selefin, hadis, tefsir alimlerinin, müçtehitlerinin araştırma ve buluşlarını hiçe saymayın. İsterseniz onlardan birinin görüşünü bırakır, diğerini benimseyebilirsiniz. Ama onlardan birinin senin görüşüne uygun olmasını, senin tek başına bir mezhep kurar gibi, tamamen ayrı düşünmenden daha iyidir.” s:51

· Hadisin Kur’an’ı açıklamasına bazı örnekler:



1- Kur’an hırsızın elinin kesilmesini emrediyor, bu hırsızlığın sınır bildirilmiyor, hangi elin, elin hangi kısmından kesileceği belirtilmiyor. Bunları hadisten öğreniyoruz.



2- Hac konusunda Kur’an’da genel emirler var. Ama mesele ömürde bir kere haccın yeterli olduğunu Efendimizden öğreniyoruz.



3- Bir kimsenin karısının halası ve teyzesi ile evlenemeyeceğini Kur’an’dan değil hadisten öğreniyoruz.



4- Kur’an altın ve gümüşün biriktirilmesine şiddetle tenkitte bulunuyor. Eğer hadise müracaat etmezsek bir gram altının bile evde bulundurulmasına Tevbe Suresi: 35. ve 36. ayetler müsaade etmiyor. Ama Biz Efendimizden bunun zekatının verilmesi kaydıyla mahzursuz olduğunu öğreniyoruz.



5- Namazların rekat sayıları, Hacc menasiki gibi bir çok konu da bize Efendimizin uygulaması ile gelmiş bulunuyor. S:140


İnşaallah faydalı olur.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Üyelik tarihi 10.09.2006Bulunduğu yer bezm-i ezeldenMesajlar 1.362Tecrübe Puanı40
[h=2]
icon1.png
Sadece bir elçi değil[/h]

بســـم الله الرحمن الرحيم

"İnne aleyke ille'l-belâğ" ayetine bakarak, peygamberin sadece bir elçi ve haberci olduğunu ileri sürenler mühim bir noktayı unutuyorlar. Bir peygamberin tebliğ edici veya telkin edici hüviyeti, ancak onun dinine insanların girmesine kadar sürer. Yeni dine girip bir ümmet oluşturduktan sonra iman edenler için peygamber kimliği, tebliğ ve telkin edicilikten çıkar, bir lider, hâkim, bir hükümdar, bir hukukçu, bir kadı, bir hoca, bir veli ve bir kumandan haline gelir. Artık ümmetinin O'na sadakatini bildirmesi, O'na itaat etmesi şarttır.

Bazı kimseler, bir insan olarak Muhammed bin Abdullah (a.s.) ile, bir vaiz ve peygamber olarak Muhammed Rasûlullah (a.s.) arasında ayırım yapmaya çalışmışlardır. Ancak Kur'ân-ı Kerim böyle bir ayırım yapmıyor. Kur'ân-ı

Kerim, Hz. Muhammed (a.s.)'in sadece bir tek kimliğini bildirmektedir. O da, rasûl veya peygamber oluşudur. Cenabı Allah'ın, kendisini peygamberlik mertebesine çıkarmasından başlayarak verdiği son nefesine kadar, Hz. Muhammed (a.s.) her ân Allah'ın Rasûlü sayılmıştır. Her sözü ve fiili Allah'ın peygamberi olarak yapılmıştır.

Fakat, Peygamber Efendimiz (a.s.) bir peygamber olmasının yanı sıra aynı zamanda bir vaiz, muallim, hoca veli, eğitimci, kadı, hâkim, İmam, emir ve hükümdardı. Hatta, özel, ailevî ve vatandaşlık hayatını da aynı hüviyetiyle sürdürdü. Bütün bu kimliklere bürünmesine rağmen, mübarek hayatı, mükemmel bir insan ve dindar bir mü'min olarak öylesine temiz öylesine nezih idi ki, O'nu taklit etmek, Allah'ın rızası ve ahiretle şefaat ve selâmetin vazgeçilmez bir kuralı olarak ortaya çıktı.

Nitekim, Ahzab sûresinin 21. ayetinde şöyle buyurulmuştur: "Sizin için Allah'ın Rasûlünde güzel bir örnek vardır. Bu haslet, Allah'ın rızasını ve ahiret sevabını ümid edip, Allah'ı zikredenlere mahsustur". Hazreti Peygamber efendimiz (a.s.)'in peygamberlik, insanlık ve devlet başkanlığı hüviyetlerinde ayırım yapıldığını gösteren en ufak bir işaret ve kaydı Kur'ân-ı Hakim'de görmek mümkün değildir. Zaten, ayırım yapılmaya, fark gözetmeye ihtiyaç da yoklu. Zira, Hz. Muhammed (a.s.) Allah'ın şeriatına göre harekat etmek, bu şeriatın gerçek bir temsilcisi olmakla mükellefti ve dolayısıyla Allah'ın emrine aykırı herhangi bir söz söyleyemez, herhangi bir hareketle bulunamazdı.

http://www.islamforum.net/f4/sadece-bir-elci-degil-9881/#
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
değerli kardeşim selamun aleykum.sorularınıza dilimiz döndüğünce tafsilata girmeden cevap verelim.
1-Sahih hadis.Ameli gerektiren yani kendisiyle amel etmek vacib olan makbul hadis.

2-Bilindiği gibi sahih hadisleri ilk defa toplayan ve tasnif eden muhaddis, Buharî"dir. Buhârî'yi talebesi Müslim takib etmiştir. Gerek Buharinin gerek Müslim'in kitaplarında bulunan hadislerin sıhhat bakımından dereceleri, yine onların ittifak etmelerine ve infirad etmelerine göre tesbit edilmiştir. Sahih hadisler için yapılan dereceler yedi kısımda mütalaa edilmiştir.

3-Kurana aykırı hadis olmaz.yalnız kuranı tefsiri ve pratiği niteliğinde bir çok hadis vardır.

4-bir örnek .Kuranda ehil merkep eti yenmez yazmaz ama hadisler de yazar.yellenme ile abdest bozulur demez.ama haidste der.v......b

5-siz hac nasıl yapılır kurana göre anlatın dinleyelim.oruç,abdest,namaz anlatın..
6-zekatın oranı nedir sizce..
7-evet aslında bir çok şey açıklanmış hadis tenkidinde kuran sonra şüphe götürmez hadislere bakmalı diyor müellif.
8-mealden kuranı kafamıza göre yorumlayarak din olmaz,yaşanmaz.
şüphesiz eksiklerimiz vardır.Allah af etsin.en doğrusunu Allah bilir.selametle kalın.ayrıca yazım ve anlatımım nakıstır şimdiden özür dilerim.


5-
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Kur'an-ı Kerim'i doğru anlama yöntemleri
Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamak için her şeyden önce insanın; onu Allah’ın kitabı olarak kabul etmesi, onu hidayet kaynağı bilmesi ve Kur’an-ı Kerim’i anlamak için gerekli olan ilimlere vakıf olması gerekir.”
·
" Her şeyden önce Kur’an-ı Kerim’in manasını doğru anlama ve onu doğru yorumlama yolunu iyice öğrenmemiz gerekecektir.

Manasını bilmek ve anlamak istediğiniz ayetin, önce Arap dili açısından kelimelerine ve cümle yapısına dikkat etmelisiniz. Sonra da onun siyak ve sibakına(kelime ve mana uyumu içindeki yapısına) bakacaksınız.

Ayrıca o konu ile ilgili Kur’an-ı Kerim’in çeşitli yerlerinde bulunan ayetleri bir araya toplayarak, inceleme konusu yaptığınız ayetin hangi yorumu o ayetlere uygun düşüyor, hangi yorumu onlara zıt düşüyor, diye üzerinde düşüneceksiniz.

Bu ölçü içinde, Kur’an-ı Kerim’in ne istediğini yine Kur’an-ı Kerim’in kendi mesajından anlamaya çalışmalısınız.

Bunlara ilaveten, Kur’an-ı Kerim’e o manayı veren müfessirin açıklamaları inceleme konusu yapılan ayetin anlaşılmasına nasıl ışık tutmakta ve onun dönemine en yakın zamanda yaşamış ve ona bağlanmış kişiler bu ayetten ne anlamıştı, bilmelisiniz."
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
değerli kardeşim selamun aleykum.sorularınıza dilimiz döndüğünce tafsilata girmeden cevap verelim.
1-Sahih hadis.Ameli gerektiren yani kendisiyle amel etmek vacib olan makbul hadis.

2-Bilindiği gibi sahih hadisleri ilk defa toplayan ve tasnif eden muhaddis, Buharî"dir. Buhârî'yi talebesi Müslim takib etmiştir. Gerek Buharinin gerek Müslim'in kitaplarında bulunan hadislerin sıhhat bakımından dereceleri, yine onların ittifak etmelerine ve infirad etmelerine göre tesbit edilmiştir. Sahih hadisler için yapılan dereceler yedi kısımda mütalaa edilmiştir.

3-Kurana aykırı hadis olmaz.yalnız kuranı tefsiri ve pratiği niteliğinde bir çok hadis vardır.

4-bir örnek .Kuranda ehil merkep eti yenmez yazmaz ama hadisler de yazar.yellenme ile abdest bozulur demez.ama haidste der.v......b

5-siz hac nasıl yapılır kurana göre anlatın dinleyelim.oruç,abdest,namaz anlatın..
6-zekatın oranı nedir sizce..
7-evet aslında bir çok şey açıklanmış hadis tenkidinde kuran sonra şüphe götürmez hadislere bakmalı diyor müellif.
8-mealden kuranı kafamıza göre yorumlayarak din olmaz,yaşanmaz.
şüphesiz eksiklerimiz vardır.Allah af etsin.en doğrusunu Allah bilir.selametle kalın.ayrıca yazım ve anlatımım nakıstır şimdiden özür dilerim.


5-

selamun aleykum
bu konuda açıklama yaparsanız sevinirim oruç zekat vb. hadisler kurana aykırımı?
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Yazının diğer kısımını alıntılamaya gerek duymadım. Çünkü peygamberimizin önemini ve konması gereken yeri gösteriyordu. Burada anlattığınız kısıma tamamen katıldığımı belirtmek isterim.

Peygambersiz bir din düşünülemez. İslam ise mutlaka her ümmete bir peygamber tayin etmiştir. İşte bu nedenle islam, tek dindir, hak dindir, Allah'tan insanlara inen din sadece ve her zaman islamdır.

İslamın son peygamberide Hz. Muhammeddir. O Allahın elçisi ve son peygamberidir.

Ancak, peygamber efendimiz bazılarının yanlış anlaşıldığını iddia ettikleri gibi sadece bir postacı değildir. Peygamberimiz, dini açıklayan, anlatan, yaşayarak örnekleyen, hayatımıza aktaran bir değerdir. Bizde, bizlerden önce gelen bir değerdir.

Üstelik; tam olarak iman edilmesi gereken bir değerdir. Tam olarak iman edilmezse, dinden çıkartan bir değerdir. Bunu tüm müslümanların iyi idrak etmesi lazımdır.

Peygamber vardır, hadisleri ve sünnetleri de dopal sonucu olarak vardır.
Ama, bunlar korunmadığından, özellikle zamanımızda bunların hangisi olduğu hiç bir şekilde % 100 kesinlikle tespit edilememektedir.

Ayrıca, hadislerin koruma altına alınmamasıda, peygamberden sonra; peygamberimize mal edilecek rivayetler ile dine başka yanlışlar sokulabileceğinden, kuran varken başka söze gerek duyulmamasını gösterir.

Bu nedenle, hadis ve hadis rivayetlerini iyi anlamak gerektiğini, hadis ile hadis rivayetinin aynı olmayıp tamamen farklı şeyler olduğunu bilmek gerektiğini unutmamalıyız.

Hadis, peygamber sözüdür, ancak hadis rivayeti, peygamberin söylediği iddia edilen bir sözdür.

İşte, peygamberden somut bir delil ile peygamber sözü ispatlanamadığı zaman, onun hadis olarak kabulü bizi tehlikelere sokar.

Müslüman bunu iyi bilmeli, kaynağı ne kadar sahih iddialı olursa olsun, rivayetlerin hadis kabul edilemeyeceğini görmelidir.

Ancak, müslüman bu rivayetleri hadis olarak kesin olarak kabul edemese de, dini bir bilgi, görüş, anlatım olarak ele alıp faydalanmaya çalışmalıdır.

Eğer, bu rivayetler kurana ters ise hemen kaldırıp atmalı aksi halde kendi görüşü ile mukayese etmeli ve bu görüş kendininkinden daha akıllıca, mantıklıca geliyorsa kendininkini atıp bunu kabul edebilmelidir.


Daha uzun anlatılabilirse de kısaca anlaşılır şekilde peygamberimiz ve hadis gerçeği budur.

Selamlar...

kardeş yanılıyorsun Allah kuranı ravıleri vesıle kılarak korudugu gıbı peygamberın kuran ilzamını acıklamasınıda bu ravılerı vesıle kılarak korumustur.bazı ayetler vardırkı ancak hadislerle acıklanabılır bunun baska açıklaması olamaz misal
Meryem71 İçinizden oraya uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu, Rabbin üzerinde kesinleşmiş bir hükümdür."" buyuruyor. Sünnet inkar edenler kendi bilinçsiz inanışıyla bu ayete göre cehenneme girer. İşte bu ayeti anlamak için hadis bilmeye muhtaçtır. Çünki Başka türlü açıklayamaz. Hadistede cehennemin üzerinden geçen sırat köprüsü olduğunu öğrenir.



 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Sevgili kardeşimiz biz haddinden fazla yenilikçiyiz.dönüp dolaşıp aynı şeyi tekrar etmenizdeki maksat nedir bilinmez.hadis yoktura getirdiğinizi fark ediyoruz.yukardaki yazılar size herşeyi açıklıyor.olayı sorular yumağına boğmuşssunuz.buyrun anlatın siz nasıl yaşıyorsunuz.dinleyip feyz alalım.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Kurana tersliğini biz ölçemeyiz.muteber hadis kitapları var.senetleri var.yukarda değinilmiş.sizde benim fikrimi biliyorsunuz.isterseniz yazın.fark etmez.ne yazık ki ilmi olmayan bir tartışma bu.
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0

1- aorskaya'nın hadis iddilarının % 100 hadis olarak kabulünde ölçünedir? sorusu ciddi olarak cevaplanmalıdır.

2- Hadislerin kurana aykırı olup olamayacağı sorusu herkesçe anlaşılacakşekilde cevaplanmalıdır.

3- Kurana aykırı hadisolabilirse, kuran o zaman önemini kaybetmezmi?

4- Kuran Allah'ın sözü,hadia peygamber sözü ise; çelişmeleri halinde hangisi baskın çıkmalıdır?

5- Peygamber yaşayankuransa, kurana ters hadise göre yapılanları hemen terketmek zorunda değilmiyiz?

6-Hadis nedir, hadisrivayeti nedir. Bunlar birbirine karıştırılırsa tehlike gerçekten varmıdır?


 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Rasûlullah (s.a.s) buyurdu ki:
"Korkarım ki, koltuğuna yaslanmış rahat bir şekilde oturan bir adama benim bir hadisim nakledilirde, o kişinin "Benimle sizin aranızda Allah'ın kitabı vardır. Biz ancak O'ndan helâl bulduğumuzu helâlkabul ederiz" diyeceği zaman yaklaşmıştır. Dikkat edin Rasûlullah 'ın (s.a.s) haram kılması da Allah ( c.c.)'ın haram kılması gibidir
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Ben bunları cevapladım.yine cevaplıyım.biz hadisin kuran ayetlerine ters olup olmadığına bakarız bu bir yöntemdir,ama yetmez sahihliğine senedine bakarız ,buhari müslim başta muteberdir.acaba kuranda dört ürün haram kılınmış.buna göre neleri yersiniz yemezsiniz.ayrıca hamr sadece şarap anlamına gelen içki yasaklanmış neleri içmeliyiz.buyurun.
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
bu mantıkla siz hiç bir hadisi kabul etmezsiniz.kültür dediğin ne hani Allah ın dini nerde,yasaları nerde,kültürden sonra mı .
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
sayın sinang bey Siz, namazlarınızda, sübhaneke ve ettehiyyatu vb. dualarını okuyormusunuz? Lütfen cevaplayın.
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
sayın sinang bey Siz, namazlarınızda, sübhaneke ve ettehiyyatu vb. dualarını okuyormusunuz? Lütfen cevaplayın.
Bu soruya, kendim de cevap verebilecek durumda olmakla birlikte, sinan muhatap alındığından cevaplamak istemiyorum. Buna sinanın en kısa şekilde cevap vermesi gerektiğini görüyorum.
 

sumisali

New member
Katılım
3 Nis 2009
Mesajlar
1,903
Tepkime puanı
2,112
Puanları
0
bu soruyu soran aorskaya namazlarında bunları okuyup okumadığını kendi de cevaplayabilirmi lütfen ..
 
Üst Alt