Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sindirme ve yok etme

sinang

New member
Katılım
10 Eyl 2006
Mesajlar
1,628
Tepkime puanı
276
Puanları
0
Konum
bezm-i ezelden
Bismillahirrahmanirrahim.

"Galip geldikleri takdirde hakkınızda hiç bir yakınlık ve ahid gözetmeyecek olan kafirlerden nasıl emin olabilirsiniz ki? Onlar, sadece ağızlarıyla sizi razı ediyorlar. Kalpleri ise bu rızayı reddediyor. Ve onların çoğu da fasıklardır. Allah'ın ayetlerini (Kur'an'ı) az bir paha karşılığında değiştirip Onun yolundan engellediler. Onların bu işi, ne de kötü bir iştir. Onlar, bir mümin hakkında hiç bir yakınlık (akrabalık) ve ahid gözetmezler. Onlar, haddi aşanların ta kendileridirler." (et-Tevbe: 8-10)

Tağut ve müşrikler, Hz. Nûh, Hz. Hûd, Hz. Salih, Hz: İbrahim ve diğer peygamberlere ve onlara inanmış kimselere neler yaptılar?

Müşrikler, Hz. Muhammed (s.a.s.) ve yanındaki mü'minlere neler yaptılar?...

Şurası kesin ki galebe ve imkan sahibi oldukları dönemlerde mü'minler hakkında hiç bir akrabalık veya ahid gözetmediler. Kur'an-ı Kerim, zaten bu konuyu tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.

Modern tarihsel vakalar şunu ortaya koyuyor ki, Pakistan'ın ayrılışı sıralarında Budist hinduların işlediği cinayet ve vahşet, Tatarların Bağdat'ta işledikleri cinayetlerden daha az yüz kızartıcı değildir. Budist hinduların barbar ve vahşice uygulamaları sonucu yurtlarından kaçıp Pakistan'a hicret etmek zorunda kalan sekiz milyon müslüman muhacir, ancak üç milyon olarak Pakistan sınırlarına varabilmiştir. Geriye kalan beş milyon müslüman ise, yeni Hindistan devleti tarafından desteklenen budist örgütler tarafından yollarına devam ederlerken öldürülmüştür. Bu katil budist örgütlerden kimisini, bizzat Hint hükümetinde görev alan kimseler yönetiyordu. Evet işte bu örgütler, yol boyunca müslümanları kuzu keser gibi kesiyorlardı. Kestikten sonra da cesetlerini vahşi kuş ve hayvanlara bırakıyorlardı, ölü cesetleri, belki de Tatarların Bağdat'ta yaptığından da beter yöntemlerle kesip biçiyorlardı.

Ya o korkunç ve yüz kızartıcı tren cinayeti?!

Hindistan'daki dairelerde çalışan müslüman memurları Pakistan'a taşıyan tren cinayeti!...

Hindistan'daki kurumlarda çalışan müslüman memurlardan dileyenin Pakistan'a hicret edebileceği konusunda anlaşmaya varılmıştı. İşte bu memurlardan elli bin kişi söz konusu trene binip Pakistan'a hareket etmişti.Bu memurları taşıyan tren, Hint-Pakistan sınırındaki Hayber Geçidi denilen tünelden çıkınca paramparça olmuş cansız cesetlerden öte hiç bir şey taşımıyordu.Çünkü eğitilmiş budist hindu örgütleri treni tünelin içinde durdurmuş ve elli bin kişiyi et ve kan yığınına dönüştürmeden yoluna devam etmesine fırsat vermemişti.Yüce Allah,elbette ki doğru söylemiştir.

"Galip geldikleri takdirde hakkınızda hiç bir yakınlık ve ahid gözetmeyecek olan kafirlerden nasıl emin olabilirsiniz.?"

Bu tür katliamlar şu ana kadar bile hiç kesilmeden devam etmiştir.

Hindu örgütler, Behratbur, Ahwar ve Kaportala vilayetlerindeki müslümanları da soykırımdan geçirdiler. Bu vilayetlerin her birinde sırasıyla 110.000, 250.000 ve 213.704 müslüman yaşıyordu. Ama bunlardan hiç biri hayatta bırakılmadı. 1947 yılının Ağustos ayında Doğu Pencap Eyaletinde soykırımdan geçen müslümanların sayısı 472.000 idi. Ve bu rakam, resmi makamların verdiği bir rakamdı.

Tatarların mirasçıları Komünist Çin ve Rusya' da neler yaptılar müslümanlara?

Çeyrek asır denilebilecek bir süre içinde yirmialtı milyon müslümanı öldürdüler. Yani ortalama olarak yılda bir milyon...

Bu soykırım eylemleri halen bile sürmektedir. Ayrıca müslümanlara uygulanan çeşitli işkenceler...

Tüyler ürpertici yöntemlerle yapılan korkunç işkenceler...

Bununla beraber dine karşı gerçek tutum ve gizli planlarını ustalıkla saklayarak halkların karşısına çıkan bolşevizm, iktidarını sağlamlaştırmaya kadar kendisini sempatik göstermeye çalıştı. Ama dış saldırılardan emin olur olmaz da dini kökünden çökertmeye yöneldi. En disiplinli şekilde örgütlediği hücrelerini Sovyetler Birliği'nin dört bir tarafına dağıtan Komünist Partisi, bu dinsizlik örgütleriyle dini ortadan kaldırmaya başladı. Bunu başarmak için de en başta müftü ve kadıları öldürdü. Daha sonra öğretmen, vaiz, hatip, imam ve müezzinleri ortadan kaldırdı. Medrese, cami ve mescitleri işgal etti. Kırım ve diğer İslâmî bölgelerdeki şer'i mahkeme ve müftülükleri ortadan kaldırdı. Ve tüm bunlar, bir anda ortadan kalkıp birer hatıra haline geldiler. Komünistler, bu kadarla da yetinmediler. Cami ve mescidlerin kimisini kolhoz atlarına ahır yaptılar. Kimisini erzak ve zahire depoları haline getirdiler. Kimisini gazinoya çevirdiler. Kimisini sinema salonu yaptılar. Ve daha nice eylemler...

Hiç bir şeriat ve kanunun kabullenemeyeceği uygulamalar...

Ayrıca Kur'an-ı Kerim ve dini kitapları toplatıp yaktılar. İlkel barbar çağlarda bile eşi görülmemiş bir ahlaksızlık örneğini gösterdiler. Dinsizlerin elinden kurtulabilen pek az cami ise müze haline getirildi. Yahut Moskova, bu camilere dokunulmamasını özellikle emretti:

Çünkü dış ülkelere sızan haberleri çürütmek yahut kendilerince yalan ve uydurma sayılan haberlere, karşılık vermek için gerekirse bu camileri delil gösterebilmeliydiler. Sonunda Kırım ve Sovyetler'deki diğer İslâm bölgelerinde ezan-ı Muhammedinin sesini kesmeyi başardılar. Öte yandan Sovyetlerde yaşayan hiç bir kimse dinî ibadetlerini ifa etme cesaretini gösteremez hale geldi. Çünkü ölüm tehlikesi söz konusuydu. Kırım'da din düşmanlığı özellikle 1938 yılında son haddine varmıştı. Çünkü Kur'an ve dinî kitaplar tamamen yakılıp cami ve medreseler komünist kurumlara dönüştükten sonra, memleketin alim ve büyükleri öldürüldükten veya Sibirya'ya sürgün edildikten sonra insanların din adına bir tek şey görmesine imkan kalmamıştı. Kozlu'da 1938 yılının bir gecesinde geriye kalan en son alimler de tutuklanmıştı. Daha sonra komünistler, işkencelerle halsiz düşürdükleri bu alimleri, Karadeniz kıyısında Voda kanalı denilen yerde bulunan, şehir suları kulesine çıkarıp teker teker mekanik bıçaklı çarkların içine atarak öldürdüler. Komünist yönetim, bu ölüm makinelerini özel olarak bu iş için hazırlamıştı. Kırım toprakları üzerindeki "komünist cennette (!)" İşte böyle öldürülüyordu insanlar."

Bu iğrenç işi yapmakla görevlendirilen işçiler hâla hayattadırlar. Kimisi Avrupa'ya, kimisi Türkiye'ye, kimisi de başka ülkelere iltica edip canını kurtarabilmiştir. Yaklaşık olarak kırkdört milyon müslümanın yaşadığı Doğu ve Batı Türkistan'da işlenen bu tür cinayetler, Kırım'dakileri çok gerilerde bırakmaktadır. Oradaki müslümanların bu sayısı, iğrenç komünist soykırımlar sonucu yirmi altı milyona inmiştir.

Şimdi sözü Rusya'nın Batı Türkistan'ı ve isim olarak Çin'in, fiili olarak da Ruslar'ın elinde bulunan Doğu Türkistan' topraklarında yaşayan müslümanlara uygulanan korkunç işkence yöntemlerini anlatan bir yazara bırakalım, İsa Yusuf Alptekin adındaki bu yazar, tüyler ürpertici komünist yönetimden kaçtıktan sonra kaleme aldığı "Müslümanla Demirperde Gerisinde" kitabında okuyuculara "Öldürme ve işkence Biçimlerini" anlatmaktadır. Bu yöntemlerden bazısını atlayarak anlatmak zorunda kalacağız. Çünkü hiç bir İnsanın edebine sığmayacak iğrenç şevlerdir bunlar. Bu bakımdan sadece anlatılabilecek biçimleri nakletmekle yetiniyoruz:

1 - Beyne ulaşıncaya kadar kafaya çivi yakmak.

2 - Tutukluyu, üzerine petrol döküp ateşe vermek.

3 - Askeri eğitim amacıyla kurşuna dizmek

4 - Havasız ve loş zindanlara atıp açlıktan ölüme terketmek.

5 - Kafaya demir miğfer geçirip elektriğe vermek.

6 - Ters yönde hareket makinaların arasına bağlamak, böylece vücudu gah gerip, gah da gevşetmek. Tutuklu konuşana veya ölene dek bu işlemi sürdürmek.

7 - Kor haline dönüşmüş demir çubuklarla vücudun her organını dağlamak.

8 - İşkenceden geçmiş vücuda, kaynamış yağ dökmek.

9 - Çivi veya gramafon iğnesini vücuda batırmak.

10 - Tırnaklara öbür taraftan çıkacak çivi çakmak.

11 - Yatağa sıkıca bağlayıp günlerce öyle bekletmek.

12 - Tutukluyu kış ortasında çırılçıplak kar üstünde uyumaya zorlamak.

13 - Baştan yumak yumak saç çekmek. Böylece kafa derisini bile soymak.

14 - Tutuklunun vücuduna kızgın demir taraklar geçirmek.

15 - Tutukluyu sıkıca bağladıktan sonra ağız, burun ve gözlerine kaynamış ve kızgın sıvılar akıtmak.

16 - Eller arkaya bağlandıktan sonra sırtın üzerine kaya bırakmak.

17 - Tutukluyu ellerinden tavana asıp günlerce bekletmek,

18 - Çivili sopalarla dayaktan geçirmek.

19 - Kanatıncaya kadar kırbaçladıktan sonra vücudu kılıç veya bıçakla kesmek.

20 - Vücutta delikler açarak içinden düğümlü ip geçirdikten sonra iki gün bekletmek.Daha sonrada bu ipi testere gibi kullanıp müzminleşmiş yarayı kesmek.

21 - Tutukluyu kulağından duvara çivileyip ayakta bekletmek.

22 - Kışın ortasında su dolu bir varile koyup bekletmek.

23 - El ve ayak parmaklarını dikip birbirine bağlamak.

24 - Kadınlara da aynı işkenceleri uygulamak. Ayrıca onları soyduktan sonra göğüs ve memelerini kanatıncaya değin vurmak. Kadınlara uygulanan diğer işkence yöntemlerini ise ağzımıza bile almak istemiyoruz. Çünkü işkenceye aldıkları mahrem yerlerinden söz edip yazmaktan utanç duyuyoruz. (Bu bölüm "İslâmi Etütler" kitabından alınmıştır.)

(Not: Seyyid Kutub ve arkadaşlarına Mısır Hapishanelerinde yapılan eziyet Ve işkenceler için, Seyyid'in hayatıyla ilgili kitablara ve Ahmed Raif'in "HÜCREDE" kitabı na bakınız: (yayıncı)

Türkistan'ın Çin'de kalan bölümünde Tatarların vahşetini bile geride bırakacak işkenceler uygulanmıştır müslümanlara. Öyle ki tutuklanan bir müslüman lider, kalabalık bir yolun üzerinde kazılan bir çukura atılıyor. Müslümanlar, insan pisliklerini getirip çukurdaki müslüman liderin üzerine atmak zorunda bırakılıyor. Bu işleme üç gün aralıksız devam ettiriliyor. Sonunda bu müslüman adam pisliğin içinde boğulup gidiyor.

Komünist Yugoslavya'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan bugüne değin kırıp geçirdikleri müslüman sayısı bir milyona varmaktadır. Vahşice işkence ve barbarca soykırımlar hâlâ devam etmektedir, örneğin kadın erkek demeden müslümanları "Popolif" denilen etleri üreten kombinalara atıp öbür taraftan et ve kemik yığını olarak çıkarmaktadırlar. Ve bu işlem, şu ana kadar da devam etmektedir. Yugoslavya'da olup bitenlerin aynısı budist ve sair komünist devletlerde de mevcuttur. Şu ana kadar bile mevcut olan uygulamalar...

Yüce Allah'ın buyruğunu doğrulayan uygulamalar:

"Onlar bir mü'min hakkında hiç bir yakınlık ve ahid gözetmezler. Onlar, haddi aşanların ta kendileridir."

Çünkü bu sürekli, tabii ve zorunlu bir durumdur. Ortaksız bir tek Allah'a kulluk eden mü'minlerle Allah'tan başkasına kulluk eden müşrik veya dinsizlerin bulunduğu her zaman ve her ortamdaki zorunluluk...

Zengibar'da yakın zamanlarda meydana gelen olayları anlatmamız yeterlidir, bu konuda. Müslümanları, kadın - erkek demeden sindirdiler. Oniki bin müslümam öldürüp geri kalan dört bini de adadan sürerek denize attılar. Ya Kıbrıs'ta olup bitenler?...

Orada da yemek ve sudan önlediler müslümanları. Müslümanların yaşadığı bölgelerde bu uygulamaya geçtiler. Amaçları, onları açlık ve susuzluktan öldürmekti. Bunun yanında bir sürü öldürme, kıyım ve sindirme olaylarını gerçekleştirdiler. Ya Habeşlilerin, Eritre'de yaptıkları...

Ya Kenya'da Somali asıllı yüzbinlerce müslümana yapılanlar...

Somali'ye geçmek isteyen bu müslümanların uğradığı kıyımlar...

Haçlıların müslümanlara nasıl baktıklarını anlamak için George Brown adındaki Avrupa'lı bir yazarın 1944 yılında yayınladığı kitabından bir pasaj nakletmekle yetiniyoruz:

"Biz, değişik milletlerden gelecek tehlikelerle korkutularak büyüdük. Ne var ki yapılan araştırmalar sonucu bu korkuyu haklı gösterecek bir şey bulamadık. Yahudi tehlikesi, sarı ırk tehlikesi ve bolşevik tehlikesiyle korkutulup durduk. Ancak şimdiye kadar hayal edegeldiğimiz bu tehlikelerden hiç biriyle karşılaşmadık. Bir kere Yahudileri, kendimize dost olarak gördük. Buna göre Yahudilerle uğraşan herkes, bizim de amansız düşmanlarımız oluyor. Bolşeviklerin de bize müttefik olduklarını gördük. Sarı (Çin) tehlikesine gelince:

Buna da karşı koyan büyük demokratik devletler bulunmaktadır. Geriye bizim için gerçek tehlike olarak İslâm Nizamı, onun yayılma ve kabul görme gücüyle onun dinamizmi kalmaktadır. O, hiç kuşkusuz Avrupa emperyalizminin karşısında duran biricik engel durumundadır."

İstikbal İslamındır!
 
Z

zeynep_hearty

Guest
amenna .. okurken mahvoldum bu denli zulum bu denli baskı onun içindirki efendimiz ''din garip başladı garip bitecek ''demiştir bu kadar zulmu gördükçe okudukça daha çok inanıyorum ....yazılanların çoğunu bilmiyordum rabbim razı olsun kör olan gözlerimi aydınlattınız .söyleyen ne doğru söylemiş.. ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM...kitabullahta her defasında uyanık olun emrine itaat etmedik ve biz kafiri dost belledik belkide haketiklerimizi görüyoruz ..rabbim inancı uğruna canını verenlerden etsin ve makamlarını cennet etsin insallah ...

Biliyorum basarak kan deryasına yürüyor onlar ve ayarının altı lekesizdir biliyorum
Ben kendimi sokaklara karşı denemedim
Çekilirken üzerimden boz bulanık sel suları
Önce hüznü belledim
Su verilmiş çeliklerden sabrı bilendim…

selam ve dua ile...
 

Mücahid

New member
Katılım
17 Mar 2007
Mesajlar
2,553
Tepkime puanı
223
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Tr
"""Galip geldikleri takdirde hakkınızda hiç bir yakınlık ve ahid gözetmeyecek olan kafirlerden nasıl emin olabilirsiniz.?"

Ayrıca Kur'an-ı Kerim ve dini kitapları toplatıp yaktılar. İlkel barbar çağlarda bile eşi görülmemiş bir ahlaksızlık örneğini gösterdiler. Dinsizlerin elinden kurtulabilen pek az cami ise müze haline getirildi. Yahut Moskova, bu camilere dokunulmamasını özellikle emretti:


Bununla beraber dine karşı gerçek tutum ve gizli planlarını ustalıkla saklayarak halkların karşısına çıkan bolşevizm, iktidarını sağlamlaştırmaya kadar kendisini sempatik göstermeye çalıştı. Ama dış saldırılardan emin olur olmaz da dini kökünden çökertmeye yöneldi. En disiplinli şekilde örgütlediği hücrelerini Sovyetler Birliği'nin dört bir tarafına dağıtan Komünist Partisi, bu dinsizlik örgütleriyle dini ortadan kaldırmaya başladı. Bunu başarmak için de en başta müftü ve kadıları öldürdü. Daha sonra öğretmen, vaiz, hatip, imam ve müezzinleri ortadan kaldırdı. Medrese, cami ve mescitleri işgal etti. Kırım ve diğer İslâmî bölgelerdeki şer'i mahkeme ve müftülükleri ortadan kaldırdı. Ve tüm bunlar, bir anda ortadan kalkıp birer hatıra haline geldiler. Komünistler, bu kadarla da yetinmediler. Cami ve mescidlerin kimisini kolhoz atlarına ahır yaptılar. Kimisini erzak ve zahire depoları haline getirdiler. Kimisini gazinoya çevirdiler. Kimisini sinema salonu yaptılar. Ve daha nice eylemler...


Anlatılan vahşetin farklı versiyonlarını bu ülkede yaşayan bir çok müslüman
alim ve vatandaş oldu mutlaka.Cumhuriyet dönemi din-devlet ilişkileri tarafsız ve objektif incelendiğinde mutlaka bize okutulandan daha farklı bir tarih yaşadığı görülecektir bu coğrafyanın.Ama bir tarihi katledip,daha sonra devlet eli ile kurdurtulan Dil ve Tarih kurumu yazdırdığı yalan söyleyen bir tarihle ülke insanını yüz yüze bıraktı yıllarca ve üstlendiği misyonu başarı ile sürdürmektedir.

Rabbim mazlumun ahını elbette çıkaracaktır.Zalimler için yaşasın CEHENNEM
 
Üst Alt