Neler yeni
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sevgide aşırı gitmek

þiatun ali

New member
Katılım
25 May 2010
Mesajlar
121
Tepkime puanı
36
Puanları
0
Yaş
41
Ehl-i Beyt İmamlarıyla (a.s) Şialarının Gulat Karşısında Tavrı
Hz. Resulullah (s.a.a) ümmetinde ne tür fitneler kopacağını önceden haber vermişti. Vasiysi olan Hz. Ali b. Ebu Talib’e (a.s) açtığı bu fitne haberlerinden biri de, Hz. Ali’yi (a.s) seviyor gibi görünen bir fırkanın türeyeceği, ama çok geçmeden Hz. Ali (a.s) hakkında mübalağada bulunacakları ve bunun da onların İslam’dan çıkmasına neden olup küfre sapmalarına yol açacağıydı.
Ahmed b. Şazan kendi senediyle, İmam Sadık’ın (a.s) ataları yoluyla İmam Ali’nin (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet eder: Resulullah (s.a.a) şöyle dedi: Ya Ali! Senin, benim ümmetim arasındaki durumun, Meryemoğlu İsa’nın durumu gibidir. Onun kavmi üç kola ayrıldı: Ona iman eden Havariler, ona düşmanlık eden Yahudiler ve onun hakkında mübalağaya kapılıp imandan çıkanlar. Benim ümmetim de senin hakkında üçe ayrılacaktır: Sana inanan şiaların, şüphe ve tereddüde kapılan düşmanların ve senin hakkında mübalağaya kapılan inkârcılar… Ya Ali! Sen ve senin Şiilerinle onların dostları cennettesiniz, sana düşman olan ve seni aşırı abartanlar da cehennemdedir.”[167]
Müminler Emiri Hz. Ali’nin (a.s) Gulat Karşısında Tavrı
Müminler emiri Hz. Ali (a.s) Gulat’a şiddetle karşı çıkmış, onları lanetlemiş ve sert şekilde cezalandırmıştır. İbn Nebate’den, Hz. Ali’nin (a.s) şöyle buyurduğu rivayet olunur: “Ya Rabbi! Hz. İsa Mesih (a.s) hırıstiyanlardan nasıl teberride bulundu ise ben de Gulattan öylece teberi ediyorum! Ya Râb! Onları ebediyen hor ve hakir kıl ve hiçbirine yardımcı olma!”[168]
İmam Ali (a.s) etrafındakilere şöyle diyordu: “Dikkat edin! Bizim hakkımızda guluvva kapılmayın! Bizim Yüce Rabbimizin kulu olduğumuzu söyleyin de, bundan sonra istediğiniz fazileti bize isnad edin!”[169]
İmam Sadık’tan (a.s) şöyle rivayettir: Ahbardan biri, müminler emiri Hz. Ali’y e(a.s) gelip “ey müminlerin emiri, Allah ne zamandan beri vardı?” diye sordu. İmam (a.s) “Anan yasında ağlasın!” buyurdu. “Ne zaman yoktu ki, şu zaman vardı denilsin?! Yüce Rabbim önceden önce ve “önce” olmaksızın vardı ve sonradan sonra, “sonra” da olmaksızın var olacaktır! O’nun sonu yoktur ve sonunun da bir sonu yoktur. Son, O’nda son bulur ve O, bütün sonların sonudur!”
Adam “ey müminler emiri, sen peygamber misin?” diye sorunca İmam Ali (a.s) “Ey gafil!” dedi, “Ben, Muhammed’in kullarından bir kuluyum sadece!”[170]
Yine İmam Ali (a.s) diyor ki: “Haramınızı ve helalinizi elbet bizden sorun, ama peygamberliği, hayır!”[171]
İmam Zeyn’ul Âbidin Hazretlerinin (a.s) Gulat Karşısında Tavrı
İmam Seccad Hz. Zeyn’ul Abidin (a.s) şöyle buyuruyor: “… Bize yalan isnidanıda bulunana Allah lanet etsin! Bugün Abdullah İbn Saba’yı hatırladım, tüylerim diken diken oldu! Çok büyük bir iddiada bulunmuş, çok büyük konuşmuş, Allah ona lanet etsin! Bu iddia onun neyine?!
Allah’a yemin ederim ki Ali (a.s) Allah’ın salih bir kulu ve Resulullah’ın (s.a.a) kardeşiydi; Allah’ın lütfuyla ne kadar kerameti varsa hepsini Yüce Allah’a kulluk ve O’nun Resulüne (s.a.a) itaat etmiş olmasına borçludur; aynı şekilde Hz. Resulullah da (s.a.a) Yüce Rabbinin ona lütfetmiş olduğu bütün kerametleri O’na ihlasla itaatte bulunmasına borçludur.”
O hazret (a.s) Ebu Halid Kabuli’ye İslam ümmetinde aşırılığın vuku bulacağını haber vermiş, Yahudilikle hırıstiyanlıkta da aynı şeyin vuku bulduğunu söyleyerek şöyle buyurmuştur: “Yahudiler Üzeyir’i gerçekten seviyorlardı, derken onun hakkında söylememeleri gereken şeyi söylediler, ondan sonra artık ne Üzeyir onlardandı, ne de onlar Üzeyir’in izleyicileri!.. Aynı şekilde, hırıstiyanlar da İsa’yı gerçekten seviyorlardı, ta ki, onun hakkında söylememeleri gereken şeyi söylediler ve böylece artık ne İsa onlardan sayıldı ne de onlar İsa’nın izleyicilerinden… Biz de aynı yolun akışındayız. Bazı Şiilerimiz gerçekten bizi seviyor, ama bazıları öyle bir noktaya geliyor ki, Yahudilerin Üzeyir, hırıstiyanların da İsa b. Meryem için söylediklerini söylemeye başlıyorlar, işte o zaman artık ne biz onlardanız, ne de onlar bizden…”[172]
İmam Bakır’ın (a.s) Tavrı
Zürare, İmam Bâkır’dan şöyle duyduğunu rivayet eder: “Allah Benan el-Beyan’a lanet etsin! Melun Benan, babama yalan isnadında bulunuyordu. Ben şehadet ediyorum ki babam Ali b. Hüseyin (a.s) salih bir kuldu.”[173]
İmam Sadık’ın (a.s) Tavrı
Guluv ve mübalağa, İmam Sadık (a.s) döneminde iyice yayıldı, çünkü İmam (a.s) öğrencilerinin arasında İslami bilimler ve diğer çeşitli ilimleri öğretip yayma fırsatını bulmuştu. Bu nedenle çok kısa bir sürede İmam’ın (a.s) şöhreti bütün İslam beldelerine ulaştı, izleyicileri ve öğrencileri inanılmaz derecede arttı. İmam Sadık (a.s) babalarından aldığı velayet mirasıyla insanları bilmedikleri birçok konuda haberdar edip aydınlatıyor, babaları vasıtasıyla ceddi Resulullah’tan (s.a.a) öğrenmiş olduğu haber ve bilgileri halka aktarıyordu. Bu nedenle, İmam Sadık’ın (a.s) gaybdan haber verdiğini gören bazı safdiller, onun ancak tanrı olması halinde bu bilgileri bilmesinin mümkün olduğunu zannederek yanılgıya düşmedeydi.
Bu arada bazı fırsatçılar bu ortamı kötüye kullanarak şahsi emellerine ulaşma ve Şiiliğin gerçek yüzünü karalama yolunda bu safdillerden yararlanmaya başladılar. Özellikle yeni Müslüman olanlar arasında eski inanç, örf ve alışkanlıklarından henüz tamamen kurtulamayanları kolayca kullandılar. Kimi zaman da maddi ve psikolojik nedenler, bazı insanların doğru yoldan sapmasına sebeb oluyordu.
Böylece İmam Sadık (a.s) hakkında reva olmayan şeyler söylenmeye başladı. Olayın gerisini, bizzat İmam’ın (a.s) bazı yakın sahabesinden aktaran Malik b. Etiyye’den dinleyelim: İmam Sadık (a.s) çok rahatsız ve öfkeli bir halde bize gelip “Biraz önce bir iş için dışarıdaydım” dedi, “Birden karşıma dikilen Medine zencilerinden biri üzerime atılarak “Lebbeyk ey Cafer b. Muhammed! Lebbeyk efendim! Lebbeyk!..” demeye başladı! Hemen eve döndüm, bütün vücudum titriyordu adeta, namaz kıldığım yerde secdeye kapanıp Rabbimin huzurunda yüzümü gözümü toprağa sürerek o adamın hakkımda söylediklerinden Rabbime sığındım! Eğer Meryemoğlu İsa, onun hakkında Rabbinin buyruğunu aşacak olsaydı öyle sağır olurdu ki kulağı hiçbir sesi duymazdı, öyle kör olurdu ki hiçbir şeyi göremezdi ve öyle bir hale gelirdi ki hiçbir şey söyleyemezdi… Allah Ebul Hattab’a lanet etsin, Allah onun canını alsın!”[174]
Ebu Amr Keşşi, Sa’d’den nakille Ahmed b. Muhammed b. İsa’nın Hüseyin b. Said b. Ebu Umeyr’den, onun Hişam b. Hakem vasıtasıyla Hz. Ebu Abdullah İmam Sadık’tan (a.s) şöyle rivayet ettiğini yazar: Allah Teala Benan’a, Seriyy’e ve Beziyy’e lanet etsin! Şeytan en güzel şekilde, en çarpıcı bir görünümle görünüyor onlara!”
Ben, “Canım size feda!” dedim, “Benan “Göklerde ilah olan ve yerde ilah olan O’dur…!” ayetini[175] tevil ederken diyor ki: “Yerin ilahıyla göğün ilahı farklıdır, göğün ilahı daha büyüktür ve yeryüzü ehli, göğün ilahının daha efdal ve üstün olduğunu bilmekte ve O’na eğilmektedir!” Bunu duyan İmam (a.s) “Rabbime andolsun ki O bir ve tektir, eşi-ortağı yoktur! Yerdekilerin de göktekilerin de Rabbi O’dur! Allah Benan’a lanet etsin, Benan yalan diyor! Şanı Yüce Azze ve Cell Allah’ı ve O’nun şanını küçük görüyor!” buyurdu.[176]
Keşşi, kendi senediyle Hz. İmam Sadık’ın (a.s) “Şeytanların kimlere inmekte olduklarını size haber vereyim mi? Onlar, gerçeği ters yüz eden, günaha düşkün olan her yalancıya inerler.” ayetleri[177] hakkında şöyle buyurduğunu yazar: Onlar 7 kişidir: Mugıyra b. Said, Benan, Said, Hamza b. Ammar ez-Zübeydi, Haris Şâmi, Abdullah b. Amr b. Hâris ve Ebul Hattab!”[178]
Keşşi, Hamdeveh’den aktarıyor: Yakub, İbn Ebu Umeyr’den, o da Abdussamed b. Beşir’den, o da Musadif’ten şöyle rivayet eder: İmam Sadık’ın (a.s) ilah olduğuna inanan bir grup Kufeli Medine’ye gelmişti, İmam’a (a.s) gidip durumu haber verdiğimde derhal secdeye kapandı, göğsü yere yapışıyordu, ağladı, ağladı… Parmağıyla kendisini göstererek “Ben Rabbimin fakir ve muhtaç bir kuluyum sadece!” diyordu. Bu cümleyi defalarca tekrarladı. Başını secdeden kaldırdığında gözyaşları sicim gibi mübarek sakalına iniyordu. Bu haberi vererek İmam’ı (a.s) bunca rahatsız ettiğime pişman olmuş, kendimi kınıyordum. “Canım size feda olsun efendim!” dedim “Nedir bu haliniz? Ne oldu ki?!” Bana dönüp “Ey Musadif!” buyurdu, “Eğer İsa, Hırıstiyanların onun hakkında söyleodikleri şeye sussaydı sağır, dilsiz ve kör olmayı hak ederdi! Ebul Hattab’ın söyledikleri karşısında susacak olursam Rabbimin beni de sağır, dilsiz ve kör etmesi haktır!”[179]
Kuleyni, Sudeyr’den rivayet eder: İmam Sadık’a (a.s) “Bazıları sizin -haşa- Tanrı olduğunuzu sanıyor, bu iddialarına ispat olarak da “göklerde ilah olan ve yerde ilah olan O’dur…” ayetini[180] gösteriyorlar” dedim. “Ey Sudeyr” dedi, “Benim gözüm, kulağım, derim, etim ve kanım bunlardan uzaktır! Yüce Rabbim de onlardan beridir! Bunlar benim ve atalarımın dininden değiller! Rabbim kıyamet günü beni ve onları topladığında onlara gazap edecektir!” Ben bunun üzerine, “Bazıları sizin resul olduğunuzu sanıyorlar ve bunu ispatlamak için de “Ey peygamber! Temiz olan şeylerden yiyin, güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim”[181] ayetini okuyorlar” dedim.
İmam (a.s), “Ey Sudeyr” dedi, “Benim gözüm, kulağım, derim, etim ve kanım bunlardan uzaktır ! Yüce Rabbim de onlardan beridir! Bunlar benim ve atalarımın dininde değiller! Rabbim kıyamet günü beni ve onları topladığında onlara gazap edecektir!”
“O zaman siz nasılsınız efendim?” diye sordum “Biz Allah’ın ilminin hazineleriyiz!” buyurdu, “Biz Allah’ın emrini beyan edenleriz. Biz masumuz. Allah-u Tebarek ve Teala hazretleri bize itaat edilmesini emretmiş, emrimizden çıkılmasını yasaklamıştır. Biz gökkubbenin altında ve yeryüzünde yaşayanlara Allah’ın kesin deliliyiz.”
 
Üst Alt