Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sevgili Dostum;

MekSeLina

New member
Katılım
3 Haz 2006
Mesajlar
621
Tepkime puanı
300
Puanları
0
Konum
Yedi Tepeli Þehirden
Sevgili Dostum,


Yağmurun bir imlası vardır, bizim de var! Her şeyin , herkesin bir imlası var, neyin yok ki!? Dün eve dönerken iyice düşündüm bunu. Merdivenlerin üzerindeyken adımlarımın yerin imlasına harfiyen uyduğunu fark edip etrafımdaki her şeyi kurallı bir düzeneğin içinde buldum birden. Ve en nihayetinde sen ile beni… İkimizi aklıma getirmeden önce usumuzun tam da bunun için bize bahşedildiği fikrine kapıldım. Yani adımlarımın yerin imlasına uyduğunu algılayıp yüreğimi de usuma ekleyince sana varıyorum hemen. Bu demek oluyor ki dostum, senin güzelliklerle kurduğun avluya uzanan dehlizde usumu da heybeme doldurmalıyım. Yoksa ne sana vardığımı anlayabilirim, ne senden geçtiğimi... Bir çeşit yer ve yön tahlili olarak düşün, kaybolmamak ve nerede sıkıca durduğumu anlayabilmem için yani.


Usum ve hislerim arasındaki dengeyi gözetmek isterken, bu terazinin hepimiz için dengelenmesi gereken bir terazi olduğunu anladım. İnsanların usun şiddetiyle kurmuş oldukları inisiyatifsiz, duygusuz düzenleri düşünüp mutsuzluğumuzu bir çırpıda sebeplendirdim. Neden sonra imtihanımızın büyük ölçüde bu dengeden geçtiği fikrine vararak, hissiyatın ağır bastığı birer teraziye sahip olduğumuz için şükrettim. Öyle ya, birbirimizi sevmek yerine algılamayı seçmiş olsaydık daha mı iyi olurdu sanki? İnsanların şu an tabi oldukları bütün sistemleri düşünürsen eğer, hepsinin usun ateşinde kavrulmuş ve ancak duygusuz olunduğu ölçüde bizlere “başarı”yı vaat etmiş sistemler olduğunu göreceksin. Soğukkanlı birer hayvan gibi bizi uzun bir kış uykusuna programlıyorlar ve sonra da “başarı” zokasını yutturarak zahiri bir saadetin kapısını rüyalarla aralıyorlar. Friedrich Nietzsche’nin hayatının kayıp son on senesini de hep bu hissel dengesizliğe yormuşumdur. Usuyla, dahiyane fikirleriyle çağını sarsmayı beceren ve onun açgözlülüğüne kapılıp sonuna kadar onunla adımlamak isteyen Nietzsche, ruhunu o “us duvarı”nda parçalamıştır. Bir zamanlar, çıkmış olduğumuz yolu, usumuzu bırakarak adımlamamız gerektiği gafletine düşmüş olsam da, şimdi bunun bir yeri ve zamanı olduğu fikrine kandım. Ama böyle düşündüğüm o eski zamanlarda usumuzun başımıza neler açtığını hatırlıyorsun değil mi? İkimizi nasıl birer kuru “benlik” gibi ortada bıraktığını ve de elbet dünyaya hükümran o kösnül tavırlarımızı… Fuzuli’nin mısralarını hatırlıyorum birden:

“ilm kesbiyle rütbe-i rifat
arzu-yi muhal imiş ancak
aşk imiş her ne var alemde
ilm bir kıyl ü kaal imiş ancak”


Şu halde insanları kabaca kategorize edecek olursak; hisleriyle adımlayan ve heybesinde kafi miktarda us bulunduran insanlar ve de uslarıyla adımlayan ve heybesinde his baskılayan insanlar diye konuşlandırabiliriz. Bizim birinci gruba dahil olmamızı temenni ediyorum. Ama ne yazık ki ikinci grupta yer alanların yönettiği bir düzene tabiyiz. Dimağımız usun kamçısını yemeden yüreğimizin zayıf taraflarına tutunmak en iyisi. Belki yukarıda yapmış olduğum tanımlamaları da usumun gölgesine yatıracaksın. Sakın bu yanılgıya düşme dostum, bu tıpkı adımlarımın yerin imlasına icbar olması gibi ama encamı sende, yani yüreğimde olan bir ileti. Ben, daha evvel bir şiirimde de yazdığım üzre, yağmura bakınca onun imlasını görmüyorum ilkin. Şükür ki hayretten henüz düşmedim. Usumun “alışmaklık” pasından geçmemesi için çaba sarf ediyorum. Her şeyi olağan kılmamak, önümüzdeki manzaraya alışmamak için dilersen sana “dinmeyen” şiirimin son iki mısrasıyla veda edeyim bu mektubumda. Umarım ikimiz için de dinmeyen bir şiir olur bu, Allah’a emanet ol!


“yağmura şaşıyorum hala bak

senelerdir yağıyor halbuki”
 

yelken06500

New member
Katılım
12 Eyl 2007
Mesajlar
772
Tepkime puanı
131
Puanları
0
Konum
istanbul
kaynak nedir sevgili kardeşim? sormamda bir mahsur var mı?
 
Son düzenleme:
Üst Alt