Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sırat Köprüsü

  • Konbuyu başlatan seha
  • Başlangıç tarihi
S

seha

Guest
Uzun zamandır Sırat Köprüsü hakkında çeşitli,hayal gibi düşünceler zihnime gelip-kaçıp duruyordu.Bir türlü avlayıp,karışık fikirlerimi bir araya getiremiyordum.Fehm eder gibi oluyordum ama; ifham edemiyordum.Bir gazetede,bu konuda, güzel bir yazı okuyunca neden yazmayı denemiyorum, diye düşündüm.Yazı sayesinde, aklımdakiler biraz daha belirginleşmesini murad ediyorum.Deneme şeklindeki bu yazımda pek çok hata olabilir.Ya kalemimin eksikliğine veyahut fikirlerimin darlığına verin.Doğruları Kur’an’ın malıdır.Zira onlardan damlamıştır.
Sırat köprüsü, Cehennemin karanlık ve dev alevleri üzerinde kurulmuş, dehşetli, kıldan ince, kılıçtan keskin bir köprüdür. Çok hassas bir ayar içindedir.Buraya kadar herkesin yaptığı ve kabul ettiği tanımdır.

Hem denmiş;Meselâ mahşerdeki terazi elbette bakkal terazisi şeklinde olmayacak. Kaldı ki dünyada bile şekil itibariyle biri diğerine benzemeyen çok farklı biçimlerde teraziler söz konusu. Hatta aynı bakkal dükkânında, o eski bildiğimiz klasik teraziden tutun, farklı boy ve ebatlarda ve farklı ölçeklerle çok sayıda elektronik terazi örnekleri de görmek mümkün. Öyleyse mahşerde sevap ve günahımızı tartan bir teraziden söz edildiğinde, çok hassas ölçüleriyle sonsuz duyarlıklı bir tartı âletinin bulunduğunu anlarız, gerçek şeklini görmeyi âhirete bırakırız.

Ben de gerçek şeklini anlamayı ahirete bırakılması gerektiğine kaniyim.Ancak Sırat Köprüsü
gibi çok önemli bir meselenin –bence- Kur’an Hadis ve tefsirlerde daha belirgin bir resmi vardır.İşte ben bunu avlamaya çalışıyorum.

Nasıl Allah’ın esmasının manası müteşabihtir, yani; gerçek manasını bizim idrak etmemiz imkansızdır. Yalnız manaları teşbihlerle veyahut dar tanımlarla akla yaklaştırabiliriz. Mesela Adl ismindeki gerçek manayı hiç bir zaman bilemeyiz. Sadece ;na kadar iyi olursa olsun eksik bir kaç tanımla anlayabiliriz. Hukuk, matematik,nizam, ölçü ,temizlik gibi.Yada Rahim ismini tanımlarken merhamet, şefkat,bağışlayıcılık gibi kelimeleri kullanırız.Oysa bunlar kalp inceliğinden tevellüd eden bir kusurdur. Bu kusurlu ifadeleri biz Rahim isminin manasını aklımıza yaklaştırmak maksadıyla kullanırız.Yoksa gerçek mana budur, diye hiç bir zaman anlamayız.İşte Sırat Köprüsünü de ben bu şekilde düşünüyorum. Şeklini dünyadaki bazı teşbihlerle çizmeye çalışıyorum.

Yazıda şu söylenmiş,“Mahşerde sevap ve günahımızı tartan bir teraziden söz edildiğinde, çok hassas ölçüleriyle sonsuz duyarlıklı bir tartı âletinin bulunduğunu anlarız,”

Herşeyden önce incelik,ölçüde duyarlılık; Adl isminin bir tecellisi olduğunu gösterir. Yani Sırat Köprüsü Allah’ın Adaletinin gösteriliş ve geçiş yeridir.
...
Karanlığın, aydınlıkla ölçeriz. Karanlık aydınlıktan ince bir çizgi ile ayrılır.Karanlığın kesafeti ışığın şiddeti ile ölçülür.Kötü iyilikle ayırt edilebilir.Mesela, bir toplumda ne kadar çok çeşit kötülük varsa ve ne kadar çoklukta ise ve niteliği nasıl olduğu ,karşısına iyilik konulunca anlaşılır. Eski kavimler genelde kötülüğü bir iki çeşidine tutulmuştur. Buna karşılık karşısına dikilen iyilik, bu kötülüğü işlememekle ortaya çıkan durumun güzelliğini göstermiştir. Hem de aynı metodu uygulamıştır. Mesela; bir sapkınlığın kaynağı tıpsa, karşısında duran iyilikte kaynağını tıptan alır. Eğer sapkın olan topluluk terazide hile yapıyorsa karşısına terazide tam adil bir şahsı çıkarır. Eğer bir toplumda güven duyulan insan yoksa karşısına Emin ismine layık bir zat konulur. Böylece o iyiliğin değeri anlaşılır.İrşad kolaylaşır. Çünkü insanların önüne bir ölçü birimi konulmuştur.
Gerçekten gerek toplumsal bazda gerek kişisel anlamda bu zıtlıklar insan hayatını oluşturur.
Bu zıtlıklar genelde birbiri ile çok ince bir çizgiden ayrılmaya başlar insanın imanına ve kötülüğün şiddetine göre kalınlaşır,incelir.Ama; bu kalınlaşma beraberinde yeni bir inceliği getirir.
Mesela; cömertlik ile savurganlık. Tanım itibariyle ilk bakışta çok kalın bir ayırım vardır.Ancak iş fiile gelince insan bunu pek ayırt edemez. Bir savurgan insan arkadaşlarını eğlence yerlerine götürüp içki ısmarlar,sürekli sigara ikram eder. Üç beş liranın hesabını sevdiklerine asla yapmaz. Hep ısmarlıyandır. Çevresi eğlenceyi çok seven insanlardan ibaret olduğundan bir uyarıcıyada sahip değildir. Yaşadığı dünyanın dışından birisinin uyarısı kıskançlık, ne dediğini bilmeme olarak yorumlanır. Bu zat kendini cömert görmekte çevresi de böyle kabul etmektedir.Dini açıdan çok ince nazik bir çizgidedir. Ancak;kendisi bu inceliği farkedemediğinden veyahut cehlinden savurganlığına cömertlik adı takmıştır.Çok kalın bir çizgide yürüdüğünü zanneder. İşte sırat köprüsü ile karşılaştığında bu hatası, yani kalın çizgide yürüme zannı gerçekte kılıçtan keskin,kıldan ince o çizgiyi farkedememesine sebebiyet verir.Sırat köprüsünde sendelemeler yavaşlıklar da hep bu sebeptendir.Bunu simgeler.
Bu mesele pek çok örnekle incelenebilir. Cimrilik ile tutumluluk,keremet ile istidrac, ilham ile vesvese,hak ile batıl, küfür ile iman,kıskançlıkla imrenme, aşk ile nefret, aşk ile şefkat, yalan ile takiye, benim kalbim temiz, dilencilik ile fakirliğini bilme, isyan ile teslimiyet,vakurlukla gurur,hırs ile azim,mübağlağa ile vasat, mücazefe ile hizmet; daha yüzlerce binlerce örnek...

Burda ince ayırımı yapamamaya hep bilgisizlik sebebiyet verir. İşte ilk emrin “oku!” olmasının bir hikmetide burdadır. Çünkü insan okuyarak kendini geliştirir amel ederek bilgisini pekiştirir. Burda ihlas en büyük sırat köprüsüdür ve ihlas kelimelerin üstüne bina edilir.

Biraz bilgili biri başına gelen bir musibetin Allah’tan olduğunu bilir. Ama ,bu sırat köprüsü için yetmez. Zira musibetteki ameli ve ihlaslı duruşu onu kurtarır. Çünkü biri itirazalud der “Bu musibet Allah’tan ,peki benim suçum ne?” , bir diğeri “Bu musibet Allah’tan acaba ne suç işledim.”. İşte burda akıl sahipleri için çok kalın olmakla beraber amel eden açısından keskin bir köprü mevcuttur. Birisinde isyan birisinde, teslimiyet mevcuttur. Çok ince bir ayırımdır. Çoğu kişi bu tip kelimelerdeki ince ayırımı yapamayıp gümleyip gider. Bu keskin,ince ayırımları yapabilme şekline göre köprü incelir, kalınlaşır. Geçmek buna göre rahat ve zor olur.Yada hızlı ve yavaş olur.
“ Mü’minlerin kimi göz kırpacak kadar zaman içinde, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi kuş gibi, kimi ala-yörük cinsi bir at gibi, kimi deve gibi süratle geçerler. Nihayet nuru yalnız ayaklarının başparmağında olarak verilen kimse yüzü koyun yürüyerek elleri ve ayaklarıyla emekler ve bir kolunu çekse öteki kolu, bir ayağını çekse öteki ayağı takılır ve kurtuluncaya kadar ateş yanlarına çarpar durur. Kimi yürüyerek, kimi karnı üstünde sürünerek geçer de: Ya Rab! Beni neden bu kadar geç bıraktın? der. Cenâb-ı Rabbü’l-âlemin: Seni geç bırakan kendi amelindir! buyurur. “
İşte sırat Köprüsü için yapılan bu tariflerin bir mahiyetini yukarda anlatmaya çalıştım.
Evet! Sırat Köprüsünde bizi geç bırakan kendi amalimizdir.Bilgisizliketen okumamaktan neşet eden, amelimizdir. Yani; amelimizin hak veyahut batıl olmasını ayırt edebilme yeteneğimize göre geçişimiz şekillenir bazısı da hiç geçemez

Selam ve dua ile
 
S

seha

Guest
Peygamber Efendimiz Sahabelere buyurmuş;”Siz öyle bir zamanda geldiniz ki İslam’ın yüz emrinden doksandokuzunu yapıp birini terk etseniz kurtuluşa eremezsiiniz –yada eremiyebilirsiniz.Ama; öyle bir zaman gelecek ki biri İslam’ın yüzde birini yapıp doksandokuzunu terketse kurtuluşa erer-yada erebilir.”

Geçen gün bu Hadisin Sırat Köprüsüne işaretini düşünüyordum. Tevafuk okuduğumtefsirde kaldığım yer Sahabeler bahsiydi.Bazı işaretler gördüm.Şöyle yazıyordu;
“Sahabeler ekseriyet-i mutlaka itibâriyle kemâlât-ı insaniyenin en âlâ derecesindedirler. Çünkü, o zamanda, o inkılâb-ı azîm-i İslâmîde hayır ve hak bütün güzelliğiyle, şer ve bâtıl bütün çirkinliğiyle görülmüş ve maddeten hissedilmiş. Şer ve hayır ortasında öyle bir ayrılık ve kizb ve sıdk mâbeyninde öyle bir mesafe açılmıştı ki, küfür ve İmân kadar, belki Cehennem ve Cennet kadar beynleri uzaklaştı…
Halbuki, o zamandan sonra, git gide ve gele gele sıdk ve kizb ortasındaki mesafe azala azala, omuz omuza geldi; bir dükkânda ikisi beraber satılmaya başladığı gibi, ahlâk-ı içtimâiye bozuldu. Propaganda-i siyâset, yalana fazla revaç verdi.”
Evet,Sahabe Sırat Köprüsü gibi olan ince manaları çok iyi ayırt etmiş.İnce ve keskin olan bu yol onlar için kalınlaşmıştır.Artık berk gibi Sırat Köprüsünü geçebilirler.Sendelemeleri takılmaları söz konusu değildir.Çünkü; yol,belirgin,düz ve geniştir.Tabiki böyle ayırımı tam yapabilen zatların, İslam’ın hiç bir emrinde ve şartında terk söz konusu olamaz.
Ama;bu zamanın insanları için durum böyle değldir. Manalar birbirine karışmış,zıtlıklar içiçe girmiş; “Aynı Dükkanda satılır” tabirine uygun hale gelmiştir. Sırat Köprüsü o kadar incelmiştir ki yürümek zorlaşmıştır. Eğrilmiş,büğrülmüş,belirsizleşmiştir.Bazı alimler dahi zıdlıkları ayıt edemez hale gelmiştir. Bu yüzden sanki denmiştir ki “Haklısınız,en azından yüzde birini yap,belki kurtuluşa erersin.Allah,Adil hem merhametlidir.

Zaten Peygamber Efendimizin bu Hadisindeki murad;Sahabeyi korkutmaktan ziyade, ahir zamanda fitnelere giriftar olmuş, Ehl-i İman’a teselli vermektir.
 
S

seha

Guest
İlk yazıma bir ilavedir.
Akıl ile his en keskin,en önemli Sırat Köprüsüdür.
İnsan çok kez hisleriyle hareket eder,hissiyatı ile karar verir.Hatası da bunu akletme ve mantık zannetmektir.Düşünerek yaptığına kanidir.
Bu yüzden Kur’an kesretle “Akletmez misiniz?”, “Akledin”,”Düşünmez misiniz?” ,diye buyurmuştur.Çünkü;Allah Sırat Köprüsünü oluşturan ince meselelerde Akıl ile ölçü birimi geliştirmemizi ister.Hatta his ve akıl ile arasındaki ince ve keskin çizgiyi akılla ayıt etmemizi emreder. Mesela; adamın öz evladı bir araba altında kalır.Karşı tarafın hiç bir suçu olmamasına rağmen, şahitlere rağmen adaletsizce davranır. Buda hissiyatın akılı mağlup etmesine bir örnektir.Daha çok örnek verilebilir...(Bu şahit olduğum bir örnekti. Bana “Sen gördün.Suçlu kim,dendi. Bende “Ben hakim-i adil değilim.Ancak şahit-i adilim, diyerek sadece gördüklerimi anlattım.İnşaallah Sırat Köprüsünü geçmişimdir.Neyse.)
Akıl olaylar ve meseleler arasında bağ kurma ve ayırt edebilme yeteneğidir.Aklın kendisi dahi bir Sırat Köprüsüdür.Zira;Allah akletmemizi isterken bir taraftan aklımıza güvenmememizide ister. Nice akıllılar bu yüzden gümleyip gitmiştir.Çünkü;aklına güvenen cehlini bilmez.Fazla güven onu tembel etmiştir.Belkide hiç okumaz.Ameli az olduğu gibi ihlasıda zayıftır. İnsan bir şey öğrendikçe bilmedikleri artar. Zaten;bu da tevazunun en has tanımıdır. Bildikleriyle yetinen aklına güvenmiş bir cahildir.Fakat;bilmediğini bilmeyen bir cahildir.
Okumayınca bilgiler hep yarım ve yüzeysel kalır. Kulaktan dolmadır. İnsan bu kıt kaynakları aklınla yoğurur türlü kombinasyonlarla geliştirir. Doğrulara az olmasına rağmen çoğu yanlıştır. Hisleri çok kez işe karışır.Bilgi yüzeysel kalınca amel sakat olur.Bilgi ve ameli sakat olanın ihlasıda noksandır.Bu üç unsurun eksikliği Sırat Köprüsünü oluşturan meselelerin arasında ki bağın veya ayırımın iyi yapılmamasına sebep olur. :Hep yanılmaya mahkumdur. Sırat Köprüsü de çok incedir.
Vesselam
 

berfut

New member
Katılım
23 Kas 2007
Mesajlar
2,167
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Yaş
44
Konum
istanbul
sırattan kim gecemez

sırattan kim gecemez

Hiçbir bid'at ehli Sırattan geçemez, cehenneme düşer.) [İbni Asakir]

Cehennem ateşi müminlere der ki: Ey mümin, üzerimden çabuk geç, senin nurun ateşimi söndürüyor.) [Taberânî]

(Nice kimseler Sırattan geçtiğini bilmedikleri için, meleklere derler ki:

- Sırat ve cehennem nerede kaldı, biz oralardan geçtik mi?

Melekler de şöyle cevap verirler:

- Siz cehennem üstündeki Sırattan geçtiniz; fakat cehennem ateşi sizin nurunuzdan çekilip, örtülmüştü.") [Camius-sagir]

Peygamber efendimizin ümmetinden olan bazı kişiler, mezardan kalkınca doğruca cennete giderler. Melekler bunlara derler ki:

- Hesab gördünüz mü?

- Hayır biz hesap falan görmedik.

- Sırat köprüsünü geçtiniz mi?

- Hayır Sırat falan görmedik.

- Cehennemi gördünüz mü?

- Hayır Cehennemi de görmedik.

- Siz ne amel işlediniz de böyle hesap görmeden, Sırata uğramadan doğruca Cennete geldiniz?

- Bizim iki hasletimiz var idi. Onun sayesinde bu nimete kavuştuk. Allahtan utanır, yalnızken de günah işlemezdik. Bir de Allahın verdiği az rızka razı olurduk.

Melekler derler ki:

- Bu nimetler sizin hakkınızdır. (İbni Hibban)

Sırattaki sualler
Sual: Sırat köprüsünde sorulacak suâller nelerdir?

CEVAP
Sırat köprüsü üzerinde yedi yerde, yedi şeyden suâl edilecektir. Önce imandan sorulacaktır. İmanı doğru ise birinci duraktan geçecek, doğru değilse Cehenneme düşecektir. İkinci durakta namazdan sorulacaktır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Namaz, Allahü teâlânın hoşnut olduğu bütün amellerin en faziletlisidir. Kabirde ışık, Sırat köprüsünü yıldırım gibi geçiricidir.) [M.Cennet]

(Kıyamette ilkönce namazdan sorulacaktır. Namazı düzgün olanın, diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün olmıyanın, hiçbir ameli kabul edilmez.) [Taberânî]

[Onun için her müslüman mutlaka namazı kılmalıdır! Namaz dinin direğidir. Direksiz bina olmaz. Namaza önem vermiyenlerin kâfir olacağını bildiren birçok hadis-i şerif vardır.]

3. durakta zekâttan,

4. durakta oruçtan,

5. durakta hacdan,

6. durakta ana-baba hakkından, akrabayı gözetip gözetmediğinden,

7. durakta gusledip etmediğinden sorulacaktır.

Hangisinde kusuru varsa, o nisbette Cehennemde yanacak, kusuru olmadığı yerden kolayca geçecektir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(İnsanlar Cehennem üzerindeki köprüden geçerler. Köprüde dikenli demirler, çengeller ve kancalar vardır. İnsanları sağdan soldan yakalar. Köprüdeki melekler, "Allahım selamet ver" diye duâ ederler. Halkın bir kısmı köprüyü şimşek gibi, bir kısmı rüzgar gibi, bir kısmı koşan at gibi, bir kısmı koşarak, bir kısmı yürüyerek, bir kısmı emekliyerek ve bir kısmı da sürünerek geçer. Asıl Cehennemliklere gelince, bunlar ne ölür, ne de yeni bir hayata kavuşur. Günahkârlar, günahı nisbetinde Cehennemde yandıktan sonra onlara şefaat edilmeye izin verilir.) [Buharî]

(Sırat kıldan ince, kılıçtan keskindir. Melekler, müminleri kurtarmaya çalışır. Cebrail aleyhisselam beni belimden tutar. Ben de, "Ya Rabbi ümmetime selamet ver, onları kurtar" diye duâ ederim. O gün ayağı sürçüp düşen çok olur.) [Beyhekî]

(Servetiyle Allaha itaat eden ve malının hakkını ödiyen kimse, Kıyamette Sırata gelince, malı "Haydi geç, çünkü sen, bende olan Allahın hakkını ödedin" der. Daha sonra malındaki Allah hakkını ödemiyen kimse gelir, malı, "Neden bende olan Allah hakkını ödemedin?" der. O da "Yazık bana, ne yaptım?" diye söylenir.) [Beyhekî]

(Cennete girene kadar, Sıratta göz kırpması kadar bekletilmemeyi isteyen Allahın dini hakkında kendi görüşüyle hiçbir söz söylemesin!) [Kurtubi]

Sıratı geçen müminler iki pınarla karşılaşırlar. Bu pınarın birisinde yıkanır, diğerinden de içerler. Böylece maddi ve manevî temizliğe kavuştuktan sonra Cennetin kapısına gelirler. Melekler, Zümer suresinde bildirildiği gibi, (Sizlere selam olsun, hoş geldiniz. Ebedi olarak buraya girin!) derler. Sonra Cennet elbiseleri giydirilir. Hepsi Cennete girer. (S. Ebediyye)
 

mümin86

New member
Katılım
28 Nis 2007
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Allah razı olsun cehennem ateşini nur söndürür evet birde günahları için ağlayan müminlerin gözyaşları.
 

reyyan

New member
Katılım
29 Eyl 2006
Mesajlar
1,279
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
45
Sırat Köprüsü

“Sizden hiç biriniz müstesna olmamak üzere ille oraya (cehenneme) uğrayacaktır. Bu, Rabbinin üzerine kat’i olarak aldığı, kaza ettiği (bir şey) dir. Sonra takvaya erenleri kurtaracağız, zalimleri ise orada diz üstü düşmüş bir halde bırakacağız.” (Meryem; 71-72)

Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur:“Cehennem üzerine sırat köprüsü kurulur. Bu köprüden, ümmetiyle ilk geçecek olan peygamber benim. O gün peygamberlerden başkası konuşamaz. Peygamberler de: “Allah’ım ümmetime selamet ver, sen onları koru!” diye dua ederler. Cehennemde demir çengeller vardır. Seden ağacının dikenine benzerler. Yalnız bunlar çok büyüktürler. Büyüklük derecelerini yalnız Allah bilir. Herkesi isyanına göre cehenneme çekerler. Onlardan bir kısmı ameline göre helak olur, yok olur, ateşte erir. Bir kısmı hardal tanesi kadar kalır ve sonra kurtulur.” (Buhari, Müslim)

Sırat köprüsü, mahşer gününde cehennem üzerine kurulan köprüdür. Dünyadaki köprüler sabit ve herkes için aynı olmalarına karşı, ahiretteki bu köprü kişilere ve onların amellerine göre değişkendir.


Çünkü o takva sahipleri için en güvenli köprü durumundadır. Fısk ve fücur ehli için ise, hadis-i şerifte ifade edildiği gibi; “Kıldan ince ve kılıçtan keskindir.” (Ahmed b. Hanbel, Beyhaki)


Ateş çukurunun üzerine kurulan bu ince, keskin köprüyü görmek, sonra onun üstünden geçmek zorunda kalmak, inkarcı ve günahkarlara binlerce ölümden beter olan korkuları bir arada yaşatır. Bu korkularda boşa gider. Çünkü, bu insanlar köprünün değişik yerlerinden yuvarlanıp cehenneme düşerler. Veya cehennemden çıkan katran gibi siyah bir kelle, kuşun yemini kapması gibi bu insanları tek tek ağzına alıp cehenneme indirir. Ya da zebaniler çengel atıp onları baş aşağı çekerler.


İbn Mes’ud (R.A)’dan rivayetle Hz. Peygamber ((S.A.V) şöyle buyurmuştur:“Allah evvelkileri ve sonrakileri, (yani bütün insanları) o belirtilmiş gündeki -kıyamet günündeki- duruşma için toplar. Kırk sene ayakta, gözleri hayret ve dehşetle bakar oldukları halde haklarında verilecek hükmü beklerler. Allah-u Zülcelal, bulutların arasında arşdan kürsiyle tecelli eder, sonra bir görevli melek şöyle seslenir: “Ey insanlar! Sizi yaratan, size rızık veren, kendisine ibadet etmenizi ve hiçbir şeyi ortak koşmamanızı emreden Rabbinizin, herbirinizi dünyada iken kulluk ettiği şeye kavuşturmasına razı değil misiniz? Bu Rabbimizin adaleti değil midir?” “Evet!” derler ve her topluluk kulluk ettiği ve dünyada gönlünü bağladığı şeye gider.

Dünyada taptıkları şeyler kendilerine gösterilir. Bunun üzerine onlardan bir kısmı dünyada iken taptıkları güneşe, bir kısmı aya, bir kısmı taşlardan yapılma putlara ve kulluk ettikleri şeylerin benzerlerine giderler.

Gul(1).jpg
İsa (A.S)'a tapanlara İsa (A.S)'ın şeytanı; Üzeyr'e tapanlara Üzeyr'in şeytanı gösterilir. Geriye Muhammed (A.S) ve onun ümmeti kalır. Onlar için de Rabbü’l Alemin tecelli ederek onlara yaklaşır ve; “Niçin siz de insanların gittiği gibi gitmediniz?” buyurur. “Bizim göremediğimiz bir ilahımız var.” derler. “Onu görseniz tanır mısınız?” “Onunla bizim aramızda alamet (nişan) vardır. Onu görsek tanırız.”

“O alamet nedir?”

“Açılacak olan perdedir.” Tam o esnada perde açılır.

“Bütün müşrik olanlar, gösteriş yapanlar yere kapanırlar. Geride sığır boynuzu gibi, boynuzları olan bir grup kalır, secde etmek isterler fakat yapamazlar. (Gözleri düşkün bir halde kendilerini bir zillet saracaktır.) Halbuki vaktiyle (dünyada) başları selamette iken secdeye çağırılıyorlardı da kabul etmiyorlardı.” (Kalem; 42-43) TEVBE KAPISI COM ALINTI
 

muhammet

New member
Katılım
22 Şub 2007
Mesajlar
830
Tepkime puanı
14
Puanları
0
Yaş
49
ALLAH razı olsun rabbim bizleri sırat köpründen geçtiği kullarından eylesin inşallah
 

hikmetimm

New member
Katılım
29 Mar 2007
Mesajlar
500
Tepkime puanı
9
Puanları
0
Yaş
45
Konum
istanbul
kılıçtan keskin kıldan ince herşey ortada
rabbim biz inananları kolay hesaba çekilenlerden eylesin
 

Caferi

Forum Þairi
Katılım
23 May 2007
Mesajlar
574
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Yaş
43
Konum
istanbul
Web sitesi
www.websitetasarim.com
Yukarıda yazdığın bir rivayetin sahihliği konusunda şüpeliyim.

Peygamber efendimizin ümmetinden olan bazı kişiler, mezardan kalkınca doğruca cennete giderler. Melekler bunlara derler ki:

- Hesab gördünüz mü?

- Hayır biz hesap falan görmedik.

- Sırat köprüsünü geçtiniz mi?

- Hayır Sırat falan görmedik.

- Cehennemi gördünüz mü?

- Hayır Cehennemi de görmedik.

- Siz ne amel işlediniz de böyle hesap görmeden, Sırata uğramadan doğruca Cennete geldiniz?

- Bizim iki hasletimiz var idi. Onun sayesinde bu nimete kavuştuk. Allahtan utanır, yalnızken de günah işlemezdik. Bir de Allahın verdiği az rızka razı olurduk.

Melekler derler ki:

- Bu nimetler sizin hakkınızdır. (İbni Hibban)

Ayet'i kerime bu kadar açık ve net bir şekilde bu rivayeti yalanlıyor. Lütfen dikkat edelim

“Sizden hiç biriniz müstesna olmamak üzere ille oraya (cehenneme) uğrayacaktır. Bu, Rabbinin üzerine kat’i olarak aldığı, kaza ettiği (bir şey) dir. Sonra takvaya erenleri kurtaracağız, zalimleri ise orada diz üstü düşmüş bir halde bırakacağız.” (Meryem; 71-72)
 
Üst Alt