Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? (Bakara Suresi, 44)
Allah ayette Kuran’ı okuyan, doğruyu-yanlışı bilen ve başkalarına iyiliği emreden ancak yaptıkları hatırlatmaları kendileri uygulamayan gaflet içindeki kişileri uyarmaktadır.
Allah Kuran’da müminlere birbirlerine iyiliği emredip, kötülükten men etmelerini öğütlemiştir. Bu, Allah’ın beğendiği bir tavırdır. Fakat asıl önemli olan kişinin başkalarına hatırlattığı konulara kendisinin de dikkat etmesi ve onlara kendi tavırlarıyla ve ahlakıyla örnek olabilmesidir. Çünkü eğer kişi yapılan bir tavrın yanlış olduğunu biliyor ve bundan rahatsızlık duyuyorsa, bu durumda kendisi de bu yanlıştan kurtulmakla ve doğru olanı uygulamakla sorumludur. Aksi takdirde başkalarına yaptığı uyarılar ahirette kendi aleyhinde olacak bir tavır olarak karşısına çıkabilir.
Bir hatayı, başkasını uyaracak kadar iyi teşhis edebilen bir kişinin, aynı hatayı kendi nefsinde teşhis edememesi gibi bir durum mümkün değildir. Elbette ki kişi kendi hata ve günahının da farkındadır. Dolayısıyla kişinin kendindeki hatayı görmezlikten gelmesi gaflet ve samimiyetsizlik içinde olduğunu gösterir. Örneğin yalancı birinin insanları doğruluğa; riyakar birinin insanları samimiyete, namaz kılmayan birinin insanları namaza davet etmesi büyük bir samimiyetsizlik ve ikiyüzlülük örneğidir. Ayetin sonunda bu tür kişiler, “yine de akıllanmayacak mısınız” şeklinde uyarılarak, bu kişilerin yaptıkları hatırlatmaları önce kendilerinin uygulamaları gerektiği anlaşılmaktadır.
Kendinde olan bir hatayı başka bir mümin kardeşinde de gördüğünde yapılabilecek en güzel ve samimi hareket, ona önce kendisinde de aynı hatanın olduğunu söylemek ve bu konuda sürekli birbirlerine hatırlatma yaparak, ortak hatalarını düzeltmede birbirlerini takip ve teşvik etmektir.
Allah ayette Kuran’ı okuyan, doğruyu-yanlışı bilen ve başkalarına iyiliği emreden ancak yaptıkları hatırlatmaları kendileri uygulamayan gaflet içindeki kişileri uyarmaktadır.
Allah Kuran’da müminlere birbirlerine iyiliği emredip, kötülükten men etmelerini öğütlemiştir. Bu, Allah’ın beğendiği bir tavırdır. Fakat asıl önemli olan kişinin başkalarına hatırlattığı konulara kendisinin de dikkat etmesi ve onlara kendi tavırlarıyla ve ahlakıyla örnek olabilmesidir. Çünkü eğer kişi yapılan bir tavrın yanlış olduğunu biliyor ve bundan rahatsızlık duyuyorsa, bu durumda kendisi de bu yanlıştan kurtulmakla ve doğru olanı uygulamakla sorumludur. Aksi takdirde başkalarına yaptığı uyarılar ahirette kendi aleyhinde olacak bir tavır olarak karşısına çıkabilir.
Bir hatayı, başkasını uyaracak kadar iyi teşhis edebilen bir kişinin, aynı hatayı kendi nefsinde teşhis edememesi gibi bir durum mümkün değildir. Elbette ki kişi kendi hata ve günahının da farkındadır. Dolayısıyla kişinin kendindeki hatayı görmezlikten gelmesi gaflet ve samimiyetsizlik içinde olduğunu gösterir. Örneğin yalancı birinin insanları doğruluğa; riyakar birinin insanları samimiyete, namaz kılmayan birinin insanları namaza davet etmesi büyük bir samimiyetsizlik ve ikiyüzlülük örneğidir. Ayetin sonunda bu tür kişiler, “yine de akıllanmayacak mısınız” şeklinde uyarılarak, bu kişilerin yaptıkları hatırlatmaları önce kendilerinin uygulamaları gerektiği anlaşılmaktadır.
Kendinde olan bir hatayı başka bir mümin kardeşinde de gördüğünde yapılabilecek en güzel ve samimi hareket, ona önce kendisinde de aynı hatanın olduğunu söylemek ve bu konuda sürekli birbirlerine hatırlatma yaparak, ortak hatalarını düzeltmede birbirlerini takip ve teşvik etmektir.