Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sünnete Tabiyet; Vahye Tabiyettir

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Sünnetin kaynak değeri nedir? Sünnetin İslam’daki önemini açıklar mısınız?

(Hakan Çalışkan)

İslam hukukunda sünnet, ikinci kaynaktır ve teşride Kuran-ı Kerim’den sonra gelmektedir. Sünnet hükümleri açıklama bakımından Kuran’ın tamamlayıcısı ve yardımcısıdır. Aynı zamanda sünnet Kuran’da bulunmayan hükümleri de koyabilir. Sünnetin teşrideki yerini maddeler halinde özetleyebiliriz.

1- Sünnet; Kuran’ın mübhem ve mücmellerini açıklar. Umumi hükümlerini tahsih eder. Fakihlerin çoğunluğuna göre nasih ve mensuhu bildirir.

2- Sünnet; Kuran’da asılları sabit olan konuların hükümlerini tamamlayıcı mahiyette açıklamalarda bulunur.

3- Sünnet; Kuran’da olmayan bir kısım hükümleri açıklar.

Birinci madde için namaz ve zekatı misal verebiliriz. “Kadın, halası, teyzesi, bacısı, kızı ve kardeşi kızı üzerine nikahlanamaz” hadisi bunlardan başkaları size helal kılındı ayetini tahsis etmiştir.

İkinci maddeye misal olarak ‘Lian’ı zikredebiliriz. Kuran lian’ı teferruatıyla anlatmış, sünnet de lian’dan sonra karı-kocanın birbirinden bain talakla ayrılacağını bildirmiştir. Sünnetin, Kuran’ın meskut kaldığı yerlerde doğrudan doğruya hüküm koyup teşri kaynağı olduğuna şu misalleri verebiliriz: Süt kardeşliği, erkeklerin ipek elbise giymelerinin haram ve mekruh olduğu, vitir namazı, ramazan orucunu bozana keffaret lazım geldiği gibi. (Fıkıh usulü 38)

Sünnetin bir teşri kaynağı olduğuna delil teşkil eden ayetler:

"Nitekim O, kendi arzusu ile söylemez. O (söylediği) kendisine vahyedilenden başka bir şey değildir." (Necm-3,4) Bu ayet, peygamberimiz (sav)’in konuştuklarının vahye dayandığını gösterir. Buna göre hem Kuran hem de sünnetin kaynağı vahiydir. Yani Kuran’ın hem manası hem de lafızları, sünnetin ise manası vahiydir. Sünnetin lafızları peygambere aittir. Kaynağı vahiy oluşu yönüyle Kuran’a uymak nasıl farz ise, peygamberin sünnetine uymakta öyle farzdır.

Kuran’da pek çok ayet, sünnete uymanın peygambere itaat etmenin farz olduğuna delalet etmektedir. Kuran’ın bu delaletleri çeşitli üslup ve ifade tarzları ile olmuştur. Mesela; "Kuran’da peygambere itaat eden Allah’a itaat etmiş olur." (Nisa-80), "Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere ve sizden olan ulü-l emre itaat edin" (Nisa-59), "Allah ve Rasülü bir şeye hükmettiği zaman iman eden erkek ve kadına artık işlerinde muhayyerlik yoktur" (Ahzab-36), "Aralarında ihtilafta seni hakem tayin etmedikçe iman etmiş sayılmazlar" (Nisa-65), "Peygamber size ne verirse onu alın, neden yasaklarsa ondan vazgeçin" (Haşr-7) buyurulmaktadır. İşte bu ayetler gösteriyor ki, Peygamber (sav)’in emirlerine uymak bir vecibedir.

Sünnet, peygamberin Rabbinden aldığı risaleti tebliğden ibarettir. Allah risaleti tebliğ hususunda şöyle buyurmaktadır: "Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun emirlerini tebliğ etmemiş olursun" (Maide-67). Sünnet de peygamberimizin tebliğine dahil olduğuna göre, O’na uymak Allah’a uymak demektir. Kuran’ın Nas’ları peygambere iman edilmesini açıkça belirtmektedir. Mesela bir ayette şöyle buyrulmaktadır: "Allah’a ve okuyup yazması olmayan ümmi peygambere iman edin. O peygamber de Allah ve O’nun sözlerine iman etmiştir". (Araf-158)

İşte sünnetin hüccet oluşu böylece Kuran ayetleri ile sabit olmuştur. Buna göre sünnet, bir bakıma Kuran’dan doğmuş, peygamber de hadisleriyle Kuran’ı tefsir etmiştir.

Kuran’ın bir teşri kaynağı olduğunu gösteren hadislere gelince:

"Bana Kuran ve onunla beraber onun gibisi (sünnet) verildi. Yakında karnı tok, koltuğuna yaslanmış birisi size bu Kur’an yeter, onda neyi helal bulursanız onu helal kabul ediniz, onda neyi haram bulursanız onu da haram biliniz, diyecek. Şunu bilin ki, Allah rasulünün haram kıldığı da, Allah’ın haram kıldığı gibidir."

Nebi (sav), Muaz b. Cebel’e "Sana bir dava getirildiğinde ne ile hüküm verirsin ya Muaz" diye sordu. Muaz b. Cebel, "Allah’ın kitabında bulduğumla hükmedeceğim" cevabını verdi. Peygamber, "Onda bulamazsan ne ile hükmedeceksin" diye sordu, Muaz, "Peygamberin sünneti ile hükmedeceğim" cevabını verdi. Konuşma sonunda Peygamber (sav) Muaz’ın bu şekilde cevap vermesine çok sevindi ve Allah’a hamdü senada bulundu.

"Size kendisine sarıldığınızda hiç sapıtmayacağınız iki şey bırakıyorum: Allah’ın kitabı ve Nebi’nin sünneti."

Bu hadisler sünnetin bir teşri kaynağı olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Hz. Peygambere itaat ise onun sünnetine uymaktan başka bir manaya gelmez, bu sebeple sünnete uymanın, İslam’ın ve imanın bir gereği olduğu anlaşılır. (Fıkıh Usulü 36)

Buraya kadar sünnetin İslam hukukunda ikinci kaynak olduğu Kuran ve sünnetten delillerle izaha çalıştık. Elbette erbabı ilim tarafından bunlar biliniyor, ancak günümüzde bazı gafil kişilerin bilinçli bir şekilde sünneti zayıf görerek samimi kişilerin sünnete olan muhabbet ve bağlılığını zayıflatmak istiyorlar. Daha sonra da sünneti yürürlükten kaldırarak İslam’ı anlaşılmaz hale getirecekler. Kuran’ı da kendi anlayışlarına göre yorumlamak suretiyle ümmetin imanını bozacaklar. Amellerini de ortadan kaldırmayı amaçlamaktadırlar. Zira Kuran’ı sünnetsiz anlamak mümkün değil. Mesela, Allah (cc) Kuran-ı Kerim’de "Namazınızı kılın, zekatınızı verin" diyor. Peki namazı nasıl kılacaksınız? Rasulullah’ın kıldığı gibi. Çünkü kılınma şeklini Kuran’da bulamazsınız. Peygamberimiz (sav), "Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın" diye buyuruyor.

Zekat ise; koyunda, sığırda, devede kaçta kaç vereceksiniz, yaşlarının sınırı ne olacak. Para, altın ve gümüşte kaçta kaç, nebatata, suluda ve kıraçta ölçü nedir, yüzde kaç vereceksiniz? Kurbanla ilgili hangi hayvanlar kurban olur, bunların cinsi, yaşı, sıhhat durumu, zenginlik ve fakirliğin ölçüsü, havaici asliyenin ölçüsü nedir. Kısaca bunları ancak sünnetle anlar ve uygulayabiliriz.

Aslında sünneti hiçe sayanlar, sünnetten sonra sırayı Kuran’a getirecekler. Kuran’ı ise Tevrat ve İncil gibi tahrif ederek İslam’ı anlaşılmaz hale getirerek, kendi keyfi anlayışlarına göre yorumlamak suretiyle kişilerin imanını bozarak, amelden mahrum edecekler.

Şu iyi bilinmeli ki, Kuran’ı Allah indirdi, onu muhafaza edecekde Allahu Teala’dır. Şayet bazı insanlar Kuran’ı terk ederlerse Allah (cc) bazı insanlara hidayet verir, onlar iman ederler, onları Kuran’ı korumakla şereflendirir. Allah (cc), her şeye kadirdir. Müminler ellerindeki Kuran ve sünnet nimetinin kıymetini iyi bilsinler ve ona sahip çıksınlar. Allah (cc), Kuran- Kerim’de şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah onun yerine öyle bir kavim getirecek ki, Allah onları sever, onlar Allah’ı severler" (Maide-53)

Biz elhamdülillah Kuran’ın hem lafzına hem de manasına iman etmiş olmakla beraber Kuran’ın yeterince okunmaması veya okutulmaması, emirlerinin unutturulması, nehiylerinin teşvik edilmesi hayra alamet değildir. Kuran ve sünnetle müşerref olan ümmet, umarız bu ikisine sahip çıkar da hem dünya hem de ahiret saadetini elde ederler.
 
T

teslimolan

Guest
1- Sünnet; Kuran’ın mübhem ve mücmellerini açıklar. Umumi hükümlerini tahsih eder. Fakihlerin çoğunluğuna göre nasih ve mensuhu bildirir.

2- Sünnet; Kuran’da asılları sabit olan konuların hükümlerini tamamlayıcı mahiyette açıklamalarda bulunur.

3- Sünnet; Kuran’da olmayan bir kısım hükümleri açıklar.
-------------------------------------------------------
Bir müslüman bunlari yazarken utanmalidir.
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
41
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
1- Sünnet; Kuran’ın mübhem ve mücmellerini açıklar. Umumi hükümlerini tahsih eder. Fakihlerin çoğunluğuna göre nasih ve mensuhu bildirir.

2- Sünnet; Kuran’da asılları sabit olan konuların hükümlerini tamamlayıcı mahiyette açıklamalarda bulunur.

3- Sünnet; Kuran’da olmayan bir kısım hükümleri açıklar.
-------------------------------------------------------
Bir müslüman bunlari yazarken utanmalidir.

peki güzel kardeşim sunun cevabını vere bilirmisin bana ayetle cenaze namazı nasıl kılınır ve bir insanın küçük abdesti daima akıyor ve bunun namaz kılması nasıl olacak zekatın ölçüsü nedir
 

fetih

New member
Katılım
16 Şub 2007
Mesajlar
1,994
Tepkime puanı
355
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Uzay Ýstasyonundan Alooooo Kimse Yokmuuuuu :)
Dinin kaynağı vahiydir. Vahyin kaynağı alemlerin rabbi Allahu Teala'dır. Aklın görevi ortaya yeni bir din koymak değil, gökten inen vahyi ve onu tebliği eden peygamberi doğru anlamaktır.

Ehl-i Sünnet, Kur'an ve sünnete dayanmayan hiçbir inanç ve ibadeti kabul etmez. Kur'an ve sünnetten tasdik almayan bütün inanç, fikir, ve felsefeler batıldır.

Kur'an-ı Hakim Allahu Teala'nın kelamı olup ilahi koruma altındadır. Onu açıklayan ve uygulayan sünnet de bu korumanın içindedir. Din işlerinde Hz. Peygamber'e (s.a.v) tabi olmak farzdır.

Kur'an ve aklım bana yeter, peygamberin görevi sadece Allah'ın ayetlerini tebliğ etmektir, vefatıyla vazifesi bitmiştir, bundan sonrası bize aittir, onun sünnetine tabi olmak gibi bir görevimiz yoktur demek küfürdür. Çünkü bu anlayış bizzat Kur'an ayetlerine aykırıdır.

Kur'an ve sünneti anlamak için elbette aklı kullanmak gerekir. Bazen ayet ve hadisleri yorumlamak icabeder. Buna tevil etmek denir. Usul ve edebine göre tevil etmek, yeni yorum yapmak günah değildir; ihtiyaç anında gereklidir. Bütün mezhepler işte bu yorum farkından ibarettir.



Ashab-ı Kiram din işlerinde bizim için bir delil ve kaynaktır. Onların din ile ilgili söz ve uygulamaları bizi bağlar. Ancak Ashabın aynı konudaki farklı görüşleri arasında tercih yapılabilir.

Bütün sahabe yalandan uzak, doğru sözlü, adaletli, iffetli, dini bütün şerefli kimselerdir. Hepsini sever, hürmet ve saygı ile anarız. Aralarında derece ve fazilet farkı bulunduğunu kabul ederiz. Ashabın en üstünü Hz. Ebu Bekir'dir (r.a). Ondan sonra sırasıyla Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (r.anhüm) gelir. Hak olan halifelik sırası da bu sıraya göredir. İçlerinden hiçbirisi diğerine haksızlık ederek halife olmamıştır.

Afları Rasülü'nün (s.a.v) temiz ailesini ve şerefli neslini yani Ehl-i Beytini sevmek de imanın gereği ve Peygamber sevgisinin alametidir. Ehl-i Beyt, Rasulullah (s.a.v) Efendimizin ailesi ve evlatlarından oluşur. Bu şerefli nesil, Hz. Fatıma'nın (r.anha) evlatları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.a) efendilerimiz yoluyla devam etmiştir. Kıyamete kadar da devam edecektir. Bu şerefli nesil bizlere Hz. Rasulullah (s.a.v) Efendimizin bir emanetidir. Kıyamet günü onlara karşı nasıl muamele ettiğimiz sorulacaktır.

Bizden önce geçen bütün müminleri kardeş bilir, hepsini hayırla anarız. Onlar için hayır dua ve istiğfar ederiz. İyi örneklere tabi olur, kusurlu gördüklerimizin affı için Yüce Rabbimize yalvarırız

Büyük günah işledi, hata etti, farklı fikir söyledi diye hiçbir mü'mini küfürle suçlamayız. Ben müslümanım diyen bir kimsenin apaçık dinden çıktığını gösterecek bir söz veya fiiline şahit olmadıkça, ona "sen dinden çıktın" demeyiz.

Bir kimsede onun mümin olduğunu gösteren bir alamet görsek, aynı şahısta doksan tane de küfür ve fasık olduğunu hissettiren alametler gözükse, o kimsenin imanına şahitlik ederiz. Tek bir iman alameti, pek çok küfür alametine tercih edilir. Herkesin halini en iyi bilen ve hesabını eksiksiz görecek olan Allahu Teala'dır.

Büyük günah işleyen bir kimse, işlediği işin haram olduğunu kabul ediyorsa dinden çıkmaz, sadece günahkar olur. İşlediği günaha tevbe etmesi farzdır.

Yapılması emredilen bir farzı terkeden kimse, onun farz olduğunu kabul ediyorsa, o da dinden çıkmış olmaz. Günahkar olur, tevbe etmesi ve ilahi emri yerine getirmesi farzdır.

Müslümanlar arasında ihlas, ibadet ve takvada farklar vardır. Allah katında en makbul ve en faziletli kul, Allah'tan en çok korkan ve O'nun hukukunu en iyi koruyan kimsedir.

İman edilecek esaslar artıp eksilmez fakat kalblerdeki iman nuru, Allah sevgisi, kulluk şuuru ve ibadet zevki, kulun haline, edebine ve niyetine göre artar ve eksilir. Sürekli işlenen günahlar kalbi öldürür, imanı zayılfatır, ibadet neşesini yok eder.

Bütün müminler Allah'ın dostudur. Müminler içinde muttaki olanlar ve takvada zirvede bulunanlar, diğer müminlerden ayrı olarak Allahu Teala'nın özel dostluğunu elde etmişlerdir. Onlar Kur'an'da "muhsin", "mukarrabun", "ebrar", "muttaki" "ricalullah" "evliyaullah " gibi isim ve sıfatlarla tanıtılmış salih müminlerdir. Bu sıfattaki insanlar, kıyamete kadar her devirde bu ümmetin içinde bulunurlar; Allah yolunda insanlara rehberlik yaparlar, sönmeye yüz tutmuş dini anlayışı yeniler, ibadet ve kulluk hayatını canlandırırlar. Onlara müceddid ve mürşid denir.

Allah dostlarında görülen keramet türü haller haktır, fakat velilik için keramet şart ve lazım değildir. En güzel keramet, Allah aşkıyla gece gündüz hak yolda yürümek ve buna bir ömür boyu sabretmektir.

Ehl-i sünnet, her kimi ve neyi severse Allahu Teala sevdiği için sever. Kızdığı kimseye de Allahu Teala kızdığı için kızar. Hak adamı, keyfi ve nefsi için kimseye düşman olmaz. Cemaat taassubuna düşmez, mezhepçilik yapmaz, tenkid edilmekten korkmaz, farklı fikrlerden fayralanmaşya çılışır. Ölçüsü Kur'an ve sünnettir.

Ehl-i sünnet, bütün alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizi temsil etmektedir. Bunun için bir müslüman, hiçbir halde hiçbir kimseye zulüm yapamaz. Müslümanm temel ahlakı kusurları affetmek, insanları güzel öğüt ve ikna yoluyla hayra davet etmek, doğruyu yaşayarak göstermek ve herkese fayda vermektir. En zor durumda yapacağı iş adalettir.

Hak mezhepler arasındaki ihtilaflar, fitne değil, ümmet için bir rahmettir. Fıkıhtaki mezhepler gibi, akaid ve ahlak alanında da farklı hak mezhepler ve meşrepler mevcuttur. Hepsi dinin esasları çerçevesinde ona hizmet için ortaya çıkmıştır. Her bir mezhep ve meşrep diğerinin karşıtı değil kardeşidir. Hepsi bir bütünün parçaları, aynı elin parmakları, bir çınarın dallarıdır.

Ehl-i sünnet, cemaat demektir Din en güzel şekilde cemaat halinde yaşanır. Tek başına kalan tehlikededir. Bunun için herkese cemaat edebi ve disiplini lazımdır. Bu cemaatın hedefi Allah rızası ve takva olmalıdır. Böyle bir cemaatın başındaki imama itaat şarttır. Bu itaat hak olan emirlerde olur. İsyanda hiç kimseye itaat edilmez.

Ahirette peygamberlerin ve Allahu Teala'nın izin verdiği salihlerin şefaati haktır. Allahu Teala ahirette müminlere cemalini gösterecektir. Cennet ve cehennem ebedidir. Kalbinde zerre kadar iman ve Allah sevgisi ile ilahi huzura gelenler, günahları yüzünden cehenneme girseler de, orada ebedi olarak kalmayacaklardır.

Ey kerim Rabbimiz! Bizleri hidayetine ulaştırdıktan sonra, kalplerimizi yolundan kaydırma. Bizi sonsuz rahmetinle destekle, iman ve edebimizi muhafaza et, günahlarımızı affeyle Ya Rabbi.

Hamdolsun alemlerin sahibi Yüce Allah'a.
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
Maaşallah fetih maaşallah kardeşim.Kudurttun yine beni burada muhabbetten ya helal olsun! sana ne diyeyim. Allah (cc) razı olsun.
 

__BODOM

New member
Katılım
25 Kas 2006
Mesajlar
241
Tepkime puanı
10
Puanları
0
Yaş
44
Aynı zamanda sünnet Kuran’da bulunmayan hükümleri de koyabilir.

Bana Kuran ve onunla beraber onun gibisi (sünnet) verildi. Yakında karnı tok, koltuğuna yaslanmış birisi size bu Kur’an yeter, onda neyi helal bulursanız onu helal kabul ediniz, onda neyi haram bulursanız onu da haram biliniz, diyecek. Şunu bilin ki, Allah rasulünün haram kıldığı da, Allah’ın haram kıldığı gibidir."


Allah tek hüküm koyucudur başkasının hükmüne uyanın vay haline
 

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
bu başlık doğru bir başlıktır.Allah tealanın islam toplumunu dünyanın bağrında neşvunema buldurması şu iki unsurla hayat bulmuştur.Metot ve hareket.Metot kitabullahtan hareket ise risaletten olmadır.İkisi bu olguyu oluşturur.Resulullah sav. itaat eden Allah cc itaat eder.Risalet farazi bir şey değildir.Bu bu dinin kitapla beraber yetki merciğidir.Kelime-i tevhidin iki vechidir.Sünnet-i senniyye ve Kur'an-ı kerim.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
bu başlık doğru bir başlıktır.Allah tealanın islam toplumunu dünyanın bağrında neşvunema buldurması şu iki unsurla hayat bulmuştur.Metot ve hareket.Metot kitabullahtan hareket ise risaletten olmadır.İkisi bu olguyu oluşturur.Resulullah sav. itaat eden Allah cc itaat eder.Risalet farazi bir şey değildir.Bu bu dinin kitapla beraber yetki merciğidir.Kelime-i tevhidin iki vechidir.Sünnet-i senniyye ve Kur'an-ı kerim.



Yani Allahin ortagi var onun hükümleride dinin kendisidir o zaman bu din herhalde Allahin dini olamaz yalnizca gerci onuda vahdeti vucutla asildi ikiside ayni olduguna göre problem kalmadi.......
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Selam,ben simdi düsünüyorumki eger vahy son bulmasa(gerci evliyalar aliyor diyorsunuz) Resul de son resul olmasa Yeni gelecek olan Resulün getirecegi Vahy direk sizi hedef alacakti Vesselam....


Hz İsa müslümandı, havariler müslümandı. İncile tabi olanlar müslümandı. Peki nasıl oldu da Hz isa’ya inananlar birden “hristiyan” oluverdi. Üstelik Hz İsa’yı takip ettiklerini iddia ederek.



Hz Musa müslümandı, kendisine inananlar müslümandı. Nasıl oldu da bu grup birden “Musevilik” adı altında bir dinin sahibi oluverdiler.



Hz Muhammed de müslümandı, O’na uyanlar müslümandı, peki nasıl oldu da Hz Muhammed’e inandıklarını iddia edenler aniden “ehli sünnet” “şii” “vahabi” v.b. gibi isimlere bürünüverdiler. Ne değişti?
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
41
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
zaten bizler bunları inkar etmiyoruz egerki peygamber s.av yanlış bir söz mü söyledik ki bunları yazıyorsunuz peki bizler haşa ALLAHIn resülünü iseviler gibi ilah oldugunu mu söyledik haşa ona secdemi ettik bunları söylüyoruz bizler kötü bir laf mı söyledik bizler ALLAHın kitabını ve resullahın hadislerini söyledik eger ki bun da bir hataya düşdügümüzü sanıyorsanız sizler sadece zannediyorsunuz
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0
zaten bizler bunları inkar etmiyoruz egerki peygamber s.av yanlış bir söz mü söyledik ki bunları yazıyorsunuz peki bizler haşa ALLAHIn resülünü iseviler gibi ilah oldugunu mu söyledik haşa ona secdemi ettik bunları söylüyoruz bizler kötü bir laf mı söyledik bizler ALLAHın kitabını ve resullahın hadislerini söyledik eger ki bun da bir hataya düşdügümüzü sanıyorsanız sizler sadece zannediyorsunuz


ZATIMA MİR'AT EDİNDİM ZATINI
BİLE YAZDIM ADIN İLE ADIMI..
Süleyman çelebi..

Mevlitte geçen bu dizeyi türçeleştirirmisin sevgili kardeş, ne diyor acep..
sonra tekrar devam ederiz..​
 

mhmt

New member
Katılım
7 Kas 2006
Mesajlar
2,965
Tepkime puanı
715
Puanları
0
fetih alıntı;
3- Sünnet; Kuran’da olmayan bir kısım hükümleri açıklar.
bunu açman lazım abi. bu haliyle sıkıntılı değil mi??

metin mete alıntı;
Yani Allahin ortagi var onun hükümleride dinin kendisidir o zaman bu din herhalde Allahin dini olamaz yalnizca gerci onuda vahdeti vucutla asildi ikiside ayni olduguna göre problem kalmadi.......
hayır abi böyle değil.. Allahın ortağı yoktur inancında olduğumuz için, ve Kuranda ona itaat emredildiği için itaat ediyoruz.. "onun verdikerlini alın" ayeti için alıyoruz.. "o hevasından konuşmaz" ayeti olduğu için sünnet hadis diyoruz..


bişi daha..Allah biliyor ama bu yazılanlar sadece rahatlama gibi bişey oluyor.. hep aynı yazılar, hep aynı cevaplar.. bütün islamı forumlarda olan tartışmalar..
sonu nere gidecek bunun. hep bi kısır döngüde gidiyor..hayırlısı olsun bakalım.
selametle..
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
41
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
fetih alıntı;
3- Sünnet; Kuran’da olmayan bir kısım hükümleri açıklar.
bunu açman lazım abi. bu haliyle sıkıntılı değil mi??

metin mete alıntı;
Yani Allahin ortagi var onun hükümleride dinin kendisidir o zaman bu din herhalde Allahin dini olamaz yalnizca gerci onuda vahdeti vucutla asildi ikiside ayni olduguna göre problem kalmadi.......
hayır abi böyle değil.. Allahın ortağı yoktur inancında olduğumuz için, ve Kuranda ona itaat emredildiği için itaat ediyoruz.. "onun verdikerlini alın" ayeti için alıyoruz.. "o hevasından konuşmaz" ayeti olduğu için sünnet hadis diyoruz..


bişi daha..Allah biliyor ama bu yazılanlar sadece rahatlama gibi bişey oluyor.. hep aynı yazılar, hep aynı cevaplar.. bütün islamı forumlarda olan tartışmalar..
sonu nere gidecek bunun. hep bi kısır döngüde gidiyor..hayırlısı olsun bakalım.
selametle..


bu konuda katılıyorum size sordugum soruların açıklamasını yaptıktan sonra bir daha böyle tartışmalara girmiyecem
 

ÇAPANOÐLU

New member
Katılım
8 Eki 2006
Mesajlar
803
Tepkime puanı
1
Puanları
0

zaten ümmetin tek sıkıntısı bu, bilmemek ve bilmediğini de bilmemek..
sonra, neyin şirk neyin haniflik olduğunu kestirememek ve ardından hikayelerle islamı yaşamaya uğraşmak..
Ne vah hikayedir ve ne de peygamber hikaye anlatmak için gelmiştir.. Bütün olaylara ciddiyetle yaklaşmak müminin en büyük erdemi olmalıdır..
Onun için ilk emir OKU dur..
okumayan milletin canına daha rahat okurlar, ve okuyorlar da..
 

casus021

New member
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
1,475
Tepkime puanı
380
Puanları
0
Yaş
41
Konum
istanbul
Web sitesi
www.islamportali.net
bilmemek ayıp degil ögrenmemek ayıptır bizde ögreniyoruz bizler neyin şirk neyin şirk olmadıgını okuyarak ögreniyoruz okumadan ahkam kesmek olmaz onun için eger ki ALLAH ayetleri ilk olarak benim siyor ve ondan sonra resülünü n söylediklerini benim siyor ve uygulamaya çalısıyor isek bunuda şirk olarak görüyorsanız bu böyle bilmeye devam edin diyoruz bizler her zaman söyledigimiz sözleri tekrar söylüyoruz ve üstüne basa basa söylüyecegiz bizim için ilk önce ALLAHın kitabı ondan sonra RESULU nün hadisleri gelir bizim için ölçü bunlardır sizler nederseniz degil


selametle
 
Üst Alt