Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sevmek

  • Konbuyu başlatan abdirabbih
  • Başlangıç tarihi
A

abdirabbih

Guest
duyuyomusunao1.jpg


Din adamı yeni kazılmış mezarın başında duâsını bitirmek üzereydi. Birden, 50 yıllık karısını kaybetmiş olan yaşlı adam, kalın sesiyle feryat etmeye başladı:

“Aaah, aaah! Onu ne kadar da çok seviyordum!” Onun bu feryat ve fîganı, cenaze merasiminin sessizliğini alıp götürdü. Mezarın etrafında duran diğer aile üyeleri ve arkadaşları şaşırdı ve utandı. Yüzleri kıpkırmızı kesilen yetişkin çocuklar, babalarını susturmaya çalıştı:
“Tamam baba, acını anlıyoruz, ama sus şimdi.” Yaşlı adam cenazenin mezara yavaşça indirilişini yaşlı gözlerle seyretti. Din adamı duâsını tamamladı. Sonra da, aile üyelerini mezara toprak atmaya dâvet etti. Yaşlı adam dışında, hepsi bu görevi yerine getirdi. Yaşlı koca bir kez daha feryat etti:
“Ah! Onu ne kadar da çok seviyordum!” Çocukları onu engellemeye çalıştıysa da, o devam etti:
“Onu seviyordum!”
Mezarın etrafında bulunanlar yavaş yavaş ayrılmaya başladı, ama yaşlı adam inatla mezarın yanından ayrılmıyordu. Gözleri mezara dikili vaziyette oracıkta öylece duruyordu. Din adamı yanına yaklaştı:
“Neler hissettiğinizi biliyorum, ama artık gitme zamanı. Gitmeli ve hayatımıza devam etmeliyiz.” “Ah! Onu seviyordum!” diye inledi adam perişan bir şekilde. “Ama bunu ona ya bir, ya da iki defa söyleyebildim!”
***
Sevmek elimizde değil. Sevmeden edemiyoruz, sevmeden yaşayamıyoruz. Ama sevgimizi gösterip göstermemek elimizde. Sevdiklerimize, onlara değer verdiğimizi hissettirmek bize kalmış. Ruhundaki sevgi dallarını kurutmuş insana insan denilemez belki; ya sevdiği halde bunu hissettirmeyene ne denir?
İki yabancı ruhu birbirine ısındıran ve kaynaştıran İlâhî kanun, bu yakınlığın sürmesi için sevgilerin dile getirilmesini de emrediyor. Bu mesaj “Seni seviyorum!” demek şeklinde olabileceği gibi, küçük, ama anlamlı jestlerle de dile gelebiliyor. Bir dokunuş, bir bakış, küçük bir yardım, konuşma tonundaki samimilik... Öyle çok dili var ki sevginin! En sevgili kulun, en güzel insanın yanında oturan bir arkadaşının “Şu giden filan kişiyi çok severim” demesi üzerine sorduğu soru anlamlıdır: “O bunu biliyor mu?” Cevabın “Hayır” olması üzerine, “Git, hemen ona sevdiğini söyle” demesi çok daha anlamlıdır. Muhabbet, vakit geçirilmeden, gecikmeden, iş işten geçmeden adresine ulaştırılması gereken bir mektuptur.
O en sevgili kulun, torunlarına sarılıp onları öperken, bir kişinin “Şu kadar çocuğum var, hiçbirisine ne sarıldım, ne de öptüm” şeklindeki acı itirafına verdiği cevap ise, üzerine çokça düşünmeyi hak ediyor: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”
Ancak, bir aşırılıktan başka bir aşırılığa da savrulmayı hak etmiyor sevgi duygusu. Samimiyet istiyor. İkide bir dilden zorla ve istek üzerine dökülen kuru “Seni seviyorum!” lâfı, her zaman bu samimiyeti taşıyamayabiliyor. Çiçekler gibi, sevgileri de plastikleştiren bir zamanda, en çok samimiyeti ve içtenliği hak ediyor sevgiler. Gönülden ve samîmî bir tebessümü, riyakârane verilmiş en pahalı hediyeden daha değerli kılıyor. “Keşke” demeden, sevdiklerinize sevginizi hissettirin. Bunu siz de hak ediyorsunuz!


Murat ÇİFTKAYA
 

asu

New member
Katılım
5 Ağu 2007
Mesajlar
3
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Konum
adana
yüreğine sağlık... keşke demek için bir an önce sevgimizi göstermeliyiz
 
Üst Alt