Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sünnet-i Korumak

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
Âyetler (SÜNNET-İ KORUMAK)

1. "Peygamber size ne verirse onu alın, neyi yasaklarsa ondan da sakının."

Haşr sûresi (59), 7

2. "Resûlullah, nefsinin arzû ve istekleri doğrultusunda konuşmaz. Onun söyledikleri kendisine vahyedilenlerden başka bir şey değildir."

Necm sûresi (53), 3-4


3. "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın."

Âl-i İmrân sûresi (3), 31


Yahudilerin, "Biz Allah'ın oğulları ve sevdikleriyiz", Hristiyanların "Biz Allah'a sevgimiz sebebi ile Mesih'i mâbud tanıyoruz", müşriklerin de, "Biz putlara sadece Allah'ı sevdiğimiz ve bizi Allah'a yaklaştırdığı için kulluk ediyoruz" demeleri üzerine bu âyet nâzil oldu. Allah Teâla kendisini sevdiğini iddia edenlere, eğer bu sözlerinde samimi iseler, Resûlullah'a uymalarını ve ona muhalefet etmemelerini emretti. Peygamber'e uymak demek onun emrettiklerini yapmak, yasakladıklarından kaçmak, her konuda onu örnek almak demektir. Bunun aksi, ben Allah'ı severim, ama O'nun emrini dinlemem, O'nun sevdiğini, O'nu sevenleri, O'nun yolunu göstermek için gönderdiklerini sevmem, onlara benzemek istemem demektir ki, bu da kendimden başkasını sevmem, tevhid yolunda yürümem demektir.

Bu âyet nâzil olduğu zaman münafık Abdullah İbni Übey:
"Muhammed kendine itaat ve ibadeti Allah'a itaat yerine koyu-yor. Hıristiyanların İsâ'yı sevdikleri gibi, bizim de kendisini sevme-
mizi istiyor" dedi. Bunun üzerine şu âyet nâzil oldu:

"De ki: Allah'a ve Peygamber'e itaat edin, eğer dönerlerse muhakkak ki, Allah kâfirleri sevmez" [Âli İmrân sûresi (3), 32].

Bu âyet-i kerîme, çok büyük bir hakikati, Peygamberimiz'in en önemli vasfını ifade eder. Hz. Peygamber, mü'minler için en mükemmel örnek ve yegâne önderdir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in örnek ve önderliği hayatın her alanını kapsayıcı niteliktedir. Hz. Peygamber bu dünyada yaşayan insanlara pratik kaideler öğretti. Kendi yaşayışı ile bu pratik kaideleri hayata geçirdi, izah etti ve tanıttı. Ordulara kumanda ederek komutanlara, bizzat muharebe ederek hak, adalet, hürriyet, nâmus gibi kutsal duygular için canını feda eden askerlere, kanunlar vaz ederek ve hükümler vererek kanun yapanlara, kendisine gelen davaları hallederek hâkimlere, aile reisi olarak kocalara ve babalara mükemmel bir örnek ve önder oldu. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, zâlimleri, cânileri, mütecâvizleri, haksızları cezalandırarak adalet timsali oldu. Kazandığı savaşlarda esir düşenleri affederek, kendisine karşı son derece kötü davrananlara iyi davranarak merhamet, şefkat ve âlicenaplık örneği verdi.
Hz. Peygamber, ahlâkî yaşayışıyla, davranışlarıyla, sıkıntılara göğüs germesi, güçlüklere ve belâlara sabretmesiyle de eşsiz bir örnek sergiledi.
Onun hayatının bütün safhaları, mü'minler için takip edilecek yegâne örnek olma özelliğini kıyamete kadar sürdürecektir. Ancak o, âyetten açıkça anlaşıldığı üzere, mü'minler, Allah'ı ve âhiret gününü uman ve Allah'ı çokça ananlar için örnektir.


"Hayır, Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda (seni hakem yapıp,) (sonra da senin verdiğin hükme) karşı içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar."(Nisa Süresi: (4) 65:

Allah Teâlâ bu âyette sahâbîlere, dolayısıyle bütün müslümanlara, aralarında ihtilâfa düştükleri işlerde, içinden çıkamadıkları problemlerde Resûlullah'ın hakemliğine başvurmaları gerektiğini emreder. Onun hakemliğine başvuran müslümanlara düşen en önemli görev, verdiği hükme tam ve gönülden razı ve teslim olmaktır. Ancak bu sayede hakiki mü'min olunabilir.

Sahâbeden sonraki müslümanlar ve dolayısıyla bizler, Peygamber'in hakemliğine nasıl başvuracağız? Allah Resulû, bir hadislerinde şöyle buyurur:

"Size iki şey bıraktım. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece sapıklığa düşmezsiniz. Allah'ın (Kitabı Kur'an) ve (Resûlü'nün sünneti" ) (Muvatta', Kader 3).

O halde problemlerimizi Kur'an ve Sünnet'in ışığında çözmek zorundayız. Bu şu demektir: Hükmü Kur'an ve Sünnet'te bulunan meseleleri bu iki kaynağa göre halledeceğiz.



Zübeyr İbni Avvâm, Medine dışındaki bir arazinin sulanması konusunda ensardan bir kişi ile münakaşa etmişti. Konu Hz. Peygamber'e arzedildi. Allah Resûlü'nün verdiği hüküm ensardan olan müslümanın hoşuna gitmedi, hatta Peygamber Efendimiz'i taraf tutmakla itham etti. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu (Bilgi için bk. Buhârî, Tefsîru sûre (4), 12, Müsâkât 8, Sulh 12).
Bu âyette dikkat çeken bir kaç noktaya açıklık getirmemiz, konunun önemini ve daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Şöyle ki:
Allah Teâlâ, gerçek mü'min olmayı birtakım şartlara bağlamıştır:


1. Mü'minler, aralarında çıkan problemlerde, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hakemliğine başvurmak zorundadırlar. Onun hükmünü kabul etmeyen kimse, mü'min olamaz.
2. Mü'minlerin, Resûl-i Ekrem'in verdiği hükme karşı içlerinde bir burukluk duymamaları gerekir. Bu hükme rızâ gösteren kişi, kalben değil de zâhirde razı olmuş görünebilir. Âyet, rızânın mutlaka kalben olması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
3. Mü'minler, Resûlullah Efendimiz'in verdiği hükme tam anlamıyla teslim olmalıdırlar. Hükmün hak ve doğru olduğuna kalben inanan bir kimse, bazan hakkı kabul etmemekte ayak diretir veya tereddüt eder. İşte Allah Teâlâ, iman konusunda kalbde mutlaka yakînin hasıl olmasını, bununla birlikte, zâhirde de teslimiyetin mutlaka bulunmasını açıkça beyan eder. Bu sebeble âyette hem "içlerinde bir burukluk duymamayı" hem de "tam anlamıyla teslim olmayı" ayrı ayrı zikretmişdir. Birincisi kalben teslimiyeti, ikincisi de görünürde hükmün gereğini yerine getirmeyi ifade eder.
Bu mânasıyla âyet Resûlullah'dan gelen her sahih hadise şamildir. Sahih sünnetin bulunduğu bir konuda, sünnetteki ahkâmın dışında bir yol takip etmek câiz olmaz. Şayet bilmeyerek böyle yapılmışsa, sahih sünnet veya hadise vakıf olununca onlara dönülür. Sahâbe zamanından itibaren, bunun pek çok misali görülmüştür. Ömer ibni Hattâb, Ömer ibni Abdülaziz başta olmak üzere sahâbe, tâbiûn ve onlardan sonraki nesillerden seçkin ulemânın tavrı bu idi.


Katâde'nin naklettiğine göre, İbni Sîrîn, bir adama Resûlullah Efendimiz'den bir hadis rivâyet etmişti. Bunun üzerine adam: "Filan ve filan da şöyle dediler" deyince, İbni Sîrîn:
"Ben sana Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den bahsediyorum, sen filan ve filan da şöyle dedi diyorsun, seninle ebediyen konuşmayacağım" diye karşılık verdi.

Mâlik İbni Enes'in yanına bir adam geldi ve kendisinden bir mesele sordu. Mâlik ona: "Resûlullah şöyle şöyle buyurdu, deyince, adam: Senin görüşün ne? dedi. Bunun üzerine Mâlik, "Peygamberin emrine muhalefet edenler, fitneye ve can yakıcı azaba uğramaktan, korksunlar" [Nûr sûresi (24), 63] âyetini okudu.

Ebû Hanîfe'nin önde gelen talebesi Ebû Yûsuf, Medine'li büyük muhaddis Mâlik İbni Enes'le bir araya gelince, ona bazı konular hakkında kanaatini sordu. Mâlik de ona bu konudaki hadisleri okudu. O zaman Ebû Yûsuf dedi ki:
"Kendi görüşümden vazgeçip senin söylediklerine döndüm. Şayet üstadım Ebû Hanîfe benim gördüklerimi görseydi, o da benim gibi görüşünden vazgeçip okuduğun rivâyetlere dönerdi."

İmam Mâlik şöyle derdi:
"Ben bir beşerim, isabet de ederim, hatâ da edebilirim. Benim sözlerimi Kur'an ve Sünnet'e arz ediniz."
İmam Şafi:
"Benim sözümün aksini ifade eden sahih bir hadis bulunca, benim sözümü duvara çalın. Yolunca vaz olunmuş bir hüccet gördüğüm zaman, benim sözüm odur" der.

Demek oluyor ki, Allah ve Resûlü bir konuda hüküm vermişse, bir başka seçenek yoktur. Başka sözler ve görüşler, Resûlullah'ın hadis ve sünnetine uymazsa, onları terketmek vâcip olur.
"Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, Allah'a ve âhiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah'a ve Resûlüne götürün."

Nisâ sûresi (4), 59



Bir önceki âyetin açıklamasında da belirtildiği gibi, mü'minler, herhangi bir konunun hükmü hakkında görüş ayrılığına düştüklerinde, problemin çözümü için Allah'ın kitabı Kur'an'a ve O'nun Resûlü'nün sünnetine baş vurmak zorundadırlar. Resûl-i Ekrem hayatta iken, sahâbe-i kirâm, ihtilafa düştükleri her meseleyi Peygamberimiz'e sorarlardı. Onun vefatından sonra sahâbe ve daha sonraki nesiller, meselelerini Kur'an ve Sünnet'in ışığında çözdüler.


Mü'minler arasında problem olan konu, ister inanç ister günlük hayat ile ilgili olsun, onu Kitap ve Sünnet'e göre halletme mecburiyeti vardır. Bu Allah Teâlâ'nın emridir: "Ayrılığa düştüğünüzde herhangi bir şey hakkında hüküm vermek, Allah'a aittir" [Şûrâ sûresi (42), 10]. Kur'an ve Sünnet'e göre hükmeden, doğru ve hakkaniyetli bir hüküm vermiş olur. Problemlerini Kitap ve Sünnet'e baş vurarak halletmeyen, hükmünü o ikisine göre vermeyen kimsenin, Allah'a ve âhiret gününe iman etmiş sayılmayacağı da böylece anlaşılmış olur.

"Kim Resûle itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur."

Nisâ sûresi (4), 80

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah Teâlâ'nın emir ve nehiylerinin tebliğcisidir. Daha önceki âyetlerde açıklandığı gibi, o kendiliğinden bir şey söylemez. Söyledikleri Allah'ın kendisine bildirdiklerinden ibarettir. Dolayısıyla itaat ve itaatsizlik sadece Allah'a karşı söz konusudur. Resûl-i Ekrem'e itaati emreden ve ona itaati kendine itaat sayan Cenâb-ı Hak'dır.
Şüphesiz ki sen doğru yola, Allah'ın yoluna götürüyorsun."

Şûrâ sûresi (42), 52-53

Hz. Peygamber'in insanları vahiyle davet ettiği yol, doğru yol, sırât-ı müstakîmdir. Bu yol, Allah'ın yoludur. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem insanları İslâm'a davet etti. O halde, İslâm dininin bütün emir ve yasakları, yani Kur'an ve Sünnet, sırat-ı müstakîm dediğimiz doğru yolu oluşturur:


"Evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve (hikmeti hatırlayın." Ahzâb sûresi (33), 34



Bu âyette kastedilen mânayı daha iyi anlayabilmek için, bundan önceki iki âyetin anlamını bilmemiz gerekir. O âyetlerde şöyle buyurulmaktadır:
"Ey peygamber kadınları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah'dan) korkarsanız, erkeklerle konuşmanızda yumuşak davranmayın ki, kalbinde hastalık bulunan kimse tamah etmesin, güzel, şüpheden uzak bir biçimde, söz söyleyin. Evlerinizde oturun, ilk Câhiliye çağı kadınlarının açılıp saçılması gibi açılıp saçılarak, kırıla döküle yürümeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden her türlü kiri gidermek, sizi tertemiz yapmak ister" [Ahzâb sûresi (33), 32-33].
Bu emirler, Peygamberimiz'in eşlerine yönelik ise de, bunların bütün islâm kadınlarına şâmil olduğunda şüphe yoktur. Bu âyetler, erkeklerle kadınlar arasında iffetin, nezâhet ve nezâketin hâkim olması gerektiğini göstermektedir. Allah'ın âyetleri ve Resûlü'nün sünneti, aile hayatımızın nasıl olması icab ettiğini bize öğretmektedir. Peygamberimiz bunun en mükemmel uygulayıcısı olmuştur. Âyette geçen "hikmet"ten maksat, Hz. Peygamber'in sünnetidir.

Allah Teâlâ, kişilerin ve ailenin saadetinin Kur'an ve Sünne'tte olduğunu, edebin ve ahlâkın en üstününün de bu iki kaynakta bulunduğunu, peygamber ailesinin şahsında bütün müslümanlara, hatta bütün insanlığa beyan etmiştir. Özellikle peygamber ailesinin zikredilmesinin sebebi, onların evlerinin vahyin beşiği olmasından ve en mükemmel uygulamanın onların evinde yapılmasından dolayıdır.
Dikkat edilirse, burada arka arkaya sıralanan âyetler, birbirinin anlam ve muhtevasını tamamlayıcı bir nitelik arzeder. Bu durum, aynı zamanda bize bir usul, üslûp ve sistemi de öğretip kavratıyor. O da, Kur'an'ı bir bütünlük içinde ele alma, anlama ve kavrama yoludur. Bu âyetlerin her biri çeşitli yönleri ile Peygamberimiz'i bize anlatıp tanıtmaktadır.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
"İstemeyenler dışında, ümmetimin tamamı cennete girer" buyurdu. Bunun üzerine:
- Ey Allah'ın elçisi, cennete girmeyi kim istemez ki? denildi. Peygamber Efendimiz:
-- "Bana itaat edenler cennete girer, bana karşı gelenler cenneti istememiş demektir" buyurdu.

Buhârî, İ'tisâm 2


İmam Beyhaki kendi senedi ile Ömer (r.a)'dan nakletti ki: Ömer (r.a) minberde iken şöyle dedi: "Ey insanlar! Görüş bildirme, Rasûlullah (s.a.s) den ise o bir gerçektir, haktır. Çünkü bunu Rasûlullah 'a (s.a.s) Allah (c.c) bildirmiştir. Şayet görüş beyan etme bizden ise bu ancak bir zannı ve tahmini ifade eder."

Beyhaki, kendi isnadı ile Hasan bin Atıyye'den nakletti ki:Hasan şöyle dedi. "Cebrail (a.s) Rasûlulaha (s.a.s) Kur'an–ı indirdiği gibi sünnetide indiriyordu. Kuran'ı Rasûlullah (s.a.s)'e öğrettiği gibi, sünnetide öğretiyordu(Beyhaki. Darimi.)
"Allah Teâla‘nın size emrettiği şeyleri, size emretmekten ve size neyh size yasaklamadan bir an olsun geri kalmadım. Muhakkak Rûh-ül Emin (Cebrail) benim kalbime nefes ettiki hiçbir nefis, rızkını tamamlamadan ölmeyecektir. Öyleyse Allah'u Teaâla‘dan korkun ve isteklerinizi güzelleştirin."



İmam Şafi'i (r.a) dedi ki: İlim ehlinin, Rasûlullah (s.a.s)'den bize varan sünnetleri hakkındaki değişik görüşleri bu tariflerin dışına taşmamaktadır. Rasûlullah (s.a.s)'in bütün sünnetlerine tabi olmayı Allah (c.c) bize farz kıldı. Bu sünnete bağlı olmayı Allah'a itaat, karşı gelmeyi Allah (c.c)'a isyan olarak nitelendirdi. Bu sünnetlere bağlanmamak için özür kabul etmedi


Şafi Er Risale, s,88

Beyhaki, Ebu Bahtari'den nakletti ki: Ebu Bahtari dedi ki: Ali (r.a)'a "Abdullah bin Mes'ud (r.a) hakkında bize bilgi verin" dendi. Ali (r.a) dedi ki:
"İbn Mes'ud (r.a) Kur'an ve sünneti bilirdi, onlarla yetinirdi. Zaten bunları bilen kişinin başka ilme ihtiyacı yoktur."

Beyhaki İbrahim et- Teymi'den nakletti ki:
"İbrahim dedi ki: Ömer (r.a) İbn Abbas (r.a) bir mektup göndererek dedi ki: "Kİtabı, Rasûlü ve Kıblesi bir olan bu ümmet nasıl olurda ihtilafa düşer.?
İbn Abbas cevaben dedi ki: Ya Emir el Mü'minin. Bize Kur'an nazil oldu biz de onun ne için indğini bilerek okuduk belledik.
Bizlerden öyle kavimler, topluluklar gelecek ki Kur'anın ne için indiğini bilmeden onu okuyacaklar. Her grubun bu ayetten ayrı ayrı görüşleri olacaktır. Farklı farklı olduğunda ihtilafa düşeceklerdir. İhtilafa düşünce birbirleriyle savaşacaklardır."
Evet, bunlardan anlaşıyor ki: Kur'an'dan doğru hüküm çıkarmak için ayetlerin sebebi nuzulunun (ne için indiğini) bilinmesi gerekmektedir. Bunlarda Rasûlullah (s.a.s)'in hadislerinin bilinmesi ile mümkündür


İmam Beyhâki (r.a) kendi senedi ile Mikdam bin Ma‘diyy Kerb‘den nakletti ki: Mikdam, Rasûlullah (s.a.s)‘in şöyle buyurduğu nakletti:

"İyi bilin ki, .Ben Kitab'ı (Kur‘an'ı) ve bununla beraber bir mislini (sünnet) daha aldım. Dikkat edin karnı tok vaziyette iken, koltuğuna yaslanmış bir şekilde: "Bizim için Kur'an yeterlidir. O‘nda helâl bulduğunuzu helâl kabul edin haram bulduğunuzu haram kabul edin:" Diyecek olan bir adamın gelişi yakındır. Dikkat edin!. Sizin için ehli eşek ve yırtıcı hayvanlardan her azı dişine sahip olanlar ve sahibi olan kaybolmuş bir mâl helâldir(El-Hatİb, el-Fakih ve'l-Mutefakkih, 1/89; el-Kifaye,s, 12; el-Beyhaki, es-Sünnenu'l-Kubra, 1X/332; Delalil, V1/549; el-Hazimi, el-İ'tibar, s, 5
Sonra Beyhaki (r.a) başka bir yolla yine Mikdam bin Ma‘diyy Kerb (r.a)‘dan nakletti ki: Mikdam dedi ki "Rasûlullah (s.a.s) Heyber günü bazı şeyleri haram kıldı. Bunlar ehli eşekle, bundan başka bazı şeylerdir.
Sonra Rasûlullah (s.a.s) buyurdu ki: – "Korkarım bir adamın, koltuğuna yaslanmış bir vaziyette iken, benden bir hadis nakledilirde o kişinin "Sizinle benim aramda Alah'ın Kitab'ı vardır. Onda helâl bulduğunuzu helâl, haram bulduğunuzu haram kabul ediniz" diyeceği bir zaman yaklaşmaktadır. Ancak bilin ki Rasûlullah (s.a.s)‘in haram kılışıda Allah‘u Teâla‘nın haram kılması gibidir."

Beyhaki dedi ki: Bu hadis sahih bir sünnetle, Ebu Davut süneninde ve Hakimde Müstedrekinde nakletmiştir
Öyleyse Rabbimizden niyazımız ;


“ … HENÜZ HAYAT SERMAYESİ ELİMİZDE İKEN , BİZLERİ RESULÜNÜN YOLUNA HAKKIYLA İTTİBA EDEN KULLARINDAN OLMAMIZI NASİP EYLESİN …. “




VELHAMDU LİLLAHİ RABBİL ALEMİN
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
"İyi bilin ki, .Ben Kitab'ı (Kur‘an'ı) ve bununla beraber bir mislini (sünnet) daha aldım. Dikkat edin karnı tok vaziyette iken, koltuğuna yaslanmış bir şekilde: "Bizim için Kur'an yeterlidir. O‘nda helâl bulduğunuzu helâl kabul edin haram bulduğunuzu haram kabul edin:" Diyecek olan bir adamın gelişi yakındır. Dikkat edin!. Sizin için ehli eşek ve yırtıcı hayvanlardan her azı dişine sahip olanlar ve sahibi olan kaybolmuş bir mâl helâldir(El-Hatİb, el-Fakih ve'l-Mutefakkih, 1/89; el-Kifaye,s, 12; el-Beyhaki, es-Sünnenu'l-Kubra, 1X/332; Delalil, V1/549; el-Hazimi, el-İ'tibar, s, 5

Dedik ya akıl ve nakil muaraza etiği vakit akıl esas alınır nakil tevil olunur.
Biz de öyle yapalım.

Kur'an'dan başka bir şeyi farz kılan veya yasak eden hiç bir kanun koyucu yoktur. Buna Peygamberimiz de dahildir.

Bakınız Peygamberimiz hiç bir şeyi farz yapamaz. Farzlar bellidir ve haramlarda bellidir ve sadece Kur'an'da olandır. Onun dışındaki farzlar ya tefsiridir, ya içtihadidir veya fetvaendir. Bu türden farzlar ise zamana , unsurlara, mesleklere, mezheblere, göre farklılık gösterir.

İşte bu hadiste rivayet edilen hususun tevili bu olsa gerek. Zira, bir kısım zatlar tefsiri, içtihadı, fetvayı kabul etmiyor. Hadis onlara muhattabtır.

Yoksa Kur'an'dan başka kanun koyucu olamaz.
Muhabetle


Gercek yasa koyucu varken neden zorlastirici?Neden Allahin Farzlari belli ve acik iken bu disaridan farzlar?Allah öyle bir evrensel Kitab verecek ve her topluma göre olacak buna göre esneklik iktiva edecek ama o dediklerin bunu kayit altina alacak ve isin en garibide Buda Rahmet olacak?Ayrilikta Rahmet degil Zulüm vardir.Aramizdaki tek Gecege gelelim;Kuran...
 

kemi

New member
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
149
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
41
Cevap

Cevap

Hamd bağlılığımız ve güvenimiz kendisine olan Allah Teala'ya, Salat ve Selam'da, Allah'ın kulları içerisinden seçip çıkardığı kulu ve Rasûlu, Muhammed'e olsun.

Biliniz ki! (Allah (c.c) size merhamet etsin) İlimden bazı şeyler ilaç gibidir. Bu ilaç belirli zamanlarda hasta olanlara verilir.
Önceden müslümanların tartışmasız kabul etmiş oldukları bir konu, şu zamanda müslümanları şüpheye düşürmek için konuşulmaya başlandı. Konuşulmasına başlanan bu konu, fasık, Zındık bir Rafizi'nin şu sözüdür:
"Rasûlullah (s.a.s)'in sünnetleri hüccet (delil) teşkil etmez. Tek delil Kur'an'ı Kerim'dir"

Usûl alimlerince bilinen şartlar çerçevesinde, Rasûlullah (s.a.s)'in hadislerini (ister söz, ister amel olsun) kim delil olarak kabul etmezse, o kişi İslâmmilletinden çıkıp, kafir olmuştur. O kişi ya yahudi veya hristiyanlarla yada diğer kafir zümrelerin biriyle haşrolunacaktır.

Zındıkların ve azgın Rafizilerin)

Bunlar delil oluşturması bakımından, sadece Kur'an'la yetinerek, sünnetin delil olmasını kabul etmiyip, inkar etmişlerdir. Bunlar, böyle batıl bir iddiayı söylerken bile, kendi aralarında varmak istedikleri sonuçları değişiktir. Bunlardan kimileri "Rasûlullah (s.a.s)'e indirilen Kur'an'ın, Cebrail Rasûlü tarafından Hz. Ali'ye indirilmesi gerekirken, yanlışlıkla Hz. Muhammed (s.a.s)'e getirildiğine" itikad etmektedirler. Allah'u Teala zalimlerin söylemiş oldukları bütün kötü sıfatlardan münezzehtir.

Bu batıl görüşte olanlardan kimileride: Nebi (s.a.s)'in elçiliğini (rasûllüğünü) kabul etmekte, fakat hilafetin Rasûlullah (s.a.s)'den sonra, Hz. Ali'nin hakkı olduğunu, Sahabe lerin bu hakkı değiştirerek, Hz. Ebu Bekir'e (r.a) verdiklerini iddia etmektedirler. Allah'u Teala'nın laneti bu şekilde iddia edenlerin üzerine olsun. Bu kişiler, Hz. Ali (r.a) hakkında kesinleşmiş olan hakkı, Hz. Ebu Bekir (r.a)'a verdiklerini iddia ettikleri Sahabe leri, küfürle suçlamışlardır, hatta bunlar kendi hakkını talep etmediği ve savunmadığı için Hz. Ali (r.a)'ı bile tekfir etmişlerdir. Hadisleri kabul etmeme fikrini, bu kişiler, bu düşünce üzerine bin a ettiler. Zira onların iddialarına göre: Hadisleri, küfürle itham ettikleri Sahabeler (Allah (c.c) Sahabe lerden razı olsun) nakletmişlerdir. Bu sebeple hadisler kabul edilemez.

İşte, insanların bir zamanlar rahat oldukları bu konuyu, daha sonraları anlatmak bir zaruret haline gelmeseydi, bunu anlatarak insanların rahatını bozmayı helâlgörmezdim.
-
SÜNNETİ KABUL ETMEYENLERİN ORTAYA ÇIKŞI

Deynûri, Mücalise adlı kitabında Abdurrahman bin Abdullah el-Harkıy'den nakletti ki: Abdurrahman şöyle dedi: Rafizi'lerin ortaya çıkışı şu şekilde meydana geldi. Zındıklar toplandılar, dediler ki: "Onların Nebisi Muhammed'i kötüleyelim. Zındıkların büyüklerinden birisi dedi ki: "Hayır böyle yapmayalım. böyle yaparak öldürülürüz." Dediler ki: "O zaman onlarıın sevdiklerine dil uzatalım, kötüleyelim. Çünkü; komşuna eziyett etmek istiyorsan, onun köpeğini döv" sözü meşhurdur. Onların sevdiklerine dil uzattıktan sonra, onlardan ayrıl ve küfürle itham et."
İşte Rafizilrin çıkışı bu şekilde olmuştur. Bir grup Sahabeyi (r.a) dedi ki: Tekfir ederek şöyle söylediler:
"Ali (r.a) müstesna, bütün Sahabeler cehennemdedir." ve "Nebi Ali (r.a) olacaktı, fakat Cebrail (a.s) yanhllışlıkla vahyi Muhammed'e (s.a.s) getirdi."
Buhari tarihinde İbn Mes'ud (r.a)'dan nakletti ki:
İbn Mes'ud dedi ki: Allah (c.c) Nuh'u (a.s) kavmine bir Rasul olarak görderdi. Daha sonra O'nun Ümmetini Zındıık'lar helâk etti. Ve böylece Rasul'den Rasul'e devam etti. Vallahi bu ümmetide ancak Zındık'lar helak edecektir.
Milel ven'Nihal adlı kiitapta Rafiziler'in oniki gruba ayrıldıklarını gördüm:
1 - Ali (r.a) nebi olduğunu söyleyenlerin teşkil ettiği " Aleviyye" grubu. konuşmalirında, Nebi Ali (s.a.s) diye bahsederler. Ezanlarında da "Eşhehedu enne Aliyyen Rasulullah"diye okurlar.
2 - Ali (r.a)'ın Rasullükte, Muhammed (s.a.s) ortak olduğunu söyleyen "El Emeviyye" grubu.
3 - Şiiler grubu. Bunlar: "Şüphesiz (r.a) Rasûlullah (s.a.s)'in varisi idi. O'ndan sonra gelecek ilk halifesi idi. Fakat sahabiler, Ali'nin hakkını yediler Allah ve Rasulunun emirlerini ters çevirdiler . Rasûlullah (s.a.s)'in yapmış olduğu vasıyyeti terk ederek Ali'den (r.a) başkasına (Ebu Bekir'e (r.a)) biat ettiler " diye iddia etmektedirler. Bu grubun sözü apaçık bir şekilde yalandan ibarettir. Allah (c.c) sahabilerden razı olsun ve bu kişilerede lanet etsin. Ebu Hanife bu fırka hakkında söylediği şeyi kitabın başlangıcında nakletmiştik. O şöyle dedi:
Sen düşünceleri adil olan kişilerden hadis dinle Şiiler bundan müstesnadır. şüphesiz Şiilerin inançlarının aslı; Rasûlullah (s.a.s)'in ashabını (r.a) delalette olduklarını kabul etmektedir."
Bu fırkaların Sahabeleri sapıklıkla suçlamaları şaşılacak bir durumdur. Bunlar, sahabelrin delalette olduklarını kabul ettikleriinden, sahabeler tarafından nkledilen hadisleri kabul etmezler. Aslında bu grubun, bu sebepden dolayı, Kur'an'ıda kabul etmemeleri gerekir. Sahabeler (r.a) bize nasıl hadisleri nakletmişlerse, böylece Kur'an'ıda nakletmişlerdir. Şayet bu kişiler Kur'anı kabul ediyor ise hadisleride kabul etmeleri gerekir. Zira ikisinide sahabeler nakletmiştir.
4 - İshâkiyye grubudur.Bunlarda; "Adem (a.s) itibaren nübüvvet, kıyımet gününe kadar Ehli Beyt'in ve Kitabın ilmini bilen her kişi için devam edecektir." diye iddia ederler.
5 - En-Navisiyye grubudur. Bunlarda: "Kim Ebu Bekir ve Ömer, Ali'den faziletlidir derse O kişi kafirdir. "diye iddia ederler.
6 - İmamiyye grubudur. Bunlarda: "Yeryüzü, gizli olsun, açık olsun, Hüseyinin çocuklarından bir imamdan asla boş kalmaz. Bu İmam hiç kimseden ilim öğrenmeyecektir. Bilakis bu ilmi O'na Cebrail öğretmiştir. O öldüğü zaman boş kalan yeri hemen Hüseyinin oğullarından bir başkasıyla doldurulur. "diye iddia ederler.
7 - Zeydiyye grubudur. Bunlarda: "Hüseyin (r.a)'ın çocukları, kılınan namazlar için imamdırlar. Onlardan birisi bulunduğu müddetçe başkasının arkasında namaz kılmak caiz değiildir derler. "diye iddia ederler.
8 - Rac'iyye grubudur. Bunlarda: "Şüphesiz Ali ve O'nun evlatları dünyaya düşmanlarından intikam alırlar. Onların dünyaya hakim olabilmelerini için başkalarına verilmeyen şey onlara verilecekir. Daha önce zulümle dolan dünyayı, bunlar adaletle dolduracaktır. "iddia ederler ederler.
9 - El-lâ'ine grubudur. Bunlarda: Sahabelere lanet etmeyi kendilerine ibadet edinmişlerdir. Allah (c.c) bu kişilere lanet etsin, sahabelerden de razı olsun.
10 - Es-Saibe grubudur. Bunlarda: Ali'nin ilah olduğunu iddia ederler Allah (c.c) bu iftiacıların dediklerinden münezzeh'tir, yüce ve büyüktür.
11 - En-Nasihiyye grubudur. Bunlarada: Kişinin ölrükten sonra ruhunun başka, bedenlere geçtiğini iddia ederler.
12 - Mutaarabbısa grubudur. Bunlarada: Her asırda, bütün işlerde kendilerine uyulan bir Mehdi olduğunu iddia ettikleri bir kişi çıkarırlar ve bu Mehdi'ye uymayanların kafir olduklarını iddia ederler.
El-Milel ven'Nihal kitabında İbn Vehb'den nakledilmişdir. İbn Vehb dedi ki: Biz, Malik bin Enes (r.a)'ın yanında, sünnetler hakkında konuşuyorduk. İmam Malik bize dedi ki: "Sünnet Nuh'un (a.s) gemisi gibidir. Kim O'na binerse kurtulur. Kimde ona ters haraket ederse boğulur.
Ebu Nua'ym Hilye adlı kitabında, kendi senedi ile Hamidiy'den nakletti ki: Hamidiy şöyle dedi: Mısır'da iken, İmam Şafii (r.a) Rasûlullah (s.a.s)'den bir hadis nakletti. Topluluktan birisi dedi ki: "Ey Abdullah sendemi kabul ediyorsun?" İmam Şafii sinirlenerek dedi ki: " Sen beni kiliseden çıkarken veya benim belime zünnâr bulnurken mi gördün ki Rasûlullah (s.a.s)'den bbir hadis olsunda onu kabul etmeyeyim."
Ebu Nua'ym Beri b. Süyelman'dan nakletti ki; Rebi dedi ki: Bur adam iİmam Şafiiye, bir hadis hakkında sordu, İmam Şafii de "Bu hadis sahihtir" dedi. O kişi: "Sen ne diyorsun" dedi. İmam Şafii, sinirlendi ve dedi ki: "Ben Rasulullah( sav)'den bir hadis naklettiğim zaman o hadise aykırı görüş bildirirsem hangi sema beni gölgelendirir, hangi yer beni barındırır."
Ebu Nua'ym Rebi'den nakletti ki: Rebi'i şöyle dedi: İmam Şafii (r.a) bir hadis anlattı. Birisi O'na dedi ki: "Bu hadisi sen kabul ediyormusun?" İmam Şafii dedi ki: Bana Rasûlullah (s.a.s)'den sahih bir hadis gelirde onu kabul etmezsem, şahid olunuz ki benim aklım yok olmuştur."
Ebu nua'ym İbn Velid b. Ebu el-Carud'dan nakletti ki İmam Şafii (r.a) dedi ki: Rasûlullah (s.a.s)'den sahih bir hadis olduğu zaman onu kabul eder, kendi sözümü yok sayarım.
Ebu Nua'ym (r.a) Zağferaniy'den nakletti ki:
Zağferaniy dedi ki: İmam Şafii (r.a) şöyle dedi:
"size Rasûlullah (s.a.s)'ın sünnetinden herhangi birşey ulaşırsa, ona hemen tabi olup, yaşayınız. Başka kişilerin sözlerine asla iltifat etmeyiniz."
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi tek ve gerçek yasa koyucu Kur'an'dır. Ama Kur'an insan oğlunun ömr-ü hayatında ki her zamanında her husus için tek tek hüküm verse binlerce cilti geçerdi.

İşte Kur'an'da müzik ile ilgili bir yasak yok. Ama, elbette Allah'ı isyan ettiren müzikler, yetimane hüzünleri çağrıştıran şarkılar caiz değildir.

Böyle bir hüküm , yani; kötü şarkılar ve seslere karşı bir hüküm yok, ama her vicdan öyle şarkıların haram olduğunu kabul eder.
Bu kanun koyuculuk mudur? Hayır kanun kayucunun "nefsinize zulmetmeyin" hükmünün bir tezahürüdür.

Mesela şudur. Kur'an'daki tüm farz ve haramlar emirden gelmektedir. Emredilmiş ve yasak olmuştur.

Onun dışındaki tüm haramlar Kur'an'ın bir emrine muhalefet olduğu için haramdır.

Mesela, sigara içmek haram değildir. Kur'an'da böyle bir emir yok. Ama -mesela- sigara israftır. İsraf ise Kur'anda haramdır. Yani, böylece bir şeyin haram olduğunu anlamak için açık bir hüküm aramak yerinde sonucu haram olana bakmak yine Kur'ani bir yoldur.

İşte Hadis, içtihad, fetva bu yolda gidiyor. Yoksa haşa kanun koymuyor.

Muhabetle


Duha Allah insanlara gerekli tüm yasak ve haramlarini apacik vermis konuya girmediklerinide toplumlara göre serbest birakmis.Mesela sana bana göre yenmesi tiksindirici olan ve temiz kabul edilmeyen bir mahluk diger bir millete temiz adlediliyorsa bunu Allah onlara serbest birakmis.Ayni Türklerde At eti temiz iken kayit altina alanlardan dolayi Haram ilan edilmis.Kuranin yasaklari bellidir müzik Kurana göre harammidir?Lütfen Rabbaninin eserlerindeki gerekceler nedir?Bu harami kendi ne hakla koymustur?Veya Saidi Nursi dediginiz Zat hangi hakla serbest birakmis?Yani Helaller ve haramlar bu sahislarin tekelindekilermi?Hasa dedigin kanun koymaz dediklerin Haram demiyormu?Mesela Rabbani Müzige haram demiyormu?Bana göre Internet haram buyur gerekcelerimde hazir.Neden Cünki % 80 kötülük iceriyor.Haydi yok de sana ellitane site linki vereyim?Ama durum benim dedigim gibimi?Hayir bir seyi hayirla kullanirsan hayirdir yok sen kötü kullanirsan yine hayir olacak degil.En temizinden yedigin yemegi dahi israf derecesinde kullanirsan hem sagligin bozulur hem israf olur simdi buna haram demekmi lazim?Allahin Haramlari bellidir ve bunun disindakiler taoplumlarin örf ve anenelerine göre degisen temiz/necis,Iyi/kötü,Güzel/cirkindir.Kissas budur gerisi hikaye...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Abi mesele teferrautlarda çözülmez.

Haram ve emir iki türlüdür.

Ya bizzat haram ve emirdir. İçki gibi. Namaz gibi.

Ya dolayısı ile haram veya emirdir. Bu dolaylı oluş söylediğim gibi Kur'an'da apaçık bir hüküm olmadığı durumlarda istimal edilir.

Yani, sigara içmeyi hiç kimse haram kılamaz. Ancak, sonuçları haramdır. O zaman denilir sigara içmek zarar olduğu için haramdır.

Abi sairleri buna göre kıyas et. At etine bilmem neye takılıp durma. At eti haram mı bilemiyorum. Eğer haram ise hikmetini ve Kur'an'da var olan dolaylı hükmünü bilmemek onu red etmeye delil olamaz.

Bir şeyi bilmemek onu inkara delil olmaz.

Muhabbetle


Duha hala takildigin seyler oldukca muhal olanlar,Icki harammidir?Bunu Kurana göremi söyledin.Bakin Kuran haram demiyor sadece seytan isi pislik olmasina ragmen yararlarinin oldugunu söylüyor ve haram kilsaydi inan onu hic bir sekilde kullanma lüxümüz olmazdi(illaki icmekle degil)mesela temizlemek amacli kullanamazdik.Alemlerin rabbi eger Domuz etiyle es tutsaydi inan ondan hic bir sekilde faydalanmak Müslümanlara helal olmazdi.taasub ehlinden tanidigim bir cerrah vardida hem kolanyayi kesinlikle kabul etmezken hastanede sanki boy abdesti alirdi alkolle.Bu yasak koyucularin hic bir verdikleri dolayli yasaklama dahi cok tartisilir.At eti haram hikmeti bana neyi hatirlatiyor bilirmisin bir hadiste küfuryoklari katlettiren zihniyet kendisinin elinde olan tarla köpeklerini muhaf etmisti sanirim birazda Rant meselesi var bu yasaklarin ardinda...Yinede tek Hüküm sahibinin hükümlerine rücu etmek en dogru olan sratelmüstaqim sanirim.buyrun Kurana...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Yani, demek istediğim şudur.

Bir kısım Zatlar diyor, Madem Kur'an'da apaçık böyle bir hüküm yok yasak değildir.

Oysa İslam kolaylık dinidir. Farzlar az ve insanın fıtratına münasiptir. Tefisirlerde, tevillerde, içithadlarda, fetvalarda ortaya konan husuları Kuran apaçık söylese idi kimse muvaffak olamazdı. Kolaylık dini İslam zorluk dini haline gelirdi. İçte bu hikmettendir ki KUr'an bazı hükümlerin ucunu açık bırakmış ve mesleklere, kabiliyetlere, coğrafyaya, unsurlara ve zamana göre değişebilir hale getirmiştir.


Zaten İslam tarihini incelediğimizde büyük bir alimin fetva verdiği bir hükmü başka bir zamanda başka bir alim kabul etmemiş.

Mesela, İmam-ı Rabbani Hazretleri her türlü teğenniyi, müziği haram saymış, Said Nursi ise zihni idlal etmemek, isyan çağrıştırmamak ve ayrılık acısını hissettirmemek şartı ile güzel müziklere caiz nazarı ile bakmış.

İşte mesele budur.


Ey iman sahipleri; size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kuran indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onları affetti. Allah Bağışlayandır, Merhametlidir.

Maide Suresi 101
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Duha Allah insanlara gerekli tüm yasak ve haramlarini apacik vermis konuya girmediklerinide toplumlara göre serbest birakmis.Mesela sana bana göre yenmesi tiksindirici olan ve temiz kabul edilmeyen bir mahluk diger bir millete temiz adlediliyorsa bunu Allah onlara serbest birakmis.Ayni Türklerde At eti temiz iken kayit altina alanlardan dolayi Haram ilan edilmis.Kuranin yasaklari bellidir müzik Kurana göre harammidir?Lütfen Rabbaninin eserlerindeki gerekceler nedir?Bu harami kendi ne hakla koymustur?Veya Saidi Nursi dediginiz Zat hangi hakla serbest birakmis?Yani Helaller ve haramlar bu sahislarin tekelindekilermi?Hasa dedigin kanun koymaz dediklerin Haram demiyormu?Mesela Rabbani Müzige haram demiyormu?Bana göre Internet haram buyur gerekcelerimde hazir.Neden Cünki % 80 kötülük iceriyor.Haydi yok de sana ellitane site linki vereyim?Ama durum benim dedigim gibimi?Hayir bir seyi hayirla kullanirsan hayirdir yok sen kötü kullanirsan yine hayir olacak degil.En temizinden yedigin yemegi dahi israf derecesinde kullanirsan hem sagligin bozulur hem israf olur simdi buna haram demekmi lazim?Allahin Haramlari bellidir ve bunun disindakiler taoplumlarin örf ve anenelerine göre degisen temiz/necis,Iyi/kötü,Güzel/cirkindir.Kissas budur gerisi hikaye...


size göre insan eti yenmesindede hiç bir sakınca yok çünkü insan etinin yenmeyeceğine dair herhangi bir haram bir yasak yok kuranda şimdi eşek etinin yanında afiyetle insan etide yiyebilirmisin
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
size göre insan eti yenmesindede hiç bir sakınca yok çünkü insan etinin yenmeyeceğine dair herhangi bir haram bir yasak yok kuranda şimdi eşek etinin yanında afiyetle insan etide yiyebilirmisin


Tipik bir gelenekcisin ne diye bilirim.Varmi dünyada insan eti yiyen millet(Yamyam olan son dönemde)Hangi millet yiyor?Bir etin yenmesi icin gerekli olan sart nedir?Eger kesmek gerekiyorsa Insan kesmek haram degilmi?Ama senin anlayisin öyleki bulabilecegin tek sey bumu Allahin Kitabina isnat edecegin Celiski...
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Tipik bir gelenekcisin ne diye bilirim.Varmi dünyada insan eti yiyen millet(Yamyam olan son dönemde)Hangi millet yiyor?Bir etin yenmesi icin gerekli olan sart nedir?Eger kesmek gerekiyorsa Insan kesmek haram degilmi?Ama senin anlayisin öyleki bulabilecegin tek sey bumu Allahin Kitabina isnat edecegin Celiski...


Haşa Allahın kitabınde çelişki arayan yok idaa sizin ben sizin idanızı çürütüyorum

başka kaynağa ihtiyaç yok herşey kuranda açıklanmış diyorsunuz

elhamdulillah insan etinin yenmeuyeceğini kuranı acıklayan resulden öğreniyoruz onun bereketiyle bereketleniyoruz siz ise cevap veremiyorsunuz bizim iman ettiğimiz kurana göre insan eti yemek haramdır.sizin anlayışınıza göre ise haram olmaması gerekir

kesmekle ne ilgisi var mesela balığı keserekmi yiyiyorsun hayır öldükten sonra temizleyip yiyiyorsun .kafirle savaştada muşrikleri kesebilirsin yoksa savaşta muşrik kesmekte mi haram ha ne dersin

ben sizin anlayışınıza göre davranıyorum

eşek eti haram değil neden?sizin cevabını. kuranda haram edilmemiş ki

insan eti harammı kuranda oda haram edilmemiş....sizin cevabınız kem küm
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Haşa Allahın kitabınde çelişki arayan yok idaa sizin ben sizin idanızı çürütüyorum

başka kaynağa ihtiyaç yok herşey kuranda açıklanmış diyorsunuz

elhamdulillah insan etinin yenmeuyeceğini kuranı acıklayan resulden öğreniyoruz onun bereketiyle bereketleniyoruz siz ise cevap veremiyorsunuz bizim iman ettiğimiz kurana göre insan eti yemek haramdır.sizin anlayışınıza göre ise haram olmaması gerekir

kesmekle ne ilgisi var mesela balığı keserekmi yiyiyorsun hayır öldükten sonra temizleyip yiyiyorsun .kafirle savaştada muşrikleri kesebilirsin yoksa savaşta muşrik kesmekte mi haram ha ne dersin

ben sizin anlayışınıza göre davranıyorum

eşek eti haram değil neden?sizin cevabını. kuranda haram edilmemiş ki

insan eti harammı kuranda oda haram edilmemiş....sizin cevabınız kem küm


Su an evde degilim ama eve dönünce ben sana ayetle veririm Insallahu teala.Haram edilen bellidir gerisi uydurmadir.istersen bekle gör ama illaki dersenki insan eti Kuranda yok bende derimki sen allahin kitabini eksik ilan ediyorsun Benim kendi sözüm olamaz Ayet var ve vermistir.Haramlari tek olarak hükme baglayan onuda baglamistir...Allahin Resulü gelmis gecmis en iyi en mükemmel Tebligcidir ve görevini en güzel sekilde yapmistir ama hüküm konusunda Vahyin disina cikmadigi yine Vahyde verilmistir.Hikayeleri bir kenara birakarak Kurana yaklassan göreceksinki Allahin Kitabi eksiklikten münezzehtir...
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet


Iste anlamadigin konu eger haram edilse hic bir sekilde kullanamayiz.O nedenle sarhos edici bir sekilde kullanilinca günah olur yoksa diger yararlarinda kullanmamizda sorun yoktur.Hatta verilen meallerde icki diyor ama aslinda akli örtücüler yani sarhos edicilerki bunun icine her türlüsü uyusturucuda bulunur iste bu mihvalde al sana bir soru?Eger haramsa kullanamayiz ama gidiyoruz bir eczaneye bir agri kesici aliyoruz.Gerisini sen kendin devam et.Evet kullanmak günah ama yararindan yararlanmakta beis yoktur.Ama haram olsaydi asla kullanamayiz.vesselam.
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Bu sorunun muhattabı ben olsa idim derdim. Kur'an'a göre insan eti yemek haramdır.

Mesela Kur'an gıybeti kardeş etini yemek gibi iğrenç bir iş olarak tanımlamış.

Malumu ilan abestir hükmünce; elbette iğrenç bir şeyin, gıybetin, bir şeye benzetilmesi; kardeş etinin yemeye benzetilmesi, o etin iğrenç olduğuna alamettir. Elbette iğrenç bir şey haramdır. Daha açık bir hüküm abestir. Kur'anın az söz ile çok şey anlatma denilen icaz sanatına muhalefet olurdu.

El- karia kardeşim Peygamber Efendimizin kaynağı Kur'an'dı. Hadisleri bir nevi Kur'an tefsiridir.

Aslında Hz. Peygamberimiz bize bir yol gösteriyor. Metodlar veriyor. O metodlar ile elimize adete Asa-ı Musa veriyor. O asa ise nereye vursan hakikat fışkırtacak kabiliyete sahiptir.
İşte o asa kimin elinde ise kabilyetine göre Kur'an hakikatlerini o kadar anlar. Yani, Peygamberimizin sünneti Allah'ın insan ile ezelden konuşma muradı olan Kur'andan faydalanmayı, anlamayı öğretiyor. Yani, sünnet Kur'anı anlama metodudur, ölçüsüdür, prensipleridir. Kendi aklımızdan çıkan yada şeytanların, dünyaperestlerin aklınadan çıkan metodları kullanmak yerinde O Zat(a.s.m)nin metodlarını istimal ediyoruz.

Yani, Peygamberimiz bir söz söylemişse muhakkak Kur'ana dayanmıştır. Elbette Kur'ana dayandığı noktaları bulmak vazifemizdir. Yoksa "bu söz hadistir, o zaman doğrudur" anlayışı pek çok hadis olmayan sözleri , hurafeleri dinimize sokar, soktu.
Demek herkez hangi hadisin Kur'anın hangi ayetine dayandığını bulamaz. Demek bunun için hayatını hizmete vakfetmiş alimler lazımdır. Taki bize o hadislerin Kurani olduğunu bize göstersin. Yoksa alimler bize hadis rivayet etmek için yokturlar.

İşte ifrat kesildi. Tefrit kırıldı.

Muhabbetle


Iste aramizdaki fark benim kendi reyim yoktur tek refaransim Kuran...
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Bu sorunun muhattabı ben olsa idim derdim. Kur'an'a göre insan eti yemek haramdır.

Mesela Kur'an gıybeti kardeş etini yemek gibi iğrenç bir iş olarak tanımlamış.

Malumu ilan abestir hükmünce; elbette iğrenç bir şeyin, gıybetin, bir şeye benzetilmesi; kardeş etinin yemeye benzetilmesi, o etin iğrenç olduğuna alamettir. Elbette iğrenç bir şey haramdır. Daha açık bir hüküm abestir. Kur'anın az söz ile çok şey anlatma denilen icaz sanatına muhalefet olurdu.

El- karia kardeşim Peygamber Efendimizin kaynağı Kur'an'dı. Hadisleri bir nevi Kur'an tefsiridir.

Aslında Hz. Peygamberimiz bize bir yol gösteriyor. Metodlar veriyor. O metodlar ile elimize adete Asa-ı Musa veriyor. O asa ise nereye vursan hakikat fışkırtacak kabiliyete sahiptir.
İşte o asa kimin elinde ise kabilyetine göre Kur'an hakikatlerini o kadar anlar. Yani, Peygamberimizin sünneti Allah'ın insan ile ezelden konuşma muradı olan Kur'andan faydalanmayı, anlamayı öğretiyor. Yani, sünnet Kur'anı anlama metodudur, ölçüsüdür, prensipleridir. Kendi aklımızdan çıkan yada şeytanların, dünyaperestlerin aklınadan çıkan metodları kullanmak yerinde O Zat(a.s.m)nin metodlarını istimal ediyoruz.

Yani, Peygamberimiz bir söz söylemişse muhakkak Kur'ana dayanmıştır. Elbette Kur'ana dayandığı noktaları bulmak vazifemizdir. Yoksa "bu söz hadistir, o zaman doğrudur" anlayışı pek çok hadis olmayan sözleri , hurafeleri dinimize sokar, soktu.
Demek herkez hangi hadisin Kur'anın hangi ayetine dayandığını bulamaz. Demek bunun için hayatını hizmete vakfetmiş alimler lazımdır. Taki bize o hadislerin Kurani olduğunu bize göstersin. Yoksa alimler bize hadis rivayet etmek için yokturlar.

İşte ifrat kesildi. Tefrit kırıldı.

Muhabbetle



verdiğin örnek yanlış kardeş eti yemek iğrenç bir şey olarak adlediliyor dikatini çekerim kardeş islam kardeşliği kelimesi geçiyor başka muşirik yada kafirden bahsetmiyor

artı peygamberin kaynağının kuran olmadığını beyan eden bir beyanatta bulunmadım elbetteki peygamberin kaynağı vahiy idi bu vahyi en iyi anlayan ve anlatan oydu en iyi yaşayan ve yaşatanda oydu işte bu anlatma ve yaşama ve yaşatma olayına bizler sünnet deriz kuranın açılımı deriz.bu açılımı red edenler bundan mahrum kalırlar ve olmadık tevillere giderler aslında onların bizi cağırdığı şey kuran değildir kendilerinin kurandan anladıklarıdır sanki resulden daha iyi anlamışlarda bizi kendi yollarına çağırıyorlar



başka bir meseleyi ele lacak olursak içki kuranda yasaklanmıştır sarhoşluk verdiği için aklı örtüğü için ve bedene yararından cok zararı dokunduğu için muslumanlar içilmesinden men edilmiştir

metin meteye soruyorum esrar eroin kokain gibi uyuşturucu madellerin kullanılması islama göre nedir kurandan bize cevap verebilirmi
 

Enver Ýstek

metin mete
Katılım
27 Ara 2005
Mesajlar
3,935
Tepkime puanı
1,023
Puanları
0
Yaş
61
Konum
Gurbet,daimi gurbetin icinde gurbet
Bu sorunun muhattabı ben olsa idim derdim. Kur'an'a göre insan eti yemek haramdır.

Mesela Kur'an gıybeti kardeş etini yemek gibi iğrenç bir iş olarak tanımlamış.

Malumu ilan abestir hükmünce; elbette iğrenç bir şeyin, gıybetin, bir şeye benzetilmesi; kardeş etinin yemeye benzetilmesi, o etin iğrenç olduğuna alamettir. Elbette iğrenç bir şey haramdır. Daha açık bir hüküm abestir. Kur'anın az söz ile çok şey anlatma denilen icaz sanatına muhalefet olurdu.

El- karia kardeşim Peygamber Efendimizin kaynağı Kur'an'dı. Hadisleri bir nevi Kur'an tefsiridir.

Aslında Hz. Peygamberimiz bize bir yol gösteriyor. Metodlar veriyor. O metodlar ile elimize adete Asa-ı Musa veriyor. O asa ise nereye vursan hakikat fışkırtacak kabiliyete sahiptir.
İşte o asa kimin elinde ise kabilyetine göre Kur'an hakikatlerini o kadar anlar. Yani, Peygamberimizin sünneti Allah'ın insan ile ezelden konuşma muradı olan Kur'andan faydalanmayı, anlamayı öğretiyor. Yani, sünnet Kur'anı anlama metodudur, ölçüsüdür, prensipleridir. Kendi aklımızdan çıkan yada şeytanların, dünyaperestlerin aklınadan çıkan metodları kullanmak yerinde O Zat(a.s.m)nin metodlarını istimal ediyoruz.

Yani, Peygamberimiz bir söz söylemişse muhakkak Kur'ana dayanmıştır. Elbette Kur'ana dayandığı noktaları bulmak vazifemizdir. Yoksa "bu söz hadistir, o zaman doğrudur" anlayışı pek çok hadis olmayan sözleri , hurafeleri dinimize sokar, soktu.
Demek herkez hangi hadisin Kur'anın hangi ayetine dayandığını bulamaz. Demek bunun için hayatını hizmete vakfetmiş alimler lazımdır. Taki bize o hadislerin Kurani olduğunu bize göstersin. Yoksa alimler bize hadis rivayet etmek için yokturlar.

İşte ifrat kesildi. Tefrit kırıldı.

Muhabbetle


49:12 Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın. Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin. Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan iğrendiniz. Allah'tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah tövbeleri çok kabul eden, rahmeti sonsuz olandır.



5:87 Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.


Yetmeyebilir daha istermisiniz?Yada daha güzeli kendi aklindir derim.Not Hürriyet ancak Allaha kullukla mümkündür eger Allaha Kul olmayi kendine yediremeyenler mutlaka kendilerine baska efendi arayacak/Edinecektir.Buyrun Kurana...
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
49:12 Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın. Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin. Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan iğrendiniz. Allah'tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah tövbeleri çok kabul eden, rahmeti sonsuz olandır.



5:87 Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.


Yetmeyebilir daha istermisiniz?Yada daha güzeli kendi aklindir derim.Not Hürriyet ancak Allaha kullukla mümkündür eger Allaha Kul olmayi kendine yediremeyenler mutlaka kendilerine baska efendi arayacak/Edinecektir.Buyrun Kurana...



bulamadın metin bulamassında

mesela sen kafirleri kardeşin olarakmı görüyorsun ölmüş kafirlerin eti yenmezmi helal mıdır harammıdır hem iğrenmek onun haram olduğu anlamına gelmez
 

elkaria

Member
Katılım
25 Kas 2007
Mesajlar
271
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
43
Akla bak hizaya gel....Araf suresini okumani tavsiye eder iyi anlamani ögütlerim...


merak etme okuyoruz senin tavsiyene ihtiyacımız yok öğüdümüzüde almışız

bizimde anladığımız bu be arkadaşım herkes sizin gibi düşünmek zorunda mı ?
 
Üst Alt