Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sünnet-i Seniyye Nedir? Neden Uymalıyız?

CE_Neferi69

New member
Katılım
27 Ocak 2009
Mesajlar
423
Tepkime puanı
852
Puanları
0
Konum
Almanya / Baden-Württemberg
Sünnet-i Seniyye Nedir? Neden Uymalıyız?

MUKADDEME


Beşeri zemine halife kılan ve gönderdiği nebiler silsilesi ile onu başıboş bırakmayan ve en güzel ahlak ile ahlaklandırdığı habibini(asm) o silsileye hâtem eden ve bizi o habibine(asm) ümmet eyleyen rabbimize nâmütenahî hamdler, senâlar, şükürler olsun.
Ve kâinatın tılsımını açıp, âyâtını keşif ve beyan eden ve getirdiği şerait ile beşeriyete hakiki saadeti te’min eden Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselam ile onun şeraitinin en birinci hadimi ve amili olan al ve ashabına ve ahbabına sonsuz salâtü selamlar olsun.

Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, nur-u Muhammedî (a.s.m.) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir.
Eğer o âlem-i kebir bir şecere tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî hem çekirdeği, hem semeresi olur.
Eğer dünya mücessem bir zîhayat farz edilirse, o nur onun ruhu olur.
Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur.
Eğer pek güzel şaşaalı bir cennet bahçesi tahayyül edilirse, nur-u Muhammedî onun andelîbi olur.
Eğer pek büyük bir saray farz edilirse, nur-u Muhammedî o Sultan-ı Ezelin makarr-ı saltanat ve haşmeti ve tecelliyat-ı cemaliyesiyle âsâr-ı san'atını hâvi olan o yüksek saraya nâzır ve münâdi ve teşrifatçı olur. Bütün insanları dâvet ediyor. O sarayda bulunan bütün antika san'atları, harikaları ve mucizeleri târif ediyor. Halkı o saray Sâhibine, Sâniine İmân etmek üzere câzibedar, hayretefzâ dâvet ediyor.
Kainatın sahib ve mutasarrıfı, elbette herşeyi bilerek ve hikmetle yapıyor, her şeyi görerek idare ediyor, bilerek tanzim ve terbiye ediyor, her şeyde hikmet ve faydaları irade ederek yaratıyor.
Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur…
Madem konuşacak, zişuur ve zifikir, konuşmasını bilenlerle konuşacak..
Ve elbette zişuurun içinde şuuru külli olan insan nev’iyle konuşacak ve insan nev’i içinde o hitaba en layık ve mükemmel insan olanlarla konuşacak.
Madem dost ve düşmanın ittifakıyla, en yüksek istidat ve en yüce ahlak sahibi olan, ve bin dört yüz asır, onun getirdiği nur ile nurlanan, ve arzın yarısı ve insanların beşte birisi ona biat etmiş olan Muhammedi Arabî ile konuşacak, onu resul yapacak, ona en mükemmel bir kulluk vaziyetini vererek o güzel ahlakın başkalarında da görünmesi için onu insanlara imam ve rehber yapacak ve yapmıştır.
Peygamber efendimiz(asm) veda haccında: “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız. Bunlar Allahın kitabı ve Rasülü’nün sünnetidir.” (Muvatta, Kader 3, (2, 899))Buyurmuştur.


NEDEN SÜNNET-İ SENİYEYE UYMALIYIZ?

Nasılki herhangi bir işe başlayacağımızda ilk olarak yapacağımız şey o işi, bizden daha önce yapmış ve o işte muvaffak olmuş şahısların, o işi nasıl başardıklarını öğrenmek olacaktır. Bu, bize kısa zamanda uzun mesafe kat’ etmek gibi bir fayda sağlayacak.
Veya bir yolculuğa çıkacağımızda, daha önce o yolda gitmiş kişilerden o yolu tarif etmelerini isteriz ki; o yolda tereddütsüz, selametle ilerleyelim..
Öyle de; alem-i ervahtan başlayıp, saadet-i ebediyeye uzanan beşer yolculuğunda en emin rehberimiz, o yolu en güzel şekilde tarif eden, tarif etmekle de kalmayıp kendisine uyanları, binler meşakkat ve imtihanlar içindeki o yoldan en selametli bir şekilde geçiren, Peygamber efendimiz(asm) ve onun sünnetidir.
O yolda gidenler, asla şaşırmadıkları gibi, o rehbere uyanlar beşeriyetin en mümtaz şahısları olarak anılmışlar, arkalarından gelenlerin de saadet kapısından girmesine vesile olmuşlardır.
“De ki; eğer Allah’ı seviyorsanız; bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin”(Al-i İmran-31) ayetinden de anlaşılacağı üzere, Allah’ı sevmenin alameti ve onu razı etmenin yolu sünnete tabi olmaktan geçiyor. Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de buyuruyor ki:
"Allah`ın Resûlünde sizin için kendisine uyulacak en güzel örnek ve nümûneler vardır." (El-Ahzâb, 21).


SÜNNET-İ SENİYE NE DEMEKTİR?

Sünnet kelime itibari ile yol demektir. Istılahta ise peygamber efendimizin yolu anlamına gelir ve hürmeten “sünnet-i seniyye” (çok mühim ve kıymetli olan âli yol) denilmiştir.
Sünnet-i seniye’nin menba’ı üçtür. Akvâli, efâli ve ahvâlidir. Yani peygamber efendimizin sözleri, fiilleri ve hâli sünneti seniyye’nin kaynağıdır. Bu üç menba’dan gelen sünnet-i seniyeler hüküm itibari ile de Farz, nafile ve âdât-ı hasene olarak yine üç kısma ayrılır.
Farz ve vacib olan kısmına uymakla bütün müslümanlar mükelleftir. Zira, Peygamber(asm) de Kur’an’ın emir ve yasaklarına uymakla mükellef olduğu için hem farz ibadet hem de sünnet olmuş oluyor. Mesela, farz namazlar, namazların farz ve vacib rükünleri, namazda Fatiha’nın okunması, bayram namazı, kurban kesmek gibi ibâdât, sünnet-i seniyyenin farz ve kısmındandır. Bunların İttibaında büyük sevaplar, terkinde ise, azap ve ceza vardır.
Nevâfil, yani nafile olan sünnetlerde ise namazların sünneti, duha, teheccüd gibi namazlar, ramazan ayı dışında tutulan oruçları sayabiliriz. Bu kısım sünnetlere ehl-i iman emr-i istihbabî (müstehab olması) cihetiyle yine mükelleftir. Terkinde ceza ve azap yoksa da; büyük kâr ve o sünnetin nurundan istifadesiz kalmak vardır.
Sünnet- seniyye dünya ve ahiret saadetinin temel taşıdır. Kemâlât-ı insaniyenin madeni ve menbaıdır. Konuşma veya yürüme kabiliyetini annesinin yardımıyla öğrenen bir çocuk gibi, nihayetsiz istidat ve techizatla donatılmış, binler hissiyat kendisine ihsan edilen insan, bu maddi ve manevi cihazatını keşf edip, Rabb’imizin rızası dairesinde hayra sevk etmeyi öğreten peygambere(asm) tabi olmakla mahlukatın en eşrefi olarak ahsen-i takvim vaziyetini alır.
Peygamber efendimizin beşere getirdiği hidayet müjdesini kabul edip sünnet-i seniyesine ittiba’ eden ümmetinin sünnet-i seniyeye ittiba’ ve Dîn-i İslam’a bağlılık nispetinde ulaştığı medeniyet seviyesi ve saadet her daim “Dîn-i İslâm” ve “sünnet-i seniyyeden istifade” nimetleri için şükretmeye vesile olmuştur.


BİD’ATLAR

Fıkhî terim olarak bid’a, dinin aslında olmadığı hâlde, din namına sonradan çıkmış olan adetlerdir. Bazı ulema, bid’anın tarifini “peygamber (asm)den sonra ortaya çıkan her şey” diye tarif eder. Diğer bir kısım ulema ise, “peygamber(asm)den sonra ortaya çıkmış, dinle alakalı mes’elelerde ilave veya eksiltmeyi netice veren, dinin aslına zarar veren amellerdir”“bid’a-yı seyyie”, dine zarar vermeyen adet ve gelenek nev’inden olanlarına ise “bid’a-yı hasene” namını vermişlerdir. demişler. Bu kısım ortaya çıkışların dine zarar verenlerine
Nitekim Bediüzaman Hazretleri de: “Ahkâm-ı ubudiyette (ibadetlerin hükümlerinde) yeni icadlar bid’attır. Bid’atlar ise, اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ (Bu gün, sizin dininizi kemale erdirdim. Maide:3)
sırrına münafi (zıt) olduğu için, merduttur (reddedilmiştir). Fakat, tarikatte evrad ve ezkâr ve meşrebler nev’inden olsa ve asılları kitap ve sünnetten ahzedilmek (alınmak) şartıyla, ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer olan (yerleşmiş) usul ve esasat-ı sünnet-i seniyyeye muhalefet ve tağyir etmemek (değiştirmemek) şartıyla, bid’a değillerdir. Lâkin bir kısım ehl-i ilim, bunlardan bir kısmını bid’aya dahil edip, fakat bid’a-i hasene namını vermiş.” Diyerek bu konuya açıklık getirmiştir.


AHİRZAMAN VE SÜNNETE UYMAK

Peygamber efendimiz(asm) “Ben şüphesiz evlerinizin içine yağmur gibi girecek fitneler görüyorum” buyurmuştu(Sahihu’l-Buhari, VIII, 89). Bir hadis-i şeriflerinde de, “Zaman yavaş yavaş yaklaşıyor. Amel azalacak, (kalplere) cimrilik atılacak, fitne hâkim olacak, ölümler artacak”(Sahihu’l-Buhari, VIII, 89). Buyurarak ahir zamana işaret buyurmuş.
Ümmetin fesada uğradığı yani bozulduğu, hak ile batılı fark edemediği bir zaman olarak bildirilen “ahirzaman”da sünnete-i seniyyeye tabi olmak daha ziyade kıymetlidir. Fesad-ı ümmet zamanında ve bid’aların istilası hengâmında sünnet-i seniyyeye uymak, bid’aları fark edip ondan kaçınmak ehemmiyetli bir takvayı ve kuvvetli bir imanın varlığını gösterir.
Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde “Fesad-ı ümmetim zamanında kim sünnetime sarılırsa ona yüz şehid sevabı vardır”(Et-terğib vet-terhibc:1 s:80). Buyurarak ahir zamanda sünneti seniyeniyeye uymanın kıymetine işaret etmiştir. Bid’ayla mücadele etmek, sünnete riayet etmek vazifesi, düşmanla mücadeleye denk tutulmuş, Hatta ondan üstün tutulmuştur. Sünnete uyanlar şehidlik müjdesiyle müjdelenmiştir.
Cenab-ı Hak, cümlemizi ahir zaman fitnelerinden ve bid’alardan muhafaza etsin. Habîb-i Ekrem’ine hakiki ümmet eyleyip, sünnet-i seniyesine a’zamî ittiba ile en yüksek ahlakı nasip etsin..


Âmin.

(ALINTIDIR)
 

radikal

New member
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
2,635
Tepkime puanı
1,763
Puanları
0
Yaş
50
Konum
Gönül aleminden
"Şanım hakkı için, muhakkak ki size Rasulullah'ta pek güzel bir örnek vardır; Allah'a ve son güne ümit besler olup da Allah' çok zikreyleyen kimseler için!" ( Ahzap : 21 )


"Ey kavmim! Buna karşı sizden bir ecr istemiyorum; benim ecr'im (mükafatım) ancak beni Yaratan'a aittir! Artık akıllanmayacak mısınız ? " ( Hud : 51)
 
Üst Alt