yavuzburak
New member
- Katılım
- 1 Nis 2007
- Mesajlar
- 417
- Tepkime puanı
- 74
- Puanları
- 0
Şifa Kaynağı Bal
Prof. Dr. Davut AYDÜZ
Prof. Dr. Davut AYDÜZ
Kur’ân-ı Kerim, "müttakîlere Rehber" (Bakara sûresi, 2) bir kitap olmasının yanı sıra, sadece dinî, ahlâkî, hukukî kanunlar ve kaideler getirmekle kalmamış, aynı zamanda şu âna kadar bilinebilen en mükemmel koruyucu hekimlik kaide ve prensiplerini de getirmiştir.
Hatta diyebiliriz ki Kur’ân, sadece koruyucu hekimlik ile ilgili sahalarda değil, diğer bütün alanlarda da getirdiği hükümlerle insan sağlığını korumayı hedeflemektedir.
İslâm ve onun yüce kitabı Kur’ân, her şeyden önce insanı muhatap almakta ve her şeyi ile ona hitap etmektedir. Bu sebeple de Kur’ân, her türlü bedenî ve ruhî hastalıklardan insanların korunmasını istemekte ve bu konularda da sağlam ve esaslı prensipler ve kanunlar getirmektedir. Kur’ân’ın gösterdiği bu sağlam ve temel esaslar, öncelikle insanın ruhen ve bedenen iyi ve yeterli bir şekilde beslenip hastalanmamasını emniyet altına almakta, fakat hastalandığında da tedavi yollarını ve usullerini işâretlerle insanlara göstermektedir. Biz bu makalemizde, Kur’ân’da zikredilen balın, hem insan için çok faydalı bir besin maddesi, hem de şifa oluşu üzerinde duracağız.
وَأَوْحَى رَبُّكَ إِلَى النَّحْلِ أَنِ اتَّخِذِي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَ * ثُمَّ كُلِي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلاً يَخْرُجُ مِنْ بُطُونِهَا شَرَابٌ مُخْتَلِفٌ أَلْوَانُهُ فِيهِ شِفَاءٌ لِلنَّاسِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَةًَ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
"Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin! Sonra da her türlü meyveden ye de Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut!" Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki onda insanlara şifa vardır. Elbette düşünen kimseler için bunda (Allah’ın kudret ve hikmetine) delil vardır." (Nahl sûresi 68-69).
Bu âyette vahiy, ilham anlamındadır. Kuşun uçmayı, balığın yüzmeyi, yeni doğan bebeğin emmeyi öğrenmesi gibi bütün canlıların hayat vesilelerini öğrenmeleri de ilham eseridir. Bütün büyük keşifler, önemli edebiyat ve sanat eserleri de bu kabildendir. Bal arısının harika kimyagerliğine âyet özellikle yer vermektedir.
Bal ile ilgili Hadîs-i Şerifler
Bazı hadîs-i şeriflerde de baldan ve balın faydalarından bahsedilmektedir:
1. "Bal şerbetinden daha üstün bir ilaç bulunmaz."2
2. "Böbrek sancısı, böbrekteki sinirdendir. Hareket ettiği zaman sahibini hasta eder. Bu hastalığı ılık su ve bal şerbeti ile tedavi ediniz."3
3. "Her kim, her ay üç gün aç karına bal şerbeti içerse; felç, cüzzam ve abraşlık (sedef) gibi hastalıklardan korunmuş olur."4
4."Doğum yapan (loğusa) kadınlar için yaş hurma, hasta kimseler için ise bal gibi şifa yoktur."5
5. Enes b. Mâlik’in (r.a.): "Peygamberimiz (s.a.s.) hasta olduğu zaman, ağzına bir avuç çörekotu atar, üzerine de su veya bal şerbeti içerdi." dediği rivâyet edilmiştir.6
Baldaki Besin Elementleri
"Onda insanlar için şifa vardır." beyanına mazhar olan bu değerli gıda maddesinin önce hangi besin elementlerinden meydana geldiğini görelim:
Yapılan çok sayıdaki analizin sonuçlarına göre ballarda %17-20 nem, %70 civarında invert şeker (fruktoz+glukoz), %5-10 sakkaroz (çay şekeri), %0.1-0.2 organik asitler ve %0.1-0.35 arasında da mineral madde bulunduğu tespit edilmiştir. Bu değerler bal arılarının, nektarlarını aldığı çiçeklerin veya salgısını aldığı bitkilerin durumuna göre az çok farklılıklar göstermektedir. Balın bileşimi incelendiğinde %70-80 gibi büyük bir oranın şekerlerden oluştuğu görülür. Bunun en az %65 veya %60’ını (balın çeşidine göre) invert şeker denilen glikoz ve fruktoz, %5-10’unu ise sakkaroz oluşturmaktadır. Sakkaroz, hidroliz (Suyu oluşturan hidrojen ve oksijen elementlerinin birbirinden ayrılması) edildiğinde ise eşit miktarlarda glikoz ve fruktoza parçalanır.
Balın bileşimi büyük oranda fruktoz, glikoz, sakkaroz ile sudan meydana gelir. Sindirimi gerektirmediği için kolayca kana geçer. Bu sebeple zayıf ve iştahsız kimselerin enerji ihtiyaçlarını karşılamada iyi bir yiyecektir. Balın 40-50 gramı müshildir, yani ishal yapıcıdır. 100 gram bal, 300 gram su ile lavman (Lavman; makattan, teşhis, tedavi veya ameliyata hazırlamak maksadıyla mayi verilmesi işlemi) tarzında kullanılabilir. Yağlar vücudun önemli enerji kaynağıdır. Normal şartlarda enerji üretmek için yağ ve şekerler birlikte yakılır ve böyle daha verimli bir enerji meydana gelir. Şeker olmadığı zaman yağlar daha verimsiz bir biçimde yakılır ve kolaylıkla yorgunluk meydana gelir. Bu sebeple yeterince tabii şeker de alınmalıdır. Glikoz ve fruktoz denen iki tabii şeker özellikle balda boldur.
Rafine edilmiş beyaz şekerde, vitamin, mineral ve protein bulunmaz. Şeker ihtiyacını sebze, meyve, bal gibi yiyeceklerle karşılayabiliriz. Böylece diğer faydalı cevherleri de sağlamış oluruz. Bu sebeple rafine beyaz şeker hiç yenmezse, sıhhat açısından daha iyi olur. Keskin tadıyla boğaz tıkayıcı, iştahı kesici beyaz şeker, vitamin ve proteinli diğer besinlerin yeterince yenmesini önleyerek ve dişleri çürüterek de zarar verir. Dişlere bulaşan rafine şekerle beslenen asidofilus isimli bakteri, sakkarozu laktik aside çevirerek, diş çürümesine yol açmaktadır. Eğer tatlı yenmek, ağız tatlandırılmak isteniyorsa, çeşitli tat, koku ve renkteki tabii ballar yenebilir. Vücut, bir makinedir ve bir otomobil nasıl benzin isterse, onun da devamlı yakıta ihtiyacı vardır. Bir insan uyurken de kalbi çalışır ve bağırsaklar, sıkışıp sıkışıp açılır. Karaciğer, böbrekler ve diğer organlar da faaliyetlerini sürdürmektedirler. Bu sadece motoru çalıştıran, henüz yola çıkmamış bir arabaya benzer. Bir insan uyandığı, kalkıp dolaştığı, çalıştığı, koştuğu zaman, hareket halindeki araba gibi daha fazla yakıt harcar. Bir çocuğun her gün aldığı besinin çoğu, çocuk hızla büyümekte olsa bile, yakıt olarak harcanır. Vücudun en ideal yakıtı da baldır. 1937’de Alman araştırmacılar, balın zararlı bakterileri öldürücü tesire sahip olduğunu keşfettiler. 1962’de Amerikan Tarım Bakanlığı’ndan White; baldaki "glikoz oksidaz" enziminin bakteri öldürücü olduğunu tespit etti. Arı sütü, pensilin ve klortetrasiklinin tesirine benzer tesir gösterir. Bal tabii asittir, bu durumuyla birçok bakteri için zararlıdır. Balın tifo, dizanteri gibi on çeşit hastalık mikrobunu öldürdüğü ispatlanmış bir gerçektir.
Bal, kalsiyum ve fosfatça da zengindir. Daha çok kemik ve dişlerde sertliği sağlamak işine yarar. Büyüme çağında alınan kalsiyum ve fosfor yeterli değilse, kemik ve dişler sağlam olmayıp, ince, dayanıksız ve gözenekli olurlar. Alınmaması, çocukların gelişmesi ve boy uzamasını da kötü yönde etkiler. Çoğu kez kısa boylu ve cılız çocukların ana ve babaları da çocukluk çağlarında kötü beslenmiş ve iyi gelişmemişlerdir. Çok küçük parçacıklar şeklindeki kalsiyum, sinir sisteminin dengeli çalışmasını, sakin olmasını sağlar. Oysa kalsiyum eksikliğinde sinirler gergin ve aşırı hassastır. Az kalsiyum alan yetişkinler, sık sık sinirlenir, kaslarını gerer ve çabucak yorulurlar. Kalsiyum eksikliği rahat uyumayı güçleştirir. Aynı zamanda, kaslarda kramplara sebep olur. Kadınların aylık kanaması sırasında karın bölgesinde görülen kramplar da çoğu kez kalsiyum azalmasından dolayıdır. Kanın pıhtılaşması için kalsiyum gereklidir. Bir ameliyat, kaza, diş çekilmesi sırasında önemli kanamalar olabilmektedir. Balın bütün bu rahatsızlıkların giderilmesinde, ihtiva ettiği besin elementleri bakımından mühim bir rolü vardır.
Kansızlığın önemli bir sebebi demir eksikliğidir. Balın, kansızlığın önlenmesine katkısı da bilinmektedir. O halde, arının balı verirken yapmış olduğu o kadar çaba boşuna değildir. Arı, küçücük beyniyle bu kadar çok şeyi nasıl ve kimden öğrenmiş olabilir acaba? Bu mütalaanın sonunda ebediyyen canlılığını ve gençliğini koruyacak olan şu ölümsüz sözlere dikkatleri çekmek istiyoruz:
"Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin! Sonra da her türlü meyveden ye de Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut!" Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki onda insanlara şifa vardır. Elbette düşünen kimseler için bunda (Allah’ın kudret ve hikmetine) delil vardır." (Nahl sûresi, 68-69)8
Arı özellikle yayla bölgesinde ve değişik bitkilerden ilaç değeri olan birçok maddeleri alır ve bala intikal ettirir. Bu nedenle değişik yöre ballarında çeşitli hastalıklara iyi gelen özellikler vardır.
Bal Şerbeti
Bal, şerbet yapılarak içildiğinde ishale iyi gelir. Dörtte bir çay kaşığı tuz ile bir litre bal şerbeti karıştırılırsa en güzel netice elde edilir. Bal şerbeti ile ilgili hadis-i şerif: Ebu Saîd el-Hudrî anlatıyor: "Bir adam Resûlullah Efendimize (s.a.s.) gelerek: "Kardeşim ishal oldu (ne yapayım?)" diye sordu. Aleyhisselâtu vesselâm: "Ona bal (şerbeti) içir!" ferman buyurdu. Adam içirdi. Bilâhare aynı şahıs tekrar gelip: "Ben bal şerbeti içirdim. Ancak, bu onun ishalini artırmadan başka bir şeye yaramadı." dedi. (Adamın bu gidip gelmeleri) üç kere tekrar etti. Sonunda Peygamber Efendimiz (s.a.s.): "Allah doğru söyledi. Kardeşinin karnı yalan söyledi (hata etti.)" buyurdu. Sonra bir kere daha içirdi. Bu sefer kardeşi iyileşti."
Bal şerbetinin ölçüsü kişiden kişiye değişir. Lâkin yaklaşık olarak bir litre suya 400 gram bal konduğunda normal bal şerbeti elde edilir. Bir litre bal şerbetinde 20 mg. sodyum, 204 mg. potasyum, 24 mg. fosfor, 1200 mg. protein, 313,6 gr. karbonhidrat, 60 mg. kalsiyum, 3,2 mg. demir, 0,04 mg. thiamin, 0,28 mg. riboflavin, 0,8 mg. niasin ve 16 mg. C vitamini mevcuttur.
Bal, hazmı gerektirmediği için kolayca kana geçer. Bal şerbetinde oral rehidratasyon mayiinden (ishalli hastalara ağızdan verilen şekerli tuzlu su eriyiği) fazla olarak aminoasit vardır. Baldaki şeker, emilimi en kolay olanıdır. Glikoz, aminoasit, sodyum üçlüsü ve beraberinde de su çok güzel emilir. Böylece su kaybı olan ishalli hasta çabuk iyileşir.
Ülkemizde malnutrisyonlu (sağlıksız beslenme ya da besinlerin sindirim ve dağılımında bozukluk sonucu ortaya çıkan yetersiz beslenme durumu) hasta oldukça fazladır. Bunların ağızdan beslenmesi şarttır. Bu tip ishalli vakalara aynı zamanda aminoasit ve vitamin bal şerbetinde verilerek onların beslenmesine çok güzel hizmet edilmiş olur.
Oral rehidratasyon mâyî uzun müddet verilirse kanda fosfat düşüklüğüne sebep olunabilir. Ülkemizde yaygın olan raşitizm dolayısı ile alt normalde olan fosfor seviyesi uzun süre oral rehidratasyon mâyîinin kullanılmasıyla daha da düşecek ve buna bağlı olarak hücre fonksiyonlarında büyük bozukluklar oluşabilecektir. Balda fosfor bulunduğundan bu problem meydana gelmeyecektir.
İshal sırasında iştahsızlık gibi sebeplerle kalori alınmasında %30 kadar azalma olmaktadır. Hele hele ishalin en çok müsebbibi olan rotavirüs (küçük çocuklarda görülen ağır ishallere sebep olan bir grup virüs. Yaklaşık 2 gün süren kuluçka döneminin ardından kusma, ateş, karın ağrısı ve sulu ishal başlar.) ishalinde su %42 kadardır. Ancak bu azalma alınan kalori miktarını artırarak karşılanabilmektedir.
İshal sırasında çeşitli besin elemanlarının emilmeleri bozulmaktadır. Besin elemanları arasında en az karbonhidratların emilmeleri aksamaktadır. Ancak bütün besin elemanları ağızdan alınmakla vücut için gerekli miktarlar sağlanabilmektedir. Besindeki karbonhidratların ve proteinlerin emilmeleri sırasında bağırsaklardan sodyum ve su emilmesi de arttığından ishalde su ve elektrolit dengesindeki bozukluklar da daha kolay düzelmektedir. Diğer bir ifadeyle ishalde önemli bir kalori açığı vardır. 1 litre bal şerbetinde 1260 kalori olduğu ve içindeki şekerin de monosakkarid olduğu düşünülürse, bal şerbetinin oral rehidratasyon mâyîinden (ishalli hastalara ağızdan verilen şekerli tuzlu su eriyiği) üstün olduğu ortaya çıkar. İshallilerde enerji açığı en iyi bal şerbetiyle karşılanır.
C vitaminin, vücudu enfeksiyonlardan ve bakteri toksinleri (mikrop zehirler)den koruduğuna dair çeşitli yayınlar vardır. Enfeksiyonlar, vücut doku ve sıvılarındaki C vitamini miktarını azaltmaktadır. Normal C vitamini ihtiyacının karşılanması ile dokulardaki miktarların yeterli seviyede tutulabildiği rapor edilmiştir. Bununla beraber şiddetli enfeksiyon ve bakteri zehirlenmelerinde alınan C vitamini miktarının artırılması gerektiği görüşünde olanlar vardır. Piyasadaki ilaçlarda C vitamini 20-25 mg. kadardır. 1 litre bal şerbetinde 16 mg. C vitamini olduğunu bir kere daha hatırlatalım.
Bakteri çeperinin bozulması veya bu çeperin yapılışının önlenmesi, bakterinin erimesine yol açabilir. Bal şerbetindeki şeker ortamında bakteri hücre çeperinin yapılışı önlenebilmektedir. Halbuki oral rehidratasyon mâyîinin böyle bir hususiyeti yoktur. İshalli hastada glikozla kolaylaştırılmış (=glikoza bağlı) sodyum nakli olabiliyor. Baldaki glikoz ve çeyrek çay kaşığı tuzun emilmesi çok kolay oluyor. Tuzla beraber su emilmesi de artacağı için ishalde sıvı kaybının düzelmesi kolaylaşmaktadır.
Virüslere bağlı ishallerde yağ emilmesi çok bozulur. Balda yağ olmaması ishalde kullanılması için fevkalâde uygundur.11 Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan her kademedeki araştırma, bu tabiî şerbetin sayılamayacak kadar faydası olduğunu göstermektedir... Bal, bozulmadığı için de diğer ilaçların muhafazasında kullanılır. Diğer şeyleri de çürümeden korur.12 Halk İlaçları ve Şifalı Bitkiler kitabında İlhan Yardımcı, tıp kitaplarından istifadeyle balın 35 faydasını saymıştır.13
Arısütü
Arısütü, genç larvaların büyüyüp gelişmesi için beş ile on beş günlük işçi arıların altçene ve boğaz bezlerinden kovanın gözlerine konan, yoğunlaştırılmış süt kıvamında, kuvvetli asit-karakterde besleyici bir maddedir.
Arısütü, arı salgılarından biridir ve pelte kıvamında olup, beyaz renktedir.14 Arısütünün hammaddesi nektar ve polen tozudur. Ancak araştırmalar göstermiştir ki, işçi arılar nektar ve polen tozunu sindirim organlarında değişikliğe uğratıp, baldan çok daha kuvvetli ve etkili bir madde olan arısütünü meydana getirmektedir. Arısütü, ilk salgılanıp ağza geldiğinde süt kıvamındadır, fakat kovanın gözlerine konduktan sonra koyulaşarak, krema şeklini ve rengini kazanmaktadır.15 Arısütü, %66,5 su, %34,95 de kuru maddelerden oluşmaktadır. Kuru madde içerisinde protein, yağ, şeker, izelementler, vitaminler ve tespit edilmemiş maddeler mevcuttur.
Arısütünün bileşiminde bulunan vitaminler B1, B2, B6, Biotine, C vitamini, inositol, pantothenik asit, nikotinik asit ve folik asittir. Arısütü, hormonlar ve zindelik veren özel maddeler de içermektedir. Arısütünde 15 ayrı amino asidin varlığı da saptanmıştır.
Arısütü, ekonomik düzeyi yüksek olan ülkelerde pazar bulmuş durumdadır. Hatta apiterapi, yani arı ürünlerinin hastalıkların önlenmesi ya da iyileştirilmesi amacıyla kullanılmasıyla yapılan tedavi, gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Japonya ve birçok doğu bloku ülkede, arısütü tıbbın hizmetine girmiş bulunmaktadır. Hatta bazı doğu bloku ülkelerinde sadece arı ürünleri ile tedavi yapılan klinikler mevcuttur. Birçok hastalığa karşı arısütü hapları geliştirilmiştir. Arısütü, sinir sistemi hastalıklarında, sürekli yorgunluk hallerinde, kısırlık tedavisinde, damar sertliğinde güç ve zindelik kazandırmakta kullanılmaktadır. Ayrıca kozmetik sanayiinde arısütünün geniş kullanma alanı vardır.16
Arısütü pazara, saf ve taze halde, bala karıştırılmış, suyu uçurulmuş draje veya tablet olarak, polenle karıştırılmış şekilde sunulmaktadır.17 Arısütünün araştırmacılar tarafından tespit edilen faydaları şunlardır:
1. Antibiyotik özelliği olduğu ve bazı bakterileri öldürdüğü,
2. Bazı mikrobik hastalıklarda vücudu kuvvetlendirdiği,
3. Bazı kanser türlerinde iyileşme temin ettiği,
4. Şeker hastalarında faydalı olduğu,
5. Böcek türlerinde ömrü uzattığı,
6. Kandaki kolesterol miktarının düşürülmesinde faydalı olduğu,
7. Unutkanlığı giderdiği,
8. Romatizmal hastalıklarda istifade edilebileceği,
9. Mide ve on iki parmak bağırsağı ülserine iyi geldiği,
10. İştahsızlık ve kansızlık hallerinde faydalı olabileceği ifade ediliyor.
Her gıda maddesi şüphesiz inananlarca nimet olarak telakkî edilir. Ancak bazı gıdalar ihtiva ettikleri besin ögeleri bakımından diğerlerine göre ayrıcalık gösterirler. İlmî olarak da bazı gıdalara besin değeri yüksek olan veya besin değeri düşük olan gıdalar denir. Dünyadaki bunca çeşit gıdanın arasında hususî olarak Kur’ân’da zikredilen gıdaların diğerlerine göre üstün özelliklere sahip olduğunu düşünmemek mümkün mü? İşte bunlardan biri olan ve Kur’ân’ın "onda insanlara şifa vardır" dediği "Bal"ın, -bu makalemizde- hem bir besin maddesi, hem de bir ilaç olarak ne kadar faydalı olduğunu görmüş olduk.
Dipnotlar
1.Suat Yıldırım, Kur’ân-ı Hakîm ve Açıklamalı Meâli.
2.el-Münâvî, Feyzü’l- Kadir, 5/454.
3.Hâkim, Müstedrek, Tıp, 4/405; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, Beyrut 1982, 5/87.
4.Feyzü’l-Kadir, 6/220.
5.Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, Beyrut 1985, 10/28279.
6.İbnü’l-Esir, en-Nihâye fî garîbi’l-Hadis ve’l-Eser, Mektebetü’l-İslâmiyye, 4/107, Mecmau’z-Zevâid, 5/87.
7.C. Kemal Sümbül, Sızıntı, Baldaki İnce Oranlar, sayı 167, yıl 1992, s.506.
8.Polat Has, Peygamberimiz’den (s.a.s.) Günümüze Beslenme, İzmir 1991, s.161-165.
9.Nurbaki, Kur’ân-ı Kerim’den Âyetler ve İlmî Gerçekler, Ankara 1986, s.118.
10.Buhari, Tıp 4, 24; Müslim, Selam 91; Tirmizî, Tıp 31. Hadisin geniş açıklaması için bkz.: İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi Kütüb-i Sitte, 11/13-15.
11.Polat Has, Bin beşyüz Senelik Harika İlaç, Sızıntı, sayı 60, yıl 1984, (V,471-2).
12.Afzalur Rahman, Hz. Muhammed (s.a.s.), Sîret Ansiklopedisi, 1/344.
13.Bkz.: İlhan Yardımcı, Halk İlaçları ve Şifalı Bitkiler, s.144-146. Balın diğer faydaları için bkz.: M. İzzet M.Ârif, Âlic Nefsek bi’l-Kur’an, Kahire 1411/1990, s.27-40; Sa’d Muhammed Hafâcî, eş-Şifa ve’d-Devâ fi’l-Kur’ân, İskenderiyye ts., s.197-234; Muhammed es-Sâyim, eş-Şifa bi’l-A’şâb, Kahire ts., s.26-32; Ebu Hâmid el-Gazalî, et-Tedavî bi’l-Kur’an, Kahire ts., s.77-79.
14.Kadriye Sorkun, Arı Ürünleri, Bilim ve Teknik, Ağustos 1987, sayı 237.
15.Fügen Meydanoğlu, Arısütü Nedir?, Bilim ve Teknik, Kasım 1985, sayı 216, s.32.
16.Kadriye Sorkun, Arı Ürünleri, Bilim ve Teknik, Ağustos 1987, sayı 237.
17.N. Gülgün Akbaba, Bilim ve Teknik, Nisan 1989, sayı 257, s. 21.
18.Hasan Günaydın, Kur’ân Işığında Faydalı Gıdalar ve Beslenme, İstanbul 1995, s.23.