Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sıla-i Rahim

bekir

sadece bir kul
Yönetici
Katılım
10 Eyl 2007
Mesajlar
8,132
Tepkime puanı
5,971
Puanları
113
Konum
Daðlardan, yaylalardan
Akraba ve yakınları ziyaret etme, hallerini ve hatırlarını sorma, gönüllerini alma anlamında bir İslam ahlâkı terimidir.

İslam'da insanlar arası ilişkilere önem verildiği gibi özellikle yakınlardan başlayarak anne ve babanın ve sırayla diğer akrabaların ziyaret edilip gözetilmesi prensibi son derece önemlidir.

Halit b. Zeyd (Ebu Eyyüb el-Ensarî) hazretlerinden rivayet edildiğine göre bir adâm Hz. Peygamber'e gelerek: "-Yâ Rasûlallah; beni Cennete sokacak bir ibadet söyler misiniz?" dedi... Rasûlüllah şu cevabı verdi:
"Allah'a ibadet eder ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılar, zekât verir ve sıla-i rahm edersin" (Buharî, Zekât, 1).

Peygamber Efendimizin bu kadar önemle üzerinde durduğu ve yapıldığı zaman müslümanların Cennete girmelerine sebep olacağını haber verdiği sıla-i rahim; her türlü hayır işlerinde akraba ve yakınların görülüp gözetilmesidir. Gerek âyetlerde, gerek hadislerde, bunun, namaz, zekât gibi farz ibadetlerden hemen sonra zikredilmesi, İslâmdaki önemini göstermektedir. Alimler sıla-i rahimde bulunmanın vacib olduğu görüşündedirler. Bunun, terkedilmesi, yani akraba ve yakınlarla olan ilgisinin kesilmesi, büyük günâh sayılmıştır. Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:

"Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının" (en-Nisâ, 4/I);
"Onlar ki Allah'ın gözetilmesini emrettiği hakları gözetirler (akrabalık bağlarını devam ettirirler ve iyilikte bulunurlar); Rablerine saygı beslerler ve kötü hesaptan korkarlar...";

Fakat Allah'ın tevhit akidesini kabullendikten sonra onu bozanlar ve Allah'ın bağlanmasını emrettiği bağları koparanlar (akrabalık bağlarını kesenler) ve yeryüzünü fesada verenler var ya; işte bunlar, lânet onlara ve yurdun kötüsü Cehennem de onlara" (er-Ra'd, 13/21, 25).
Ayet ve hadislerde geçen "rahim" (akraba) sözünün hangi derecede akrabaları içine aldığı hususunda farklı görüşler vardır. Bazılarına göre kendileriyle evlenilmesi haram olanlar; bazılarına göre vârisler akraba sayılır. Bazı âlimler de, mahrem olsun olmasın, kişinin bütün yakınları akraba (rahim) dir demişlerdir. Bu son görüş, toplumsal yardımlaşma bakımından daha kapsamlıdır.

Allah (c.c) ve Peygamberi (s.a.s), akrabanın görülüp gözetilmesini emrettiklerine göre, bunun nâsıl yapılacağını iyi bilmek gerekir.

Sıla-i rahmin birkaç derecesi vardır. En aşağı derecesi akrabalarımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmak; karşılaştığımızda selâmlaşmayı, hal hâtır sormayı ihmâl etmemek; dâima kendileri hakkında iyi şeyler düşünmek ve hayır dilemektir. İkinci derece de ziyâretlerine gitmek ve çeşitli konularda yardımlarına koşmaktır. Bunlar daha çok bedenî hizmetlerdir. Özellikle yaşlıları zaman zaman yoklayarak, yapılacak işleri varsa onları takib etmek kendilerini sevindirecektir. Sıla-i rahmin üçüncü ve en önemli derecesi akrabalara malî yardım ve destek sağlamaktır.

Bu yardımlar herkesten beklenemez. Hasta ve yatalak bir kişiden akrabasını ziyâret etmesini istemek anlamsızdır. Fakir birisinden de başkalarına mâlî yardımda bulunmasını beklemek de yanlıştır. Yalnız zengin, hali vakti yerinde bir müslümanın, sadece ziyâret ve hal, hatır sormakla bu görevi yerine getirebileceği de söylenemez. Böyle zengin birisi için sıla-i rahim, yoksul akrabalarına elinden geldiğince malî destekte bulunmaktır. Bu destek ödünç para vermekle olabileceği gibi; karşılıksız mâlî yardımlar şeklinde de olabilir. Şu halde, yakınları görüp gözetmek deyince, yukarıda belirtilen üç derecedeki yardımdan hangisine güç yetiniyorsa, onun yapılması anlaşılmalıdır. Yapabileceği görevi yapmamak müslümanı bu konuda sorumlu kılar. Yukarıdaki âyet-i kerimede, Allah Teâlâ'nın bu görevi yerine getirmeyenlere yönelttiği lânet unutulmamalıdır. Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: Her Cuma gecesi insanoğlunun amelleri Allah'a arz olunur: Yalnız sıla-i rahimde bulunmayanların amelleri kabul olunmaz" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 484).

Yine Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
" Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasını görüp gözetsin" (Buharî, İlim, 37; Müslim, İmam, 74-77).
"Akrabalık, Arş'ta asılıdır. Der ki: "-Beni gözeteni Allah gözetsin; beni terk edeni Allah terk etsin” (Müslim, Birr ve Sıla, 17);
"Akrabalık bağlarını kesip koparan kimse Cennete giremez" (Buhari, Edeb, 11);
"Her kim rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa akrabasını görüp gözetsin" (Buhari, Edeb, 12);
"Ey insanlar, birbirinize selâm verin, akrabanızı gözetin, yemeği yedirin! Geceleyin insanlar uyurken namaz kılın ki selâmetle Cennete giresiniz" (Tirmizî, Et'ime, 45).
"Yoksula yapılan sadaka bir sadakadır. Bu sadaka akrabaya yapılmışsa iki sadaka demektir. Biri sadaka, diğeri sıla-i rahimdir ki bu da sadaka sayılır" (Tirmizi, Zekât, 26).

Akrabalarımız, özellikle hala, teyze, amca, dayı, gibi yakınlarımız aileden sayılır. Onları kendi yakınlarımız bilerek davranışlarımızı ayarlamakta büyük faydalar vardır. Rasûlüllah (s.a.s): "Teyze, anne yerindedir" (Tirmizi, Birr, 5) buyuruyor. Amca da baba yerindedir. Bu kadar yakın olan kişilere karşı yerine getirilmesi gereken bazı ahlâkî görevlerin bulunması tabiidir. Bu görevler arasında olan ziyaretlere özel bir yer ayrılmalıdır. Aşağıda anlatılacak genel ziyaret kurallarına uyarak yakınları, başta bayramlar olmak üzere, zaman zaman ziyâret etmek, mümkünse hediyeler götürmek güzel bir davranıştır. Yapılan ziyareti iâde etmek de gerekir. Müslümanı ziyarete gelene gitmemek aradaki bağların daha çabuk kopmasına sebep olmaktır.

Ziyaretler akrabalar arasındaki sevgi bağlarını güçlendirir. Dargınlıkları sona erdirir. Sevinç ve üzüntülerin karşılıklı paylaşılmasına, sıkıntılara birlikte çareler aranmasına vesîle olur. Özellikle yaşlılar toplumda yalnız kalmadıkları, çevrelerinde kendilerini seven, arayıp soran insanların bulunduğu inancı ile son yıllarını huzur ve mutluluk içinde geçirirler.
Sıla-i rahim konusunda dikkat edilecek hususlârdan biri de şudur: İyilik, karşılık bekleyerek yapılmamalı, sadece görüp gözeten yakınlara karşı sıla-i rahimde bulunulmamalı; aksine, unutan, akrabalık bağlarını koparanlara karşı da bu görev yerine getirilmelidir. Hz. Peygamber şöyle buyuruyor:
"İyiliğe benzeri ile karşılık veren kişi, tam anlamıyla akrabasını görüp gözetmiş olmaz. Hakiki sıla, kişinin kendisi ile ilgiyi kesenleri görüp gözetmesidir" (Buharî, Edeb, 15).

İyilik her durumda düşünülmeli ve yapılmalıdır. Yoksul ve güçsüz iken iyilik ve yardımdan söz edip, zengin ve güçlü duruma yükselince başka türlü davranmak, fesâd ve ahlâksızlıktan başka bir şey değildir.
Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:

Demek idâreyi ve hâkimiyeti ele alırsanız hemen yer yüzünde fesad çıkaracak, akrabalık bağlarını bile parçalayıp keseceksiniz öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah kendilerini rahmetinden kovmuş da duygularını almış ve gözlerini kör eylemiştir. (Muhammed, 47/22-23).
 

samanyolu

New member
Katılım
19 Mar 2007
Mesajlar
2,063
Tepkime puanı
2,696
Puanları
0
Yaş
49
Konum
istanbul
Sılai rahim bir selâm ve hediye ilede olsa vaciptir. Sılai rahim akrabalara yardım etmek, onlara ihsanda bulunmak, onlara lütufta muamele etmek ve onlar ile oturup konuşmaktır. Yakın akrabalarını sık sık ziyaret eder. Çünkü onları ziyaret ülfet ve sevgilerini arttırır. Yakın akrabasını her cum’a veya ayda bir ziyaret eder. Her kabile ve aşiret kendilerinden başka kimseler üzerine hak izhar etmekte ve yardımlaşmakta tek bir el gibi olur. Bazısı bazısının hacetini reddetmez. Çünkü reddetmek insanlar arasında ilgi ve alakayı keser.

Hadis-i şerif’te varid olmuştur ki “Sılai rahim ömrü uzatır” Diğer bir hadis-i şerif’te de “Akraba ile ilgi ve alakayı kesen kavim üzerine melaike inmez” buyurulmuştur. Kurtubi tefsirinde “Sılai rahmin vacip olduğu ve akraba ile alakayı kesmenin haram olduğu hususunda Ümmetin icmaı bulunduğu nakil ediyor. Çünkü bu hususta kitap ve sünnetten kat’i deliller vardır” diyor. Tebyinilmeharim isimli kitapta “Sılası vacip olanların kimliği hususunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları : O muharrem olan (evlenmesi haram olan) her yakın akrabadır dedi. Bazılarıda: İster muharrem olsun ister olmasın butun akrabadır dediler” diye zikretti. Bu ikinci görüş metinin mutlak zikredilmesinin zahirinden anlaşılmaktadır. Nevevi Müslim şerhinde “Bu en doğrusudur” dedi ve bunun doğruluğunu bir çok hadis-i şeriflerle istidlal etti. Akrabanın dereceleri farklıdır. Mesela anne ve baba diğer yakın akrabanın hepsinden mühim olup önce gelir. Zirahmimahrem olanlarda mahrem olmayanlardan önce gelir. Tebyinülmeharim’de “Eğer akrabası başka yerde iseler mektup göndermek (telefon etmek) suretiyle onlara sılai rahim yapar. Eğer onlara gitmeye gücü yetiyorsa gitmek efdaldir. Eğer anne ve babası varsa ve onun gelmesini arzu ediyorlarsa mektup kafi değildir. Eğer anne ve babası onun hizmetine muhtaç ise hizmetini yapmalıdır. Babadan sonra büyük kardeş baba yerindedir. Buyuk kız kardeş ve teyze sılai rahim hususunda anne gibidir. Bazıları amcada baba gibidir dedi. Bunlardan başka diğer akrabaya telefon etmek mektup veya hediye göndermek kafi gelir” dedi. Kişi anne ve babanın önünde yürüyemez ve mecliste onların üst tarafında oturamaz. Hiçbir hususta onları geçemez. (Yani yemek, içmek, oturmak, konuşmak ve sair ahvalde) Sesini onlarının sesinden çok yükseltmemelidir. Anne ve babası asi ve kafir dahi olsa onlara rahmet etmesi için dua eder. Çünkü Cenab-ı hakkın onları islâma hidayet etmesi bir rahmettir. Hadis-i şerif’te “Kişi anne ve babasına duayı terk ettiği zaman dünyada rızkı kesilir” buyuruldu.

Anne ve babanın evlad üzerinde on hakkı olduğu söyleniyor:

1. Eğer muhtaç ise yedirmek.

2. Muhtaç ise hizmet etmek.

3. Çağırınca icabet etmek.

4. Günah olmayan bir şeyi emredince itaat etmek.

5. Anne ve babası ile konuşurken yumuşak konuşmak, kaba ve kırıcı konuşmamak.

6. Elbise ihtiyacı olursa giydirmek (gücü yettiği kadar).

7. Yürürken arkasında yürümek.

8. Kendisi için sevdiğini onlar içinde sevmek.

9. Kendisi için kerih görüp istemediğini onlar içinde kerih görmek.

10. Her ne zaman kendisi için dua ve istiğfar ederse onlar içinde mağfiretle dua etmek.

Fakih Ebu Leys’ten “Anne ve baba evladından kızgın ve kırgın olarak vefat ederse vefatından sonra memnun etmek mümkün olurmu?” diye soruldu. O da “Üç şeyle mümkün olur :1. Salih olmak. 2. Onun yakınlarına ve dostlarına iyilik yapmak. 3. Onlar için sadaka verip dua ve istiğfarda bulunmak.” dedi.

Bir kişinin kafir olan anne ve babası olduğu zaman onların nafakası müslüman çocuğu üzerine olur. Ve o anne ve babasına iyi davranmak, ziyaret edip hizmetlerini yapmak lazım olur. Ancak kafir yapmaya uğraşırlarsa o zaman ziyaret etmemesi caiz olur. Hulasa’da da böyledir. Sonra bil ki onlar sana sılai rahim yaptıkları zaman sende onlara karşılık yapacaksın demek değildir. Asıl sılai rahim onlar sana sılai rahim yapmasalar dahi senin onlara sılai rahim yapmandır. Çünkü Buhari ve başka muhaddisler şunu rivayet ettiler “Karşılık veren kişi sılai rahim yapan değildir. Esas sılai rahim karşı taraf alakasını kestiği halde onu bitiştirmeye çalışandır.
 
Üst Alt